Montale etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Montale etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Ağustos 2014 Pazartesi

Montale – Intense Tiare




Montale – Intense Tiare

İsmini İskoçyalı botanikçi Alexander Garden'dan alan bir çiçek "Gardenia". Tabiatta 250 türünün olduğu söylenen Gardenia'nın, anavatanının Çin olduğu rivayet ediliyor. Yaprakları koyu yeşil ve canlı, parlak görünümlü, çiçekleri beyaz renkli, çok güzel kokulu bu çiçek tahmin edileceği üzere parfüm ve esans yapımında da sıkça kullanılıyor.

Çok değerli ve nazik bir çiçek olan Gardenia'nın, (Türkçeye Gardenya olarak geçmiş) bir de Tahiti Gardenya'sı olarak isimlendirilen türü var. Bu türün anavatanı Tahiti olduğu için ismi de böyle konulmuş. Pasifik Okyanusu'ndaki tropikal adalardan olan Tahiti'nin simgelerinden birisi Gardenya bitkisi. Hatta Tahiti'de bu bitkinin kokulu çiçeklerinin, özel seremonilerde hem erkekler hem de kadınlar tarafından kullanıldığını biliniyor. Ayrıca Tahiti'ye gelen turistler de bu bitkinin çiçeklerine ilgi gösteriyorlar.

Sadece turistik amaçlı değil, Gardenya bitkisi parfüm, parfüm yağı ve hindistan cevizi yağlarında da kullanılıyor. Geleyim asıl konuya. Tahiti Gardenya'sının bir diğer ismi ise Tiare. Yani bugünkü yazı konum işte bu çiçeğe öykünmüş ve onu merkeze almış bir parfüm. Niş parfüm evi Montale, Tiare çiçeğinin kokusunu yapmış ve bizim kullanımımıza sunmuş durumda. İntense Tiare, markanın kendi sitesinde çiçeksi kokular sınıfına dahil edilmiş. Her zamanki gibi bir kaç cümle dışında hiç bilgi yok. Intense Tiare'in tanıtımı şöyle yapılmış:


"Tahiti'nin kadim Tiare çiçeği, saf vanilya, yasemin pudrası, hindistan cevizi sütü, ylang ylang ve güller ile incelikle kombine edilmiştir: Pasifik Adaları'na kısa bir tur için zengin karışım."

Intense Tiare'yi üzerime sıktığımda yumuşak ve tatlı çiçekler beni karşılıyor. Muhtemelen gardenya çiçeğinden gelen bu çiçeksilik hissedilir oranda kadınsılık barındırıyor. Doğal ve burnu tırmalamayan çiçeksilik fena değil ama bana çok da yakın değil. Orta kısımda çiçeklere tatlı hindistan cevizi ekleniyor. Bu andan itibaren kokusu daha da yumuşamaya başlıyor. Hindistan cevizinin o baş döndürücü tropikal etkisi hemen kendisini gösteriyor. Çocukken içmeye bayıldığımız lezzetli hindistan cevizli sütlere benziyor kokusu. Orta bölümü beğendim. Son kısımda tek fark vanilya eklenmesi. Vanilya da aynı hindistan cevizi gibi kremsi, sütsü ve lezzetli. Bu anlamda hoş bir hindistan cevizi-vanilya kaynaşması yaşanmış. Sonları için "eh işte" diyebilirim.

Intense Tiare, başlangıçta isminin hakkını veriyor. Keskin çiçeksilik, erkeklerin fazlaca benimseyebileceği gibi değil. Zaten pek beğendiğim söylenemez üst notaları. Orta kısımda eğlenceli tarafı başlıyor. Çiçeksilik biraz geride kalıyor neyse ki. Mis gibi kokan ve doğal sayılabilecek sütsü hindistan cevizi, gerçekten de tropikal bir adada olduğunuzu düşündürtüyor. Sonlardaki lezzetli vanilyanın da hindistan cevizine desteği ile vermek istediği mesajı rahatlıkla zihnimize kazıyor.


Evet o, çok çok ferah bir turunçgil parfümü değil. Ne limon var, ne portakal, ne portakal çiçeği ne de bergamot. Oysa biliriz ki yaz parfümü dediğin turunçgilli yada akuatik olur. Fakat Intense Tiare ne turunçgilli ne de akuatik. Onun kulvarı ferah ve lezzetli hindistan cevizi-vanilya doğrultusunda. Zaten formülün sırrı biraz burada sanki. O, vanilya gibi yoğun ve kremsi bir notayı, hindistan cevizi ve feminen çiçekler ile harmanlayarak, ferah olmayı başarıyor. Daha doğrusu ultra ferah bir kokudan ziyade, tropikal adadaki beş yıldızlı otelin barında hazırlanmış, içinde küçük süs şemsiyeler olan, bembeyaz bir kokteyl gibi hissettiriyor. Sanırım bu tasvir, Intense Tiare'in kokusu hakkında yeterince ipucu veriyordur.

"Intense Tiare'yi bir renge benzet" deseniz kesinlikle beyaza benzetirdim. Bende temizliği, biraz sabunsuluğu, sütü ve tropikal Tahiti adasındaki butik otelin, suit odasındaki yatağın nevresimine dökülmüş aromatik masaj yağlarını çağrıştırıyor. Asyalı kızların o narin elleriyle yaptıkları masajlar ve aromaterapik yağların kullanıldığı beyaz çarşaflı masaj yataklar vardır. Bu tür otellerin reklamlarında da o kare sık sık kullanılır. İşte Tiare Intense'i kullandığımdaki çağrışımlar bu yönde.

Montale parfümleri ile aramın iyi olmadığı söylenebilir. Önyargılı olmadığımı düşünüyorum. Fakat şimdiye kadar denediğim birçok Montale parfümünün "yeterince niş olamadığını" düşünmekteyim. Genel olarak biraz kaba, çokça şekerli ve vasat kokularına rastladım. Intense Tiare ise yumuşacık, kibar, sakin, barışçıl ve ince karakteri ile beğenimi kazandı. Kimi kaynaklarda kadın parfümü olarak geçmesi anlaşılabilir çünkü ciddi oranda feminen çiçeksilik mevcut. Fakat kullanım döneminde başlangıcını saymazsam orta bölümden itibaren erkeklerin de kullanabileceğini düşünüyorum. Diğer Montale'lerde rastladığım tatlılık burada da var. Eğer tatlı parfümleri sevmiyorsanız denemenizi önermem.


Intense Tiare harika değil. Hatta fazlasıyla basit kokuyor. Birçok Montale parfümü gibi tek düze ve derinlikten yoksun. Neyse ki rahatsız edici yapaylığa rastlamadım. Onun kokusu, bazı koku dükkanlarında ya da Body Shop mağazasındaki 30-40 TL'lik hindistan cevizi aromalı parfümlerle fazlasıyla benzerlik gösterebilir. Onun içindir ki çok yaratıcı olduğunu söylemek zor. Müthiş bir kalite hissiyatında bahsedemeyiz. Fakat oldukça iyi performansa sahip ve gayet kalıcı çiçeksi hindistan cevizi-vanilya kombinasyonu arıyorsanız, denemeniz gereken seçeneklerden olduğu söylenebilir. Peki, bir şişesini alır mıyım? Muhtemelen hayır.

Kokusunun tasarımını Pierre Montale yapmış. Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip. Genç-yaşlı herkese uyabilecek yapıda.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6.5

25 Mart 2014 Salı

Montale – Roses Elixir (2010)


Montale – Roses Elixir (2010)

"Doksan dört!"

Hayır bilemediniz uğurlu sayım değil doksan dört. 1994 yılından da bahsetmiyorum. Normalde hiç birimiz için fazlasıyla önemi olmayan doksan dört sayısı, Fransız niş parfüm evi Montale'in şimdiye kadar çıkardığı kokuların toplamı.

2003 yılından itibaren parfüm ürettiği söyleyen Montale, 11 yılda 94 parfüme imza atabilir mi? Tabii ki yapabilir. Fakat yılda ortalama dokuz parfümü, ismi Pierre Montale olduğu rivayet edilen bir parfümör nasıl meydana getirebilir? Ana akım markalar bile bu hızda parfüm üretmezken, hakkında neredeyse hiç bir bilgi olmayan Pierre Montale bu kadar işi nasıl beceriyor?

Bu garip firma, genellikle gül-öd-tütsü kokuları üzerine çalışıyor. Zaten bir çok parfümünün ismini Aoud olarak koyuyor. Gerek parfümlerin isimlerinde gerekse kokularında fazla özenli davranmadığı görülen Montale'in bir gül parfümüne göz atalım bugün. Gül, son yıllarda yeniden revaçta ve bir çok marka bu yönde hamleler yapıyor. Genellikle niş markaların eserler verdikleri gül teması, Montale parfümlerinin vazgeçilmezlerinden birisi.


Madem bu kadar iddialılar gül kokularında, o zaman Roses Elixir isimli kadın parfümüne geçelim artık. 2010 yılında çıkarılan Roses Elixir hakkında her zamanki gibi kendi sitelerinde iki satır yazı dışında hiç bir şey yok. Fragrantica'da çiçeksi meyveli olarak sınıflandırılmış. Üzerime ilk sıktığımda keskin bir gül ve kırmızı meyveler algılıyorum. Gül tahmin edeceğiniz üzere çok daha baskın. Onu kırmızı meyveler (çilek) takip ediyor. Başlangıcı kadınsı ve ferah diyebilirim. Orta kısma geçildiğinde kokuda fazlaca değişiklik olmuyor. Sadece çiçeksiliğin oranı artıyor. Bu kısım çiçeksi meyveli gül şeklinde gerçekleşiyor. Eh işte. Geçeyim alt notalara. Kokusunda bir değişim bekliyorum fakat nafile bir çaba benimkisi. Aynı meyveli-çiçeksi gül devam ediyor. Farklı olarak yapay amber ve misk ekleniyor. İşte bu hiç de hoş olmamış. Çünkü parfümün en sevmediğim yeri sonları oluyor.

Roses Elixir, isminden de anlaşılacağı üzere gülü merkeze almış. Meyveli (çilekli) gül tanımı yanlış olmasa gerek. Oldukça kadınsı ve parlak gül, Noir de Noir'deki gibi karanlık ve depresif değil. Hepimizin bildiği gül sularını andırıyor. Kırmızı meyvelerin katkısıyla canlı ve pozitif yapıya sahip. Çok sıkılmamak şartıyla dört mevsimde kullanılabilir.

Gülden sonra ikinci aktör çiçekler. Kadın parfümlerinde sıklıkla rastladığımız türden diyebilirim. Muhtemelen yasemin, ylang ylang ve portakal çiçeği. Bu çiçeksiliği sevdiğimi söyleyemem. Fazlaca numarası olmayan bu çiçekler, bir çok vasat ana akım markanın parfümünde de karşımıza çıkabilir.


Üçüncü ana öge meyveler. Şimdi kırmızı meyveler dedim fakat ağırlık çilekte. Normalde çileğin kokusunu ve tadını çok severim. Fakat çilek esansı parfümlere girdiğinde nedense bir tuhaf oluyor. Bu durumun sebebi parfümörlerin baştan savma iş çıkarmaları mı bilemiyorum. Fakat bu kadar güzel kokan ve lezzetli bir meyvenin, parfümlerde neden bu kadar vasat durduğunu anlayabilmiş değilim. Burada da çilek çok rafine ve lezzetli değil.

Görüleceği üzere Roses Elixir, ortalama ve sıkıcı bir gül-çiçek-misk kokusu. Derinliksiz, tek düze, hiç bir yaratıcı yanı olmayan kokusu benim için fazlasıyla kadınsı ve yapay. Hatta son kısımdaki yapaylık, her seferinde baş ağrısına sebep oldu ne yazık ki. Onun içindir ki yıldızımız hiç barışmadı. Ve zihnimde hiç de iyi anılar bırakmadı. Pas geçiyorum kısacası bu arkadaşı.

Evet isim güzel, şişeler şekilli, konsept Arap-Orta Doğu mistisizmi, EDP (Eau de Parfum) konsantrasyonu, güçlü kuvvetli  falan ama bu nasıl bir kalite anlayışıdır? Şöyle zevkle ve severek kullanacağım bir Montale parfümüne rastlayamayacak mıyım?


Roses Elixir, yüzlerce örneğine rastlanabilecek bir kadın parfümü olarak tarihteki yerini aladursun, bizler yeni bir kokuya yelken açalım. Yoksa bir kutu Arveles bitireceğim bu parfüm yüzünden.

Koku Güzelliği:10/5

1 Haziran 2013 Cumartesi

Montale – Pure Gold (2009)



Montale – Pure Gold (2009)

Gayet masum ve insani bir istek. Hem de çok. Ne istiyor bu insanlar? Elimizde zaten az sayıda kalmış yeşil alanlarımızı ve meydanlarımızı elimizden almayın diyorlar. Şehirlerin nefes almasını sağlayan ağaçları ve meydanları rahat bırakın diyorlar. Bunu anlamak çok mu zor? Bunu neden zihniniz almıyor bir türlü? O süslü “kalkınma, büyüme ve gelişme” mazeretleri ile daha ne kadar şehri, binalara ve alış veriş merkezlerine boğacaksınız. Yetmedi mi inşaat hırsınız ve aşkınız. Gözünüz ne zaman doyacak.

Gördüğüm kadarıyla anlamayacaksınız. Zaten size anlatmaya da gerek yok. Çünkü aklınızı kaçırmak üzeresiniz. Bu o kadar açık seçik görülüyor ki. Kendi halkına bu kadar zalimce davrananları ilahi adalet affetmeyecektir. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. E bize de her zaman ki gibi sabırlı olmak düşüyor. Sabır, sabır, ya sabır. Ama nereye kadar sabır…


Dönelim bugünkü yazı konumuza. Fransız parfümör Pierre Montale’ın birbiri ardına çıkardığı kokulardan birisi de Pure Gold. Markanın, Golden Selection serisine ait Pure Gold, Fragrantica’da meyveli-çiçeksi olarak sunulmuş. Kendi sitelerinde çiçeksi sınıfına konulmuş. Açılışında hafiften kadınsı turunçgil hissediyorum. Sanırım burnuma gelen koku portakal çiçeği. Çok taze, lezzetli ve ferah. Portakal çiçeğine biraz da şeftali eşlik ediyor. İkisinin birleşimi iyi sonuç vermiş. Başlangıcı çok güzel Pure Gold’un. Sonrasındaki kısma geçelim. Çünkü bu parfüm bence iki kısımdan oluşuyor. İkinci kısımda portakal çiçeği ve şeftali geri plana geçiyor. Ortaya odunsu notalar, yumuşak sayılabilecek sabunsu silhat ve azıcık da vanilya çıkıyor. Fakat sonları biraz yapay-kimyasal kokuyor. Böylece tenden ayrılıyor.

Pure Gold, modern, yumuşak ve meyvemsi çiçeksilik ile açılışını yapıyor. Bu kısım için olumsuz bir şey söylemek mümkün değil. Portakal çiçeği yüzünden biraz kadınsı tarafı ağır basıyor. Kabul ediyorum. Yine de denemelerimde erkekler tarafından giyilebileceğini düşünüyorum üst notaların. Ferah ve yumuşak açılışı insana mutluluk ve huzur veriyor. Yapaylığa rastlanmıyor. Fakat ikinci kısma geçildiğinde işin de rengi değişiyor. Başlangıçtaki doğallık kalmıyor. Onun yerine orta halli yapaylık geliyor. Burnu zorlayan bu yapaylık sanki silhattan (paçuli) geliyor. Hatta odunsu notalardan bile geliyor olabilir. Sonlarını sevmediğimi rahatlıkla söyleyebilirim.

Pure Gold, başlangıcında modern bir ferahlıkla size merhaba derken, sonlara doğru silhatın o baskın tarafı ile daha üst yaş grubuna hitap eder gibi hali var. Yani bir parfümde iki karakter var sanki. Bu anlamda ilginç. Montale’in genel olarak Arap ve Orta Doğu pazarına yönelik parfümler ürettiği bilinen bir durum. Pure Gold’un az da olsa, başlangıcından sonuna kadar Arap parfümlerine benzer şekilde koktuğunu söyleyebilirim.


Fakat kokusuna gelecek olursam o kadar farklı, çarpıcı yada aykırı değil. Genel olarak kadın parfümlerinde rastladığımız portakal çiçeği ve kadınsı meyvelerin çok ilginç yanı yok. Son kısımdaki sabunsu paçulinin ve odunsu notalarında. Yani Pierre Montale, şaheser yaratmaya çalışmamış, bilinen kadınsı parfümlerin benzerini meydana getirmiş. Orta kısımdan itibaren beliren tuhaf yapaylık, Pure Gold’un kalite hissiyatını düşürüyor. Ve niş markaya yakışmıyor bu durum. Benden söylemesi.

Özellikle başlangıcı çok güçlü Pure Gold’un. Onun için dikkatli kullanmanızı tavsiye ederim. Bu haliyle dört mevsimde de kullanılabilecek gibi. Kadınsı tarafı biraz ağır basıyor. Orta notalarından itibaren sanki erkeksilik ön plana çıkıyor.

Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonunda. Günlük kullanıma uyabilecek tarzı memnun edici diyebilirim. Gece-gündüz her zaman kullanılabilir. Kalıcılığı gayet iyi. Orta kısımdan itibaren fark edilirliği normal seviyelere geliyor. İyiki de böyle oluyor.

Artıları:
+ Başlangıcı gayet güzel.
+ Kalıcılığı fena değil.

Eksileri:
- Orta kısımdan itibaren ortaya çıkan garip yapaylık hoşuma gitmedi.
- Silhat, sabunsu ve yapay kullanılmış.
- Çok yaratıcı yada farklı kokusu yok.

Koku Güzelliği:10/6

4 Mayıs 2013 Cumartesi

Montale – Wild Aoud (2009)



Montale – Wild Aoud (2009)  Markanın öd ağacı temalı parfümü.

Birisi Montale'ı durdursun! Çünkü her sene onar onar parfümler piyasaya sürüyorlar. Bu gidişle 2-3 yıla kadar dünyanın en çok parfüme imza atmış markası olacaklar. Yüzyılı devirmiş Creed ve Guerlain'i bile geçecekler. Oysaki 2003 yılında kurulmuş ve 2007 yılında parfüm üretmeye başlamış Montale. Ve 2013 yılı mayıs ayı itibariyle 89 parfüme ulaşmışlar. Tahmin edebileceğiniz üzere oldukça fazla öd ağacı temasına sahip kokuya yer vermişler.

Arap veya Orta Doğu kültürüne yakın parfümler üretmesiyle tanınıyor Montale. Hem parfümlerin isimleri hem de genel koku karakteri itibariyle bu pazara yönelik oldukları düşünülebilir. Ama zaman zaman Avrupa ve Batı kültürüne yakın parfümlere de yer veriyorlar koleksiyonlarında. Tespit edebildiğim kadarıyla öd ağacı temalı 33 parfümleri bulunuyor. Wild Aoud ise ismiyle dikkatimi çekmeyi başarıyor. Nedense elim ona gidiyor diğerlerinin arasından.

Wild Aoud, markanın 2009 yılında çıkarttığı bir arkadaş. Parfümün başlangıcı bir parça bergamot ve bolca şekerli portakal-turunçgil ile gerçekleşiyor. Oldukça tatlı ve ferah sayılabilecek açılışı var. Harika olmasa da çok kötü de değil. Sonrasında bu şekerli turunçgiller biraz geriye çekilirken ortaya tatlı meyveler, öd ağacı ve tatlı çiçekler çıkıyor. Başlangıcı ile paralel devam eden orta notalar hala meyveli kokunun etkisi altında. Son kısımda ise meyveli yapı gidiyor. Yerine tozlu paçuli geliyor. Bu kadar radikal bir değişiklik beklemiyordum. Garip bir son diyebilirim. Onun dışında da söyleyecek çok fazla şey yok.

Wild Aoud, çok basit bir formülasyona sahip muhtemelen. Tatlı meyveler, tatlı odunsu notalar (ağırlık öd ağacında) ve tatlı çiçekler (sardunya). İşte size Wild Aoud. Genel itibariyle oldukça tatlı-şekerli meyvelerin hakimiyetinde diyebilirim. Hatta ilk denediğimde bir başka Montale parfümü Soleil de Capri'ye benzettim. İkisinde de aynı ortalama meyvemsi his. Fakat sonlardaki tozlu paçuli ile nasıl bir bağ kurabilmiş meyveler pek anlayamadım.


Montale'ın niş marka olmadığını bilsem Wild Aoud için sıradan bir meyveli kompozisyon der geçerim. Ama parfümleri kendi sitelerinde 110 Euro'ya satılan bu markanın daha yaratıcı olmasını istemek hakkım değil mi? Örneğine bir çok ana akım markada rastlanabilecek öylesine yapılmış bir meyveli-odunsu koku olması dışında nasıl bir anlam yükleyebilirim diye düşünüyorum Wild Aoud'a. Ama aklıma hiç bir şey gelmiyor.

Tamam öd ağacına vurgu yapıyor olabilirsin parfümlerinde. İsimlerini de bu yönde koyabilirsin. Ama çıkardığın ve yüksek fiyat etiketi koyduğun parfümlere biraz özen ve biraz da farklılık istesek çok mu ayıp ederiz. Yok yok hiç ayıp olmaz. Ama gördüğüm kadarıyla Montale böyle yangından mal kaçırır gibi yeni parfüm piyasaya sürmeye devam edecek ve kaliteden taviz verecek. Zaten denediğim bir çok Montale'de bu boşvermişliği görüyorum. Ne diyeyim artık...

Wild Aoud ismi gibi vahşi bir öd ağacı yerine, yumuşak ve uysal meyveler vaat ediyor. Hatta bir sepete değişik meyveleri doldurun. Sonra o sepeti derin derin koklayın. İşte Wild Aoud'un kokusuna ulaşabilmenin en kolay yolu. Herkesin beğenebileceği gibi dersem anlaşılacaktır zaten. Riskli bir kokusu yok.

Genel olarak büyük değişiklik göstermiyor kokusu. Alt notalardaki paçuli dışında aynı kalıyor. Durağan bir yapısı var. Uzun süreli kullanımlarda sıkıcı olacağına dair herkesle iddiaya girmeye hazırım. Yeter ki iddianın ödülünü söyleyin.

Wild Aoud, markanın diğer parfümlerindeki gibi yoğun Arap ve Orta Doğu kokusu efektine sahip değil. Oldukça modern ve Avrupalı bir koku neredeyse. Gül az kullanılmış ve sanki Fransız parfümlerindeki gibi.


Montale'ın parfümleri genellikle çok yoğun ve etrafa yayılan güçlü karakterdeler. Çok kullanıldığında boğucu olabilen arkadaşlar. Fakat Wild Aoud hiç de öyle yoğun bir yapıda değil. Tam tersine oldukça yumuşak, ferah sayılabilecek, başlangıcı dışında tene yakın duran bir parfüm. İsminden dolayı daha saldırgan bir koku bekliyordum. Bu anlamda çok şaşırdım.

Wild Aoud uniseks olarak görünüyor bazı kaynaklarda. Bende katılırım bu görüşe. Hem erkeklerin hem de kadınların kullanabileceği gibi. Meyveler ne çok erkeksi ne de kadınsı. Güzel bir dengeye oturmuş.

Montale'ın bütün parfümleri gibi Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonunda. 18-30 yaş arasındaki genç arkadaşları hedeflediğini düşünüyorum. Daha üst yaş gurupları için fazla genç işi kaçabilir. Her zamanki gibi parfümün tasarımcısı olarak Pierre Montale görünüyor. Dört mevsimde de kullanılabilecek gibi dersem yanlış olmaz. Fakat bence ilkbahar-yaz mevsimi için daha uygun.

Koku Güzelliği:10/6

27 Mart 2013 Çarşamba

Montale – Wood & Spices



Montale – Wood & Spices

"Odun ve baharatlar"

Elimize mikrofon alıp, sokak röportajları yaptığımızı düşünelim. Türkiye'nin herhangi yerinde olalım. Farklı sosyal kesimlerden, farklı ideolojilere kadar bir çok kişiyi çevirip onlara şu soruyu soralım: "Odun ve baharat ikilisi sizin için ne çağrıştırıyor?" Mikrofon uzatılmış kişilerin büyük çoğunluğunun suratındaki, neden bahsettiğinizi anlamayan bakışlara şaşırmamak gerek. Evet normal şartlar altında abuk sayılabilecek bu soruyu bir parfüm severe sorsak ne olur? Tabiki hemen ilgi alanı olan parfümler hakkında farklı cevaplar alırsınız. Kimisi odunsu parfümleri sevecektir. Kimisi baharatları sevmeyecektir. İyi yada kötü mutlaka bir fikri olacaktır parfüm severin. Demek ki her insanın merakları, tutkuları, hobileri farklı olabilir. Zaten olması gereken de bu. Farklılılar, aykırı sesler ve her türlü düşünce (absürd de olsa) önemli ve önemsenmeli.

O zaman soru gelsin parfüm meraklılarına: "Odunsu ve baharatlı bir parfüme ne dersiniz?" Sanırım bir çok kişinin ilgisini çekecektir bu birliktelik. Her ne kadar keskin odunsu kokularla aram iyi olmasa da karşıma çıkan başarılı parfümlerin hakkını yiyemem. Mesela Le Labo - Vetiver 46, Gucci Pour Homme ve daha aklıma gelmeyenler... Odunsu-baharatlı parfüm için yola çıkmış bir marka daha var anlaşılan. O da Orta Doğu ve Arap temalı parfümler üreten Montale. Yani bugünkü konuğum.

Parfüm repertuarını sürekli genişleten ve üst üste çok sayıda kokuya imza atan niş marka Montale'den, odunsu ve baharatlı parfüm hamlesi gelmiş anlaşılan. En azından ismi bize böyle olduğunu söylüyor. Kulağa güzel gelen bu isim bakalım parfümün karakteri ile örtüşecek mi? Yada güçlü rakipleri ile mücadele edebilecek mi? O zaman geçelim detaylara.


Montale'nin kendi sitesinde, her parfümünde olduğu gibi neredeyse hiç bir bilgi yok Wood & Spices ile ilgili. Fragrantica'da baharatlı odunsu olarak sınıflandırılmış. Parfümün açılışı çok tuhaf, metalik, yapay turunçgiller ile gerçekleşiyor sanki. Emin değilim bu kokunun ne olduğuna. Kimi yorumcu şekerli bergamot derken, kimisi anason demiş, kimisi de portakal çiçeği diyor. Belki hepsinden bir parça vardır. Belki de hiçbirisi. Orta notalarında neredeyse hiç değişmeden devam ediyor aynı metalik, yapay, tuhaf koku. Son kısımda ise başlangıçtaki koku etkili. Ek olarak biraz metalik baharatlar ekleniyor. Böylece de tenden ayrılıyor.

Yukarıdaki paragraftan hiç bir şey anlamamış olan Parfüm Merakı okuyucuları. Şuna emin olun ki bende Wood & Spices'dan hiç bir şey anlamadım. Neden mi? Şöyle anlatayım. İlk olarak bu parfüm çok tuhaf ve karakteri olmayan yapıda. Ne tam anlamıyla meyveli, ne çiçeksi, ne odunsu ne de baharatlı. Parfümün geneline hakim olan yapay/metalik/buruk turunçgil-anason-baharat kombinasyonu hiç sevmediğim tarzda. Oldukça tatlı olarak kurgulanmış Wood & Spices'ın kokusu. Bıktırıcı, sevmesi zor ve garip. Bu hissi daha önce Hugo Boss - Boss'da (Bottled) fark etmiştim. O koku bana çok itici gelmişti. Wood & Spices'da da aynen öyle hissediyorum.

Wood & Spices'ın sevenleri hiç kusura bakmasınlar. Denediğim en başarısız Montale parfümü olarak hafızamdaki yerini alıyor. Hatta şimdiye kadar ki en kötü niş parfüm tecrübesi oldu diyebilirim. Sadece kokusu kötü değil. Ayrıca kalite anlamında da sorunlu. Bir kere başlangıcı sevmesi zor ve acaip. Yapaylık had safhada. Sanki aceleye getirilmiş. O kadar özensiz ki kokusu, marketlerde satılan ucuz parfümler gibi adeta. Bu kadar vasat bir niş parfüme hiç rastlamamıştım. Böylece tanışmış olduk.

Wood & Spices'ın tahammül edebildiğim tek yanı son kısmı oldu. Parfüm alt notalarında daha yumuşak hale geliyor. Her ne kadar başlangıçtaki koku karakteri devam etse de sonları eh işte diyebileceğim gibi. Zorlasam daha fazlası olmaz. Genel olarak çok değişmiyor kokusu. Düz çizgide ilerliyor.


İsmi insana güzel çağrışımlar yapıyor fakat kokusu için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Parfümün eleştirilen yanlarından birisi de ismindeki odunsuluktan eser olmaması. Evet bence de haklılar. Kokusunda hiç odunsu nüanslar yok. Neden böyle bir isim konulmuş anlayamadım. Sanırım Pierre Montale bu parfümü canı sıkıldığı bir gün öylesine tasarlamış. Çünkü derin, ilginç, üzerinde çalışılmış hali yok. Üzgünüm Montale bey, ama Wood & Spices’ı pas geçeceğim.

Diğer Montale'ler gibi Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonunda. Fark edilirliği başlarda çok yüksek. Az kullanmanızı öneririm. Yoksa boğucu olabilir. Sonbahar-kış mevsiminde kullanmak iyi fikir. Erkek kullanımına yakın geldi bana. Parfümün tasarımcısı ise Pierre Montale.

Montale'nin parfümleri Türkiye'de Harvey Nichols ve Brandroom mağazalarında satılıyor. Buralarda deneyip kararınızı verebilirsiniz.

Artıları:
+ Fark edilirliği yüksek.

Eksileri:
- Başlangıcı da ne öyle!
- Genel olarak kokusunu sevemedim.
- Kalite anlamında problemli.
- Yüksek fiyatı.

Koku Güzelliği:10/4

17 Şubat 2013 Pazar

Montale – Chocolate Greedy



Montale – Chocolate Greedy  Markanın çikolata temalı parfümü.

Bundan 4000 yıl önce, Honduraslı yerliler tüm dünyayı etkileyecek bir keşif yaptılar. Kakao çekirdeklerinden bir içecek üretmişlerdi ve bunun onlar için anlamı yeni bir tat bulmanın çok da ötesinde değildi. M.Ö. 1500'lü yıllarda ise hakkında çok az şey bilinen gizemli uygarlıklardan Olmecler, Güney Amerika'da kakao ağacı yetiştiriyorlardı. Maya uygarlığının ataları olduğu düşünülen Olmecler, muhtemelen kakao yetiştirmenin inceliklerini kendilerinden sonra gelen çocuklarına öğretmişlerdi. Bazı kaynaklara göre ise kakao kelimesi Olmeclerden geliyordu.

Mayalar, bir hayvanın kakao ağacından meyve koparıp yediğini fark etmişlerdi. Daha sonrasında bu çekirdeklerin nasıl kullanılacağını öğrendiler. Kakao ağacına verilen önem Mayalar ile birlikte doruğa çıkmıştı. Mayalar kakaoya ilahi bir anlam yüklemişti. Bu ürünün kendilerine tanrılar tarafından verilmiş ödül olduğunu düşünüyorlardı. Aztek ve Mayalar, yüzyıllar boyu bu lezzetin keyfini çıkarmakla kalmayıp, kakaoyu ticaretin de baş aktörü yaptılar. Kakao çekirdeği o kadar değerliydi ki, alışverişlerinde para yerine kakao kullandılar. İnanç dünyalarını, kültürlerini de etkiledi kakao.


Kakaodan yapılan çikolata insanlığın en sevdiği gıda meddelerinden birisi diyebiliriz. M.S. 1500'lü yıllarda günümüzdeki gibi çikolatalar üretilmeye başlanmış Avrupada. Çikolata, Avrupa’ya adım attıktan sonra uzun süre seçkin kesime yönelik bir lezzet olarak kalmış. Temelde kakao, kakao yağı, şeker, lesitin ve vanilinden oluşan çikolata, bitter, sütlü ve beyaz olmak üzere üçe ayrılıyor. Temel karışımdan "bitter" adı verilen tadı acı çikolata olarak geçiyor. Bu karışımın içine süt tozu ilave edilirse sütlü çikolata, kakao çıkarılıp içine daha fazla süt tozu eklenirse fildişi renginden dolayı beyaz çikolata elde ediliyormuş.

Evet bu bilgileri tahmin ettiğiniz gibi bir parfüm için verdim. Fransa merkezli niş parfüm evi Montale, çikolata temalı bir parfüme imza atmış. Uzun zamandır "acaba nasıl kokar" diye düşündüğüm bir parfüm Chocolate Greedy. Her türlü tatlıyı ve çikolatayı seven birisi olarak oldukça ilgimi çekiyordu. Sonunda sıra geldi Chocolate Greedy'e.

Parfümümüz oryantal vanilyalı  olarak sınıflandırılmış. Açılışındaki koku o kadar tanıdık ki. Annenim biz küçükken yaptığı kakaolu kek hamurlarına ne kadar da benziyor. Evin içini tamamen kaplayan o nefis sıcak kakao sosunun kokusunu unutmak ne mümkün. Chocolate Greedy'nin üst notaları çok güzel, lezzetli, fırından yeni çıkmış ve üzerine kakao sosu dökülmüş kek gibi diyebilirim. Bence oldukça gerçekçi verilmiş buradaki his. Orta notalara geçildiğinde o yoğun kakaoya biraz vanilya ekleniyor. Kakaolu kekten ziyade daha geçtiğimiz haftalarda aldığım vanilyalı-baharatlı küçük mumlara benzettim orta notalarını. Hafiften de baharatlar var. Ama kakaolu vanilya çok daha etkin. Son kısım da ise egzotik amber ile çikolata karşıma çıktı. Biraz içine süt konularak içilen hazır kakaolu içeceklere benzettim. Son kısım biraz tekdüze. Ve hafiften de yapay. Ama çok rahatsız edici değil bana göre.


Chocolate Greedy isminden de anlaşılacağı üzere çikolata-kakao-vanilya üçlüsü üzerine işa edilmiş. Bende yoğun bir "fırından yeni çıkmış kakaolu kek" duygusu uyandırdı. Başlangıcını sevdim. Orta notaları en zengin ve detaylı kısmı. Eh işte diyebilirim. Alt notaları ise daha iyi olabilirmiş.

Çikolatayı sevmeyen var mıdır? Peki çikolata kokmak ister misiniz? Kulağa harika geldiğine eminim. Şöyle nefis bir sütlü çikolata kokusunun parfümü yapılsa ne çok seveni olur değil mi? Bende oldukça seveceğimi düşünüyordum bu çikolata kokusunu. Fakat uzun süreli kullanımlarda kakaolu kek gibi kokmanın çok da iyi bir fikir olacağını sanmıyorum. Gurme tarzındaki parfümler çok moda olabilir. Koku trendleri bu yönde de gelişiyor olabilir. Ama Chocolate Greedy biraz abartılı olmuş sanki. Ayrıca oldukça tatlı kokusunu herkes sevemeyebilir. Neredeyse yanmış şeker gibi.

Bu parfümü nelere benzetmemiş ki yorumcular. Çikolatalı kurabiye, çikolatalı süt, tereyağlı büsküvi, çikolatalı portakal parçaları, erimiş sıcak çikolata, kremsi kahve, kabartma tozu ve daha neler neler. Aslına bakılırsa Chocolate Greedy bu tanımların hepsine biraz benziyor ama hangisine daha çok benzediğini söylemek zor. Eğer yeni açılmış çikolata kutusu gibi kokmak istiyorsanız tam size göre bir parfüm. Ama çok yüksek fiyatı denemeden almamayı gerektiriyor.

                                                          Chocolate Greedy tam da böyle kokuyor diyebilirim.

Parfümümüz harika bir kokuya sahip dersem çok doğru olmaz. Kimi zaman bıkkınlık veren tatlılık eleştirebileceğim yönlerinden birisi. Ayrıca kokusu genel olarak çok değişmiyor. Düz çizgide ilerliyor. Biraz daha özenli, kibar ve incelikli yapıda olabilse daha başarılı olacağını düşünüyorum. Bu haliyle hafiften yapay, fazlasıyla genç işi ve azıcık da kaba.

Luca Turin kitabında Chocolate Greedy'i "obur çikolata" olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden üç yıldız vermiş. Parfümün tasarımını markanın kurucusu Pierre Montale yapmış. Eau de Parfum (EDP) kosantrasyonunda. Sonbahar-kış mevsiminde kullanmak iyi fikir. 35 yaş ve altındaki arkadaşlara tavsiye ederim. Bence hem kadınların hem de erkeklerin kullanımına ugun. Çikolatamsı kokusu yoğun bir kadınsılık barındırmıyor.

Artıları:
+ Başlangıcını sevdim.
+ Orta notaları idare eder.
+ Bu tür kokuları sevenler için çok fazla seçenek yok. Onun için denenmesi gereken bir arkadaş.

Eksileri:
- Barındırdığı tatlılık/şekerlilik bazen fazla gelebiliyor.
- Genel olarak yüksek kaliteli bir parfüm hissi vermiyor.
- Çok yüksek fiyatı.

Koku Güzelliği:10/6.5

5 Temmuz 2012 Perşembe

Montale – Soleil de Capri



Montale – Soleil de Capri  Markanın unisex kullanıma uygun parfümü.

Kuruluş amacı “Arap kültürüne yakın parfümler yapmak” olan Montale markasının en ilgi gören kokusu şüphesiz Black Aoud. Yoğun bir gül temasına sahip olsa da bana her zaman cami önlerinde satılan hacı yağlarını çağrıştırıyor. Ayrıca markanın bir çok “Aoud” temalı parfümü var.

Montale kendisini her ne kadar “Arap kültürüne” yakın bulsa da, bu temayla pek uyuşmayan kokularda çıkarıyorlar. Bence Soleil de Capri onlardan birisi. Neden mi? O zaman geçelim detaylara.


Hangi yıl çıkarıldığı belli olmayan Soleil de Capri, markanın kurucusu Pierre Montale tarafından tasarlanmış. Fragrantica’da çiçeksi-meyveli olarak sınıflandırılmış. Kısmen doğru bir tanımlama diyebilirim.

Soleil de Capri’nin başlangıcı ortalama bir turunçgil ile gerçekleşiyor. Çok özel ve ilginç değil. Ama kötü de değil. Açıklanan notalarında turunçgiller ve greyfurttan bahsedilmiş. Muhtemelen bu ikiliden geliyor o koku. Orta notalarına çok büyük değişim göstermeden geliniyor. Burada bariz bir meyveli hale dönüşüyor. Bana meyveli sakızları hatırlattı. Anlaşılacağı üzere biraz tatlanıyor orta notalarda. Bu kısımda meyveler başrolde diyebilirim. Sonlara doğru yine çok büyük bir değişim görülmüyor kokusunda. Alt notalarında tatlı meyvelere biraz da misk ekleniyor. Böylece de tenden ayrılıyor. Yani özetle: Meyveler, meyveler ve meyveler.

Soleil de Capri, başından sonuna kadar neredeyse hiç değişmiyor. Çok düz çizgide ilerleyen bir hali var. Bu durum her parfümde olduğu gibi ilerleyen zamanlarda sıkıcı olma ihtimalini aklıma getiriyor. Yani çok zengin, ilginç ve derin bir kokuya sahip değil. Bol bol tatlı tropikal meyveler. Hatta yer yer marketlerde satılan karışık meyve sularını andırıyor.

                                          Soleil de Capri'nin kokusu aklıma yukarıdaki resmi getirdi.

Yine açıklanan notalarına baktığımda kumkat (kumquat) isimli tropikal bir meyve gözüme çarptı. Acaba bu meyve mi ağırlıkta diye düşünmeden edemiyorum. Parfüm meraklılarının bileceği gibi bu kumkat meyvesi Givenchy’nin popüler parfümü Xeryus Rouge’da da var. Fakat orada çok yapay ve plastiğimsiydi.

Soleil de Capri’yi deneme sürecinde yapaylık barındırmayan meyveler dışında başka bir şeye rastlayamadım. Çok yüksek fiyatlara satılan Montale’nin bu parfümü neden böylesine basit bir tasarıma sahip anlamak zor. Tamam meyveli kokuları sevenlerin oldukça hoşuna gidecektir. Fakat sadece bu kadar mı? Gerisi yok mu bu parfümün? Bence yüksek fiyatını hak edecek kadar ilginç değil.


Tatlı, ferah, yumuşak meyveler yaz mevsimi için harika bir fikir. Bence ilkbahar-yaz kullanımına daha yakın. Sanki 30 yaş ve altındaki arkadaşları hedefliyor gibi bir hali var. Genç işi diyebilirim. Montale’nin diğer parfümleri gibi EDP olarak satışa sunulmuş. Unisex olarak sınıflandırılmış. Bence de doğru bir karar. Fakat hafif tatlımsı meyveler biraz daha kadın kullanımına yakın olduğunu hissettiriyor.

Artıları:
+ Tatlımsı meyveli parfümleri seviyorsanız, en iyi arkadaşlarınızdan birisi olabilir Soleil de Capri.
+ Kalıcılığı fena değil.

Eksileri:
- Kendisine aşık edecek kadar etkileyici bir kokusu yok.
- Ortalama bir meyveli kompozisyon. Çok büyük şeyler vaat etmiyor.

Koku Güzelliği:10/6.5

27 Mart 2012 Salı

Montale – Sweet Oriental Dream


Montale – Sweet Oriental Dream  Markanın unisex parfümlerinden.

Tatlılar ile aranız nasıl? Baklava, profiterol, şekerpare, aşure, sütlaç, irmik helvası, künefe, revani… Bir tatlı sever olarak isimlerini gördükçe bile canım çekiyor bu nefis lezzetleri. Dikkatimi çeken ise kimi insanların tatlılara düşkünlüğü olmuyor. Kimisinin ise gözünde tütüyor. Bu durumun insanların hormonları ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Yani her insanın bünyesi muhtemelen kendi bağışıklık sisteminin gereksinimlerine göre hareket ediyor. Yani bizim sevdiğimiz yemekler bilinçaltımızın bize dayatmaları belki de. Neden olmasın.

Peki koku duygularımızı ne etkiliyor? Neden bir parfümü çok severken diğerinden nefret ediyoruz. Acaba koku sevgimizi de bilinçaltı dünyamız mı yönlendiriyor? Mesela benim tatlıları çok seviyor olmam, tatlı kokan parfümlere karşı da bir ilgimin olmasını gerektirir mi? Acaba tatlı parfümleri bunun için mi seviyorum?

Böyle bir araştırmaya şimdiye kadar rastlamadım. Ama daha derinine inilmesi gereken ilginç bir konu olduğunu düşünüyorum. Peki siz tatlı kokuya sahip parfümleri seviyormusunuz? Eğer seviyorsanız bugün tam size göre bir arkadaş var sırada.

Daha önce bahsetmiş olsam da yine kısaca değineyim. Özellikle son yıllarda parfüm endüstrisi büyük bir iştahla “gourmand-foody” denilen kokular üretmeye başladı. Bunlar daha çok çikolata, kakao, kahve, vanilya, şeker, karamel, kapuçino benzeri parfümler. 1980 ve 1990’lı yıllarda bu tip parfümler neredeyse hiç yokken, 2000’li yıllarda tam bir çılgınlık halini aldı. Gerek ana akım gerekse niche markalar bu trendin gerisinde kalmamak için bol bol bu tür gourmand tarzındaki kokulara yer veriyorlar. Ticari olarak haklılar tabiki. Rekabetin gerisinde kalmak istemiyorlar. Peki ama durum kullanıcılar açısından nasıl acaba? İnsanlar bu tarz parfümleri seviyorlar mı? Yada sevmeye mi zorlanıyorlar.

Bence durum biraz da “moda olan iyidir” algısı. Bir akım yada trend ne kadar yaygınlaşırsa herkes onun peşinden gidiyor. Yani herkes aynı kocaman güneş gözlüklerini takıyor. Yada bir çok kadın aynı çantayı koluna geçiriyor. Hatta aynı tarz pantalonlar. Aslında farkında olmadan herkes birbirinin aynısı oluyor.

Buradan modaya karşı olduğum gibi bir anlam çıkmaz tabiki. Ama sırf bir şeyler popüler diye de körü körüne peşine takılmak anlamsız geliyor artık. Sadece moda değil, parfüm dünyası da bence kısır döngünün içine girmiş durumda. Birçok marka neredeyse birbirine çok yakın tatlı kokan parfümler piyasaya sürüyorlar. Bu akıma niche markalar bile karşı koyamıyor. İşte bugün tamda böyle bir parfüm karşımızda.


Montale aslında bir Fransız markası. Parfümlerinin çoğunu kurucusu Pierre Montale tasarlıyor. Henüz yeni bir marka olmasına rağmen biraz saldırgan bir tarzı var. Sürekli yeni kokular piyasaya sürüyor. Hatta artık yeni çıkardıkları parfümleri takip bile edemiyorum. Asıl büyük çıkışlarını geçtiğimiz haftalarda incelediğim Black Aoud ile yaptılar. Kendilerini Arap kültürüne yakın parfümler üreten bir Fransız markası olarak tanımlıyorlar. Zaten parfümlerinde seçtikleri isimler de bu yönde. Artık bugünkü konuğumuza geçmek istiyorum.

Sweet Oriental Dream, harika ismi ile çok dikkat çekici. Açıkcası bu parfümü sırf ismi yüzünden merak ediyordum. Sonunda tanışma fırsatını yakaladım. Tarz olarak oryantal-vanilya olarak sınıflandırılmış. Parfümün başlangıcı oldukça tatlı bir badem ile gerçekleşiyor. Hatta kremsi bile diyebilirim. Devamında ise çok değişmiyor. Sadece sonlara doğru vanilyalı badem kokusunun yerini amber benzeri vanilya ve gül alıyor. Fakat gül çok derinlerden geliyor. Zaten parfümün açıklanan notaları sadece gül, vanilya, bal ve badem. Aslında bu dörtlü gayet güzel açıklıyor Sweet Oriental Dream’i.

Parfümümüz başlangıcından sonuna kadar neredeyse hiç değişmiyor. Çok durağan ve sabit bir kokusu var. Kremsi badem, bolca vanilya ve yüksek oranda şeker. Tatlılık hissini vermek için sanırım bal kullanılmış. Fakat şeker oranı bence fazla kaçmış. Benim için bile fazla şekerli. Hatta bana yanmış şekerleri anımsattı kokusu. SOD’u anlatmak için sanırım bu kadarı yeter. Çünkü başka bahsedilebilecek bir tarafı yok.


Peki diyeceksiniz ki iyide bir niche marka böylesine basit bir parfüm yapar, şişesini de 170 dolara satar mı? E işte oluyor. Gerçekten şaşkınım. Bakalım daha neler göreceğiz. Çünkü SOD’un kokusu ucuz ve kalitesiz parfümlerden bir farkı yok benim için. Etraftaki bir çok açık parfümcünün birisinden SOD’a benzeyen bol şekerli bir parfüm bulup kullanabilirsiniz. Hiçbir yaratıcılığı olmayan yapısı, vasat kokusu ile pas geçtiğim bir parfüm. Günlük kullanıma çok uyacağını da düşünmüyorum. Zaten bizim ev ahalisi de hiç beğenmedi bu parfümü. Hatta ucuz el kremlerine benzettiler kokusunu.

SOD unisex olarak piyasaya sürülmüş. Bence kadın kullanımına biraz daha yakın. Sonbahar-kış kullanımına uyacaktır. EDP olması hem kalıcılığına hem de fark edilirliğine olumlu katkı yapmış. Aman dikkatli sıkın. Çünkü fazlası geçici şuur kaybı yaratabilir.

Artıları:
+ Bol şekerli parfümleri sevenlerin ilgisini çekecektir.

Eksileri:
- Yapaylık sınırında dolaşan kokusu kalite hissi vermiyor.
- Parfümde tatlılık kullanımına tamam da bu kadarı da fazla olmuş.
- Başından sonuna kadar hiç değişmeyen statik yapısı.
- Yüksek fiyatı.

Koku Güzelliği:10/5

27 Aralık 2011 Salı

Montale – Black Aoud (2006)


Montale – Black Aoud (2006) Markanın erkek parfümlerinden.

Suudi Arabistan kraliyet ailesi için parfümler tasarlayan bir kişi düşünün. Krala, kraliçeye, prens ve prenseslere kokular hazırlayan birisi. Parfümlerinin çoğunda Arap kültürünün etkileri görülsün. En sık kullandığı element ise öd ağacı (Aoud, oud, agarwood) olsun. Birçok değişik kokuyu öd ağacı temasıyla birleştirsin. Parfümlerinin isimlerini de bunlara göre koysun.

Şimdiye kadar karşılaştığım en garip parfüm evlerinden birisi Montale. Sebebi ise bu kadar kısa süre içinde bu kadar çok parfüm çıkarmasına rağmen ne marka ne de kurucusu ile ilgili tatmin edici bir bilgi bulunmaması. Markanın yaratıcısı Pierre Montale’nin 2001 yılına kadar Suudi kraliyet ailesi için parfümler tasarladığı ve 2003 yılında Fransa’ya dönerek burada kendi butiğini açtığı söyleniyor. Ayrıca Comptoir Sud Pacifique markasının parfüm tasarımlarını da yaptığı birkaç yerde gözüme çarptı.

Görüldüğü üzere Montale henüz yeni sayılabilecek bir niche parfüm evi. Parfümleri çok yüksek fiyatlara satılıyor. Yani herkesin ulaşması pek mümkün değil. Genellikle çok yoğun, kalıcı ve farkedilirliği yüksek kokular üretiyor. Bugünkü konuğum Black Aoud markanın en bilinen, hakkında en fazla konuşulan ve ilgi gören parfümü dersem sanırım yanlış olmaz.

Black Aoud, tarz olarak odunsu-çiçeksi-misk olarak sınıflandırılmış. Genelini düşündüğümde gayet doğru bir tanımlama. İlk sıkıldığında burnunuza gelen kokuyu anlatmak çok kolay. Hepimizin bildiği gül aromalı hacı yağı. Evet emin olun başlangıcı aynen böyle. Çok güçlü ve yoğun bir açılış. Bir süre sonra neyseki bu güllü hacı yağı etkisi biraz azalıyor. Bu seferde seyreltilmiş gül kolonyası ile biraz turunçgil orta notalara yerleşiyor. Ve tabi biraz da odunsu notalar (muhtemelen öd ağacı). Bu kısım daha az saldırgan. Son olarak da bu gül kokusuna misk ekleniyor. Böylece de sona eriyor. Yani özetle: Gül, gül, gül…

Black Aoud tam bir gül parfümü. Fakat modern ve ilginç bir gül değil. Aynı hacı yağlarına yada gül kolonyalarına benzer bir tarzda. Ben daha derin ve farklı bir parfüm beklerken karşıma gül kolonyası çıkması açıkçası çok hoşuma giden bir durum olmadı. Özellikle yurtdışındaki birçok parfüm platformunda öve öve bitirilemeyen, çok seksi bulunan bu parfüm benim için büyük bir hayal kırıklığı oldu. Bu kadar düz çizgide ilerleyen, neredeyse hiç değişmeyen bir gül kokusuna da bu kadar yüksek bir fiyat verilir mi diye sormak sanırım hakkımız.

Montale’nin konsepti, yüksek kaliteli Arap kokularına bir "Fransız dokunuşu" olarak da düşünülebilir. Kabul ediyorum Arap kullanıcılar için çok etkileyici olabilir Black Aoud. Arabistanda çok da popüler olabilir kokusu. Fakat benim için camilerin önünde satılan gül aromalı hacı yağlarından çok farkı yok. Günlük kullanıma uyacak bir yapıda değil. Uç bir gül parfüm örneği olarak düşünülebilir. Koku olarak Czech & Speake’in Rose ve Dark Rose parfümlerine benziyor.

Bu parfümü kimler mi kullanır? Arap veya Ortadoğulu insanlar. Ülkemizden örnek vermem gerekirse, artık torun torba sahibi olmuş cami eşrafından amcalar. Belki de Cübbeli Ahmet Hoca :))

Kalıcılığı gayet iyi. Tabiki burada EDP olmasının avantajını kullanmış. Farkedilirliği başlarda yüksek. İlerleyen saatlerde normal hale geliyor. En fazla 2-3 fıs sıkmak yeterli olacaktır. Sonbahar-kış mevsimi için daha uygun olacağını düşünüyorum. Denemeden almanızı tavsiye etmem.

Artıları:
+ Eğer Arap tarzında bir gül parfümü arıyorsanız oldukça hoşunuza gidecektir.
+ Kalıcılığı ve farkedilirliği gayet iyi.

Eksileri:
- Eğer hacı yağı gibi bir gül kokusunun şişesine 170 dolar vermek isterseniz sizi kesinlikle tutmam!
- Böylesi gül parfümlerine alışık olmayan batılıların çok sevmesine aldanıp kör alış yapmanız isabetli bir karar olmayacaktır.
- Fiyatı çok yüksek.

Koku Güzelliği:10/6   Kalıcılık:10/8  Farkedilirlik:10/8