kavun etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kavun etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Temmuz 2022 Salı

Christian Dior – Higher Energy (2003)

Christian Dior’un 2001 yılı çıkışlı parfümü Higher’ın büyük başarı yakaladığını söyleyemeyiz. Higher’dan iki yıl sonra Higher Energy isimli devam parfümü geldi. Sonrasında bu serinin fazla ileri gidemediğini gördük.

Higher Energy, Dior’un internet sitesinde şu cümlelerle tanıtılmış: “Taze, odunsu ve baharatlı greyfurt, biber ve vetiver notalarının uyumu etrafında oluşan, her zaman yeni bakış açılarına ve ufuklara açık olan erkek için yaratılmış genç, şehirli bir koku. Aydınlık ve canlı.” Parfümün tanıtımında greyfurt, biber ve vetivere özellikle vurgu yapılmış.

Parfümün başlangıcı turunçgilleri andıran meyvelerle gerçekleşiyor. Greyfurt-mandalinaya benzeyen meyveler hafiften ananası da çağrıştırıyor. Canlı ve güzel başlangıcından sonra aromatik baharatlar hissediliyor. Meyvemsi baharatlara sonlarda plastiğimsi sedir ağacı ve vetiver ekleniyor.

Higher Energy, tatlı ve ferah başlayan sonrasında aromatik fujerlere benzeyen yapıda ilerliyor. Bu tarz parfümler pek yazlık koku hissiyatını vermez. Burada da parfümün fazla tatlılığı yaz sıcakları için ufak bir engel teşkil edebilir. Ilık ilkbahar dönemine uyacak karakteriyle dikkat çekiyor. Modern bir kokuya sahip fakat çok ilginç ya da yaratıcı değil. Hafiften Platinum Egoiste’yi anımsatıyor.

Kullanması ve sevmesi kolay yapıda olması avantajı denebilir. Sonlarıysa hafiften yapaylık hissettiriyor. Bu parfümün dolabınızda olmaması büyük kayıp sayılmayacaktır.

Kokusunu Natalie Gracia-Cetto ve Carlos Vinals birlikte tasarlamış. Eau de Toilette formunda. Kalıcılığı yeterliyken etrafa yayılımı yüksek değil.

Koku Güzelliği:10/6.5

18 Mayıs 2022 Çarşamba

Blend Oud – Oud Zanzibar (2018)

Sihirli parfümeri sanatının 2000’li yıllardaki popüler içeriği oud, bir markaya isim babalığı yapıyor. Orta Avrupa’nın sevilen ve Rönesansı başlatan ülkesi İtalya’dan çıkan Blend Oud markası, isminden de anlaşılacağı üzere egzotik oud temasını merkeze alıyor. Genellikle Arap-Ortadoğu coğrafyasına ait olduğu varsayılan oud öğesinin ilginç şekilde batılı bir niş parfüm markasına ilham vermesi oryantalist eğilimlerle açıklanabilir mi emin değilim.

Blend Oud’un şimdiye kadar denediğim parfümlerinin çoğunun ağır, yoğun ve oud teması barındırdığını gördüm. Oysa markanın Voyage koleksiyonuna ait Oud Zanzibar, farklı bir yerde duruyor. Gerek şişesinin gerekse kutusunun turkuvaz rengi, bize denizi-suyu-okyanusu-tropikal adaları çağrıştırıyor. Blend Oud’un internet sitesinde Oud Zanzibar şu cümlelerle tanıtılmış: “Oud Zanzibar, okyanus ve ufuk arasındaki kucaklaşmayı anlatıyor, iki dünyanın birleşmesi, denizde iken gökyüzüne dokunan suya bakan genç bir Masai’nin gözleri ve ruhu aracılığıyla. Koku, Zanzibar adasının kokularına ve renklerine bir ilahidir. Denizin sonsuz ve değişmez kokusu.”

Parfümün açılışı leziz, ferah, tatlı meyvelerle gerçekleşiyor. Kavunu andıran ağız sulandıran tatlı ve modern meyvemsiliğe bir parça limon ve bergamot eşlik ediyor. Hoş başlangıcından sonra orta bölümde meyveler biraz geride kalırken fazlaca kadınsı davranmayan çiçekler merkeze geçiyor. Hafiften sabunlu ve temiz yasemine eşlik eden meyvemsilik, onu uniseks tarafa taşıyor. Sonlarda parfümün genel karakterine uygun sakin ve ağır olmayan paçuli ve sandal ağacıyla kapanış yapılıyor.

Oud Zanzibar meyveli-çiçekli esere benziyor. Bu tür koku yapısı genellikle kadın parfümlerinde karşımıza çıkar. Burada ana yapı pek kadınsı davranmıyor. Temiz, barışçıl, stabil, huzurlu tropikal parfüm hissi veriyor. Parfümün egzotik Zanzibar adasından ilham aldığını düşünürsek önümüze çıkan koku formu bütünlük içinde denebilir. Başlangıcındaki tropikal meyveleri andıran tavrıyla adeta okyanusun ortasında ve hiç kış yaşanmayan bir ada devletine ışınlıyor bizi. Yurtdışı merkezli bir parfüm platformundaki yorumcunun şu cümleleri Oud Zanzibar’ı özetliyor: “Bu parfüm, sandal ağacından yapılmış bir kütükte oturup, çiçeklerle çevriliyken, okyanusu seyredip tatlı kavun yemek gibidir.”

Parfümün ismindeki diğer vurgu oud temasına yönelik. Evet, Zanzibar gibi tropik bir adayı çağrıştırıyor ama oud kokusuna güçlü şekilde rastlayamadım. Parfümün sucul ve ferah oud kokusuna sahip olacağını düşünmüştüm ama oud varsa bile geride planda verilmiş.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı yüksek sayılmaz. İlkbahar-yaz döneminde kullanmak iyi fikre benziyor. Hem kadınlar hem de erkekler rahatlıkla kullanabilir.

Koku Güzelliği:10/6.5

26 Ocak 2019 Cumartesi

Versace – Eros Pour Femme (2016)

2012 yılında erkek parfümüyle başlayan Versace’nin Eros serüveni, 2019’un başları itibariyle dört parfümlük seri çıkardı karşımıza. İlk Eros erkekler içindi ve 2014 yılında kadın versiyonu da raflardaki yerini aldı. Eros Pour Femme adını alan kadın Eros’lara 2016 yılında EDT versiyonu eklendi son olarak. Kadın parfümlerinde çok sık gördüğümüz önce EDP’sini yapıp, sonra EDT’sini piyasaya sürme taktiğini Versace de Eros Pour Femme’de uygulamış. Bir süredir kullandığım Eros Pour Femme, EDT olanıydı.

Kendi sitelerinde parfümlerinin cazibeli, arzulu, tutkulu olduğunu iddia eden Versace, Eros Pour Femme’yi “baştan çıkarıcı ve aydınlık kadınsı notaların simyası” olarak tanıtmış. Parfümde limon, yasemin ve odunsu notaların varlığını vurgulamaya çalışmış.

Eros Pour Femme’nin açılışı ferah sayılabilecek limonla gerçekleşiyor. Kremsi limona kısa süre sonra ahududu eşlik etmeye başlıyor. Canlı, pozitif ve kaliteli üst notalarını sevdim. Orta bölümde ahududu etkisini devam ettirirken limon geri planda kalıyor. Orta notalarda kadınsı sayılabilecek çiçekler kendisini gösteriyor. Yaseminin önderliğindeki çiçeklerden bahsedebiliriz. Orta kısım ahududulu/kavunlu yasemin gibi diyebilirim kısaca. Son bölümde kremsi odunsu notalar ve misk mevcut. Yumuşak ve lezzetli tarzı, sonlarında da devam ediyor.

Eros Pour Femme, aslına bakılırsa meyveli-çiçeksi tarafa yakın duruyor. Bu tarz kadın parfümlerinde genellikle çiçekler ön planda olurken, burada meyveler baskın diyebilirim. Karşımızda basit, meyveli ve kremsi-tatlı-ferah sayılabilecek bir genç kız kokusu var. Karmaşık ve derin kokmayan bu hanımefendi, kavun hissiyatı veren meyvelerle ve daha çok sucul parfümlerde karşılaştığımız calone-Iso E Super yapay kimyasallarıyla desteklenmiş.

Kalite anlamında harikalar yaratamadığını tahmin ediyorsunuzdur. Kavunumsu meyveler bir süre sonra sıradan/sıkıcı ve yapay bir şeylerin olduğunu hissetmenizi sağlıyor. Tatlılık birçok kadın parfümünde olduğu kadar var ama beni rahatsız etmedi. Pozitif ve canlı tarzıyla hoş bir ilkbahar-yaz parfümü olarak düşünülebilir. Koklayan çoğu kişinin sevebileceği ve kullanması kolay aroması, onu rakiplerinden bir adım öne çıkaracaktır.

Günlük kullanıma rahatlıkla uyum sağlayabilecek bu EDT’nin performansı zayıf ne yazık ki. Kalıcılığı bir EDT için normal sayılsa da ilk patlama dışında etrafa yayılımı oldukça sınırlı.

Koku Güzelliği:10/6

5 Temmuz 2018 Perşembe

Giorgio Armani – Acqua di Gio (1996)

“Doğal, hakiki, ferah, saf, canlandırıcı. Akdeniz’in sıcaklığı ve saf ferahlığı.

Volkanik toprakları sebebiyle “Akdeniz’in siyah incisi” olarak da anılan İtalya’nın Pantelleria adası, zıt unsurlar eşliğinde karşımıza farklı manzaralar sunar. Acqua di Gio, Giorgio Armani’nin beğenilerini ve Pantelleria adasının doğasının insan duyularına etkilerini adeta nesnelleştirir. Acqua di Gio, denizin enerjisiyle, gücü ve canlılığı notalarına taşır.”

Dünyanın en ünlü erkek parfümlerinden Acqua di Gio, tanıtımındaki cümlelerden anlıyoruz ki Bay Giorgio Armani’nin ara sıra gittiği Akdeniz’deki Pantelleria adasından ilhamını almış. Parfümün ferah yönünün defalarca vurgulanması ve odunsu deniz tarzına yakın bulunması, onun genlerindeki ada-deniz-su temasına önem verilerek tasarlandığını düşündürtüyor.

Uzun yıllardır en çok satan erkek parfümlerinden birisi olarak Giorgio Armani’nin kasasını bol bol dolduran Acqua di Gio, şimdiden modern klasiklerden olma yolunda ilerliyor. İyi de neden bu kadar seviliyor? Sadece erkekler değil kadınlar da niçin onun peşinde?

Bu soruların cevabı muhtemelen gayet basit. Acqua di Gio’yu seven bir yorumcunun dediğini dikkate almalıyız belki de: “Kadınlar, basit, ferah ve seksi kokuları sever. Onun içindir ki çoğu kadın Acqua di Gio’yu beğenir.” Kesinlikle güzel bir tespit ve büyük ihtimalle Acqua di Gio’nun böylesine kült parfüm olmasında kadınların da en az erkekler kadar onu benimsemesinin payı var.

Peki nasıl kokuyor Acqua di Gio? Genel olarak çok değişmeyen sucul-turunçgil ekseninde ilerliyor. Erkeksi garip, ekşi çiçeklerin eşlik ettiği Calone, onun yapay kokmasını sağlarken diğer taraftan kokuya canlılık sağlıyor. Buruk aromatik otlarla tuzlu deniz suyunun birleşimi onun Akdenizli ruhunu tamamlıyor diyebiliriz. Sonuç olarak ferah bir meyveli-çiçeksi, turunçgil-deniz parfümü.

Acqua di Gio’nun basit, ferah ve seksi olduğunu söyleyebiliriz ki onun yaz parfümü olduğunu ve hiç bir yaz parfümünde fazlaca derinlik aranmayacağını biliriz. Yaz parfümleri genel olarak yaz şarkıları hatta yaz aşkları gibidir. Yüzeyseldir, çabuk sıkılınır, çabuk unutulur, çabuk çöpe atılır. Bir sürü yaz parfümünün kaderi de böyle olur. İçlerinden çok azı başarı hikayesi yazabilir.

Acqua di Gio’nun ilk çıktığı yıllardan itibaren müthiş satış rakamlarına ulaşması onun ticari olarak başarılı olduğunu düşündürtür ama kokusu aynı oranda güzel midir? Tabii bu soruyu kendi açımdan değerlendireceğim. Bana göre Acqua di Gio’nun kokusu olabilecek en gıcık, sinir bozucu, burun tırmalayan tarzda diyebilirim. Yıllardır farklı zaman dilimlerinde Acqua di Gio’yu denememe rağmen onu sevemedim ve kendime yakın bulamadım. O tuhaf turunçgilli-çiçeksi yapıyla aramda bağ oluşamadı. Demek ki zorlamanın anlamı yok.

Sonuç olarak kimseye öneremeyecek olsam da parfümlere meraklı erkeklerin yolu bir şekilde onunla kesişecektir. Tabii arkasındaki Giorgio Armani’nin büyük marka gücünü de küçümseyemeyiz. Giorgio Armani yine çok sevilen, çok satan bir parfüme imza atmış ve bu konudaki mahareti tartışılmaz.

Kokusunu ünlü burun Alberto Morillas’ın tasarladığı Acqua di Gio, EDT formunda. Kalıcılığı idare ederken etrafa yayılımı ilk on beş dakika dışında zayıf. İlkbahar-yaz kokusu olarak düşünülmeli. Genç-yaşlı herkese uyabilecek evrensel bir parfüm Acqua di Gio. Günlük kıyafetlere, spor sonrasına, plajlara ve ılık yaz akşamlarına tam anlamıyla uyum sağlayacaktır.

Koku Güzelliği:10/5

22 Ağustos 2016 Pazartesi

Nautica – Voyage (2006)

Yine Nautica, yine deniz-okyanus teması. Tabii Nautica gibi bir marka için şaşırtıcı değil bu durum. Hedef kitlesini ağırlıklı olarak deniz-okyanus temasına odaklamış. Kıyafet koleksiyonunda bile böyle davranan Nautica’nın, parfümlerindeki sucul taraf gözden kaçacak gibi değil. Geçtiğimiz aylarda, kullandığım ilk parfümleri Nautica Classic’te sucul yan ağırlıktaydı. Bu sefer Nautica bizi yolculuğa çağırıyor.

2006 çıkışlı Voyage’ın Kuzey Amerika pazarında epey iş yaptığı ve yüksek satış rakamlarına ulaştığı biliniyor. Zaten hakkında fazlaca yorum bulunması, onun popülerliğini de kanıtlıyor. Amerika pazarında oldukça uygun fiyatlara satılması da bu başarının sebeplerinden birisi olarak görülebilir. Her neyse, geçeyim parfümün detaylarına.

Voyage’ın açılışı tatlı meyvelerle gerçekleşiyor. Yapay kavun ve armut benzeri meyvelerle size merhaba diyen üst notalar sıradan. Orta kısma geçildiğinde meyvemsi yapı devam etse de, lavanta benzeri yeşil çiçekler ve hatta otlar etkili olmaya başlıyor. Orta bölümde yapaylık devam ediyor ve sucul tema kendisini gösteriyor. Muhtemelen Calone’dan gelen kadifemsi yapaylık, bir süre sonra sıkıntı vermeye başlıyor. Son bölümde büyük değişim yok. Misk ve odunsuların (sedir ağacı olabilir) eklendiği kompozisyon hala vasat.

Voyage’ı muhakkak bir kategoriye koymam gerekirse, rahatlıkla ferah meyveli diyebilirim. Başlangıçtan itibaren miskli kavun benzeri meyvelerin egemenliğinde devam eden Voyage, kimilerinin iddia ettiği gibi yoğun çiçeksilik barındırmıyor. Ha bu arada açıklanan notalarında elma bulunuyor. Başlangıçtaki meyvelerin içinde bence elma baskın değil. Armuttan gelebilecek kadar tatlılık ve kavun-karpuz algılıyorum. Yine resmi notalarındaki meşe yosununu bir türlü bulamadım içerisinde. Fakat en komiği orta notalarında olduğu iddia edilen yelken bezi akoru. Evet, parfüm markalarının ilgi çekmek için böyle küçük hileler yaptıklarını biliyoruz ama yelken bezi akoru da neymiş be Nautica!

orta afis voyage yen

Voyage, modern tatlı meyveli, sucul tarafa yakın, bol miskli gayet sıradan bir yazlık. Kokusu kimi zaman market reyonlarında karşılaştığımız süper ucuz parfümleri çağrıştırıyor. Kavun benzeri meyveler yapay ve fazlasıyla steril, orta kısım burun tırmalayacak şekilde yeşil ve sonları fazlasıyla ortalama. Başlangıcındaki tuzlu deniz kıyısı esintisi dışında, pek bir özelliği olmayan, popüler rakiplerinin kötü bir taklidi gibi görünen Voyage, kısa sürede kendisinden sıkılmamı sağlamayı başardı. Kendisini, huzurunuzda tebrik ediyorum.

Ve şaşkınım. Böylesi sıradan bir parfüme bu kadar övgüler yağdırılması hatta Luca Turin’in kitabında beş üzerinden dört puan verilmesini ilgiyle karşılamış durumdayım. Ha şu söylenebilir. Yaz mevsimi için basit, ferah, meyveli ve herkesin sevebileceği yapısıyla, amacına ulaşmış denebilir ama yapaylığı, sıkıcılığı, yavanlığı ne yapacağız? Bir erkek parfümünü kadınların beğenmesi onu başarılı mı yapar? Kıstasımız bu mu?

Rakipleri demişken, 2000’lerden sonra piyasaya çıkan Polo Blue, Versace Eau Fraiche, Acqua di Gio Essenza gibi örneklere benziyor. Birazcık Nautica Classic’i de andırıyor. Sonuç olarak Voyage, benim için küçük çaplı hayal kırıklığı olarak yerini alıyor.

EDT formunda. Kalıcılığı kıyafette iyi ama tende ortalama. Fark edilirliği ilk patlamada başarılı, sonrasında normal seviyede ilerliyor. Günlük kullanıma uyabilecek yapısı, genç erkekleri hedefliyor sanki. Kokusunun tasarımını, sektörün önemli isimlerinden Maurice Roucel yapmış.

guzel voyage yen

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/4

15 Ağustos 2016 Pazartesi

Ralph Lauren – Polo Blue (2003)

Ahh Polo Blue… Üniversite yıllarımın parfümü. 2003 yılında çıktığında neredeyse her on erkekten beşinin kullandığı modern klasik. Yolu parfüm sevgisiyle çakışan ve Polo Blue kullanmayan veya denemeyen kaç erkek vardır ki? O mavi şişenin içindeki sıvı bir süredir benimle birlikte.

İsmindeki ve şişesindeki mavi vurgusu, 2000’li yılların başlarındaki sucul parfüm modasına bir gönderme olarak düşünülebilir. Gerçi Polo Blue, sucul temayı farklı şekilde yorumluyor. Kimilerinin 1978 çıkışlı yeşil şişeli Polo Classic’in güncelleştirilmiş hali olduğunu söylemelerini pek zihnimde oturtamadım. Şişe tasarımı dışında pek benzer taraflarına rastlayamadım.

Polo Blue’nun açılışı ferah bir patlamayla gerçekleşiyor. Salatalık, kavun ve tuzlu deniz esintisiyle üst notalar sizi karşılıyor. Meyveli açılış oldukça güçlü, karakteristik ve erkeksi. Normalde bu tür salatalık kokusunu sevmem parfümlerde. Buradaki kullanım bir şekilde hoşunuza gidiveriyor. Orta bölüme geçildiğinde meyvemsiliğin yerini artan yeşil tema alıyor. Aromatik otların (fesleğen, kekik), nanenin, yeşil çimensi yapının ve lavantanın olduğunu düşünüyorum orta notalarda. Ne yazık ki bu bölümde şikayet edilen yapaylık kendisini gösteriyor. Son bölümde misk, odunsu notalar ve kendi sitelerinde bahsettikleri süet etkili oluyor. Yeşil karakter, son bölümde azalıyor.

Evet, gerçekten farklı bir sucul yapı var karşımızda. Yeşil temanın öne çıktığı (isminin ve şişesinin renginin aksine), aromatik otların ve lavantanın desteklediği, erkeksi bir kompozisyona sahip. Meyvelerin başlangıç dışında pek etkisi yok. Turunçgiller neredeyse ortada görünmüyor. Tuzlu, sucul koku başlangıçta kendisini gösteriyor ama sonrasında yeşil çimensiliğe doğru evriliyor.

resmi polo blue yen

Buradaki yeşillik, çamsı-ağaçsıdan ziyade otsu olduğu için, tarz olarak Cool Water, Bulgari – Aqua tarzına daha yakın. Azıcık da Bond No.9 – Wall Street’e benzettim kokusunu. Orta kısımdaki yapaylık can sıkıcı. Derin bir kokusu olmasa da, çarpıcı ve erkeksi karakteri onu diğerleri arasında farklı kılıyor.

Benim için durum pek parlak değil. Başlangıcını sevsem de, orta bölümden itibaren bıktırıcı yeşil aroma, yapaylık ve köşeli tarzı, benim için sevilesi değil. Biraz dik kafalı yazlık diyebilirim onun için. Serin yaz akşamları için ideal gibi görünüyor.

Hatırladığım kadarıyla ilk çıktığı zamanlarda etrafa buram buram yayılan kokusu sanki biraz zayıflamış gibi. Kimilerinin reformülasyondan bahsettiği Polo Blue’nun performansı yüksek değil. Kalıcılığı ortalama. Fark edilirliği ilk başlarda güçlü. Sonrasında normale dönüyor.

Sonuç olarak şişesini alıp, severek kullanacağım bir arkadaşa benzemiyor ama önemli erkek klasiklerinden olmaya aday Polo Blue’yu en azından denemenizi öneririm. İlkbahar-yaz kullanımına uygun gibi.

islak polo blue

Parfümün tasarımını Carlos Benaim ve Christophe Laudamiel yapmış. Luca Turin, odunsu turunçgil olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden bir puan vererek en kötü parfümler listesine koymuş Polo Blue’yu. Benim kullandığım EDT versiyonuydu. Bir de EDP olanı çıkmış ki henüz onu denemedim.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/5

3 Aralık 2015 Perşembe

The Different Company – Rose Poivree (2000)

“Şeytanın karısının, MOMA’daki bir açılışta kullanacağı parfüm” olmanın, övgü mü yoksa yergi mi kabul edilmesi gerektiği tartışılabilir. Tabii biraz da sözü söyleyenin kim olduğuna bakmak lazım. Yazar ve gazeteci Chandler Burr’ün Rose Poivree için söylediği bu ilginç cümle, muhakkak ki bir nedene dayanıyor.

Chandler Burr’ün, “The Emperor of Scent and The Perfect Scent” kitabında civet merkezli parfüm gurubunun içinde gösterdiği Rose Poivree, The Different Company’nin ilgi çeken işlerinden birisi. Bay Burr’ün, Rose Poivree için “bugün piyasada bulunan en şaşırtıcı civet parfümlerinden birisi” demesi, benim gibi hayvansal kokularla arası iyi olmayan birisi için alarm zillerinin çalmasına yol açtı. Gerçi Rose Poivree’yi uzun zaman önce kullanmış ve sevmiştim. Aradan geçen yılların ardından yine kendimi dinleyeceğim ve nerede durduğumu görmeye çalışacağım.

Rose Poivree’nin isminden gül parfümü olduğu anlaşılıyor zaten. The Different Company’nin kendi sitesinde iki farklı gülden bahsediliyor: Şam gülü ve Rosa Centifolia. Chandler Burr’ün kitabında, Rose Poivree’in içeriğindeki gül özütünün, hiç de gül gibi kokmadığını söylemesini not edelim. Çünkü ilerleyen satırlarda kısaca açacağım bu konuyu.

 

Rose Poivree’in açılışı tatlı olmayan baharatlarla gerçekleşiyor. Çoğu kişi bu baharatlarda biberin en önde bayrak salladığını söylüyor. Fakat ben emin değilim. Başka hangi baharatlar olabilir. Kakule, kişniş veya kimyon. En çok kimyona benzetiyorum. Belki biber de vardır. Bu konu benim için muğlak. Başlangıcı çok güzel Rose Poivree’in. Geçeyim orta bölüme. Orta kısımda baharatlar çabucak geri çekiliyor. En azından etkisi azalıyor. Orta bölümde garip bir gül devreye giriyor. Nasıl anlatsam bilemiyorum. Kıpkırmızı gül kokusu gibi değil. Neredeyse yağlı, miskli, küflü ve tuhaf bir şekilde meyvemsi. Hatta kimi yorumcuların buradaki meyvemsiliği kavuna benzetmesi kesinlikle doğru. Buruk, ekşi bir gül. Kuru tütünsü gül bile diyesim var. Orta notalardan sonra kapanışta büyük değişim olmuyor. Aynı tuhaf gül devam ederken biraz vetiver ekleniyor alt notalarda.

Rose Poivree’yi nasıl tanımlamak gerekiyor? Baharatlı gül, muhtemelen onu karşılayan en yakın tanım. Fakat buram buram keskin baharatlar beklemeyin. Yumuşak ve nemli sayılabilecek baharatların güle destek verdiği açık. Ayrıca orta kısımda, parfümün büyük çoğunluğunu oluşturan o garip kavunumsu yapının etkisi göz ardı edilemez. Misk ikincil hatta üçüncül etkiye sahip büyük resimde.

Kafam allak bullak. Bu parfüm güzel mi değil mi? İyi mi kötü mü? Başarılı mı başarısız mı? Öncelikli olarak karşıma çıkan en farklı gül işlenişlerinden birisi olduğunu kabul ediyorum. Normal bir gül kokusu değil. Sanırım kimyonun etkisiyle gül, oldukça tuhaf bir yere doğru kayıyor. Biber bence başat aktörlerden değil. Daha başka bir şeyler var onun içeriğinde. Kimileri onu çimensi veya yeşil olarak tanımlamaya çalışmış. Belki de haklılar. Fakat birçok yeşil temalı parfüm gibi ferah değil. Hüzünlü, soğuk, yarı karanlık, yarı kirli kompozisyona sahip.

 

Bir yorumcunun, onun orta kısmındaki kavun benzeri kokusunu, Ellena’nın bir diğer eseri Un Jardin Apres la Mousson’a benzetmesini hafife almamak gerekiyor. Evet çok benzemese de andırıyor iki parfümdeki o anlatması zor kavunsu hissiyatı. Bilemiyorum belki de Rose Poivree ile tenim anlaşamadılar. Çünkü tenimdeki halini pek başarılı bulmadım. Kıyafet üzerinde kullandığımdaysa biber daha öne çıktı ve böylesi çok daha iyiydi. Zaten çok katmanlı olduğu söylenemez. Bay Ellena’nın diğer işlerindeki basitlik, onu da etkisine almış anlaşılan.

Geleyim bu parfümle ilgili en önemli duruma. Başlangıçta Chandler Burr’den yaptığım alıntılarda da bahsettiğim gibi, Rose Poivree, güçlü bir civet parfümü olarak karşımıza çıkartılıyor. Daha önce denediğim civet temalı parfümleri aklıma getiriyorum ve Rose Poivree’de civete rastlayamadığımı düşünüyorum. Bu parfüm bence hayvansallık teması üzerine oturmuyor. Civet varsa bile gülün içine başarıyla yerleştirilmiş. Çünkü benim burnum, genel olarak hayvansallık içeren kokulara hemen tepki gösterir. Rose Poivree’de yüksek hayvansallık ve baskın civet kullanımı olmadığını gönül rahatlığıyla belirtebilirim. Belki de insanlara hayvansallık veya “terli-kirli iç çamaşır” hissini veren kimyondur. Kimyon ise yine bir başka ünlü Ellena parfümü Declaration’da baskın şekilde karşımıza çıkmıştı. Tabii Rose Poivree ile Declaration’un birbirine benzemediğini söylemek gerekiyor.

Biliyorum birçok konuda bana katılmıyorsunuz. Bu konuda sizi kınamıyorum tam tersine destekliyorum. Aklımızı kullanıp, sırtımızı özgür düşünceye dayayıp, olayları analiz etmemiz ve ben dahil kimseyi yüceltmeden hakikatin peşinde koşmamız gerekiyor insan oğlu olarak. Farklı düşünceler, anarşi sebebi değil tersine fikir çeşitliliği ve zenginliğidir. Olması gereken de budur. Bana katılır mısınız bilemem ama Rose Poivree’in orta kısmından itibaren ortaya çıkan o tuhaf yağlımsı kavunsu yapı, Dior’un özel serisinin üyesi Patchouli Imperial’i anımsattı bana. Tabii Patchouli Imperial bir gül kokusu değil, paçuli kokusu ama niyeyse aklıma her seferinde o geliyor Rose Poivree’yi kokladığımda.

Rose Poivree’nin tasarımını, markanın kurucusu ünlü parfümör Jean Claude Ellena yapmış. Luca Turin’in kitabında meyveli gül olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden üç puan verilmiş. Yorumu yazan Tania hanım, Rose Poivree’in kapsamlı reformülasyon geçirdiğinden şüphelendiğini vurgulamış.

 

Kalıcılığı gayet iyi. Fark edilirliği zayıf denebilir. Kimileri onu biraz kadınsı buluyor ki haksız sayılmazlar. Çok erkeksi olmadığını söylemek durumundayım. Onun eski tarzı, genç arkadaşların pek ilgisini çekeceğini sanıyorum. Sıcak yaz mevsimi dışında her zaman kullanılabilir. Denemeden almanın iyi fikir olmadığını önemle belirteyim.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6.5