Yves
Saint Laurent – M7 (2002)
“Sex Sells”
Türkçeye kabaca "cinsellik her zaman
talep görür" olarak çevrilebilecek bu söz, özellikle son yıllarda
pazarlama şirketlerinin sıkça başvurduğu yöntemlerden birisi. Cinselliğin
ürünlerin pazarlanmasında kullanılmasının, satışları arttıracağı öngörüsüne
dayanıyor. Gösterişli ve sansasyonel pazarlama kampanyalarıyla, şirketler büyük
kitlelere ulaşmaya çalışıyorlar. Ve tabiki asıl amaç daha çok satmak ve
karlılığı arttırmak.
Anglo-sakson tarzı liberal sayılabilecek
kültürlerde cinselliğin kullanıldığı reklamların etkisinin fazla olduğu
söylenebilir. Fakat her kültür, yoğun cinsellik kokan reklamlara bu kadar
özgürlükçü bakmayabilir. Hele ki bizim gibi muhafazakar sayılabilecek ülkelerde
fazlaca alıcısı olur mu bu tür reklamların bilemiyorum.
Cinsellikten korkmayan bir adam olan Tom
Ford, on iki yıl önce yine yapmıştı yapacağını. 2002 yılında Yves Saint Laurent
markasının tasarım yöneticisiyken, M7 isimli bir parfümün üretilmesine onay
verdi. Hatta bu parfümün pazarlama kampanyasıyla ilgilendi. M7'nin çok
konuşulan ve kimileri için "şok edici" olarak nitelenen reklam
afişleri her şeyi anlatıyordu.
Fransız erkek manken ve dövüş sanatları
şampiyonu Samuel de Cubber'in M7'in reklam afişlerinde boy göstermesinin,
normalde hiç bir problem yaratmaması gerekir. Fakat bu afişlerde Samuel de
Cubber'ın çırılçıplak olarak poz vermesi ve bunun resmi tanıtımın bir parçası
olması, muhtemelen çoğu kişi için (Avrupa'da olsa bile) kabul edilebilirlik
sınırlarını aşma anlamına geliyordu. Hatta bir çok dünyaca ünlü moda dergisi
bile sayfalarında bu afişleri sansürleyerek verdi okurlarına.
İşte Samuel de Cubber'li olay yaratan afiş. Mecburen afişin alt kısmını sansürledim :)
Şimdi burada can alıcı nokta biraz farklı.
M7'nin reklam afişlerinde düzgün vücutlu ve çıplak bir erkek olması, onun
farklı çağrışımlar yapmasına sebep oldu. Özellikle erkek eşcinsellerin (gay)
çok daha dikkatini çekmişti M7’nin pazarlama kampanyası. Çünkü bir erkek
parfümünde neden çıplak erkek figürü kullanıldığı sorusu gündeme geliyordu.
Muhtemelen M7'nin fikir babası sayılabilecek Tom Ford'un da eşcinsel olması, böyle
bir algı yaratmıştı. Tabiki burada "M7 eşcinsel erkeklerin parfümüdür ve
onlara hitap etmektedir" gibi bir yaklaşımın altı fazlasıyla boş
olacaktır. Yurt dışı merkezli parfüm platformlarında M7'nin çok büyük bir hayran
kitlesi olduğunu anlamak zor değil. Neredeyse her parfüm severin koleksiyonunda
bulunuyor M7. Hatta bir çok koku sever büyük kızgınlık duyuyorlar M7'nin
üretiminin bitirilmesine. Yani M7 şimdiden parfüm severler arasında kült olmuş
bir parfüm dersem yanlış olmayacaktır.
Buradan hareketle Tom Ford’un amacına
ulaştığı söylenebilir. M7 piyasaya sürüldüğünden itibaren büyük sükse yapmıştı
ve sektördeki gözlerin ona çevrilmesini sağlanmıştı. Peki garip bir şifreye
benzeyen M7 ismi ne anlama geliyordu? Yves Saint Laurent'in yedinci erkek parfümü
olan M7, aslında "Male/Masculen 7"'nin kısaltılmış haliydi. Şişesini
bile Tom Ford'un tasarladığı söylenen M7'nin provakatif reklamları için kısaca
şöyle söylemişti Ford: "M7 için hazırlanan reklam kampanyasında saf ve
bilge bir çıplaklık vardır. Parfümü nasıl olsa tenimizde kullanıyoruz, onun
üzerine kıyafet giymeye ne gerek var ki. M7'nin reklamlarında, doğal ve rahat
erkek güzelliği imajı veren bir adam göstermek istedim."
Sözü daha fazla uzatmadan geçeyim kokuya.
M7, Fragrantica'da odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış. Üzerime ilk
sıktığımda neredeyse şekerli meyveler ve aromatik otlar karşıma çıkıyor.
Meyvemsilik daha baskın. Sonrasında orta kısma geçiliyor. Burada aynı tatlı
meyvemsi his devam ediyor. Ayrıca bütün ağırlığıyla öd teması ile
karşılaşıyorum. Şekerli hale gelmiş öd diyebilirim. Öde hissedilir oranda kuru
tütsü eşlik ediyor. Biraz da vetiver algılıyorum fakat çok gerilerden. Öd orta
kısımda adeta tek oyun kurucu. Geçeyim
alt notalara. Tatlımsı öd hala baskın sonlarda. Orta notalarla paralel devam
ediyor kokusu. Kapanışında kremsi odunsu notalar ve misk var. Böylece de tenden
ayrılıyor.
M7, tenimde fazlasıyla düz çizgide
ilerledi. Başlangıcındaki kısa süreli tatlı meyve-aromatik otlar dışında neredeyse hiç
değişmiyor. Öd-meyve-sandal ağacının kol kola girdiği bu arkadaş basit ve tek
düze yapısıyla şaşırtıyor beni. Bu kadar övgüler alan ve büyük hayran kitlesi
bulunan parfümün çok daha ilginç olmasını beklerdim oysaki. Fakat tenimde geçen
saatlerin ardından hala o tek düze öd kokusundan başka hiç bir şey yok.
Bir başka şaşırdığım kısmı orta notalardaki
zıtlık. Bu bölümde tatlı meyvemsi öd ağacına kuru ve karanlık tütsünün eşlik
etmesi ilgi çekici. Öd oldukça tatlıyken, tütsünün karanlık ve kuru olması
garip bir kontrast yaratmış. Hatta Chandler Burr’un dediği gibi hafiften
plastiğimsi deri de olabilir. Vanilya destekli kremsilik bile diyebilirim.
M7’nin kokusunu şöyle tanımlayayım: Tatlımsı kırmızı meyveler, kremsi odunsu
notalar, öd, misk ve sandal ağacı. Kokusunun yumuşak ve uysal olduğunu düşünüyorum.
Sert yada köşeli değil. Biraz yapaylık sınırında geziyor. Tatlımsı meyveler
bağlamında, Joop Homme ile aralarında görünmeyen bağ var sanki M7’nin. M7’yi,
Joop Homme’un çok daha kullanılabilir hale getirilmiş ve kalitesi arttırılmış
uzaktan akrabası olarak yerleştiriyorum zihnime. Umarım yanılmıyorumdur.
M7, ağırlıklı olarak öd temasına sahip. Öd
öyle büyük bir yer kaplıyor ki diğer notaları adeta eziyor. Yapaylık
hissetmediğim öd biraz fazla tatlı geldi bana. Arap parfümlerindeki gibi hacı
yağımsı gibi kullanılmamış öd. Modern, kremsi, sandal ağacı gibi ve Avrupalı
olarak düşünebilirsiniz. Eğer öd kokusunu seviyorsanız ve niş parfümlere yüksek
fiyatlar ödemek istemiyorsanız deneyebileceğiniz çok az seçenekten birisi ana
akım markaların arasında.
M7 gerçekten de garip sayılabilecek ve
ezber bozan bir parfüm. 2002 yılında böylesine öd ağacı kokusu çılgınlığı
yaşanmazken ortaya çıkmıştı. Muhtemelen ilk önce ne olduğunu anlaşılamadı. Fakat
ilerleyen yıllar, onu haklı çıkarmıştı. Eski formül M7’de fazlasıyla tatlı
kullanılmış kremsi ve meyvemsi (kiraz) öd ağacının şaşırtıcı olduğunu söyleyebilirim.
Zaman zaman kadınsı yönlerde taşıyan bu parfüm, söylendiği gibi erkeksi bir
kalıba sığmayacak kadar değişken. Hatta bazen kadın ruju kokusu bile aldım
M7’den. Bu durumda onu kadınlar kullanabilir mi? Kesinlikle evet. Peki sonuç ne
olur? Kim bilebilir ki…
Biraz da ben provokasyon yapayım. M7,
hissedilir oranda kadınsılık barındırıyorsa ve erkek parfümü olarak piyasaya
sunulduysa, eşcinsel erkeklere hitap eden ve onlar düşünülerek tasarlanmış bir parfüm
mü? Her zaman ki gibi bu tür toptancı yaklaşımları kabul etmiyorum. Bu parfümü
eşcinsel erkeklerde, maskülen erkeklerde hatta kadınlarda kullanabilir. Bu
anlamda çok yönlü bir kokusu olduğunu düşünüyorum.
Kimileri M7'yi "ya aşık ol ya nefret
et" olarak nitelendiriyor. Şöyle bir düşündüğümde ne aşık oluyorum
kokusuna ne de nefret ediyorum. Zaten öd temalı parfümlerle aram fazla iyi değil.
Belki de onun için M7 beni yeterince içine çekemedi. Bu parfüme aşık olanlardan
affımı isteyerek diyeceğim ki, ortalama bir parfüm oldu benim nazarımda.
Bazı yorumcular M7'yi kirazlı öksürük
şuruplarına bazıları da ilaç kutularına benzetmiş. Kullandığım eski sürümü
(Vintage) olduğu için hiç öyle kokular almadım. Evet o meyvemsi yanı kiraza
benziyor. Eski versiyonunda yapaylık yok denecek kadar az. Muhtemelen yeni
formülasyonlarında o ilaç kokusu mevcut. Zaten yeni formülasyonundan neredeyse
herkes şikayetçi. Parfümün ciddi anlamda farklılaştığı ve yapaylaştığı söyleniyor.
Yeni formülasyonu denemediğim için karşılaştırma yapamayacağım.
Parfüm kritikçisi Luca Turin'in kitabında
M7, öd ağacı olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinde dört yıldız verilmiş. Bir
başka parfüm yazarı Chandler Burr ise şunları söylemiş M7 için:
"2002 yılında Yves Saint Laurent'in
tasarımcıları Tom Ford and Chantal Roos, Alberto Morillas ve Jacques
Cavallier'e M7 isimli bir erkek parfümü tasarlattılar. M7 muhtemelen başarısız
olmuştu çünkü özü itibariyle kullanması çok zor bir kokuya sahipti. Biraz
yanmış plastiğe, asfalt dumanına, yeni dökülmüş asfalta ve kömürleşmiş Gaiac
ağacına benziyordu. Onun kokusunun karşılığı, Coen kardeşlerin bir filmi
olabilirdi."
Sadece Burr ve Turin değil, ünlü parfümör
Roja Dove'da M7 için şunları söylemiş: "M7 tarihsel olarak çok önemli bir
parfümdür. O, öd (oud) temasını içeriğinde barındıran ilk parfümdür. Zamanının
ötesinde bir öncüdür."
Bay Dove, M7'nin ilk öd temalı parfüm
olduğunu iddia ediyor. Tabi böylesi bir ustanın beyanına güvenmekten başka bir
seçenek yok sanırım. Yukarıda da bahsettiğim gibi kısa zamanda kült bir klasik
haline gelen M7'nin üretimi geçtiğimiz yıllarda bitirildi. Eğer merak
ediyorsanız elinizi çabuk tutun yoksa bir kaç yıl sonra M7'yi hiç bir yerde
bulamayabilirsiniz.
M7'yi Jacques Cavallier ve Alberto Morillas
gibi dünyaca ünlü iki burun birlikte tasarlamış. Kırmızı kışkırtıcı şişesine
ise Tom Ford ve Doug Lloyd imza atmışlar. Sonbahar-kış mevsimi için kullanmak
daha uygun olacaktır.
Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com’a
teşekkür ederim.
Koku Güzelliği:10/6.5