30 Nisan 2020 Perşembe

Renier – Kisses Rain (2017)

1979 yılında Küba’da doğan Renier Rodriguez Mendez’in hikayesi birçok yönüyle diğer sanatçılarla benzerlikler taşıyor. Sanatçı olan babasının yanında büyüyen ve sanat eserlerinin arasında çocukluğu geçen Renier’in farklı yol seçmesi pek mümkün değildi. Babası gibi sanata ilgi duyan Renier’in bir süre sonra Avrupa’ya taşınıp Prag’a yerleşmesi, yeni niş parfüm markasının doğmasına sebep oldu. Sanatın farklı alanlarında eserler veren Renier, artık parfüm sanatına adım atmıştı.

İlk parfümlerini 2016 yılında çıkartan Renier, 2017 yılında Kisses Rain parfümüyle dikkatleri üzerine çekti. Renier’in internet sitesinde Kisses Rain’in çiçeksi karaktere sahip, şehvetli ve modern koktuğu vurgulanmış. Ayrıca sofistike, baharatlı ve güçlü olduğu belirtilmiş. Açıklanan notalarına baktığım üç koku ilgimi çekiyor: Kahve, badem ve öd ağacı.

Kisses Rain’in açılışı tatlı ve modern kremsi baharatlarla gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında kakule var ki başlangıçtaki baharatların sebebini açıklıyor. Kakuleye tatlı ve kremsi vanilyamsı koku eşlik ediyor. Üst notalarını beğendim. Orta kısma geçildiğinde tatlılık biraz daha artıyor. Orta kısımda baharatların yerini yavaş yavaş sıcak kokan badem ve gül alıyor. Tabii badem çok baskın ve orta bölümün yapısına hükmediyor. Sonlarda şekerli vanilya, amber ve misk algılanıyor. Başarılı bulduğum kapanışta kremsi vanilyanın merkezde olduğunu düşünüyorum.

Renier’in internet sitesinde Kisses Rain’in çiçeksi yönü vurgulanmış fakat uygulamada durum pek öyle görünmüyor. Parfümün en baskın iki öğesi badem ve şekerli, pudralı kremsi vanilya. Eğer vanilya ve badem çiçekten sayılıyorsa evet, o çiçeksi. Parfümün üçüncü önemli öğesiyse başlangıçta etkili olan ve sonra geri plana çekilen baharatlar.

Hani nerede açıklanan notalarındaki kahve ve öd ağacı? Kisses Rain, baskın şekilde kahve ve öd ağacı kokmuyor. Üzerine baharat dökülmüş şekerli acı badem kurabiyesi gibi kokuyor. Modern ve parfüm trendlerine uyuyor. Pek yaratıcı tarafı bulunmuyor. Kimi zaman hafiften Hypnotic Poison’u anımsatıyor. Benim gibi parfümlerde bademden haz etmeyen erkekleri ise hedeflemiyor.

Kisses Rain’den oldukça umutluydum ama pek beklentilerimi karşılayamadı. Açıkçası ismindeki yağmur kelimesine bakarak, onun sonbahara yakın duran, su-deniz-bahçe temalı hafif parfüm olacağını hayal ederken, karşıma neredeyse reçineli, ağır ve yoğun koku formu çıktı. Montale’nin bıktırıcı, şekerli, pudralı vanilyalı parfümlerini andırıyor. Tam bir kış bombası denebilir.

EDP formundaki Kisses Rain’in performansı iyi sayılır. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı fena değil. Kokusunu Daniel Josier tasarlamış. İçindeki bademden dolayı kadın kullanımına bir parça yakın buldum. Erkeklerin onu kullanmasında sakınca göremiyorum.

Koku Güzelliği:10/6.5

26 Nisan 2020 Pazar

Gucci – Envy For Men (1998)

1994-2004 yılları, Gucci’nin Tom Ford dönemi olarak nitelendirilebilir. 1990’lı yıllarda adeta iflasın eşiğine gelen Gucci’nin yaratıcı direktörü olarak göreve başladığında Tom Ford, Gucci markasını ayağa kaldırdı. Farklı kıyafet tasarım diliyle Gucci’ye hayat veren Tom Ford, güçlü reklam kampanyalarıyla markanın satışlarını kısa sürede neredeyse ikiye katladı. 1990’lı yılların sonuna gelindiğinde iflasın eşiğindeki Gucci’yi, 4 Milyar dolarlık devasa küresel şirkete çevirdi. 2004 yılında Gucci’den ayrıldığındaysa Gucci 10 milyar dolar değerinde bir deve dönüşmüştü.

Tom Ford’un eli Gucci’de sadece kıyafet tasarımına değmedi. Parfüm birimini de elden geçiren Tom Ford, 1998 yılında Envy For Men isimli esere onay verdi. Gucci’nin 1998 çıkışlı Envy For Men’i ve 2003 çıkışlı Gucci Pour Homme’si bu yüzden Tom Ford dönemi parfümler olarak biliniyor. Gerçi Gucci bu iki harika parfümün üretimini bitirerek, parfümseverlerden büyük tepki aldı ama kararından geri dönmedi ne yazık ki.

Erkek parfümü meraklılarının özlemle yıllardır yad ettikleri iki Gucci parfümünden Envy For Men’i uzun zaman önce kullanmış ve sevmiştim. Aradan geçen yıllar, Envy For Men’i kaderin hoş sürprizlerinden birisi olarak karşıma tekrardan çıkardı. Artık bulunması dünyada bile imkansıza yakın ünlü Envy For Men, bileklerimi süslüyor bir süredir.

Parfümün açılışı kuru baharatlar ve bir parça tütsüyle gerçekleşiyor. Açıklanan notalarında kırmızı biber ve zencefil var ki, bu iki kokudan zencefil daha önde diyebilirim. Zencefilin yanında karanfil de algılıyorum. Başlangıcı harika. Orta kısma geçildiğinde baharatlı yanı devam ediyor. Orta bölümde baharatlara tütün, yeşil lavanta ve yeşil otsular ekleniyor. Odunsu geri plan orta notalarda da devam ediyor. Son bölümde şekerli olmayan şık vanilya ve sedir ağacı bulunuyor.

Henüz ilk saniyelerde yeniden çok tanıdık bir dostun ziyaretime geldiği hissini yaşadım. Ne kadar da özlemişim kokusunu… Dumansı tütsü, enfes kalitedeki zencefil, karanfil ve biber, erkeksi tavır ve şekerli olmayan sedir ağacıyla, lavantanın ağırlığına boğulmamış otsu yeşil karakter (sıvısının yeşil olmasına dikkat!) Envy For Men’in ana konseptini oluşturuyor. Zengin ve katmanlı denebilir. Üst-orta-alt nota ayrımları takip edilebiliyor. Ağır, bıktırıcı veya karanlık kokmuyor.

Envy For Men ne 1990’lı yılların köhne erkeksi parfümlerini çağrıştırıyor ne de 2000’li yıllardan sonra üretilen birbirinin aynısı şeker bombası baharatlı, tonka fasulyeli, bıktırıcı vanilyalı piyasa işi çöp erkek kokularını andırıyor. Envy For Men, şık, yeterince erkeksi, tatlılığı gayet iyi ayarlanmış, kuruluğa yakın, orta kısımdaki sedir ağacının zaman zaman metalik hissiyat vermesi dışında yapaylığa yer verilmeyen bir eser. Benzerine rastlamadığım bu koku formu, muhtemelen kadınlardan da övgü alacaktır. Takım elbiseye uyabilecek kadar elegant ve olgun, aynı zamanda günlük kullanıma uyum sağlayabilecek kadar güncel ve genel beğeniye yakın denebilir.

Envy For Men, şaheser olmayabilir fakat Gucci’nin 2005 yılından sonra piyasaya sürdüğü erkek parfümlerinin çoğundan 2-3 gömlek üstün bir eser. Hem kalite, hem özgünlük, hem de çarpıcı-şık tarzıyla üretiminin bitirilmesini hak etmediği bir gerçek.

EDT formundaki Envy For Men’in tasarımcısı bazı yerlerde Daniela Andrier olarak geçiyor. Sonbahar-kış dönemine uyacaktır. Kalıcılığı gayet iyi fakat etrafa yayılımı ilk güçlü patlama dışında yüksek değil.

Koku Güzelliği:10/8

22 Nisan 2020 Çarşamba

Mancera – Instant Crush (2019)

Pierre Montale’nin ikinci markası Mancera, tıpkı Montale gibi saldırgan biçimde niş parfüm sektörüne oynuyor. Arka arkaya birçok parfüm piyasaya sürme stratejisiyle Mancera, dünya niş parfümcülüğünün ilgisini çekmeye başladı. Instant Crush, değerli ve lüks içerikler, az bulunan ve rafine materyaller ve Art Deco tasarım dilinden ilham alan Mancera’nın 2019 yılında öne çıkan parfümlerinden birisi oldu.

Mancera’nın internet sitesinde Instant Crush’ın tanıtımında gül, yasemin ve amber üçlüsüne vurgu yapıldığını görüyoruz. Duygusallık ve romantizmin zengin karışımı olduğu söylenmiş. Ayrıca turunçgiller ile sandal ağacının zarif birlikteliğinden bahsedilmiş. Karşı konulamaz vanilya ve şaşırtıcı zencefilin karışımıyla zarafet dalgasına sahip olduğu da tanıtımda yer almış.

Parfümün açılışı limonu andıran fakat ferah olmayan turunçgillerle gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında limon olmasa da şekerli, kremsi limon hissi veriyor. Orta kısımda tatlılık devam ediyor. Turunçgiller bir parça geride kalırken ortaya nötr çiçekler çıkıyor. Safranı andıran orta bölümdeki şekerli çiçekler ve kremsi Montale tarzı garip gül parfümün ana eksenini oluşturuyor. Son kısımda vanilya hakimiyeti var. Mumsu ve donuk vanilya hafiften pudralı hissiyat veriyor. Vanilyaya misk de eşlik ediyor. Açıklanan alt notalarında meşe yosunu varmış ama algılayamadım ne yazık ki.
Instant Crush, Montale tarzı fazlaca şekerli safran-gül temasını merkeze almış. Açıklanan notalarında zencefil var ama büyük resimde baharatlar fazlaca yer kaplamıyor. Kremsi, vanilyamsı çiçekler ve turunçgiller parfümü yeni nesil ana akım markaların kokularına yaklaştırıyor.

Instant Crush, çok yaratıcı, sıra dışı, farklı ya da ilginç değil. Çoğu modern vanilyalı ve şekerli parfümü andıran herkesin sevebileceği, genele hitap eden, sivri tarafları olmayan, lezzetli, giymesi kolay ve basit kompozisyona sahip.

Diğer taraftan bir niş parfümde olması gereken sanatsal dokunuşlar Instant Crush’da var denemez. Ortalama kalitede, ortalama kokan ve zaman zaman tatlılığın içinizi baydığı ve bıktırdığı tarzıyla, beni çok etkileyemedi. Yine de bu tür şekerli safran ve gül merkezli parfüm arıyorsanız ona şans verebilirsiniz.

Geleyim Instant Crush ile ilgili en ilginç duruma. Bu parfümü kullanan kimi yorumcular kokusunu Baccarat Rouge 540’a benzetmiş. Instant Crush turunçgili, safranlı vanilya parfümüyken, Baccarat Rouge 540 kırmızı ekşi meyveli (çilek), baharatlı, plastiğimsi, steril kokuyor. İki parfüm arasında büyük benzerliğe rastlamadım.

Eau de Parfum formundaki Instant Crush’ın kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı bahsedildiği kadar güçlü değil. Sıcak yaz mevsimi dışında her zaman kullanılabilir. Uniseks olarak düşünülebilir. Hem kadınlar hem de erkekler rahatlıkla kullanabilir.

Koku Güzelliği: 10/6

19 Nisan 2020 Pazar

Hazal'a

2014 yılının şubat ayında tanışmıştık onunla. Parfüm Merakı sitemizdeki bir çekilişe katılabilmek için twitter’dan mesaj yazmasıyla kokulara tutkuyla bağlı dünya tatlısı hanımefendi hayatıma girivermişti. Parfümlerle ilgili sohbetimiz aralıklı olarak 2018 yılının sonlarına kadar devam etti. Kendi parfüm markasını oluşturmak en büyük hayaliydi. Hatta son yazışmalarımızda ona bazı parfüm şişesi üreticilerinin bilgilerini bile vermiştim. Çünkü biliyorduk ki onun hayatının parfümü Marni by Marni Woman’nın benzeri parfümü üretecek ve markasının baş tacı olacaktı o koku.

Zaman içinde öğrendik ki henüz yirmili yaşlarında lösemiye yakalanmıştı. Ara ara onunla görüşür ve hastalığı kolayca yeneceğini söylerdim. Babasını bu hastalıktan kaybetmiş birisi olarak biliyordum ki işi çok zordu ve savaşması gerekiyordu. Onu her zaman yüreklendirdim, moral verdim ve başarabileceğini söyledim.

Yaklaşık 8-9 aydır görüşemiyorduk hayatın koşuşturmacasından dolayı. Geçen hafta tamamen rastlantı eseri Hazal’ın bir arkadaşı benimle iletişime geçti ve onu sordu. Öğrendik ki parfümlere aşkla bağlı Hazal, 26 Temmuz 2019’da hayata gözlerini yummuş.

Oysa Hazal’la Kadıköy’de bulunan Syed Junaid Alam parfümlerinin satıldığı mağazaya gidip, oradaki bütün esansları denemek için uzun zaman önce sözleşmiştik. Onun en büyük hayali olan çıkaracağı parfüm markası için farklı kokuları seçmesine yardımcı olacaktım. Markanın konseptini birlikte hazırlayacaktık ve bütün dünyaya satılan bir marka yaratacaktık… Hatta Vedat Ozan hocamızın yanına gidip, onunla tanıştıracaktım. Saatlerce Vedat hocaya sorular sorup çileden çıkarmayı bile planlamıştık keyifle. Tabii bunlar hayal olarak kaldılar…

Bu yazı anlaşılacağı üzere bir parfüm yorumu yazısı değil, ikinci defa karşıma çıkıp bir yakınımı elimden alan amansız hastalık yüzünden hayata gözlerini yuman, en büyük tutkusu olan parfümler sayesinde tanıştığım ve dört senelik çok güzel bir arkadaşlığın arkasından yazılan ağıttır. Onun anısı Parfüm Merakı sitesinde ve kalbimde yaşayacak.

Evet, biliyorum kısacık ömründe şansın hiç yaver gitmedi. Bana anlattığın hayal kırıklıkları, mutsuzluklar ve umutsuzluklar yakanı hiç bırakmadı. Seninle Kadıköy sokaklarında saatlerce dolaştığımız, küçük ama harika pizzalar yapan yerde karnımızı doyuruşumuz, alakasız mağazalara laf olsun diye girip bakınmamız ve bol bol gülüşmemiz de muhakkak ki yaşamımın geri kalanında hoş anılar olarak benimle birlikte kalacaklar. Yine bir tedavin sırasında senin hastanede olduğunu öğrendiğimde ertesi gün İstanbul’a gelip, hafta sonu olmasına rağmen, odanı bulup, sana bir sürü parfümü getirip, hasta halinle gözlerindeki o mutluluğu görmem ve sana trombosit verebilmek için hastanenin kan ünitesini birbirine katmam da ölene kadar hatırlayacağım hoş anılar olacaklar.

Meleklerin, gittiğin yerde sana eşlik etmesi dileğimle… Mekanın Cennet bahçeleri olsun…

Hazal Kayar’ın hatırasına…

17 Nisan 2020 Cuma

Gucci Eau de Parfum II (2004)

Gucci’nin 2002 yılında piyasaya sürdüğü Gucci Eau de Parfum isimli eseri, markanın 2000’li yıllarla birlikte yeni nesil modern parfümlerinin habercisiydi. Artık üretimi bitirilen Gucci Eau de Parfum’den iki yıl sonra 2004 yılında yine kadınlara yönelik olarak Eau de Parfum II raflara çıkmıştı. Ne yazık ki Eau de Parfum II’de ablasının kaderini yaşayarak, üretimi bitirilen parfümler kervanına katıldı.

Oysa Gucci Eau de Parfum II kadınlar tarafından oldukça sevilmişti. Son 15-20 yıldır, Gucci’nin, harika parfümlerinin üretimlerini bitirip, yerine daha vasat kokular çıkarmak gibi anlaşılmaz tavrı var. Gucci Eau de Parfum II’yi ablam çok severek uzun yıllar kullanmıştı. Tabii onun sürekli kullandığı ve adeta eve sinen kokusu, zihnime kazınmıştı ve bende oldukça beğenirdim. Yıllar içinde üretimi bitirilince artık bulunamaz oldu. Değerli bir parfümsever arkadaşımız, Gucci Eau de Parfum II’yi bana ulaştırınca ise bu parfümle ilgili olan anılarım tabii ki canlanıverdi. Biraz da bu duygularla kullandım ve yine oldukça beğendim.

Gucci Eau de Parfum II’nin açılışı canlı, neşeli ve pozitif gerçekleşiyor. Etrafa mutluluk saçan ilk saniyelerde turunçgiller (ağırlık portakalda), feminen çiçekler ve mayhoş meyveler kendisini gösteriyor. Meyveli-çiçeksi gerçekleşen ve neredeyse ferahlık seviyesindeki ilk dakikalardan sonra orta bölümde büyük değişim olmuyor. Ekşi meyvelerin biraz daha gücünü arttırdığını görüyoruz. Açıklanan orta notalarında böğürtlen var ki güzel kullanılırsa bayılıyorum böğürtlenli parfümlere. Orta kısımda leziz kırmızı meyvelere kadınsı çiçekler (şakayık ön planda, menekşe ve yasemin) eşlik ediyor. Misk orta bölümden itibaren geri planda hoş bir dengeleyici olarak varlığını sürdürüyor. Kapanış odunsu gerçekleşiyor. Aynı meyveli çiçekler zayıflayarak alt notalara ulaşırken, misk, amber ve sedir ağacının ağırlığını arttırdığına şahit oluyoruz.

Gucci Eau de Parfum II, hiç şüphesiz meyveli-çiçeksi karaktere sahip. Bu tarzın en sevdiğim örneklerinden birisi ilan edebilirim onu. Mayhoş meyveler ve feminen çiçeklerin eğlenceli dengede durduğunu söyleyebilirim. Böğürtlen, kırmızı meyveler ve siyah üzüm teması; şakayık, yasemin ve menekşeye bir parça üstün geliyor ana yapıda. Bu durum benim için iyi haber, fazlaca kadınsı çiçekler barındıracağına lezzetli meyveler kokmayı tercih ederim. Tabii onun safkan kadın parfümü olduğunu da aklımın bir köşesinde tutuyorum.

Sadece bana mı oluyor bilmiyorum ama onu kokladığımda hep iyimserlik aşılıyor Gucci Eau de Parfum II. Onda garip şekilde hayat enerjisi var. Karanlık, durağan ve sıkıcı değil, her an değişebilen kadınsı ruh hali var sanki onda. İlk bakışta genç hanımefendi parfümlerini hatırlatsa da genç-yaşlı herkes, günlük kullanımda tercih edebilir. Onu kullanan çoğu kadının rahatlıkla seveceğini düşünüyorum. İmza parfümü olarak bile düşünülebilir.

Her güzelin kusurları olduğu gibi onun da eksik tarafları var tabii ki. İlk olarak kokusu yapaylık sınırında ve yüksek kalite vaat etmiyor. Kimi bünyelerde, çiçeklerin veriliş tarzı bakımından baş ağrısı yapmaya müsait gibi. İkinci eksik tarafı performansı. Kalıcılığı iyi ama etrafa yayılımı biraz zayıf. Üçüncü en büyük problem ise üretiminin bitirilmiş olması. Bu parfümü artık bulmak çok zor ve daha da bulunmaz hale gelecek ilerleyen yıllarda.

Eau de Parfum formundaki kokusunu sektörün tanınmış isimlerinden Antoine Maisondieu tasarlamış. İlkbahar-yaz dönemine uyacaktır. Çok sıcak yaz günlerinde biraz ağır kaçabilir.

Koku Güzelliği:10/7

13 Nisan 2020 Pazartesi

Bois 1920 – Vento nel Vento (2013)

İtalyan niş parfümevi Bois 1920’nin 2013 yılında dört parfümden oluşan Limited Art koleksiyonu piyasaya sürüldü. Vento nel Vento, Limited Art serisinin en bilinen parfümü gibi görünüyor. Koku piramidinde pembe biber, elemi, tütsü, şakayık, öd ağacı, labdanum, benzoin gibi yoğun ve keskin notalar öne çıkıyor.

Bois 1920’nin internet sitesinde Vento nel Vento’nun başlangıcı unutulmaz ve etkileyici, rafine orta notaların coşkun olduğu, kapanışın karanlık ve büyük mühürü andırdığı belirtilmiş. Vento nel Vento’nun açılışı koyu ve ağır reçinemsilikle gerçekleşiyor. Bu tür parfümleri ayakkabı boyasına benzettiğim doğrudur ve karanlık üst notaları burnu fazlasıyla zorluyor. Orta kısımda genel yapı değişmiyor. Koyu tütsü ve neredeyse pudralı amberin eklendiği orta notalar hala ağır ve zorlayıcı davranıyor. Kapanışta değişim yok. Açıklanan alt notalarında öd ağacı var ama bence öd teması büyük yer kaplamıyor.

Vento nel Vento korkutucu veya irkilten garip reçineli, tütsülü parfümlerden birisi denebilir. Niş markalarda bu tür karanlık amberi çağrıştıran karanlık tütsü ve labdanum merkezli kokusal denemeler sık sık yapılıyor. Çoğu niş markanın bu tür deri montlara veya ayakkabı boyasına benzeyen uç örneklerine yer verdiğini biliyoruz. Serge Lutens’in Ambre Sultan’ı, Histoires de Parfums’un Ambre 114’ü, Annick Goutal’ın Ambre Fetiche’si, Tom Ford’un Sahara Noir’i, Tauer’in Incense Extreme’i, Comme des Garçons’un Avignon’u gibi güçlü eserler, Vento nel Vento’nun doğal rakipleri gibi duruyor.

Vento nel Vento, güçlü, dolgun, kullanması ve sevmesi zor bir parfüm. Onu kullanıp, etraftan övgüler almayı unutun. Böylesine reçinemsi ve ağır koku formu, tematik ve sıra dışı örnekler olarak düşünülmeli. Bu tür bir çok niş parfüm denemiş birisine bile genel tarzı yorucu ve bıktırıcı gelebilir. Konforlu olmayan yapısıyla herkese ve her ortama uymayabileceğini öngörmek falcılık olmayacaktır. Mod ve doğru ortam kokusu adeta Vento nel Vento.

Açıklanan notalarında en ilgimi çeken öğeler şakayık ve meyan kökü oldu. Genellikle feminen kadın parfümlerinde karşımıza çıkan şakayık notasının Vento nel Vento’da kırıntısına bile rastlayamadım. Vento nel Vento asla kadınsı çiçek parfümü değil, erkek kullanımına yakın reçine-amber kombinasyonu diyebilirim. Meyan kökü aromasıyla da parfümlerde pek aram yok. Neyse ki meyan kökü de baskın değil.

Sonuç olarak fikrimi değiştiriyorum ve Vento nel Vento’nun safkan tütsü parfümü olmadığını düşünüyorum. Eğer Encre Noire tarzına yakın giyilebilir tütsü arıyorsanız yanlış yerdesiniz. Labdanum, egzotik amber, paçuli ve reçinelerin hunharca diğer öğeleri baskı altına aldığı zalim, ödünsüz, uzlaşmaz ve asosyal koku formuna sahip. Gotik, Dante’nin İlahi Komedya’da tasvir ettiği cehennemini anımsatan, acımasız, sert, ketum bir parfüm. Onun kokusal paradigması, garip kokan tütsüleri, cadıları, engizisyon mahkemelerini, Ebu Leheb’i, İsa peygamberi çarmıha geren pagan Romalı askerleri, orta çağın düşünsel karanlığını çağrıştırıyor.

Vento nel Vento, EDP formunda. Kalıcılığı tabii ki çok iyi. Etrafa yayılımı ortalamanın biraz üstünde. Performans anlamında sizi yarı yolda bırakmayacaktır. Tam bir kış parfümü. Serin sonbahar günlerinde bile bunaltıcı olabilir. Almadan önce denemeniz gerektiğini önemle belirteyim. Kimi kaynaklarda kokusunu markanın sahibi Enzo Galardi’nin tasarladığı yazılmış.

Koku Güzelliği:10/6

9 Nisan 2020 Perşembe

Carolina Herrera – 212 VIP Men (2011)

1990’ların sonunda Carolina Herrera’nın harika bir parfümü çıkmıştı. 212 Men isimli bu delikanlıyla üniversite yıllarımda tanışmıştım. 212 Men, sınıf arkadaşımın Ankara’nın serin ilkbahar günlerinde, final sınavlarına az zaman kala bol bol sıkıp, yanımıza gelmesiyle kadın-erkek herkesi kendisine hayran bırakırdı. O zamanlardan anısı olan 212 Men, ne yazık ki yıllar içinde kokusunu reformülasyonlarla bir parça değiştirmişe benziyor. Eski tadı alamadığım yeni şişe 212 Men’in 2011 yılında erkek kardeşi piyasaya sürüldü. 212 Men’in büyük başarısının ardından aynı isimli devam parfümleri geldi. 212 VIP Men bunların içinde en popüler olanıydı.

Yeni nesil, bayık, şekerli, piyasa parfümü olacağını sandığım 212 VIP Men kullanım döneminde beni şaşırttı. Carolina Herrera’nın internet sitesinde üst notaları turunçgil aromatik olarak sınıflandırılmış. Üst notalarda iki notaya yer verilmiş: Parfümlerde fazlaca rastlamadığımız parmak limonu (Caviar Lime) ve donmuş nane. Parfümün başlangıcı gerçekten de lime meyvesinin burukluğu ve nanenin serinliğiyle gerçekleşiyor. Sade, saldırgan olmayan ve doğal açılışı hoş ve ferah. Orta kısmı baharatlı ferah olarak sınıflandırılmış. Açıklanan orta notalarında zencefil ve dondurulmuş/buzlu votka notaları var. Başlangıçtaki buruk lime meyvesine orta bölümde içki/alkol kokusu ekleniyor. Bu içki tabii ki votka oluyor. Son bölüm odunsu oryantal olarak isimlendirilmiş. Alt notalarında yine iki öğeye yer verilmiş: Kingwood ve tonka fasulyesi. Parfümün sonları odunsu-derimsi yapıda ilerliyor. Kapanışı, orta bölümle büyük oranda benzeşiyor.

212 VIP Men, resmi pazarlama cümlelerinde kendine güvenen, çekici, modern ve parti temalarını öne çıkarıyor. Onun New York şehrinin hareketli gece hayatından ilham aldığını söyleyebiliriz. Bu durum kokusuna da bir şekilde yansımış. 212 VIP Men, gece kulüplerinin, yaz akşamlarındaki plaj partilerinin kokusu olmaya aday. Neden mi böyle düşünüyorum. Çünkü kokusu kremsi, neredeyse hindistan cevizimsi tropikal içkilere/kokteyllere benziyor.

Parfümün büyük değişim göstermediği, tek düze ilerlediği ve müthiş derinliğe sahip olmadığını söyleyebilirim. Bu eksik taraflarını yapaylık barındırmamasıyla, temiz ve modern kokmasıyla, çoğu kişinin sevebileceği yapısıyla ve son yıllarda birbirinin aynısı şekerli, tatlı, baharatlı, tonka fasulyeli bıktırıcı genç erkek parfümlerinden farklı davranmasıyla kapatıyor. Parfümün resmi olarak açıklanan ilginç notaları gözünüze çarpmıştır. Genel olarak fazla karşımıza çıkmayan parmak limonu ve kingwood gibi öğeler, sıra dışı detaylar olarak düşünülebilir. 212 VIP Men, basitçe anlatmak gerekirse yeşil misket limonu, nane, votka ve miskten oluşuyor. Misk parfümün orta kısmından itibaren kendisini hissettiriyor.

Carolina Herrera bu parfümü gece kullanımı için önerirken bence günün her saatinde gayet iyi sonuç verecektir. Genel tarzı kolay kullanılabilecek, yumuşak başlı, temiz ve hoş, içki temalı arkadaşımız denebilir. Kimi kullanıcıların 212 VIP Men’i 1 Million’a benzetmesini anlayamadım. İki parfüm arasında büyük benzerliğe rastlamadım. 1 Million şekerli metalik portakallı ve baharatlı deri parfümü. 212 VIP Men ise limonsu serin votka temasına sahip. 1 Million karanlık sayılabilecek, sıcak, dinamik ve baharatlıyken, 212 VIP Men neredeyse ferah, baharatların büyük yer kaplamadığı, serin ve durağan-cansız bir arkadaş.

VIP Men’i, 1 Million’a değil de abisi 1999 çıkışlı ilk 212 Men’e benzettim. 13-14 sene öncesinden hafızamda kalan 212 Men’in ilk versiyonunun kokusuna bir parça içki teması eklenmiş hali gibi VIP Men. Hatta hafiften Guerlain Homme’nin seyreltilmiş, zayıf halini bile çağrıştırıyor. Bu anlamda beğenerek kullandım. Tabii kalite anlamında harikalar yaratamıyor. Biraz basit ve vasata yakın koksa da başlangıç seviyesindeki parfüm meraklıları için hoş seçeneklerden birisi denebilir.

EDT formunda. Kalıcılığı idare ediyor, etrafa yayılımı zayıfa yakın ne yazık ki. Kokusunu Emilie (Bevierre) Coppermann ve Lucas Sieuzac birlikte tasarlamış. Ilık ilkbahar günleri veya yaz akşamları için uygun olacağını düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/6.5

5 Nisan 2020 Pazar

Franck Boclet – Velvet (2019)

Franck Boclet’in 2019 yılı çıkışlı parfümü Velvet, markanın Rock & Riot Ivory serisine ait. Son yıllarda birçok yeni parfüme imza atmasıyla gözlerin çevrildiği Franck Boclet koleksiyonu, Rock & Riot serisiyle evliliği, aşkı ve romantizmi tanıtımlarda merkeze yerleştiriyor. Velvet’te de kural bozulmamış. Franck Boclet’in internet sitesinde Velvet, meyveli, odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış.

Velvet’in “Huzur ve sevgi arayan ahenkli bir çift gibi şehvetli koktuğu” iddia edilmiş. Parfümün açıklanan notalarındaki en ilginç öğe pamuk şekeri. Ayrıca oldukça sevdiğim meyveler olan erik, şeftali, incirin isimleri geçiyor ki bu durum merakımı daha arttırdı. Parfümün açılışı oldukça kuru ve tozlu yapıyla gerçekleşiyor. Anasona benzettiğim ilk saniyelerde, üst notalarında bergamot ve portakal varmış. Turunçgiller pek alışık olduğumuz gibi kullanılmamış. Eski tarz erkek parfümlerini hatırlatan garip açılışı pek sevemedim. Orta kısımda kuru ve tozlu yapı devam ediyor. Bu bölümde tozlu incir yaprağı, erik ve şeftali algılanıyor ama yine günümüzün yeni nesil parfümlerindeki gibi bolca tatlılık bulunmuyor. Acımtırak ve buruk aromatik otlar geri planda bulunuyor. Oysa Franck Boclet’e göre geri planda misk, sedir, sandal ağacı ve pamuk şekeri bulunuyor.

Velvet’in resmi tanıtımında üst notalarındaki bergamot ve portakalın ışıl ışıl parladığı belirtiliyor. Kullanım dönemindeyse durumun pek öyle olmadığı anlaşılıyor. Buradaki garip ve anasonsu turunçgillerin ferah, parlak, doğal ve gerçekçi olmadığını söyleyebilirim. İlacımsı acılıkta, öksürük şuruplarının, eczanelerin, medikal depoların kokusunu anımsatan yapısıyla üst ve orta notaların bir kısmı herkese hitap etmeyecek tuhaf yeşil temaya sahip.

Gerek notalarından gerekse tanıtımından parfümün meyve eksenine yakın olduğu anlaşılıyor. Meyveler (erik, incir ve şeftali) lezzetli ve doğal değiller. Bu meyveler içinden en çok incir-incir yaprağının önde olduğunu sanıyorum. Buradaki erik kullanımı Tom Ford – Plum Japonais’teki gibi tatlı ve karanlık değil. Şeftaliyse, Mitsouko’ya hafiften öykünmüş belki de. Parfümün en kafa karıştıran notasıysa pamuk şekeri.

Pamuk şekerini görünce önce ürktüm. Yine günümüzün bol şekerli-tatlı koku profilinin tekrarı olacak sandım. Velvet’in geneline baktığımda sonları saymazsak fazlaca şekerli kokmuyor. Tatlılık var ama abartılı değil. İlk dakikalardaysa hemen hemen hiç şekerli hissiyat yok. Bu iyi haber ama kuru-tozlu yapısı, alışılmadık ve burnu zorluyor.

Acımsı, otsu, yeşil yapı, Franck Boclet’in yine Rock & Riot serisine ait parfümlerde karşıma çıkmıştı. Blue Moon ve Be My Wife’ta da benzer temayı algılamıştım. Velvet, bu anlamda sürpriz yapmıyor. Biraz sıra dışı, sevmesi ve kullanması zor bir parfüm. Konforlu değil ve herkese uymayabilir. Almadan önce denemenin şart olduğunu düşünüyorum.

Velvet’in güzel taraflarından birisi Extrait formunda olması. Parfümlerin en yoğun konsantrasyonunu temsil eden Extrait, az sayıdaki marka tarafından kullanılıyor. Kalıcılığı iyi olsa da etrafa yayılımını ilk patlama dışında güçlü bulmadım. Her ne kadar turunçgiller ve meyvelerden bahsedilse de ferah değil. Sıcak yaz mevsimi dışında kullanmak iyi sonuç verebilir. Uniseks olarak sunulmuş fakat erkek kullanımına yakın denebilir. Kokusunu Bruno Herve tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/5.5

1 Nisan 2020 Çarşamba

Lancome – Tresor Midnight Rose (2011)

Johann Pachelbel’in dünyaca ünlü harika eseri Canon In D Major’u dinliyorum. Odayı dolduran keman ve yaylı sazların ahenkli, ritmik, barışçıl, enerjik notaları rafine ve huzur verici. Hayatın her şeye rağmen güzel ve yaşanabilir olduğunu düşündürten anlardan birisi de böylesine şahane müzikal eserlere dalıp gidebilme lüksümüz.

Canon In D Major’u dinlerken kolumdan yayılan gül kokusuna odaklanıveriyorum. Nedense yüksek kaliteli gül parfümleri ile klasik müziğin notalarının evrenin herhangi köşesinde birleşip, bütünleştiklerini düşünürüm. Lancome’un şöhretli klasiklerinden Tresor’un devam parfümlerinden Midnight Rose, ismindeki gül temasını parfüme yansıtmayı başarıyor.

Tresor Midnight Rose’un ilk saniyeleri modern ve bolca şekerli, meyveli gül temasıyla gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında ahududu ve gül özütü görünüyor ki ilk saniyeler modern meyveli-çiçeksi tarza yakın duruyor. Lezzetli başlangıcı biraz fazla genç kızlara yönelik gibime geldi. Orta bölümde şekerlilik azalıyor neyse ki. Meyvemsi gül birlikteliği orta kısmı da domine ediyor. Açıklanan orta notalarında frenk üzümü tomurcuğu gibi ilginç öğe bulunuyor. Üzüm tomurcuğundan ziyade orta kısımda feminen çiçeksiliğe şakayık ekleniyor. Başlangıcı ve orta kısmı gayet kadınsı davranan parfümün alt notalarında nötr havaya bürüyor. Kapanışta gül yine orada duruyor. Güle, tatlılığı az vanilya, bir parça misk ve erkeksi olmayan sedir ağacı eşlik ediyor. Kapanışı parfümün en sevdiğim yeri oldu.

Bir taraftan 17. yüzyıla ait Canon In D Major’u dinliyorum, diğer tarafta gözlerimi kapatıp 2011 yılının eylül ayında dünya pazarlarına sunulan Tresor Midnight Rose’un üzerimden yayılan notalarını kokluyorum. İki eserin yaratılması arasında üç yüz yıl olsa da, duygularım karışık. Bir tarafta modernitenin sosyolojik kritiğini yapıyorum içimden, diğer taraftan, klasisizmden ayrılasım gelmiyor. Parfümler ve müzik… Keman ve gül kokusu… Barok dönem ve bilgi çağı…

Tresor Midnight Rose, başlangıcında çocuksu ve jelibonları andıran şekerli ahududu-gül ikilisinin şımarık ve bıktırıcı gülüşünü sunuyor. İlk saniyeler dikkat çekmeye çalışan rüküş hanımefendiye benziyor. Orta bölümü güllü lokumlara benzetiyorum. Tatlılığın kademe kademe azalması, onun geri planındaki amacını da yansıtıyor. Kötü başlayan ama güzel biten romantik film gibi Midnight Rose.

Teorik olarak notalarına baktığımda sevdiğim temalar var. Gül, ahududu, pembe biber, kuş üzümü, kaliteli kullanılırsa parfümlerde harika kokabiliyorlar. Tresor Midnight Rose’da uzun süredir buzdolabında duran ve artık şekerlenmiş gül reçeli hissiyatı veren üst-orta notalar, onun rafine ve ilginç olma ihtimalini azaltıyor. Kapanışı Lancome kalitesindeyse de, kıyafet üzerinde, tatlı kasesine düşmüş balık gibi.

Özgün, sıra dışı ve zengin kokmadığına emin olabilirsiniz. Koku formuna bütünsel anlamda baktığımda, Lancome’nin, sanatsallığı pek umursamadığı anlaşılıyor. Amaç yine çok satan modern genç kız kokusu yapmak, araç olarak da gül ve meyveleri kullanmak. Canlı, eğlenceli, hoppa, bir süre sonra kullanmaktan sıkılabileceğiniz (kim böyle bir şey ister ki) meyveli-çiçeksi parfüm istiyorsanız, emrinize amade sizi bekliyor.

EDP formundaki parfümün kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ilk patlama dışında saldırgan değil. Sonbahar-kış dönemine uygun olacağını tahmin ediyorum. Günlük kullanıma ve akşam gezmelerine uyum sağlayacağını düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/6