hindistan cevizi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hindistan cevizi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Mayıs 2022 Pazartesi

Issey Miyake – Fusion d’Issey (2020)

Başarılı Japon markası Issey Miyake’nin ünlü erkek parfümü L’Eau d’Issey Pour Homme’den sonra büyük ses getiren eserler tasarlayamadığını söyleyebiliriz. L’Eau d’Issey Pour Homme’nin büyük başarısının ardından birçok aynı isimli devam kokusu çıkarmakla yetindiler. 2020 yılında yine benzer şişe ve isimle Fusion d’Issey raflara çıktı.

Issey Miyake parfümlerini sevenleri heyecanlandıran erkek kokusu Fusion d’Issey, markanın internet sitesinde anlayamadığım şekilde yanardağla bağdaştırılmış. Bir yanardağın gücünü, enerjisini ve canlılığını Fusion d’Issey’e verdiklerini iddia etmişler ki kokunun bütünüyle bu bağdaştırmayı pek yerine oturtamadım.

Parfümün ilk saniyelerinde limonu andıran turunçgiller ve bir parça aromatik otlar karşımıza çıkıyor. Açıklanan notalarında biberiye var ki otsuluğun sebebi bu muhtemelen. Orta kısımda kremsi hindistan cevizi teması öne çıkıyor. Tatlılık tabii ki mevcut ama çok baymıyor. Sonlarda modern parfümlerin değişmez içeriklerinden dinamik ama yapay hissettiren ambroksanı görüyoruz. Ambroksana bir parça paçuli ve sandal ağacı eşlik ediyor.

Fusion d’Issey, basit, ferah, saldırgan olmayan hoş, modern parfüm denebilir. Sanatsal ya da çok ilginç olmasa da kremsi hindistan cevizi temasını sevenlerin ilgisini çekecektir. Sonlarını pek sevemesem de ortalama kokusunun sıcak günlerde rahatsız etmeyeceğini düşünebiliriz.

Aromatik meyvemsi yapısı çok erkeksi hissettirmiyor. Kadınların da kullanabileceğini sanıyorum. Kimi zaman yapay sucul parfümleri andırması can sıkıcı olabiliyor. Kimi kullanıcıların duş jeli kokusuna benzetmelerini anlayabiliyorum.

Eau de Toilette formunda. Kalıcılığı yeterli, etrafa yayılımı güçlü sayılmaz. Günlük ve rahat yaz kıyafetlerine uyabilecek yapısıyla plaj parfümü olarak düşünülebilir. Kokusunu sektörün tanınmış isimlerinden Nathalie Lorson tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6.5

3 Mayıs 2022 Salı

Estee Lauder - Sensuous Nude (2011)

Estee Lauder’in 2008 yılı çıkışlı kadın parfümü Sensuous büyük çıkış yakalayamasa da kısa süre içinde aynı isimli devam kokuları geldi. Sensuous’un en bilinen devam parfümü Sensuous Nude olarak göze çarpıyor. 2011 yılında çıkan Sensuous Nude, en az Sensuous kadar ilgi gördü.

Parfümün tanıtımı şu cümlelerle yapılmış: “Kendinden emin ve zarif. Duygusallığın yeni ve modern tanımı. Bir kadının en sıcak ve feminen yönlerini ortaya çıkarmak için ferahlatıcı çiçeklerle sarılı odunsular ve amberin bal ile buluşmasından ilham aldı. Kendine olan güvenin göstergesi.

Sensuous Nude’un ilk saniyeleri modern, ferah ve tatlı turunçgillerle gerçekleşiyor. Şekerli mandalinayı andıran açılıştan sonra kremsi beyaz çiçeklerin varlığını arttırdığını görüyoruz. Pudralı sayılabilecek beyaz çiçeklerden yasemin öne çıkıyor. Sabunlu yasemine bir parça hindistan cevizi eşlik ediyor. Balı andıran tatlılık orta kısımda oldukça hissediliyor. Sonlarda sandal ağacı, vanilya ve miskle kapanış yapılıyor.

Sensuous Nude, kremsi beyaz çiçeklerin hakimiyetindeki bir arkadaşa benziyor. Sabunlu hatta pudralı yapısı tabii ki kadınsılığı artırıyor. Vanilyamsı hindistan cevizi parfüme hoş bir hava veriyor. Kalite anlamında fena iş çıkarmıyor. Lezzetli sayılabilecek kokusu pozitif mesajlar veriyor. Eğer kremsi, vanilyamsı, çiçeksi hindistan cevizi kokusu arıyorsanız, hoş bir örnekle karşı karşıyasınız.

Onun sanatsal sayılamayacak düz kokusu dünyayı değiştirmeyecektir fakat güzel, temiz ve çoğu kişinin sevebileceği yapısıyla günlük kullanıma rahatlıkla uyacaktır.

İlkbahar-yaz döneminde kullanmanın iyi fikir olduğunu düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/6.5

14 Mayıs 2020 Perşembe

Jean Paul Gaultier – Le Beau (2019)

“Bir sabah, Jean Paul Gaultier, fabrikasının içine doğru yürüdü. Fabrikası geniş, canlı ve mutluydu. Gaultier, kadına baktı ve sonra erkeğe baktı. Ve dedi ki, “kadınlar ve erkekler birlikte vakit geçirmeli, böylesi daha iyi olur”. Birinci günde bahçeyi yarattı. Bahçe büyülü ve büyüleyiciydi. İkinci gün La Belle ve Le Beau’yu yarattı. Bu iki parfüm Jean Paul Gaultier’in klasikleşmiş eserlerinden Le Male ve Classic’ten doğdular. La Belle ve Le Beau, dünyadaki ilk günlerinde çıplaktılar. Üçüncü günde en hoş, ilahi ve nefis günahları yarattı. Dördüncü günde dinlendi. Onun bahçesinde partiler yapılırdı. Herkes, kendilerini ve birbirlerini keşfetmek havasındaydı. Ve kokusu neredeyse ilahiydi!”

Jean Paul Gaultier’in garip internet sitesinde Le Beau isimli erkek parfümünün tanıtımında yukarıdaki cümlelere rastlıyoruz. Gaultier’in efsaneleşmiş erkek parfümü Le Male’nin devam kokularından olan Le Beau, resmi tanıtımında bahçe temasını öne çıkartmış. Tabii buradaki bahçe sıradan bir mekan değil. Tanıtım cümlelerinden anladığım kadarıyla cennet bahçelerine ve Tanrı’nın dünyayı yaratma sürecine esprili olarak gönderme yapmışlar. Le Beau’nun tanıtımında üç tema öne çıkarılmış: Bergamot, hindistan cevizi ağacı ve tonka fasulyesi. Ayrıca odunsu aromatik olarak sınıflandırmışlar.

Le Beau’nun açılışı ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Hoş, modern ve nanemsi turunçgiller bergamot-portakal ikilisine benziyor. Yaz parfümü ferahlığında ve basitliğindeki başlangıcını beğendim. İlerleyen saatlerde nanemsi turunçgillerin hakimiyeti devam ediyor. Orta kısımda turunçgillere hindistan cevizi ekleniyor. Buradaki hindistan cevizi fazlaca baskın, yağlı veya ağır değil. Turunçgillerin gerisinde kalmaya çalışan hindistan cevizi güzel verilmiş. Sonlarda ana yapı değişmiyor. Naneli turunçgiller ve hindistan cevizi son bölümde de etkili. Bir parça tonka fasulyesinin katılımıyla gerçekleşen alt notalar oldukça zayıf denebilir.

Le Beau, anlaşılacağı üzere tam ferah yaz parfümü. Gaultier’in şöhretli erkek kokusu Le Male’nin devamı olduğuna bakmayın çünkü çok benzer tarafı yok. Le Beau, naneli tropikal kokteylleri andırıyor. Uzak Doğu Asya ülkelerinde, okyanusun ortasında bulunan ve bembeyaz kumsalları olan, sahillerde hindistan cevizi ağacının altında uyuklanılan, tropik cennet gibi adalardan birisindeymiş gibi hissettiriyor. Nane, sıcak yaz günlerinde serinletici etki yapıyor. Biliyoruz ki birçok yaz kokteylinde nane kullanılıyor. Le Beau’daki lezzetli bergamot ve hoş hindistan cevizi aroması da sizi Mauritius adasındaki bir otelin havuz başında içilen rengarenk kokteyllere götürebilir.

Le Beau, birçok yaz parfümü gibi basit, derinlikten yoksun, turunçgilli, zayıf, yapaylık sınırında, uzun süreli kullanımda sıkılabileceğiniz ve performans sorunu yaşayan bir arkadaş. Aynı zamanda sevmesi ve kullanması kolay, sizi koklayan çoğu kişinin beğeneceği ve övgüler alabileceğiniz, burnu ve algıları zorlamayan, leziz, deniz kenarını hatırlatan, tatil hayalleri kurduran, ağır ve bıktırıcı kış parfümlerinden kurtulmanın sevincini yaşatan bir arkadaş. Bardağın hangi tarafına bakacağınıza en iyisi siz karar verin.

Le Beau’nun beni en çok heyecanlandıran tarafı orta kısımda bulunduğu söylenen hindistan cevizi temasıydı. Gaultier’in internet sitesinde hindistan cevizi değil de hindistan cevizi ağacından bahsedilmesi biraz tuhaf. Hindistan cevizli harika parfümler arayan birisi olarak merakla kullandım Le Beau’yu. Aşırı dozda hindistan ceviziyle karşılaşmadım. Geri planda hissediliyor hindistan cevizi ama bence büyük resim nanemsi turunçgil formuna yakın.

EDT olan Le Beau’nun kalıcılığı eh işte, etrafa yayılımı güçlü değil. Biraz Guerlain Homme’nin EDT versiyonunu hatırlattı bana Le Beau. Ayrıca Virgin Island Water’ın vasat benzeri olarak da düşünülebilir. Günlük kullanıma rahatlıkla uyum sağlayacaktır. Kokusunu Quentin Bisch tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6.5

5 Eylül 2019 Perşembe

Guerlain – Terracota Le Parfum (2004)

Guerlain’ın 1984 yılında piyasaya sürdüğü ve kadınların çok sevdiği ünlü pudrası Terracota’nın üretilişinin otuzuncu yılı vesilesiyle Terracota Le Parfum dünyaya geldi. Parfümün tasarımcısı Thierry Wasser Terracota Le Parfum’ü “bir şişe içerisindeki güneşin cazibesi” olarak tanıtmış. Guerlain’ın tasarım yöneticisi Olivier Echaudemaison ise Terracota pudrasının bir kadının en iyi arkadaşı olduğunu söylemiş.

Çiçeksi olarak sınıflandırılan Terracota Le Parfum’un açılışı kadınsı ve kuru çiçeklerle gerçekleşiyor. Çiçeklere bir parça da bergamot ekleniyor. Üst notaları yüksek kaliteli fakat benim için biraz fazla çiçeksi ve kuru. Orta kısımda çiçeksi koku ağırlığını arttırıyor. Açıklanan notalarında yasemin, ylang ylang ve tiare çiçeği bulunuyor. Ylang ylangın daha baskın olduğunu düşünüyorum. Kimi zaman hanımeliye benzeyen çiçeksilik de algılıyorum. Her ne kadar resmi notalarında hanımeli olmasa da bu algıyı muhtemelen ylang ylang ve yaseminin karışımı veriyor. Orta bölümde çiçeklerin yanında kremsi hindistan cevizi de bulunuyor. Orta kısımda kremsi hindistan cevizi sayesinde biraz daha yumuşak bir koku formu var. Son bölümde büyük değişim olmuyor. Aynı kremsi çiçekler alt notaları oluşturuyor denebilir.

Terracota hakkında oldukça fazla yorum okumuştum ve hayalimde güneş kremlerini andıran hindistan cevizi parfümü vardı. Kullanım döneminde kremsi hindistan cevizinin oldukça geri planda olduğunu, kuru çiçeklerin (ylang ylang, yasemin ve hanımeli) çok daha baskın olduğunu fark ettim. Tabii bu durum hayal kırıklığı yaşamama sebep oldu.

Terracota, yüksek kaliteli ve Guerlain geleneğini temsil ediyor. Güneş altında kurumuş kır çiçeklerinin verdiği hissi zihninize yansıtıyor. Yapaylığın rastlanmadığı ve çiçeklerin gerçekçi verildiği Terracota’da kadınsı tarafın oldukça baskın verildiğini bilmenizde fayda var. Bu haliyle fazlasıyla çiçeksi ve beklediğim güneş kremi kokusunu ne yazık ki yeterince vermiyor. Tabii bir kadın için iyi haber olarak görülebilir fakat benim erkek tenime pek uymadı Terracota.

Sabunsu ve temiz kokan parfümün düz çizgide ilerlediğini ve neredeyse hiç değişmediğini iddia edebiliriz. Derinliğe sahip olmayan Terrecota’nın çok ilgimi çektiğini ya da bir şişesinin alınmasının gerektiğini düşünmüyorum. Yine de farklı internet platformlarından onunla ilgili övgü dolu yazılar okuyabilirsiniz. Kesinlikle kötü bir parfüm değil. Eğer sabunsu kuru çiçek kokularını seviyorsanız denemenizde fayda var.

Terracota’nın EDT olduğunu biliyoruz. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı başlarda yüksek, sonrasında tene yakın duruyor. Ilık ilkbahar-yaz aylarında kullanmak iyi sonuç verebilir.

Koku Güzelliği:10/6

13 Temmuz 2017 Perşembe

Heeley – Coccobello (2013)

“Cennet gibi tropikal bir ada… Güneşin parıldadığı sahil kenarında, sabahları yeşil palmiye yapraklarının üzerinde duran çiğ taneleri… Saydam, sessiz denizin ritmiyle gidip gelen Tahiti Gardenyasının havada uçuşan kokusu… Bronzlaşmış bir bedenin, harika bembeyaz kumların üzerine uzanması ve vücudunu hindistan cevizi kokusuyla bezemesi…” Kimin hayali değildir ki böyle bir yerde ömrünün sonuna kadar yaşamak.

Özellikle son yıllarda tropikal adaların dünya turizminde önemli yer tutması, bu tür sahneleri zihnimize yerleştiriyor. Masmavi ve tertemiz bir deniz, beyaz kumlar ve sahilden denize doğru uzanan hindistan cevizi ağaçları, tropikal adaların olmazsa olmazları. Bu cennet adalarda yaşamak ve oralara yerleşmek kolay değil kuşkusuz. Neyse ki parfümseverler olarak o adalara gidemesek de aynı hissiyatı yaşama imkanımız var.

Heeley’nin Coccobello’su bu ihtiyaca cevap vermek için tasarlanmış sanki. Hakkında bol bol övgü olan bu parfümü kullanmayı ne zamandır istiyordum. Ve artık tenimi süslüyor Coccobello. Parfümün açılışı sütsü, kremsi, vanilyalı hindistan cevizi yağıyla gerçekleşiyor. Leziz, yüksek kaliteli üst notalar harika. Orta bölümde hindistan cevizi yerini korusa da parfüm yeşil tarafa doğru kayıyor. Resmi olarak açıklanan notalarındaki palmiye yaprağı parfümün orta kısmında epey etkili oluyor. Orta notalar yeşil yaprağımsı hindistan cevizi gibi kokuyor. Başlangıcı kadar çarpıcı değil orta bölüm. Kapanışta sedir ağacı bu sefer hindistan cevizine eşlik ediyor. Son bölüm, en sıradan yeri.

Coccobello, zaten ismiyle kendini ifşa ediyor. Hindistan cevizini merkeze alan parfüm, yeşil ve odunsu yapıyla desteklenmiş. Başlangıçtaki müthiş sütsü, kremsi hindistan cevizi, kendinizden geçmenizi sağlayabilir. Deniz kenarında sürdüğümüz hindistan cevizli güneş kremlerine benzeyen başlangıcı adeta tropikal bir adaya ışınlıyor beni. Orta kısımdaysa yeşil yaprağımsı yapı hindistan ceviziyle uyumlu ama müthiş değil. Kapanışı eh işte denebilir.

Coccobello, modern, ferah, sakinleştirici. Tatlılığı dengeli verilmiş. Plajlarda güneşlenenlerin, sosyetik beachlerdeki akşam üstü partilerinin ve sıcak gündüz vakitlerinde kendisini dışarıya atanların yardımcısı olacaktır. Coccobello, sıcak yaz günlerinde, tatile gidemeyen, denizin o tuzlu kokusunu içine uzun uzun çekemeyen şanssız çoğunluğun derdine çare olabilir. Her ne kadar bizim ülkede tropikal adalar bulunmasa da deniz ve tatil özlemini bir parça da olsa giderecektir.

Sonuç olarak hoş bir parfüm. Aslına bakılırsa büyük umutlarla kullanmaya başladım. Beklediğim kadar iyi çıkmadı. İlk on dakikası dışında ortalama denebilir. Yeşil palmiye yaprağı kokusu kulağa hoş gelse de uygulamada iyi sonuç vermemiş. Keşke incir yaprağı benzeri bir tema seçilseymiş.

 

Coccobello’nun rakipleri kimler? Nişlerden Virgin Island Water, Philosykos, Montale – Intense Tiare. Hatta incir merkezli Fico di Amalfi, Premier Figuier. Coccobello, bu güçlü rakiplerinin koku güzelliği anlamında bir basamak gerisinde kalıyor ne yazık ki. Yüksek fiyatına istinaden, denemeden almanızı önermem.

Kokusunun tasarımını, markanın kurucusu ve sahibi James Heeley yapmış. EDP formunda. Kalıcılığı idare eder. Fark edilirliği düşük. Hem erkeklerin hem de kadınların rahatlıkla kullanabileceği gibi. Sıcak yaz günlerine yakışacaktır. Yaş sınırı olmaksızın kullanılabilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

3 Mayıs 2017 Çarşamba

Jean-Charles Brosseau – Ombre Platine (2011)

Paris’teki Moda Yüksekokulundan mezun olduktan sonra 1955 yılında kendi modaevini ve markasını yarattı Jean-Charles Brosseau. 1970 yılında Paris’in en prestijli lokasyonlarından birisine mağazasını açmıştı. Tarih 1981’i gösterdiğinde, Ombre Rose isimli ilk parfümünü piyasaya sürdü. Ombre Rose, markanın hala en önemli parfümü olarak gösteriliyor.

Her ne kadar Ombre Rose’u merak etsem de, bir süredir başka Jean-Charles Brosseau parfümü kullanıyorum. Markanın Ombre serisinin devamı olarak piyasaya sürülen kadın parfümü Ombre Platine’le tanışmış durumdayım. 2011 çıkışlı Ombre Platine için kendi sitelerinde “oryantal çiçeksi, meyveli, pudralı” tabiri kullanılmış.

Ombre Platine’nin açılışı tatlı ve modern meyvelerle gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında frenk üzümü ve elma var meyve namına. Orta kısımdaysa erik görülüyor. Bence üzümden ziyade şekerli erikle açılışı yapıyor. Tabii erik oldukça kadınsı verilmiş başlangıçta. Üst notaları kendime yakın bulamadım. Orta bölümde tatlılık bir parça azalıyor, meyveler hafiften geri çekiliyor. Orta notalarda kremsi vanilya ve hindistan cevizi algılıyorum. Açıklanan orta notalarında gül ve zambak var. Evet zambak var az da olsa ama gülden emin değilim. Orta bölüm, yine kadınsı, çiçeksi ve kremsi meyveli. Son bölüm parfümün en sevdiğim yeri. Kapanışta tatlılık azalıyor. Meyveler artık yok. Çiçeksilik arkalara bir yere saklanıyor. Alt notalara lezzetli ve sade vanilya ile sandal ağacı noktayı koyuyor.

Ombre Platine, kadın parfümü olarak piyasaya sürülmüş. Bence de son kısmı hariç büyük bölümde feminen yapı ön planda. Başlangıçtaki şekerli ve saldırgan meyveleri biraz Black Orchid’in açılışına benzettim. Tabii Black Orchid kadar karanlık değil. Orta bölümde karşılaştığım çiçeksilik, kremsi vanilya ve hindistan ceviziyle birleşmiş. Fena olmamış ama yine bana göre değil. Kapanış nispeten uniseks ve sevilesi.

Tabii Ombre Platine’i benim sevip sevmemem çok önemli değil çünkü kullanacak olan sizsiniz. Ferah olmayan bir meyveli-çiçeksi-kremsi vanilya parfümüne benziyor. Kadınsı öğelerin ağırlıkta olduğu genel yapı, benim için tahammül sınırının üzerindeydi. Modern ve günümüze yakın kokusu, ilk başlarda bıkkınlık verecek kadar şekerli. Yine de yapaylık hissedilmiyor ve genel olarak yüksek kaliteli denebilir. Verdiğiniz paranın karşılığında dolu dolu bir parfüme kavuşacağınızı söyleyebilirim.

Yine beyaz rengine benzetebileceğim bir parfümle karşı karşıyayım. Muhtemelen sütsü ve kremsi vanilya-hindistan cevizi ikilisi sayesinde Ombre Platine zihnimde beyaz renkli bir parfüm olarak kalacak. Her ne kadar başlangıcı epey iddialı ise de orta kısmın ortalarından itibaren anaç tarafını gösteriyor bence. Yoksa hayal gücüm fazlasıyla mı devrede bilemiyorum.

Kendi sitelerinde Ombre Platine’i tanımlamak için söyledikleri “çiçeksi, meyveli, pudralı” tabirleri tam anlamıyla parfümde gözlemlenebiliyor.

Eğer bu tür kadın parfümlerini seviyorsanız ve piyasadaki benzer örneklerden sıkıldıysanız Ombre Platine denenebilir. Her yerde satılmaması bu anlamda size özel bir parfüm hissi yaratabilir. Günlük kullanıma rahatlıkla uyabilecek yapısıysa onu daha da işlevsel hale getiriyor.

EDP formunda. Kalıcılığı iyi. Fark edilirliği yüksek değil. İlkbahar-sonbahar kullanımı için uygun gibi görünüyor. Kokusunun tasarımını Thomas Fontaine yapmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran Dinçer beye teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

23 Eylül 2016 Cuma

Nishane – Fan Your Flames (2016)

Size güzel haberlerim var çaresiz koku bağımlısı dostlarım. Mert Güzel ve Murat Katran’ın kurdukları Nishane, koleksiyonu büyütmeye devam ediyor. Türkiye merkezli ilk niş parfümevi olan Nishane, 2012 yılında çıktığı niş parfüm serüvenine, 2016 yılında iki yeni eser ekledi. Hundred Silent Ways ve Fan Your Flames, isimlerinin ilhamını Mevlana’nın şiirlerinden almışlar.

“Set your life on fire. Seek those who fan your flames.” İşte bugünkü konuğum Fan Your Flames parfümünün ilhamını aldığı Mevlana’nın dizeleri. İlk defa Nishane parfümü deniyorum. Fan Your Flames’in açıklanan notalarını gördüğümde tam bana göre olduğunu düşündüm. Hindistan cevizi, rom içkisi, tütün, tonka ve günün sürprizi meşe yosunu. Açıklanan altı notadan beşi genel olarak sevdiğim notalar. Bir de ek olarak sedir ağacı var ki, kullanım tarzına göre değişiyor sevip sevmeme durumum.

Fan Your Flames’in açılışı keskin ve yoğun dumansı içki temasıyla gerçekleşiyor. Başlangıçta tütsü ve derinin olmasından şüpheleniyorum. Üst notalarındaki rom, parfümün başlangıcını domine ediyor. Hindistan cevizi ise epey geri planda. Güçlü açılışını sevdim. Orta kısımda sıcak içki temasına tütün ekleniyor. Islak tütünden ziyade dumansı kuru tütünden bahsedilebilir. Azıcık baharatlar da var sanki. Başlangıcı kadar çarpıcı değilse de fena değil orta bölüm. Kapanışta içki temasından ziyade odunsuluk etkili. Parlak, kadifemsi, yapaylık sınırındaki sedir ağacı kapanışta kendisini hissettiriyor. Meşe yosununa ise rastlayamadım alt notalarda. Bence parfümün zayıf karnı son kısım.

Yüksek kaliteli, sıcak içki notasıyla çarpıcı şekilde açılan Fan Your Flames, yine sıcak tütünle devam ediyor yoluna. Kimilerinin nargileye benzettiği tütün, bence o etkiyi vermiyor. Burada daha çok modern ve kuru tütün kullanımı var. Benim gibi tütün kokusu sevenleri memnun edecektir. İçki ile tütün notaları zaten genelde uyumlu oluyor. Fan Your Flames’de bu anlamda doğru seçim yapılmış. Alt notalar bence soru işareti. Kadifemsi ve neredeyse metalik yapaylık, hem kalite hem de koku güzelliği anlamında yeterli değil. Hatta baş ağrısı yapmaya aday.

kendi3 fan your yen

Benim açımdan durum şu: Başlangıcı müthiş, orta kısmı çok iyi, son bölümü eh işte. Genel olarak son kısmı dışında pürüzsüz ve kaliteli. İçkimsi-tütünsü-odunsu tema baştan sona pek değişmiyor. Detaylı ve zengin kokmayan Fan Your Flames, steril kalitesiyle sizi bekliyor. Açıklanan notalarında deri, tütsü ve amber yok ama burnum beni yanıltmıyorsa parfümde mevcutlar. Umarım yanılmıyorumdur.

Bana katılır mısınız bilemem ama bir parça Ambre Russe’ye benzetim Fan Your Flames’in havasını. Hatta abartıp Interlude Man’i bile çağrıştırıyor olabilir dumansı tarafı. Gerçi Ambre Russe’deki içki votkaydı, burada rom var. İki parfümünde sıcacık içki-tütün kokusuna göz kırpması böyle düşünmemi sağlamış olabilir.

Hindistan cevizi ve meşe yosununu daha baskın bekliyordum ama değilmiş. Hindistan cevizinin egzotik, kremsi ve sütsü hava vereceğini düşünüyordum ama etkisinin çok sınırlı olduğunu gördüm. İçki ve baharat destekli tütünü çok başarılı buldum. Ağırlık genel kompozisyonda içkiye verilmiş anlaşılan. Eğer bu tarz kokular ilginizi çekiyorsa deneme listenize mutlaka almanızı tavsiye ederim.

kendi2 fan your yen

İçki ve tütün kokusunun ağırlıkta olması onu erkek kullanımına yaklaştırıyor. Soğuk havaların parfümü Fan Your Flames. Kış mevsiminde daha iyi sonuç vereceğini sanıyorum. Extrait de Parfum formundaki parfümün kalıcılığı kıyafet üzerinde müthiş. Tende daha düşük kalıcılığı ama yeterli. Fark edilirliği başlangıçta epey yüksek. Onun içindir ki dikkatli kullanmak gerekebilir. Fazlası boğucu olabilir. Karşı cinsin beğenebileceği güvenli parfümlerden değil belli ki. Biraz parfüm deneyimi ve yaş istiyor. Oldukça tematik ve sert sayılabilecek yapısını göze alıyorsanız, sizi farklı bir deneyim bekliyor.

Koku Güzelliği:10/7

15 Temmuz 2016 Cuma

Marc Jacobs Men (2002)

Anaakım markalarda fazla karşımıza çıkmayan incir-hindistan cevizi temalı parfümler nedense daha çok niş parfümevlerinden çıkıyor. Hele ki erkek parfümleri içinde muhtemelen çok küçük bir dilimi oluşturuyor incir konsepti. Her ne kadar incir desekte, aslında bu tür parfümler ya yeşil yaprağımsı kokuyor ya da sütsü-kremsi hindistan cevizli. İnciri meyve olarak bol bol tüketmişimdir ama bize incir temalı olarak sunulan parfümlerin gerçekten incir gibi kokmadıklarını kendi adıma söyleyebilirim.

Tabii incir deyince Diptyque’in ünlü Philosykos’u akla geliyor. Benim de çok sevdiğim bir parfüm Philosykos. Ve onunla birlikte, inciri merkeze alan parfümlere karşı hep ilgim olmuştur. Erkek-anaakım markaların içindeyse incir temalı parfüm epey az. Aklıma ilk aşamada Hermes’in Un Jardin en Mediterranee’i ve Salvatore Ferragamo Pour Homme geliyor. Çok büyük hit olamamış bu iki incir kokusuna artık Marc Jacobs’u da ekleyebilirim.

Marc Jacobs markasının ilk erkek parfümü olan For Men, yeni bir çalışma sayılmaz. 2002 çıkışlı Marc Jacobs Men’in başlangıcı kremsi ve sütsü hindistan ceviziyle gerçekleşiyor. Ferah ve yumuşacık açılışı çok güzel. Orta kısımda kokuya yeşil öğeler katılıyor. İncir yaprağına benzetilebilecek kuru yeşillikle hindistan cevizinin uyumu başarılı. Kapanışta aynı uysal hava hakim. Rahatsız etmeyen yumuşak odunsu notalarla son buluyor.

Marc Jacobs Men, ferah pamuk gibi yumuşacık incir-hindistan cevizi kokusuna sahip. Kimilerinin iddia ettiği gibi fazlaca sabunsuluk barındırmıyor. Aslına bakılırsa duru verilmiş hindistan cevizinin sütsü yapısı sabunsuluk olarak geri dönüşe sebep oluyor. Yoksa bana göre vanilyalı tropikal kokteyl gibi kokuyor. Hani Malibu diye bir içki vardır hindistan cevizli. Ona bile benzetesim var Marc Jacobs Men’i.

Yok, fikrimi değiştiriyorum. İçkimsiden ziyade kremsi vanilyalı hindistan cevizi gibi kokuyor. Tropikal havası var ama bariz içki teması yok. Basit, leziz, kullanması ve sevmesi kolay bir arkadaş. Çoğu kişinin dediğinin aksine rahatsız edici derecede yapaylığa rastlamadım. Tabii ortalama bir anaakım parfümden bahsettiğimizi unutmayalım. Çok yüksek kalite beklemek zaten doğru olmayabilir ama yine de sevdim salaş ve rahat tarzını.

tek marc

Kendimde problem olduğunu zaten biliyorum. Çoğunluğun sevdiği parfümleri bir türlü kendime yakın bulamazken, kimsenin yüzüne bakmadığı parfümleri zevkle kullanabiliyorum. Kullananların genelde bir sürü kusur bulduğu Marc Jacobs Men’i denemenizi tavsiye ederim. Oldukça basit ve performansı düşük bu çocuk, piyasadaki az sayıdaki anaakım rakibinden daha sevilesi. Evet, harikalar yaratmıyor ama bu çok sıcak yaz günlerinde, sizi sıkıcı ofisinizden tropikal adalara kısa süreliğine de olsa götürme görevini yerine getirebilir.

Kokusunun tasarımını Ralf Schwieger yapmış. EDT formunda. Kalıcılığı vasat. Fark edilirliği ilk patlama dışında düşük. Görülüyor ki parfümün en büyük sorunu performansı. Erkek parfümü olarak çıkmasına rağmen kadınlar rahatlıkla kullanabilir. İlkbahar-yaz için ideal.

Luca Turin’in kitabında üzücü incir olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden bir puan verilerek, en kötü parfümler listesine alınmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7