hanımeli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hanımeli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Ocak 2022 Pazar

Chopard - Wish (1997)

İsviçreli bir çiftçinin oğlu Louis-Ulysse Chopard (1836-1915), henüz 24 yaşında küçük bir köy yerleşimi Sonvillier’de Chopard markasının temellerini attı. Bir İsviçre geleneği olarak saat üretimi gerçekleştiriyordu. Zamanla tasarladığı saatler, Rus çarının ilgisini çekecek hale geldi. Yenilikçi tasarımlarıyla birçok ülkeye saatlerini ihraç etmeye başladı. O günlerden 2022 yılına kadar Chopard’ın ürün gamı oldukça genişledi. Saatlerin yanı sıra lüks deri ürünleri ve parfümler de üretmeye başladı.

1997 yılında Wish isimli kadın parfümünü piyasaya sürdü. Wish, kısa sürede büyük başarı kazandı. Zaman içinde kadınların sevdiği parfümlerden birisi haline geldi. Tabii onun bu kadar ilgi görmesinin sebebi muhtemelen, Thierry Mugler’in ünlü parfümü Angel’ı oldukça andırmasıydı. Çoğu kullanıcı Wish ile Angel’ı birbiriyle kıyaslar. Tabii Angel’ın Wish’ten beş sene önce üretildiğini önemli not olarak vereyim.

Wish’in ilk dakikaları şekerli meyveler ve çiçeklerle gerçekleşiyor. Açıklanan notalarında armut ve siyah üzüm var ki meyvemsiliğin kaynağı olabilirler. Çiçek olarak da hanımeli var gibi meyvelerin yanında. Başlangıcı pek benlik değil. Orta bölümde tatlılık devam ediyor fakat çiğ şekerli hissiyat azalıyor. Meyvelerin yerini sütsü vanilya alıyor. Karanlık çiçekler ve vanilya ikilisinden sonra Wish’in en güzel kısmı ortaya çıkıyor. Köksü olmayan koyu ve çikolatamsı paçuli, sonları şölene çeviriyor.

Wish, ağır ve yoğun başlıyor. Karanlık algı baştan sona kadar devam ediyor. O asla ferah ya da ılık havaların kokusu değil. Kışın en soğuk günlerinde kullandığım Wish, oldukça dirençliydi. Sağlam kadınsı çiçeklerin ve modern parfümlerdeki vanilya temasının leziz birleşimine benziyor.

Wish’in neden Angel ile karşılaştırıldığını anlıyorum. Başlangıcı farklı olsa da sonları iki parfümün de birbirine yakın. Angel daha karmaşık, daha yüksek kaliteli ve daha çarpıcıyken, Wish onun bir basamak altında oturan ortalama kopyası havasında diyebilirim. Angel’ın verdiği baş döndürücü hissiyatı veremese de, onun yarı fiyatına satılan Wish fena iş çıkartmıyor.

Wish’in kokusunu ara ara başka kadınlarda algılıyorum. Bu popüler hanımefendi, 25 yaşına rağmen hala oldukça modern ve 2022 yılının koku trendlerine yabancı değil. Genç kız parfümüne benzemiyor. Daha orta yaşa yakın hanımefendilere yakışacağını sanıyorum. Koyu ve karanlık yapısı, akşam gezmelerine daha çok uyabilir. Günlük kullanım için biraz fazla kaçabilir.

Eau de Parfum formundaki Wish’in kalıcılığı gayet yeterli, etrafa yayılımı ilk dakikalarda yüksek. İlerleyen saatlerde ara ara kendisini size hissettiriyor. Kokusunu sektörün tanınmış isimlerinden Nathalie Lorson tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6.5

5 Eylül 2019 Perşembe

Guerlain – Terracota Le Parfum (2004)

Guerlain’ın 1984 yılında piyasaya sürdüğü ve kadınların çok sevdiği ünlü pudrası Terracota’nın üretilişinin otuzuncu yılı vesilesiyle Terracota Le Parfum dünyaya geldi. Parfümün tasarımcısı Thierry Wasser Terracota Le Parfum’ü “bir şişe içerisindeki güneşin cazibesi” olarak tanıtmış. Guerlain’ın tasarım yöneticisi Olivier Echaudemaison ise Terracota pudrasının bir kadının en iyi arkadaşı olduğunu söylemiş.

Çiçeksi olarak sınıflandırılan Terracota Le Parfum’un açılışı kadınsı ve kuru çiçeklerle gerçekleşiyor. Çiçeklere bir parça da bergamot ekleniyor. Üst notaları yüksek kaliteli fakat benim için biraz fazla çiçeksi ve kuru. Orta kısımda çiçeksi koku ağırlığını arttırıyor. Açıklanan notalarında yasemin, ylang ylang ve tiare çiçeği bulunuyor. Ylang ylangın daha baskın olduğunu düşünüyorum. Kimi zaman hanımeliye benzeyen çiçeksilik de algılıyorum. Her ne kadar resmi notalarında hanımeli olmasa da bu algıyı muhtemelen ylang ylang ve yaseminin karışımı veriyor. Orta bölümde çiçeklerin yanında kremsi hindistan cevizi de bulunuyor. Orta kısımda kremsi hindistan cevizi sayesinde biraz daha yumuşak bir koku formu var. Son bölümde büyük değişim olmuyor. Aynı kremsi çiçekler alt notaları oluşturuyor denebilir.

Terracota hakkında oldukça fazla yorum okumuştum ve hayalimde güneş kremlerini andıran hindistan cevizi parfümü vardı. Kullanım döneminde kremsi hindistan cevizinin oldukça geri planda olduğunu, kuru çiçeklerin (ylang ylang, yasemin ve hanımeli) çok daha baskın olduğunu fark ettim. Tabii bu durum hayal kırıklığı yaşamama sebep oldu.

Terracota, yüksek kaliteli ve Guerlain geleneğini temsil ediyor. Güneş altında kurumuş kır çiçeklerinin verdiği hissi zihninize yansıtıyor. Yapaylığın rastlanmadığı ve çiçeklerin gerçekçi verildiği Terracota’da kadınsı tarafın oldukça baskın verildiğini bilmenizde fayda var. Bu haliyle fazlasıyla çiçeksi ve beklediğim güneş kremi kokusunu ne yazık ki yeterince vermiyor. Tabii bir kadın için iyi haber olarak görülebilir fakat benim erkek tenime pek uymadı Terracota.

Sabunsu ve temiz kokan parfümün düz çizgide ilerlediğini ve neredeyse hiç değişmediğini iddia edebiliriz. Derinliğe sahip olmayan Terrecota’nın çok ilgimi çektiğini ya da bir şişesinin alınmasının gerektiğini düşünmüyorum. Yine de farklı internet platformlarından onunla ilgili övgü dolu yazılar okuyabilirsiniz. Kesinlikle kötü bir parfüm değil. Eğer sabunsu kuru çiçek kokularını seviyorsanız denemenizde fayda var.

Terracota’nın EDT olduğunu biliyoruz. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı başlarda yüksek, sonrasında tene yakın duruyor. Ilık ilkbahar-yaz aylarında kullanmak iyi sonuç verebilir.

Koku Güzelliği:10/6

15 Haziran 2018 Cuma

Christian Dior - Fahrenheit (1988)

Onu size uzun uzun anlatmama gerek var mı emin değilim. İsminin neden Fahrenheit gibi ısı ölçü biriminden seçildiği ve şişesinin kırmızılı sarılı siyahlı garip kışkırtıcı halinin nereden ilham aldığı gibi tali konuları bir yana bırakırsak, karşımızda dünya parfüm tarihinin en tartışmalı erkek kokularından birisi var.

1988 yılında Christian Dior modaevinin piyasaya sürdüğü Fahrenheit, muhtemelen Dior’un bile beklemediği kadar büyük ses getirdi. Gerçi Christian Dior böylesine ilginç, sıradışı, çarpıcı ve farklı parfümler ortaya çıkarmayı beceriyor fakat Fahrenheit çok çok ayrı bir eser. Onu herhangi bir kategoriye koymak pek mümkün görünmüyor. Bırakın onu sınıflandırmayı, kokusunun neye benzediği konusunda bile tartışmalar hala sürüyor. Yine de biliyoruz ki o haşin, havalı, sinirli, maço ve karakterli bir maskülen.

Fahrenheit’ın kendimce üç temel öğe üzerine kurgulandığını söyleyebilirim. Dilimlenmiş taze salatalık benzeri koku, menekşe ve koyu-karanlık deri. Bu üç öğenin daha önce bir araya getirildiğine muhtemelen daha önce hiç şahit olunmamıştı. Zaten kimin aklına gelirdi ki menekşe ve salatalık kokan bir derinin aynı formülasyonun içinde yer alması…

Fahrenheit ile ilgili yurt dışı merkezli platformlarda birazcık gezindim ve onun hakkında neler yazıldığına kısaca baktım. Daha doğrusu parfümseverlerin onu nasıl tanımlamaya çalıştıklarına dikkat ettim ve çoğu kişinin Fahrenheit’i farklı şeylere benzettiğini gördüm. Bu duruma şaşırmadığımı belirtebilirim. Makine yağı, benzin bidonu, salatalık turşusu, yeni kesilmiş çimen, ayakkabı boyası, neft yağı, yanmış asfalt, katran ve kirli çim biçme makinesi, Fahrenheit’i kullananların tasvirleri. Eminim böylesine ilginç onlarca farklı benzetme daha yapılmıştır onun için.

Peki neden Fahrenheit böylesine tuhaf ama çekici bir parfüm. Bunun sebebi bence çoğu kişinin bahsettiği benzini andıran koku. Araba sahiplerinin aşina olduğu bir durumdur. Benzin almak için gidilen benzinliklerde arabadan inildiğinde açıklaması zor bir koku gelir etraftan. Benzin ve mazot karışımı o garip koku, çoğu kişi tarafından Fahrenheit’e benzetiliyor. Benim tahminim o benzin-mazot benzeri koku ve menekşenin erkeksi dokunuşu Fahrenheit’i bir super-star’a çeviriyor. Tabii parfümün genelindeki karanlık ve deri ceketleri andıran deri-süet temasını atlamamak gerekiyor. Yapılan benzetmelerde Fahrenheit’ın “çimen” temasına benzediği de söyleniyor. Parfümün başlarındaki yeşil karakterinin bu çimensi notalardan geldiği düşünülebilir.

Fahrenheit’in bu kadar başarılı olmasının sebebiyse daha önce yapılmayan bir koku formunu başarmış olmasıydı. 1980’li yılların dünya genelindeki maço erkek temasına da gayet uyuyordu Fahrenheit. Kokusu öylesine kendine özgü ki onun benzerini yapıp piyasaya sürmeniz çok mümkün değil çünkü daha ilk dakikalarda o koku formunun asıl sahibinin Fahrenheit olduğu gayet iyi bilinecektir. Sanırım bu sebepten dolayı Dior’un hiç bir rakibi ona çok benzer parfüm yapma riskine girmedi.

İkonik veya kült parfümler diye bir liste oluşturulsa Fahrenheit’in elini kolunu sallaya sallaya üst sıralara yerleşeceğinden şüphem yok fakat bu demek değil ki onu seviyorum ve tahammül edebiliyorum. Çoğu parfümseverin belirttiği gibi Fahrenheit’a ya aşık olursun ya da nefret edersin. Ben uzun yıllardır nefret edenler kulübünün ateşli üyesiyim. Onun itici, gıcık, ultra-erkeksi, ukala, küstah kokusuna hiçbir zaman alışamadım. Bundan sonra da sevebileceğimi sanmıyorum.

Yine de Fahrenheit demek birçok erkek için eski hatıralar demek. Kokulara meraklı çoğu erkeğin Fahrenheit ile ilgili çocukluk ya da gençlik anılarının olduğunu tahmin ediyorum. Ergenliğini 1990’lı yılların başlarında yaşayan delikanlılar, ortaokul ve lise yıllarında bir şekilde Fahrenheit ile tanışan 1980 yılı civarında doğan bugünün beyefendileri ve üniversite yıllarını Fahrenheit ile geçirmiş 1970 doğumlu erkekler onun kokusuyla eski hayallere yelken açacaklardır. Şunu söyleyebiliriz ki yaşı otuz ve üzerindeki erkekler için Fahrenheit’ın olumlu ya da olumsuz anlamda özel bir yeri vardır.

Çocukluğumuzun efsane kot pantolonu Levi’s 501’iniz varsa, şekilli kısa deri montunuz bulunuyorsa, araba kullanmaktan bıktıysanız ve motosikletin özgürleştirici ruhuna ilgi duyuyorsanız, Fahrenheit tam size göre olabilir. Tabii motosiklet derken küçücük İtalyan Vespa’larından bahsetmiyorum. Chopper ya da Harley Davidson gibi bir motorunuz varsa, kuru kafa baskılı siyah bandananız hazırsa ve uzun sakallarınız, pos bıyıklarınız da yerli yerindeyse siyah güneş gözlüğünüzü takıp, motorunuza atlayıp, üzerinize sıktığınız Fahrenheit ile motosiklet çetesinin bir üyesi olmaktan gurur duyabilirsiniz. Başka hangi parfüm size bu duyguları yaşatabilir ki?

EDT formundaki Fahrenheit’in yıllar içinde geçirdiği reformülasyonlarla birlikte eski saldırgan halinin kalmadığını söyleyebilirim. Kalıcılığı iyi, fark edilirliği ortalama seviyelerde. Sonbahar-kış mevsimlerinde kullanmak iyi fikir. Kokusunun tasarımını ünlü burunlar Jean Louise Sieuzac ve Maurice Roger birlikte hazırlamış.

Koku Güzelliği:10/5

1 Aralık 2017 Cuma

Avon – Little Black Dress (2001)

Şu ismin güzelliğine bakar mısınız? Parfümlerde genellikle isimlere ve şişe tasarımlarına takılmam çünkü bunlar pazarlamaya yönelik hamlelerdir fakat Avon’un Little Black Dress’i, ismiyle diğer Avon parfümlerinden önce onu denemem için beni teşvik etti. Evet, her zaman ultra lüks markaları ya da havalı moda tasarımcılarının parfümlerini denemeyelim ve bu sefer Avon’a yer verelim Parfüm Merakı’nda.

Her ne kadar parfüm dünyasını temsil eden ve sürükleyen büyük markalar ve onların şöhretli aynı zamanda pahalı parfümleriyse de uygun fiyatlı koku pazarı giderek büyüyor ve ilgi çekiyor. Üst düzey modacıların ya da niş markaların yüksek fiyatlı parfümlerine yatırım yapmak istemeyen yüz milyonlarca insan var ve bu aşamada uygun fiyatlı parfüm sektörüne gözler çevriliyor. Avon, doğrudan satış stratejisiyle daha ulaşılabilir kaliteli koku ihtiyacını gidermeye çalışıyor. Bu anlamda dünya çapında işlerini iyi yapıyorlar. Tabii zorlu rakipleri de var bu alanda.

Ulaşabildiğim ölçüde uygun fiyatlı parfümlere de yer vermeyi düşündüğüm Parfüm Merakı’nda şu günlerde Avon’a şans vermek istedim. Little Black Dress, Avon’un 2017 yılının sonlarını yaşadığımız şu günlerde üretimi devam eden kokulardan birisi. Kendi sitelerinde “oryantal çiçeksi, klasik, ince zevkli, gösterişli” olarak tanımlanan Little Black Dress’in açılışı kadınsı çiçeklerle gerçekleşiyor. Yumuşak ve tatlı yaseminle hanımelinin birleşimi fena değil. Orta bölümde çiçeklere bir parça meyveler ekleniyor. Açıklanan notalarında erik var ki muhtemelen ondan geliyor meyvemsilik. Orta notalardaki çiçeksi-meyvemsi yapı tam bir genç hanımefendi kokusuna benziyor. Ve parfümün en sevdiğim yeri alt notalara geleyim. Çiçeklere eklenen kremsi vanilya kapanışı enfes hale getiriyor. Kimi yorumcuların No.5 benzetmesi muhtemelen son bölüm düşünülerek söyleniyor. Kapanışı en beğendiğim yeri oluyor.

Little Black Dress gayet mütevazi bir çiçeksi. Modern kokuyor ve tatlılık baştan sona kadar hissediliyor. Çiçekler, bir parça meyveler ve kremsi vanilyadan oluşuyor. Başka da bir şey algılayamadım. Çiçek olarak gül, hanımeli ve yaseminin öne çıktığını sanıyorum. Açıklanan üst notalarında limon yağı var ama bence bulunmuyor limon. Erik-kayısı-şeftali benzeri meyveler karanlık değil, canlı. Kremsi vanilyalı bölüm şaşırtıcı derecede kaliteli ve sevilesi. Ya da ben bu tür kokuları seviyorum ondan başarılı geldi bana.

Little Black Dress ortalama elli lira civarında satılan bir EDP. Bu fiyata bu kaliteyi şaşırarak kokladım. Koku güzelliği anlamında vasatın biraz üstünde, performans olaraksa sınıfta kalıyor. Genel olarak oldukça beğenilen bir kadın parfümü olduğu anlaşılıyor yorumlardan. Bence de sevilmesi gayet normal. Birincisi gayet net ve hedefe yönelik kokuyor. 18-30 yaş arasındaki hanımefendiler için ağır olmayan ama aynı zamanda ciddi anlamda kadınsı bir arkadaş. Cazibeli feminenliği tabii ki çiçekler veriyor. Benim için üst ve orta kısmı fazlaca çiçeksi olsa da bir kadın için gayet uygun. İkinci olarak yapaylık veya uyumsuzluk yok gibi. Burun tırmalamıyor, baş ağrıtmıyor, gıcık gıcık kokmuyor. Ha başlangıcı ve orta kısmı zaman zaman kadın deodorantlarına benzese de bence bu fiyata alınabilecek iyi bir seçenek.

Tabii harikalar beklemeyin Little Black Dress’ten. Çok zengin ve derin kokmuyor. Süper yaratıcı değil, onlarca kadın parfümünü andırıyor. Fark edilirliği zayıf ve kalıcılığı bir EDP için yetersiz. Yine de bir parfüme yüksek bedeller ödemek istemeyen ve kadınsı çiçeklerden oluşan koku formuna meraklı yeni başlayan bir parfümsever hanımefendi için fena seçenek değil. Tabii her zaman söylediğim gibi hiç bir parfümü denemeden almayın.

Kokusunun tasarımını Barbara Zoebelein yapmış. Sonbahar-kış kullanımına yakın duruyor.

Koku Güzelliği:10/6