beyaz çiçekler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
beyaz çiçekler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Eylül 2020 Cuma

Issey Miyake – L’Eau d’Issey Pure (2016)

Issey Miyake’nin sevilen kadın parfümü L’Eau d’Issey, 1992 yılında raflardaki yerini almıştı. Aradan geçen uzun yıllar popülerliğini biraz azaltsa da hala kadınların değer verdiği eserlerden birisi denebilir. Doğal olarak da Issey Miyake bu başarılı parfümün devam kokularını çıkarttı.

2016 yılındaysa Issey Miyake’nin kendi deyimiyle L’Eau d’Issey hikayesinin ikinci bölümü açıldı. L’Eau d’Issey Pure’ün resmi tanıtımında 1992 yılı çıkışlı ablasına yeni soluk getirdiğinden bahsediliyor. Ayrıca Pure isimli parfümün, klasik L’Eau d’Issey’den ilham aldığı belirtilmiş. L’Eau d’Issey Pure’de, özel IFF molekülü olan maritimanın verdiği serin, berrak suları çağrıştıran etki vurgulanmış. Ayrıca içeriğindeki ambergrisin mineral ve hayvansı hissettirdiğinden dem vurulmuş.

L’Eau d’Issey Pure’ün açılışı serin ve hafiften tuzlu sayılabilecek çiçeklerle gerçekleşiyor. Sabunsu beyaz nemli çiçekleri anımsatan ilk saniyeler duru ve temiz gerçekleşiyor. Orta kısımda çiçeklerin payı artarken, su-tuz-deniz temasının gerilerde kaldığını görüyoruz. Orta bölümde sabunsu, kuru beyaz çiçeklerin daha da öne çıktığına şahit oluyoruz. Yasemin ve zambak ikilisinin domine ettiği acımsı, buruk ve şekerli olmayan sabunsu beyaz çiçekler Pure’ün merkezini oluşturuyor. Sonlarda ana hat değişmiyor. Açıklanan alt notalarındaki kaşmir ağacı, kapanışta odunsu efekt veriyor.

L’Eau d’Issey Pure, Issey Miyake’nin klasik tarzının tipik örneği. Basit, pürüzsüz, kaliteli ve saf sucul-çiçeksi parfümleriyle öne çıkan Issey Miyake, Pure’de bu geleneğini sürdürüyor. L’Eau d’Issey’in erkek versiyonu da ferah, sucul, çiçeksi-otsuydu. Benzer isimli Pure, sabunsu, kadınsı beyaz çiçekleri merkeze alıyor.

Hemen hemen hiç değişmeyen buruk, inatçı ve dolgun yasemin-zambak ikilisinin yanına eklenen bir parça su-tuz-ambergris temasıyla oluşan Pure çoğu yorumcunun bahsettiği gibi ferah yaz parfümü gibi davranmıyor. Sucul tarafı sınırlı olan Pure, serin ilkbahar-sonbahar dönemine yakışacağını ilan ediyor.

Temiz, kaliteli, feminen ve sağlam duran bir parfüm Pure. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı idare eder. Çok yaratıcı olmasa da, aklınızı başınızdan almayacaksa da, birçok benzer kadın parfümünü hatta deodorantı hatırlatsa da bu tür baskın çiçeksi parfümlere ilgisi olan hanımefendilerin imza kokusu olabilir.

Eau de Parfum formundaki L’Eau d’Issey Pure’ü sektörün tanınmış ismi Dominique Ropion tasarlamış.

Koku Güzelliği: 10/6.5

2 Ocak 2019 Çarşamba

Cacharel – LouLou (1987)

1885 doğumlu ünlü Avusturyalı yönetmen Georg Wilhelm Pabst’ın 1929 yılında gösterime giren filmi Pandora’nın Kutusu, sinema tarihinin kült filmlerinden birisi olarak kayıtlara geçti. Sessiz ve siyah-beyaz olarak çekilen bu ünlü film, sinema tarihinin en ikonik eserlerinden olurken, başrol oyuncusu Louise Brooks’u da dünyaya tanıtmıştı. 1929 yılı yapımı Pandora’nın Kutusu’nda Lulu karakterini canlandıran Louise Brooks’un küt kesilmiş, o zamanlar erkeksi sayılabilecek saçıyla erkekleri kendisine bağlayan bir femme fatale rolünü başarıyla sergilediğini biliyoruz.

Ve tarihin yaprakları 1987 yılını gösterdiğinde Fransa merkezli hazır giyim markası Cacharel, Pandora’nın Kutusu filminden ilham alarak LouLou isimli parfümü piyasaya sürdü. Parfümün LouLou olan isminin Pandora’nın Kutusu’ndaki başrol karakterinin ismi olan Lulu’ya çok benzediği dikkatinizden kaçmamıştır. LouLou, ilk çıktığı yıldan itibaren en çok satan kadın parfümleri listesinin üst sıralarında kendisine her zaman yer bulmuştu. Alaaddin’in Lambası şeklindeki orijinal şişesi ve çiçeksi oryantal olarak sınıflandırılan kokusuyla, önemli bir kadın parfüm klasiği diyebiliriz LouLou için.

LouLou’nun başlangıcı sabunsu ve tatlı beyaz çiçeklerle gerçekleşiyor. Kremsi sümbültebere eşlik eden ylang ylang ve bir parça tiare çiçeğiyle neredeyse vanilyalı beyaz çiçekler kıvamında gelişen ilk bölüme, leziz ve şekerli meyvelerin eşlik ettiğini söyleyebilirim. Açıklanan notalarında erik var ki muhtemelen meyvemsiliğin sebebi bu harika meyve. Orta bölümde kremsi/vanilyamsı beyaz çiçekler devam ediyor. Geri plana yerleşen reçine ve baharatlar parfüme ten üzerinde katman ekleme görevini yerine getirmeye çalışıyor. Kumaş üzerindeyse düz bir kremsi beyaz çiçek kokusu olarak devam ediyor LouLou. Son bölümde büyük değişim yok. Üst-orta bölümdekine benzer vanilyalı çiçekler alt notaları da domine ediyor.

LouLou, gayet kadınsı bir çiçek parfümü. Kokunun genelindeki sabunsu-anaç çiçekler parfüme hem karakter katıyor hem de tekdüze/sıkıcı hale getiriyor. Papatya, yasemin, sümbülteber, ylang ylang ve hatta leylak, parfümü kadınsı olarak damgalıyor ve yönünü çiziyor. 1980’li yıllarda üretilmiş bir parfüm için şaşırtıcı derecede tatlı davranan LouLou, kuru ya da pudralı değil, neredeyse günümüze yakın bir sabunsu-vanilya kokusu denebilir.

Kimi yorumcuların onun nostaljik koktuğunu söylemesi şüphesiz değerli fakat bence eski ya da köhne değil asla. LouLou’nun tarzı, bugünün çok tekrar edilen klasik kadın parfümü formunun benzeri ve bu anlamda onun tarzının modasının geçtiğini söyleyemem belki ama diyebiliriz ki belli yaşın üzerindeki hanımefendilerin denemesi daha iyi fikir olabilir. Mesela otuz ve üzerindeki yaşa sahip kadınlar LouLou’dan daha keyif alabilir. Genç kız parfümüne benzemiyor.

Sonuç olarak kadınsı tarafının ağır basması sebebiyle çok sevdiğimi söyleyemesem de, 1980’li yılların bu öncü kadın parfüm klasiğini deneme listenize alabilirsiniz hanımefendiler, tabii bu tarz kokuları seviyorsanız.

EDP formundaki LouLou’nun performansı benim erkek tenimde harika olmadı. Kalıcılığı normal, etrafa yayılımı ortalamanın biraz altında kaldı. Sonbahar-kış kullanımına yakın duruyor. Kokusunun tasarımını ünlü burunlardan Jean Guichard yapmış.

Bu parfümü bana ulaştıran Karmaşa’ya teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

21 Aralık 2018 Cuma

Roberto Cavalli – Signature (2012)

Yaklaşık iki yıl önce sonbaharın havayı hafiften serinlettiği küçük bir sahil kasabasında bulunan Gratis mağazasına girmiştim ve her Gratis mağazasına giren erkeğin maruz kaldığı o acayip bakışlara maruz kalmıştım mağaza çalışanı hanımefendiler tarafından 🙂 Neyse ki bu durumu hayata küsme sebebi olarak görmeden tabii ki parfüm bölümüne yönelmiştim. Her zamanki gibi kadın parfümleri çoğunluktaydı ve testerı olan birkaç koku vardı. Onlardan bir tanesi de uygun fiyatlı parfümleriyle tanınan Ulric de Varens’in UDV Divine Issime idi. Büyük beklentiye girmeden denedim üzerimde ve dışarıya çıktım. Kolumdan gelen koku bir süre sonra oldukça ilgimi çekmeye başlamıştı serin sonbahar rüzgarıyla birlikte. Sahildeki balık lokantalarının ve kafelerin müşterileri giderek azalıyordu ama kolumdan gelen koku daha fazla hoşuma gidiyordu. Böylece tanışmıştım UDV Divine Issime ile.

İlerleyen zamanlarda araştırmacı-parfümsever olarak bu parfümün Roberto Cavalli’nin 2012 çıkışlı kadın parfümüne çok benzediğini öğrendim. Şu andaki Roberto Cavalli’nin internet sitesine göre Signature ismini almış parfümü de böylece merak etmeye başlamıştım. 2018 yılının bu yağmurlu Aralık ayında kullanmaya başladım Signature’yi. Kendi internet sitesinde amberli çiçeksi koku ailesine dahil edilmiş Signature.

Parfümün açılışı ferah sayılamayacak portakal çiçeği ve bir parça yumuşak biberle gerçekleşiyor. Kaliteli ve hoş açılışından sonra parfümün ana teması ortaya çıkıyor: Tatlı, kremsi beyaz çiçekler. Biraz sümbülteber, hafiften ylang ylang ve belki de yumuşak yasemin olabilecek en lezzetli ve kremsi haliyle verilmiş. Tabii orta kısımdan itibaren leziz vanilya da partiye katılıyor. Son bölümde değişiklik yok. Kremsi beyaz çiçekler ve vanilya tenden ayrılana kadar görevine devam ediyor ama vanilya daha etkili kapanışta.

Signature, safkan bir kadın parfümü. Başlangıcından sonuna kadar dişi, cazibeli, çekici ve bu kelimeyi parfümler için kullanmayı abartılı bulsam da seksi diyebilirim. Yumuşacık pamuk gibi parfüm. Asi, karanlık, koyu, sert veya keskin değil. Sivri uçları yok denebilir. Vanilya kullanımıyla azıcık Noir Pour Femme’yi andırıyor gibime geldi.

Bir tarafıyla anaç, masum, duygusal, dengeli şekilde pudralı, leziz, tatlı, konforlu ve güvenli kokuyor. Diğer taraftan da şehvetli, baştan çıkarıcı, şuh, çekici, tensel, zevk düşkünü heteroseksüel kadın gibi de hissettiriyor. Onu deneyip de nefret edecek kişi sayısı azdır. Genele hitap eden fakat bunu günümüzün modern parfümlerindeki gibi ayağa düşürmeden belli kalitenin üzerinde yapabilen parfümlerden Signature.

Yapaylığın neredeyse olmadığı bu Eau de Parfum’un en büyük iki günahı olarak şunları sıralayabilirim. Birincisi tekdüze oluşu ve hemen hemen hiç değişmeden ilerlemesi ki bu durum bir süre sonra ondan sıkılmanızı sağlayabilir. İkinci günahıysa performansının zayıflığı. EDP olmasına rağmen hem kalıcılığı hem de etrafa yayılımı iyi olmadı bende ama bu iki günah, onu cadı ilan edip yakmamızı gerektirmiyor.

 

Şuna eminim ki fazlasıyla feminen beyaz çiçekleri parfümlerde sevemiyorum fakat bu tür kremsi ve vanilyamsı beyaz çiçekler, kaliteli verildiyse genelde itirazım olmaz. Muhtemelen beyaz çiçeklerin ev sevdiğim formu bu. Demem o ki Signature’yi sevdim. Onun lezzetli mis gibi kokusunu içime çekmekten zevk aldım her seferinde. Eğer bu tarz parfümleri seviyorsanız deneme listenize alabilirsiniz.

Onun kadınsı yönü kimi zaman yaşı otuz ve üzerindeki hanımefendilere yakışacak gibi hissettiriyor. Tam bir kış parfümü. Günlük kullanıma da gece kıyafetine de uyum sağlayacaktır. Kokusunun tasarımını ana akım markalar için popüler işlere imza atmış burun Louise Turner yapmış.

Son Not: Gratis veya Watson’s mağazasına giren erkeklere lütfen Mars gezegeninden dünyaya yanlışlıkla düşmüş uzaylı gibi bakmayın değerli hanımefendiler 🙂

Koku Güzelliği:10/7