ot etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ot etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Temmuz 2022 Cumartesi

Givenchy – Xeryus (1986)

1980’li yıllar parfümler tarihinin en zengin ve başarılı dönemi olarak değerlendirilebilir. Parfüm çeşitliliğinin 2020’li yıllar kadar fazla olmadığı 1980’lar Altın Dönem olarak görülüyor. Gerek kalite gerekse yaratıcılık anlamında eşine az rastlanan 80’ler parfüm ekolünden günümüze gelen Xeryus, Givenchy’nin şöhretli klasiklerindendi.

Koku bağımlılarının yakından bildiği Xeryus, erkeksi parfümlerin öne çıkan isimlerinden birisi. Givenchy’nin koyu lacivert ilk şişenin üretimini bitirdiğini görüyoruz. Geçtiğimiz yıllarda şeffaf şişeyle tekrardan raflara çıkan Xeryus’un kokusunun yeni şişeyle reformüle olduğunu düşünmek falcılık sayılmaz.

Bendeki eski koyu lacivert şişedeki Xeryus’un açılışı antik turunçgil meyvelerini andırıyor. Hüzünlü bergamota aromatik Akdeniz otları eşlik ediyor. İlk dakikalar ferah sayılabilecek nostaljiyle gerçekleşiyor. Orta kısımda büyük değişim görünmüyor. Buruk vintage aromatik otlara yuvarlak hatlı baharatlar ekleniyor. Sardunya, lavanta, ardıç ve yumuşak odunsularla sonlara geliniyor. Kapanışta odunsu ve amberli yapı dikkat çekiyor.

Xeryus, anlatması zor aromatik fujerlerden birisi denebilir. Buruk, aromatik ve nostaljik davranan turunçgil-lavanta-aromatik otlardan oluşan ana yapı 2020’li yılların koku trendlerinin çok uzağında. Xeryus kendine has erkeksi klasiklerin yolundan gidiyor. Xeryus’un ana omurgası bizi Drakkar Noir, Ralph Lauren – Safari, Hugo Boss – Number One, Gucci – Nobile gibi maskülenlerin zaman dilimine ışınlıyor. Onu sevmek ve kullanmak, 2000 yılı sonrası doğan erkekler için pek mümkün görünmüyor. Belki 40 yaşından sonra onun mesajını anlayabilirler.

Temiz, hafiften sabunsu kokan Xeryus, bana yakın olmasa da bu tarzın en iyi örneklerinden olarak kokular tarihindeki yerini alıyor. Eğer olgun ve baba parfümü arıyorsanız Xeryus emrinize amade bekliyor.

Eau de Toilette formunda. Kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı yüksek sayılmaz. İlkbahar-sonbahar günleri için gayet uygun. Hatta dört mevsim kullanılsa hiç sorun yaratmaz.

Koku Güzelliği:10/6.5

14 Ağustos 2018 Salı

Serge Lutens – Ambre Sultan (1993)

“Ambre Sultan benim için en fazla duygusal çağrışımlar yapan parfümümdür çünkü o oryantal parfüm serimizin ilk kokusudur. Gerçi Ambre Sultan benim için seçkin bir Arap temalı kokudan fazlası değil. 1960’lı yılların sonlarında gittiğim Marakeş’in eski şehir tarafında bir parça amber buldum. Amberin kokusu beni baştan çıkardı ve o andan itibaren amber kokusu yaratmayı hayal ettim.

Feminite du Bois’ten sonra Ambre Sultan ile başka bir koku yolu açtım kendime. Bu yol Arap dünyasına giden yolumdu. Her ne kadar anne-babam Fransız olsa da bir çocuk gibi Arap bedenine sahip olduğumu hissettim. Ambre Sultan bizim en çok satan parfümümüzdür.”

Yukarıdaki sözleri söyleyen Serge Lutens, aynı zamanda Ambre Sultan parfümü hakkında bize ipuçları veriyor. Bir söyleşisinde Ambre Sultan’ı ara ara kullanmaktan zevk aldığını söyleyen Serge Lutens, internet sitesinde onun aslında bir oryantal olmadığını bir Arap ve Lutens olduğunu vurguluyor. Görüleceği üzere Ambre Sultan büyük ölçüde Araplardan ve Arap kültüründen ilham almış diyebiliriz. Zaten ismindeki sultan göndermesi onun doğuya ait köklerini işaret ediyor.

Ambre Sultan’ın başlangıcı reçineli amberle gerçekleşiyor. Tabii ilk saniyelerde yüksek kaliteli karanlık aromatik otları da atlamamak gerekiyor. Üst notaları çok iyi. Orta bölümde otsular geriye çekilirken parfüme ismini veren egzotik, karanlık ve koyu amber kompozisyona iyice hakim oluyor. Ambere karanlık kuru baharatlar eşlik ediyor ki gayet güzel orta bölüm. Alt notalarda amberin etkisi azalsa da devam ediyor. Son kısımda şekerli olmayan vanilyayla kapanış yapılıyor ki koklamaya değer.

Ambre Sultan ismindeki amberin hakkını fazlasıyla veriyor. Parfümün başından sonuna kadar karanlık amber her daim başrol oyuncusu gibi davranıyor. Ambere en büyük desteği keskin reçineler ve baharatlar veriyor. Koku karakterinde hep bir ağır-koyu taraf var ki, Ambre Sultan’ı gizemli ve mistik hale bürüyüveriyor bu durum.

Amber merkezli parfümlerin en önemli örneklerinden olan Ambre Sultan, size doğunun gizemli şehirlerini, Arapların antik egzotizmini ve bir Ortadoğu geleneği olan rakkaselerin daracık Fas sokaklarındaki büyülü danslarının coşkusunu vaat ediyor muhtemelen.

Olabilecek en kaliteli amber parfümlerinden olan Ambre Sultan, aynı zamanda bir mistik olan Serge Lutens’in ruhunun karanlıklarını, derinliklerini ve belki de en ayıp günahlarını simgeliyor. Ambre Sultan için amber parfümlerinin kutsal kasesi bile diyebiliriz.

O devrimci ve çarpıcı bir eser. Bundan yaklaşık yedi yıl önce Ambre Sultan’ı kullandığımda zihnimde şu hisleri uyandırmıştı:

Ambre Sultan’ı kullandığım zaman kendimi dar ve gizemli Mısır sokaklarında geziyormuş gibi hissediyorum. Yürümekten yorulmuşum. Bir nargile kafe görüyorum. İçeride nargile içip, sohbet eden kızlı erkekli masalar var. Bazıları yer sofraları gibi minderlerde oturuyorlar. Bende bir köşeye geçiyorum ve nargilemi söylüyorum. İçerisi nargilelerin yoğun dumanıyla dolu. Garip bir şekilde rahatsız etmiyor beni bu koku. Gözüm duvarlara takılıyor. İslam sanatında sıkça kullanılan çiniler duvarları süslemiş. Batı medeniyetinin doğu kültürlerini ve felsefelerini neden bu kadar merak ettiklerini biraz daha iyi anlıyorum.

Ambre Sultan’ı giydiğim zaman Cezayir’in kapalı çarşısında yolumu kaybetmiş gibiyim ya da Yemen’in sonu gelmeyen çöllerinde gece ateşin başında bedevilerle çay içiyorum. Çöllerde gündüzler ne kadar sıcaksa gecelerde bir o kadar soğuktur. Ambre Sultan tam da o soğuk çöl geceleri için tasarlanmış sanki. Pakistan’da baharat satan bir dükkanın kapısından içeriye girdiğinizde burnunuza gelen o tarif edilemez kokuların bir karışımı gibi Ambre Sultan. Gerisi sizin hayal gücünüze kalmış.

EDP formundaki bu şaheseri Christopher Sheldrake gibi bir usta yaratmış. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı idare eder. Tam bir kış parfümü Ambre Sultan. Uniseks olarak sunulsa da erkek kullanımına yakın duruyor. Herkesin sevemeyeceği, her ortama uymayacak oldukça tematik bu arkadaş, yaş ve koku deneyimi istiyor, benden söylemesi.

Koku Güzelliği:10/8

5 Temmuz 2018 Perşembe

Giorgio Armani – Acqua di Gio (1996)

“Doğal, hakiki, ferah, saf, canlandırıcı. Akdeniz’in sıcaklığı ve saf ferahlığı.

Volkanik toprakları sebebiyle “Akdeniz’in siyah incisi” olarak da anılan İtalya’nın Pantelleria adası, zıt unsurlar eşliğinde karşımıza farklı manzaralar sunar. Acqua di Gio, Giorgio Armani’nin beğenilerini ve Pantelleria adasının doğasının insan duyularına etkilerini adeta nesnelleştirir. Acqua di Gio, denizin enerjisiyle, gücü ve canlılığı notalarına taşır.”

Dünyanın en ünlü erkek parfümlerinden Acqua di Gio, tanıtımındaki cümlelerden anlıyoruz ki Bay Giorgio Armani’nin ara sıra gittiği Akdeniz’deki Pantelleria adasından ilhamını almış. Parfümün ferah yönünün defalarca vurgulanması ve odunsu deniz tarzına yakın bulunması, onun genlerindeki ada-deniz-su temasına önem verilerek tasarlandığını düşündürtüyor.

Uzun yıllardır en çok satan erkek parfümlerinden birisi olarak Giorgio Armani’nin kasasını bol bol dolduran Acqua di Gio, şimdiden modern klasiklerden olma yolunda ilerliyor. İyi de neden bu kadar seviliyor? Sadece erkekler değil kadınlar da niçin onun peşinde?

Bu soruların cevabı muhtemelen gayet basit. Acqua di Gio’yu seven bir yorumcunun dediğini dikkate almalıyız belki de: “Kadınlar, basit, ferah ve seksi kokuları sever. Onun içindir ki çoğu kadın Acqua di Gio’yu beğenir.” Kesinlikle güzel bir tespit ve büyük ihtimalle Acqua di Gio’nun böylesine kült parfüm olmasında kadınların da en az erkekler kadar onu benimsemesinin payı var.

Peki nasıl kokuyor Acqua di Gio? Genel olarak çok değişmeyen sucul-turunçgil ekseninde ilerliyor. Erkeksi garip, ekşi çiçeklerin eşlik ettiği Calone, onun yapay kokmasını sağlarken diğer taraftan kokuya canlılık sağlıyor. Buruk aromatik otlarla tuzlu deniz suyunun birleşimi onun Akdenizli ruhunu tamamlıyor diyebiliriz. Sonuç olarak ferah bir meyveli-çiçeksi, turunçgil-deniz parfümü.

Acqua di Gio’nun basit, ferah ve seksi olduğunu söyleyebiliriz ki onun yaz parfümü olduğunu ve hiç bir yaz parfümünde fazlaca derinlik aranmayacağını biliriz. Yaz parfümleri genel olarak yaz şarkıları hatta yaz aşkları gibidir. Yüzeyseldir, çabuk sıkılınır, çabuk unutulur, çabuk çöpe atılır. Bir sürü yaz parfümünün kaderi de böyle olur. İçlerinden çok azı başarı hikayesi yazabilir.

Acqua di Gio’nun ilk çıktığı yıllardan itibaren müthiş satış rakamlarına ulaşması onun ticari olarak başarılı olduğunu düşündürtür ama kokusu aynı oranda güzel midir? Tabii bu soruyu kendi açımdan değerlendireceğim. Bana göre Acqua di Gio’nun kokusu olabilecek en gıcık, sinir bozucu, burun tırmalayan tarzda diyebilirim. Yıllardır farklı zaman dilimlerinde Acqua di Gio’yu denememe rağmen onu sevemedim ve kendime yakın bulamadım. O tuhaf turunçgilli-çiçeksi yapıyla aramda bağ oluşamadı. Demek ki zorlamanın anlamı yok.

Sonuç olarak kimseye öneremeyecek olsam da parfümlere meraklı erkeklerin yolu bir şekilde onunla kesişecektir. Tabii arkasındaki Giorgio Armani’nin büyük marka gücünü de küçümseyemeyiz. Giorgio Armani yine çok sevilen, çok satan bir parfüme imza atmış ve bu konudaki mahareti tartışılmaz.

Kokusunu ünlü burun Alberto Morillas’ın tasarladığı Acqua di Gio, EDT formunda. Kalıcılığı idare ederken etrafa yayılımı ilk on beş dakika dışında zayıf. İlkbahar-yaz kokusu olarak düşünülmeli. Genç-yaşlı herkese uyabilecek evrensel bir parfüm Acqua di Gio. Günlük kıyafetlere, spor sonrasına, plajlara ve ılık yaz akşamlarına tam anlamıyla uyum sağlayacaktır.

Koku Güzelliği:10/5

5 Haziran 2018 Salı

Ralph Lauren – Polo (1978)

Çok genç yaşlarda Brooks Brothers mağazasında satış elemanı olarak başladığı hayat serüveninde bugün dünyanın önemli moda markalarından birisini yaratan Ralph Lauren’le birlikteyiz. Her ne kadar moda alanında eğitimi olmasa da mağazada çalıştığı zamanlarda genç Ralph kravat tasarımları yapmaya başlamıştı. İlerleyen yıllarda içindeki tasarım aşkına engel olamayan Ralph Lauren, işinden ayrılıp kendi tasarladığı kıyafetleri satacağı mağazasını açacaktı.

Ralph Lauren’in hiç kuşkusuz dünya modasına armağan ettiği en önemli tasarımı Polo yaka denilen tişörtleri. Bu tişört tasarımı o kadar sevildi ki diğer rakipleri de Polo yaka tişörtler piyasaya sürmeye başladılar fakat Polo kelimesiyle Ralph Lauren ismi birbirinden ayrılmaksızın iç içe geçmişti artık.

Bay Lauren, Polo tişörtlerinin parlak başarısından esinlenerek 1978 yılında parfüm işine girdi. İlk iki parfümünün ismi tahmin edileceği gibi Polo idi. 1978 yılındaki bu iki parfümün birisi kadınlar için diğeri de erkeklere yönelikti. Ve erkek versiyonu seneler içinde müthiş bir klasiğe dönüştü.

O yeşil şişesi ve kutusuyla zaten az çok içindeki sıvı hakkında bilgi veriyordu Polo parfümü. Carlos Benaim gibi bir üstadın elinden çıkan Polo, yıllar önce kullanıp, sevdiğim eserlerden birisiydi. Bakalım Polo cephesinde değişen bir şey var mı?

Polo’nun açılışı eski-tozlu bergamot ve yeşil yapıyla gerçekleşiyor. Kimilerinin çimene benzettiği başlangıcı daha çok eski bergamot kolonyalarını andırıyor. Üst notaları doğal ve kaliteli. Orta bölümde yeşil turunçgiller geride kalırken paçuli ve deri ortaya çıkıyor. Tabii parfümün genelinde bulunan yeşil tema devam ediyor. Son bölümde büyük değişim olmuyor. Paçuli-deri ikilisine eklenen çam ağacı, parfümün yönünü bir parça odunsu tarafa çevirse de genel karakter değişmiyor.

Polo, 1970’li yılların erkeksi eserlerinden birisi. O dönemki yaşıtları kadar sert ve acımasız değil. Yapısındaki yeşil tema kullanımı kolay hale getirse de paçuli ve deri onu daima maço tarafa yakın tutuyor. Tabii buradaki deride yeni nesil parfümler gibi tatlılık aramak abes olur. Genel olarak kuru sayılabilecek sağlam bir parfüm Polo.

Böyle bir klasiğin eleştirilecek pek bir yönü yok bence. Nefis bir yeşil odunsu, çamsı, erkeksi deneme ve olabilecek en kaliteli harmanlardan birisine sahip. Kokusu, şimdiki parfümlerde olmayan karaktere sahip. Onu kullandığınızda gerçek bir erkek parfümü olduğunu anlıyorsunuz ve saygı duyuyorsunuz.

Polo, resmi ve ciddi bir parfüme benziyor. Takım elbiseye veya hafta sonlarını golf kulübünde geçiren patronlara yakışacak bir arkadaş. Genç arkadaşlardan ziyade 35 hatta 40 yaş üzeri erkeklere önerebilirim.

EDT formundaki Polo’nun son reformülasyonlarla performansının törpülendiği söyleniyor ki haklı olabilirler. Etrafa yayılımı ilk dakikalarda gayet iyiyken ilerleyen saatlerde tene yakın duruyor. Sonbahar-kış kullanımına uyacağını düşünüyorum. Şunu da belirteyim. Belki Polo’yu kullandıktan sonra biraz eski tarzından dolayı kadınlardan iltifatlar alamayacaksınız fakat safkan bir maskülen kullandığınızı çok iyi bileceksiniz. E zaten önemli olan da bu değil mi?

Koku Güzelliği:10/8

14 Mart 2018 Çarşamba

Aramis – Tuscany (1984)

Müthiş erkek parfümleriyle ünlü Aramis markasının parfümleri ilerleyen yaşlarına rağmen hala kokuseverler tarafından ilgi görüyor. 1970 ve 1980’li yılların en sevilen erkek parfümlerine muhtemelen Aramis sahipti ve 2018 yılının şu günlerinde maskülen parfüm arayan erkeklerin yine başvuru merkezi gibi adeta Aramis’in haylaz kokuları.

Tuscany, klasik Aramis’ten sonra markanın en popüler ve en sevilen erkek parfümü olarak düşünülebilir. Tuscany’i uzun yıllar önce kullanmış ve pek bir şey anlayamamıştım. İlerleyen yıllarda hep aklımın bir köşesindeydi Tuscany. 2018 yılının ılık bahar günlerinde kullandığım Tuscany bende ilginç hisler uyandırdı. O zaman geçelim detaylara.

Tuscany’nin başlangıcı eski-tozlu turunçgillerle gerçekleşiyor. Limon ve bergamot’un öne çıktığı nostaljik başlangıcı yüksek kaliteli ve hüzünlü. Açılışı nefis Tuscany’nin. Orta kısımda turunçgillere eklenen aromatik otlar ve lavanta onu Akdeniz tarzı parfümlere yaklaştırıyor. Orta bölümdeki kuru baharatların arasında karanfil ve kimyon var muhtemelen. Sonlarda eski dost meşe yosunu güzel bir sürpriz yapıyor bize. Her ne kadar kapanışta çok zayıflasa da güzel bir deri son noktayı kokuyor.

İlk önce Tuscany’nin 1984 yılında çıktığını unutmayalım. Bu haliyle tam da kendi döneminin koku karakterini yansıtıyor. Tuscany, aromatik turunçgilli klasik bir şipre diyebilirim. Bu tarz kokuları seven birisi olarak tabii ki kokusunu daha ilk saniyelerde beğendim ama bazı problemleri de fark ettim.

Açıkçası daha ağır ve sert bir koku formu beklerken yumuşak ve neredeyse ferah sayılabilecek aromatik baharatlı kokuyla karşılaştım. Deri parfümde var ama asla ayakkabı boyası gibi iğreti davranmıyor ve gayet yumuşak şekilde geri planda kalmaya razı oluyor.

Tuscany, 1980’li yılların zengin harmanlı parfümlerinden birisi. Döneminin özelliklerini taşıması bakımından insanı alıp, 30 hatta 40 yıl önceki döneme taşıyor. Bu tipik erkeksi şipre, günümüzün modern parfümlerine hiç benzemeyen yapısıyla ayrı bir galaksiden kopup gelmiş gibi. Tatlılık az, şekerli hissiyat yok, baharatlar abartılı verilmemiş ve turunçgiller kremsi değil. Onun daha ilk saniyelerde herkese uymayacak bir parfüm olduğunu anlıyorsunuz.

İyi de kim kullanabilir Tuscany’i. Her ne kadar parfümleri böyle kategorize etmek pek doğru olmasa da yaşı otuz beşin üzerindeki olgun erkeklere, spor giyimden ziyade klasik kıyafetlere, AVM gezmelerindense ciddi ortamlara veya hafta sonu kaçamaklarına uyacak gibi. Tuscany, gayet erkeksi davranıyor ve yeni nesil androjen şeker bombası erkek parfümlerine hiç yüz vermiyor. İyi ki öyle yapıyor.

Sık sık otuz beş hatta kırk yaş üzeri erkeklerin kullanacak parfüm bulamadıklarına şahit oluyorum ve eski klasikler dışında da fazla seçenek bulunamıyor ne yazık ki. Diyabetik modern erkek parfümleri çoğu üst yaş grubu erkek için çocukça geliyor ki onları suçlayamam. İşte Tuscany tam da bu ihtiyaca cevap verebilecek bir arkadaş. Etrafa erkeksi mesajlar gönderen Tuscany, gayet ciddi tavırlı. Olgun ve yüksek kaliteli kokusu beyefendileri bekliyor.

Tuscany’nin kafama takılan bazı tarafları oldu kullanım döneminde. Başlangıcını çok sevdiğim Tuscany’nin orta bölümü muhtemelen geçirdiği reformülasyonlar sonrası çok rafine ve gerçekçi değil. Üst ve alt notaları gayet güzelken orta kısmını yeterli bulamadım. Ayrıca performansı oldukça zayıf ne yazık ki. Kalıcılığı idare eder ama fark edilirliği az. Etrafa yayılım konusunda çekingen davranıyor. Onu daha çok ten üzerindeki bir konfor kokusu olarak düşünebiliriz. Kıyafet üzerinde vasat ve ekşi bir turunçgil kokusuna dönüşen Tuscany, ten üzerinde daha derin, daha sofistike ve daha güzel kokuyor.

Tuscany EDT formunda. Kullanım dönemi olarak ilkbahar-sonbahar daha uygun olacaktır.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

14 Haziran 2016 Salı

Alfred Dunhill – Icon (2015)

Tarihi yüz yirmi yılı bulan Alfred Dunhill’in, İngiliz asaletini ve şıklığını temsil ettiği söylenebilir. Son yıllarda yenileşme çabalarındaki Alfred Dunhill markası, tasarımcı John Ray ile başarılı işlere imza atmış gibi görünüyor. Her ne kadar John Ray’in Dunhill markasıyla kısa süre önce yolları ayrılsa da, bizim açımızdan ilgi çekici bir eser kaldı geride: Icon isimli parfüm.

Yüzyılı aşkın tarihine rağmen parfümlere pek yatırım yapmayan Dunhill’in, kayıtlarda yirmi civarında parfümü görünüyor. Hiçbir zaman ses getirecek parfümlere imza atamamış Dunhill, 2015 yılında yöneticileri John Ray’in de desteğiyle Icon isimli parfümü piyasaya sürdü. Kısa süre sonra da Icon Absolute ve Icon Elite isimli iki yeni devam parfümü koleksiyona eklendi.

Birçok yurtdışı parfüm platformunda övgülere mahzar olan Icon’u ne yalan söyleyeyim çok merak etmiyordum. Kimi yorumcuların “2015 yılının en iyi parfümü” ilan ettikleri Icon, böylece ilgimi çekmeye başladı. Bakalım bahsedildiği kadar başarılı mı Icon.

Ne kendi sitelerinde ne de başka yerde bilgi yok Icon ile ilgili. Parfümü piyasaya süren Inter Parfums’un 1-2 satırlık tanıtımı dışında bilgiye rastlayamadım. Parfümün açılışı yeşil ferahlıkla gerçekleşiyor. Canlı ve dinamik bergamot ilk saniyelerde sazı eline alıyor. Ferah bergamota yine ferah aromatik otlar eşlik ediyor. Ve kısa süreliğine de olsa burnunuzu yalayıp geçen ardıç. Başlangıcı yeşil, ferah ve başarılı. Orta kısımda yeşil yapı devam etmeye çalışıyor. Bu sefer karşımıza lavanta çıkıyor. Lavantaya buruk aromatik otlar (fesleğenden şüpheleniyorum) eşlik ediyor. Ve tabii ki ferah kakule. Sürpriz orta bölümde geliyor. İris, dikkatli burunlardan kaçacak gibi değil. Orta kısmı iris çiçeğine rağmen kendime yakın bulduğumu söyleyemem. Son bölümde lavanta etkisini kaybederken, yapay-parlak sedir ağacı ortaya çıkıveriyor ve kapanışı yapıyor.

afis icon yen

Icon, başlangıçta ferah iken, orta kısımdan itibaren serin sonbahar kokusuna dönüşüveriyor. Buruk verilen lavanta, önemli yer tutuyor parfümün genelinde. Ayrıca kokunun yeşil karakteri çok değişim geçirmiyor. Turunçgiller, başlangıçla sınırlı. Üst notalardaki dinamizm, orta kısımla birlikte epey törpüleniyor. Orta bölüm, parfümü erkeksi eski tarz lavantalı fujerlerin tarafına kaydırıyor. Çoğu kişinin Icon için erkeksi tanımlaması doğru. Ama sert ve hayvansı erkeksilik beklemeyin.

Madem dedikodu moduna geçtik, o zaman aklıma takılan durumu anlatayım. Bazı yorumcuların Icon’u, Terre d’Hermes ve Declaration’a benzetmelerini pek anlayamadım. Terre d’Hermes ile Icon’un koku karakterleri tamamen farklı. İki parfümün sonlarındaki sedir ağacı dışında benzer yeri neredeyse yok. Declaration’da ise lavanta yok ki Icon’a benzesin. Acaba iki parfümdeki baharatları mı benzetiyorlar. Oysa birisinde kimyon varken diğerinde kakule baskın. Neyse herkesin koku algısı farklı deyip, geçeyim bu mevzuyu.

Sonuç olarak Icon, yapı itibariyle bana hitap etmiyor. Başlangıcı dışında benimseyebildiğimi söyleyemem. Orta kısımdaki iris çiçeği sürprizi dışında da şaşırtıcı tarafı yok. Evet, harmanda zenginlik var ama orta bölümden itibaren biraz karmaşa da var. “Her şeyden biraz koyalım da koku zengin olsun” düşüncesinin, parfümü bazen tuhaf bir çorbaya çevirebileceğini Icon’da kendi adıma görmüş oldum. İlginç olan ise onu hiç bir parfüme benzetemedim. Evet, kendine özgü ama vasat kalitesini ne yapacağız?

icon yan

Denemeden almanın riskli olabileceği modern erkeksi bir deneme olan Icon, Eau de Parfum (EDP) formunda. Fakat çok umutlanmayın çünkü hem kalıcılığı hem de fark edilirliği vasatı aşamıyor. Kokusunun tasarımını ünlü burunlardan Carlos Benaim yapmış. Serin ilkbahar-sonbahar mevsimlerinde kullanmak uygun olabilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/5

30 Mart 2016 Çarşamba

Tom Ford Extreme (2007)

Her ne kadar limitli üretim olarak tanıtımı yapılsa da, Tom Ford Extreme’in satışının devam ettiğini görüyoruz. Bu durumun oluşmasında Tom Ford Extreme’in beklenenden fazla ilgi görmesi büyük rol oynamış olabilir. Tom Ford’un Signature serisinin fazla ses getiremeyen üyesi Tom Ford For Men’in devam parfümü olarak düşünülebilir Tom Ford Extreme. Gördüğüm kadarıyla Extreme, Signature serisinin yıldızı Black Orchid’in başarısının yanından bile geçemiyor. Ha bu arada kimi kullanıcıların Tom Ford Extreme’i, Black Orchid’in erkek haline benzetmelerini de not alalım. İlerleyen paragraflarda bu konuya da değineyim.

2007 çıkışlı Tom Ford Extreme’in tanıtımında yok yok. Zevkine düşkün fesleğenden kişnişe, papatyadan kakuleye, tarçın kabuğundan İran limonuna, siyah erikten Parma menekşesine, İtalyan siyah incirinden Haiti vetiverine, rom içkisinden karamele, fir balsamından siyah yer mantarına kadar geniş bir çerçeve çizilmiş. Tütsü, paçuli, amber ve deriyi de eklesem abartmış olur muyum? Bu kadar birbirine benzemez notadan nasıl anlamlı parfüm ortaya çıkacağını epeydir merak ediyordum.

Tom Ford Extreme’in başlangıcı yeşil-eski-tozlu aromatik otlarla gerçekleşiyor. Büyük ihtimalle burnumu tırmalayan nota fesleğen. Acaba bahsettikleri papatya da var mı başlangıçta bilemedim. Zaten üst notaları bana çok uzak. Orta kısma doğru bu tuhaf başlangıcın yerini başka notaların almasını diliyorum. Orta bölümde tozlu aromatik otların hakimiyeti kırılıyor ve parfüm tatlanıyor bir parça. Algılayabildiklerim menekşe, baharatlar (kişniş), plastiğimsi deri ve içkiye yatırılmış tütün. Başlangıçtaki erkeksi ve olgun vurgu, orta notalarda da devam ediyor. Sanırım parfümün en sevdiğim yeri sonları oluyor. Kapanışta gayet başarılı tütsü, işi toparlamaya çalışsa da, benim için artık çok geç.

Bu da neyin nesi böyle? Tom Ford Extreme’in irkiltici ve gıcık, yeşil kokan başlangıcını hiç sevmediğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Orta kısımdaki zengin ama karman çorman yapıya ne diyeceğimi bilemediğimi söyleyebilirim. Son kısımda, söylediklerine göre özel bir tür Japon tütsüsünü sevdiğimi söyleyebilirim.

tomford afis

Gerçekten de bu nedir böyle? Odunsu desem değil, oryantal desem değil, fujer desem tam değil (andıran kısımlar mevcut), şipre hiç değil. Ne yapılmaya çalışılmış pek anlayamadım. Bir kere kesinlikle üst yaş guruplarına hitap ediyor. Rahatlıkla kırk yaş ve üzerindeki erkeklere yakışacaktır. Fazlasıyla erkeksi, tatlılığın sınırlı verildiği, zaman zaman eski kafa tozlu fujerleri andıran, bol bol nota olan ama karmaşadan öteye gidemeyen, ne olacağına karar verememiş, lüks erkek kokusu havası var Tom Ford Extreme’de. Evet ben kaliteliyim, cebimde BMW anahtarım var, evim de residance’ta ama Kitchenette mi House Cafe’de mi yoksa mahalledeki kebapçıda mı yemek yiyeceği konusunda kafası karışık bir arkadaş gibi.

Beni fazlasıyla iten başlangıcı ve sevmeye çalıştığım orta kısmı, evrene “alfa erkek” sinyalleri verse de benim için daha çok garip ve zorlayıcı. Orta bölümdeki içkimsi tütün sevdiğim gibi değil. Pek kimse bahsetmemiş ama orta bölümde bence menekşe önemli rol oynuyor. Karanlık ve koyu baharatların etkisi orta notalardan itibaren görülüyor. Çoğu kişinin bahsettiği  meyveler ise bence baskın değil. Deri de geri planda durdu tenimde. Neyse ki kıyafet üzerinde bir parça daha tahammül edilir hale geldi. Kumaşta yosunsu hissiyat verdiğini bile söyleyebilirim.

Sonuç olarak büyük merakla kullanmaya başladığım, daha ilk seferinde yıldızımın barışmayacağını çabucak anladığım, karşı cinsin seveceğini sanmadığım, sevmesi ve kullanması zor, oldukça farklı karakteri olan, zengin, baskın, piyasa kokularıyla uzaktan yakından ilgisi bulunmayan bir eser. Kesinlikle denemeden almayın yoksa pişman olabilirsiniz. Herkese ve her yere uyacak yapısı yok.

Bu arada kısaca Black Orchid benzerliğine değineyim. Ya ben farklı bir parfüm kullanıyorum ya da Tom Ford Extreme’i, Black Orchid’e benzeten arkadaşlar fazlasıyla alkol almışlar! Ben aralarında pek benzerlik görmedim. Tarz olarak oldukça farklılar.

EDT konsantrasyonuna sahip. Kalıcılığı idare eder. Fark edilirliği başlarda yüksek. Kısa süre sonra tene yaklaşıyor. Koyu ve karanlık yapısı sebebiyle soğuk kış mevsiminde kullanmak en iyisi.

Tom-Ford-Extreme ikili

Parfümün tasarımcısı Pierre Negrin. Luca Turin’in kitabında, Tom Ford Extreme, kasımpatı fujer olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden üç puan verilmiş. Chandler Burr ise bu parfümün hiç bir zaman favorisi olmayacağını belirtmiş. Fakat içeriğinde kaliteli materyaller kullanıldığından bahsetmiş. Ayrıca ilginç bir vizyon sunduğunu söylemiş Tom Ford Extreme’in: münzevi, güçlü, tehlikeli ve çok karanlık.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/5

8 Mart 2016 Salı

Hermes – Equipage (1970)

Her parfüm için uzun uzun giriş yazısı yazmalı mıyım diye düşünüyorum. Kimi zaman canım pek bir şey karalamak istemezken, bazen de bir bakıyorum paragraflar birbirini kovalıyor. Kimi parfümler uzun yazıları hak ederken, bazılarını kısa kesmek gerekiyor.

Söz konusu klasikler olunca, canım uzun uzun yazmak istiyor. Guerlain’in Chanel’in ve tabii ki Hermes’in eski klasikleri muhakkak önemliler. Parfümler dünyasının bir dönemini anlamak için çok tipik örnekler bu klasikler. 1970’li yılların koku karakteriyle, 1980’lerinki farklı olabiliyor. Ara ara tipik olmayan örnekler de çıkabiliyor doğal olarak. Fakat parfümler genellikle o yılların koku karakterini yansıtıyorlar.

Hermes’in bence erkek parfümü olması gereken uniseks klasiği Eau d’Hermes’ten sonraki en önemli klasiklerinden Equipage, uzun zamandır merak ettiklerim listesinin başlarındaydı. Daha önce hiç kullanmadığım Equipage’ı seveceğimi tahmin ediyordum. Açıkçası çok yanılmadım ama bazı eksik tarafları da burnuma çarpmadı değil.

Ünlü parfümör Guy Robert tarafından 1970’li yılların hemen başında tasarlanan Equipage, aromatik, baharatlı ve odunsu olarak tanıtılmış. Ayrıca kendi sitelerinde Hermes’in ilk erkek parfümü olarak vurgulanması önemli. Equipage’ın başlangıcı aromatik turunçgillerle gerçekleşiyor. Limon, tozlu turunçgiller, biraz bergamot ve aromatik otlarla üst notalar size merhaba diyor. Açılışı 70-80’ler tadında. Eski ve tozlu. Üst notaları güzel. Orta bölümde nostaljik turunçgillere tatlı olmayan dumansı baharatlar ve tütün ekleniyor. Aynı baharatlar gibi tütün de kuru ve dumansı. Kimilerinin pipo tütününe benzettikleri orta bölümde bir parça da paçuli olabilir. Orta kısmı da sevdim. Son bölümde yine radikal değişim var. Kapanışta eskilerden bir dost bizi karşılıyor: meşe yosunu. Azıcık da vetiver var. Odunsuluğun hafif esintileri de burnunuza geliyor.

hermes equipage yen

Çoğu kişi bana katılmasa da Equipage’ın başlangıcında tozlu limon olduğunu düşünüyorum. Üst notalar kesinlikle iki öğenin üstüne kurulmuş: turunçgiller ve aromatik Akdeniz otları. Otlardan adaçayı, fesleğen ve diğerleri aklınıza gelebilir. Acaba hafiften nane de var mı? Aromatik şiprelere benzeyen üst notalar yeterince rafine ama biraz sönük. Orta kısımda baharatlar olaya dahil oluyor. Tabii karanfil epey domine ediyor orta bölümü. Küçük hindistan cevizi de yüksek ihtimalle orta bölümde var. Bence buradaki sürpriz tütün. Fazlaca tatlı verilmeyen dumansı tütünle baharatların uyumu başarılı ve epey tanıdık. Sonlardaki meşe yosunu hoş bir sürpriz yapıyor ama çok rafine değil. Bilemiyorum daha iyi verilebilirdi sanki.

Equipage, kendi sitelerindeki tanımı tam anlamıyla karşılıyor: Aromatik, baharatlı ve odunsu. Başlangıcı aromatik, orta kısmı baharatlı ve sonları odunsu. Katmanlı, erkeksi, şık, nostaljik ve beyefendi tarzı var. Üst yaş guruplarını hedefleyen, eski dünyanın centilmen erkeklerine hitap eden, yarı resmi tarza sahip, hafifçe de züppe yapısı, onu günlük kullanım için bir parça zorlaştırıyor. Evet, o kesinlikle züppe parfümü olmalı. Aileden zengin burjuvazinin orta yaş ve üzeri erkeklerine yakışabilecek, Mercedes değil de Aston Martin kullanan ve popüler mekanlar yerine akşamlarını golf kulübünde geçirenlerin parfümü olarak yer ediyor zihnimde.

Sonuç olarak tarzını ve vermek istediği mesajı anlıyorum Equipage’ın. Bu tür parfümleri seven birisi olarak bazı ufak pürüzler fark ettim. Bir kere başlangıçtaki turunçgilleri harika bulamadım. Sonları da pek başarılı gelmedi bana. Ayrıca performansı oldukça düşük. Kalıcılığı epey sınırlı. Fark edilirliği zayıf. Muhtemelen geçirdiği reformülasyonların etkisiyle bazı değişimler yaşamış. Beklediğim tadı alamasam da, bu önemli klasiği denemenizi tavsiye ederim.

resmi equipage yen

EDT formunda Equipage. Serin ilkbahar-sonbahar dönemi bence kullanım için en uygun zaman dilimi. Luca Turin’in kitabında dumansı odunsu olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden dört puan verilmiş.

Koku Güzelliği:10/7

4 Şubat 2016 Perşembe

Versace Pour Homme Oud Noir (2013)

2012 yılında bir koleksiyoncunun, Umman sultanı Kabus için hazırlanan ve sadece yarım çay kaşığı kadar olan, yüzyıllık öd ağacından elde edilen yağa yedi bin dolar ödemesi çok şeyi anlatıyor. Yarım çay kaşığı öd ağacı yağı için yedi bin dolar!

Orta Doğu uygarlığının önemli koku sembollerinden öd ağacının, kötü kokuları maskelemekten öteye, kültürel, tıbbi ve dini alanlarda kullanıldığını biliyoruz. Bana abartılı gelen “Sultanların kullandığı en güçlü afrodizyak kokusu” söylencesi, mitolojik anlamda kulağa hoş geliyor olsa da, pek gerçekçi değil.

2013 yılında Orta Doğu pazarına yönelik hazırlandığı söylenen Versace Pour Homme Oud Noir, markanın 2008 çıkışlı Versace Pour Homme’unun devam parfümü olarak değerlendirilmiş. Gerçi Versace Pour Homme ferah, sucul ve yazlık bir kokuyken, Oud Noir, oldukça koyu, karanlık ve sıcak yapıya sahip. Versace Pour Homme ile Oud Noir’in şişelerinin, renkleri dışında aynı olması da devam parfümü iddiasını güçlendiriyor.

Parfümün başlangıcı ferah olmayan bergamot, koyu aromatik otlar ve paçulinin birleşimiyle gerçekleşiyor. Olgun ve derin bergamot daha önce hiç böyle karşıma çıkmamıştı. Aromatik otlarla uyumu harika bergamotun. Başlangıçtaki tozlu hissiyat yüksek ihtimalle paçuliden geliyor. Üst notaları nefis. Orta kısma geçildiğinde koyu hava devam ediyor. Bu kısımda parfüme ismini veren öd ağacı ortaya çıkıyor. Ona geri planda kuru ve tatlı olmayan deri eşlik ediyor. Başlangıcı kadar güzel olmasa da fena değil orta bölüm. Son kısımda yine değişim var. Alt notalarda odunsuluk bariz. Sedir ağacına benzettiğim ağaçsılık, rafine ve ilginç değil. Hatta yapaylık sınırında. Vasat kapanışı hayal kırıklığı yaşatıyor ne yazık ki.

Versace-pour-femme-oud yen

Versace Pour Homme Oud Noir, üst ve orta kısımda gayet mesafeli, karanlık ve koyu. Siyah şişesinin hakkını verircesine depresif. Sevmesi zaman isteyen esere benziyor. İlk kullanımlarda çözemediğim karakterini, zamanla anlamaya başladım. Bu anlamda 1-2 defa kullanmakla karar verilmemesi gerekiyor. Biraz şans tanıyın ona.

Kimi öd parfümlerinde rastladığımız gül, neyse ki Oud Noir’de yok. Buradaki öd kullanımı kuru deri, azıcık baharatlar ve aromatik otlarla desteklenmiş. Öd ağacının bu tür kullanımını daha sevilebilir buluyorum. Başlangıcı ve orta kısmı hakkında düşüncelerim gayet olumluyken, son bölümde işler pek istediğim gibi gitmiyor. Yine de ana akım markaların içinde kendisine rahatlıkla yer bulabilir.

Keşke başlangıcındaki gibi devam etseymiş Oud Noir. Tozlu paçulinin ve derin otsuların karışımı açık ara parfümün en sevdiğim kısmı oluyor. Aslına bakılırsa ismindeki oud, parfümün genelinde büyük yer tutmuyor. Öd notası, orta kısımda kendisini gösteriyor ve kapanışta yerini ağaçlara bırakıyor. Bu anlamda çok yoğun öd kullanımına sahip değil.

Sonuç olarak geneli değerlendirdiğimde harika olmasa da biraz Montale havası var kokusunda. Oud Noir’de, kimilerinin ilaç-hastane ikilisine benzettiği öd, bence o kadar rahatsız edici değil. Derinin öd ile uyumu orta kısımda parfüme farklı hava katıyor. Bence son kısmı dışında başarılı bir deneme Oud Noir.

Eau de Parfum (EDP) formunda. Kalıcılığı iyi ama fark edilirliği düşük. İlk patlamadan 15-20 dakika sonra tene oldukça yaklaşıyor kokusu. Kıyafette de sonuç değişmedi. Bu anlamda performansı biraz sorunlu. Tam bir kış kokusu. Yaş olaraksa yirmi beş ve üzerindeki arkadaşlara önerebilirim.

versace_oud_noir yen

Parfümün tasarımını Domitille Bertier yapmış. Bertier hanım daha önce Burberry, Cacharel, Lancome, Lanvin, Roberto Cavalli gibi bilinen markalara parfümler tasarlamış. Şişesinin Thierry de Baschmakoff tarafından tasarlandığı söyleniyor, umarım doğrudur.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6.5