Creed etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Creed etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Eylül 2013 Çarşamba

Creed – Erolfa (1992)


Creed – Erolfa (1992)

Creed parfüm evinin altıncı nesil master parfümörü Olivier Creed'in, başarılı ve çalışkan isimlerden birisi olduğu yadsınamaz. Creed'in yenilenen yüzünü temsil eden Olivier bey, başarılı parfümlere imza atıyor. Özellikle son yıllarda "Creed sever" bir kitlenin oluşmasının sebebi de Olivier Creed'in atılımları denilebilir. Bugün, markanın popüler parfümlerinin neredeyse tamamının tasarımına imza atmış Olivier Creed.

Davidoff'un meşhur Cool Water'ının çıkışından dört yıl sonra, akuatik temaya göz kırpmış gibi görünüyor Olivier Creed, Erolfa ile. Pierre Bourdon'un Cool Water'ının büyük başarısı, muhtemelen bir çok akuatik parfümün önünü açmıştı. Hatta bu etki o kadar büyük olmuştu ki niş markalar bile kayıtsız kalamadı bu yeni tarza. Tabiki Erolfa'nın Cool Water'dan birebir etkilendiği konusunda bir kanıtımız yok. Fakat Olivier Creed'in Erolfa'yı tasarlarken, masasının kenarında Cool Water'ın şişesinin olduğunu zihnimde canlandırabiliyorum.  

Creed ailesinin, Akdeniz'de yelken seyahatlerindeki mutlu anılardan esinlenilmiş Erolfa'nın oluşturulma sürecinde. Erolfa kelimesinin herhangi bir dilde anlamı yok. İsminin oluşturulmasında üç kişinin adının ilk hecelerini kullanmışlar. ER hecesi Olivier Creed'in oğlu Ervin'den geliyor. OL hecesi ise bay Creed'in tek kızı Olivianın baş harflerinden geliyormuş. FA ise Erwin ve Olivia'nın anneleri Fabienne'den geliyor. ER-OL-FA, Creed ailesinin bireylerinin isimlerinin ilk harfinden meydana gelen bir ad anlaşılacağı üzere.

Erolfa kendi sitelerinde şöyle tanıtılmış: "İster bir yat yarışının heyecanından keyif alın, isterseniz sahilden denizin keyfini çıkarın. Canlandırıcı, ayağa kaldırıcı ve ilham verici. Yat yarışı şampiyonlarının kokusudur Erolfa. O, açık denizlerde yelken kullanmanın coşkusunu  çağrıştıran okyanussal bir ferahlıktır.”


Sınıflandırma olarak ferah/deniz teması seçilmiş. Zaten tanıtımında bol bol denize ve okyanusa göndermeler var. Yani onun için akuatik diyebiliriz şu ana kadar. Parfümü deneme sürecinde bende nasıl çağrışımlar yaptı, o kısma geçeyim artık.

Erolfa'yı üzerime sıktığımda karşıma çıkan koku ferah, modern turunçgiller (ağırlık portakalda) ve tuzlumsu meyvelerden (muhtemelen kavun) oluşuyor. Fazla tatlılık barındırmayan, canlı, pozitif ve çok güzel. Yine bir Creed ve yine başlangıcı gayet başarılı. Sevdim üst notalarını. İlerleyen dakikalarda bu güzel turunçgiller hala hissediliyor. Onun yanına yumuşak baharatlar ekleniyor. Biber veya kakule olabilir. Fakat çok baskın değil. Tuzlumsu aromatik meyveler her daim ön planda. Dikkatimi çeken şeyse orta notalardan itibaren tatlılığın artması. Teninizde rahatlıkla gözlemleyebiliyorsunuz bu durumu. Son kısımda tatlılık daha da artıyor. Neredeyse bir kış parfümü kadar tatlanıyor. Kalite hissiyatı biraz düşüyor. Alt notalarda koku karakteri oldukça değişiyor. Olivier Creed'in diğer parfümlerindekilere benzer ambergris dikkat çekiyor. Biraz da tatlımsı odunsular ve vanilya var. Miski de unutmamak lazım. Son kısım tatlı misk-ambergris-odunsu notalar işbirliğinde ilerliyor. Bu noktada kalite hissiyatı biraz düşüyor. Sanırım ambergrisin başının altından çıkıyor bu yapaylık. Yine de denediğim bazı Creed'lerden daha başarılı sonları.

Erolfa'nın başlangıcı nefis. Çok güzel ve etkileyici turunçgil açılışına söyleyecek söz yok. Yirmi yılı devirmiş olmasına rağmen, hala güncelliğini koruyan bu turunçgil-meyve kombinasyonu şaşırtıcı derece doğal. Orta kısım çok değişmezken tatlılığın artmasını biraz yadırgadım. Hafiften şekerimsi hissettiren tatlılık, akuatik olarak sunulan bir parfüme ne kadar yakışıyor merak etmekteyim. Son kısım diğer popüler Creed'lere çok benziyor. Millesime Imperial, Himalaya, Silver Mountain Water, Aventus. Hepsinin de sonları az da olsa birbirini andırıyor bence. Özellikle Silver Mountain Water'a benzettim Erolfa'yı. Fakat ondan daha başarılı ve kaliteli buldum. Hatta Erolfa bu haliyle en beğendiğim Creed’lerden birisi oldu.


Erolfa için akuatik deniliyor çoğunlukla. Başlangıcı ve orta kısmı için olabilir. Ama sonlarında hiç akuatik izler yok. Alt notalarda neden bu kadar tatlılık ve ambergris kullanıldığını pek anlayamadım. Madem bu parfüm akutik, daha deniz merkezli bir kokuya sahip olabilirmiş. Kimi yorumcular deniz kenarına, okyanusa benzetmiş. Başlangıcı dışında çok yoğun deniz teması alamadım. Evet üst notalardaki tuzlu meyveler öyle bir algı yaratıyor. Kokunun tamamında o yosunsu deniz kenarı etkisi yok. Daha çok ferah turunçgiller üzerinden ilerliyor. Bulgari - Aqua Marine'deki gibi baskın deniz kokusuna sahip değil.

Erolfa'yı sonları dışında başarılı buldum. Bir de tabiki tatlılık kullanımını eleştirebilirim. Onun dışında herkesin sevebileceği, kullanımı kolay, övgüler alabileceğiniz, her türlü spor kıyafetle kombin edebileceğiniz bir arkadaş. Eğer çok yüksek fiyatını göze alabiliyorsanız denemenizi tavsiye ederim. David Beckham ve Sean Penn gibi ünlülerin de Erolfa'yı kullandığı bilgisine ulaştım. Ne kadar doğrudur bilemiyorum.

Parfüm kritikçisi Luca Turin Erolfa'yı odunsu kavuna benzetmiş ve beş üzerinden sadece bir yıldız vererek en kötü parfümler listesine almış. Turin'in bu kadar düşük not vermesi kimi yorumcular tarafından eleştiriliyor. Sanırım bende onlara katılacağım. Evet Erolfa harika değil ama en kötü listesine girecek kadar da başarısız olduğunu sanmıyorum.

Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip. İlkbahar-yaz mevsimine daha uygun diyebilirim. Fakat sonlarındaki tatlılık, onu sonbahar-kış kullanımına da uygun hale getiriyor. Erkek parfümü olarak piyasaya sürülmüş. Öyle yoğun erkeksi mesajlara sahip değil. Hele ki son kısma kadar kadınlara da uygun olduğunu söyleyebilirim. Kalıcılığı iyi ama fark edilirliği sonlara doğru oldukça düşüyor.


Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Artıları:
+ Başlangıcı nefis.
+ Orta kısmı da gayet güzel.
+ Modern, ferah, canlı kokusu herkesin ilgisini çekecek gibi.

Eksileri:
- Son kısmını çok sevemedim.
- Fark edilirliği düşük.
- Fiyatı çok yüksek.


Koku Güzelliği:10/7

12 Ağustos 2013 Pazartesi

Creed – Himalaya (2002)


Creed – Himalaya (2002)  Markanın popüler parfümü.

Sanskrit dilinde "kar barınağı" anlamına gelen, dünyanın en büyük ve yüksek sıradağlarının bulunduğu bölgenin adı Himalaya. Her profesyonel dağcının bildiği ve hayranlık duyduğu bir dağ silsilesi. Yılın on iki ayı erimeyen buzullar sayesinde çok sayıda nehri besleyen koca bir network adeta. Dünyanın çatısı denilen ve gezegenimizin en yüksek zirvesi Everest'i de içine alan bu bölge, Creed parfüm evinin popüler eserlerinden birisine isim babalığı yapıyor.

Doğaya ve doğa yürüyüşlerine olan tutkusu sebebiyle tasarladığı parfümüne Himalaya ismini vermiş Olivier Creed. Bazı söylentilere göre bizzat o yöreye yaptığı seyahatten çok etkilenmiş ve parfümünde bu yörenin adını yaşatmak istemiş. Creed ailesinin altıncı nesil temsilcisi Olivier Creed, baş parfümör olarak yeni bir çok popüler parfümün de arkasındaki isim. Mesela Green Irish Tweed, Millesime Imperial, Silver Mountain Water, Spring Flower, Original Vetiver, Love in White, Original Santal, Virgin Island Water, Love In Black, Acqua Fiorentina, Sublime Vanille, Aventus, Royal Oud ve White Flowers.

Kendi sitelerinde ferah/odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış. İlhamını Himalaya dağlarının, karla kaplı erişilmesi zor zirvelerindeki ihtişamı ve sonsuz güzelliğinden almış. Şişesinin metalik gri olmasının sebebi de o dağlardaki buzlardan etkilenilmesiymiş.

Parfümü ilk sıktığımda karşıma ferah ve serin turunçgiller çıkıyor. Greyfurt ve bergamot çok başarılı kullanılmış. Doğal, temiz, rafine ve müthiş. Himalaya'nın açılışı harika. Uzun zamandır karşıma çıkan en iyi turunçgil kokusu diyebilirim rahatlıkla. İlerleyen dakikalarda parfümün karakteri radikal şekilde değişiyor. Serin turunçgiller neredeyse hiç hissedilmiyor. Onun yerine oldukça tatlı sabunsuluk, yumuşak baharatlar ve misk geliyor. Başlangıcı ile pek benzeşmiyor orta kısım. Oldukça tatlılaşıyor denebilir. Üst notaları kadar ferah ve etkileyici değil orta kısım. Yine de belli kalitenin üzerinde. Son kısımlarda Creed'in bir çok parfümünde karşılaştığım ambergris etkin. Tabiki tatlımsı odunsu notaları da unutmamak lazım. Muhtemelen ambergristen kaynaklanan yapaylık dikkatimi çekti. Bence en başarısız kısmı sonları. Böylece tenden ayrılıyor.


Himalaya'yı iki kısma ayırmak gerek. İlk kısım ferahlatıcı turunçgillerden oluşuyor. İkinci kısım ise tatlımsı sabunsu notaların önderliğinde ambergris ve misk teması üzerine inşa edilmiş. Yani başı ile sonu pek benzemiyor. Ferah başlangıç, neredeyse bir kış parfümü kadar tatlımsı odunsu-amber olarak sona eriyor.

Himalaya, Creed'in en popüler ve çok satan eserlerinden birisi. Bir çok yorumcu Himalaya'nın ferah ve yaz mevsimine uygun kokulardan olduğunu belirtmiş. Bence başlangıcı dışında çok ferah değil. Belki de dört mevsim kullanılabilmesi için parfümör böyle bir yol izlemiştir. Kimileri de yoğun sabunsuluktan bahsetmiş. Deneme sürecinde öyle yoğun sabunsuluk ile karşılaşmasam da temizlik hissi veren sabun-pudra kokusu özellikle orta notaların başlangıcında etkili. Sonrasında oldukça azalıyor etkinliği.

Genel olarak denediğim bazı Creed'lerden kalite anlamında daha başarılı. Bazılarından ise daha alt düzeyde. Yani benim için ortalama bir Creed parfümü oldu. Fakat ana akım bir parfümden daha yüksek kalite hissiyatı verdiğini kabul etmek lazım. O anlamda Olivier bey fena iş çıkartmamış. Hayatınızın parfümü olacak kadar etkileyici mi? Pek sanmıyorum.

İsmi ve şişesinin rengi dolayısıyla daha ferah, serin hatta soğuk dağ havası gibi koku beklerken, karşıma tam anlamıyla öyle bir arkadaş çıkmadı. Daha sıcak ve tatlımsı odunsulukla karşılaştım. Sonları dışında yapaylık hissedilmemesi ise sevindirici oldu.

Himalaya'nın kokusunu, markanın diğer popüler parfümü Silver Mountain Water'a biraz benzettim. Oysaki çoğu kişi Paco Rabanne'in XS'ine benzetmişler. Aslında haklılar. Fakat XS'den daha rafine ve başarılı genel yapısı.


Himalaya'nın, kendi sitelerindeki açıklamalarında erkek kullanımına daha uygun olduğu belirtilmiş. Fakat bazı kaynaklarda uniseks olarak değerlendirilmiş. Bence de erkek kullanımına yakın. Özellikle baskın odunsu notalar pek kadınlara uyacak gibi değil.

Luca Turin, Himalaya'yı sabunsu biber olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden sadece iki yıldız vermiş. Anlaşılan pek beğenmemiş Turin. Diğer bir çok Creed gibi Millesime konsantrasyonuna sahip. Dört mevsim kullanılabilir. Otuz beş yaş ve altındaki arkadaşlar için daha uygun seçim olabilir. Kalıcılık ve fark edilirlik anlamında oldukça sınırlı. Zaten diğer kullanıcılarda zaman zaman şikayet etmişler bu durumdan. Ve tabiki altın kuralımız: "Denemeden almayın, pişman olmayın."

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Artıları:
+ Başlangıcı çok başarılı.
+ Genel kalitesi tatmin edici.

Eksileri:
- Son kısmı pek başarılı değil.
- Eşsiz ve benzersiz değil.
- Kalıcılığı ve fark edilirliği düşük.
- Fiyatı çok yüksek.

Koku Güzelliği: 10/7

24 Mayıs 2013 Cuma

Creed – Tabarome Millesime (2000)



Creed – Tabarome Millesime (2000)  Markanın erkek parfümlerinden.

1874 yılında Oxfordshire-İngiltere'de doğan bir çocuk, ilerleyen yıllarda dünya siyasi tarihinin önemli simgelerinden birisi olacaktı. Babası İngiliz aristokrasisine mensup Lord olan bu çocuk, 1895 yılında Kraliyet Harp Okulu'nu bitirdi ve teğmen olarak görevine başladı.

Orduda görev yaptığı sırada İngiliz sömürgelerindeki isyanların bastırılmasında etkin rol oynadı. Hindistan, Mısır ve Sudan'da savaşlara katılmış, madalyalar almış başarılı bir askerdi. Diğer taraftan savaş muhabirliği yapıyordu. Çalıştığı gazetede makaleler yazdı. Ordunun bu ülkelerdeki yanlışlarını yazması, bir çok kişinin hoşuna gitmemişti. İlerleyen yıllarda ordudan ayrılıp, gazeteciliğe ağırlık verdi. Gazetecilik alanında da kendisini hemen gösterebilmişti. Kısa sürede Londra'da tanınan bir kişi oldu. Aynı babası gibi Muhafazar Parti'ye üye oldu. Milletvekili seçilmesi uzun sürmemişti. Kendisine kurulan hükümette Sömürge Müsteşarlığı verildi. Sonrasında önce bakanlık, nihayetinde de başbakanlığa kadar yükseldi. Ve İngiltere'nin gelmiş geçmiş en önemli başbakanlarından birisiydi şüphesiz.

İlginç anektodları ve sözleri olan Winston Churchill'in en sevdiklerimden birisi ise şu: "Kapitalizmin doğal ahlaksızlığı, nimetleri adaletsiz paylaşmasıdır. Sosyalizmin doğal fazileti ise sefaleti eşit paylaşmasıdır." Tarihe mal olmuş şahsiyetlerden olan Winston Churchil'i aslında fikir adamı olarak da düşünebiliriz. Böylesine önemli kişilikten esinlenmiş Creed'in Tabarome Millesime parfümü.


Yüksek kaliteli purolara ve brandy içkisine düşkünlüğü herkesçe biliniyor Winston Churchil'in. Tabarome Millesime'de ilhamını Churchill'in bu iki tutkusundan almış. Tabarome kelimesi tütün ve aroma kelimelerinin birleşiminden türetilmiş. Kendi sitelerinde odunsu-yeşil olarak sınıflandırılmış. Tanıtımı ise şu cümlelerle yapılmış: "Kadın ve erkek için zengin, sıcak, tensel koku ile turunçgil ferahlığının mükemmel dengesi. Orijinal, tensel ve sofistike."

Tabarome Millesime'i ilk sıktığımda karşıma buruk turunçgiller çıkıyor. Muhtemelen bergamot, mandalina veya portakaldan geliyor. Çok ilginç yada farklı değil başlangıcı. Sevdiğimi söyleyemem. Bir süre sonra orta kısma geçiliyor. Turunçgil teması aynen devam ediyor. Bu andan itibaren yumuşak baharatlar (zencefil) ekleniyor. Yani kokusu turunçgilli zencefil halini alıyor. Ayrıca Creed'in bazı parfümlerinde rastladağım yapay-parlak ambergris ile karşılaşıyorum. Fakat hiç iyi sonuçlar vermiyor buluşma anı. Zencefilli portakal güzel olsa da yapay ambergris hiç hoş olmamış. Orta notalarına da çok ısınamadım. Gelelim sonlara. Alt notalarda yumuşak tütün kokusu kendisini hissetiriyor. Odunsu notalarda var. Bence parfümün en güzel yeri sonları. Ama o kadar az hissedilir oluyor ki neredeyse algılayamıyorsunuz. Böylece de sona eriyor.

Tabarome Millesime, markanın bilinen parfümlerinden. Denediğim diğer Creed’ler gibi basit bir parfüm. (Bois du Portugal’ı saymazsam) Çok derin yada bol katmanlı değil. Bu anlamda ilk hayal kırıklığımı yaşadım. Ben özellikle tütün aromasına dikkat kesildim. Ama öyle çok yoğun bir tütün kullanımı göremedim. Parfümün genel karakteri metalik-yapay-yeşil zencefilli turunçgiller. Kimi kullanıcılar deriden bile bahsetmiş. Hatta kabe samanı. Ama yok. Bana hiç gelmiyor bu notalar.


Tabarome'un notalarında tütün ve zencefil gibi kış mevsimine yakışacak aromalar var. Ama ilginç bir şekilde öyle ağır ve keskin bir hali yok. Oldukça yumuşak hatta ferah bile diyebilirim. Bu anlamda şaşırttı beni. Yaz mevsiminde bile fazla sıkmamak kaydıyla kullanılabilir. Bu anlamda dört mevsim de kullanılabilecek parfümlerden.

Tabarome Millesime'in resmi tanıtımları genellikle lüks İngiliz Erkekler Kulübü teması üzerinden işlenmiş. Yani belli bir yaşa gelmiş, rafine, yüksek maddi olanaklara sahip, futbol yerine golfe ilgi duyan, snob erkekler hedeflenmiş. Tütün kokusu da bunun için vurgulanmış muhtemelen. Yani bu tür erkeklerin yüksek estetik duygusuna sahip olduklarını, onun içinde kaliteli purolar içtiklerini bilinç altımıza mesaj olarak vermek istemiş olabilirler. Fakat durum hiç de istedikleri gibi olmamış.

Parfümümüz, bir kere sonları hariç, yüksek kaliteli gibi gelmedi bana. Başlarda az olan yapaylık, orta kısımda burnu zorlar hale geliyor. Markanın başka parfümlerinden olan Silver Mountain Water'a benzettim bu metalik-yapay ambergrisi. Orada da sevmemiştim. Burada da sevemedim. Başlangıcı ve orta kısmını başarılı bulamadım. Sonları ise biraz durumu kurtarsa da hiç yeterli değil.

Özerllikle ten üzerinde denediğimde hiç de güzel bir koku ile karşılaşmadım. Ne yazık ki Tabarome Millesime, koklamaktan zevk aldığım bir arkadaş olamadı. Zaten Creed parfümleri ile bir türlü dost olamıyorum. Tenimde çok yapay olarak kendisini gösterdi. Fakat kıyafetlere sıktığımda nispeten daha başarılı olduğunu farkettim. Yapaylık azalıyordu kumaş üzerinde. Bunu da gözlem olarak vereyim.


Genel anlamda çok büyük değişiklik yaşanmıyor kokusunda. Aynı çizgide ilerliyor. Çarpıcı değil. Benzersiz değil. Bir başka Creed hayal kırıklığı olarak yerini alıyor Tabarome Millesime. Oysaki ne büyük hevesle denemiştim. Bu arada ünlü Amerikalı oyuncu Humphrey Bogart'ın da Tabarome'u kullanan ünlülerden olduğu geçiyor kaynaklarda.

Luca Turin, kitabında Tabarome'a beş üzerinden sadece iki yıldız vermiş. Açıkçası yine katılıyorum bu nota. Ve özetle şunları söylemiş: "Ben sıcak koumarin benzeri tütün kokusu beklerken onun yerine geri planında odunsu-turunçgil bulunan güçlü ve kocaman bir odunsu-amber ile karşılaştım. Yanlış etiketlenmiş ve anlamsız."

Parfümün tasarımını altıncı nesil Creed ailesi üyesi Olivier Creed yapmış. Erkek parfümü olarak piyasaya sürülmüş. 25 hatta 30 yaş ve üzerindeki arkadaşlara daha çok uyacak gibi. Fark edilirliği düşük oldu tenimde. Denemeden almayınız, pişman olmayınız.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Artıları:
+ Sonları başarılı.
+ Kalıcılığı fena değil.

Eksileri:
- Başlangıcını ilgi çekici bulmadım.
- Orta kısmı vasat ve yapay.
- Farkedilirliği yüksek olmadı tenimde.
- Fiyatı çok yüksek.

Koku Güzelliği:10/6

4 Eylül 2012 Salı

Creed – Aventus (2010)


Creed – Aventus (2010) Markanın yeni erkek parfümlerinden.

İşte oldu.
Sonunda.
Bunu da gördük.
Yine bir ilk.

“Dünya medyasında herkesten önce sadece Parfüm Merakı’nın burnunun değdiği bir parfüm. Son iki yıldır parfüm platformlarını en çok meşgul eden kokulardan birisini daha Parfüm Merakı gururla sunar.”

Bilemediniz sevgili okuyucu. Film sektörüne girmiyorum. (Zaten öyle bir talep de yok) Televizyoncu da olabilecek gibi gözükmüyorum. Reklamcılık ise koca bir hayal dünyası. Pazarlama ise sevmediğim bir iş. Zaten ismi bile gıcık. Yukarıdaki repliği sadece küçük bir gönderme olarak yazdım. Ülkemizdeki ve dünyadaki televizyonculuğun yerlerde süründüğünün küçük bir kesiti adeta.

Şapşal yetenek programları (ki buralardan çıkmış bir tane bile yeteneğe rastlayamamak da ayrı bir ilginçlik), uzatıla uzatıla başı sonu tutmayan televizyon dizileri ve hiçbir fikrin doğru düzgün tartışılmadığı tartışma programları da olmasa nasıl geçer bu hayat. Tamam televizyon bir “aptal kutusu”. Kocaman bir zaman kaybı. Bu konuda herkes hem fikir. Ama bari bazı insanların zekalarını bu kadar küçümsemeyin. Onlarla alay etmeye kalkmayın. Çünkü o kadar belli oluyor ki her şeyin kocaman sahte bir oyun olduğu.

Yok bugünkü parfümün televizyon ile ilgisi yok. Sadece sizlerle dertleşmek için kısaca bahsettim. Hatta bugünkü parfüm bırakın televizyonu, 17. yüzyıl ile ilgili. Daha doğrusu bu çağda yaşamış dünyanın en önemli tarihi figürlerinden olan Napoleon Bonaparte’a ithaf edilmiş.

Biliyorum arkadaş geyiklerinde sıkça geçen şu cümle artık tamamen demode olmuş durumda:

- Napolyon ne demiş?
- Ne demiş ki?
- Para, para, para.

Ne yani çok önemli bir şey mi ki para o kadar önemseniyor. Tamam içinde yaşamaya mecbur bırakıldığımız kapitalist piyasa sistemi parayı gereğinden fazla putlaştırıyor. Parayı bir fetişizm öğesi haline getiriyor. “Paralı insan=çok önemli insan” algısını zihnimize zorla sokmaya çalışıyor. Kimi saftiriklerde inanıyor ne yazık ki. Artık zenginliğini herkesin gözüne sokmak moda. Ne kadar magandalık yaparsan o kadar kabul gördüğümüz bir çağda mı yaşıyoruz acaba. “Bakın benim on altı tane lüks arabam var, ne kadar da zenginim ey zavallı alt gelir seviyesindeki insanlar” mı denmek isteniyor acaba televizyonlara çıkılarak. Onur, karakter güzelliği, asalet, gurur, mütevaziliğin yerini sonradan görme bir zenginleşme alıyor belki de.

Ama bu gidişe dur diyecek bir okuyucu kitlesi var ki o da “lütfen bana üç gün kalıcı, altı metre çevremdeki herkesin sıktığım kokuyu duyacağı, kızların kendilerinden geçerek boynuma atlayacağı ve hepsinin kapımda kuyruk olacağı bir parfüm ismi verin” demeyen bilinçli Parfüm Merakı okuyucuları. Böyle sihirli bir parfümün olmadığını bilecek kadar da farkındalığı yüksek insanlar grubuna seslenmek istiyorum.

Hele ki bir Parfüm Merakı okuyucusunun para ile hiç işi olmaz. Sokakta içi para dolu cüzdan görse dönüp bakmaz bile. Baksa bile tekme atıp karşı kaldırıma göndermenin hesabı içinde olduğu için bakar. Elleri kirlenmesin diye paraya dokunmaz. Kredi kartını kullanır. Parayı sadece düğünlerde gelin ile damadın başlarından aşağı atılan değersiz bir nesne olarak görür. Ayrıca düğünlerdeki çocukların yerdeki para denen kağıt parçalarını neden çılgınca topladıklarını da bir türlü anlayamaz. Yani Parfüm Merakı okuyucusu para ile olan ilişkisini ya tamamen kesmiştir, ya da “para-parfüm endeksine” ( “Euro-dolar paritesi” terimine amma da benzedi. Kazara yeni bir ekonomi terimi icat etmiş olabilirim. Para-parfüm endeksi. Pek de havalı oldu ismi) uydurmuştur hayatını.

Nasıl ki Kadir İnanır abimizin o müthiş “Kadirizm Felsefesi” varsa, Parfüm Merakı okuyucusunun da “Parfümizm Felsefesi (sanırım bir de felsefe konusunu icat ettim şu an. Anlaşılan çok verimliyim bugün)”’ne inancı tamdır. Para, parfüm almak için tamamen bir araçtır. Onun dışında hiçbir anlamı yoktur. Eğer bir Parfüm Merakı okuyucusu çölün ortasında susuz halde bir şişe soğuk su ile bir şişe parfüm arasında seçim yapmak zorunda kalıp da, parfümü seçmezse bizden değildir. Ya da bir çanta Amerikan Doları’nın karşılığında dünyada son şişe Dior Homme veya Serge Lutens – Chergui kalmışsa gözü kapalı parfümleri seçendir Parfümist. Eğer çantayı seçerse de sorun değil. Zaten bizi anlamamıştır.

Farkındayım hafiften gevezeliğim tuttu. Biraz sizleri bu yaşaması ve tahammül etmesi zor ülkenin boğucu havasından çıkarmaya çalışıp, gülümsetmeye çalışayım dedim. 1-2 dakikalığına olsa da. Bu konuda da çok başarılı olamadığımın da farkındayım :))

Artık asıl konumuz olan Aventus’a dönelim. Yoksa Napoleon babanın kemiklerini sızlatabiliriz. Neden mi? Şöyle izah edeyim.


Artık bir Fransız-İngiliz karma markası haline gelmiş bulunan dünyanın en eski ve prestijli niche parfüm evlerinden olan Creed’in 2010 yılında piyasaya sürdüğü Aventus, son iki yıldır hakkında en çok konuşulan ve tartışılan parfüm diyebilirim. Neden bu kadar tartışıldığını ilerleyen bölümlerde daha detaylı anlatacağım. Fakat önce bu parfümün Napoleon Bonaparte’ın hayatından esinlendiğini söylemem gerek.

Bu konuda çeşitli şeyler anlatılıyor. Hangisi doğru hangisi yanlış ayırt etmek zor. Bu anlamda Creed’in de herhangi bir resmi açıklamasına rastlamadım. Fakat bazı parfüm platformlarında Aventus’un, Bonaparte’ın hayatına bire bir benzediği yazılıyor. Mesela parfümün açıklanan üst notalarında dört ana öğe var. Siyah kuş üzümü, ananas, bergamot ve elma. Şimdi bu üst notaları Napoleon’un hayatının erken dönemlerini temsil ettiği iddia ediliyor. Orta notalarındaki gül, huş ağacı, yasemin ve silhatın Napoleon’un hayatının imparatorluk yıllarını temsil ettiği söyleniyor. Alt notalarındaki misk, meşe yosunu, gri amber ve vanilyanın da imparatorluğunun en görkemli zamanlarını simgelediği iddiası var. Bana pek inandırıcı gelmese de yine de paylaşmak istedim. Fakat Napoleon’un özellikle yemeklerden sonra ananas tatlısını çok sevdiği biliniyormuş. Sanırım onun için de Aventus başlarda oldukça yoğun bir ananas ile size merhaba diyor.


Çok fazla detaylarda boğulmadan kokumuzla ilgili kısma geçelim artık. Resmi satış sitelerinde ferah/meyveli olarak sınıflandırılmış. Doğru bir tanımlama olmuş diyebilirim. İlk sıktığım anda karşıma meyveli bir aroma çıkıyor. Bolca ananas, elma ve biraz turuçgiller. Fakat elma ve ananas daha baskın. Ferah, yumuşak, modern ve güzel bir açılışı var Aventus’un. Bana marketlerde satılan ananas sularını hatırlattı kokusu. Yani meyveler ön planda diyebiliriz. Sonrasında orta notalara geçiliyor. Başlardaki meyvemsilik oldukça azalıyor. Ortaya ferah ve plastiğimsi bir deri ortaya çıkıyor. Ona bergamot da eşlik ediyor. Çok başarılı bulduğumu söyleyemem orta kısmını. Son bölümde ise kokusu o kadar zayıflıyor ki hissetmek çok güç. Deri ortadan kaybolmuş durumda. Biraz amber (muhtemelen ambergris), misk ve odunsu notalar hissediliyor. Fakat amber ağırlıkta bu bölümde. Bazı yorumcular vanilyadan bahsetmişler alt notalarında. Ben hiç vanilya alamadım. Varsa bile çok gerilerde bir yerlerde demek ki. Yani özetle: Meyveler (ananas ve elma), deri, bergamot, amber, misk ve odunsu notalardan oluşuyor kokumuz.

Bence Aventus’un temiz, ferah, metalik, modern, başları biraz ekşi, orta notaları buruk kokan bir havası var. Ana eksen meyveler diyebilirim. Yani bu parfümü “meyveli” sınıfına sokabiliriz. Fakat aromatik odunsu da diyebiliriz. Onun için Creed’in kendi nitelemesi olan ferah/meyveli diyerek bu topa hiç girmeyeyim.


Aventus, genel olarak çok karmaşık bir kokuya sahip değil. Basit denebilecek yapısı var. Yaz mevsimi kullanımına uygun, hafif, sade, modern, çok iddialı olmayan bir arkadaş gibi duruyor. Yazın dışarıda günlük kullanıma, deniz kenarında ya da akşam çıkmalarına uygun diyebilirim. İyi de o zaman bu parfüm neden böylesine tartışma konusu diyebilirsiniz. O zaman biraz daha detaylara inelim.

Şimdi Aventus’a yapılan eleştirilerden birisi kokusunun çok basit olduğu. Hele ki Creed’in parfümlerinin çok yüksek fiyatlardan satıldıklarını düşünürsek bir çok kullanan “parasını hak etmediğini” vurgulamış. Yani “böyle bir parayı bu kadar basit ve sıradan meyveli parfüme vermek ne kadar doğru” diyenler çoğunlukta. Valla bu görüşe bende katılacağım. Yani piyasada benzerine çok daha uygun fiyatta rastlanabilecek ortalama bir meyveli parfüm hissi veriyor insana.


Başka bir eleştiri konusu ise kokusunun yapaylığı. Bir çok kişi başlangıçtaki meyveleri yapay bulmuş. Bence tam tersi. Üst notalar parfümün en doğal ve başarılı kokan bölümü. Orta notalarda yapaylık var bana göre. Son kısımda o kadar zayıflıyor ki kokusu. Çok bir şey söylememi zorlaştırıyor. Yani bir niche parfüm gibi diyebilir miyim genel kalite olarak. Hayır. Bir şişesini almaya değer mi. Tabiki hayır.

Şimdi tam da bu noktada Creed parfüm evinin en çok şikayet edilen yönünden bahsetmeliyim. Böylece derdimi daha iyi anlatabilirim. Creed’de diğer markalar gibi seri üretim yapıyor. Fakat ilginç olanı bir seride ürettiği parfümler ile aynı parfümün başka serileri çok farklı kokabiliyor. Mesela Aventus’un bazı serileri aynen benim anlattığım gibi kokarken, bazı serileri ise çok daha güzel, keskin ve başarılı olabiliyor. Yani üretilen bir seri ile diğer bir seri arasında önemli farklar olabiliyormuş. Hatta bunun üzerine bir çok Creed hayranı iyi seri – kötü seri numaralarını paylaşıp, iyi seri parfümlerin peşine bile düşebiliyorlar almadan önce. Belki de benim denediğim ve pek beğenmediğim diğer Creed’ler de kötü seridendi. Çünkü benim kokladığım ile anlatılanlar arasında bazen uçurum olabiliyor.


İyi de o zaman iyi seri – kötü seriyi nasıl bileceğiz derseniz ona bir cevap yok. Çünkü bilemezsiniz. Biraz şansa kalmış. Başarısız bir seriye denk gelip, bir şişe Creed parfümü elinizde de patlayabilir. Hele ki çok yüksek fiyatlarını düşünürsek. Yani bunun içindir ki bir şişe Creed parfümü almak bana biraz riskli geliyor. Belki de bendeki Aventus ve daha önce deneyip hiç beğenmediğim markanın popüler kokusu Silver Mountain Water kötü seriye mensuplardı. Kim bilir. Bu küçük ve sadece Creed’lerde rastlanan önemli olayı da sizlerle paylaşmak istedim.

Aventus’un kelime anlamı “başarı” imiş. Sanırım burada Napoleon Bonaparte’a bir gönderme var. Fakat kokusu hiç de başarılı değil diyebilirim. Şişesinin üzerindeki şaha kalkmış at figürü de büyük ihtimalle Napoleon’u simgeliyor.


Çok benzemese de biraz Paco Rabanne – XS Pour Homme’u andırıyor zaman zaman. “Bir başka abartılmış Creed parfümü daha karşımda” demeden içim rahat etmeyecek sanırım. Üzgünüm Aventus ama bir niche parfüm için yeterince iyi olmadığını düşünüyorum. Ve sana hayatında başarılar diliyorum.

Parfümü Creed evinin altıncı nesil temsilcisi ve baş parfümör Olivier Creed tasarlamış. Erkek parfümü olarak piyasaya sürülmüş. Şöyle bir geneline baktığımda kadın kullanımı için de neden olmasın diyorum. Tam bir ilkbahar-yaz parfümü. Meyveli yapısı bana daha genç erkeklerin kullanması gerektiği gibi bir izlenim veriyor. Ağırlık olarak 35 yaş ve altındaki kişilerin.

Artıları:
+ Başlangıcındaki meyveleri sevdim
+ Genel olarak bir çok kişinin sevebileceği bir tarzı var bence.

Eksileri:
- Orta kısmını pek başarılı bulmadım.
- Genel olarak fazla basit bir hali var.
- Kalite hissiyatı düşük
- Çok yüksek fiyatı.

Koku Güzelliği:10/6.5

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Creed – Virgin Island Water (2007)



Creed – Virgin Island Water (2007)  Markanın başarılı unisex parfümü.

Evet farkındayım. Hava çok sıcak. Hatta mevsim normallerinin de oldukça üzerinde. Müthiş bir nem. Gündüz vakti sokakta nefes almak bile zorlaşıyor. Artık klasik haline gelen uzmanlar haber bültenlerinde. Başlık hep aynı: “Son on yılın en sıcak yaz mevsimi.” Neredeyse her sene bu sözleri duymaktan bıktım. Her sene nasıl oluyorda “son on yılın en sıcak yazı yada en soğuk kışı oluyor” anlamış değilim. Sanırım medyanın da işine geliyor. Olayları abartmazsan kim izleyecek ki sizin sıkıcı haber bültenlerinizi.

Bu sıcaklarda herkesin hayali değil mi şöyle buz gibi denizlere atlayıp, saatlerce sudan çıkmamak. Şanslı olanlar bu hayallerini gerçekleştirirken, şanssız çoğunluk ise sadece rüyasında görebilmekte tatil yapmayı.


Bu anormal sıcaklarda nasıl parfümler kullanmak gerekir? Daha doğrusu parfüm kullanılmalı mı? Çünkü sıcaklarla birlikte terleyen vücudun kokusu parfümle karışıp bir acayip olacaktır. Ben bu kadar sıcaklarda parfüm değilde deodorant kullanma taraftarıyım. En azından havanın en sıcak anı olan gündüz saatleri. Belki akşam hava biraz serinledikten sonra parfüm kullanmak daha iyi bir fikir olabilir.

Tam bu havalar için özenle beklettiğim bir parfüm var bugün sırada. 250 yıldan fazla tarihi olan Creed markası için yeni sayılabilecek bir parfüm Virgin Island Water. Creed ailesinin altıncı nesil temsilcisi baş parfümör Olivier Creed’in, Ervin Creed ile birlikte tasarladığı bir parfüm diyebiliriz. Hatta bazı kaynaklardan Olivier Creed’in bu parfümün oluşturulmasında Karayipler’deki Ginger Adaları’ndan esinlendiği yazılı.


Kendi satış sitelerinde parfümü “ferah/turunçgil” olarak sınıflandırmışlar. Başlangıcında burnunuza gelen koku kremsi bir limon diyebilirim. Limon aromasını “lime” denilen misket limonu veriyor büyük ihtimalle. Doğal, yumuşak ve ferah. Biraz Chanel – Allure Homme Edition Blanche’a benziyor. Fakat ondan daha güzel.

Bir süre sonra bu misket limonu meyvesine yumuşak bir hindistan cevizi ekleniyor. Daha doğrusu ağırlık hindistan cevizine doğru kayıyor. Gayet güzel diyebilirim bu kısım. Sonlara doğru yine çok yumuşak odunsu notalar ve misk ekleniyor. Hindistan cevizi hala baskın diyebilirim. Böylece de tenden ayrılıyor.

Virgin Island Water aynı ismi gibi bize tropikal bir parfüm olduğunu hatırlatıyor. Bir çok kişinin dediği gibi hindistan cevizli tropikal kokteyllere benziyor. Hani şu içinde küçük şemsiye olan rengarenk bardaklarda gelen kokteyller. Zaten açıklanan notalarında “Rom” içkisi de var. Her ne kadar içki teması çok baskın olmasa da sonlara doğru burnunuza gelen koku biraz içkileri hatırlatıyor.


Parfümümüz bence misket limonu ve hindistan cevizi ana ekseni üzerine oluşturulmuş. Ayrıca biraz da tatlılık eklenmiş. Bu iki meyvenin çok güzel bir harmanı adeta. Ferah, çok yumuşak, hafif, tropikal bir havası var. Sanki sizi alıp tropikal adalarda bir seyahate çıkarıyor Virgin Island Water. Belki Karayipler belki de Maldivler adasında gibi hissediyorum kendimi. Bembeyaz kumlara sahip olan ve denizin kenarındaki hindistan cevizi ağaçlarının altında tembelce uyukluyorum. Elimde tropikal bir içki. Yüzümde okyanustan gelen hafif bir esinti. Yanımda sevdiğim kadın…
      

Hani bir soru vardır. “Issız bir adaya düşseniz yanınıza alacağınız üç şey ne olur?” Eğer düşeceğiniz tropikal bir adaysa Virgin Island Water yanınıza alacağınız üç şeyden birisi olmalı. Yapaylık barındırmayan lezzetli kokusu bence çok güzel. Hatta rahatlıkla kadınlarda kullanabilir. Yani tam bir unisex parfümü. Bana Tommy Bahama – Set Sail St. Barts’a yakın geldi kokusu. Ama kalite olarak Creed tabiki birkaç gömlek üstün.

Şimdi tartışılan şu konuya bir bakalım. Böylesine basit, hafif ve yumuşak bir parfüm 200 dolardan fazla bir fiyat etiketini hak ediyor mu? Bu soruyu Creed’in bir çok parfümü için sorabiliriz. Parfüm platformlarında bu konuda pek bir fikir birliği yok. Fiyatlarının biraz abartılı olduğunu kesinlikle kabul ediyorum. Denediğim diğer ferah Creed parfümleri beni büyük hayal kırıklığına uğratmıştı. Ama Virgin Island Water vereceğiniz parayı hak edecektir. En azından ben böyle düşünüyorum.


Parfümümüz yine bir Creed kriteri olan Millesime konsantrasyonunda. Hem erkek hem de kadın kullanımına uyacaktır. Tam bir yaz parfümü. Plajda, tatilde, sahil kenarlarında kullanmak harika olacaktır. 35 yaş altındaki arkadaşlara daha çok uyacak gibi duruyor.

Ünlü parfüm yazarı Chandler Burr, Virgin Island Water hakında oldukça güzel şeyler söylemiş. Özetle: “Buzlu rom, turkuaz renkli okyanusun tuzlu kokusu ve sıcak Karayipler güneşi olağanüstü bir şekilde yan yana getirilmiş” diyor. Beş üzerinden dört yıldız vermiş. Luca Turin ise beş üzerinden sadece iki yıldız vermiş. Ben bu iki uzmandan Chandler Burr’a daha yakınım.


Artıları:
+ Çok başarılı bir plaj parfümü.
+ Doğal ve yumuşak kokusu ilgi çekici.
+ Bu parfümü sevmeyecek çok kişi olacağını sanmıyorum.

Eksileri:
- Kalıcılık ve fark edilirliği bende az oldu.
- Çok yüksek fiyatı.

Koku Güzelliği:10/8

29 Haziran 2012 Cuma

Creed – Original Vetiver (2004)



Creed – Original Vetiver (2004)  Markanın unisex parfümlerinden.

Buğdaygiller ailesinden bir bitki türü kabe samanı. İngilizcesi vetiver. Saz görünümlü bu bitkinin boyu 1,5-2 metreye kadar uzayabiliyormuş. Tropikal sayılabilecek bir bitki olan kabe samanı Hindistan ve ve Haiti’de bolca bulunuyormuş.

Kabe samanı, parfüm endüstrisinin en çok kullandığı bitkilerden birisi. Belki de en fazlası. Onu bu kadar özel yapan ise iyi bir yağ sabitleyicisi olması. Bir çok parfümün alt notalarında (yani parfümün tenden uçmasına yakın burnumuza gelen koku) bulunuyor. Kokusu nasıl derseniz anlatması zor. Biraz toprağımsı, ıslak odunumsu aromaya benziyor. Benim çok sevdiğim bir nota olmasa da parfümlerin kalıcılıklarını arttırmak için çok sık kullanıyor.

                                                               Kabe samanı (vetiver) bitkisi. 

Bir çok parfümün içinde kullanılması, onu her parfümde hissedeceğimiz anlamına gelmiyor tabiki. Her parfümün kendine özgü bir koku karekteri vardır. Eğer bu koku teması kabe samanını gerektirmiyorsa başka notalar ile üstü örtülebilir. Yani parfümün içinde kabe samanı vardır ama siz onu hissetmezsiniz bile. Bu da biraz parfüm tasarımcısının ustalığına bağlı.

Böylesi popüler bir esans olan vetiver, bazı parfümlere ise ilham oluyor. Ana ekseni kabe samanı olan parfümler bolca var. Hatta isminde vetiver vurgusu olanlar bile. Parfüm dünyasının klasiklerinden birisi olan Guerlain – Vetiver, Annick Goutal – Vetiver, Frederic Malle – Vetiver Extraordinaire, Carven - Vetiver gibi. Bugün de aynı yola başvurulmuş bir parfüm var. Creed’in 250 yıllık tarihini düşündüğümüzde yeni parfümlerinden olan Original Vetiver, bakalım ismi gibi kabe samanı temasına mı sahip.


Kendi satış sitelerinde ferah-yeşil olarak sınıflandırılmış. Çok doğru bir tanımlama olmuş. Parfümün açılışı ferah bir bergamot ve sabunsu notalar ile gerçekleşiyor. Biraz buruk, bolca sabunsu bir başlangıcı var. Çok sevdiğimi söyleyemem. Bir süre sonra orta notalara geçiliyor neyseki. Bu kısımda güzel bir limon kendisini gösteriyor. Parfüme ismini veren kabe samanı da ben buradayım diyor yavaşça. Fakat çok güçlü ve yoğun bir kabe samanı kullanımı yok. Limonlu kabe samanına daha sonrasında odunsu notalar ekleniyor. Nedense bana çam ağaçlarını hatırlattı bu odunsuluk. Yani özetle: Bergamot, turunçgiller, sabunsuluk, kabe samanı, yeşil ve odunsu notalar.

Parfüm Merakı’nı takip eden ve daha önceki yazılarımı okuyanlar kabe samanı kokusunu çok sevmediğimi bileceklerdir. Aslına bakılırsa Original Vetiver’e de bu anlamda biraz ön yargılı yaklaşmıştım. Acaba sevebilecek miyim diye endişe etmeme gerek kalmadı. Her ne kadar harika bir parfüm olmasa hoş bir kokuya sahip. Şişesinin yeşil olması ise bize çok şey anlatıyor zaten. Burada parfümdeki yeşil temasına vurgu yapılmış muhtemelen. Bu parfümün kokusunu bir renge benzetsek kesinlikle “yeşil” olurdu.


Başlangıcındaki sabunsuluğu sevmedim. Orta notalarındaki ferah, doğal ve sakin yeşil, aromatik odunsuluğu ise sevdim diyebilirim. Genel olarak çok kaliteli ve temiz bir parfüm hissi veriyor. Hatta diyebilirim ki Creed’in şöhretli ferah parfümlerinin içinde (Millesime Imperial ve Silver Mountain Water) en çok Original Vetiver’i başarılı buldum.

Original Vetiver ismine bakıp da çok yoğun bir kabe samanı kullanımı beklemeyin. Çünkü vetiver çok yumuşak ve diğer notalarla uyumlu olarak kullanılmış. Yani “kabe samanını öne çıkaralım” gibi bir çaba hissetmedim. Sanırım bu parfümü onun için kabul edilebilir buldum. Belki de kabe samanı daha yoğun kullanılsaydı, sevmeyenler tarafında olacaktım. Yine de bir şişesini alıp kullanacak kadar özel ve ilgi çekici olduğunu söyleyemem. Hele ki çok yüksek fiyatını düşünürsek.


Parfümümüzü Creed ailesinden Olivier Creed ve Erwin Creed tasarlamışlar. Benim için bir sürpriz de Luca Turin tarafından geldi. Turin bu parfüme beş üzerinden sadece bir yıldız vererek hiç beğenmemiş. Tamam bence de alıp kullanılacak kadar başarılı olmasa da biraz abartmış düşük not verme işini. İlkbahar-yaz günlerine daha çok uyacaktır.

Artıları:
+ Orta notalarından itibaren ferah ve limonsu aromatik odunsu kokuyu sevdim.
+ Vetiver temalı bir parfüm arıyorsanız denemenizde fayda var.

Eksileri:
- Başlangıcını hiç sevmedim.
- Sonlara doğru kokusu çok zayıflıyor. Alt notaları neredeyse hissedilmez oluyor.
- Çok yüksek fiyatını düşünürsek, bir şişesini almaya değecek bir parfüm değil.

Koku Güzelliği:10/6.5

16 Haziran 2012 Cumartesi

Creed – Silver Mountain Water (1995)



Creed – Silver Mountain Water (1995) Markanın unisex kullanıma uygun parfümü.

“Türkiye, Bulgaristan, Fas, Kuzey İtalya… Her ülke kendisine özgü kokuyor. Her yere seyahat ederim. Daima.” Dünyanın en eski niche parfüm evlerinden Creed ailesinin altıncı kuşak temsilcisi Olivier Creed’e ait bu sözler. 250 yıllık tarihe sahip köklü bir aile şirketi. Parfümler ise Creed soy isimli üyeler tarafından tasarlanıyor.

                                                                        Olivier Creed. 

Olivier Creed, markanın şu andaki en etkili ismi diyebiliriz. 1975 yılından itibaren “Master Parfumer”. İmza attığı bazı parfümler ise şunlar: Green Irish Tweed (1985), Millesime Imperial (1995), Silver Mountain Water (1995), Spring Flower (1996), Himalaya (2002), Original Vetiver (2004), Love in White (2005), Original Santal (2006), Virgin Island Water (2007), Love In Black (2008), Acqua Fiorentina (2009), Sublime Vanille (2009-2010), Aventus (2010), Royal-Oud (2011), Original Cologne (2011) and White Flowers (2011).

Görüldüğü üzere son yılların en çok ilgi gören parfümlerin (Creed markası için) tasarımı Olivier Creed’e ait. Bugün inceleyeceğim Silver Mountain Water’da dahil. SMW, İsviçre Alp’lerinden esinlenmiş. Oranın dağ havası bu parfümün ana temasını oluşturuyormuş. Sanırım dağdan akan bir sudan etkilenmiş Olivier Creed.


Kendi sitelerinde ferah/yeşil marine olarak sınıflandırılmış. Parfümün açılışı biraz sabunsu meyveler ile gerçekleşiyor. Muhtemelen kuş üzümü. Çünkü marka kuş üzümü ve çay teması üzerinde durmuş bu kokuda. Açılışını hiç sevmedim. Bana garip bir şekilde Paco Rabanne – XS Pour Homme’u hatırlattı. Hiç bana göre değil.

Orta notalara geçildiğinde bilmece başlıyor. Çünkü ne olduğunu anlayamadığım metalik bir nota burnunuzu zorluyor. Açıklanan notalarına bakıyorum. Belki de çay teması. Eğer çay ise sanırım bir daha çay kokulu hiçbir parfüme yaklaşmayacağım. Bazı yorumcuların “mürekkebe yada benzine” benzettikleri bu kokuyu, Luca Turin “Ağaç Tutkalına” benzetmiş. Aslında iki yorum da doğru sayılır. Müthiş bir yapaylık mevcut. Bu kısım parfümün en hoşuma gitmeyen yeri. Alt notalarında ise nispeten kabul edilebilir bir misk ve menekşe kokusu ile kapanışı yapıyor. Fakat kokusu sonlara doğru o kadar zayıflıyor ki belli belirsiz alabiliyorsunuz.


SMW, kendi sitelerinde bahsettikleri gibi ferah ve yeşil kokuyor. Buna katılıyorum. Ama “deniz” teması nerede pek anlayamadım. Zaten bir parfüm hem dağ havasını hem de deniz havasını nasıl verebilir? Hiç merak etmeyin sevgili parfüm severler. Çünkü bu parfüm hiçbir şeyi doğru düzgün veremiyor aslında.

Creed, yurtdışında büyük bir hayran kitlesine sahip markalardan. Neredeyse yeni çıkardıkları her parfüm fenomen oluyor meraklılar tarafından. Fakat SMW, denediğim en kötü, karektersiz ve başarız Creed parfümü olarak yerini alıyor. Gerçekten şaşkınım. Bu parfümü hangi amaca yönelik yaptıklarını merak etmekteyim. Böylesine sıradan sabunsu, metalik meyveler ile nasıl bir kitleye hitap edecekler acaba. Hayatımızda hiç dağ havası almamış olsak tamam belki inanabilirim bu parfümün konseptine.


SMW ile ilgili olarak da yapılan güzel ve övgü dolu yorumları da hayretle okudum. Açık ara denediğim en “abartılmış” Creed kokusu. Büyük bir hayal kırıklığı benim için. Almadan önce mutlaka deneyin. Hatta almayın bile.     

Luca Turin kitabında bu parfüme beş üzerinden bir yıldız vererek, berbat bulmuş. “Ferah-metalik olarak sınıflandırmış ve özetle şöyle söylemiş: “Hoş olmayan, ferah-metalik ve tuhaf bir ağaç yapıştırıcısı kokusu.” Luca Turin’e bende katılıyorum. Orta notalarındaki ne olduğu anlaşılamayan koku yapıştırıcılara da benzemiyor değil. Harika bir isme sahip ama keşke kokusu da aynı güzellikte olsaymış.

SMW, unisex olarak piyasaya sürülmüş. Bence biraz kadın kullanımına yakın. İlkbahar ve yaz mevsimlerinde kullanmak daha iyi bir fikir. Fark edilirliği zayıf kaldı tenimde.

Artıları:
+ Son kısımdaki misk ve menekşe en tahammül edilebilir yanı.

Eksileri:
- Başlangıcını sevmedim.
- Orta notaları felaket.
- Çok yüksek fiyatı.
- Kalıcılığı ve fark edilirliği az.
- Kalite hissi vermeyen yapısı.

Koku Güzelliği:10/5

26 Nisan 2012 Perşembe

Creed – Millesime Imperial (1995)



Creed – Millesime Imperial (1995) Markanın unisex parfümlerinden.

Pierce Brosnan, Harrison Ford, Nikki Taylor, Eva Herzigova, Andrew Agassi, Sean Combs (P. Diddy), Usher, Carson Kressley, Glenn Close, Jennifer Lopez, Justin Timberlake…

“İyi de parfüm merakı bu arkadaşların bir çoğunu tanıyoruz, sadede gel” dediğinizi duyar gibiyim. Yukarıdaki isimleri birleştiren ortak nokta tahmin edebileceğiniz üzere bir parfüm.

Nisan ayının sonlarına doğru geldiğimiz şu günlerde neyse ki havalar da çok sıcak. Özellikle son bir haftadır iyice yükselen dereceler, artık “ilkbahar-yaz mevsimine uygun parfümleri incelemeye başlamalı mıyım” sorusunu sormama sebep oluyor. Madem güneş o güzelim yüzünü gösterdi ve baharın benzersiz güzelliklerini yaşamaya başladık, o zaman ağır, yoğun ve keskin kışlık parfümlerden biraz sıyrılıp, ferah kokulara yavaş yavaş geçeyim diyorum. Tabiki arada sırada yine sonbahar-kış mevsimine yakın duran parfümlere yer vereceğim. Yani “ilkbahar moduna” geçmeye başlıyorum diyebilirim.

Creed markasının önemini ve konumunu Bois du Portugal incelememde anlatmıştım. Aynı şeylerden bahsetmeyi lüzumsuz görüyorum. Bugün incelemesini vereceğim parfümün müzik, spor ve sinema dünyasından oldukça seveni varmış. En azından Creed bize böyle söylüyor. Onların yalancısıyım.


İmperial uzun zamandır merak ettiğim parfümlerdendi. Havaların da biraz ısınmasıyla artık durduğu yerden çıkarıp kendisine şans vermek istedim. İsminin başındaki Millesime ifadesini daha önce açıklamıştım. Creed kendi parfümlerini Millesime olarak sınıflandırıyor. Yani adeta “ben diğer markalara benzemem” demek istiyor. Imperial markanın resmi sitesinde “Universal” parfümlerden birisi olarak gösterilmiş. Buradaki “evrensel” terimi ile unisex denilmek istenmiş olabilir. Zaten Imperial hem kadınlar hem de erkeklerin kullanımı için düşünülmüş.

İmperial, odunsu-çiçeksi-misk olarak, kendi sitelerinde ise turunçgil-marine olarak sınıflandırılmış. Başlangıcında hafif turunçgiller sizi karşılıyor. Açıklanan üst notalarına baktığımda mandalina ve amalfi limonu görünüyor. Muhtemelen bu iki kokunun birleşiminden oluşuyor üst notalar. Fena bir açılış değil. Hoşuma gitti diyebilirim. Ama harika da değil.

Kısa bir süre sonra orta notalara geçiliyor. Burada koku rengi çok değişmeden devam ediyor. Fakat bu kısımda meyveler devreye giriyor. Kavuna benziyor. Bazı yorumcular karpuza benzetmiş. Turunçgillerde bu meyveye destek veriyor. Yani orta notalar turunçgil-meyve karşımı diyebilirim. Alt notalara gelindiğinde ise kokusu yine büyük değişimler göstermiyor. Yazlık parfümlerin vazgeçilmez alt notalarından olan misk burada da kendisini gösteriyor. Hala turunçgil-meyveli his devam ediyor. Yani özetle: Turunçgil (ağırlık mandalina-portakal), biraz limon, meyveler (kavun-karpuz benzeri) ve miskten oluşuyor kokumuz.

Bu kadar ünlü şahsiyet kullandığına göre vardır bir kerameti diyebilirmiyiz? Pek sanmıyorum. Daha önceleri okuduğum yorumlarda kafamda oluşturduğum İmperial parfümünün hayali farklıydı. Ben daha güzel bir turunçgil ve kavun kullanımı bekliyordum. Buradaki durum ise bence ortalama bir meyveli kokuya sahip. Demek ki yine kafamda oluşturduğum ile gerçek dünya birbirini tutmadı. Yani şunu demek istiyorum. Çok daha ilginç, lezzeli ve mis gibi kokan bir parfüm bekliyordum. Bu anlamda biraz hayal kırıklığı oldu. Çünkü beklentim biraz fazlaydı. Artık kafamdaki beklenti çıtamı değiştirmeliyim belki de.


Bana sıradan bir turunçgil-meyveli kombinasyondan daha fazla bir şey veremedi Imperial. Biraz fazla abartılmış bir parfüm olduğunu anlıyorum. Hele ki 75 ml.lik şişesine 200 dolardan fazla bir parayı hak ediyor mu? Benim açımdan kesinlikle hayır. Yani herhangi bir maddi sorunum olmasa bile İmperial’i alıp kullanacağımı sanmıyorum. Sıcak yaz günlerinde kullanılması daha iyi sonuçlar verecektir.

Parfümü Creed evinin altıncı jenerasyonundan Ervin Creed bizzat tasarlamış. Bir iki yerde İmperial’in Suudi Arabistan kralı Faysal için tasarlandığını, hatta kralın en sevdiği parfüm olduğu yazıyor. Ne kadar doğrudur bilemiyorum.


Luca Turin kitabında İmperial’a beş üzerinden iki yıldız vermiş. Metalik-turunçgil olarak sınıflandırmış ve kokusunu markanın en popüler parfümü Green Irish Tweed’e benzetmiş. Hiç aklıma gelmemişti ama Turin gerçekten haklı. Biraz benziyor GIT’e.

İmperial unisex olarak piyasaya sürülmüş. Hem erkekler hem de kadınlar rahatlıkla kullanabilir. İlkbahar-yaz için daha uygun. 30 yaş ve altındaki arkadaşlara uyacak gibi görünüyor. Daha üst yaş gruplarına pek gitmez diye düşünüyorum.

Artıları:
+ Eğer bolca meyveli bir parfüm arıyorsanız deneyebilirsiniz.

Eksileri:
- Orta notalarındaki kavun-karpuz benzeri kokuyu başarılı bulmadım.
- Farkedilirliği düşük.
- Yüksek fiyatını hak ettiğini düşünmüyorum.

Koku Güzelliği:10/6.5

1 Şubat 2012 Çarşamba

Creed – Bois du Portugal (1987)


Creed – Bois du Portugal (1987)  Markanın erkek parfümlerinden.

Tarih 1 Şubat 2012. Neredeyse üç gündür durmadan yağan kar, hatırladığım kadarıyla son yılların en şiddetlisi. Şikayetçi miyim? Tabiki hayır. Fakat artık karın daha gençlere yönelik bir mutluluk olduğunu düşünüyorum. 15-16 yaşlarımda kar yağdığındaki sevincimin yerini günlük koşuşturmalar almış durumda. En hoşlanmadığım terim ise televizyoncuların bu aralar çok severek kullandıkları “Beyaz Esaret” olmaya başladı.

Böylesi nefis bir doğa olayını bile felaket veya eziyet gibi gören “modern” şehir yaşamı aslında yanılıyor mu? Artık müthiş bir büyüklüğe ulaşan otomotiv sektörünün kölesi mi oluyoruz? Yani önemli olan trafik sıkışıklığı yada yollarda kalan arabalar mı? Ne kadar da esiri olmuşuz araba denilen metal yığınlarının. Her şeye kızıp şikayet etmekten etrafımızdaki güzellikleri görmeyi unutuyoruz belki de. Çünkü şehirliyiz ya. Her şeyi çok biliyoruz. Her şeyin çözümü bizde. O kadar becerikliyiz ki sadece bir karış kar yağdığında  herşey durma noktasına geliyor. Oysaki çoğu kişi arabalarını kullanmamayı düşünmüyorlar bile. Arabanı kullanırsan yolda kalacağın belli. Neyse artık dönelim asıl konumuza.

Şu ana kadar sadece iki parfümünü denememe rağmen Creed benim saygı duyduğum bir marka. Çünkü bugün karşımızda 1760 yılında kurulmuş bir marka var. Evet inanması zor görünen bu durumun daha da ilginci Creed’in yedi kuşaktır yaşayan bir aile şirketi olması. Ve de şirketin yönetimi hala Creed ailesinde. Yani tam 252 yaşında bir parfüm evi. James Henry Creed tarafından İngiltere’de kurulmuş. Creed’in parfümlerini kullananlar arasında Avrupa ülkelerinin kralları, kraliçeleri ve üst düzey bürokratları varmış. Marka 1854 yılında Fransa’ya taşınmış. Yani dünyanın en eski 100 aile şirketinden birisi durumunda şu anda. Birebir olarak çok benzemeselerde Amouage ortadoğu coğrafyasının elitleri için parfümler tasarlarken, Creed batı dünyasının elitleri için parfümler tasarlıyor. İki markanın da kendilerini konumlandırdıkları yere bakarak bu çıkarımı yapıyorum.  

Kendilerini çok üst düzey kalitede parfümler üreten bir marka olarak ilan ediyorlar. Hatta parfüm sektörüne “doğal elementler” kullanmaları yönünde telkinlerde bile bulunuyorlarmış. Muhtemelen Creed parfümlerinin bu kadar yüksek fiyatlara satılmasının sebebi de iddia ettikleri gibi doğal elementler kullanmaları. Resmi internet sitelerinde birçok Hollywood yıldızının, politikacıların, iş dünyasının patronlarının, spor, müzik ve sanat dünyasının önemli isimlerinin Creed’in parfümlerini kullandıklarından bahsetmişler. Bugün inceleyeceğim Bois du Portugal’da Frank Sinatra’nın en sevdiği kokuymuş. Ayrıca Paul Newman, Kevin Costner ve James Gandolfini gibi ünlü isimlerinde bu parfümü kullandıkları yazılmış.

Portekiz’in Ağacı/Odunu anlamına gelen Bois du Portugal kendi sitelerinde odunsu-oryantal olarak sınıflandırılmış. İlk sıkıldığında eskileri hatırlatan bir bergamot ile size merhaba diyor. Çok kuru, tozlu ve erkeksi bir başlangıç. Günümüzün modern parfümlerindeki gibi tatlı yada canlı bir turunçgil değil. Daha mesafeli ve olgun. Zaten parfümün 1980’lere ait olduğunu daha başlangıcında anlıyorsunuz. Bir süre sonra bergamota biraz da lavanta ekleniyor. Erkeksilik ve ciddiyet hala devam ediyor. Orta notalara doğru ise parfüm hissedilir derecede tatlılaşıyor. Burada muhtemelen bal kullanılmış. Bu kısımda baharatlar ekleniyor. Sanki biraz da otlar. Orta notalar çok daha derin, etkileyici ve ilginç. Gayet güzel. Son olarak da odunsu notalara amber ekleniyor. Alttan alta da tatlı baharatlar hep hissediliyor. Yani özetle: Kuru ve erkeksi bir bergamot, tatlı baharatlar (muhtemelen karanfil) ve amber.

Bois du Portugal’ı kullandığım daha ilk seferde zihminde bir ışık yandı. Yeni incelediğim iki parfüme çok benzediğini anladım. Caron – The Third Men ve Calvin Klein – Obsession For Men. Zaten bu üç parfümün piyasaya çıkış tarihleri birbirlerine çok yakın. Muhtemelen birbirlerinden az da olsa etkilenmişler. Bois du Portugal, Obsession For Men’in daha az tatlı haline benziyor. Ayrıca ondan daha kaliteli sanki.

Bois du Portugal, 1980’lerin zengin, şık ve erkeksi parfümlerinden. Başlangıcı çok aristokratik ve ciddi. Devamı ise daha egzotik ve zengin. Bu parfüm bana nedense İngiliz asillerini hatırlatıyor. O zaman yine dalalım hayaller dünyasına:

1890’lı yıllardayız. Yer Londra. Bir grup erkek briç kulübünde toplanmış. Sadece belirli sosyal statüdeki kişilerin girebildiği bir yer burası. Ellerinde viskileri ile Victorian tarzı koltuklarda oturuyorlar. Ve İngiliz emperyalizminin başarılarını konuşuyorlar. Dünyanın geleceğine dair tahminlerde bulunuyorlar. Kraliçe’nin şerefine kadeh kaldırıyorlar. İşte Bois du Portugal tam da böyle bir ortamda kullanılabilecek gibi.


Aynı tarihlerde şimdide Osmanlı İmparatorluğundayız. Çöküş dönemi yaşanıyor. Geçmişin göz kamaştıran cihan devleti bugün borç içinde yüzüyor. İmparatorluğun her kurumu derin bir bunalım içinde. Anadolu’da sürekli isyanlar çıkıyor. Balkanlar alev alev. Fransa hükümetinin görevlisi Osmanlı devletine verilen borçların tahsili için görevlendirilmiş. İstanbul’da limana yanaşıyor gemisi. Kamarasından çıkmadan önce en sevdiği parfüm olan Bois du Portugal’ı sıkıyor. Geminin güvertesinden etrafa bakıyor. Derin bir bıkkınlık ve fakirlik görüyor. İçindeki çirkin mutluluğu yüzüne yansıtmamaya çalışıyor. İstanbul’un sert poyrazı iliklerine işliyor. “Burası hep böyle soğuk mu olur” diye soruyor yardımcısına…

Zengin, lüks, şık, aristokratik ve tam bir erkek parfümü var karşımızda. Aman günümüzün tatlı, baharatlı, vanilyalı parfümlerinden birisi sanmayın. Çünkü Bois du Portugal daha “resmi” bir parfüm. 30 hatta 35 yaş üzeri erkekleri hedefleyen olgun bir yapıda. Genç arkadaşların uzak durması gereken kokulardan yani.

Creed’in parfümleri çok yüksek fiyatlara satılması ile biliniyor. Kullanılan malzemeler muhtemelen bu fiyatın artmasına sebep oluyor. Yani yüksek standartlarda bir marka olduğunu açıkça ifade ediyor. Fakat bence Obsession For Men ve Caron – The Third Men gibi daha uygun alternatifleri varken bu parfüme böylesi bir fiyatı vermek pek ekonomik değil. Ama benim para sorunum yok, olgun ve çok kaliteli bir erkeksi parfüm arıyorum diyorsanız tavsiye edebileceğim bir seçenek. Parfümün tasarımcısı ise Creed’in 6. kuşak temsilcisi olan Olivier Creed’miş.

Creed’in ilginç bir yönüde kullandıkarı “Millesime” ifadesi. Bu marka bütün dünyanın standart olarak kullandığı EDT yada EDP gibi birimleri kabul etmiyor. Onların yerine parfümlerini “Millesime” olarak sınıflandırıyor. Yani EDT ile EDP konsantrasyonu arasında bir yerlerde Creed’in parfümleri. Artık bu durumu “İngiliz ukalalığı” olarak mı değerlendirirsiniz bilemem.

Kalıcılığı fena değil. Neredeyse ortalama bir EDP kadar kalıcı. Farkedilirliği başlarda yüksek ve keskin. Sonradan normale dönüyor. Sonbahar-kış mevsiminde kullanmak daha uygun olacaktır. Yüksek fiyatı sebebiyle denemeden almak riskli.

Artıları:
+ Başından sonuna kadar elegant ve aristokrat tavırlı yapısı.
+ Orta notaları çok zengin ve güzel.
+ Gerçek bir centilmen kokusu arıyorsanız doğru adrestesiniz.

Eksileri:
- Başlangıcındaki kuru ve eski kokan bergamot herkesin hoşuna gitmeyebilir.
- Genel olarak pek “modern” bir kokusu yok.
- Yüksek fiyatı.

Koku Güzelliği:10/8   Kalıcılık:10/7   Farkedilirlik:10/6