tütün etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tütün etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Mayıs 2023 Pazartesi

Histoires de Parfums – 1740 (2000)

17. yüzyıl Aydınlanma Çağının başlangıcı olarak kabul edilir. 17. yüzyılın sonlarında John Locke’ın kuramlarıyla Avrupa kıtası Işığın Yüzyılı’nı diğer deyişle aklın zaferini yaşıyordu. Rasyonalizmin, otoriterliğe galip gelmesi, 2000 yılında bir niş parfüme ilham verdi.

En başarılı tematik niş parfüm evlerinden Histoires de Parfums’un ilk piyasaya sürdüğü kokulardan 1740, kendi internet sitesinde baharatlı odunsu olarak sınıflandırılmış. Parfümün resmi tanıtımında “Modern hedonist erkek için gerçekten gözü kara bir koku. Deri ve davana notalarının Işığın Yüzyılı’nın skandal özgürlüklerini keşfettiği bir parfüm” cümlesini görüyoruz.

1740’ın başlangıcı eski kokan tütün ve tozlu turunçgillerle (bergamot olabilir) gerçekleşiyor. Orta kısımda dumanlı baharatlar ve tütün yoluna devam ederken geri planda tozlu paçuliyi görüyoruz. Sonlarda amber-labdanum temelinde nokta konuluyor.

Uzun zaman önce kullandığım 1740’ı çok beğenmiştim. Aradan geçen yılların ardından fikrimde değişiklik yok. Dumanlı tütün, tozlu baharatlar, nostaljik paçuli ve egzotik amber harika şekilde birleştirilmiş. Onun şimdiye kadar kullandığım en dumanlı, karakterli, entelektüel parfümlerden birisi olduğunu söyleyebilirim.

1740, yeni nesil parfüm trendlerine uymayan sıra dışı kokusuyla hem eski tarz tütünsü eserlere göz kırpıyor hem de modern klasiklerden birisi olduğunu hissettiriyor. Açıklanan notalarında deri vurgulansa da bana göre tütün-paçuli-amber temasına yakın duruyor.

Bir tütün kokusu sever olarak 1740’a hayran kaldım. Onun detaylı ve yüksek kaliteli dumanlı hali kimi zaman kül tabaklarını andırıyor çoğu zaman erkekler kulübünde deri kaplı ahşap koltuklarda oturan ve puro içen alfa erkeklerin toplantısını düşündürtüyor.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı çok iyi, etrafa yayılımı yeterli. Performansı tatmin edici. Sonbahar-kış kullanımına yakın duruyor.

Koku Güzelliği:10/9

25 Şubat 2023 Cumartesi

Hermes – Ambre Narguile (2004)

Hermes’in 2004 yılında özel seri parfümleri piyasaya sürüldü. Bu özel seri parfümlere Hermessence ismi verildi. İlerleyen yıllarda başka özel seri parfümler de raflara çıktı. 2004 yılında gelen ilk Hermessence’lerden Ambre Narguile, her daim bu eserlerin en ilgi çekeniydi.

Her yerde satılmayan Hermessence parfümlerine ulaşmak zor ve uzun zamandır Ambre Narguile’yi merak ediyordum. Parfümün isminde iki tema var. Birincisi amber diğeri nargile. Parfümün resmi tanıtımında sıcak ve şehvetli tarafı vurgulanmış. Kokunun iki ana temasında amber ve susamın bulunduğu belirtilmiş. Parfümün tasarımcısı Jean-Claude Ellena, Ambre Narguile için şu ifadeleri kullanmış: “Doğu coğrafyası kokularının Batılı ifadesi olan amber, sıcak, şehvetli, sarıp sarmalayan, neredeyse erotik kokuya sahiptir. Nargilelerde kullanılan meyve, bal ve baharat kokularıyla harmanlanmış tütünlerin içildiği, dolambaçlı sokaklarda bulunan o cıvıl cıvıl mekanların havasını yeniden yaratarak sevdiğim Doğu’nun hatırasını bu amber fikrine aşılamak istedim. Duman tatlı bir sarhoşluk duygusu yayar.”

Ambre Narguile’nin başlangıcı kuru ekşi meyveleri andıran sıcak baharatlarla gerçekleşiyor. Üst notalarda mayhoş vişneyi andıran ilk dakikaları harika diyebilirim. Orta bölümde sıcak baharatlar öne çıkıyor. Geri plana dumansı romlu tütün yerleşiyor. Sonlarda miskli odunsu vanilyalı temayı zar zor algılayabiliyorum.

Karşımızda yüksek kaliteli bir arkadaş var. Hermes’in özel serisinden böylesine kalite görmek şaşırtıcı değil. Oldukça gerçekçi leziz ve tatlı baharatları koklamak büyük zevk veriyor. Tarçın, zencefil ve karanfilden oluşan harika baharatlara eşlik eden dumansılık ve neredeyse içkimsi yapı, onu hafiften erkeksi tarafa taşıyor. İsmindeki nargileyi andıran Ambre Narguile, adeta baharatlı, kirazlı pipo tütünü gibi de davranıyor. Kimi kullanıcıların onu elmalı keke benzetmesi gayet anlaşılabilir.

Bu tarz parfümleri severim ve Ambre Narguile’yi tabii ki beğendim. Kullanması ve koklaması zevkli ama herkese hitap eder mi emin değilim. Oldukça yüksek fiyatına istinaden denemeden almamanızı öneririm.

Parfümü Jean-Claude Ellena tasarlamış. Dünyaya harika parfümler kazandıran Ellena’nın erken sayılabilecek eserlerinden Ambre Narguile, onun ferah turunçgilli kokularına hiç benzemiyor. Ellena deyince aklımıza Terre d’Hermes gelir ve Ambre Narguile’de neredeyse hiç ferahlık-portakal bulunmuyor. Bu anlamda ilginç bir tecrübe parfüm severler için.

Eau de Toilette formunda. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı ortalama düzeyde. Genel olarak tende dirençli davranıyor. Sonbahar-kış kullanımına yakın duruyor.

Koku Güzelliği:10/8

27 Ocak 2023 Cuma

Tom Ford – Tobacco Vanille (2007)

Parfümler alanında çılgınlar gibi büyüyen Tom Ford markasının, özel seri kokularını ilk olarak 2007 yılında görmüştük. Aradan geçen yılların ardından onlarca özel seri parfümü raflara çıkarttılar. 2007 yılında ilk çıkan özel seri üyelerinden birisi Tobacco Vanille idi ve dünya çapında ses getirdi. Hatta vanilyalı tütün teması üzerine referans alınan modern eserlerden birisi haline geldi, bir çok da benzeri yapıldı.

Uzun yıllar önce denediğim ve sevdiğim Tobacco Vanille’ye karşı sempatim olduğunu saklamıyorum. Her ne kadar reformülasyon geçirdiğine dair söylentiler ortada dolaşsa da genel olarak beğendim. Tom Ford’un internet sitesinde zengin, sıcak ve ikonik olarak tanımlanmış. Odunsu baharatlı tarafa yakın bulunmuş. Anahtar notalarında tütün yaprağı, vanilya ve zencefilin bulunduğu belirtilmiş. Tanıtım cümlesindeyse İngiliz centilmenler kulübü göndermesi yapılmış.

Tobacco Vanille’nin açılışında dumanlı tütün ve keskin kuru baharatlar bizi karşılıyor. Pipo tütününü andıran temaya tarçın-karanfil benzeri baharatlar ekleniyor.  Yüksek kaliteli açılıştan sonra orta kısımda vanilya devreye girmeye başlıyor. Orta bölümden itibaren vanilya marifetiyle tatlılığın arttığını görüyoruz. Sonlarda tütün ve baharatlar geriye geçerken şekerli ve neredeyse mumsu vanilya kapanışı devam ettiriyor.

Parfümlerde tütün notası sever olarak başlangıcındaki dumanlı tütünü sevdim. Kimilerine göre puro/pipoyu andıran ilk bir saati insanı mutlu etmeye yetiyor. Parfüme vanilyanın fazlaca eklenmesiyle mutluluk hissi biraz azalıyor çünkü sıradan ve tek düze vanilya kullanımı bulunuyor.

Tobacco Vanille uniseks olarak pazara sunulmuş. Üst ve orta kısmı erkek tarafına yakınken sonlardaki şekerli vanilyayla kadınların dikkati çekilmeye çalışılmış. Yine de bu arkadaşa erkek parfümü denebilir.

Uzun yıllar önce severek kullandığım Tobacco Vanille’yi yine beğendim ama aşık olamadım. Özellikle vanilya kısmını pek başarılı bulmadım. Dumanlı tütün ise hala çok başarılı.

Sonuç olarak bu tarza yönelik epey parfüm çıktı ve artık sağlam rakipleri var. Özellikle Herod, kokusal anlamda Tobacco Vanille’nin biraz daha üstünde gibi. Her şeye rağmen Tobacco Vanille modern vanilyalı tütün parfümlerinin nirengi taşlarından birisi ve saygıyı hak ediyor.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı ortalama seviyede. Sonbahar-kış kullanımına yakın duruyor. Kokusunu Olivier Gillotin tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7.5

28 Aralık 2022 Çarşamba

Lalique – Ombre Noire (2017)

Başarılı erkek parfümlerine imza atan Lalique’nin yeni parfümlerini büyük merakla deniyorum. Özellikle Encre Noire’nin oldukça ses getirmesi Lalique markasını parfüm üretme konusunda cesaretlendirmiş gibi görünüyor.

2017 yılında sessiz sedasız Ombre Noire isimli erkek parfümü raflara çıktığında pek dikkat çekmemişti. Kısa süre sonra parfümle ilgili övgü dolu yorumlar gelmeye başladı. İlginç şekilde Lalique, Ombre Noire’yi kısıtlı satılan parfüm haline getirdi.

Ombre Noire’nin tanıtımı şu cümlelerle yapılmış: “Doğudan gelen gurme ve baharatlı notalarla harmanlanmış güçlü uyum. Ombre Noire, karizmatik erkeğin yoğun, duyusal izidir.”

Ombre Noire’nin açılışı canlı ve yüksek kaliteli turunçgillere eklenen incir temasıyla gerçekleşiyor. Kısa süre sonra bu dinamik ekibe parlak baharatlar (ağırlık tarçında) ve dumansı tütün ekleniyor. Orta kısımda hissedilir derecede alkol-içki (konyak-rom benzeri) varlığını fark ettiriyor. Sonlarda sedir ağacına eşlik eden içki temasına eklenen reçineler noktayı koyuyor.

Ombre Noire’nin harika başlangıcı, katmanlı, şık ve erkeksi baharatlı dumansı tütün, olabilecek en iyi şekilde verilmiş. Tatlılık fazla değil ya da gayet dengeli verilmiş. İçki teması tütünle ve baharatlarla iyi uyum sağlamış. Parfümün sonlarının biraz tekdüze ilerlemesi dışında müthiş bir formla karşı karşıyayız. Modern zamanların aromatik fujer örneklerinden birisi gibi davranıyor.

Lalique yüksek kaliteli parfümler üretmeye devam ediyor ve Ombre Noire bu geleneği devam ettiriyor. Kimi yorumcular onu Encre Noire’ye benzetmiş ki birebir benzediğini söylemek mümkün değil. Ombre Noire, Encre Noire’nin daha baharatlı ve tütünlü-içkili hali gibi dense belki daha doğru olur.

Bu erkeksi aroma modern centilmenler kulübünün üyelerinin imza kokusu olabilir. Bir yorumcunun yağmurlu gecede bir puro ve viski kokusunu andırdığını söylemesi muhtemelen yerinde.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı yeterli, etrafa yayılımı ilk dakikalarda fena değil, sonrasında tene yakın duruyor. Tam bir kış parfümü izlenimi veriyor. Kokusunu Karine Dubreuil-Sereni tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7.5

28 Kasım 2022 Pazartesi

Chanel – Egoiste (1990)

Chanel’in sevilen klasik erkek parfümlerinden Egoiste, yeni nesil koku severlerin biraz yabancı olduğu bir arkadaş denebilir. Egoiste, 2000’li yıllara hazırlık kokularındandı. İlginç şekilde 1970-1980’li yılların sert ve keskin erkek parfümlerine ise pek benzemiyordu. Bu anlamda geçiş dönemi eserlerindendi.

Chanel’in internet sitesinde tanıtımı şu cümlelerle yapılmış: “Egoiste, baştan çıkarma gücü güçlü, bağımsız karakterli erkeklerin tercih ettiği kokudur. Bu odunsu-baharatlı-amberli Eau de Toilette, eşsiz ve büyüleyici kişiliği ifade eder. Bağımsız ve anlaşılması zor. Tamamen büyüleyici.”

Egoiste’nin ilk dakikaları canlı ve neşeli turunçgillerle gerçekleşiyor. Açıklanan notalarında mandalina var. Tatlı ve güzel mandalinadan sonra orta kısımda turunçgiller geri plana geçerken ortaya baharatlı, tütünlü gül kokusu çıkıyor. Sonlarda kremsi ve neredeyse vanilyalı sandal ağacı yerini alıyor.

Egoiste ne 1980’li yılların şiprelerine veya fujerlerine benziyor ne de 2000’li yılların bol şekerli baharatlı vanilyalı parfümlere benziyor. Kendine özgü karakteri olan benzersiz bir eser gibi davranıyor. Onun en ilginç tarafı içeriğinde büyük oranda erkeksi verilmiş gül teması barındırması. Gül genellikle kadın parfümlerinde kullanılan çiçektir. Burada yumuşak ve tatlımsı verilmiş baharatlar ve sandal ağacının yanına eklenmiş gül, çok az erkek parfümünde bu kadar baskındır. Genel karakter yeterince erkeksi davranıyor. Kalite anlamında iyi yerde duruyor. Hafiften dumanlı hissettirebiliyor. Bazen tütün ve pudra bile algılayabiliyorsunuz. Onun Samsara’ya hafiften benzediğini bile iddia edebiliriz.

Egoiste, kadınların aşık olacağı bir parfüm olmaktan ziyade erkeklerin kendisini mutlu hissetmek için kullanacağı esere benziyor. Kullanan çoğu kişi onu sever mi bilemiyorum fakat birbirinin aynısı parfümlerden sıkıldıysanız ve yaşınız otuzun üzerindeyse Egoiste’yle tanışma zamanın yaklaşıyor demektir.

Bir parfüm platformunda Egoiste için yazılan şu inceleme hoşuma gitti: “Bir Egoiste koku bulutunda ‘Blade Runner Blues’u dinlerken, hiç yaşamadığım bir hayatın puslu nostaljisi üzerime geliyor.

Yağan yağmurda, 80’lerin sonu veya 90’ların başında büyüyen bir metropole bakan bir balkon. Aşağıdaki sokaklardan yükselen buharla bulanıklaşan neon tabelalar. Bir bardak viski, belki bir puro. Gece geç saatlerde haberleri gösteren sesi kısık bir TV. Yalnızlık.”

Eau de Toilette formunda. Kalıcılığı yeterli, etrafa yayılımı ortalamanın biraz altında. Sonbahar-kış döneminde kullanmak iyi fikir. Kokusunu Jacques Polge tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/8

25 Şubat 2022 Cuma

Initio – Side Effect (2016)

“Başlangıçta, eski Mısır zamanlarında, parfüm iyi kokmak dışında her şey için kullanılırdı. Sihir yaratmak, sevgiyi çekmek, evi arındırmak, tanrılarla iletişim kurmak, vücudu iyileştirmek ve temizlemek için kullanıldı. Bugüne kadar, parfümler bazı ülkelerde örneğin Fas, Cezayir ve Tunus’ta tedavi etmek ve arındırmak için kullanıldı. Parfümü herkesten daha iyi bilen Orta Doğu’da bile parfüm hala bir güç nesnesi olarak kullanılıyor.”

Initio’nun sanat yönetmeni Nadia hanımın yukarıdaki cümleleri, markalarını Arap-Orta Doğu pazarına açmaya çalıştıklarının ip ucunu veriyor. Hakkında pek fazla bilgi olmayan Initio markasının 2016 yılı çıkışlı parfümü Side Effect’in ilginç notaları merakımı cezbetti. Tarçın kabuğu, rom içkisi, tütün, safran, sandal ağacı ve hedione notaları Initio’nun internet sitesinde verilmiş.

Side Effect’in ilk dakikaları tatlı sıcak baharatlar ve safranla gerçekleşiyor. Safranı pek sevmem parfümlerde ve yine uyuşamadık kendisiyle. Ferah olmayan yoğun ve modern açılıştan sonra şekerli baharatlara tütün ekleniyor. Bir parça vanilya hissi de var orta bölümde. Sonlarda çikolatamsı vanilyayla kapanış yapılıyor.

Side Effect’i ilk kullandığımda aklıma Tobacco Vanille geldi. Tobacco Vanille’nin popüler hale getirdiği vanilyalı, tütünlü, tatlı baharat teması bir çok marka tarafından taklit edildi. Side Effect bu temayı taklit etmiş diyemesem de genel havası benziyor. Tatlılığın fazla olduğu Side Effect, leziz baharatlarla ve dumanlı tütünle birleştiğinde fena iş yapmıyor. Bu tarz kokuları seviyorum ve deneyen çoğu kişi beğenebileceğini düşünüyorum.

Başlardaki safranı ne yazık ki sevemedim ve onun içindir ki açılışı pek bana göre değil. Açıklanan notalarındaki rom içkisi ise büyük yer kaplamıyor. Sonları en sevdiğim yeri oldu.

Side Effect genel olarak sıcak hissettiren bir eser ve uniseks tarafa yakın gösterilmiş. Bu formun erkeklere daha çok yakıştığını sanıyorum. Muhtemelen tütünün ağırlığı böyle düşündürüyor. Tütün merkezli parfümleri pek kadınlara yakın bulamıyorum. Side Effect’i koklayan kimi hanımefendilerin kokusunu ağır bulduklarını da ekleyeyim.

Kalite anlamında iyi yerde duruyor. Kokusal anlamda biraz karmaşık ve yoğun. Basit ve sıkıcı değil. Kullanması zevkli bir arkadaş. Şık sayılabilecek genel yapısı takım elbise ile kullanmaya da gayet uygun.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı yeterli. Tam bir kış parfümü.

Koku Güzelliği:10/7

20 Aralık 2021 Pazartesi

Mancera – Red Tobacco (2017)

Mancera’nın son yıllardaki en ilgi çeken parfümlerinden birisi Red Tobacco, uzun zamandır merakımı cezbediyordu. İlk çıktığı günlerden itibaren oldukça konuşulan parfümlerden birisi haline geldi Red Tobacco. Niş parfüm sektörünün dur durak bilmeyen markalarından Mancera muhtemelen bu sefer iyi iş çıkarmışa benziyor.

Mancera’nın internet sitesinde Red Tobacco şöyle tanıtılmış: “Kırmızı, sıcak ve büyüleyicidir. Red Tobacco, Küba tütünü ve baharatlarını karıştıran inanılmaz derecede güçlü ve seksi bir koku. Gerçek bir ısı dalgası.”

Red Tobacco’nun ilk saniyelerinde karmaşa hakim. Sıcak baharatlar (muhtemelen tarçın ve küçük hindistan cevizi), biraz safran ve elmayı anımsatan meyvemsilikle gerçekleşen açılış ferah değil. Orta kısımda sıcak baharatlar geriye çekilirken safran biraz daha etkisini göstermeye çalışıyor. Orta bölümde parfüme ismini ve konseptini veren tütünü bütün heybetiyle algılayabiliyoruz. Kuru sayılabilecek tütün, neredeyse tütün yaprakları gibi kokuyor. Sonlarda tütün güçlüce yoluna devam ediyor. Tütüne lezzetli vanilya ve paçuli eşlik ediyor.

Red Tobacco, kırmızı meyvemsi hatta baharatımsı tütünü merkeze alıyor. İsmindeki kırmızı onun sıcak karakterini vurguluyor olabilir. Geneline baktığımda baharatlı, dumansı, içkimsi, paçulili pipo tütünlerini anımsatıyor. Hatta kirazlı ve vanilyalı pipo tütünü gibi davranıyor. Yoğun dumansı tarafına da bayıldım. Bu tür tütün kokularını severim ve Red Tobacco’yu da tabii ki harika buldum.

Kalite anlamında Mancera gerekeni yapmış. Kullanması ve sevmesi zor bir parfüme benziyor. Kadınların bu parfüme ilgi göstereceğini sanmıyorum. Hatta üzerimde bu parfümü algılayan hanımefendilerin hiçbirisi onu beğenmedi. Çünkü Red Tobacco erkek kullanımına yakın ve pipo dumanı kokan erkeksiliği temsil ediyor. Bu eseri kadınlar için değil kendi rafine zevkleriniz için kullanmalısınız. O gayet erkeksi ve centilmenler kulübünün sıkı üyesi.

Red Tobacco biraz ağır ve oldukça yoğun denebilir. 2-3 fıs kullanımda bile saatlerce üzerinizden çıkmıyor. Oldukça güçlü ve sağlam bir parfüm. Kalıcılığı çok iyi, etrafa yayılımı yeterli. Bu anlamda verdiğiniz parayı hak ediyor.

Kokusal anlamda biraz Pure Havane’ye ve Bogart Pour Homme’ye yakın duruyor. Ayrıca Oajan’ı da anımsatıyor. Tam bir kış parfümü, ılık günlerde bile denemenizi tavsiye etmem.

Koku Güzelliği:10/8

1 Ekim 2021 Cuma

Dolce & Gabbana – The One Eau de Parfum (2015)

Dolce & Gabbana’nın, 2008 yılında piyasaya sürdüğü erkekler için The One, büyük beğeni topladı ve en çok satanlar listelerine girmekte zorlanmadı. Benim de sevdiğim eserlerden olan ilk The One, Eau de Toilette formundaydı. Yıllar içinde parfümün başarısının ardından The One isimli devam kokuları çıkmaya başladı.

Son yıllarda ünlü Eau de Toilette formundaki erkek parfümlerinin Eau de Parfum versiyonlarının çıkarılması furyasına yeni bir oyuncu daha eklendi. 2015 yılında The One’ın Eau de Parfum formundaki kardeşi raflara çıktı. The One sever birisi olarak oldukça merak ediyordum yeni Eau de Parfum’u. Markanın resmi açıklamasına göre The One Eau de Parfum erkeksi ve çekiciymiş. Ayrıca yoğun, karizmatik ve inceliği temsil ediyormuş.

Parfümün ilk saniyelerinde ferah sayılamayacak modern, leziz ve tatlı turunçgiller bizi karşılıyor. Açılışta leziz ve çarpıcı greyfurdun olduğunu düşünüyorum. Başlangıcı çok güzel. Orta bölümde turunçgiller hafiften geriye çekilirken sıcak baharatlar hakimiyeti ele geçiriyor. Zencefilin sıcaklığı dikkat çekiyor. Ayrıca kakule de orta bölüme ayrı burukluk veriyor. Sonlarda tütün vurgulanıyor tanıtımlarda fakat kuru sedir ağacının rolünü görmezden gelemeyiz. Şekerli olmayan tütün ve odunsularla kapanıyor.

The One Eau de Parfum ile ilgili akla gelen ilk soruyu sizin yerinize sorayım. İlk çıkan The One’a benziyor mu? Eau de Parfum versiyonu, devam parfümü olduğu için tabii ki ilk The One’a benziyor. Hatta iki parfümün başlangıcı oldukça birbirine yakın. Orta bölümde ufak ayrışmalar gerçekleşiyor. Bu anlamda Eau de Parfum versiyonu biraz daha az tatlı, olgun ve resmi denebilir. İlk The One EDT çok daha cana yakın, yakışıklı, leziz ve ağız sulandırıcıydı. Onun enerjisi adeta kendinizi iyi hissettiriyordu. Eau de Parfum ise o kadar sosyal ve dinamik değil. Şaşırtıcı şekilde Eau de Parfum’un performansı düşük. Etrafa yayılımı sınırlı. Neyse ki kalıcılığı yeterli.

The One Eau de Parfum’u koklayan hanımefendilerin sevdiklerini gözlemledim. İlk The One EDT’nin de kadınlar tarafından çok sevildiğini görüyordum. Dolce & Gabbana karşı cinsi kokusal anlamda etkileme konusunda muhtemelen Giorgio Armani ile en iyi birkaç ana akım markadan birisi denebilir. Onu koklayan hanımefendilerden övgüler almanız sürpriz olmaz.

Gerçek bir parfüm sever, kadınlardan ya da erkeklerden övgü almak için değil, kendisini mutlu ettiği için parfüm kullanır diye genel kanı vardır. The One Eau de Parfum’u kullanım döneminde hiç yadırgamadım. Kalite anlamında harikalar yaratamasa da onu koklaması zevk veriyor. Yine de ilk The One EDT’yi daha çok sevdiğime karar verdim.

The One Eau de Parfum’un kokusunu ünlü burun Olivier Polge tasarlamış. Sıcak baharatlı kokusuna istinaden sonbahar-kış döneminde kullanmak yerinde olacaktır.

Koku Güzelliği:10/7

14 Haziran 2021 Pazartesi

Gucci Pour Homme II (2007)

Temeli 1976 yılında atılan Gucci Pour Homme isimli erkek parfümleri, kokular aleminin müdavimleri için her zaman ilgi çekmiştir. İlk Gucci Pour Homme’yi 1976 yılında Guy Robert tasarlamıştı. İlerleyen yıllarda üretimi bitirilen ilk Gucci Pour Homme’den sonra 2003 yılı çıkışlı yeni versiyon raflara çıkmıştı. Bu harika parfümü kullanma şansına nail olmuş kişilerdenim. Üzücü şekilde 2003 yılı çıkışlı yeni Gucci Pour Homme’nin de üretimi bitirildi. Parfümseverlerin büyük tepkisini alan bu karardan sonra 2007 yılında piyasaya sürülen Gucci Pour Homme II’ye gözler çevrildi. Artık bulunması neredeyse imkansız hale gelen 2003 yılı çıkışlı Gucci Pour Homme’nin devamı olarak görülse de kokusal anlamda Gucci Pour Homme II ile pek benzerlik taşımıyorlar.

Gucci Pour Homme II’nin tanıtımında, selefinin (Gucci Pour Homme) aynı muhteşem, zarif ve erkeksi özelliklerini koruduğundan bahsedilmiş. Farklı olarak Gucci Pour Homme II’nin daha parlak ve daha hafif koktuğu vurgulanmış. Parfümün açılışında yeşil meyveli menekşe ve baharatlar karşımıza çıkıyor. Ferah olmayan ilginç ve neredeyse sucul tema, orta kısımda yumuşak başlı baharatlara eviriliyor. Orta bölümde dumansı yeşil baharatlara tütün ekleniyor. Yine orta bölümde parfümün en ilginç notası çay da kendisini gösteriyor. Sonlarda hoş odunsu notalarla kapanış yapılıyor.

Gucci Pour Homme II, daha önce benzerine rastlamadığım enteresan koku profiline sahip. Yeşil meyvemsi ozonik-sucul tütün-baharat tarafına yakın duruyor. Buradaki meyvemsilik, menekşe sıcaklığına sahip. Gucci’ye göre Pour Homme II’de kırmızı biber, tarçın, çay ve zeytin ağacına vurgu yapılmış. Kimi kullanıcılar çayın büyük yer kapladığını iddia ediyor ama bana göre Pour Homme II tütüne farklı yorum getiriyor.

Canlı, dinamik ve hafiften dumansı tütüne eşlik eden yeşil menekşe ve yumuşak başlı baharatlar merkezde yer alıyor. Buradaki baharatlar çok keskin değil neyse ki. Parfümün geneli için yumuşak/uysal en doğru tanım olabilir. Hatta parfümün performansı bile yumuşak denebilir. Hiç bir zaman ağır ya da saldırgan değil. Etrafa az yayılan hoş bir eser.

Düşünüyorum ama hala bir benzeri aklıma gelmiyor. Bu farklı kompozisyon, şık ve kaliteli kokuyor. Hem günlük kullanıma hem de takım elbiseye uyabilecek steril kalitedeki Pour Homme II belki favorim olmayacak. Ona aşık da olmayacağım fakat koklamaktan hoşlandığım ilginç bir deneyim olarak zihnimdeki yerini alacak.

Kötü haber şu ki Gucci Pour Homme II’nin de akibeti, diğer Gucci Pour Homme’ler gibi oldu. Pour Homme II’nin üretiminin bitirildiği haberleri geliyor ki muhtemelen doğru. Anlaşılan o ki Pour Homme II de bir süre sonra ulaşılması imkansız parfümler arasına girecek.

Eau de Toilette formundaki Pour Homme II’nin kalıcılığı yeterli fakat etrafa yayılımı zayıf. Ilık-serin ilkbahar-sonbahar döneminde kullanmak sizi daha mutlu edebilir. Kokusunu Karine Dubreuil tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7

25 Nisan 2021 Pazar

Xerjoff – Naxos (2015)

Sergio Mamo’nun kurduğu İtalyan niş parfümevi Xerjoff’un göz kamaştırıcı büyümesini izliyoruz. Yüzü aşkın parfüme imza atan Xerjoff’un birçok parfümü koku severler arasında giderek daha çok ilgi görüyor. 2011 yılında piyasaya sürdükleri XJ 1861 isimli seri, 2021 yılı itibariyle dört parfümden oluşuyor. XJ 1861 serisinin en öne çıkan parfümünün Naxos olduğu söylenebilir.

Xerjoff’un internet sitesinde Naxos şöyle tanıtılmış: “Geçmişin mirasına sahip ancak çağdaş dokunuşa sahip bu klasik İtalyan parfümü, temiz havanın parlak ve görkemli nefesidir. Akdenizli ve tutkulu karaktere sahip Naxos, narenciye meyveleri sayesinde, yumuşak çiçeklerle karıştırılmış, değerli baharatların belirleyici ve cesur kontrastıyla zenginleştirilmiş, neşeli bir canlılık yayar. Naxos, İtalyanın azametine ve ihtişamına övgüdür.”

Naxos’un açılışı dumansı lavanta ve ferah olmayan turunçgillerle gerçekleşiyor. İlk saniyelerdeki dolgun ve ağır yapı, orta kısma da sirayet ediyor. Orta kısımda lavanta etkisini devam ettirirken keskin tarçın ve vanilyamsı tütün merkeze geçiyor. Naxos’u şöhrete kavuşturan dumansı tütün teması orta bölümü nefis hale getiriyor. Sonlarda dumansı tütün geride kalırken, leziz vanilya ve çikolatamsı tonka fasulyesiyle nokta konuluyor.

Çikolatamsı, vanilyalı, dumanlı tütün merkezli parfümlerin en iyi örnekleri Tobacco Vanille, Pure Havane ve Herod olarak zihnimde duruyor. Naxos, bu üç parfümün arasına rahatlıkla giriyor. Koku karakteri olarak en çok Pure Havane’ye benziyor. Tütün ve geri plandaki lavantayla Rochas Men ve Pure Havane’nin yüksek kaliteli birleşimine benziyor. Tabii Pure Tonka’nın harika çikolatamsı yapısı da sonlarda mevcut. Vanilya ise biraz daha geri planda Naxos’ta. Lavantalı kısmı ise hafiften Bogart Pour Homme’yi hatırlatıyor.

Naxos’un başlangıcındaki ve orta kısmın başlarındaki tozlu lavantalı kısmı geçtikten sonra şahane bir pipo kokusuna dönüştüğünü düşünüyorum. İyi kaliteli içkiyle (viski veya konyak) yıkanmış ıslak pipo tütününü andırıyor.

Koyu, karmaşık, dolgun, zengin, entelektüel, modern ama aynı zamanda eskiyi de çağrıştıran, karizmatik ve erkeksi bir parfüm diyebilirim. Barındırdığı notaların çokluğu kimi zaman algılarınızı zorlasa da niş parfüm kalitesini ve sanatsallığını sunuyor. Katmanlı ve güçlü yapısıyla, Naxos’u severek kullandım. Tabii niş parfümlerin çoğunda yaptığım uyarıyı yapmalıyım çünkü tematik kokusu herkesin ilgisini çekemeyebilir. Büyük kitlelerin sevebileceği güvenli kokusu olduğunu söylemek zor. Onu kullanıp, övgüler alırım diye düşünmektense, kendinizi gerçek aristokratların centilmen kulübüne dahil hissedeceğiniz konusunda bahse varım.

Eau de Parfum formundaki Naxos’un kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı ortalama düzeyde. Tam bir kış canavarı. Çok soğuk günlerde daha da ilginç ve sofistike kokacağının ip uçlarını veriyor. Erkek kullanımına yakın duruyor.

Koku Güzelliği:10/8

26 Mart 2021 Cuma

Dolce & Gabbana – The One For Men (2008)

“Dolce & Gabbana The One for Men, modern ama aynı zamanda eşsiz, zamansız klasik olan zarif, şehvetli bir parfümdür. Dolce & Gabbana The One’ın doğal, erkeksi versiyonudur. Tütün notaları ve rafine baharatların uyumundan geliştirilen oryantal baharatlı koku ailesine aittir.”

Dolce & Gabbana’nın sevilen erkek parfümü The One’ın resmi tanıtımının yukarıdaki cümlelerle yapıldığını biliyoruz. 2006 yılı çıkışlı ilk The One kadınlar içindi ve o da aynı erkek versiyonu gibi çok başarılı oldu. Erkekler için The One’ı Olivier Polge gibi önemli ismin tasarladığını baştan belirtmem yerinde olur.

The One For Men’in ilk dakikalarında şekerli lezzetli modern meyvelerin varlığından bahsedebilirim. Açıklanan üst notalarında greyfurt, kişniş ve fesleğenden bahsediliyor. Ağız sulandıran tatlı ve harika turunçgillerden sonra ilerleyen saatlerde baharatlar kendisini gösteriyor. Zencefil, orta bölümdeki baharatların büyük kısmını oluşturuyor. Orta kısımda sıcak baharatlara bir parça tütün ekleniyor. Sonlarda metalik sayılabilecek kadifemsi amber partiye katılıyor.

The One For Men’in tatlı baharatlı, tütünsü amber tarzına yakın durduğunu düşünüyorum. İlk saatlerdeki o harika meyvemsi, baharatlı enfes kokuya kadınların bayılacağına bahse girerim. Üzerimdeki aromayı duyan kadınların çok beğendiğini ve övgüler aldığımı gururla söyleyebilirim. Bu anlamda eğer hanımefendiler parfümümü beğensin diyorsanız ve ilk buluşmada hangi kokuyu kullanayım diye düşünüyorsanız The One For Men çok iyi seçeneklerden birisi olarak öne çıkıyor.

İyi de neden bu parfüm böylesine seviliyor? Aklıma ilk gelen cevap, kokusunun genelin beğenisine yakın olması. Basit ve leziz baharatlara eklenen meyvemsi turunçgiller, gerçekten güzel kokuyor. Parfümün problemi sonlardaki amberin metalik verilmesi. Aslına bakılırsa yüksek kaliteli hissiyat vermiyor ve sanatsal tarafı bulunmuyor. Yine de onu kullanmaktan bir şekilde zevk alıyorsunuz.

Bu hissiyatı Dolce & Gabbana’nın bir başka erkek parfümünde daha algılamıştım. Dolce & Gabbana Pour Homme’yi de severek kullanmıştım ve beni çeken bir şeyler vardı. The One For Men’de de bir İtalyan koku tutkusunu hissediyorum.

Sonuç olarak bu çekici arkadaş, hoş ve şık İtalyan erkeklerine benziyor. Kullandığım Eau de Toilette olanıydı. Bir de yeni çıkan Eau de Parfum versiyonu var. Sonbahar-kış döneminde kullanmak iyi fikir. Kalıcılığı yeterli, etrafa yayılımı ilk bir saat şaşırtıcı derecede güçlü.

Koku Güzelliği:10/7

12 Şubat 2020 Çarşamba

Isabey – Sir Gallahad (2017)

1924 yılında Baron Henry James de Rothschild tarafından yaratılan bir marka Isabey Paris. Isabey isminin seçilmesinin sebebinin o dönemlerde yaşamış tanınmış Fransız minyatür sanatçısı Jean-Baptiste Isabey olduğunu bizzat markanın internet sitesinde açıklamışlar. Bu parfümevi kurulduktan kısa süre sonra eşsiz kreasyonlar ve lüks sunumlarıyla dünya çapında ün kazanmış. Rene Lalique gibi sanatçılar tarafından tasarlanan şişeleriyle, lüks segmente hitap ediyordu Isabey. Bazı tarihsel olaylar nedeniyle 1941 yılında kapılarını kapattı. 1999 yılındaysa Panouge tarafından tekrar ayağa kaldırıldı ve eski parfümleri reformüle edilerek dünya pazarlarına sunuldu.

Isabey’in az sayıdaki (2020 yılı başı itibariyle sadece iki tane) erkek parfümünden birisi Sir Gallahad ismini taşıyor. Kral Arthur’un yuvarlak masa şövalyelerinden birisi olan Galahad’ın ismi verilen bu parfüm, markanın iddiasına göre ilk defa 1924 yılında oluşturulmuş. Sir Gallahad erkek parfümü konseptinde başka ilginçliği barındırıyor. Genellikle kadın parfümlerinde kullanılan gardenya çiçeğini merkeze almış. İkinci önemli nota olarak tütüne yer verilmiş. Markanın internet sitesinde Sir Gallahad’ın odunsu çiçeksi tütün parfümü olduğu vurgulanmış.

İlk uygulandığında gerek kıyafetimde gerekse tenimde kremsi, kadınsı çiçeklerle bana merhaba dedi. Bu parfümün erkekler için tasarlandığını biliyoruz fakat ilk saniyelerdeki yapı kadınsı ve yüksek kaliteli feminen tropikal çiçekleri içeriyor. Üst notalarda leziz, modern beyaz çiçeklerin etkisi büyük. Açıklanan notalarındaki gardenya açılışı domine etmiş. Tatlı ve müthiş gardenyadan sonra orta bölüme geçiliyor. İlerleyen saatlerde kremsi beyaz çiçeklere turunçgiller ekleniyor. Arkada planda duran portakal-mandalina benzeri meyvemsilik, kokunun yönünü değiştirmiyor. Orta kısımda çiçeksi sayılabilecek tütün algılanıyor. Buradaki tütün çoğu erkek parfümünde şahit olduğumuz ıslak sigara ya da dumansı pipo gibi kokmuyor. Orta kısımdaki tütün, kremsi beyaz çiçeklerle güzel uyum sağlamış ve kalite anlamında sorunsuz. Kapanışta çiçeksilik azalsa da hissediliyor. Alt notalarda reçinemsi ve karanlık olmayan amber var. Tütünsü beyaz çiçekler, amberin yanında duruyor.

Sir Gallahad, şimdiye kadar kullandığım en kadınsı erkek parfümlerinden birisi. Kremsi, tatlı beyaz çiçeklerin (gardenya ve yasemin) baştan sona başrolde olduğunu belirteyim. Isabey markasının, bu parfümü tütünsü, çiçeksi odunsu olarak tanımlamasını şimdi anlıyorum ve haklı buluyorum. Erkek parfümü olması sebebiyle tütünün büyük rol oynayacağını düşünürken, ikinci planda kalmayı tercih ettiğini görüyoruz. Modern ve pürüzsüz gardenya çiçeği niş parfüm kalitesinde. Özenli ve nefis verilmiş tatlı, turunçgilli gardenya çiçeği, büyük değişim olmadan sonlara kadar etkisini sürdürüyor.

Sir Gallahad, bu haliyle harika bir kadın parfümü gibi davranıyor. Kullanması ve sevmesi kolay tarafıyla, çoğu parfümseverin onu zevkle üzerinde taşıyacağını düşünüyorum. Evet, düz çizgide ilerliyor ve fazlaca derinliğe sahip değil ama ara ara burnunuza gelen kokusu sizi mutlu etmeye yetiyor.

Böylesine bariz çiçeksi kokan bir başka erkek parfümü hatırladığım kadarıyla Jean Paul Gaultier’in sıradışı eseri Fleur du Male’ydi. Sir Gallahad ile Fleur du Male’nin, miskli vanilyamsı çiçeksilik geri plan bağlamında hafiften benzediğini söyleyebilirim. Umarım zihnim beni yanıltmıyordur.

EDP formundaki Sir Gallahad’ın performansı fena değil. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ortalamanın biraz altı diyebilirim. Sıcak yaz günleri dışında serin havaların parfümü gibi davranıyor. Kokusunu Jean Jacques tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7

31 Mayıs 2019 Cuma

Ys-Uzac – Pohadka (2011)

İsviçre’nin bir numaralı niş parfüm üreticisi olarak her zaman Andy Tauer’i görüyoruz. Oysa pek sesi soluğu çıkmasa da Ys-Uzac, 2011 yılından itibaren parfüm üretiyor ve 2019 yılı mayıs itibariyle yirmiden fazla esere imza atmış durumda. Kendi internet sitesinde Ys-Uzac’ın Basel’de bulunan tam entegre üretim tesisinde nadir kokan parfümler tasarladıklarını belirtmişler.

Bir süredir kullandığım ilk Ys-Uzac parfümü Pohadka, markanın Chronochromie serisine ait. 2011 yılında piyasaya sürülen ve dört parfümden oluşan Chronochromie serisinin pek öne çıkamayan parfümlerinden Pohadka isminin, Çek dilindeki bir masal anlamına geldiğini de öğreniyoruz. Kendi internet sitesinde Pohadka’yı yeşil deri olarak sınıflandırmışlar.

Parfümün açılışı ilginç çiçeksilikle gerçekleşiyor. Ne kadınsı ne de erkeksi tarafa yakın tuhaf çiçeklerden, ölmezotu ve aromatik bitkiler ilk saniyelerde ayırt ediliyor. Aromatik Akdeniz otlarından adaçayı olduğunu tahmin ettiğim ilk dokunuş, ne ferah ne de turunçgilli. Çok farklı üst notalarından sonra bilindik bir öge yerleşiyor ana yapıya: tütün. Hafiften dumansı ve kuru sayılabilecek tütün ve ilginç çiçeksilikle orta notalar yeşil temaya yakın duruyor. Son bölümde değişim bariz diyebilirim. Alt notalarda tanıdık bir deri kapanışı domine ediyor. Vanilyamsı hoş bir deri adeta modern ama şekerli değil ve çok bilindik.

Pohadka, şimdiye kadar örneğine rastlamadığım sıradışı bir parfüm. Gerek içeriğindeki çiçekler gerek tütünün verilişi gerekse deri, bir parfümde böylesine nerede buluşmuştur? Muhtemelen sadece Pohadka’da… Parfümün değişken, katmanlı alt yapısı ve nota kalitesi harika. Genellikle niş parfümlerde rastladığımız nadide bir çiçek olan ölmezotu, parfümün başlangıcında ve orta bölümünde hissediliyor. Favori notalarımdan olan tütün de dumansı ve çiçeksi verilmiş ki gayet beğendim. Deri ise bildiğimiz deri kıyafet gibi değil daha kadınsı-plastiğimsi-modern verilmiş ki Emporio Armani’nin kimi kadın parfümlerinde bu deri kullanımını anımsıyorum.

Pohadka, kendi internet sitesinde balsamsı, yeşil, deri, oryantal, pudralı, dumansı, beyaz misk olarak tanıtılmış. Buradaki terimlerin çoğuna katılıyorum Pohadka özelinde. Ferah olmayan yeşil otsu, nötr çiçeksi, dumansı tütünlü bir deri parfümü olarak tanımlayabilirim onu. Tatlılığın sınırlı verildiği, kuru ve dumansı tema, zaman zaman çay merkezli parfümlere de benziyor. Kompozisyon biraz karmaşık ve uyumsuz gibi görünse de tek düze ilerlemeyen, her fazda karşımıza sürprizler çıkaran yapısı benim için hoştu. Herkese uymayabilecek, tecrübesiz kokuseverlerin tanımlamakta zorluk çekebileceği ve benimseyemeyeceğini düşünüyorum.

Hafif ve yumuşak yayılımlı Pohadka’yı kimi yorumcuların garip bulmasını anlıyorum. Açılışını ben de kendime yakın bulamadım. Kafamızdaki parfüm kategorilerine uymayan Pohadka’nın başlangıcı, kimi zaman oldukça hoş ve ilginç kokarken, bazen de itici ve ucube gibi davranabiliyor. Günümüzün modern parfümlerine ve koku trendlerine uymayan Pohadka’yı tabii ki denemeden almayın.

EDP formundaki Pohadka’nın eleştirilen taraflarından birisi de performansı. Bazı yorumcuların oldukça zayıf bulduğu Pohadka’nın tenimdeki macerası iyi değildi. Kalıcılığı idare ediyor, etrafa yayılımı da yumuşak denebilir. Uniseks kullanıma uyacaktır. İlkbahar-sonbahar döneminde sanki daha iyi tepkiler verecektir.

Pohadka’nın kokusunu, Ys-Uzac markasının kurucusu parfümör Vincent Micotti tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7

26 Mayıs 2019 Pazar

Christian Lacroix - Nuit Pour Homme (2011)

1987 yılının nisan ayında Paris’in kalbi sayılan Faubourg Saint-Honore’de yeni bir modaevi doğdu. Christian Lacroix modaevi, Bernard Arnault’un desteğiyle modacı Christian Lacroix ve Jean-Jacques Picart tarafından yaratıldı. Bu yeni kurulan markanın ünü Paris’te hızla yayıldı ve Christian Lacroix’un adını kısa sürede herkes ezberledi.

Moda dünyasına taze bir hava katan Christian Lacroix’in tasarımları kadınlar tarafından oldukça ilgi gördü. 2005 yılında dünyanın en büyük gruplarından LVMH’ye satılan Christian Lacroix, ürün çeşidini arttırdı ve şu an dünya çapında 5.000’den fazla noktada satışı yapılan bir markaya dönüştü. Christian Lacroix, 2010’lu yıllardaysa Avon’la işbirliği yaparak parfüm işine girdi. Kendi ismiyle ve Avon’un pazarlamasıyla erkek ve kadın parfümleri piyasaya sürdü. Uygun fiyatlı seçenek olarak düşünebileceğimiz Christian Lacroix Nuit Pour Homme’ye göz atacağım.

Parfümün açılışı yeşil temayla gerçekleşiyor. Erkeksi lavanta, bergamot ve aromatik otlarla üst notalar size merhaba diyor. Çok ferah sayılamayacak buruk ve kaliteli açılıştan sonra orta kısımda erkeksi çiçekler karşımıza çıkıyor. Orta bölümde lavantaya menekşe ekleniyor ve adeta bu andan sonra parfümün kontrolünü ele geçiriyor menekşe. Tütünle iyi uyum sağlayan menekşe, kapanışta yerini odunsu notalara bırakıyor. Çok zayıflayan alt notalarda hoş bir ağaçsılık mevcut.

Nuit Pour Homme, aromatik, menekşeli bir odunsu parfüm diyebilirim. Lavanta ve menekşenin erkeksilik verdiği ana yapıda tütün, dumansı ve baskın değil, daha çok menekşeyi dengelemek için kullanılmış. Kokunun genelinde lavantamsı-menekşeli yeşil ve buruk yapı her daim hissediliyor.

Nuit Pour Homme, birçok yeni nesil modern aromatik odunsu parfüme benziyor, bu anlamda yenilikçi tarafı bulunmuyor. Genel tarzı çok ferah yaz kokusu kıvamında değil, daha koyu, odunsu tarafa yakın duruyor. Genç yaşlı herkesin kullanabileceği, modern ve erkeksi parfüm arayan beyefendilerin hoşuna gidebilecek yapısı, neyseki bol şekerli ve iç bayacak kadar tatlı baharatlara bulanmamış durumda. Başlangıcını ve orta kısmını beğendiğim Nuit Pour Home’nin orta kısmını hem kalite anlamında hem de koku güzelliği bakımından beğenemedim.

Sonuç olarak ılık ilkbahar-yaz akşamları için kullanılabilecek Nuit Pour Homme, düz çizgide ilerleyen, sürpriz yapamayan, vasata yakın basit bir parfüm. Kötü koktuğunu iddia etmek insafsızlık olsa da içeriğindeki menekşe ne yazık ki bana göre değildi. Eğer menekşe temalı parfümleri seviyorsanız, Nuit Pour Homme’yi uygun fiyatına istinaden düşünebilirsiniz.

EDT formundaki parfümün performansı yüksek değil. Kalıcılığı fena olmasa da etrafa yayılımı oldukça sınırlı. Kokusunu niş markalar için de çalışmış Pascal Gaurin tasarlamış. Herşeye rağmen, uygun fiyatlı sayılabilecek ve kullananı üzmeyecek bir arkadaş. Siz yine de denemeden almayın.

Koku Güzelliği:10/6

16 Mayıs 2019 Perşembe

Baldi – Lapislazzuli (2013)

1867 yılında İtalya’nın Floransa şehrinde doğdu Baldi markası. Floransa’nın iki büyük ailesi Ponziani ve Consani’lerin işbirliğiyle kurulan Baldi, lüks ev mobilyası sektörünün önemli markalarından birisi haline geldi zaman içinde. Dünyanın bazı şehirlerindeki mağazalarıyla lüks ev mobilyası alanında kendisini gösteren Baldi’nin sırrını bizzat kendi internet sitesinde şöyle anlatmışlar: “Baldi’nin başarısının sırrı rafine, mükemmel estetik anlayışı ve gerçek sanat yapıtlarını yapmak için eski sanat teknikleri ve uygulamalarını kullanan, uzun süredir devam eden işçilik geleneğidir. Yüzyıldan fazla süredir sanat ve güzelliğin yaratılmasına kendisini adayan Baldi, bugün İtalyan tarzı ve asırlık Floransalı işçiliğinin özünü temsil eden eşsiz ve zamansız eserler yaratma sanatında ustalaşmıştır.”

Bu lüks ev mobilya firması, ilginç bir kararla 2013 yılında parfüm işine girmeye karar vermiş. İtalya merkezli firma olması sebebiyle muhtemelen İtalyan parfümörle anlaşmışlar. Bois 1920 niş parfümevi için de kokular yaratan Enzo Galardi ile işbirliği yapan Baldi, 2013 yılında dört adet parfüm piyasaya sürdü. Baldi, 2013 yılındaki bu dört parfümünün ardından bir daha koku piyasaya sürmedi.

Elimdeki Baldi parfümlerinden nedense beni ilk olarak en çok kendisine çeken, muhtemelen ismi dolayısıyla Lapislazzuli oldu. Odunsu baharatlı olarak sınıflandırılan parfümün açılışı yüksek kaliteli buruk turunçgillerle gerçekleşiyor. Mayhoş bergamot, limon ve mandalinaya ilk saniyelerde Akdeniz aromatik otları eşlik ediyor. Orta kısma geçildiğinde ekşi turunçgillere baharatlar ekleniyor. Karanfil ve biberin ağırlıkta olduğu baharatlar aromatik ve neredeyse ferah. Son kısımda tatlı paçuli, sedir ağacı ve misk mevcut.

Lapislazzuli, eski tarz erkeksi aromatik fujerlere benzeyen ilginç bir parfüm. Bu yüksek kaliteli eser, başlangıcında ferah denemeyecek buruk, tatlı, limon-bergamot kolonyalarını anımsatıyor. İlerleyen dakikalardaysa bu tema değişmeden üzerine dumansı ve karanlık olmayan baharatlar, lavanta ve tütün ekleniyor. Parfümün genel yapısı böyle diyebilirim.

Baharatlar neyse ki tam sevdiğim karanfil-biber bağlamında verilmiş. Modern ve tatlı baharat-turunçgil parfümü olan Lapislazzuli, enteresan şekilde eski tarz erkek parfümlerini de hatırlatıyor. Az da olsa Nicolai – New York daha fazlaca New York Intense’i anımsattı bana. Lapislazzuli için baharatlı fujer bile diyebiliriz. Baharatların dumansı verilmesi ve buruk turunçgillerle başarılı şekilde kaynaştırılması bu parfümün başarısının sırrı olarak düşünülebilir.

Lapislazzuli, erkeksi ve centilmen gibi davranıyor. Takım elbiseye yakışabilecek bu şık parfüm, az da olsa Bois du Portugal ve hatta Caron – The Third Man, Obssesion For Men’i akla getiriyor kokusal bakımdan. Tabii Lapislazzuli’nin müthiş kalitesini göz ardı etmemek gerekiyor.

Sonuç olarak çok hoş bir parfüm ama günümüzün parfüm trendlerine uymayan, farklı bir modern klasik denebilir. Herkesin sevemeyeceği, parfüm deneyimi ve kültürü olanların keyif alabileceği, giriş seviyesindeki kullanıcıların tütün kolonyasına benzetebileceği bu niş parfüm, denemeden almanın iyi fikir olmadığı eserlerden birisi.

EDP formundaki parfümün kalıcılığı iyi ama etrafa yayılımı ortalama seviyede. Erkek kullanımına yakın duruyor. İlkbahar-sonbahar dönemleri için fena seçenek değil.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran Dinçer beye teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

11 Mayıs 2019 Cumartesi

Al Haramain – Signature Silver

Al Haramain parfümevinin hikayesi 1970 yılında başlıyor. Kazi Abdul Haque isimli bir parfüm tutkunu, Mekke’de bulunan Al-Haram camisinin yakınındaki mağazasında başlattığı işini, bugün 100’den fazla ülkede satışı olan küresel koku markasına dönüştürdü. Marka, Al Haramain olan ismini Mescid-i Haram’dan almış ve şu an merkezini Birleşik Arap Emirliklerine taşımış durumda.

2019 yılı itibariyle 1.000’den fazla parfüme imza atan Al Haramain’in, ağırlıklı olarak Arap-Ortadoğu pazarına odaklandığını düşünsek de Avrupa ve Amerika kıtasında parfümleri oldukça ilgi görmeye başladı son yıllarda. Bir süredir kullandığım Signature Silver hakkında markanın internet sitesinde şöyle bir tanıtım yapılmış: “Sıradan bir kullanıcının yaşam için ihtiyaç duyduğu şeyden daha fazlasını isteyenlerin tüm ihtiyaçlarını karşılayacak, dengeli ve iyi bir parfümün mükemmelliğidir.”

Signature Silver’ın açılışı turunçgillerle gerçekleşiyor. Buruk ve hüzünlü turunçgillere portakal, greyfurt, artemisya eşlik ediyor muhtemelen ilk saniyelerde. Olgun ve erkeksi sayılabilecek açılışı 1980’li yılların maskülen aromatik fujerlerini anımsatıyor. Kaliteli ve farklı üst notaları hoş ama herkese hitap etmez diyebilirim. Orta kısma geçildiğinde buruk turunçgiller yola devam ediyor. Orta bölümde turunçgillere erkeksi çiçekler ekleniyor. Yasemin ve inci çiçeği açıklanan notalarında bulunuyor. Bir parça tütün de hissediliyor orta kısımda. Sonlarda yosunsu tütün ve amberle kapanışı yapıyor.

Signature Silver, ferah sayılamayacak eski tarz turunçgiller, dumansı aromatik tütün ve 1980’li yılların ferah baharatlarını anımsatan yapısını bünyesine toplamış. Başlangıçtaki artemisya ve turunçgillerin birleşimi, parfümün neredeyse sonuna kadar eşlik ediyor ve retro hissiyat katıyor. Orta kısımda turunçgilli tütün de gayet iyi iş çıkarıyor. Buradaki tütün ıslak ve sigaramsı değil. Orta notalarda ilginç şekilde nötr verilmiş yasemin algılanabiliyor. Genellikle kadın parfümlerinde kullanılan yasemin, burada feminen hava katmıyor ana gövdeye. Markanın internet sitesinde Signature Silver’ın uniseks olarak sunulduğunu fark ettim. Bence erkek kullanımına yakın duruyor.

Signature Silver’ı kullanım döneminde, yakın zamanda denediğim Hugo Boss Number One isimli parfüme benzettim. İki parfüm de benzer şekilde artemisya, buruk turunçgil ve farklı tütün kullanımına sahip. Hatta erkeksi çiçekler bile birbirini andırıyor iki parfümdeki. Her ne kadar birebir benzemeseler de Signature Silver biraz daha günümüze yakın kokuyor. Boss Number One ise tam bir 1980’li yıllar baba parfümü gibi davranıyor. Signature Silver’daki dumansı turunçgiller bir parça da Caron’un L’Anarchiste’sini çağrıştırıyor. Al Haramain’in, eski tarz erkeksi klasiklere gönderme yaptığı böyle bir parfüme imza attığı için tebrik etmek lazım çünkü bu tür parfümler, 2019 yılının koku trendlerine uymuyor ve pek fazla alıcısı çıkmıyor.

Kalite anlamında şaşırtıcı derecede iyi iş çıkartılmış Signature Silver’da. Yapaylığın ve uyumsuzluğun hissedilmediği parfümün herkese uygun olmayacağını söylemiştim. Buna istinaden denemeden almanın iyi fikir olduğunu sanmıyorum.

EDT formundaki parfümün performansı idare eder. Kalıcılığı normal seviyede, etrafa yayılımı ortalama değerlerde. Kış mevsimi dışında her zaman kullanılabilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

21 Nisan 2019 Pazar

Hugo Boss – Boss Number One (1985)

Alman moda endüstrisinin en önemli markası diyebileceğimiz Hugo Boss’un, 1920’li yıllarda başlayan hikayesi, 1985 yılında ilk parfümünü piyasaya sürmesiyle başka bir boyut kazandı. Her ne kadar kuruluşundan altmış yıl sonra ilk parfümünü çıkarsa da 2000’li yıllarda popüler parfümlere imza atarak dünya parfümerisinde önemli ticari başarılara imza attılar.

Her popüler parfüm güzel kokar mı tartışmasını başka yazıya bırakalım çünkü bir süredir Hugo Boss’un 1980’li yılların sonlarında tanınan fakat artık pek kimsenin bilmediği klasikle beraberim. 1985 yılı çıkışlı ve Hugo Boss’un ilk kokusu olarak tanıyoruz Boss Number One’ı. Hugo Boss, ilk parfümünü erkekler için piyasaya sürdü ve kısa zamanda klasikler arasındaki yerini aldı Boss Number One. Kimi yorumcular tarafından parfümün ilk çıkış isminin sadece Boss olduğu, ilerleyen yıllarda Boss’a Number One’ın eklendiğini belirtiliyor. Number One’ın eklenmesiyle Hugo Boss’un ilk parfümü olduğu vurgulanmış olabilir.

Boss Number One, kimi platformlarda aromatik fujer olarak sınıflandırılmış ki hiç de yanlış sayılmaz bu tespit. Parfümün açılışı eski-tozlu turunçgil, aromatik otlar, lavanta ve pelin otu (artemisya) ile gerçekleşiyor. Turunçgillerden nostaljik bergamot en önde olanı. Aromatik otlardan da fesleğen veya kekik benzeri bitkiler var muhtemelen. Pelin otu, 1970 ve 1980’li yılların erkek parfümlerinde sıkça kullanılan bir çiçek. Sevmesi zor kokusu olan pelin otuna lavanta destek veriyor. Orta kısımda tozlu turunçgil benzeri yapı devam ederken erkeksi çiçekler ekleniyor kompozisyona. Bu andan itibaren parfümün hitap ettiği maço-alfa erkeği tarzına doğru yol alıyor. Orta kısımda ana karakter değişmeden tütün ve bir parça meşe yosunu ekleniyor. Erkeksi gül de arkalardan hissediliyor. Son kısımda pürüzsüz ve yüksek kaliteli paçuli var ama bildiğimiz paçuliye pek benzemiyor. Daha çok ballı ve köksü olmayan çok başarılı bir paçuli denebilir. Tabii ki bir 1980’ler parfümünün çoğu zaman en güzel kısmı alt notalardır ve Boss Number One’da bu geleneği bozmuyor.

Uzun zaman önce kullandığım Boss Number One’ın küçük şişesini hala saklarım ve kokusu en ufak değişim göstermemiş bu geçen zaman içinde. Müthiş bir kalite ve rafine hissiyat, Boss Number One’da ilk belirtebileceğim özellik. Bu parfüm tekdüze hissiyat verse de harman olarak oldukça zengin ve detaylı. Kokusu hüzünlü/nostaljik/eski/tozlu bergamot kolonyalarını anımsatıyor çoğu zaman. Tabii erkeksi çiçekler ve genel yapıya entelektüel hava katan dumansı olmayan tütün, lavanta ve aromatik otların yadsınamaz rolü, 1980’li yılların en güzel armağanı meşe yosunu ve görüp görülebilecek en hoş paçuliyi içeriğinde barındırıyor.

Boss Number One, eski tarz maskülen parfümlerin tipik örneği. Bu parfümü 2019 yılında insanlara koklatsak, çoğu kişinin beğenmeyeceğine eminim. Tarzı, günümüzün modern parfümleriyle uzaktan yakından alakalı değil. Onun sabunsu ve erkeksi çiçeksi kokusu, doğal olarak üst yaş grubu erkekleri hedefliyor bugün için. Kırk yaş üzeri erkeklerin ve bu tür parfümleri geçmişte kullanan babaların parfümü olacaktır Boss Number One. Onun aromatik fujer tarzı, hafiften Brut’u anımsatıyor, paçuli kullanımıysa Givenchy – Gentleman’a yakın duruyor. Azıcık Aramis, birazcık Azzaro Pour Homme, Xeryus ve Gucci – Nobile, yine Boss Number One’ın yakın arkadaşları olarak düşünülebilir.

Ve benim açımdan köprünün altından çok sular aktı. Boss Number One’ı ilk kullandığım zamanlar henüz yeterli parfüm deneyimi olmayan meraklı ve hevesli bir gençtim. Bugün için yüzlerce parfümü koku hafızama yerleştirmenin ve yaşımın 40’lara çok az kalması sebebiyle, ilk kullandığım zaman ki kadar başarısız bulmadım onu. Tabii koku tarzı olarak yine de bana uzak. Ben daha çok 1980 hatta 1970’li yılların turunçgilli, meşe yosunlu şiprelerine hayranım. Bu tarz eski tip aromatik fujerlere karşı nedense çok merakım yok. Herşeye rağmen üzerimden yayılan kokunun nostaljik ve hüzünlü havasına, yüksek kaliteli sabunsuluğuna, rafineliğine ve erkeksi alfa karakterine saygı duymamam mümkün değil. Bu parfüme hiçbir zaman aşık olmayacağımı ruhumun derinliklerinde hissediyorum fakat yüzlerce birbirinin aynısı, şeker bombası yeni nesil parfümden sonra onun kokusunun bileğimden burnuma yayılması eski anıları tazelememe sebep oldu, aynı uzun yıllardır görmediğiniz eski bir arkadaşı görmüş gibi…

Denemeden alınmaması gereken bu beyefendi EDT formunda. Kalıcılığı ve etrafa yayılımı gayet iyi. Sonbahar-kış kullanımına yakın duruyor. Kokusunun tasarımına Drakkar Noir gibi bir efsane parfüme, aynı zamanda Yves Saint Laurent – L’Homme/La Nuit de L’Homme gibi popüler çöplere imza atan, ilginç parfümör Pierre Wargnye imza atmış.

Koku Güzelliği:10/6.5

1 Mart 2019 Cuma

Paco Rabanne – 1 Million Prive (2016)

Gerek şişesi gerek ismi gerekse kokusuyla 2000’li yılların pazarlama ve satış anlamında en başarılı parfümlerinden birisiydi Paco Rabanne’nin 1 Million’ı. Altın kalıbı şeklindeki klişe şişesiyle, çocukça ismiyle ve günümüzün yeni nesil erkek parfümü trendlerine yön verecek kokusuyla, muhtemelen dünyanın en çok satan parfümleri listesinin üst sıralarındadır 2008 yılı çıkışlı 1 Million.

Bu ana akım süper-yıldızın başarısının ardından aynı isimli devam parfümleri gelmemesi beklenemezdi. Nitekim 2019 yılı itibariyle kadın-erkek Million isimli Paco Rabanne parfümlerinin sayısı yirmiye yaklaştı. Markanın böylesine başarılı satış grafiği olan bir parfümden, devam kokuları çıkararak ticari anlamda kazanç sağlamaması zaten saflık olurdu ve biliyoruz ki hiç bir dünya markası gibi Paco Rabanne’de saf değil.

1 Million’un devam parfümleri içinde 2016 çıkışlı Prive versiyonu epey ilgi çekti koku bağımlıları arasında. Tabii hiç bir zaman abisi kadar popüler olamayacaksa da 1 Million Prive hakkında genellikle olumlu yazılar okudum. Ve tabii bu durum merakımı daha da arttırdı. Bir süredir kullandığım 1 Million Prive’ın bende uyandırdığı izlenimleri aktarayım.

1 Million Prive’ın açılışı tatlı, lezzetli, mayhoş meyvelerle gerçekleşiyor. Üst notalarında ferah olmayan fakat parlak, canlı ve dinamik turunçgil kullanımına rastlıyoruz. Turunçgillere bir parça elma-erik-üzüm benzeri meyveler de eşlik ediyor. Koklayan çoğu kişinin rahatlıkla sevebileceği açılışı fena değil. Orta kısımda aynı şekerli meyveler devam ederken bu sefer partiye baharatlar ekleniyor. Tatlı tarçın, baharatlı kısmın neredeyse tamamını oluşturuyor. Orta bölümde baharatların yanında tütün de kendisini öne çıkarmaya başlıyor. Son bölümde vanilyamsı tonka fasulyesi ve sedir ağacı kapanışı yapıyor.

1 Million Prive, tatlı meyveli (portakal-kırmızı erik-kiraz-üzüm), tarçınlı, tütünsü tonka fasulyesi gibi kokuyor dersem yanılmış olmam. Kimi zaman tarçınlı kurabiyeleri andırıyor bazen de vanilyalı nargileleri. Zaten açıklanan orta notalarında nargile tütünü notasından bahsedilmiş. Belki de 1 Million Prive için en doğru tanım meyveli, tarçınlı, vanilyalı nargile.

1 Million Prive’ın şekerli koktuğunu söylemem gerekiyor. Aynı abisi gibi fazlaca tatlılık barındıran 1 Million Prive’a bu şekerli hissiyatı muhtemelen tonka fasulyesi veriyor. Keşke tatlılık biraz daha az verilseymiş.

Ve geleyim 1 milyon dolarlık herkesin merak edeceği soruya. 1 Million Prive ile abisi klasik 1 Million birbirine benziyor mu? 1 Million Prive, abisi 2008 çıkışlı ilk 1 Million’u tabii ki andırıyor. Aynı ismi taşıyan bir devam parfümünün ilk parfüme benzememesi çok görülen durum değil zaten. İlk 1 Million’da orta kısımda deri ön plandayken 1 Million Prive’da deri gitmiş yerine tütün gelmiş. Onun dışında benzer koku formu kullanılmış iki parfümde de.

Sonuç olarak bir şaheserle karşı karşıya değilsek de en az 2008 çıkışlı abisi kadar hoş bir koku formuyla karşı karşıyayız. Genele hitap eden ve koklayan çoğu kişinin rahatlıkla sevip, benimseyebileceği yapısıyla 1 Million Prive, kendisine verilen görevi zorlanmadan yerine getirecek gibi görünüyor. Eğer uzun zamandır 1 Million kullanıyorsanız ve bir parça değişiklik arıyorsanız Prive versiyonu sizi bekliyor.

EDP formundaki 1 Million Prive’ın kalıcılığı yeterli. İlk on beş dakika etrafa yayılımı gayet iyi. Sonrasında normale dönüyor. Tam bir kış bombası diyebilirim onun için. Daha çok genç erkek arkadaşları hedefliyor sanki. Kokusunun tasarımını sektörün tanınan isimlerinden Christophe Raynaud yapmış.

Koku Güzelliği:10/6.5

25 Aralık 2018 Salı

Slumberhouse – Norne (2012)

Kanada’ya yakın bir eyalet olan Oregon’da yaşayan parfümör Josh Lobb, ilginç parfümleriyle dünya parfümseverlerinin dikkatini çekmeye devam ediyor. Kendisine ait bağımsız niş parfümevi Slumberhouse, sürekli kokularının üretimlerini bitirip, yeni eserler piyasaya sürmesiyle tanınıyor. Norne, muhtemelen markanın en sevilen ve hakkında en çok konuşulan parfümü. Josh Lobb, bir söyleşisinde Norne’yi İskandinav tarzı bir black metal müzik türünden ilham alarak tasarladığından bahsetmiş. Ayrıca tamamen saf orman özütleri üzerine inşa etmiş kokusunu. Ne tek bir uçucu yağ kullanmış ne de sentetiklere başvurmuş yaratım aşamasında. Benim de bir süredir merak ettiğim Norne’yle nihayet tanıştık.

Norne’nin başlangıcı kuru talaş kokusuyla gerçekleşiyor. Yeni kesilmiş ağaç ya da atölyede biçilmiş odun kokusu olabilecek en gerçekçi ve başarılı şekilde verilmiş ki söyleyecek söz bulamıyorum. Müthiş açılıştan sonra dumansı-odunsu yapı etkisini sürdürüyor. Orta kısımda kuru baharatlar devreye giriyor ki ağırlığın karanfilde olduğunu söyleyebilirim. Orta bölümde tütsü ve dumansı tütün de geri planda kendisini göstermeye başlıyor ki kalite anlamında yine harika. Son bölümde tütsü ve paçuli var sanki. Ağaçsılık parfümün kapanışında da devam ediyor.

Norne, şimdiye kadar kullandığım en gerçekçi odunsu kokulardan birisine sahip. Dumansı tütün, mistik tütsü, kuru çam dalları, reçineler, berbat edilmemiş harika karanfil ve diğerleri. Norne’nin bu içeriklerden oluştuğunu söyleyebilirim kısaca ama bu parfümden öyle üstün körü bahsederek geçmek olmaz.

Sisle kaplı sık ağaçlardan oluşan ormanda yürürken etraftan hissettiğimiz ya sonsuz sessizlik ya edebi huzur ya da doğanın kokusudur. Karla kaplı uçsuz bucaksız orman bize çam, köknar ve sedir ağaçlarını sunar çoğu zaman. Etraftaki likenler, eğrelti otları, reçine, yosun, baldıran otu ve daha onlarca tür bitki, ormanın koku senfonisini bize koklatır. Dünyada insan eliyle yapılmış hiç bir yapı veya eser bu huzuru ve kokular armonisini bize veremez. İşte ormanlar bunun için güzeldir ve değerlidir. Norne, onu koklayana böyle bir hissiyat vaat ediyor sanki.

İskandinavya’nın, Sibirya’nın veya Kanada’nın kuzeyindeki sürekli kar altındaki çam ve yeşilliği asla kaybolmayan iğne yapraklı ormanların Norne gibi kokacağına emin olabilirsiniz. Çam ağaçlarından akan reçinelerin, yerlere düşmüş kozalakların, bir ressamın paletinden gelen terebentinin, kereste fabrikasının ve hatta Bhutan’daki Budist tapınağının, testereyle yeni ağaç kesmiş ormancının Norne gibi kokacağına eminim.

Norne bana, karlarla kaplı bir ormandaki dağ kulübesini çağrıştırıyor. Kulübenin küçük pencerelerinden dışarıya sızan ışık, içeride yanan büyük bir odun sobası, bir köşeye dizilmiş sobaya sığacak şekilde kesilmiş odunlar, o odunları taşırken yerlere az da olsa dökülen talaşlar yine Norne’nin bende hissettirdikleri. Sadece karlı kuzey ormanlarını değil, içerisindeki tütsü ve gizemli dumansılık aynı zamanda Uzak Doğu Asya’yı, Çin’i, Hindistan’ın ücra kasabalarını ve Nepal gibi inanç merkezlerini de hatırlatıyor.

Sonuç olarak Norne, olabilecek en kaliteli kuru sayılabilecek odunsu parfümlerden birisi ve kullanım döneminde onu çok sevdim. Böylesine başyapıtlar kolay kolay karşımıza çıkmıyor ve bu anlamda Josh Lobb’a ne kadar teşekkür etsek az. Bay Lobb, Norne’yi tasarlarken Edgar Allen Poe tarzı, hastalıklı, geceye ait, loş hissettiren şiirsel ve karanlık bir koku formu yaratmak istemiş ki gayet de başarılı olmuş.

Ama her şey ne yazık ki yine tozpembe değil. Norne 2012 çıkışlı ve görebildiğim kadarıyla üretimi bitmiş. Dünya üzerinde bile parfümü bulmak çok zor. Ve ne yazık ki böyle bir güzellikten parfüm dünyası artık mahrum kalacak. Neden bütün harika parfümlerin ya üretimi bitirilir ya da formülleri değiştirilip berbat edilir?

Norne, Extrait formunda ve iyi bir performansa sahip. Kalıcılığı fena değil, etrafa yayılımı ilk patlama dışında normal. Çok yoğun bir vizkositeye sahip olduğu için kıyafetlerinizde leke bırakacaktır aman dikkatli olun. Kullanım döneminde tenimde bile her seferinde koyu yeşil bir katman oluşmasını sağladı. Ten üzerinde harikalar yaratan Norne, kıyafet üzerinde biraz sıradan durdu. Onun içindir ki tende denemenizi öneririm. Uniseks olarak düşünülse de erkek kullanımına yakın duruyor. Kış parfümü Norne. Serin ilkbahar-sonbahar bile ona uymaz. Hele ki eksi derecelerdeki havada onu koklamaya doyamayacağınızı düşünüyorum.

Kimi kullanıcıların Serge Lutens’in harika parfümü Fille en Aiguilles’e benzetmesi normaldir. İki parfümün de odunsu ve reçineli tarafı gerçekten de birbirini andırıyor. Ve son olarak Norne neredeyse mükemmel bir parfüm.

Koku Güzelliği:10/9

7 Eylül 2018 Cuma

Dolce & Gabbana Pour Homme (1994)

1980’li yılların ortalarında kurdukları Dolce & Gabbana modaevinin kısa sürede dünyanın en önemli markalarından olacağını tahmin etmiş miydi Domenico Dolce ve Stefano Gabbana bilemiyorum fakat geldikleri yer kesinlikle büyüleyici. Dev gibi bir holdinge dönüşen Dolce & Gabbana, dünya modasına yön veren isimlerden birisi artık. 1992 yılında ilk parfümleri Dolce & Gabbana For Women, kadınlar içindi. İkinci parfümleri Dolce & Gabbana Pour Homme ise gerçek bir İtalyan erkeği parfümüydü.

Dolce & Gabbana Pour Homme ilerleyen yıllarda büyük satış rakamlarına ulaştı ve en çok satan erkek parfümleri listelerinde yer aldı. Yaklaşık altı yıl önce kullandığım ve hafızamda güzel anılar bırakan Dolce & Gabbana Pour Homme’nin güncel incelemesinin olması gerektiğini düşündüm. Cesaret ve inceliğin karışımı olduğu vurgulanan Dolce & Gabbana Pour Homme, İtalyan erkeğinin zarafetine adanmış.

Pour Homme’nin açılışında turunçgil patlaması size merhaba diyor. Belki biraz da limon var ama ağırlıklı olarak ferah sayılamayacak buruk portakal denebilir. Portakala eşlik eden mandalina da gayet hoş. Bir süre sonra turunçgil geri çekilirken pudralı, hafif tatlı baharatlarla (ağırlık biberde) biraz tatlımsı çiçekler kendisini gösteriyor. Bildiğimiz anlamda bir tatlı baharatlı yapısı yok. Daha çok turunçgillerle desteklenmiş erkeksi çiçekler diyebilirim. Son kısımda neyse ki pudralı his azalıyor. En sevdiğim bölüm de buradan itibaren başlıyor. Tatlı tütün ve ona eşli eden odunsular erkeksi tarzını iyice ortaya çıkarıyor. Böylece de tenden ayrılıyor.

Pour Homme, 1990’lı yılların ortalarında üretimine başlanmış bir fujer. Güçlü, yoğun, erkeksi. Aynı zamanda biraz ferah bile denebilir. Parfümün genelinde rahatsız etmeyen tatlılık hakim. Tonka fasulyesi bu tatlılığı veriyor büyük ihtimalle. Tek düze ilerleyen, fazlaca derinliğe sahip olmayan fakat harika bir İtalyan kolonyası adeta. Akdeniz’in sonbahar hüznünü hatırlatan unutulmaz kokusuyla Pour Homme’yi her zaman seveceğimi sanıyorum.

Hiçbir parfüme benzemeyen Pour Homme aynı zamanda çok basit ve tanıdık kokuyor. Yıllara meydan okuyan bu delikanlının yirmi dört yaşında olduğuna inanmak zor. Sanki birkaç sene önce piyasaya sürülmüş gibi taze ve güncel davranıyor. Onun şimdiden erkek parfüm klasiklerinden birisi olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.

Pour Homme’nin en hoşuma gitmeyen yani orta bölümden itibaren karşımıza çıkan sabunsu-pudramsı yapı. Parfümlerde sabunsulukla aram pek iyi olmadığı için bu durum biraz kafama takıldı fakat yine de denge iyi ayarlanmış. Sabunsu-pudralı yapı bıktırıcı şekilde baskın değil.

Bu hüzünlü Akdeniz klasiğini parfümlere ilgi duyan her erkeğe öneririm. Başlangıç için sağlam ve kaliteli bir seçenek. Belki ona hiç bir zaman aşık olmayacaksınız ama onun farklı şekilde erkeksi karakterine şaşıracağınızı ve saygı duyacağınızı düşünüyorum.

EDT formundaki Pour Homme’nin kalıcılığı çok iyi. Etrafa yayılımı ilk yarım saat dışında normal. İlkbahar-sonbahar dönemine yakıştırıyorum onu.

Koku Güzelliği:10/7