liçi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
liçi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Kasım 2019 Salı

Parfums de Marly – Delina (2017)

2009 yılında Julien Sprecher’in vizyonuyla hayatımıza giren Parfums de Marly niş parfümevi, büyük işler başarmaya devam ediyor. Her ne kadar parfümlerinin çoğu dünya niş standartları için bile fazla sayılabilecek 200-280 Euro aralığında satılsa da, yüksek kaliteli kokusal yaratımlarıyla, bir parça kendisini affettirebiliyor koku delilerine.

Herod, Godolphin ve Oajan ile dünyada dikkatleri üzerine çeken Parfums de Marly’nin, son zamanlarda başka kokusu övgüler alıyor niş parfüm çeteleri tarafından. Pembe ve şık şişesiyle kadın parfümü olduğunu haykıran Delina, orta notalarında ilginç de sürpriz barındırıyor: Türk Gülü. Delina’nın kısa tanıtımında derin ve gizemli koktuğu vurgulanmış. Türk gülü, meyveler (liçi, rhubarb, bergamot) ve kaşmir ağacı özellikle vurgulanmış resmi pazarlama cümlelerinde.

Delina’nın açılışı canlı, parlak ve ferah-mayhoş-lezzetli denebilecek meyvelerle gerçekleşiyor. Üst notalar genç kızsal çağrışımlar yapan, yüksek kaliteli meyveli-çiçeksi buketle/sepetle gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarındaki meyvelerin liçi ve rhubarbın tropik yemişlere benzediğini düşünürsek, geri planda dinamik turunçgillerle (aromatik sulu-tuzlu greyfurt), yeşil mangonun işbirliği yaptığını söyleyesim var ama kanıtım yok! Hatta araya Un Jardin Sur Le Nil’den hatırladığımız yeşil sarmaşık bitkisi de mi girmiş? Yine hayal gücüm fazla mesaide anlaşılan. Orta kısımda tatlımsı, hayat dolu ve etrafa gülücükler saçan, genç kokan gülün hakimiyetini kabul etmek durumundayız. Orta notalar, ağız sulandıran meyvelerin geride durduğu gül kokusuna sahip. Sonlarda, gül ve meyveler devam ederken soğuk-serin misk dengeleri değiştiriyor. Alt notalarda hafiften odunsuluk gerçekten de mevcut. Parfums de Marly o odunsuluğa kaşmir ağacı adını verse de kimi kullanıcıların Delina’dan deri algılamasına şaşırdım.

Delina, böyle giderse daha da popüler olacak kokular evreninde çünkü o hem modern hem kaliteli hem piyasa işi hem de çarpıcı-güzel olmayı başarıyor. Bu dengeyi kurabilen genellikle çok az parfüm olur ve onlarda zaten süper star haline dönüşür. Delina’nın oldukça yüksek fiyata satılan niş parfüm olduğunu düşünürsek, hiçbir zaman ortalama gelir seviyesine hitap edemeyecek olduğunu aklımızda tutarsak, belki büyük satış rakamları yakalayamayacak ama koku hafızamızda güzel esintiler bırakacak.

Delina aslına bakılırsa çok basit ve düz formülasyona sahip. Hatta onun 4-5 nota üzerinde dönüp durduğunu söyleyebilirim. Ekşi meyveler, gül, misk, odunsuluk ve kimilerine göre vanilya. Yine çoğunlukla aynı fikirde değilim çünkü Delina’da vanilya büyük yer kaplamıyor. Bildiğimiz anlamda vanilyalı, çilekli kek hamuru gibi davranmıyor Delina. O, hayata pozitif bakan, sevecen, gözleri mutluluktan parlayan, pembe Range Rover jipi olan pop müzik şarkıcısı genç hanımefendileri çağrıştırıyor.

İşin güzel tarafı günümüze yakın duruyor, belli oranda tatlılık barındırıyor, koklayan çoğu kişinin beğenmesini sağlıyor ve bunu gayet mütevazi 3-4 notasıyla gerçekleştiriyor. İşin düşündürücü tarafıysa fazlaca basit ve düz ilerliyor, derinlikten yoksun, verdiğiniz yüklü rakamın size geri dönüşünü sorgulatıyor. Bazı parfümseverlerin sorduğu soru yabana atılacak gibi değil. Delina bu yüksek fiyat etiketini hak ediyor mu? Eğer fazladan ve harcayınca üzülmeyeceğiniz 210 Euro’nuz yastık altına duracağına bari Delina’ya yatırayım derseniz, evet hak eder ama ben olsam bir şişesini almazdım.

Delina’nın iki versiyonu bulunuyor bazı Parfums de Marly’ler gibi. Bir normal versiyonu ki kullandığım oydu. Bir de Exclusif olanı var onu denemediğim için karşılaştırma yapamayacağım. Exclusif versiyonunun bir parça daha pahalı olduğunu tahmin edersiniz. EDP formundaki Delina’nın kalıcılığı çok iyi adeta üzerinize yapışıyor. Etrafa yayılımı ilk on beş dakika yüksek, sonrasında normale dönüyor. Ilık havaların parfümü Delina. İlkbahar-yaz döneminde kullanılabilir. Kokusunu son yıllarda hem niş hem de ana akım markalar için parfümlere imza atan Quentin Bisch tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7

7 Kasım 2017 Salı

Rundholz – 03. Apr. 1968 (2012)

Almanya’nın en büyük eyaleti Kuzey Ren-Vestfalya’da 1993 yılında temeli atılmış bir modaevi Rundholz. İsmini, kurucusu Lenka Rundholz’dan alan modaevi, Almanların pek etkili olamadığı moda sektörü için alternatif bir kanal denebilir. Lenka Rundholz’un avangart moda dilinin meraklıları bu markayı bileceklerdir. Studio Rundholz’un faaliyet alanı kadın hazır giyimi, kadın ayakkabıları ve çeşitli aksesuarlar olduğu biliniyor ta ki 2012 yılına kadar.

Bu endüstriyel modaevi 2012 yılında parfüm işine de girdi. Şimdiye kadar sadece üç parfüm piyasaya sürdüler. Gerisi gelir mi bilemiyorum ama parfümlerinin ilginç isimleri her zaman ilgimi çekmiştir. Bir süredir kullandığım 03. Apr. 1968, tahmin edeceğiniz gibi markanın kurucusu Lenka Rundholz’un doğum tarihi. Kendi sitelerinde parfümleri hakkında hiç bilgi olmayan Rundholz’un 03. Apr. 1968’i merkeze tütsüyü almış gibi görünüyor. Parfümün tasarımcısı Arturetto Landi’nin bu parfüm için “kimliği ve karakteri olan etkileyici bir parfüm. 03. Apr. 1968, sıradışı insanlar içindir.” dediği rivayet ediliyor. Bakalım benim gözümden nasıl bir kokuyla karşılaşacağız.

3. Apr. 1968’in açılışı hafiften meyvemsilik ve dumansılıkla gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında liçi isimli tropikal meyve var. Evet, başlangıcı hafiften lezzetli ve meyvemsi ama bu etki sınırlı. Daha ilk saniyelerde karşımıza çıkan dumansılık orta bölümde daha da artıyor. Buradaki dumansılık yüksek kaliteli, gizemli ve gayet ilginç. Orta bölüm o kadar dumansı ki, burada tütünün olduğundan şüpheleniyorum. Tabii ki parfümün omurgasını oluşturan tütsü de orta kısımdan itibaren ortaya çıkıyor. Dikkatli kokladığımda bir parça kuru karabiber de var sanki. Orta bölüm harika. Kapanışta büyük değişim olmuyor. Orta kısımla hemen hemen aynı gerçekleşen alt notalarda başlangıçtaki meyvemsilikten ziyade dumansı tütsü hakim. Kalite hissiyatı son bölümde de gayet iyi.

3. Apr. 1968 için rahatlıkla diyebilirim ki şimdiye kadar kullandığım en dumansı-reçinemsi ve bu etkiyi en uzun süre devam ettiren parfüm. Orta bölümden itibaren öyle bir dumansılık yayıyor ki etrafa sanki birisi tütsü yakmış ya da yoğun sigara kullanımı olan bir mekandasınız. Bu dumansılık tabii ki tütsüden gelse de bence parfümde kuru tütün mevcut. Baharatları orta bölümde algılıyorum. Kimi yorumcuların bahsettiği vanilyayı ise algılayamıyorum.

3. Apr. 1968’in resmi olarak açıklanan üç notası var: Liçi, heliotrope ve tütsü. Bu durum Rundholz markasının minimalizmine bağlanmış. Tabii üç nota açıklanması parfümde sadece bu içerikler olduğu anlamına gelmiyor fakat 03. Apr. 1968’in mininal bir parfüm olduğuna katılıyorum. Çok fazla nota ve kakafoni yok. Genel olarak düz çizgide ilerliyor ve büyük değişimler vaat etmiyor.

Olabildiğince sade, kuru, tatlılığın az olduğu, günümüz koku trendlerini umursamayan, doğru ortamda insanı alıp başka yerlere götürebilecek başarılı bir eser. Yer yer sıcak reçineleri andıran yapısı, kar yağarken sizi münzevi bir kütük eve çağırıyor ve orada gaz yağıyla aydınlanırken verandaya çıktığınızda ciğerlerinize çektiğiniz çam ormanını ayağınıza getiriveriyor. Yanmış tütsü ya da köz haline gelen çam kozalakları veya yüksek kaliteli bir puronun kokusu 03. Apr. 1968’in amaçlarından birisiydi muhtemelen.

Bu koku formunu tabii ki herkes sevemez. Invictus ya da Eros kullanan arkadaşları da hedeflemediği açık 03. Apr. 1968’in. Kokunun tasarımcısı Arturetto Landi’nin dediği gibi sıradışı bir parfüm. Biraz Cape Heartache’ye benziyor ama ondan çok daha kaliteli ve baş ağrısı yapmıyor. Bu parfüm bana Serge Lutens’in bazı parfümlerindeki dumansılığı hatırlatıyor. Azıcık da olsa Arabie ve Fille en Aiguilles esintisi var sanki.

Kinski’den sonra bir başka Alman için tasarlanmış enfes parfümle daha tanıştım. Almanlar parfüm işine biraz daha eğilseler muhtemelen Fransızların epey uykusunu kaçıracaklar anlaşılan. Ha bu arada parfümün tasarımcısı Arturetto Landi’ye de dikkatinizi çekerim. 03. Apr. 1968’i yaratan bu üstad, son yıllarda niş markalar için oldukça sayıda parfüm tasarlıyor. Özellikle biehl parfumkunstwerke’nin sevilen eserleri al01, al01 ve al03 ona ait.

EDP formundaki 03. Apr. 1968’in kalıcılığı iyi, fark edilirliği tatmin edici. Erkek kullanımına yakın duruyor. Tam bir kış parfümü. Tek olumsuz yanı oldukça zor bulunabilmesi.

Koku Güzelliği:10/7

27 Temmuz 2017 Perşembe

Chloe – Chloe (2008)

Gabriella Hanoka, Mısır’da doğmuş. 1940 yılında çocukluk arkadaşı Raymond Aghion ile evlenir. 1945 yılında Paris’e taşınır çiçeği burnunda genç çift. Böylece Chloe markası ufukta görünür. Chloe’nin ilk koleksiyonu 1950’li yıllarda gerçekleşti. Yüksek kaliteli kumaşlara eklenen rafine detaylarla şık ve modern tasarımlarla imza atan Chloe markası, 1975 yılının nisan ayında ilk parfümünü piyasaya sürer. Çiçeksi bir kadın kokusu olan parfümün adı sadece Chloe olarak belirlenmişti.

1975 yılından sonra tek tük parfümler piyasaya süren Chloe markası, 2008 itibariyle koku koleksiyonunu çeşitlendirmeye başladı. Güçlü moda tasarımcı rakiplerine karşı daha fazla sessiz kalmayacak anlaşılan Chloe. Ağrılığı kadın parfümlerine veren Chloe, 2008 yılında oldukça ilgi gören kadın parfümü piyasaya sürdü. İsmi, 1975’teki gibi sadece Chloe olan 2008 çıkışlı parfümün Eau de Parfum olduğunu söylemeliyim.

Chloe EDP’nin açılışı tatlı meyvelerle gerçekleşiyor. Leziz kırmızı, mayhoş meyvelere kısa süre sonra gül ekleniyor. Orta bölümde gül, parfümün ana aksını oluşturuyor. Orta kısımda dikkati çeken durumsa sabunsuluğun ve feminenliğin artması. Tabii beyaz çiçekler de var artık. Son bölümde gül ve çiçekler devam ederken, sabunsu misk noktayı koyuyor parfüme.

Chloe EDP, tam anlamıyla meyveli-çiçeksi bir arkadaş. Tatlı ve ekşi kırmızı meyvelerin (litci veya kiraz olabilir) eşlik ettiği gül ve beyaz çiçekler parfümün omurgasını temsil ediyor. Tabii sondaki sıradan ve yapay-ozonsu miski unutmamak lazım.

Chloe EDP hakkında ne söyleyebilirim? Çok şey söylemek bir türlü içimden gelmiyor çünkü karşımda gayet sıradan parfüm var. Tanıdık gelen bu koku formu, muhtemelen onlarca kadın parfümünde karşımıza çıkmıştır. Meyveli-çiçekli-böcekli-sabunsu koku, ucuz market deodorantlarından tutun da vasat ana akım parfümlerin vazgeçilmez teması olma yolunda ilerliyor. Derinliği olmayan, yapay sabunsu çiçeklerin neresi çekici bir türlü anlayamıyorum. Kalite hissiyatı olmayan Chloe EDP, piyasa işi kadın parfümlerin en tipik örneği. Onu kullanan kadınların sevmesini bir yere kadar anlayabiliyorum ama bir erkek olarak bu koku formundan artık bıkmaya başladığımı hissediyorum.

Sonuç olarak kadınsı çiçeklerin ve yapay sabunsuluğun egemen olduğu Chloe EDP, olabilecek en vasat ve özelliksiz kadın parfümlerinden birisi benim gözümde.

Kalıcılığı normal, fark edilirliği yüksek değil. Sıcak yaz günlerinde kullandığım Chloe EDP, ilkbahar-sonbahar kullanımına yakın duruyor. Parfümün tasarımını  Amandine Clerc-Marie ve Michel Almairac birlikte yapmış.

Koku Güzelliği:10/5