Marc Jacobs etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Marc Jacobs etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Mart 2021 Pazartesi

Marc Jacobs – Decadence (2015)

Parfümler konusunda oldukça aktif görüntü çizen Marc Jacobs markasının toplamda yüzden fazla parfümü olduğunu biliyoruz. Her ne kadar büyük ses getiren ve çok satan eserlere imza atamasa da kokular evreninin bilinen markalarından birisi. 2015 yılında harika şişeye sahip kadın parfümü Decadence, dünya pazarlarına sunuldu. Nispeten başarılı olan ve ilgi çeken Decadence, Marc Jacobs’un internet sitesinde şehvetli, lüks ve odunsu olarak tanıtılmış.

Üst notaları ihtiraslı, orta bölümü lüks, sonlarıysa anlayışlı olarak tanıtılan Decadence’in açılışı meyvelerle gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında İtalyan eriği, safran ve iris çiçeği bulunuyor. Kırmızı leziz erik ilk saniyeleri domine ediyor. Ferah sayılamayacak meyvemsiliğe ilerleyen saatlerde yasemin-gül ikilisi katılıyor. Orta bölümden itibaren meyveli-çiçeksi tarafa yakın duruyor. Kapanışta şekerli vanilya bize selam gönderiyor. Vasat vanilyaya bir miktar miskin eşlik ettiğini söylemek yanlış olmaz.

Decadence, meyveli-çiçeksi hissiyata sahip olsa da meyvemsiliğin biraz daha ön planda durduğunu düşünüyorum. Genel anlamıyla sıradan-vasat meyveler, sıkıcı/kalitesiz çiçekler ve bıktırıcı vanilyayla bize büyük umutlar vaat etmiyor. Ortalama bir anaakım kadın parfümü formunu sunuyor. Yaratıcılık ve ilginçlik bulunmuyor.

Yeni nesil modern kadın parfümlerindeki tatlılık tabii ki Decadence’de var. Şekerli meyvemsilik ilgi çekici değil. Zaman zaman ucuz kadın deodorantlarını anımsatan Decadence’i kullanım döneminde pek sevemedim. Evet, kokusu herkese uygun olabilecek yapıda ve berbat değil fakat kalite anlamında iyi iş çıkarılmamış. Uzun süreli kullanımda rahatlıkla sıkılacağımı sanıyorum.

Oysa ki çok güzel şişesini sevmiştim. Yeşil temaya sahip olacağını sandığım kokusunu merakla bekledim fakat pek istediğim gibi çıkmadı. Bazı parfümler vardır, içinizden onunla ilgili söyleyecek fazla şey bulamazsınız, Decadence o duyguyu bana yaşatıyor.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ortalama seviyede. Serin ilkbahar-sonbahar dönemine uyacağını sanıyorum. Kokusunu Ann Gottlieb tasarlamış.

Koku Güzelliği: 105.5

15 Temmuz 2016 Cuma

Marc Jacobs Men (2002)

Anaakım markalarda fazla karşımıza çıkmayan incir-hindistan cevizi temalı parfümler nedense daha çok niş parfümevlerinden çıkıyor. Hele ki erkek parfümleri içinde muhtemelen çok küçük bir dilimi oluşturuyor incir konsepti. Her ne kadar incir desekte, aslında bu tür parfümler ya yeşil yaprağımsı kokuyor ya da sütsü-kremsi hindistan cevizli. İnciri meyve olarak bol bol tüketmişimdir ama bize incir temalı olarak sunulan parfümlerin gerçekten incir gibi kokmadıklarını kendi adıma söyleyebilirim.

Tabii incir deyince Diptyque’in ünlü Philosykos’u akla geliyor. Benim de çok sevdiğim bir parfüm Philosykos. Ve onunla birlikte, inciri merkeze alan parfümlere karşı hep ilgim olmuştur. Erkek-anaakım markaların içindeyse incir temalı parfüm epey az. Aklıma ilk aşamada Hermes’in Un Jardin en Mediterranee’i ve Salvatore Ferragamo Pour Homme geliyor. Çok büyük hit olamamış bu iki incir kokusuna artık Marc Jacobs’u da ekleyebilirim.

Marc Jacobs markasının ilk erkek parfümü olan For Men, yeni bir çalışma sayılmaz. 2002 çıkışlı Marc Jacobs Men’in başlangıcı kremsi ve sütsü hindistan ceviziyle gerçekleşiyor. Ferah ve yumuşacık açılışı çok güzel. Orta kısımda kokuya yeşil öğeler katılıyor. İncir yaprağına benzetilebilecek kuru yeşillikle hindistan cevizinin uyumu başarılı. Kapanışta aynı uysal hava hakim. Rahatsız etmeyen yumuşak odunsu notalarla son buluyor.

Marc Jacobs Men, ferah pamuk gibi yumuşacık incir-hindistan cevizi kokusuna sahip. Kimilerinin iddia ettiği gibi fazlaca sabunsuluk barındırmıyor. Aslına bakılırsa duru verilmiş hindistan cevizinin sütsü yapısı sabunsuluk olarak geri dönüşe sebep oluyor. Yoksa bana göre vanilyalı tropikal kokteyl gibi kokuyor. Hani Malibu diye bir içki vardır hindistan cevizli. Ona bile benzetesim var Marc Jacobs Men’i.

Yok, fikrimi değiştiriyorum. İçkimsiden ziyade kremsi vanilyalı hindistan cevizi gibi kokuyor. Tropikal havası var ama bariz içki teması yok. Basit, leziz, kullanması ve sevmesi kolay bir arkadaş. Çoğu kişinin dediğinin aksine rahatsız edici derecede yapaylığa rastlamadım. Tabii ortalama bir anaakım parfümden bahsettiğimizi unutmayalım. Çok yüksek kalite beklemek zaten doğru olmayabilir ama yine de sevdim salaş ve rahat tarzını.

tek marc

Kendimde problem olduğunu zaten biliyorum. Çoğunluğun sevdiği parfümleri bir türlü kendime yakın bulamazken, kimsenin yüzüne bakmadığı parfümleri zevkle kullanabiliyorum. Kullananların genelde bir sürü kusur bulduğu Marc Jacobs Men’i denemenizi tavsiye ederim. Oldukça basit ve performansı düşük bu çocuk, piyasadaki az sayıdaki anaakım rakibinden daha sevilesi. Evet, harikalar yaratmıyor ama bu çok sıcak yaz günlerinde, sizi sıkıcı ofisinizden tropikal adalara kısa süreliğine de olsa götürme görevini yerine getirebilir.

Kokusunun tasarımını Ralf Schwieger yapmış. EDT formunda. Kalıcılığı vasat. Fark edilirliği ilk patlama dışında düşük. Görülüyor ki parfümün en büyük sorunu performansı. Erkek parfümü olarak çıkmasına rağmen kadınlar rahatlıkla kullanabilir. İlkbahar-yaz için ideal.

Luca Turin’in kitabında üzücü incir olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden bir puan verilerek, en kötü parfümler listesine alınmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

9 Kasım 2014 Pazar

Marc Jacobs – Lola (2009)


Marc Jacobs – Lola (2009)

1963 yılında New York'ta dünyaya geldi Marc Jacobs. Babası henüz yedi yaşındayken ölmüştü. Bir çocuğun bu kadar büyük bir travmayı atlatmasının ne kadar zor olduğu tahmin edilebilir. Annesi küçük Marc'tan daha büyük çöküntü yaşamıştı. İlerleyen yıllarda annesinin yaptığı başarısız evlilikler, aile içindeki huzursuzlukları daha da arttıracaktı. Her evlilik, onların yeni yerlere taşınmaları anlamına geliyordu. Long Island, Bronx ve New Jersey...

Gençliği ise büyük annesinin yanında geçecekti Marc Jacobs'un. Mutsuz ve umutsuz çocukluğunun izlerini bir nebze olsun silecekti Marc burada. Zaten bir söyleşisinde büyükannesinden güzel sözlerle bahsedecekti. Anlaşılacağı üzere sorunlu ve depresif bir çocukluk geçirmişti genç Marc. Yaşadığı bu zor yıllar, hayatında her zaman için derin yaralara sebep olacaktı. Hatta alkol ve uyuşturucu bağımlılığı uzun yıllar peşini bırakmayacaktı.

Neyseki yeni okulu onu hayata bağlamıştı. Sanat ve tasarım yüksek okulunu bitirdikten sonra, Parsons School of Design'ı da başarıyla bitirdi. Hatta okulun son senesinde koleksiyonları üç farklı ödül bile almıştı. Marc Jacobs'un parlak bir geleceğe sahip olacağı ve büyük başarılar kazanacağı, o zamanlardan belliydi belki de.


İlerleyen yıllar, onun dünya moda sektörü tarafından daha da tanınmasını sağladı. Koleksiyonları artık defilelerde ilgiyle takip ediliyordu. Tabii bu durum kendi markasını oluşturmasının önünü açtı. Her hazır giyim markası gibi de parfümleri görmezden gelemedi. 2001 yılında ilk parfümüne imza attı Marc Jacobs. Coty ile yaptıkları anlaşma ile parfümlerinin pazarlamasını Coty'e yaptırıyorlar. Yani her Marc Jacobs parfümü, Coty desteği ile raflardaki yerini alıyor.

Lola, markanın 2009 çıkışlı kadın parfümü olarak görülüyor. Şişesinin üzerindeki gül yaprağı şeklindeki kapağı ile zaten daha ilk görüşte onun kadın parfümü olduğu anlaşılıyor. EDT ve EDP olarak iki farklı konsantrasyona sahip Lola. Ben EDP versiyonunu kullandım. 2009 yılındaki ilk Lola'dan sonra Lola Velvet, Oh Lola! ve Oh Lola Sunsheer isimli üç farklı flanker'ı çıkmış durumda. Yani Lola ailesi 2014 yılı kasım ayı itibariyle dört üyeden oluşuyor. Kendi sitelerinde Lola'nın, FIFI tarafından 2010 yılının en iyi lüks kadın parfümü seçildiği bilgisi verilmiş. Yani ödüllü bir parfüm var karşımızda. Artık geçeyim kokusuyla ilgili detaylara.

Fragrantica'da çiçeksi meyveli olarak sınıflandırılmış Lola. Parfümü üzerime sıktığımda karşıma güzel bir gül-tatlı meyveler kokusu çıkıyor. Hem ferah hem de dolgun üst notalar. İlerleyen dakikalarda tatlı güle yumuşak baharatlar ekleniyor. Başlangıçtaki kadınsılık burada biraz daha nötr hale geliyor. Biber olduğunu sandığım baharatlar ile gülün birlikteliği pek başarılı gelmedi bana. Üst notalardaki başarılı koku, yerini yapaylığa evrilmiş sıradan çiçeksiliğe bırakıyor. Çiçeklerden kastım beyaz çiçekler. Açıklanan notalarında şakayık var. Muhtemelen onun başının altından çıkıyor orta kısımdaki uyumsuzluk. Bu bölümü pek beğenmedim. Sonlarda değişim büyük değil. Çiçeksi klasik bir kadın parfümü formuna pudralı vanilya ekleniyor. Tabii misk de oralarda bir yerde. Sonlarında sevdiğim nota vanilya olmasına rağmen başarısız. Orta bölümdeki yapaylık hissi sonlarda da devam ediyor. Alt notalar için iyi şeyler söylemek isterdim ama ne mümkün.


Lola, klasik kadın çiçeksiliğine sahip, modern, vasat, canlı, yapay ve derinliksiz bir parfüm. Ağırlık çiçeklerden oluşuyor. Gül en öne çıkan koku. Güle ciddi anlamda beyaz çiçekler eşlik ediyor. Yasemin, sümbül ve hatta şakayık. Çiçeklerden sonra ikinci ana öğe yumuşak baharatlar. Kırmızı biber benzeri baharatlar, çok keskin ve rahatsız edici değil. Gülün içinde eritilmiş adeta. Üçüncü olarak misk hissediliyor. Ve tabii biraz meyvemsilik ve vanilya. İşte size Lola.

Karşımızda safkan bir kadın parfümü var. Başından sonuna kadar dişiliği vurgulayan Lola, hedeflediği kadınları etkileyebilir gibi görünüyor. Yeni nesil çiçeksi, canlı, mutlu, parlak, olumlu kokuya sahip. Zaman zaman bana ferah gül sularını hatırlattı. Hem genç kızlar hem de yaşı otuzlara yaklaşan kadınlar, Lola'yı kullanabilirler gibi görünüyor. Herkese mavi boncuk dağıtıyor, yaş sınırlamasına ihtiyaç duymuyor.

Lola, çok tanıdık ve bilindik kokuyor. Genel olarak kadın parfümlerindeki o klasik çiçeksi miskli yapı Lola’da fazlasıyla var. Bu kokuyu nereden hatırlıyorum diye düşünürken, Montale'in Roses Elixir'ini andırdığını düşündüm. Özellikle kıyafet üzerinde iki parfüm benzer tınılar taşıyor. Fakat ten üzerinde Lola baharatlı ve vanilyalı tarafa yakın duruyor.


Madem konu açıldı ten-kıyafet karşılaştırmasından bahsedeyim. Lola'yı bol bol kıyafetlerime ve özellikle montumda kullandım. Kumaş üzerinde tekdüze ve sıkıcı gül-misk kokusu ortaya çıktı. Ten üzerinde ise baharatları ve vanilyayı daha çok gösterdi. Tabii ki ten üzerindeki halini daha çok beğendim. Kıyafette ise çok vasattı.

Lola, günümüzün modern çiçeksi kadın parfümlerinin sıradan takipçisi olmanın ötesine geçmiyor. Koku kalitesi olarak hiç de memnun edici değil. Büyük bölümünde yapaylık barındıran kokusu, çoğu kişide baş ağrısı yapmaya meyilli gibi geldi bana. Bu anlamda vasatlığın ve piyasa işi olmanın güvenli ama itici sularında yüzüyor. Evet onun kokusu ilk kokladığınızda hoşunuza gidecek ama ilerleyen haftalarda, bıktırıcı olacaktır her anlamda.

Benim için fazla önem taşımayacak bir parfüm olarak yerini alıyor Lola. Evet sevimli şişesi genç kız arkadaşlarımızın ilgisi çekecektir fakat benim için çok da bir anlam ifade etmiyor. Oysaki kokusunun tasarımını niş markalar için de işlere imza atmış olan Calice Becker, Yann Vasnier ve Ann Gottlieb üçlüsü yapmış.


EDP formundaki Lola'nın kalıcılık ve farkedilirlik durumu ortalamanın biraz üzerindeydi. Fakat çok saldırgan bir parfüm değil. Sonbahar-kış mevsiminde kullanılması daha uygun olacaktır.

Koku Güzelliği:10/5.5