Heeley etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Heeley etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Temmuz 2017 Perşembe

Heeley – Coccobello (2013)

“Cennet gibi tropikal bir ada… Güneşin parıldadığı sahil kenarında, sabahları yeşil palmiye yapraklarının üzerinde duran çiğ taneleri… Saydam, sessiz denizin ritmiyle gidip gelen Tahiti Gardenyasının havada uçuşan kokusu… Bronzlaşmış bir bedenin, harika bembeyaz kumların üzerine uzanması ve vücudunu hindistan cevizi kokusuyla bezemesi…” Kimin hayali değildir ki böyle bir yerde ömrünün sonuna kadar yaşamak.

Özellikle son yıllarda tropikal adaların dünya turizminde önemli yer tutması, bu tür sahneleri zihnimize yerleştiriyor. Masmavi ve tertemiz bir deniz, beyaz kumlar ve sahilden denize doğru uzanan hindistan cevizi ağaçları, tropikal adaların olmazsa olmazları. Bu cennet adalarda yaşamak ve oralara yerleşmek kolay değil kuşkusuz. Neyse ki parfümseverler olarak o adalara gidemesek de aynı hissiyatı yaşama imkanımız var.

Heeley’nin Coccobello’su bu ihtiyaca cevap vermek için tasarlanmış sanki. Hakkında bol bol övgü olan bu parfümü kullanmayı ne zamandır istiyordum. Ve artık tenimi süslüyor Coccobello. Parfümün açılışı sütsü, kremsi, vanilyalı hindistan cevizi yağıyla gerçekleşiyor. Leziz, yüksek kaliteli üst notalar harika. Orta bölümde hindistan cevizi yerini korusa da parfüm yeşil tarafa doğru kayıyor. Resmi olarak açıklanan notalarındaki palmiye yaprağı parfümün orta kısmında epey etkili oluyor. Orta notalar yeşil yaprağımsı hindistan cevizi gibi kokuyor. Başlangıcı kadar çarpıcı değil orta bölüm. Kapanışta sedir ağacı bu sefer hindistan cevizine eşlik ediyor. Son bölüm, en sıradan yeri.

Coccobello, zaten ismiyle kendini ifşa ediyor. Hindistan cevizini merkeze alan parfüm, yeşil ve odunsu yapıyla desteklenmiş. Başlangıçtaki müthiş sütsü, kremsi hindistan cevizi, kendinizden geçmenizi sağlayabilir. Deniz kenarında sürdüğümüz hindistan cevizli güneş kremlerine benzeyen başlangıcı adeta tropikal bir adaya ışınlıyor beni. Orta kısımdaysa yeşil yaprağımsı yapı hindistan ceviziyle uyumlu ama müthiş değil. Kapanışı eh işte denebilir.

Coccobello, modern, ferah, sakinleştirici. Tatlılığı dengeli verilmiş. Plajlarda güneşlenenlerin, sosyetik beachlerdeki akşam üstü partilerinin ve sıcak gündüz vakitlerinde kendisini dışarıya atanların yardımcısı olacaktır. Coccobello, sıcak yaz günlerinde, tatile gidemeyen, denizin o tuzlu kokusunu içine uzun uzun çekemeyen şanssız çoğunluğun derdine çare olabilir. Her ne kadar bizim ülkede tropikal adalar bulunmasa da deniz ve tatil özlemini bir parça da olsa giderecektir.

Sonuç olarak hoş bir parfüm. Aslına bakılırsa büyük umutlarla kullanmaya başladım. Beklediğim kadar iyi çıkmadı. İlk on dakikası dışında ortalama denebilir. Yeşil palmiye yaprağı kokusu kulağa hoş gelse de uygulamada iyi sonuç vermemiş. Keşke incir yaprağı benzeri bir tema seçilseymiş.

 

Coccobello’nun rakipleri kimler? Nişlerden Virgin Island Water, Philosykos, Montale – Intense Tiare. Hatta incir merkezli Fico di Amalfi, Premier Figuier. Coccobello, bu güçlü rakiplerinin koku güzelliği anlamında bir basamak gerisinde kalıyor ne yazık ki. Yüksek fiyatına istinaden, denemeden almanızı önermem.

Kokusunun tasarımını, markanın kurucusu ve sahibi James Heeley yapmış. EDP formunda. Kalıcılığı idare eder. Fark edilirliği düşük. Hem erkeklerin hem de kadınların rahatlıkla kullanabileceği gibi. Sıcak yaz günlerine yakışacaktır. Yaş sınırı olmaksızın kullanılabilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

26 Mayıs 2012 Cumartesi

Heeley – Sel Marin (2008)



Heeley – Sel Marin (2008)  Markanın unisex parfümlerinden.

4 Ağustos 1966 yılında, İngiltere Yorkshire doğumlu bir tasarımcı James Heeley. Londra Üniversitesi’nde felsefe ve estetik eğitimi almış. Daha sonra da değişik materyaller kullanarak mobilya tasarımlarına imza atmış. Kendi tarzını modern, minimalist ve saflaştırılmış olarak tanımlıyor. Bir söyleşinde ise tasarımlarındaki ilhamı doğadan aldığını söylemiş.


James Heeley, 1996 yılından itibaren kafayı parfümlere takıyor ve kendisini bu alanda geliştirmeye karar veriyor. Daha sonra sanki kader ağlarını örmüş bir şekilde onu bekliyor. Bir gün ünlü niche parfüm evi Annick Goutal için tasarımlar yapan, Fransa’nın tanınmış çiçekçilerinden Christian Tortu ile tanışıyor. Artık zihninde kocaman bir ışık yanıyor. Ve parfüm tasarım işine girmeye karar veriyor.

Fakat öyle her aklına esenin parfümör olamayacağı çok açık. Bir parfüm tasarlamak için neredeyse kimyagerler kadar bilgiye sahip olmak gerekiyor. Çünkü bizim her gün üzerimize sıktığımız parfümleri oluşturmak için 100’den fazla kimyasal madde bir araya getiriliyor. Ayrıca her elementin ne kadar karıştırılacağı da büyük problemlerden birisi. Bu iş ancak uzun uzun vakit ayrılarak yapılabilecek bir iş. Tabiki en önemlisi de sabır.

                                                                     Markanın kurucusu James Heeley. 

Bazı parfümler birkaç ayda oluşturulurken, kimi parfümlerin tasarlanması bir yılı bulabiliyor. Yani görünen o ki, en iyisi bu işin eğitimini almak. Sadece eğitimini almak da yetmiyor. Algılarınızın açık olması gerek. Yenilikleri ve trendleri takip etmelisiniz. Ayrıca rakipler nasıl parfümler çıkarıyor onları da izlemelisiniz. Bütün bunları yaparken, kendine özgü karakteri olan benzersiz güzellikte kokular meydana getirmelisiniz. Yani anlaşılacağı üzere çok sevmek ve çok emek harcamak gerek parfüm işine.

James Heeley’de zor olan kısmı seçmiş. Kendi kendisini yetiştirmiş parfüm alanında. Ve Heeley isimli niche markasını oluşturmuş. Bu noktada tam da aklıma Andy Tauer geldi. İsviçreli bu parfüm tasarımcısı da kendi niche markasını, kendisini yetiştirerek ortaya çıkarmış. Belki bu isimlere Francis Kurkdjian’ı da ekleyebiliriz.

                                                        Heeley'nin Paris'in merkezindeki mağazası. 

James Heeley'nin Avrupa’nın hayatta olan birkaç bağımsız lüks parfüm evi kurucularından birisi olduğuna vurgu yapılmış. Bu bağımsızlığın da tasarım sürecinde kendisini özgürleştirdiğinden bahsetmiş.

Lafı yine fazla uzattığımı anlayıp hemen dönüyorum inceleyeceğim parfüme. “Sel Marin” markanın “Cardinal” ile birlikte isminden en çok bahsedilen kokusu diyebilirim rahatlıkla. Bir çok yabancı kaynaklı sitede güzel şeyler okuyabilirsiniz Sel Marin için. O yazılanları bir kenara bırakıp, bakalım bana neler hissettirecek onu sizlere anlatmaya çalışacağım.

Aromatik akuatik olarak sınıflandırılan Sel Marin’in açılışında limon ve deniz esintisi baş rolde diyebilirim. Fena değil ilk izlenim. Daha sonrasında da limona biraz turunçgiller ekleniyor. Deniz efekti arkadan hala hissettiriyor kendisini. Sonlara doğru odunsu notalar ve kabe samanı öne çıkıyor. Limon-odunsu notalar işbirliği ile deniz kokusu biraz azalıyor. Böylece tenden ayrılıyor.


Heeley’nin sitesinde, Sel Marin için güneş, sıcak kum ve deniz havası esintisine vurgu yapılmış. Zaten ismindeki “Marin” kelimesi bize nasıl bir kokuyla karşılaşacağımızın ipucunu veriyor. Sel Marin’in Türkçesi ise “Deniz Tuzu” gibi bir şey. James Heeley’de bir söyleşisinde parfümü için şunları söylemiş:

“Sel Marin’in deniz merkezli bir parfüm olması fikrini seviyorum. Denizi seviyorum. Yüzmeyi seviyorum. Ve deniz tarafından sarılmış olmayı seviyorum.”

Karşımızda “deniz gibi kokan” parfümlerden birisi var. Son yıllarda bu tarz kokular sıcak yaz mevsimi için tercih edilir oldu. Tabiki bu kapıyı ilk açan Kenzo Pour Homme’u da unutmayalım. Sel Marin, Kenzo Pour Homme kadar tuzlu kokmuyor. Daha meyvemsi ve turunçgil-limon ağırlıklı. Biraz Bulgari – Aqua Marine’ye benzettim genel olarak. Biraz da Creed – Millesime Imperial’i andırıyor. Fakat iki parfümden de daha güzel diyebilirim Sel Marin. Bence Sel Marin akuatik esintiler taşımasına rağmen turunçgil merkezli bir ana yapıya sahip. Diğer kokular farklı bir tat yaratmak için eklenmiş gibime geliyor. Yer yer meyvemsi (kavun), yer yer de ferah portakal-limon kombinasyonu ile yazın sıcak günlerinde ve plajlarda kullanım için ideal. Fakat yine de harika bir parfüm olduğunu söylemem zor. Belki de benim akuatik parfümlere olan ilgim gittikçe azalıyor.


Eleştirebileceğim yanlarından birisi de EDP olmasına rağmen kalıcılığı ve fark edilirliği yüksek değil. Ayrıca alt notalara doğru hafiften bir yapaylık hissediliyor. Bu yapaylık muhtemelen odunsu notalardan geliyor. Biraz sıradan geldi son kısmı bana.

Newyork Times gazetesinin parfüm kritikçisi Chandler Burr, Sel Marin’i deniz kenarında kullanmaya en uygun parfümlerden birisi olarak göstermiş. Luca Turin ise beş üzerinden dört yıldız vermiş kitabında.


Sel Marin unisex olarak piyasaya sürülmüş. Bence de hem kadınların hem de erkeklerin kullanabileceği gibi. Yaz mevsiminin sıcak günleri için iyi bir seçenek gibi görünüyor.

Artıları:
+ Deniz temalı parfümlerin başarılı sayılabilecek örneklerinden birisi.
+ Turunçgil-limon kullanımını sevdim.

Eksileri:
- Harika veya vazgeçilmez bir kokusu olduğunu düşünmüyorum.
- Son kısımları pek etkileyici değil.
- Yüksek fiyatı.

Koku Güzelliği:10/7