18 Mart 2015 Çarşamba

Givenchy – Amarige (1991)


Givenchy – Amarige (1991)

"Givenchy'nin aşka övgüsü."

Ne çoktur aşka ve onun bize yaşattığı duygulara yapılan vurgular. "Aşka Övgü"nün, Erasmus'un Deliliğe Övgü'sünden farkı nedir ki? Aşka da bir çeşit delilik hali değil mi? Normal şartlar altında yapmayacağımız çoğu şeyi aşk yaptırmaz mı bize? Aşkın gücünün karşısında kim durabilir ki? Kerem ile Aslı'yı ne durdurabilmişti? Romeo ve Julyet'in aşkları için ölümü bile göze almalarına ne denebilir? Ya Amerika yakın tarihinin en serseri aşıkları Bonnie ve Clyde'in soydukları her mekana bir çiçek bırakmaları neyi simgeliyordu? Aşkın romantik yönünü mü?

Çoğumuz biliriz ki aşk inanılmazdır. Birden sizi avucuna alıverir, evirir, çevirir ve bambaşka birisi yapar. İnsanlık tarihinin belki de en eski duygusu için yazılmış binlerce şiir, kitap, makale, söylenmiş yüzlerce şarkı, çevrilmiş onlarca film hiç bir zaman yeterli olmaz. Çünkü aşk, belki de evrenin en merkezi duygularından birisi. Yaratıcımızın bize armağan ettiği en muhteşem şeylerden olabilir mi?

Büyük kısmının kadınlara hizmet vermekten memnun olduğu güzellik sektörü, aşkın çekiciliğinin ve gücünün dışında kalabilir miydi? Ürünlerinde, kadınların en büyük tutkusu aşkın nesneleşmesi neden yanlış olsun ki? Hele ki Givenchy gibi güzellik ve kozmetik alanının iddialı oyuncusu, bir parfümünü aşka adasa fena mı yapmış olurdu? İşte karşımızda bir aşk çocuğu var bugün.


Özüne ve kalbine aşkı alan Givenchy'nin 1990'lı yılların en önemli kadın parfüm klasiği Amarige, ismindeki "evlilik" göndermesi bir yana, içeriğindeki güçlü çiçeksilikle dişiliği her daim burnunuza hatırlatıyor. 1980'li yılların kadınsı şiprelerine pek benzemeyen Amarige, daha çok modern sayılabilecek tatlı çiçeksilik üzerine kurgulanmış gibi.

Amarige'in açılışı çiçeksi bir patlama ile gerçekleşiyor. Beyaz sabunsu-kremsi çiçekler, daha ilk saniyelerde kokunun yol haritasını çiziyor. Yasemin olduğunu tahmin ettiğim üst notalardaki beyaz çiçek, tatlı ve tanıdık geliyor. Başlangıcını beğendim. Orta kısımda form fazla değişmiyor. Sadece sabunsuluk artıyor. Sümbülteber olduğu az da olsa açığa çıkan orta bölümdeki çiçekler, başlangıçtaki gibi tatlımsı ve kremsi. Sanırım kremsilik vanilyadan geliyor. Fakat vanilya daha geri planda kalıyor. Çiçekler hep önde. Son bölümde fazla değişiklik yok. Beyaz çiçeklere bu sefer misk ekleniyor. Misk, alt notaların önemli kısmını oluşturuyor ama genel yapıyı bozmuyor.

Evet karşımızda dişil ve anaç bir parfüm var. Yüksek dozdaki beyaz sabunsu çiçekler, vanilya ve hatta neredeyse hindistan cevizi ile harmanlanıp, yumuşatılmış ve genel beğeniye uygun hale getirilmiş. Bu tarz çiçek kullanımını, kuru çiçeksilikten daha fazla seviyorum ve kendime yakın buluyorum. Sonlardaki misk gayet lezzetli ve kaliteli. Amarige genel olarak ortalama bir parfüm. Abartılı yapaylığı yok. Givenchy'e bu anlamda teşekkür etmek gerekiyor belki de.


Açıkçası çok kompleks bir formül yok karşımızda. Çiçekler, vanilya ve misk. Benim Amarige'de algılayabildiğim bu üç element. Tabii içeriğindeki çiçek skalası muhtemelen oldukça geniştir. Yasemin, sümbülteber, ylang ylang, portakal çiçeği hatta papatya. Ayırt etmek oldukça zor. Onun içindir ki beyaz çiçekler tabirini kullanıyorum.

Lezzetli, çarpıcı, iddialı ama aynı zamanda masum ve temiz. Çoğu sabunsu parfüm gibi ortalığı yıkıp geçirme amacında olmadığını söyleyebilirim. Bu işi Black Orchid veya Hypnotic Poison zaten başarıyla yerine getiriyor. Amarige, biraz daha üst yaş gruplarını hedefleyen, kadınsı bir konfor kokusu adeta. Bu anlamda biraz Jasmin Noir'i çağrıştırdı bana. Tabii Amarige, Jasmin Noir'in daha olgun, görmüş geçirmiş ablası gibi duruyor. Sabunsuluk oranı da Jasmin Noir'den fazla Amarige'in.

Amarige'i ilk kullandığım gün kafamda şimşekler çaktı. Kokusu o kadar tanıdık geliyordu ki. Ve tabii sonra en sevdiğim kuzenimde bu kokuyu defalarca duyduğumu anladım. Nedense bu parfümü onunla özdeşleştirdim. Gerçi kendisi çok da "Amarige Kadını" değil ama yine de çağrışım dünyamız, bizden habersiz çalışmaya devam ediyor geri planda.

Düz çizgide ilerlemesi, fazla değişmemesi, uzun süreli kullanımlarda sıkılabileceğinizi düşündürtüyor. Ortalama kalitedeki modern bir klasik arıyorsanız sizin için uygun olabilir. Ayrıca karakteristik tarzı, onu imza kokunuz yapmanıza yardımcı olacaktır.


Amarige'in tasarımını ünlü burun Dominique Ropion gerçekleştirmiş. Bay Ropion'un erken dönem eserlerini merak ediyorsanız, raflarda sizi bekliyor Amarige. Luca Turin'in kitabında Amarige katil sümbülteber olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden bir puan verilerek en kötü parfümler listesine alınmış. Turin’in bu kadar düşük puan vermesi şaşırttı beni.

EDT konsantrasyonundaki Amarige'in kalıcılığı gayet iyi. Neredeyse ertesi güne kadar teninizde inatla bekliyor. Farkedilirliği başlarda yüksekken ilerleyen saatlerde tene yaklaşıyor. Yaz mevsimi dışında her zaman kullanılabilir. Yaş olarak ise otuzun üzerindeki hanımlara göz kırpıyor.

Koku Güzelliği:10/6.5

3 yorum:

  1. slm Givenchy Xeryus Rouge hakkında görüşleriniz nedir acaba

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar, Xeryus Rouge bende baş ağrısı yapan meyveli bir parfüm olarak aklımda kalmış. Pek sevmemiştim kullandığım zamanlarda.

      Sil
  2. gerçekten de kremsi sabunsu yoğun bir çiçeksilik mevcut. belli bir kullanıcı kitlesi olan parfümlerden. az sıkıldığında çok güzel şeyler hissettirirken abartıldığında bopucu hale geliyor.

    YanıtlaSil