hayvansı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hayvansı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Aralık 2022 Cumartesi

Maison Francis Kurkdjian – Absolue Pour Le Soir (2010)

Parfümler dünyasında genç yaşında büyük başarılar yakalayan isimlerden Francis Kurkdjian’ın lüks markası ses getirmeye devam ediyor. Yeni çıkardığı parfümlerle niş kokular aleminin popüler markalarından olmayı sürdürüyor. Yeni nesil parfüm severlerin Baccarat Rouge 540 ile tanıdığı Francis Kurkdjian’ın ilk çıkardığı eserlerden birisi Absolue Pour Le Soir’di.

2010 yılında dünyaya gelen Absolue Pour Le Soir’i uzun yıllar önce kullanmış ve beğenmiştim. Hakkında neler yazılmış diyerekten Maison Francis Kurkdjian’ın internet sitesinde girdiğimde Absolue ile ilgili bilgi olmadığını üzülerek gördüm. Muhtemelen üretimi bitirilmiş bu parfümün tekrardan incelenmeye ve tarihe küçük de olsa not edilmeye hakkı olduğunu düşünüyorum.

Absolue Pour Le Soir’in ilk saniyelerinde hayvansı sıcak miskli tema karşımıza çıkıyor. Oldukça yoğun ve güçlü açılışından sonra orta bölümde koyu ve güçlü baharatlar merkeze geçiyor. Kimyon, karanfil ve zencefil olduğunu tahmin ettiğim dumanlı, sıcak ve keskin baharatlara geri planda kadınsı olmayan gül eşlik ediyor. Sonlarda karanlık ve egzotik amber büyük yer kaplıyor. Kuruma aşamasında şekerli olmayan vanilya da kendisini gösteriyor.

Başlangıçtaki hayvansı sıcak miskli yapı burnu oldukça zorluyor ve onun ana akım sıkıcı ve bıktırıcı popüler parfümlerden olmadığını yüksek sesle haykırıyor. Başlangıcının biraz Frederic Malle – Musc Ravageur ve Serge Lutens – Muscs Koublai Khan’a benzediğini söyleyebilirim. Orta bölümde iyice azalan hayvansılığın ardından şölen başlıyor. Müthiş baharatların ve Ambre 114 – Ambre Precieux tarzındaki şahane amberin birleşiminden enfes bir eser ortaya çıkıyor.

Başlangıcına sabredebilirseniz sizi karanlık ve baş döndürücü aroma kolları arasına alıyor. Onu kullanan çoğu kişinin seveceğini sanmıyorum. Çok tematik ve popüler parfümlere hiç benzemeyen yapısıyla, genç ve deneyimsiz burunlar için değil. Onu parfümler dünyasına derinlemesine girebilen üstatların sevebileceğini ve değerini bileceğini düşünebiliriz.

Bu lüks ve yüksek kaliteli kokusal deneyim, koyu amber teması sevenler için koklamaya doyulamayacak bir arkadaş olarak görünse de başlangıç seviyesindeki kişiler için ağır ve itici olacaktır.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı çok iyi, etrafa yayılımı ilk dakikalarda oldukça saldırgan denebilir. Orta kısımda neyse ki biraz sakinleşiyor. Tam bir kış parfümü olduğu apaçık. Uniseks olarak sunulsa da erkek kullanımına yakın duruyor.

Koku Güzelliği:10/8.5

9 Nisan 2022 Cumartesi

Jean-Charles Brosseau – Ombre Orientale (2013)

“Antik şipre ve doğunun buluşmasından doğan bu koku, bizi İran’ın kurak kum tepelerinden geçerek Kamboçya’nın ormanlık ormanlarına götürüyor. Bir büyücünün gücüne sahip koku füzyonu. İran’dan gelen safran, meyveli kalp notasına baharatlı ve baş döndürücü ipuçları veren pembe biberle birleşerek baş kısımda bulunur. Alt notalarda paçuli, öd ağacı, sandal ağacı ve amber ile harmanlanarak hoş ve cüretkar bir parfüm ortaya çıkarır.”

Jean-Charles Brosseau’nun 2013 yılı çıkışlı parfümü Ombre Orientale’nin resmi tanıtımı yukarıdaki cümlelerle yapılmış. Jean-Charles Brosseau’nun internet sitesinde Ombre Orientale şipre, odunsu, çiçekli, deri olarak sınıflandırılmış. Hem içeriğindeki öğeler hem de ismiyle ilgimi çeken Ombre Orientale’yi bir süre kullanma fırsatı buldum.

Parfümün başlangıcı tuzlu hissiyat veren deri ve ambergrisle gerçekleşiyor. Hafiften hayvansı izler taşıyan ilk dakikalardan sonra kuru paçuli ve oud partiye katılıyor. Sonlarda dumanlı tütsüyü andıran paçuli ve oudun dansı devam ediyor.

Ombre Orientale, ismindeki oryantal doğu coğrafyasının havasını bize yaşatıyor. Kimi Montale parfümlerindeki gibi ağır oud veya amber kullanımı bulunmuyor. Parfümün hafiften hayvansı yapısı bıktırıcı değil ve kısa sürüyor. Sonları çok iyi. Tatlılık limitli verilmiş. Yeni nesil bol şekerli vanilya parfümleriyle alakası yok. Herkesin sevemeyeceği ilginç ve yüksek kaliteli esere benziyor.

Ombre Orientale, hafiften nostaljik hissiyat veren, erkek kullanımına yakın duran, tam bir kış ayı parfümü gibi davranıyor. Ağır Arap-Ortadoğu temasının yerine dumanlı ve daha sakin karaktere yer verilmiş. Oud, gül ve safran burnunuzu tırmalamıyor. Ustaca harmanlanmış bir niş parfüm var karşımızda.

Eğer hafiften hayvansı ve dumanlı deri parfümü arıyorsanız denemenizde fayda var. Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı iyi fakat etrafa yayılımı ilk patlama dışında yüksek değil. Günlük kullanıma uymayabilecek tematik bir arkadaş.

Kokusunu Thomas Fontaine tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7

21 Ocak 2022 Cuma

Amouage – Myths Man (2016)

Arap parfüm sanatının en önemli niş markalarından Amouage, koku bağımlılarının ilgisini çekecek yeni eserlerini piyasaya sürmeye devam ediyor. 2016 yılında mor şişesiyle Myths isimli iki parfüm ortaya çıktı. Biri erkek diğeri de kadınlar için Myths’ler, markanın diğer popüler parfümlerinin biraz gerisinde kalsa da açıklanan notalarındaki öğeler sıradışı eser izlenimi veriyor.

Myths Man’in resmi olarak açıklanan notaları arasında kasımpatı, rom içkisi, elemi, kül gibi temalara yer verilmiş. Parfümün tanıtımı şu cümleyle yapılmış: “Myths for Man, duman ve ahşabın esrarengiz tonlarıyla sarhoş olmuş, rüya ve müphemliğin birleşimini yaratan oryantal unsurların gerçeküstü serabıdır.”

Myths Man’in ilk dakikalarında keskin, tatlı olmayan kuru, tuzlu deri bizi karşılıyor. Kimi kullanıcıların idrar kabının kokusuna benzettiği ilk saniyelerde bir parça hayvansı deri kullanılmış. Herkesin sevemeyeceği erkeksi başlangıçtan sonra orta kısımda derinin etkisi devam ediyor. Hayvansı ve sert karakter orta bölümde yumuşuyor. Tatlılık modern parfümlerden hala daha az. Orta kısımda deriye biraz meşe yosunu, tozlu vetiver ve tütsü eşlik ediyor. Yine bazı kullancılara göre gül varmış ama pek algılayamadım. Muhtelemen pek baskın değil gül. Sonlarda tütsüyü andıran dumansılıkla birleşen deri, parfümün en güzel yerini oluşturuyor.

Karşımızda karmaşık daha doğrusu detaylı, yoğun ve dolgun bir arkadaş var. Baştan belirteyim ki Myths Man, karanlık sayılabilecek bir parfüm. Herkese ve her ortama uymayacak tematik bir eser. Parfümün ana akısını deri oluşturuyor. Buradaki deri ilk başlarda hayvan derisini, orta kısımdan itibaren lüks deri ürünlerinin kokusunu andırıyor. Deriye her daim dumansı-gizemli tütsü benzeri yapı eşlik ediyor. Onun esrarengiz tarzının merkezini bu birliktelik oluşturuyor.

Myths Man, 1980’li yılların sağlam parfümlerine öykünmüş gibi hissettiriyor. Kokusal anlamda Knize Ten, Serge Lutens – Cuir Mauresque, Papillon Artisan Perfumes – Salome hattına yakın denebilir. Bu tarz favorim değildir ve çoğu zaman kullanması zor bulurum. Myths Man’e aşık olmadım fakat kalitesine, detaycılığına ve sanatsallığına saygı duydum. Benim için bir şişesi alınacak parfümlerden olmasa da bu tür kokulara ilginiz varsa deneme listenize alabilirsiniz.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı fena değil. Performans anlamında bir Amouage olduğunu kanıtlıyor. Erkeksi yapısı genç beyefendilerin hoşuna gitmeyebilir. Kadınların bu parfümü çok seveceğini ve övgüler alacağınızı pek sanmıyorum. Onu koklayan kimi kadınlar çok beğendi kimisi beğenmedi bazısı da hacı yağlarına benzetti.

Kokusunu ünlü burun Christopher Sheldrake tasarlamış. Tam bir kış parfümü. Günlük kullanıma uymayabilecek yapısını dikkate almanızı öneririm. Denemeden almak iyi fikir olmayabilir.

Koku Güzelliği:10/7

25 Şubat 2019 Pazartesi

Aeon – Aeon001 (2015)

Aeon projesi, Almanya merkezli Strictly Selective isimli bir niş parfüm ana dağıtıcısının işi gibi görünüyor. 2015 yılında sadece 333 şişe Aeon001 isimli parfümü piyasaya sürdüler ve üretimini devam ettirmediler. Kendi internet sitelerinde söylediklerine göre Aeon001 isimli ilk ve tek parfümün şişesi el yapımıydı. Güzel bir haberse Aeon002’nin üzerinde çalışıldığıydı. Ne zaman piyasaya sürüleceği ise belli değil henüz Aeon002’nin.

Artık satışı yapılmayan Aeon001’in kokusunu, son zamanların ilgi çeken parfümörlerinden Antonio Gardoni yapmış. Niş parfüm meraklıların yakından tanıyacağı Bogue’nin Maai’sine de imza atan Antonio Gardoni, zaten bu parfümden sonra ismini dünyaya duyurmuştu. Aslen mimar olan Antonio Gardoni, kendi deyimiyle “süper sıkıcı aroma-kimya kitapları okuyarak” kendisini yetiştirmiş birisi. İlk mesleğinin her zaman için mimarlık olduğunu ve parfümörlüğü ikinci iş olarak gördüğünü saklamıyor.

Aeon001’in tasarımcısı Antonio Gardoni, parfümü için şunları söylemiş: “Aeon001 fantastik bir projeydi. Bu parfümü kimin tasarladığının gizlenmesi benim fikrimdi. Çünkü parfümün kendisinin, yaratıcısından daha önde olması gerektiğine inanıyorum. Bence bu küçük dünyada herşeyin arkasındaki kişileri takıntılı bir şekilde öğrenmek istiyoruz. Bu da parfüme odaklanmamıza engel oluyor.”

Aeon001’in açılışı tuzlu nostaljik turunçgillerle gerçekleşiyor. Eski bergamot kolonyalarını anımsatan şipremsi turunçgiller bizi 1970-1980’li yılların erkek parfümlerinin üst notalarına ışınlıyor. Ferah olmayan hüzünlü turunçgillere bir süre sonra aromatik otlar da ekleniyor. Başlangıcını sevdim. Orta kısımda turunçgil hissiyatı devam ederken hayvansı/kirli sayılabilecek misk kendisini gösteriyor. Parfümün yönü bu andan itibaren hayvansı turunçgilli şipreye doğru dönüş yapıyor. Genel yapıya yüksek kaliteli ve köksü vetiver de eşlik ediyor. Kapanışta egzotik ve karanlık sayılabilecek amber yine parfümün başka kulvara geçmesine sebep oluyor. Amber alt notaların tek hakimi diyebilirim.

Aeon001 üst-orta kısımda tuzlu-terli-turunçgilli gibi kokan bir arkadaş. İlk kısımda eskinin şöhretli erkek şiprelerine gönderme yapılıyor sanki. Tuzlu, aromatik otsu turunçgillere eklenen kirli yapı, kimi kullanıcıların hoşuna gitmeyecek gibi görünüyor. Tam da bu noktada parfümün tasarımcısı Antonio Gardoni’nin şu sözlerine kulak verelim: “Bir parfüm kompozisyonunda turunçgillerin en büyük düşmanı derin bir hayvansal nota olabilir. Aynı zamanda ‘çok cömert bir çiçek’ olabilir, o kadar cömert ki, çiçeğin dışarı çıkması zorlaşır ve narenciye başlangıçta onun üstüne çıkmaya çalışır, ancak turunçgil notaları hızlıca ölür ve çiçek kazanır.”

Aeon001’de buna benzer durum gerçekleşiyor. Hayvansılık, başlangıçtaki turunçgilleri baskılıyor. Parfümün genelindeki ‘terli vücut’ teması ve nötr çiçeksi yapı da belki bu duruma destek oluyor. Fazlaca karanlık sayılamayacak ana yapıda hayvansılık benim için konforlu değildi ama tahammül edilebilir sınırdaydı. Sonlarda sakinleşen ve güzelleşen kokusu, saatler sonra genel kullanıma uygun hale gelebiliyor.

Aeon001’in hayvansı kısmını Kouros-Antaeus’a, turunçgilli şipremsi tarafınıysa Chanel Pour Monsieur/Eau Sauvage’ye benzettim. Başlangıcında İtalyan tarzı aromatik otsu turunçgil parfümlerini anımsatırken, orta bölümde kirli Fransız koku estetiğini çağrıştırıyor. İlk kullanımda pek beğenmediğim Aeon001’i bir süre sonra daha kullanılabilir buldum. Bu anlamda hemen karar verilmemesi ve zaman tanınması gereken bir parfüme benziyor. Yine de günümüzün modern koku profiline uymayan, herkesin sevemeyeceği hatta günlük kullanımda bile garip kaçabilecek tarzı var.

EDP formundaki Aeon001’in performansı fena değil. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ilk yarım saat fazla. Uniseks olarak sunulsa da erkek kullanımına yakın duruyor. Sonbahar-kış mevsimlerine uyacak gibi duruyor.

Koku Güzelliği:10/7

18 Ocak 2019 Cuma

Etat Libre d’Orange – Rien Intense Incense (2014)

Aldehit, amber, hayvansılık, deri, tütsü, paçuli, gül, iris, kimyon, meşe yosunu, styrax…

Bir parfümün içeriğinde yukarıdaki notaların tamamının olması, başımıza geleceklerin önceden habercisidir çoğu zaman. Sıradışı niş parfümevi Etat Libre d’Orange’nin 2006 çıkışlı parfümü Rien’den sonra berbat isimli devam parfümü piyasaya sürüldü: Rien Intense Incense. 2006 çıkışlı Rien, şeffaf ve klasik ELDO şişesinde satılırken 2014 çıkışlı asi kardeşi Rien Intense Incense, simsiyah şişesiyle raflarda yerini aldı. Normal parfümler için normal yazılar kaleme almaya çalışan bendeniz, söz konusu anormal parfümler olunca yazılarımın da anormal çizgide olmasına engel olamıyorum. Ve işte bu aldehitli, sabunsu, derili, tütsülü, hayvansı, koyu, karanlık şiprenin bende hissettirdikleri…

Rien Intense Incense’yi anlamak için Caravaggio’nun tablolarının karanlığını, Munch’un “Çığlık”ını, yeraltı edebiyatının karamsar doğasını, satanizmin doruklarını, Marquis de Sade’nin canavarlıklarını, korkutucu Ortaçağ Avrupa’sının dehlizlerini, Bukowski’nin en sevdiği şeylerden olan at yarışlarını, çölde ölmüş hayvan leşlerini, dünyayı yönettiği söylenen gizemli tarikatların insan öldürme ayinlerini, sadist bir seks partisini, mazoşist sevgilileri, dünyanın en berbat kokan yerlerinden olan tabakhaneleri, yanan lastik fabrikasını, cadıları, fantastik canavarları, pasif-agresif psikopatları aklınıza getirmelisiniz muhtemelen.

Ve evet, bu bir parfüm mü yoksa anti-parfüm mü? Bu kokan şey üzerinize sürülebilir mi yoksa uçuk bir haute-couture mü? Bu parfüm bir markanın sıradışı olma çabasının iflası mı yoksa parfümler tarihinin müstesna bir bileşeni mi? Bu arkadaş bir anarşist mi, popülist bir çöp mü? Bu parfüm ne iş yaptığı belli olmayan ama ünlü denerek magazin sayfalarında şişirilen boş beleş tiplerin kullanacağı tiki kokusu mu yoksa parfümden gerçekten anlayan ve ne istediğini bilen bilinçli parfümseverlerin tercih edeceği son duraklardan mı? Kısacası hayal kırıklığı mı, şaheser mi?

Bu soruların hiçbirisine cevap vermeyeceğim. Rien Intense Incense, karanlıklar, zorlamalar, abartılar, gizemler, sektörel endişeler, insan doğasının korkuları, duygu dünyalarının çatışması, acıklı bir ölümü ve cenaze evinin umutsuzluğunu çağrıştırıyor zihnimde.

Bu parfüm algılarınıza saldıran zorba rolünü de oynayabilir, uyuşturucunun vereceği zevk ve uyuşukluğa da sebep olabilir. Onu nasıl kullanacağınız ve ondan neler sağlayacağınız önemli yoksa o sizi önüne katar ve götürür. Bu sert, ödünsüz, acımasız orta yaşlı adam veya cadaloz kadın size hayatınızın kokusal deneyimini yaşatabilir de “bu muymuş böylesine abartılan Rien Intense Incense” diye düşünmenize sebep olabilir.

ELDO’nun, bu parfümü “dramatik” olarak tanımlaması anlamlı sayılabilir. Her ne kadar genel olarak dramatikliği farklı düşünsek de içinde gerilim, çatışma gibi durumlar bulunan olay anlamıyla değerlendirirsek, Rien Intense Incense dramatik sayılabilir. Onun, insanların coşkulu şekilde duygularını kamçılamaktan hoşlandığını bile düşünebiliriz. Peki, yine kendi internet sitelerindeki duygusallık! vurgusuna ne demeliyiz.

Rien Intense Incense için duygusal tanımı en son söylenecek şeylerden birisi. Duygusal yerine duyusal desek eminim daha doğru olur fakat ELDO şu konuda haklı ki bu parfüm “unutulmaz şekilde garip ve harika potansiyele sahip”. Onun içerisinde bulunan yoğun tütsü gerçekten de “duyulara meydan okuma”.

Hala mı aklınızda birşeyler canlanmadı? O zaman Bandit, Aromatics Elixir, Cuir Mauresque, Comme des Garçons Black/Avignon, L’Air du Desert Marocain, Fetish Pour Homme, Cuir Ottoman, Tauer – Incense Extreme, Salvador Dali Pour Homme nasıl kokuyorsa Rien Intense Incense de öyle davranıyor.

Sonuç olarak her deneyimin bir sınırı vardır ve parfüm deneyiminin sınırı Rien Intense Incense’dir ELDO’ya göre.

EDP formundaki bu arkadaşın performans gibi bir derdi yok çünkü delirmiş gibi üzerinizden çıkmıyor. Etrafa yayılımı da fazla, onun içindir ki markanın uyarısını dinleyin: “Onu kullanırken dikkatli olun”. Bu parfümü ya kimsenin olmadığı Kuzey Kutup dairesinin oralarda ya da mümkünse sadece uzay seyahatlerinizde kullanın çünkü muhtemelen çok az kişi kokusunu beğenecektir.

Hadi ama kadınlar, araba lastiği altında kalmış hayvan leşi gibi kokmak ister misiniz? Eğer parfümün içindeki aldehitler hayatımızı kurtarır derseniz siz bilirsiniz. Erkekler için uygun olsa da sanat sanat içindir, sanat halk için değildir. Evinizin arka bahçesinde, öldürüp gömdüğünüz en az beş kişi varsa bu parfüm tam size göre. İyi şanslar…

Koku Güzelliği:10/6

13 Aralık 2018 Perşembe

Parfum d’Empire – Musc Tonkin (2012)

“Belki şaşıracaksınız ama misk kokusunun her türlü varyasyonundan nefret ederim. Günümüzde parfümeri sektöründe kullanılan misklerin hepsi yapaydır. Önceki yüzyıllarda hayvanlardan elde edilen doğal misk, hayvanları koruma konusundaki bilinç arttıkça yasaklandı. Hiçbir bileşenin veremeyeceği hayvansı ve cinsel boyutu olan bir notadır misk. Yeri doldurulamaz bir içeriktir. Bugün için içeriğinde misk olmayan parfüme rastlamak zordur. Miskin önemli özellikleri vardır. İyi bir sabitleyicidir hatta daha fazlasıdır. Parfümün formülüne difüzyon verir ve kokunun patlamasına yardımcı olur. Ama misk kokusu çoğu zaman hayal kırıklığı yaratır çünkü temiz çamaşır gibi kokar. Laboratuar ortamında geliştirilen misk kokularının yüzlerce çeşidi var artık. Temizlik ürünlerinde sıklıkla kullanılır yapay misk kokusu çünkü insanda temizlik hissiyatı uyandırır.

2012 yılında tasarladığım Musc Tonkin parfümünde temiz kokmasından ziyade miskin hayvansı tarafını öne çıkardım. Hayvansı miski çeşitli içeriklerle yeniden yaratmaya çalıştım. Musc Tonkin’de hayvansal notalar, çiçekler, osmantus, sümbülteber, gül ve başka bazı içeriklerin duyusal yönleri üzerinde çalıştım.”

Parfum d’Empire’nin kurucusu ve sahibi Marc-Antoine Corticchiato, kendi tasarladığı parfümü Musc Tonkin için yukarıdaki söyleşisinde epey detay vermiş. Benim oldukça sevdiğim ve parfümlerini denemeye çalıştığım az sayıdaki niş markadan birisi olan Parfum d’Empire’nin Musc Tonkin parfümü epeydir dolabımda duruyordu ve havaların soğumasını bekliyordum çünkü okuduğum kadarıyla sert bir kış parfümüydü. Kendi sitelerinde “güçlü, bağımlılık yaratan ve erotik auraya sahip” olarak sunulan Musc Tonkin’in açılışı hayvansı misk ve geri plandaki baharatlarla gerçekleşiyor. Yoğun ve keskin açılışta misksi hayvansılık ön planda. Geri plandaki baharatlarsa eski tarz fujerleri anımsatacak gibi hatta azıcık tütün kolonyasını bile andırıyor. Orta kısımda hayvansı yapı devam ediyor. Baharatlar hala geride ama parfüme müthiş bir hava katıyorlar. Baharatlardan en belirgin olanı yüksek kaliteli karanfil diyebilirim Orta bölümde bir parça kuru sabunsu yapı ekleniyor. Kimi yorumcular yaseminden geldiğini iddia ediyor buradaki kuru sabunsuluğun. Neden olmasın. Kapanışta baharatlar iyice öne çıkıyor. Karanfil önderliğindeki harika baharatlar parfümün en sevdiğim yeri oluyor.

Musc Tonkin isminin hakkını verircesine miskli ve hayvansı kokuyor. İlk anlarda burna sağlam bir yumruk atan Musc Tonkin ancak sonlarda biraz sakinleşiyor. Başlangıcı benim için fazla hayvansı diyebilirim. Orta kısım da epey kuru ve sabunsu ama hala belli düzeyde erkeksi Musc Tonkin. Son bölümüyse favorim oluyor.

Musc Tonkin, günümüzün modern parfümlerinden uzak, kendi başına takılan uyumsuz bir mağara adamı adeta. Parfüm soğuklarda harika ve soğuk karaktere bürünüyor, ev içindeki sıcak ortamdaysa kokusu fazlasıyla bıktırıcı, sabunsu, sıcak ve kuru. Buradan anlaşılacağı üzere o tam bir kış parfümü. Soğuk havalarda, karlı günlerde, sıcaklığın eksilere düştüğü gecelerde onu kullanmak eşsiz bir deneyim yaşatacaktır size.

Musc Tonkin, ne yazık ki benim pek sevmediğim hayvansı bir arkadaş olduğu için kullanım döneminde kendime yakın bulamadım. Her ne kadar geri plandaki harika baharatlara şapka çıkarsam da gerek sabunsuluğu gerekse hayvansı miskli tarafı benim için fazlasıyla zorlayıcı ve konforsuz. Zaten genel beğeniye hitap ettiğini söylemek mümkün değil Musc Tonkin’in. Herkesin sevemeyeceği zor bir parfüm. Fazlasıyla tematik ve burnu yoruyor. Zaman zaman baş ağrısı da yaptı. Yine de bu tür hayvansı parfümlere ilgisi olanların muhakkak denemesi gerektiğini düşünüyorum.

Biraz Kouros’a biraz Muscs Koublai Khan’a benzeyen genel tarzı yüksek kaliteli ve sıradışı. Extrait formundaki Musc Tonkin’in performansı idare eder. İlk patlamayı saymazsak tene yakın durduğu söylenebilir. Kalıcılığı yeterli. Uniseks olarak pazarlansa da erkek kullanımına daha yakın.

Koku Güzelliği:10/6.5