karabiber etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
karabiber etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Nisan 2024 Cuma

Montale – Red Vetiver (2008)

Montale’nin 2008 yılında piyasaya sürdüğü Red Vetiver’in kısa süreliğine de olsa sektörde dikkat çekmesinin sebebi kuşkusuz Hermes’in Terre d’Hermes’ine fazlasıyla benzemesiydi. Terre d’Hermes’ten iki yıl sonra pazara sürülmesinden de anlaşılacağı üzere Montale, bu ünlü erkek parfümünün kopyasını yapıp, ismini de Red Vetiver koymuştu.

Bazı çok başarılı parfümlerin niş markalar tarafından benzerlerinin yapılması şaşırtıcı değil. Aventus’un da benzerini yapan niş markalar var. Montale ise bunu pek gizli yapmadığını kokusal anlamda ortaya koymuş.

Red Vetiver’in resmi tanıtımında her Montale parfümünde olduğu gibi uzun yazılardan ziyade 1-2 cümlelik nota bilgisi verilmiş: “Haiti'den gelen vetiverin odunsu derinliği, Fas’taki Atlas Dağları'ndan sedir ağacı ve paçuli yaprakları, Madagaskar'dan elemi ve karabiberin canlandırıcı kalbi etrafında greyfurtun taze notalarını ortaya çıkarıyor.”

Parfümün açılışı tuzlu ve asidik portakal kabuğu ve geri planda azıcık limonla gerçekleşiyor. Ferah turunçgilli açılıştan sonra orta kısımda partiye vetiver ekleniyor. Portakallı vetivere sonlarda sedir ağacı eşlik ediyor.

Red Vetiver oldukça düz çizgide ilerleyen, sürpriz yapmayan, başından sonuna aynı hissettiren bir arkadaş. Kaliteli tuzlu portakal kabuğu efekti, saatler geçse de teninizden ayrılmıyor. Eau de Parfum formundaki Red Vetiver’in kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı ortalama seviyelerde.

Montale markasının görünen yüzü Pierre Montale iyi iş çıkarmış ve gerçekten de Terre d’Hermes’e şaşırtıcı derecede benzeyen Red Vetiver’i tasarlamış. Böylesi başarılı bir parfüme çok benzer koku formu piyasaya sürmek hem iyi fikir hem de risklidir. Marka imajınız zedelenebilir diğer taraftan da Terre d’Hermes sevenler için farklı bir seçenek olarak düşünülebilir.

Burada asıl soru şu ki Terre d’Hermes varken Red Vetiver almaya gerek var mı? Bu sorunun cevabı herkese göre değişebilir olsa da bence bir şeyin orijinali her zaman daha iyidir. Onun içindir ki elinizde bir şişe Terre d’Hermes varsa tadını çıkarabilirsiniz.

Ilık ilkbahar ve serin yaz akşamlarında daha güzel kokacağını düşünüyorum. Hem kadınlar hem de erkekler kullanabilir.

Koku Güzelliği:10/7.5 

20 Şubat 2022 Pazar

Loewe – 7 (2010)

1846 yılında kurulan Loewe’nin 175 yılı aşan tarihi şüphesiz önemli ve değerli. Deri yapım kolektifi olarak başlayan Loewe markası, bugün küresel lüks ürünler üreten ve oradan da tabii ki parfümlere uzanmış durumda.

Loewe’nin ilk parfümlerinin 1970’li yılların başlarında raflara çıktığını biliyoruz. Dünya parfümler tarihine büyük klasikler bırakamadıklarını söyleyebiliriz. Yine de parfüm severlerin ilgisini çeken bir marka ve Loewe 7, onların modern kokusal tasarım dilini gösteren çalışmaya benziyor. Loewe’nin internet sitesinde 7 isimli parfüm hakkında pek detay verilmemiş. 7’nin tanıtımı şöyle yapılmış: “Orijinal ve yoğun LOEWE 7 Eau de Toilette, tütsü, kırmızı biber meyveleri ve kırmızı elma dahil yedi bileşenden oluşur. Koku, gece mavisi metalik gölgeli yarı opak cam şişede gelir.”

7’nin başlangıcı yeşil sayılabilecek turunçgillerle gerçekleşiyor. Ferah ve aromatik ilk dakikalardan sonra dumansı baharatlar ve odunsu tütsüye rastladım. Baharatların ağırlığını kara biberin oluşturduğunu düşünüyorum. Biberin yanında kuru tütsü parfümün önemli unsurlarından. Kapanışta tütsü yoluna devam ederken plastiğimsi sedir ağacı benzeri odunsuluk noktayı koyuyor.

7’yi büyük resim olarak düşünürsek odunsu-tütsülü-baharatlı ana yapıyı görebiliriz. Gayet kaliteli ve modern 7’nin aromatik yönü ağır basıyor. Baharat ve tütsü ağır, şekerli ve bıktırıcı şekilde verilmemiş. Gayet açık notalar karanlık ya da gotik değil. Tütsünün verdiği dumansılığı severim ve buradaki kullanım hiç fena değil. Kimi kullanıcıların 7’yi Encre Noire’ye benzetmesi gayet normal. Parfümün tek kusuru sedir ağacını andıran odunsuların hafiften yapay/plastiğimsi verilmesi.

Encre Noire daha koyu, karanlık, kasvetli ve mürekkebimsi kokarken 7 daha günlük ve hatta ofis-işyeri kullanımına yakın duruyor. Çok saldırgan ya da güçlü değil. Deneyen çoğu kişinin beğenebileceği yapısı sayesinde övgüler alabilirsiniz. Hissedilir orandaki erkeksi yapısı ve temiz-duru kokusuyla yeni nesil bol şekerli erkek parfümlerinden rahatlıkla ayrılıyor. Karakteri olan güzel bir parfüm.

Eğer Comme des Garçons – 2 Man ve Kyoto, Azzaro – Visit gibi parfümleri seviyorsanız 7’ye şans verebilirsiniz. Eau de Toilette formunda. Kalıcılığı idare ederken, etrafa yayılımı zayıf. Serin ilkbahar-sonbahar dönemlerine yakışacağını düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/7

11 Ocak 2022 Salı

Ormonde Jayne – Ormonde Man (2004)

İngiltere merkezli niş parfüm evi Ormonde Jayne’nin kurucusu Linda Pilkington koleksiyonunu genişletmeye devam ediyor. İlk parfümü Ormonde Jayne Woman’dan iki yıl sonra erkek versiyonu raflara çıkmıştı. 2004 yılında dünya parfüm pazarına sunulan Ormonde Jayne Man, erkekler tarafından ilgiyle karşılanmıştı. Son yıllarda onlarca yeni markanın ortaya çıkmasıyla rekabetin arttığı niş parfüm dünyası, yine de saygıyla karşılar Ormonde Jayne Man’ı.

Parfümün tanıtımında geleneksel olmayan bileşenlerin kullanılmasına rağmen sofistike eserin meydana getirildiği bildirilmiş. Ayrıca karmaşık ve karakter dolu, tutkulu ve mistik, yumuşak odunsu notalar yaydığından bahsedilmiş. Son olaraksa çok eski zamanlardan beri dünyanın en değerli özü olan Oudh yağının demlenmesinin parfümü, bir ayrıcalıktan diğerine yükselterek diğerlerinden ayırdığı vurgulanmış. Açıklanan notalarındaki en ilginç öğe ise parfümlerde pek rastlamadığımız baldıran otu.

Ormonde Jayne Man’ın ilk dakikalarında yeşil ve neredeyse çimensi bitkiler, azıcık karabiber ve ardıç bulunuyor. Dinamik ve kaliteli başlangıcından sonra orta kısımda kakule hakimiyeti ele geçiyor. Sıcak ve sabunsu kakule, kapanışta da etkili oluyor. Sonlarda odunsu yapı kakuleye eşlik ediyor.

Ormonde Jayne Man’de aromatik Akdeniz bitkilerini anımsatan otlar ve ardıçla açılan eserimiz, ilginç şekilde oldukça durağan, sabunlu ve hüzünlü kakulenin etkisine giriyor. Kakule neredeyse parfümün başrol oyuncusu denebilir. Açıklanan notalarında ud var ama büyük yer kaplamıyor. Ağır ve gül kokan ud temasına yer verilmemiş.

Açıklanan notalarındaki baldıran otu hakkında fikrim yok. Normalde de nasıl koktuğunu bilmediğim baldıran otunun Ormonde Jayne Man’e katkısı soru işareti. Hoş bir dinamizle açılan sonrasında durgunlaşan parfümün genel kalitesi tabii ki yüksek. Ben de sabunlu his uyandırdı. Günümüzün bol tatlı, vanilyalı parfümlerine hiç benzemiyor. Kendisine farklı yol çiziyor. O hala modern ama estetik ve şık modernliği sunmaya çalışıyor.

Kullanım döneminde aşık olduğumu söyleyemem. Herkese hitap etmeyecek, muhtemelen kadınlardan övgüler alamayacak ama kakule benzeri baharatları sevenler için hoş bir eser gibi duruyor. Genç ve parfüm merakına yeni başlayanların çok ilgisini çekeceğini sanmıyorum.

Parfümün tasarımını, son yılların en ilgi çeken parfümörlerinden Geza Schoen’in yaptığını gördüğümde, bir şeyler kafamda yerine oturdu. Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı yeterli, etrafa yayılımı ortalamanın biraz altında. Serin havaların parfümü olduğunu düşünüyorum. Serin ilkbahar-sonbahar dönemlerinde daha iyi sonuç verebilir.

Koku Güzelliği:10/7

5 Ocak 2022 Çarşamba

Givenchy – Gentleman Eau de Parfum (2018)

Givenchy’nin şöhretli erkek parfüm klasiği 1974 yılı çıkışlı Gentleman’ın devam kokuları gelmeye devam ediyor. Givenchy, Gentleman ismini kullanarak ilerleyen zamanlarda yeni parfümlere de yer verecek gibi görünüyor. Oysa yeni Gentleman’ların, ilk Gentleman ile yakından uzaktan ilgisi yok.

2018 yılında Gentleman’ın Eau de Parfum formu raflardaki yerini aldı. Ünlü klasiklerin Eau de Parfum versiyonlarını üretmek, çoğu ana akım markada gelenek haline geldi. Givenchy’e göre Gentleman Eau de Parfum, odunsu çiçeksi olarak sınıflandırılmış. Tanıtımı şu cümlelerle yapılmış: “Güçlü iris ile karabiber ve derin vanilya ağacını birleştiren patlayıcı bir koku. Givenchy, bu çekici parfümde Centilmen’in özgür ruhunu ve karizmatik çekiciliğini kutluyor.”

Gentleman EDP’nin ilk dakikalarında tatlı ve modern biberle lavanta bize merhaba diyor. Leziz ve çekici başlangıcından sonra tatlılık devam ediyor. Orta kısımda canlı baharatlara iris çiçeği ekleniyor. Sonlarda ana yapı değişmiyor. Kapanışta çikolatamsı vanilyaya paçuli eşlik ediyor.

Genteleman EDP, günümüzün modern tatlı baharatlı parfümlerinin güzel örneklerinden birisi. Orta kısımdan itibaren karşımıza çıkan iris çiçeği, genellikle parfümlere kadınsı hissiyat verir fakat burada baharatlarla gayet iyi dengelenmiş. Orta kısımdan sonlara geçerken hafiften deriyi andıran temayı da algılıyorum. Her şeyden biraz var gibi onda neyse ki karmaşık ve dağınık değil. Gayet hoş bir modern zaman parfümü diyebilirim.

Hafiften karanlık hissettiren iris çiçeği şaşırtıcı şekilde erkeksi verilmiş. Onu deneyen ya da kullanan çoğu kişinin rahatlıkla seveceğini düşünüyorum. Bu anlamda herkese hitap edebilecek tarzıyla hedef kitlesi geniş bir parfüme benziyor.

Gentleman EDP, tabii ki 1974 yılı çıkışlı ilk Gentleman’a hiç benzemiyor. Eau de Parfum versiyonu eski, tozlu ve nostaljik davranmıyor. Canlı ve dinamik tarzıyla cumartesi akşamı gezmelerine ve gece kulübü partilerine göz kırpıyor. Yeni nesil Gentleman isimli parfümlerin denediğim en iyi örneği Eau de Parfum versiyonu diyebilirim.

Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı fena değil. İlk bir saat etrafa yayılması ve ara ara kendisini size hissettirmesi güzel haber olarak verilebilir. Sonbahar-kış parfümü olduğu açık. Kokusunu sektörün iki önemli ismi Nathalie Lorson ve Olivier Cresp birlikte tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7.5

17 Aralık 2020 Perşembe

Giorgio Armani – Bois d’Encens (2004)

“Çocukken büyükannemle kiliseye gittiğimde duyduğum tütsü kokusunu arıyordum ve o kokuyu yaratmak istedim.” Giorgio Armani’nin Pantelleria’daki çocukluk anıları, Bois d’Encens isimli parfümün hayata geçmesine vesile olmuş. Giorgio Armani’nin internet sitesinde Bois d’Encens’in, 4.000 yıl önce Mısırlılar tarafından yaratılan, dünyadaki bilinen en eski parfüm Kifi’nin gizeminin yeniden doğuşuna vurgu yapması enteresan.

Yine Armani’nin internet sitesinde Bois d’Encens’in mistik ve baştan çıkarıcı olduğu belirtilmiş. Ayrıca serin, keskin ve spritüel koktuğu söylenmiş. Giorgio Armani’nin her gün kullandığı parfüm olarak da adı geçirilmiş. Bois d’Encens’in ilk saniyeleri kuru baharatlarla gerçekleşiyor. Tatlılık bulunmayan biber-karabiber ikilisine, odunsu ana gövde eşlik ediyor. Açılıştaki çam ağacını andıran yüksek kaliteli odunsuluk ve baharatların uyumu muazzam. İlerleyen saatlerde baharatların geriye çekilmesiyle odunsu yapı daha da öne çıkıyor. Reçinemsi, talaşı andıran ağaçsılığa tütsü ekleniyor. Kapanışa kadar tütsü-sedir/çam ağacı benzeri tema devam ediyor.

Bois d’Encens, hemen hemen her dinde (semavi olsun ya da olmasın) uhrevi bir koku olarak anılan tütsüyü merkeze almaya çalışmış. Zaten parfümün isminden tütsü yorumu olduğunu anlıyoruz. Kokunun içine girdiğimizde bizi dinsel mistisizm değil de doğasal törensellik karşılıyor. Bois d’Encens dumansı sayılabilecek tatlı olmayan kuru tütsüye gönderme yaparken, daha çok odunsu-ağaçsı kokmayı başarıyor. Bana kalırsa ana yapı sedir-çam ağacı efekti veren odunsulukta. İkinci başrolde tabii ki tütsü var. Üçüncü öğe ise başlardaki karabiber formu.

Bois d’Encens, mükemmel kalitedeki odunsu-tütsü tarzını baştan sona kadar, büyük değişim göstermeden sürdürüyor. Tekdüze ilerlese de ağaçsılığın ve tütsünün verilişindeki gerçekçilik, onu rahatlıkla sanat eseri katına yükseltiyor. Muhtemelen şimdiye kadar yapılmış en iyi tütsü-ağaç kombinasyonlarından birisine sahip.

Günümüzün modern parfümlerinde bolca kullanılan tatlı-şekerli aroma burada yok. Bu zamansız parfüm, üstlerinden reçineler akan çam ağaçlarıyla dolu ormanının içinde yakılan tütsü gibi kokuyor. Hatta ahşap atölyesinde sağa sola savrulmuş yeni kesilmiş talaş parçaları gibi de hissettiriyor.

Çoğu yorumcu Bois d’Encens’i Comme des Garçons – Avignon-Kyoto gibi tütsü merkezli parfümlere benzetirken, ben Clive Christian – V For Men, Comme des Garçons 2 Man ve üretimi bitirilen harika Gucci erkek parfümü Gucci Pour Homme tarzına yakın buldum.

Bu enfes parfümün ne yazık ki birkaç küçük kusuru var. Eau de Parfum olmasına rağmen performansı çok zayıf. Kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı oldukça düşük ki, çoğu kişi eleştirisini bu temele dayandırıyor. İkinci olaraksa Luca Turin’in de dediği gibi bir şişesinin fiyatının oldukça yüksek seviyelerde gezinmesi. Her ne kadar Armani Prive serisinin böylesine yüksek fiyatlara satılmasına alışkınız ama 100 ml şişenin 290 dolarlık etiketi, dünya standartları için bile fazlasıyla abartılı denebilir.

Söz Luca Turin’den açılmışken, onun Bois d’Encens ile ilgili yazdığı güzel yorumuna da yer vereyim: “Armani’nin ihtiyata bağlılığı, fanatik bulunabilecek Japon esintili görsel stilini ara sıra kırmaya ihtiyaç duyabilir. Armani Prive serisi ürkütücü şekilde pahalı, zarifçe siyahla kutulanmış, şaşırtacak biçimde hafif ahşap kutularda ve genellikle Bois d’Ences (buhur-tütsü kompozisyonu) haricinde fiyatlarını hak etmiyorlar. Buhuru, kabe samanı gibi koklanacak bir hareketli hedef gibi bulurum. Bazen Nice’deki Rus Ortodoks kilisesinin akşam ayinlerine katılırdım. Dünyadaki en iyi korolardan biri gözlerden uzak şarkı söyler ve müzik tıpkı dışarıda melodik bir şekilde yağan kar gibi birleştirici bir iskan oluşturur. Burası, kişiye, tütsüyü derece derece hissettirir, düşük konsantrasyonda kendine özgü kurulukta ve dumanlı bir histen (girişte, II. Aleksander’ın oğlunun sergilendiği kartpostalların yanında) kirli, yanık limon özelliği katar. Metropolit önünüzde durur ve mağrur bir şekilde buhurdanlığı size doğru sallayarak, içinizde, oraya kadar getirdiğiniz şeytanlarınızı uzaklaştırır. Gerçekte, Bois d’Ences asla iki kere aynı kokmaz; bazen bir kış havası gibi temiz, bazen rahatsız edici biçimde hayvani olabilir. Eğer Bois d’Ences’ı fiyatını karşılayabilecekseniz satın alın çünkü hiç bir şey onun gibi olamaz.”

Sonbahar-kış dönemine uygun olabilecek kokusunu Michel Almairac tasarlamış. Bois d’Encens’in, 2006 yılında “en iyi erkek niş parfümü” dalında ödül aldığını küçük bir not olarak ekleyeyim.

Koku Güzelliği:10/8.5

8 Mart 2020 Pazar

Versace – Eros Flame (2018)

“Yeni nesiller için sevginin asaleti ve çeşitliliğin gücü hakkında önemli mesaj taşıyan, sizi kalpten vuran bir koku. Versace Eros Flame, duygularıyla derinden temas halinde olan güçlü, tutkulu, kendine güvenen erkek içindir. Versace Eros Flame’in koku notaları, en değerli ve zarif malzemelerin bir diğerini zenginleştirdiği ve geliştirdiği güçlü kontrastlarla karakterize edilir. Erkeksi, tutkulu önsezi ve duyusal olarak kendinden geçmenin kutlaması olan kalıcı bir koku.”

Versace’nin Eros Flame isimli devam parfümünün resmi tanıtımı bu cümlelerle yapılmış. Versace’nin 2012 yılında piyasaya sürdüğü erkek parfümü Eros’un büyük ticari başarı yakalamasının ardından, doğal olarak aynı isimli devam parfümleri gelmeye başladı. İlk Eros’tan altı yıl sonra Eros Flame, kırmızı şişesiyle raflardaki yerini aldı. Versace’nin, Eros’un şöhretinden faydalanmak istemesi kendileri açısından gayet normal. Bizim için önemli olansa ortaya çıkacak parfümün kalitesi ve içeriği.

Eros Flame’i üzerime sıktığımda beni tatlı, lezzetli turunçgiller karşılıyor. 2010’lu yıllardan sonraki birçok erkek parfümünde karşılaşabileceğimiz ferah sayılamayacak mandalina-portakal ikilisini beğendim. İlerleyen dakikalarda şekerli turunçgillere tatlı baharatlar ekleniyor. Karabiber olduğunu tahmin ettiğim baharatın, turunçgillerle uyumunu başarılı buldum. Orta kısımda aromatik biberiye ilginç şekilde ortaya çıkıveriyor. Orta bölümü de fena değil. Kapanışta tatlılık artıyor. Son bölümde tonka fasulyesi bütün ağırlığını koyuyor. Alt notalarda kremsi vanilya, tonka fasulyesine güçlü şekilde destek veriyor.

Eros Flame, turunçgilli, baharatlı, tonka fasulyeli, vanilyalı bir arkadaş. 2010’lu yılların koku trendinin klişe tekrarından ibaret. Baştan sona kadar bolca tatlılık içeriyor hatta kapanışta şekerliliğe doğru eviriliyor. Çoğu kişinin sevebileceği, uniseks kullanıma uyabilecek, hafiften yapaylık sınırında, canlı, dinamik, neşeli, leziz, hoş parfüm. Yaratıcı veya sıra dışı değil. Dünyayı yerinden oynatmaya talip olmadığı görülüyor. Sanatsal yanı pek olmasa da, kullanması ve sevmesi kolay forma sahip. Bu anlamda konforlu yapısı olduğu iddia edilebilir.

Eros Flame, Eros’un devam parfümü. Biliriz ki her devam parfümü abisine/ablasına benzer. Eros Flame tabii ki Eros’a benziyor. İki parfüm de tatlı turunçgilleri, şekerli baharatları ve tonka fasulyesini içeriğinde cömertçe kullanmış. Eros Flame bana göre abisi Eros’tan daha başarılı kokusal anlamda. Flame’in açılışındaki turunçgiller daha doğal ve güzel klasik Eros’a göre. Flame’in orta kısmı da abisine göre daha özenli. Son bölümdeyse iki parfüm de hemen hemen aynı denebilir. Bu anlamda, Eros Flame’i daha çok beğendiğimi söyleyebilirim.

Eros Flame, Eau de Parfum formunda.  Kalıcılık anlamında yeterli, etrafa yayılımı ortalamanın altında. Sonbahar-kış dönemine uygun olduğunu düşünüyorum. Kokusunu Olivier Pescheux tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6

11 Şubat 2019 Pazartesi

PRYN Parfum – Turkish Leather (2016)

Yeni parfümler denemek bir anlamda dünyanın farklı yerlerini keşfetmeye benziyor bence. Meraklı ve sürekli yeni/farklı kokular peşinde koşan parfümseverler, bir anlamda günümüzün modern seyyahlarına benzetilebilir. Nereden mi çıktı şimdi bu benzetme?

O zaman sizi Tayland’a götüreyim. Prin Lomros adında bir Tayland’lı, kendi tasarladığı parfümleri PRYN Parfum markasıyla dünya niş sektöründe görücüye çıkardı 2016 yılında. Prin Lomros’un tutkusu olan parfümlere sanat eseri olarak baktığı ve her kokusunun geri planında hatıralar ve hikayeler olduğunu belirtmesi şüphesiz ki anlamlı. Bu yepyeni niş markayla bende ilk defa tanışıyorum. PRYN’nin en popüler ve dünyada en çok ilgi gören aynı zamanda en çok satan parfümü ise Türkler için bir sürprizi barındırıyor.

Turkish Leather, 2016 yılında piyasaya sürüldü ve kısa sürede niş parfüm meraklılarının ilgisini çekti. PRYN, bu popüler parfümün ismini Türk Derisi olarak seçmiş ve açıklamasında da özetle şunları söylemiş: “Türkiye, batı ve doğu kültürlerinin kesiştiği egzotik bir ülke. Rakı, baharatlar ve anasondan imal edilen geleneksel bir Türk içkisidir. Lokum ise badem pudrasından yapılır ve tatlıların kraliçesi olarak adlandırılır. Çölün kralı da denen meyveyse hurmadır. Geleneksel tütsü ve öd ağacı kokusu heryerde bulunabilir.”

Bu açıklamaya bakarak PRYN markasının çoğu batılının düştüğü hatalara düştüğünü ve Türkiye’yi “rakı-lokum-hurma-tütsü/öd ağacı” olarak gördüğünü söyleyebiliriz. Oysa ki ne hurma ne de tütsü/öd ağacı Türk kültürüne ait değildir, ağırlıkla Arap kültürüne aittir. Demek ki Uzak Doğu ülkesi Tayland’da bile Türk ve Arap kültür temaları birbirine karıştırılabiliyormuş. Neyse konumuza dönelim.

Turkish Leather, kendi internet sitesinde baharatlı-tatlı-deri tarafına yakın görülmüş. Açıklanan notalarıysa oldukça ilginç: Rakı, lokum, yenibahar, karamelize hurma, Fransız ladeni, Laos ödü, tütsü.

Parfümün başlangıcı kuru ve keskin baharatlar ve tütsüyle gerçekleşiyor. Açıklanan notalarındaki yenibahar bu baharatlı yoğunluğun sebebi olabilir. Orta kısma geçildiğinde kuru baharatlar ve tütsüye tatlılık ekleniyor. Yine açıklanan notalara baktığımda hurma benzeri koku algılıyorum. Belki de karamelize edilmiş hurmayı andırması için bu yola başvurulmuş. Son kısımda baharatlar azalırken, tatlı deri tarafına yakın duruyor koku profili. İlginç bir şekilde gerilerden meşe yosunu geliyor sanki. Kapanışta epey zayıflıyor Turkish Leather.

Parfümün açılışında neredeyse metalik-yeşil odunsuluk, kuru tütsü ve karabiber-karanfil-tarçın benzeri baharatlar bulunuyor. Bütün bu notaları genellikle sevdiğim için güzel başlangıcı var diyebilirim. Orta kısımda tatlılığı artan parfüm, başlangıcındaki gibi neredeyse karanlık sayılabilecek tarzda ilerliyor. Orta bölümde tatlımsı hurma ve az da olsa plastiğimsi hissiyat veren derinin uyumu fena değil. Derinin genel verilişi süetimsi denebilir.

Bence bu arkadaş baharat-tütsü-deriyi merkeze almış. Keskin ve kuru baharatlar üst ve orta notaları adeta domine ediyor. Tütsü de başlangıçta ve orta-son kısımda etkisini hissettiriyor. Deri-hurma hissiyatı orta-alt kısımda görülüyor ya da bana öyle geliyor.

Sonuç olarak çok başarılı bir parfüm Turkish Leather. Harika baharatlar biraz Serge Lutensvari kullanımı hatırlatıyor. Hatta tatlı deri bile Serge Lutens parfümü kokluyormuş gibi izlenim verebiliyor. Kalite anlamında sorunsuz ve koku güzelliği olarak da gayet iyi. Eğer siz de benim gibi koyu/karanlık tütsü-baharat-deri tarzını seviyorsanız sağlam bir seçenekle tanıştınız şu andan itibaren.

Birşeyden daha bahsedeyim. PRYN’nin internet sitesinde Turkish Leather’ın içeriğinde rakı, öd, kakao, lokum olduğundan bahsedilmiş. Ben ne rakı kokusu ne öd ağacı ne de kakao algıladım. Yani rakı kokusu bekleyen arkadaşlar hayal kırıklığı yaşayabilir.

Yine bu markaya özgü bir durumdan bahsedeyim. İnternet sitesinde Turkish Leather’ın Eau de Parfum Intense diye bir konsantrasyona sahip olduğu belirtilmiş. EDP Intense çok kullanılan bir terim değil. Bu duruma bağlı mı bilemiyorum ama güçlü ve sağlam bir parfüm. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı fena değil. Gün içinde ara ara kendisini size hissettiriyor. Uniseks olarak sunulsa da erkek kullanımına yakın bence. Tam bir kış parfümü olduğunu söylememe gerek yok sanırım.

Koku Güzelliği:10/8

21 Nisan 2018 Cumartesi

Sammarco – Vitrum (2013)

İtalyanların niş parfümeri sektöründeki atakları son yıllarda iyice görünür olmaya başladı. Birbiri ardına karşımıza çıkan İtalya merkezli niş parfümevleri gayet başarılı işlere imza atıyorlar. 2013 yılında Giovanni Sammarco’nun kurduğu niş parfümevi, sahibinin soyadıyla anılıyor. İtalya’da doğup büyüyen Giovanni Sammarco’nun hukuk alanında yüksek lisans derecesi olmasına rağmen o aşık olduğu parfümeri sektörüne yönelmiş ve İsviçre’de kendi markasını oluşturmaya başlamış. Kendi kendisini yetiştiren bay Sammarco,  2013 yılında ilk parfümlerini piyasaya sürdü. 2018 yılı Nisan ayı itibariyle altı parfümlük koleksiyona sahip Sammarco.

Vitrum markanın ilk çıkan parfümlerinden. Kendi sitelerinde Vitrum’un Federica isimli bir gazeteci için yapıldığından bahsedilmiş. Sıra dışı verilmiş vetiver yağı, gül ve karabiber notaları vurgulanmış. Dumansı ve erkeksi yanından da bahsedilmiş Vitrum’un. Benim de ilk Sammarco deneyimim olması bakımından merakla denemeye koyuldum.

Vitrum’un açılışı oldukça sert, kuru, dumansı ve küflü vetiverle gerçekleşiyor. Burada sevmesi oldukça zor ağaçsılıktan bahsedebilirim. Kimi zaman ayakkabı boyalarını andıran üst notalarda deri de olabilir. Başlangıcı bana göre değil. Orta bölümde o küflü ve neredeyse hayvansı taraf geriye çekiliyor. Bu kısımda daha sevilesi vetiver kaşımıza çıkıyor. Karabiberin hafiften destek verdiği vetiver oldukça kaliteli ve hoş. Son bölümde vetiver temasına devam edilmiş. Kapanışta artık neredeyse saf bir vetiver var. Ne karabiber, ne bahsettikleri gül ve tozlu-küflü yapı alt notalara sirayet etmiyor. Hafiften yeşil, tatlılığı az, ferah, tuzlu, köksü ve nemli vetiver koklamaya değer. Harika bir vetiverle bitiriliyor Vitrum.

Vitrum, tabii ki bir vetiver parfümü, hem de her şeyiyle. Zaten gerek isminden gerekse tanıtımından dolayı vetiveri merkeze koyduğu anlaşılıyor Vitrum’un. Başlangıcındaki inanılmaz karanlık, tozlu, kuru ve çürümüş ağaçlara benzeyen o garip kokuyu atlatabilirseniz orta notalarda sizi daha yumuşak bir vetiver bekliyor. Her ne kadar o küflü koku yaklaşık 1-2 saat kadar sürse de orta kısmın sonlarına doğru neyseki etkisini kaybediyor. Bu andan itibaren vetiver sevenler için şölen denebilecek kısım başlıyor ve enfes bir şekilde kapanışı yapıyor Vitrum.

Şimdi arkadaşlar Vitrum’un açılışı benim için gerçekten berbat. Tahammül etmekte zorlandığım ilk bir saatlik kısımdan sonra parfümün yüksek kalitesine ve doğallığına şaşırmamak elde değil. Gerçekten de son zamanlarda denediğim en kaliteli vetiver kokusuna sahip, özellikle kapanışı. Bu anlamda vetiver sevenlerin denenmesi gereken bir eser. Vitrum’un hafiften Encre Noire’yi, birazcık da Kinsk’yi andırdığını söyleyebilirim. Sonlarıysa Sycomore’yi anımsatıyor. Bu benzetmeler eşliğinde Vitrum’un nasıl koktuğunu tahmin edebileceğinizi düşünüyorum.

Peki benim için durum ne? Vetiver hayranı olmadığımı biliyorum. İlk kullandığım zamanlarda da başlangıcı yüzünden oldukça olumsuz düşüncelere sahiptim Vitrum’la ilgili. Şimdiyse başlangıcını saymazsak çok iyi bir vetiver parfümü olduğunu düşünüyorum. Parfümün çok derin ve katmanlı olduğunu söyleyemem. Genel olarak tek düze ilerliyor ve koku zenginliği açısından harikalar yaratmıyor fakat bir niş markanın yapması gereken radikal koku formu çıkarma çalışması yapıldığını ve bunun da ilk bir saate sığdırıldığını sanıyorum. Parfümün sonrasını bir şekilde seviyorsunuz ama aşık olduğumu söyleyemem Vitrum’a.

Sonuç olarak vetiver koleksiyonerlerinin deneme listelerine almaları gereken bir parfüm Vitrum. Extrait de Parfum formundaki yapısıyla kalıcılık konusunda iyi yerde olan Vitrum, etrafa yayılımda iyi performans sergileyemiyor. Parfümün genelinin erkek kullanımına yakın olduğunu söyleyebilirim. Başlangıcı günlük kullanıma uymayacak gibiyken sonlara doğru gayet uyumlu bir arkadaş rolüne geçiveriyor.

Vitrum’un kokusunu Giovanni Sammarco tasarlamış. İlkbahar-sonbahar kullanımına yakın gibi duruyor.

Koku Güzelliği:10/6

14 Ekim 2017 Cumartesi

Montale – Intense Pepper (2014)

Peru’dan pembe biber, Madagaskar’dan karabiber, Malezya’dan öd ağacı ve hazsal sedir ağacı (o ne yahu) ve değerli amberin karışımı olarak sunulmuş Montale’nin Intense Pepper’i. Maşallah Birleşmiş Milletler gibi parfüm Intense Pepper! Hazsal sedir ağacı nasıl oluyor ki o da ayrı konu?

2014 çıkışlı Intense Pepper, resmi tanıtımını bir kenara bırakacak olursam, ilk anda ismindeki bibere odaklıyorum ister istemez. Adındaki biberin keskinliği ve yoğunluğu acaba kokuya ne kadar yansımış diye düşünürken, ilgimi çekiveriyor bu arkadaş. Parfümlerde güzel verilmiş karabiberi seviyorum. Bakalım Intense Pepper’de nasıl verilmiş biber teması.

Parfümün açılışı buruk ve hüzünlü sayılabilecek olgun limonla gerçekleşiyor. Aromatik otların eşlik ettiği limon, eski klasikleri anımsatıyor. Açılışını sonbaharın ısıtmayan güneşinin verdiği o garip hisse benzetiyorum. Başlangıcını sevdim. Orta kısımda beklenen durum gerçekleşiyor ve karabiber parfüme nüfuz etmeye başlıyor. Kaliteli verilmiş karabiber ile limonun karışımı hiç fena değil. Tabii sadece karabiber değil bence biraz kimyon da var orta kısımda. Kapanışta limonlu baharatlar devam ediyor. Bir parça yumuşak odunsular kompozisyonu tamamlıyor.

Intense Pepper, 1980’li yılların erkeksi şiprelerinin açılışındaki o hafiften mayhoş, parlak ve canlı olmayan ama ferah limona benziyor. Parfümün tanıtımında bahsedilmemiş ama biraz aromatik otlar da var gibi. Herkesin sevemeyeceğini düşündüğüm üst notalardaki limonu sevdim. Orta kısımda limona destek veren baharatlar hem uyumlu hem de kendilerini göstermenin peşinde. Yoğun ya da keskin sayılamayacak kimyon-karabiber ikilisinin turunçgillerle uyumu başarılı. Ve son kısımda büyük değişim olmuyor. Kapanıştaki sedir ağacı bir parça sıradan denebilir.

Intense Pepper, garip şekilde ferah sayılabilecek bibersi limon gibi kokuyor ama yaz sıcaklarında baharatın rahatsız edeceği açık, kışın ise kokunun bir parça ferah kaçacağı varsayılabilir. Yani kullanım dönemi dar bir parfüme benziyor. Serin ilkbahar-sonbahar için gayet uygun bence.

Intense Pepper’i ilk kullandığım andan itibaren bir parfüme çok benzettiğimi fark ettim. Kimi yorumcuların Bentley – Infinite Rush’a benzettiklerini gördüm ve hak verdim. Genel kokusu gerçekten benziyor ama tabii Intense Pepper daha kaliteli, güçlü ve güzel kokuyor. Fakat zihnim beni yanıltmıyorsa bir başka parfüme daha çok benzettim o da Cartier’in ünlü Declaration’ı. Jean Claude Ellena’nın nefis ve kafa karıştırıcı parfümü Declaration’dan etkilendi mi acaba Pierre Montale Intense Pepper’i oluştururken? Neden olmasın.

Sonuç olarak herkesin ilgisini çekmeyecek ama beni tavlayabilen bir eser Intense Pepper. Şunu da söyleyeyim ki derinliği olmayan, tekdüze devam ediyor. O üzerimdeyken ilginç bir hüzün hissediyorum. Kokusu ara ara burnuma geldikçe etrafa bakınıyorum nereden geliyor bu tanıdık aroma diye ama sonra aklıma geliyor. Hani bazı parfümler ya da şarkılar veyahut filmler vardır. Çok popüler değildir, çoğu kişi ilgisiz kalır, gerilerde bir yerlerde kendilerini sevecek kişiyi bekler adeta. Belki de Intense Pepper öyle bir parfümdür. Sebebini anlayamadığım şekilde zihnimde bir yerlere dokunuyor ama acaba nereye?

EDP formundaki Intense Pepper’in kalıcılığı iyi, fark edilirliği fena değil. Bir parça erkek kullanımına yakın sanki. Fazlaca tematik kokmuyor yani günlük kullanıma uyabilecek bir arkadaş. Ofis kullanımına bile hayır demeyecektir Intense Pepper. Yaş olaraksa otuz ve üzerindeki erkeklere yakışacağını düşünüyorum.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran Dinçer beye teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

8 Eylül 2017 Cuma

Prada L’Homme (2016)

Prada’nın iki yeni gözbebeği parfümü La Femme Prada ve L’Homme Prada’nın, dünya lansmanı 2016 yılının Haziran ayında yapıldı. Hem erkekler hem de kadınlar için piyasaya sürülen bu iki parfüme görkemli bir basın tanıtımı yapıldığı söylenebilir. Elle, Vogue, Harper’s Bazaar gibi önemli dergilerin temsilcilerinin katıldığı gecede, Miucca Prada’nın da sunum yaptığını öğreniyoruz.

La Femme Prada ve L’Homme Prada’nın reklam yüzü olarak üç genç Hollywood yeteneğinin seçildiğini söylemek gerekiyor. Basın açıklamasının, Milano’nun dünyaca ünlü alışveriş merkezi Galleria Vittorio Emanuele’deki efsanevi Prada mağazasında yapılması da markanın bu iki parfüme verdiği önemi gösteriyor. Bu iki parfümden erkek olanı yani Prada L’Homme’u bir süredir kullanıyorum. Bakalım kokusu, parfümün pazarlaması kadar başarılı mı?

Prada L’Homme’nin açılışı şekerli turunçgillerle gerçekleşiyor. Bir parça limon ve daha önemlisi aşırı tatlı neroliyle başlangıcı yapıyor. Fazlasıyla modern ve tanıdık üst notaları pek sevemedim. Orta kısımda sevdiğim bir öğe sevmediğim şekilde verilmiş. Leziz bir iris çiçeği hafiften Dior Homme esintisi yaratsa da yanındaki vetivere alışamadım. Orta bölümde şekerli yapı devam ederken, hafiften koyu hale geliyor L’Homme. Tabii bunda menekşenin ve karabiberin etkisi var. Orta notaları başlangıcına göre daha sevilebilir buldum. Sonlardaysa tatlılık yine aşırı dozda. Alt notalarda tonka fasulyesi muhtemelen tatlılığı arttırıyor. Bir parça vanilya ve sedir ağacıyla kapanışı yapan L’Homme’nin genelinde ambersi bir hava var.

Prada L’Homme, yeni yeni trend olmaya başlayan bir koku formuna sahip gibi görünüyor. Sanırım gourmand fırtınası artık bitti ve yeni koku modamız şekerli turunçgiller, tonka fasulyesi ve aşırı tatlı menekşe-iris birlikteliği. Garip, ucuz ve burnu zorlayan bu fujer tarzına her zaman için mesafeli duruyorum. Her ne kadar içeriğinde iris çiçeği olsa da Prada L’Homme, insanın içini ve ruhunu bayıyor. O güzelim iris bile kompozisyonu kurtaramıyor.

Bu tür parfümlerde beni rahatsız eden yapaylık veya düşük kalite hissiyatı değil. Market parfümlerini veya 5 TL’lik deodorantları anımsatan koku formuyla problemim var. Fujerin en sevmediğim versiyonu olan tonkalı, menekşeli, sedir ağaçlı, bol şekerli karışım, ilginç bir şekilde daha kısa süre önce yine karşıma çıkmıştı, hem de niş bir markada.

Zaman zaman böyle tesadüfler oluyor. Bir parfümü kullanırım ve 2-3 hafta sonra o parfüme çok benzeyen bir koku profiliyle tekrar karşılaşırım. 1-2 hafta önce kullandığım Francis Kurkdjian’ın Amyris Homme’sine yeniden ışınlandım, Prada L’Homme’yle birlikte. Benzer kokuları olmasının dışında aralarında pek yaş farkı da olmaması gerçekten ilginç. Sanırım yeni nesil erkek parfümleri bu türde gelecek önümüzdeki yıllarda. Eyvah ki ne eyvah.

Prada’nın genel tarzına benzeyen L’Homme, temiz, steril, iyi aile çocuğu rolünü iyi oynuyor. Kimi yorumcuların Prada Amber Pour Homme’a benzettiği L’Homme, bence hafiften Yves Saint Laurent – L’Homme’ye de hem isim olarak hem de koku olarak benziyor. Ne sabunsu ne pudralı kokuyor ama iris çiçeğinin kadifemsi, rahatlatıcı etkisiyle temiz hissiyat veriyor. Koku formu olarak hiçbir özel ve benzersiz yanı bulunmuyor. Bu anlamda bir hayal kırıklığı da Prada’dan gelmiş gibi görünüyor.

Sonuç olarak almadan önce denemenizi öneririm. Tarzı bana hitap etmese de genel beğeniye uyacağını sanıyorum. EDT formundaki Prada L’Homme’nin performansı zayıf. Kalıcılığı iyi fakat fark edilirliği yüksek değil. Sıcak havalardan ziyade serin ilkbahar-sonbahar dönemine yakışacağını düşünüyorum.

Parfümün kokusunu, birçok esere imza atmış çalışkan isim Daniela Andrier tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/5

17 Eylül 2016 Cumartesi

The Merchant Of Venice – Esperidi Water (2015)

İtalya merkezli yeni niş parfümevlerinden The Merchant Of Venice’ın farklı eserlerini denemeyi düşünüyorum. Gerek ismi gerekse konsepti bir şekilde kendisine çekiveriyor beni. Markanın ana ilham kaynağı Venedik şehri ve onun tarihi. İsmindeki ticaret vurgusu, Venedik şehrinin antik çağlardan itibaren diğer ülkelerle yaptığı çeşitli ticari faaliyetlerine gönderme olarak düşünülebilir. Altın, değerli taşlar, tekstil ürünleri, baharat ve aromatik uçucu yağlar, Venedikli tüccarların ilgi alanına giriyordu geçmişte.

The Merchant Of Venice’ın Nobil Homo isimli serisi şimdilik beş üyeden oluşuyor. Zaten marka, bütün parfümlerini seriler altında toplayıp, öyle piyasaya sürüyor. Yani her parfümleri, mutlaka bir seriye ait oluyor. Nobil Homo serisinin tamamı erkeklere adanmış. Esperidi Water da bu serinin üyesi. Bir süredir kullandığım Esperidi Water hakkında biraz ahkam kesme zamanımın geldiğini düşünüyorum.

Esperidi Water’ın başlangıcı ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Turunçgil diyorum ama limonun ağırlığı daha fazla. Limona bir parça portakal eşlik ediyor. Tatlı ve kolonyamsı limon-portakal işbirliğini pek sevemedim. Orta kısımda turunçgiller geri planda duruyor. Bu sefer tatlımsı karabiber ortaya çıkıyor. Yumuşak sayılabilecek karabibere nötr çiçekler destek veriyor. Kendi sitelerinde yaseminden bahsediliyor. Olabilir ama çok baskın değil çiçekler. Son bölümde eskilerden bir dost kontenjanından meşe yosunu algılıyorum. Misk, amber ve yumuşak odunsu notalarla dans eden meşe yosunu, parfümün en güzel yerini oluşturuyor.

Esperidi Water ismini ilk gördüğümde hemen önyargılarım devreye girdi ve “yine bir Terre d’Hermes benzeri” diye düşündüm. Terre d’Hermes’in o kendine özgü yapısının, birçok yeni nesil parfüme ilham verdiği sır değil. Esperidi Water’ın açıklanan notalarındaki portakal, karabiber, sedir ağacı ve vetiver Terre d’Hermes’i ciddi ciddi çağrıştırıyor fakat uygulamada durum pek öyle değil.

Parfümün açılışı kalitesiz limon kolonyaları gibi gerçekleşiyor. Normalde severim limon koksunu ama burada çözemediğim bir iticilik var. Belki de limon ve portakalın birleşimi o kadar da iyi fikir değil. Kendime yakın bulamadım bir türlü başlangıcını. Orta kısım neyse ki daha iyi. Gerçi o limonsu yapı orta bölümde hala algılanıyor. Karabiber orta notalarda işleri değiştiriyor. Keskin olmayan karabiber gayet tatlı. Muhtemelen biberiye ve çiçeklerle yumuşatılmış. Buradaki karabiberi, Obsession For Men’deki kullanıma azıcık benzettim. Karabiber hem olgun hem de erkeksi/nostaljik hava veriyor. Son bölümde, karabiberle harmanlanmış amberi meşe yosununa benzetmiş olabilirim. Kapanışı çok şık.

gercek esperidi

Esperidi Water, turunçgilli tarafı dışında neyse ki Terre d’Hermes’e büyük benzerlik göstermiyor. Yani önyargılarımı haksız çıkarıyor. Onu tanımlarken “aromatik turunçgil” nitelemesi yanlış olmaz. Fakat bana göre başlangıcı dışında çok ferah yapısı yok. Özellikle orta kısımdan itibaren kendisini gösteren baharatlar ve son kısımdaki amber onun ferah bir turunçgil olmadığını kanıtlıyor. Buruk ve ekşi kokusu bir yönüyle hoşuma giderken diğer taraftan kafamda soru işaretlerine neden oluyor. Evet, asıl sorun kullanılan turunçgillerde olmalı. Belki de biberiye ve turunçgillerin karışımına pek alışık olmadığım için kabullenemedim.

Normalde sevmem gereken Esperidi Water’ı, bir türlü bağrıma basamıyorum. Hep bir taraftan itiyor beni. Oysa bütün şartlar uygun, notaları tam bana göre, yüksek kaliteli ama olmuyor işte, ısınamıyorum ona. Kötü değil, hatta bu tarzın iyi örneklerinden birisi. Genel olarak notaları duru ve net. Yapaylık hissedilmiyor. Kalıcılığı iyi, fark edilirliği yüksek değil.

EDP formundaki Esperidi Water’ın performansı harikalar yaratmıyor. İlkbahar-sonbahar kullanımına yakışacağını düşündüğüm kokusu, acayip bir burukluk ve hüzün de barındırıyor sanki. Genç arkadaşlara öneremeyeceğim. Biraz parfüm deneyimi ve yaş istiyor. Otuz yaş civarında gelin anlaşalım. “Denemeden almayın, pişman olmayın” evrensel uyarısını yapmama gerek var mı?

Koku Güzelliği:10/6