labdanum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
labdanum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Ocak 2024 Pazartesi

Bentley For Men Intense (2013)

Lüks araba markalarının parfümler çıkarmasına alışmaya başlıyoruz. Ferrari’nin çıkardığı parfümlerden sonra Bentley de koku sektörüne girmiş durumda. Mercedes’in de yakın zamanlarda parfümler çıkardığını görüyoruz ki bu trend ilerleyen yıllarda artabilir.

Ultra lüks araba markası Bentley’in 2013 yılında çıkardığı parfümlerden For Men Intense, oldukça sevildi. Birçok Bentley parfümünü denemiş birisi olarak For Men Intense’nin en başarılı eserlerinden olduğunu düşünüyorum.

Bentley For Men Intense genel olarak amberli, içkimsi, baharatlı bir parfüm. Parfümün kimi zaman ağır ve yorucu olduğunu düşünebiliriz. Burada karanlık ve egzotik amber büyük rol oynuyor. Parfümün resmi tanıtımında labdanumdan bahsedilmiş. Koku karakteri kimi zaman ayakkabı boyasını çağrıştıran garip baharatlar ve neredeyse paçuli-deri-labdanum aksına yakın tavrıyla For Men Intense kendine özgü takılıyor.

Çoğu zaman niş parfümlerde gördüğümüz bu kombinasyon, herkesin sevemeyeceği ve kullanamayacağı yapı vaat ediyor. Onu kullanıp da herkesten övgü almayı düşünüyorsanız hata edebilirsiniz. Üzerimde onu koklayan kimi erkeklerin hiç beğenmediğini, bazı arkadaşların da ismini sorup merak ettiklerini gözlemledim. Ya sev ya nefret et tarzı parfümlerden dersem yanlış olmaz.

Bazen hata yapıp 4-5 fıs üzerime sıktığımda hem kendimi hem de etraftaki insanları rahatsız ettiğini fark ettim. İlk saniyelerde oldukça ağır ve yoğun yapısına dikkat edilmeli. Az uygulamakta fayda var.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı kıyafet üzerinde çok iyi, etrafa yayılımı ilk saldırganlıktan sonra normale dönüyor. Olabilecek en soğuk günlerde kullanmak iyi fikir. Sıcak yaz günlerinde boğucu ve bıktırıcı kokabilir.

Koku Güzelliği: 10/6

22 Kasım 2020 Pazar

LM Parfums – Black Oud (2011)

“Gizemli bir parfüm, hayvansal bir koku. Oud ağacının koyu tonlarıyla dolu Doğu coğrafyasının en uç noktalarına yolculuk. Üst notalardaki küçük hindistan cevizi ve kimyon, yabancı topraklardan elde edilen bu değerli odun, amberin sıcaklığıyla ve tütsünün mistik kıvrımıyla süslenmiştir. Baz notalar, misk ve civetin şehvetiyle yayılır.”

Laurent Mazzone’nin niş parfümevi LM Parfums’un en bilinen eserlerinden birisi Black Oud. Bu ismi ilk gördüğünüzde Montale’nin şöhretli eseri Black Aoud akla gelebilir ki bana öyle oldu. Oysa kokusal anlamda pek benzemiyor iki parfüm. Black Oud, markanın Extrait serisine ait. LM Parfums’un ilk çıkan parfümlerinden olan Black Oud’un resmi tanıtımı, yukarıdaki cümlelerle yapılmış. Her ne kadar hayvansal kokan parfümlerle aram iyi olmasa da Black Oud’u merak ediyordum. Ve bir süredir kullanıyorum.

Black Oud’un ilk saniyeleri karanlık sayılabilecek reçinemsi koyu baharatlar ve tütsüyle gerçekleşiyor. Parfümün hemen hemen en açık sayılabilecek yeri başlangıcı fakat üst notaları gayet kirli ve zorlu. Orta kısma geçildiğinde karanlık labdanum tüm yönetimi ele geçiriyor. Geri plandaki amberimsi oud, bildiğimiz anlamda gülü andırır şekilde verilmemiş. Sonlarda labdanum ve hayvansı, dışa kapalı amberin etkisi hiç azalmıyor.

Black Oud, ismiyle hem çelişiyor hem de çelişmiyor. Parfümün geneli büyük değişim göstermeyen siyah, koyu, karanlık, kasvetli, depresif, gotik ve hayvansı kokuyor. Diğer taraftan oud teması geri planda kalıyor. Parfümün başrolünü labdanum ve amber kısa süre içerisinde ele geçiriyor. Kapanıştaki civet ise hiç bana göre değil.

Bir başka kullanması, sevmesi, üzerinizde taşıması zor eserle daha karşı karşıyayız. Black Oud, benim ayakkabı boyasına benzettiğim tarzdaki zorlayıcı ve rahatsız edici reçineli ambersi/hayvansı yanıyla, bu türün sevenlerine büyük duygu karmaşası vaat ediyor. Oysa ortalama bir kullanıcı için kullanması zevkli olmayan, fazlasıyla uç bir eser.

Tarz olarak L’Air du Desert Moracain, Ambre Sultan, Ambre Aurea, Etro – Ambra tarzına yakın duruyor. Kimi kullanıcıların onu Black Afgano’ya benzetmesini ise haksızlık olarak değerlendiriyorum. Black Afgano’nun dumansı olduğunu biliyoruz. Black Oud ise pek dumansı kokmuyor. Daha acımsı, buruk ve tekdüze ilerliyor. Black Afgano’nun sarhoş edici dumansılığı ve daha giyilebilir oluşunu düşünürsek, iki parfümün benim açımdan kıyaslamasının bile yapılamayacağını söyleyebilirim.

Extrait formundaki Black Oud’un performansı çok iyi. Kalıcılığı harika, etrafa yayılımı ve kumaş üzerindeki direnci gayet iyi. Tam bir kış parfümü olduğunu söylemem gerekiyor. Erkek kullanımına yakın olduğunu düşünüyorum.

Bir kullanıcının Black Oud’u tanımlamak için kurduğu cümlelere katılmamak elde değil: “Karanlık ormanlar, sisli geçitler, ortaçağ kaleleri, kara büyücüler, sihirli küreler ve efsunlu muskalar, bu parfümün hayali tuvalindeki anahtar unsurlar olmalı.”

Koku Güzelliği:10/5

13 Nisan 2020 Pazartesi

Bois 1920 – Vento nel Vento (2013)

İtalyan niş parfümevi Bois 1920’nin 2013 yılında dört parfümden oluşan Limited Art koleksiyonu piyasaya sürüldü. Vento nel Vento, Limited Art serisinin en bilinen parfümü gibi görünüyor. Koku piramidinde pembe biber, elemi, tütsü, şakayık, öd ağacı, labdanum, benzoin gibi yoğun ve keskin notalar öne çıkıyor.

Bois 1920’nin internet sitesinde Vento nel Vento’nun başlangıcı unutulmaz ve etkileyici, rafine orta notaların coşkun olduğu, kapanışın karanlık ve büyük mühürü andırdığı belirtilmiş. Vento nel Vento’nun açılışı koyu ve ağır reçinemsilikle gerçekleşiyor. Bu tür parfümleri ayakkabı boyasına benzettiğim doğrudur ve karanlık üst notaları burnu fazlasıyla zorluyor. Orta kısımda genel yapı değişmiyor. Koyu tütsü ve neredeyse pudralı amberin eklendiği orta notalar hala ağır ve zorlayıcı davranıyor. Kapanışta değişim yok. Açıklanan alt notalarında öd ağacı var ama bence öd teması büyük yer kaplamıyor.

Vento nel Vento korkutucu veya irkilten garip reçineli, tütsülü parfümlerden birisi denebilir. Niş markalarda bu tür karanlık amberi çağrıştıran karanlık tütsü ve labdanum merkezli kokusal denemeler sık sık yapılıyor. Çoğu niş markanın bu tür deri montlara veya ayakkabı boyasına benzeyen uç örneklerine yer verdiğini biliyoruz. Serge Lutens’in Ambre Sultan’ı, Histoires de Parfums’un Ambre 114’ü, Annick Goutal’ın Ambre Fetiche’si, Tom Ford’un Sahara Noir’i, Tauer’in Incense Extreme’i, Comme des Garçons’un Avignon’u gibi güçlü eserler, Vento nel Vento’nun doğal rakipleri gibi duruyor.

Vento nel Vento, güçlü, dolgun, kullanması ve sevmesi zor bir parfüm. Onu kullanıp, etraftan övgüler almayı unutun. Böylesine reçinemsi ve ağır koku formu, tematik ve sıra dışı örnekler olarak düşünülmeli. Bu tür bir çok niş parfüm denemiş birisine bile genel tarzı yorucu ve bıktırıcı gelebilir. Konforlu olmayan yapısıyla herkese ve her ortama uymayabileceğini öngörmek falcılık olmayacaktır. Mod ve doğru ortam kokusu adeta Vento nel Vento.

Açıklanan notalarında en ilgimi çeken öğeler şakayık ve meyan kökü oldu. Genellikle feminen kadın parfümlerinde karşımıza çıkan şakayık notasının Vento nel Vento’da kırıntısına bile rastlayamadım. Vento nel Vento asla kadınsı çiçek parfümü değil, erkek kullanımına yakın reçine-amber kombinasyonu diyebilirim. Meyan kökü aromasıyla da parfümlerde pek aram yok. Neyse ki meyan kökü de baskın değil.

Sonuç olarak fikrimi değiştiriyorum ve Vento nel Vento’nun safkan tütsü parfümü olmadığını düşünüyorum. Eğer Encre Noire tarzına yakın giyilebilir tütsü arıyorsanız yanlış yerdesiniz. Labdanum, egzotik amber, paçuli ve reçinelerin hunharca diğer öğeleri baskı altına aldığı zalim, ödünsüz, uzlaşmaz ve asosyal koku formuna sahip. Gotik, Dante’nin İlahi Komedya’da tasvir ettiği cehennemini anımsatan, acımasız, sert, ketum bir parfüm. Onun kokusal paradigması, garip kokan tütsüleri, cadıları, engizisyon mahkemelerini, Ebu Leheb’i, İsa peygamberi çarmıha geren pagan Romalı askerleri, orta çağın düşünsel karanlığını çağrıştırıyor.

Vento nel Vento, EDP formunda. Kalıcılığı tabii ki çok iyi. Etrafa yayılımı ortalamanın biraz üstünde. Performans anlamında sizi yarı yolda bırakmayacaktır. Tam bir kış parfümü. Serin sonbahar günlerinde bile bunaltıcı olabilir. Almadan önce denemeniz gerektiğini önemle belirteyim. Kimi kaynaklarda kokusunu markanın sahibi Enzo Galardi’nin tasarladığı yazılmış.

Koku Güzelliği:10/6

17 Mart 2019 Pazar

Vertus – Paradox (2017)

“Cömertliği ve zarafeti ifade eden bir paradoks. Mükemmel uyumdaki zıtlıklar. Niş baharatların en karşıt anlarda ortaya çıkan gücü. Sertliğin gül ile yumuşatılan özel yorumuyla tanışın. Klasik vanilyanın, beyaz çiçeklerle kuşatılmış etkisine karşı koymak imkansız. Zirvedeki şıklığın paradoksunda yeriniz hazır. Gücü tek bir nefeste içinize çekerken, yeni bir öykü yaratacaksınız.”

Vertus’un genişleyen koleksiyonundaki en yeni üyelerden Paradox’un tanıtım yazısı, parfüm hakkında az çok fikir veriyor. Markanın 2017 çıkışlı yeni parfümleri arasında yer alan Paradox, çiçeksi oryantal tarafa ve yeşil temaya yakın görülmüş. Yeşil kokan parfümlere meraklı birisi olarak önceliği Paradox’a vermek istedim ve bir süredir birlikteyiz kendisiyle.

Paradox’un başlangıcı şekerli, lezzetli ve sulu meyvelerle gerçekleşiyor. Eriğe benzettiğim üst notalardaki meyvemsilik ferah sayılamayacak kadar olgun ve koyu. Orta kısımda meyvelere tatlı baharatlar ekleniyor. Biber, orta bölümde kendisini en çok gösteren baharat diyebilirim. Hoş bir sürpriz olarak gül yağlarına benzemeyen tarzda verilmiş gül temasıyla karşılaşıyoruz orta notalarda. Bu kısım için biberli, meyveli gül kokuyor diyebilirim. Sonlarda kuru sayılabilecek yasemin devreye giriyor. Sandal ağacıyla desteklenen yasemine bir parça misk de ekleniyor. Kapanışta vetiver de dikkat çekici şekilde yer alıyor. İşte size Paradox’un özeti.

Paradox’un açıklanan notalarına bakalım. Meyveler, baharatlar, yasemin, gül, müge, biber, sandal ağacı, vetiver, labdanum ve vanilya. Dikkatinizi çektiyse genellikle kadın parfümlerinde rastladığımız üç çiçek mevcut Paradox’ta: Müge, yasemin ve gül. Bu çiçekleri görünce Paradox’un çok kadınsı olduğunu düşünebilirsiniz. Başlangıçtaki meyveler hafiften kadınsı hissettirse de sandal ağacı, biber ve erkeksi verilmiş yasemin, parfümün kadın tarafına kaymasına izin vermiyor. Bu anlamda uniseks kullanıma yakın duruyor.

Paradox, bolca tatlı, modern, meyveli, baharatlı, çiçeksi kompozisyona benziyor. Başlangıçtaki leziz miskli meyveler pek bana göre olmasa da orta kısımdaki baharatlı güllü bölümü sevdim. Baharat ve gül kompozisyonları özenli verildiği zaman koklanmaya doyulmuyor. Vertus, orta kısımdaki başarılı işçiliği sonlara pek taşıyamasa da maskülen yaseminli kapanış ilginç olmuş. Meyveli başlayan, baharatlı devam eden, sandal ağacı sayesinde odunsu vetiverle kapanan bir parfüm Paradox.

Gelin biraz da dedikodu yapalım. Kullanım döneminde Paradox’un başlangıcını, modern zamanların en kült parfümlerinden birisi haline gelmiş Tom Ford’un Black Orchid’ine benzettim. İki parfümün açılışındaki tanımlanması zor meyveler benzeşiyor. Gerçi Black Orchid’in meyveleri karanlık sayılabilecekken, Paradox’un meyveleri daha genel beğeniye uygun denebilir. Tabii orta kısımdan itibaren iki parfüm farklı yönlere doğru yol alsa da Paradox’un meyvemsiliğini ve kalite hissiyatını Black Orchid’e göre biraz daha başarılı buldum. Yine de Black Orchid hakkındaki düşüncelerim belli. Paradox’un, asla sevemediğim bir arkadaş olan Black Orchid’e benzeyen kısmına yine ısınamadım.

Sonuç olarak rahatsız edici yapaylığa rastlanmayan Paradox’un kokusunu hep başka bir parfüme benzettim ama bulamadım. Hüzünlü ve buruk kokan Paradox’u bir parfümseverin Rose 31’e benzettiğini gördüm. Uzun zaman önce kullandığım Rose 31’in kokusunun hafızamdan büyük oranda silindiğini de bu benzetmeyle fark ettim. Evet, belki de Le Labo’nun ünlü Rose 31’ini andırıyor Paradox, ahh benim yaşlanan koku hafızam 🙂

EDP formundaki Paradox’un kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ilk on beş dakika idare eder, sonrasında normale dönüyor. Sonbahar-kış dönemine uygun koku profili çiziyor. Kadın-erkek herkesin kullanabileceği, arabik kokmayan bu postmodern Fransız’ı yüksek fiyatına istinaden denemeden almayın, ne olur ne olmaz.

Koku Güzelliği:10/6

7 Mart 2019 Perşembe

Jovoy – Private Label (2011)

“Jovoy, 1923 doğumlu ve 80 yıldan fazla unutulmuş Parisli bir parfümevinin, büyüleyici Rönesans’ının hikayesidir. 2010 yılında, albenili hammaddelerin büyülediği François Henin, Jovoy parfümlerine yeni bir hayat vermeye karar verdi. Aynı zamanda girişimci ve maceracı da olan Henin, yeri geldi Vietnam ormanlarının derinliklerinde kokuların peşine düştü. Ardından Grasse’den gelip, yıllar içinde eşsiz bir parfüm uzmanı oldu. Artık Jovoy parfümevinin yaratıcı ve sanat yönetmeni.”

Paris merkezli niş parfümevi ve satış mağazası Jovoy’un kısa öyküsü kendi sitelerinde aşağı yukarı böyle anlatılmış. Paris’in en prestijli caddelerinden birisinde sadece niş parfümseverlere hizmet veren bir dünya markası olmayı başarmış Jovoy mağazası, 2007 yılında ilk parfümlerini piyasaya sürmeye başladı. 2019 yılının başları itibariyle otuza yakın parfümlük koleksiyona sahip Jovoy. Oldukça yüksek fiyatlara satılan ve niş kategorisinde faaliyet gösteren Jovoy’un en ünlü parfümü de muhtemelen 2011 çıkışlı Private Label.

Private Label, niş parfüm meraklıları tarafından oldukça ilgi gördü. Hakkında çokça şey yazıldı, çizildi. Bu kadar ünlü olunca ben de epeydir merak ediyordum Private Label’ı. Bir süredir kullanma şansına eriştim bu arkadaşı. Kendi sitelerinde odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış Private Label.

Parfümün açılışı koyu ve karanlık, deri benzeri paçuliyle gerçekleşiyor. Hafiften kimyasal davranan üst notalar dumansı ve birazcık ayakkabı boyası ile asetonun karışımını hatırlattı bana. Pek sevmedim başlangıcını. Orta kısma geçildiğinde parfümün ana oyuncusu vetiver ortaya çıkıyor. Koyu ve karanlık hava hala devam ediyor orta kısımda. Garip derimsi hissiyat azalıyor orta bölümde. Köksü, ağaçsı, kuru, gösterişsiz ve yüksek kaliteli düz bir vetiver orta notaları oluşturuyor. Orta kısım muhtemelen parfümün en sevdiğim yeri oluyor. Kapanışta vetiver geriye çekilirken bu sefer sahneye sandal ağacı çıkıyor. Buradaki sandal ağacı Samsara’daki gibi gösterişli ve baharatlı değil, yine genel konsepte uygun olarak karanlık, koyu ve neredeyse dumansı. Alt notalardaki sandal ağacının kalite hissiyatı gayet yüksek.

Private Label, olabilecek en koyu ve karanlık odunsu, derimsi, dumansı vetiver parfümlerinden birisi. Parfümün resmi olarak açıklanan üç notası var: Papirüs, vetiver ve sandal ağacı. Resmi tanıtımında ise derimsi ve dumansı hissiyattan bahsedilmiş. Toparlayacak olursam gizemli, gotik ve karanlık kokan bir arkadaş Private Label. İlk anda pek renk vermiyor, uzun süreli kullanımda parfümün içine girebiliyorsunuz.

Parfümün en sevmediğim yeri başlangıçtaki hastane gibi kokan derimsi paçuli kısmı oldu. Açılıştaki ayakkabı boyasını ya da parke cilasını anımsatan o garip koku olmasaymış bu parfüme karşı daha olumlu hisler besleyebilirdim. Üst ve orta kısımda eczane ya da asetona benzeyen o burun tırmalayan kokuya tahammül etmek benim için zor oldu. Oysa orta bölümde kullanılan vetiver gayet başarılı. Biraz Encre Noire’yi hatırlatıyor Private Label’deki vetiver kullanımı. Tabii Private Label çok daha sert, zor, kapalı, kaba, depresif, asosyal ama neyse ki hayvansı değil. Encre Noire genel beğeniye daha yakın, daha dumansı ve daha ağaçsı.

Sonuç olarak övgüler yağdırılan Private Label’ı kendim için kullanması zor olarak değerlendirebilirim. Her ortama uyum sağlayamayacak tarzıyla ve fazlaca övgüler alamayacağınız kokusuyla güvenli liman değil Private Label. Kokusu derin ama zengin değil. Notaları çok düz ilerliyor ve bütüne bakıldığında tekdüzelik hissiyatı yaratıyor. Bu kadar depresif bir koku formunu sürekli kullanmak pek mümkün görünmüyor.

Yine de bu tarz parfümleri sevenler için önemli eserlerden birisi Private Label. Sıradışı tarzıyla farklı olmayı seven niş koku bağımlılarının ilgisini muhakkak çekecektir. Denemeden almanın iyi fikir olmadığını söylememe gerek yok sanırım. EDP formunda. Kalıcılığı çok iyi, etrafa yayılımı harika. Oldukça güçlü bir parfüm Private Label. Uniseks olarak sunulsa da erkek kullanımına yakın duruyor. Buz gibi kış aylarına uyum sağlayacaktır. Sıcak günlerde pek iyi sonuç vereceğini sanmıyorum. Kokusunun tasarımını son yılların parlayan burunlarından Cecile Zarokian yapmış.

Koku Güzelliği:10/6