Acqua di Parma – Mirto di
Panarea (2008)
2000 yılında Unesco'nun Dünya Kültür Mirası
listesine giren Aeolia Adaları, İtalya'nın Tiren denizindeki yedi adadan
oluşuyor. Lipari Adaları olarak da bilinen bu coğrafyanın, jeolojik olarak iki
milyon yılda oluştuğu tahmin ediliyor. Bu yedi güzel adanın oluşması muhtemelen
büyük bir volkanik patlama sonrası gerçekleşmiş. Zaten adaların zengin bitki
örtüsüne sahip olması, bu kanıyı güçlendiriyor.
Bu adaların en küçüklerinden birisi
Panarea. Özellikle son yıllarda oldukça ilgi çekici turizm destinasyonu olmuş
durumda. Kış mevsiminde yaşayanların sayısı sadece yüzlerle ifade edilse de yaz
mevsiminde dünya jet sosyetesinin uğrak yerlerinden birisi olduğu söyleniyor.
Hatta Capri ve Sardunya gibi İtalya'nın popüler turizm merkezlerine bile rakip
olmaya başlamış.
Bembeyaz duvarlı dar sokakları, tek katlı
klasik Akdeniz mimarisine sahip evleriyle Panarea, küçük bir balıkçı kasabası
aslında. Bu anlamda bana Yunanistan'ın Akdeniz'deki o nefis adalarını
hatırlatıyor. Enteresan şekilde Akdenize kıyısı olan bütün ülkelerde
(Yunanistan, İtalya, Fransa) bu mimari dikkatle korunurken, bırakın kıyıları
yerleşime açmayı, eski evlerinin pervazlarının hangi renge boyanacağına bile
özen gösterilirken, ülkemizdeyse plansız, kimliksiz, kaba bir köşe dönmece
aygıtı olarak kullanılıyor turizm ne yazık ki. Çirkin beton yığınları haline
dönmüş durumdaki Akdeniz sahillerimizle ne kadar övünsek azdır gerçekten de...
Ah be arkadaşlar. 2013 yılının Eylül ayında mı aklınıza geldi bu kıyıların
işgal altında olduğu ve doğal güzelliklerinin kaybolduğu. Kıyılardaki Sit
alanlarını ben mi imara açtım? Oraya kıyı kanununu çiğneyen beş yıldızlı
otellerin dikilmesine ben mi izin verdim? Turizm böyle mi gelişir? Elindeki
doğal güzellikleri koruyup, restore edemedikten sonra ne önemi kalıyor hepsi
birbirine benzer beton yığını otellerin. İşte önünüzde bir sürü örnek. O
beğenmediğiniz Yunanistan'ın Santorini, Mikanos, Simi adalarına bir bakın da
geleneksel mimari nasıl özenle korunuyor ve yaşatılıyor görün.
Evet konumuzdan uzaklaşmadan Panarea
adasında yetişen mersin ağacına geçebiliriz. Yüz civarında türü olduğu söylenen
mersin ağacının İtalyacası Mirto, İngilizcesiyse Myrtle. Özellikle Akdeniz
kıyılarında kendiliğinden yetişen, Mayıs-Haziran ayları arasında, beyaz renkli çiçekler
açan, yapraklarını dökmeyen bir ağaççıkmış.
Mersin ise meyveleri nohut büyüklüğünde, beyaz üzerine morumsu siyah lekeleri
olan bir yemiş türü.
İşte tam da bu noktada asıl ilgi alanımıza
geleyim. İtalyan niş parfüm evi Acqua di Parma, yine kendi ülkesinin iki güzel
nesnesini bir araya getirmiş parfümünde. Panarea adası ve mersin bitkisi.
"Panarea'nın Mersini" anlamına gelen ismi ne kadar da Akdenizli. Hiç
merak etmeyin çünkü Acqua di Parma, bu parfümünü Blu Mediterraneo serisine
layık görmüş. Kendi sitelerinde şöyle tanıtılmış Mirto di Panarea:
"Bu parfüm Panarea'nın saf ve aydınlık
doğasını, adada kendiliğinden yetişen sakız ağacı, sabır otu (agave) ve katır
tırnaklarının arasında ortaya çıkan mersin ile yansıtır. Akdenizin bu tipik
makisi, parlak yeşil yaprakları, küçük, zarif beyaz çiçekleri ve bunların mor
meyveleriyle, bu vahşi mitsel çalı, yoğun ve kuvvetli bir koku yayar. Huzur
verici, sakinleştirici, temizleyici özellikleri ve özündeki aktif içerikleri
sayesinde önemli ölçüde yenilenme gücü sağlamasıyla antik dönemlerden beri
bilinmektedir."
Fragrantica'da odunsu aromatik olarak
sınıflandırılmış. Üzerime ilk sıktığımda karşıma ferah turunçgiller, yeşil
sabunsu yapraklar çıkıyor. Biraz da buruk aromatik otlar. Muhtemelen fesleğen
baş rolde. Başlangıcı için fesleğenli yeşil turunçgiller diyebilirim. Doğal,
ferah ve güzel. Beğendim üst notalarını. İlerleyen dakikalarda kokusunda büyük
değişim olmuyor. Yeşil koku geri plana geçerken, turunçgillere tatlımsı
meyveler ekleniyor. Sanırım parfüme ismini veren mersin meyvesi. Aromatik otlar
hala etkili bu kısımda. Azıcık da çiçekler (gül, leylak veya yasemin). Parfümün
en sevdiğim yeri orta notalar oldu. Gayet başarılı buldum. Geçeyim sonlarına.
Ferah turunçgillerin biraz kalitesi düşüyor burada. Pek sevmediğim amber ve
standart odunsu notalar ekleniyor kapanışta. Bence parfümün en sıradan kısmı
alt notaları olmuş.
Mirto di Panarea, ferah, kaliteli, temiz, sabunsu,
hafiften yeşil kokuya sahip. Güzel turunçgiller her daim ön planda. Orta
kısımda ağırlık mersin meyvesine geçerken, sonlarda odunsu amber olarak tenden
ayrılıyor. Genel anlamda başarılı ve hoş. Orta kısımdan itibaren biraz tatlılık
kazanıyor kokusu. Çoğu kişinin sevebileceğini düşünüyorum bu parfümü. Herhangi
zorlama tarafı yok. Dikkat çeken uyumsuzluk yok. Sonları dışında gayet güzel olduğunu
söyleyebilirim.
Kullanılan turunçgillerin, aromatik Akdeniz
otlarıyla harmanlanması çok iyi fikir. Bu anlamda hakkını teslim etmek lazım.
Enteresan kokusu var. Daha önce benzerine rastladığımı hatırlamıyorum. Bir yaz
parfümü için yeterli kalitede. Fakat aklınızı başından alacak kadar da değil
tabiki. Yine de sıcak yaz günleri için güçlü alternatiflerden birisi olarak
düşünülebilir.
Sadece Get Lucky değil, bu şarkı da bana Akdeniz sahillerinin sonbaharını hatırlatıyor.
Bu parfüm bana Daft Punk'ın Pharrell
Williams ile beraber yaptığı şarkısı Get Lucky'i hatırlattı. Eylül ayının
sonları. Panarea adasında denizin kenarındaki küçük bir balıkçı barınağında
oturup, masmavi denizi seyrediyorsunuz. Masanızda naneli bir limonata.
Arkalardan bir yerden gelen Get Lucky şarkısı önce kulaklarınızı, daha sonra
beyninizin sesleri ayırt eden bölgesini mest ediyor. Adadan ayrılan son
tatilcilere bakınıyorsunuz. Yanınızda sırnaşık bir sokak kedisi. Sizinle
beraber iskeleye bakıyor. Adanın kalabalığının azalmasından o da memnun büyük
ihtimalle. Kış mevsiminde sadece üç yüz kişinin yaşadığı bu dünya güzeli adada,
bir sonraki yaz mevsimine kadar hayat kendi halinde devam edecek. Sırtınızı
verdiğiniz tepeden esen hafif bir rüzgar, mis gibi çiçek kokularını burnunuza
taşıyor. Bu bir şölen olmalı... Güzel kokuların şöleni. Hayatın şöleni.
Yaşamanın güzelliğinin şöleni. Hedonist bir şölen…
Blu Mediterraneo serisine ait parfümlerin
önemli avantajlarından birisi de çok uygun fiyatlara ülkemizde satılmaları. Bu
denediğim ikinci Blu Mediterraneo parfümü. Masmavi şişelerine bakıp yine deniz
veya su merkezli bir koku beklerken, pek de öyle olmadığını fark ettim. Mirto
di Panarea, akuatik izler taşımıyor. Onun yerine meyveli-odunsu turunçgiller
ağırlıklı yapısıyla öne çıkıyor.
Parfümümüz diğer kardeşleri gibi uniseks
olarak satılıyor. Zaman zaman biraz kadınsı yanları olsa da başarılı şekilde
denge kurulmuş. Bence hem erkekler hem de kadınlar kullanabilir.
Not: Bu parfümü bana ulaştıran
www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.
Artıları:
+ Başlangıcı güzel.
+ Orta kısmı nefis.
+ Genel olarak temiz kokan, kaliteli bir
arkadaş.
+ Deneyen çoğu kişinin beğeneceğini
düşünüyorum.
Eksileri:
- Sonlarını sevemedim.
- Fark edilirliği düşük.
Koku Güzelliği: 10/7.5