31 Mayıs 2016 Salı

Gucci – Guilty Pour Homme (2011)

Modern şehir hayatının başına buyruk erkeklerini hedefleyen bir konsepte ne dersiniz? Gerçi kulağa biraz tuhaf gelebilir bu cümle. Fakat markalar da bir pazarlama ögesi bulmak zorunda her yeni parfümü için. Şişesinin üzerinde Gucci’nin o meşhur iç içe geçmiş iki G harfinin bulunduğu sembolü unutmamak gerekiyor. Cazibeli, tensel ve parlak bir parfüm olduğu da vurgulanıyor Guilty Pour Homme’un.

2010 yılında kadın parfümü olarak piyasaya sürülen Guilty, bir yıl sonra erkek versiyonuyla karşımıza çıkıverdi. Sonrasındaysa birçok Guilty isimli devam parfümü arka arkaya gelmeye devam ediyor. Guilty Pour Homme içinse, parfümün karar vericisi Frida Giannini şöyle söylemiş: “Guilty erkeği risk alr, heyecan arar ama aynı zamanda bir kadının arzularına duyarlıdır.”

Guilty Pour Homme’un açılışı turunçgillerle gerçekleşiyor. Limon en öne çıkan nota. Buradaki limon ferahlık sınırında ve gayet başarılı. Kısa süre içinde limon, kremsi hale geliyor ve tatlanıyor. Burada hafiften bir erkeksi çiçeksilik var. Orta bölümde parlak baharatlar mevcut. Calone benzeri yapay bir ferahlık dikkatimi çekiyor ne yazık ki. Orta notalar genel beğeniye uygun ama kalite anlamında vasat. Son kısımda yapay sedir ağacı o kadar tanıdık ki. Onlarca yeni nesil parfümde rastladığımız sıradan odunsuluğa parlak paçuli eşlik ediyor. Sonları da bana göre değil.

Bir parfüm bloggerının “ucuz kokan lüks parfümler” teşhisi o kadar doğru ki. Sadece Guilty Pour Homme için demiyorum, birçok ünlü ana akım markanın yeni parfümleri tam da bu tanıma uyuyor. Evet, markaların isimleri çok şaşalı, tanıtımları büyük, iddiaları fazla ama nedense bir tek parfümlerine önem vermiyorlar sanki. Yani asıl önem vermeleri gereken kısma!

resmi guilty yen

Guilty Pour Homme, harika başlangıcını dışarıda tutarsam, gayet yapay, farklılık yaratmayan, sıkıcı ve vasat. Ferah sayılabilecek meyveli baharatlar ve sedir ağacıyla oluşturulan kompozisyon, şaka yapmıyorum sonlara doğru, ucuz market parfümlerini andırıyor. Bu duruma şaşırayım mı yoka üzüleyim mi bilemiyorum. Yok, üzülmeyeyim sadece şaşırayım çünkü bu kadar başarısız bir parfümü piyasaya sürdükleri için Gucci’nin üzülmesi gerekiyor aslında.

Üst notalarındaki limon çok iyi de orta kısımdaki ve sonlardaki o Iso E Super-Calone benzeri kadifemsi yapaylık da neyin nesi? Baharatlar ferah ama kişiliksiz, sedir ağacı başağrısı yapmaya müsait, paçuliyi ise söylemeye gerek bile yok. Yine yeni bir Gucci ve yine hayal kırıklığı.

Guilty Pour Homme, EDT formunda. Parfümün tasarımını Jacques Huclier yapmış. Kalıcılığı kıyafette iyi ama tende normal seviyede. Fark edilirliği düşük. İlkbahar-sonbahar kullanımı için uygun olacağını düşünüyorum. Genç erkeklerin seveceği gibi bir his var içimde.

yatik guilty yen

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/4

27 Mayıs 2016 Cuma

Parfums de Marly – Hamdani (2013)

“Bedeviler çok konuksever insanlardır. Eğer bir misafir çadırlarına ziyarete gelirse onu ve hayvanlarını hiç ücret almadan üç gün misafir etmek zorundaydılar. Konuk edilen misafirin atının başlığı çadırın orta yerine asılarak onun önemi vurgulanırdı. Böylelikle kabileler savaştan arta kalan zamanlarda birbirlerini konuk eder, en hızlı ve en cesur atlarının hikayelerini paylaşırlardı. Kazananın ödül olarak kaybedenin en iyi sürüsünü aldığı at yarışları düzenlerlerdi. Yetiştirilen hayvanlar alınır, satılır ancak kural olarak savaş kısraklarına bedel ödenmezdi. Bir Arap kısrağından daha iyi bir hediye olamazdı. Bir kısrağın değeri annesinin orijinine göre artardı. Eğer kısrağın annesi takdir edilen bir aileden geliyorsa onun değeri çok fazla idi. Kısrak aileleri onu yetiştiren kabilenin veya şeyhin adı ile bilinirdi. Bedeviler aynı orijinden gelen atları daha değerli görürlerdi. Beş temel at ailesi vardı; Kehilan, Seglavi, Abeyan, Hamdani ve Hadban. Cesaret, dayanıklılık ve sürat hikayeleri o orijine ait diğer atlarında değerini arttırırdı. Örneğin; Kehilet al Krush, Kehilet Jell – abiyat ve Seglavi ibn-i sedran isimli kısrakların görkemli savaş hikayeleri vardı. Hamdani atları; atletik yapılı, iri kemikli ve kas gücü yüksek bir türdü. Kafaları profilden bakıldığında düzdü. Arap atları içinde en uzun boylu türlerden biriydi. Demir kır ve açık doru en sık rastlanan renkti.”

İnternet üzerinde yapılacak kısa bir aramayla, Hamdani atları hakkında bu bilgilere farklı yerlerde rastlamak mümkün. Parfums de Marly, inatla ve mutlulukla atlara yer vermeye devam ediyor. Her parfümlerinde farklı cins atlardan ilham alıyorlar. Hamdani, markanın “Arap Atları” serisinin üyesi. 2013 çıkışlı olduğu biliniyor. İsmi fazlaca duyulmamış bu arkadaşa bir el atmak istedim. Umarım elimde kalmaz.

Hamdani’nin tanıtımında erkeksi şıklıktan bahsediliyor ve tütün, deri, bal ve karanfil üzerine inşa edildiği izlenimi veriliyor. Parfümün açılışı çok sert. İlk saniyelere sert mi demeliyim yoksa rahatsız edici mi karar veremedim. Ya da garip veya zor mu olmalı doğru kelime. Üst notaların zihnimde uyandırdığı etki yeni boyanmış ayakkabı diyebilirim. Lostra salonuna girdiğimde burnuma çarpan kösele kokusu da bilinçaltımdan çıkıp geliveriyor. Bir parça acı aromatik otlar da var muhtemelen. Tatlılık barındırmayan, soğuk-hayvansal deri, muhtemelen başlangıcı domine eden baş aktör. Açılışı çok sıradışı ama bana göre değil. Orta kısımda aynı zalim, karanlık, koyu yapı devam ediyor. Orta notalar, başlangıcına göre birazcık daha tahammül edilebilir. Tatlılık hala yok. Hayvansallık daha dizginlenmiş diyesim var. Deriye reçineler de eşlik ediyor. Son kısma geçeyim. Ana yapının büyük değişim gösterdiği söylenemez. Kapanışta reçineli ağaçların etkisi daha fazla neyse ki. Karanlık tütsü de kendisini göstermeye çalışıyor. Muhtemelen parfümün en kullanılabilir tarafı alt notaları ve benim de en sevdiğim yeri burası oluyor.

Hamdani… İlhamını bir attan alan parfüm olduğunu düşünürsek, bu koku karakteri çok şaşırtıcı olmamalı. Ama Parfums de Marly’nin diğer kullandığım parfümlerinde bu kadar uç ve sert bir kullanım yoktu. Hamdani, sadece Parfums de Marly’nin değil, şimdiye kadar kullandığım en zorlayıcı kokulardan birisine sahip. Çok çok yoğun, depresif, karanlık. Kuru odunsu-deri-tütsü-reçine kompozisyonuna benziyor. Adeta Tauer’in o garip ayakkabı boyası gibi kullandığı derinin verilişini andırıyor Hamdani. Sevmesi ve kullanması çok çok zor (en azından benim için durum budur).

kendi hamdani yen

Tauer demişken, Hamdani’yi en çok benzettiğim parfüm Incense Extreme oldu. Ayrıca Montale’in Aoud Cuir d’Arabie’sini düşündürttü bana. Karanlık yönüyle Black Afgano’yu da benzerler listesine alabiliriz. Ama geneli düşündüğümde sanki Montale parfümü kokluyormuşum izlenimi oluşmasını sağladı zihnimde Hamdani.

Akıl almaz şekildeki karanlık yapısı, fazlasıyla tematik olması, mideyi zorlayıcı hayvansallığı, ürkütücü dumansılığı, gerçekçi reçinemsiliği, sinir bozucu tütsü kullanımı ile örneğine fazla rastlanamayacak duruşu ve etrafa yaydığı negatif enerjisiyle, günlük kullanımın epey dışında Hamdani. Eğer Avusturya’da dağın başındaki kocaman bir şatoda yaşıyorsanız, satanizme ilgi duyuyorsanız ve geceleri zifiri karanlık ormanlarda veya mezarlıklarda tek başınıza dolaşmayı seviyorsanız, Hamdani bu anlamda sizi memnun edecektir.

Hamdani’yi, sektörün tanınmış isimlerinden Fabrice Pellegrin tasarlamış. EDP formunda. Kalıcılığı gayet iyi. Fark edilirliği yüksek değil. Çoğu yerde uniseks kullanıma uygun olduğu belirtilse de, bir kadının üzerinde olmaması gerekiyor Hamdani’nin. O, erkek kullanımına uygun. Tam bir kış parfümü olduğunu sanırım söylememe gerek yok.

Koku Güzelliği:10/5

23 Mayıs 2016 Pazartesi

Michael Kors For Men (2014)

New York, Londra, Milan, Paris, Münih, İstanbul, Dubai, Seul, Tokyo, Hong Kong, Rio de Janeiro gibi önemli şehirlere yayılmış bir marka Michael Kors. Kurucusu, isminden de anlaşılacağı üzere modacı Michael Kors. Sadece bu şehirlerde değil, dünyanın önemli hazır giyim markalarından olma yolunda ilerliyor Michael Kors.

Koleksiyonundaki ürün çeşitliliğine parfümleri ekleyeli on beş yıl olmasına rağmen, büyük ses getirecek esere imza atamamış gibi görünüyor Michael Kors. 2001 çıkışlı ilk erkek parfümü Michael For Men’i uzun süre önce kullanmış ve sevmiştim. Aradan epey zaman geçti ve onu özlediğimi fark ettim fakat Michael Kors cephesinde ilginç bir gelişme olmuş anladığım kadarıyla.

2001 çıkışlı Michael For Men’in ismi Michael Kors For Men olarak değiştirilmiş ve 2014 yılında yeniden piyasaya sürülmüş durumda. Ve tahmin edileceği gibi ilk orijinal formülün değişikliğe uğradığı anlaşılıyor. Ben de 2014 çıkışlı yeni Michael Kors For Men’i denemeye karar verdim. Bakalım eski versiyonu kadar başarılı mı yeni hali.

Bizzat Michael Kors bu yeni parfümü turunçgil-paçuli birleşimi olarak nitelemiş ve onun hibrid yapıya sahip olduğunu belirtmiş. Ve son olarak şunları eklemiş: “Seksi ama beklenmedik.” Parfümün açılışı turunçgillerle gerçekleşiyor. Buradaki turunçgiller, parlak, yapaylık sınırında ve biraz içkimsi. Çok sevdiğimi söyleyemem. Orta kısımda dumansı baharatlar ve bir parça tütün hissediyorum. Başlangıcına göre daha sevilesi orta bölüm. Sonlarda topraksı olmayan paçuli var. Çok ilgi çekici değil buradaki paçuli. Ağaçsılık da bulunuyor. Ve azıcık da deri var sanki. Kapanışı eh işte.

tanitim yen

Michael Kors For Men, aromatik otsu, turunçgilli, içkimsi, dumansı, tütünsü-baharat parfümüne benziyor. Başlangıçtaki parlak turunçgillere kimi yorumcular yıldız anason da eklemiş. Evet, olabilir. Belki de benim hissettiğim içkimsi hissiyat, yıldız anasondan geliyor. Yapaylık sınırındaki sıradan modern turunçgiller çoğu kişinin sevebileceği gibi ama bence sıradışı değil. Orta kısımda baharatların ve dumansı tütünün devreye girmesiyle daha ilginç hale geldiği söylenebilir. Hatta bence parfümün en güzel yeri orta notalar. Sonlardaki paçuli ise yapay sedir ağacıyla omuz omuza veriyor.

Bana göre tütsü ve paçuli, bu parfümün ana aksını oluşturmuyor. Çoğu kişinin aksine meyvemsilik de algılamıyorum. Bence parlak-yapay odunsuluk, parfümün önemli sac ayaklarından birisi. Harmanı zengin ve sürprizlere açık ama kalite anlamında vasatı aşamıyor. Kuru sayılabilecek baharatlar, ana yapıda büyük yer tutuyor. Yer yer aromatik sayılabilecek tarzı, ilerleyen saatlerde daha erkeksiliğe doğru evriliyor. Çok eski tarza sahip değil. Tozlu da değil ama tatlılığın az olması, günümüzün yeni nesil parfümlerinden ayrılmasını sağlıyor. Oysa ki 2014 çıkışlı olduğunu unutmayalım yeni Michael Kors For Men’in.

Sonuç olarak eski versiyonunu kullanmış ve sevmiştim. 2001 çıkışlı Michael For Men, kuru meyveli, tütünsü ve baharatlı yapısıyla çok iyi bir seçenekti. Yeni Michael Kors For Men, eski versiyonun devamı olarak düşünülmüş ama sonuç pek başarılı olmamış bana göre. Yeni hali eskisini aratır halde. Hem koku güzelliği hem de kalite anlamında eski versiyonun gerisinde kalıyor yeni hali. Büyük hevesle kullanmaya başladığım yeni versiyon, bir süre sonra hayal kırıklığı yaşamamı sağladı. Eskisinden aldığım tadı, yeni halinden alamadım. Onun için tavsiyem eski versiyonu bulmanız ve kullanmanız.

kutulu sis yen

Parfümün tasarımını Harry Fremont yapmış. EDT formunda. Kalıcılığı ortalama. Fark edilirliği yüksek değil. Erkeksi sayılabilecek tarzı yüzünden, çok genç erkek arkadaşlara uymayabilir. Tam bir sonbahar-kış parfümü. Sıcak yaz günlerinde rahatsız edici olabilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

12 Mayıs 2016 Perşembe

Jean Paul Gaultier - Classique (1993)

Sevecen, anlayışlı ve egzotik bir büyükanne düşünün. Tonton ve hoşgörülü büyükannenin evine küçük çaplı da olsa yaramazlık yapan bir torun yakışmaz mı? Evdeki odaları keşfe çıkan ve büyükannesinin çekmecelerini karıştıran küçük torunun ilginç sorularına, kim bilir büyükanne nasıl bir tatlılıkla cevaplar vermişti.

Bu Fransız ailenin haşarı ve geleceği parlak çocuğu Jean Paul, büyükannesinin evine gittiğinde, onun odadaki korselerinden birisi görmüş ve şu soruyu sormuştu: “Şuradaki enstrüman da ne?” Büyükannesinin “o bir korse” cevabı, küçük Jean Paul’u ne kadar tatmin etmişti bilinmez ama bu çocukluk anıları, bir parfümün doğuşuna ilham verecekti.

Jean Paul Gaultier’in kült erkek parfümü Le Male’den bir yıl önce 1993 yılında piyasaya sürdüğü Classique, aynı erkek kardeşi Le Male gibi önemli klasikler arasındaki yerini alacaktı. Zaten iki parfümün benzer şişe tasarımına sahip olması ve bir yıl arayla piyasaya sürülmesi, bu iki parfümün kader birlikteliği yaptığını da bana düşündürtüyor. İşte ilhamını Jean Paul Gaultier’in büyükannesinden alan ve hatta şişesinin de büyükannesinin bedeninden esinlendiği iddia edilen Classique, nihayet Parfüm Merakı’nda yerini alıyor.

Kendi sitelerinde üç nota merkeze alınmış: Portakal çiçeği, zencefil ve vanilya. Parfümün başlangıcı pudra patlamasıyla gerçekleşiyor. Eski ve tozlu pudraya, kadınsı çiçekler eşlik ediyor. Başlangıcı benim için fazlaca pudralı. Orta kısımda pudra etkisi azalırken, eski-tozlu yapı devam ediyor. Çiçekler biraz geri çekilirken, baharatlar ve tatlı meyveler devreye giriyor. Orta notalarda kadınsı yapı biraz azalıyor daha doğrusu dişil taraf törpüleniyor. Başlangıcından daha fazla ilgimi çekti orta bölüm. Son kısımda tartışmasız bir vanilya hakimiyeti söz konusu. Buradaki vanilya eski-tozlu ve biraz pudralı. Azıcık da amber destekliyor kapanışı. Mumsu kullanılmış vanilya tam istediğim gibi olmasa da kötü değil.

yeni kam

Classique, ilk sıkıldığı andan itibaren etrafa kadınsı sinyaller yayıyor. Pudranın çokça verilmiş olması, onu rahatlıkla feminen tarafa doğru çekiyor. Baştan sona kadar bitmeyen tatlılık, zaman zaman bıktırıcı olabiliyor. Evet, o fazlasıyla tatlı kokuyor. Çiçekler, baharatlar, vanilya, pudra ve misk bulunan kompozisyon yeterince iddialı ve zengin. Sanırım onun anlatmak için anahtar kelime iddialı olmalı.

Bir tarafıyla piyasadaki birçok kadınsı parfüme benziyor Classique. Tabii bunda onu taklit eden rakiplerinin de suçu var şüphesiz. E az değil, yirmi üç yaşında bir parfümden bahsediyoruz. 1990’lı yılların başlarındaki koku eğilimlerine göre şekillendirilmiş bir parfümün 2016 yılına çok hitap etmemesi anlaşılabilir bir durum. Bana göre, biraz fazla eski, tozlu, kadınsı ve pudralı kokuyor. Ama Retro meraklıları ona muhakkak şans vermeli, çünkü o önemli bir klasik. İster beğenin, ister beğenmeyin.

Epey kullandım Classique’i. Havaların serin sayıldığı bu geç bahar dönemine uyum sağladığını söyleyebilirim. Fakat onun gösterişli ve detaylı yapısı, günlük kullanım için fazla olacak gibi görünüyor. Daha akşam gezmesi parfümünü andırıyor Classique. Unutmadan söyleyeyim ki o tam bir soğuk hava parfümü. Sıcak yaz mevsiminde fazlasıyla ağır ve bunaltıcı olabilir.

Sonuç olarak çok sevdiğim söylenemez Classique’i. Daha doğrusu kendi için kullanılabilir ya da konforlu bulmadım. Ama yaşı kırkın üzerindeki kadınların, doğru yerde ve zamanda kullanmasıyla efsaneye dönüşeceğine eminim. Sanırım problemi buldum. Doğru yerde ve zamanda karşılaşamadık Classique ile. Bir sonraki buluşmamızın daha iyi geçeceğine eminim.

Benim kullandığım EDP olanıydı. Bir de EDT versiyonu varmış ki deneme fırsatım olmadı. Classique’in tasarımını ünlü burunlardan Jacques Cavallier yapmış. Kimilerinin ya aşık ol ya da nefret et tarzında olduğunu söylemesine aldırış etmeden önce deneyin ve alım kararını öyle verin derim. Kokusu genele hitap etmeyebilir.

reklam classic

Kalıcılığı gayet iyi. Hem kıyafette hem de tende bir sonraki güne kadar dayanıyor. Fark edilirliği ilk bir saat yüksek. Hatta ilk sıkıldığında biraz saldırgan ama ilerleyen saatlerde sakinleşiyor. Üst yaş guruplarını hedeflediği söylenebilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

4 Mayıs 2016 Çarşamba

Comme des Garçons 3 (2002)

Hayal ile gerçeğin birbirine karıştığı zamanlardan geçiyoruz belki de. Tam da bu karmaşık ve tuhaf modern zamanların markası Comme des Garçons. Tabii böyle bir markanın parfüm tasarımlarının da sıradan olmasını bekleyemeyiz. Şuna ne dersiniz: Hayali Çiçekler. Yok mistik bir öğretiden ya da derin bir tasavvufi konudan değil, Comme des Garçons’un 3 isimli parfümünün konseptinden bahsediyorum.

Hayali Çiçek. İstediğiniz kadar hayal etmeye çalışın zordur, somut bir olguyu zihinde tasarlamak. Böyle bir işin altından kim kalkabilir: Mark Buxton.

Comme des Garçons’un sessiz ve sedasız parfümlerinden birisi 3. Kabul etmek gerekir ki 2 kadar popüler olamayacak. Incense serisi kadar bohemleri tavlayamayacak. Odeur serisi gibi post moderniteyi zorlayamayacak. Ama bir dakika durun! Ya başarabilirse!

3’ü kullanmak nereden aklıma geldi bilmiyorum. Belki de şeffaf, gösterişsiz şişesi beni kendisine çekti. Ya da vicdanım devreye girdi ve bir köşede tek başına yalnız şekilde duran bu çocuğu sahiplenmek istedim.

masa sis

3, Comme des Garçons’un ampirik parfümlerinden birisi. Laboratuvar ortamında oluşturulmuş izlenimi verecek şekilde steril ve temiz, doğada var olabilecek şekilde doğal ve tanıdık. Ya da Yin Yang gibi. Yapaylığın içindeki doğallık veya doğallığın içindeki yapaylık, birbiri içine girmiş iki kavram. Artık ne derseniz.

Başlangıcı konusunda rivayetler muhtelif. Ben, plastiğimsi sedir ağacı algılıyorum ama gayet ferah. Turunçgil yok boşuna beklemeyin. Meyvemsilik varsa bile alışılagelmiş şekilde kavun-karpuz-şeftali şeklinde değil. Yeşil tema her daim güçlüce hissediliyor. Çok çiçeksi değil, çok baharatlı değil. Gayet ferah ve sabunsu da bir vetiver var sanki. Yoksa da canı sağ olsun. Aromatik otlar da tozlu verilmiş sanki.

3, soyut ferahlıkla, eklektik kaliteyi birleştiriyor ve karşımıza doğaüstü bir orman çıkarıyor. Bu öyle bir orman ki, ağaçların hemen yanında filizlenmiş sabun bitkileri (o nasıl oluyor demeyin bir masalın içindeyiz şu an), gökyüzünde uçuşan kuru vetiver kökleri, kötü kalpli cadının kulübesinin önüne yığılmış kocaman bir çimen balyasının içindeki, baharata benzemeyen baharatlar ve Melek Otunu andıran süper basit ve minimal bir kompozisyon. Bu öyle bir orman ki, hiç bir zaman yanmayacak denli rutubetli, tozlu, ıslak ağaçlarla çevrili ve bembeyaz. Ağaçlar bile beyaz!

Yazının burasına kadar bir şey anlamadıysanız sizi suçlayamam fakat böyle bir yazı için kendimi de suçlayamam kusuruma bakmayın. Sonuç olarak, femferah, bembeyaz, apağaçsı, yemyeşil, ıpıslak, bambasit, sapsabunsu bir vetiver-çiçek (asla kadınsı değil, nötr)-ağaçsı deneme ve bence başarılı.

Alakasız olabilir ama yeşil temanın verilişi hafiften Un Jardin Sur le Nil’i hatırlatıyor fakat 3, çok daha az meyveli, daha sabunsu ve ağaçsı. 3, güvenli sayılabilecek hoş bir yazlık. Ve popüler abisi 2’den koku güzelliği anlamında daha başarılı. Niye hep kötüler daha çok sevilir ve iyiler mutsuzdurlar. Hayat neden böyle?

comme des garcons 3

EDT olduğu konusunda iddialar var ki, araştırmaya değer. Yaş olarak her yaşa, ortam olarak günlük kullanıma rahatlıkla uyar. İlkbahar-yaz kokusu olduğunu düşünüyorum. Kötü haberi en sonda vereyim. Performansı çok kötü 3’ün. Hem kalıcılığı hem de fark edilirliği oldukça az. Bu anlamda alım kararını vermeden önce iyice düşünün.

Bay Turin’in 3 için odunsu çiçeksi nitelemesine ve beş üzerinden dört puan vermesine yine katılıyorum.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7