Frederic Malle etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Frederic Malle etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Haziran 2013 Cumartesi

Frederic Malle – L’eau d’Hiver (2003)



Frederic Malle – L’eau d’Hiver (2003)  Markanın uniseks kullanıma uygun parfümü.

1906 senesinin, dünya siyasi yada ekonomik tarihinde önemi var mı bilemiyorum ama parfüm dünyasında büyük ses getiren bir yıl olduğunu düşünüyorum. Henüz geleneksel yöntemlerle parfümler yapılmaya çalışılıyordu. Fakat parfümlerde yapay elementlerin kullanılmasına çoktan başlanmıştı. O yılların iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar az olan parfüm üreticilerinden belki de en bilineniydi Guerlain. Aile şirketi olarak başlayan bu serüven, 1900'lü yılların başında Jacques Guerlain tarafından temsil ediliyordu. Belki de ilerleyen yıllarda dünyanın en önemli parfüm markası olacaklarını hissediyordu Guerlain ailesi. 1906 yılında öyle bir parfüm çıkardılar ki kendilerinden bekleneni sonunda gerçekleştirmişlerdi.

Apres L'Ondee isimli bu parfüm, 107 yaşında olmasına rağmen hala üretimi devam eden bir gelenek haline geldi. Guerlain'in eski dönem görkemli klasiklerinden olan Apres L'Ondee'i, Jacques Guerlain bizzat tasarlamıştı. Ve takvimin yaprakları 2003 yılını gösterdiğinde bir başka parfüm üstadı Jean Claude Ellena, çok saygı duyulacak bir fikire imza attı. Neredeyse bir asır sonra, ünlü klasik Apres L'Ondee'den esinlendiği bir esere yelken açtı. Fransız niş parfüm evi Frederic Malle için L'Eau d'hiver'ı tasarlayan Ellena, Apres L'Ondee'den ilhamını almıştı bu parfüm için. Ben bu durumu, büyük bir usta olan Ellena'nın, başka bir usta Jacques Guerlain'e saygı duruşu olarak değerlendiriyorum. Bakalım ortaya nasıl bir sonuç çıkmış.


L'eau d'Hiver'ın tanıtımı şöyle: "Temiz, berrak aynı zamanda sıcak. Güven veren sonsuz bir kaynak. Beyaz kediotu, süsen ve balın nazik kompozisyonu ile suyun şeffaflığını birleştirir. Jean Claude Ellena, geleneksel minimalist sınırlarının ötesinde ilk "Eau Chaude" kokusunu oluşturmak için yola çıktı. O, yeni bir tür kırılgan koku ile koku yelpazesinin iki ucunu harmanlar.

Fragrantica'da odunsu çiçeksi misk olarak sınıflandırılmış. Parfümün açılışı kremsi yeşil çiçekler ile gerçekleşiyor. Çiçek derken muhtemelen kedi otu. Çiçeklere biraz da turunçgiller eşlik ediyor. Pürüzsüz ve yeşil üst notalar. Hafif kadınsı ve yüksek kaliteli. Sakin ve anlayışlı. Başlangıcı bana yakın gelmedi. Orta kısma geçildiğinde radikal değişiklikler olmuyor. Turunçgiller hala hissettiriyor kendisini. Yeşil kokan çiçeklerin yerine beyaz çiçekler geliyor adeta. Süsen kendisini gösteriyor. Arkalarda yaseminde olabilir. Tabiki hissedilir derecede badem kokusunu unutmamak gerek. Hatta badem zaman zaman çiçeklerden daha öne çıkıyor. Bu kısmdaki en belirgin özellik, sabunsuluğun artması. Neredeyse pudralı kokuyor. Fakat yüksek kaliteli ve çok kadınsı değil. Denge iyi kurulmuş. Orta notalar için pudralı, hafif tatlımsı, turunçgil destekli beyaz çiçekler diyebilirim. Bu bölümünü daha sevilebilir buldum. Son kısımda da yine tatlımsı beyaz çiçeklerin etkisi var. Sabunsuluk azalıyor. Onun yerine misk geliyor. Böylece de tenden ayrılıyor.

Parfümler konusundaki kabuslarımdan birisi de sabunsuluk-pudralılık diyebilirim. Bu tür parfümleri oldum olası kendime yakın bulmam. Aslında sabunsu kokular, insanlarda temizlik hissi uyandırdığı için ilgi çekici geliyor. Özellikle kadın parfümlerinde rastlanıyor bu tür kullanımlara. Burada da hatırı sayılır derece sabunsu yapı ile karşı karşıyayız. Fakat Jean Claude Ellena faktörünü de göz ardı etmemek lazım. Bir kere orta kısımdan itibaren ortaya çıkan sabunsuluk, tasarımcının sihirli dokunuşları ile çok rahatsız edici olmaktan uzak. Burada benim gördüğüm gerçek ile hayal arasında "şeffaf" bir form yaratmaya çalışmış Ellena. Evet zaman zaman kadınsı tarafı ağır basıyor. Buna sebep tabiki beyaz çiçekler. Ama şöyle bir geneline baktığımda erkek kullanımı için kapıyı kapatmamak lazım. Zaten uniseks olarak piyasaya sunulmuş.

L'eau d'Hiver, çok kaliteli parfüm. Yapaylık hissedilmiyor. Başlangıcı dışında uyumsuzluk yok. İlk 1-2 kullanımda beğenmeyebilirsiniz. Biraz zaman tanıyıp, anlamaya çalışırsanız daha çok seveceğinizi düşünüyorum. Çünkü bende ilk denememde çok basit ve sıradan bir kokusunun olduğunu düşündüm. Kimi yorumcular bir çok defa kullandıktan sonra da öyle düşünebilirler. Fakat bu tarz parfümleri çok sevmeyen birisi olarak, orta kısımdan itibaren tuhaf bir çekiciliğinin olduğunu söyleyeblirim. Bir türlü kötü yada sıradan diyemiyorsunuz.


Oysaki çok basit yapıda. Biraz turunçgil, beyaz sabunsu çiçekler, badem ve misk. Başından sonuna büyük değişimler geçirmiyor. Zaten parfümün eleştirilen taraflarından birisi de bu. Böylesine yüksek fiyatlara satılan parfüm, bu kadar basit olabilir mi? Evet olabilir. Çünkü niş markalar bize her seferinde süper derin kokular ve bol katmanlı, macera yaşatacak deneyimler vaat etmiyor. Onlar işin sanat kısmını öne çıkarmaya çalışıyorlar. Ve unutulmasın ki minimalist sanat parfümü rahatalıkla olabilir.

Jean Claude Ellena'nın diğer parfümlerine pek benzemiyor L'eau d'Hiver. O meşhur mineral notası yok. Onun yerine tatlımsı badem gelmiş adeta. Fakat diğer kompozisyonları gibi minimal ve modern. Zaten ondan başka türlü işler beklemiyor hiç kimse.

Dikkatimi çeken tarafı başlangıçtan itibaren hafif tatlılık hissedilmesi. Orta kısımdan itibaren tatlılık biraz daha artıyor. Ama hiç bir zaman ayarı kaçırılmamış. Buradaki tatlılık muhtemelen baldan geliyor.  

L'eau d'Hiver'in Türkçe anlamı "Kış Suyu" olarak karşıma çıktı. Fakat gördüğüm kadarıyla hiç de öyle yoğun ve ağdalı bir kış parfümü değil. Çok sakin, çok yumuşak, ipeksi, sabunsu, çiçeksi, bademli neredeyse akuatik olabilecek yapıda. Bu haliyle dört mevsimde de kullanmaya uygun diyebilirim. Tene yakın kalıyor. Fazla ortaya çıkmaya çalışmıyor. Zaten ihtiyacı da yok.

L'eau d'Hiver çok yüksek enerjiye sahip, pozitif ve canlı bir parfüm değil. Romantik, hüzünlü ve dramatik. Bana Manic Street Preachers'in The Everlasting şarkısının fonda olduğu bir göl kenarını hatırlatıyor. Üzerinde bembeyaz ve uçuşan elbisesi ile yürüyen bir kadın hayal ediyorum. Bakışları gölün minik dalgalarının üzerinden ayrılmıyor. Hafifçe esen serin sonbahar rüzgarı saçlarını okşuyor. Ayakkabılarını eline almış. Sararmaya yüz tutmuş çimenlerin üzerinde yürüyor. Zihninde yüzlerce şey var. Omuzlarında 33 yıllık yaşanmışlıkların ağırlığı. Hayatını sorguluyor, yaşadığı aşkları sorguluyor, dünyanın acımasızlığını sorguluyor, mutluluğun ne olduğunu sorguluyor. Oysa yanıtlar, her zaman için sorulardan daha zordur. Ve çoğu zaman o yanıtlar acıtıcı olduğu için görmezden gelinir. Beynin ücra kıvrımlarından birisine süpürülür. Belki de en iyisi böyle yapmaktır.


Markanın kurucusu Frederic Malle'in de favori minimalist parfümüymüş L'eau d'Hiver. Kısaca şunları söylemiş hakkında: "Benim bildiğim en minimalist parfüm. O sadece bir kaç nota üzerinden oluşturuldu. (Beyaz kedi otu, süsen (iris) ve bal.) Luca Turin'in kitabında ise solgun bademler olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden dört yıldız verilmiş.

Sonuç olarak evet temiz, masum ve saf bir parfüm. Yüksek kaliteli ve rafine. Fakat yine de bence büyük boy şişesi alınacak kadar sofistike yada ilginç değil. Hele ki oldukça yüksek fiyat etiketi düşünülürse...

Eau de Parfum konsantrasyonunda. Kadın kullanımına biraz daha yakın. Diğer niş markalardan bir seviye daha pahalı satılıyor Malle'in parfümleri. Onun içindir ki denemeden almak iyi fikir değil.

Artıları:
+ Hoş, kibar, asil karakteri.
+ Lüks hissi veren kalitesi memnun edici.
+ Kalıcılığı iyi.

Eksileri:
- Başlangıcına ısınamadım.
- Farkedilirliği biraz zayıf.
- Fiyatı çok yüksek.

Koku Güzelliği:10/7

24 Mart 2013 Pazar

Frederic Malle – Noir Epices (2000)



Frederic Malle – Noir Epices (2000) Markanın uniseks kullanıma uygun parfümü.

İnsanların hayatlarını şekillendiren çoğu zaman ailesi yada yakın çevresi oluyor. Ailenizin sosyal statüsü, içinde bulunduğunuz duygu dünyanızı yada hayattaki amaçlarınızı belirliyor çoğu zaman. İstisnalar muhakkak ki olacaktır. Sanırım Frederic Malle'nin de böyle bir durumu var. Büyükbabası Dior parfüm bölümünün kurucusu. Annesi ise Dior parfümlerinin sanat yönetmeni. Görüleceği üzere parfüm sanayisinin içinde büyümüş. Böyle bir çocuğun iktisatçı yada arkeolog olması sizce ne kadar mümkün. İster ailesinin genlerini almış deyin ister içindeki sesi dinlemiş deyin. Muhtemelen Frederic Malle'nin hayatla ilgili algılarında parfümlerin çok özel bir yeri var. Aynı Guerlain ailesinin mensupları gibi.

Frederic Malle için bir yönetmen diyebiliriz. İkinci bin yılın hemen başında kurulan "Editions de Parfums Frederic Malle" niş parfüm evi, Fransa'nın hatta dünyanın en popüler ve ilgi çekici markalarından diyebilirim. "Büyük pazarlama kampanyaları ile abartılan ve bazı odaklar tarafından dayatılan sınırlamaları, parfümlerden kurtarmak" olarak anlatıyor parfüm işine girişini.

Kurucu Frederic Malle'nin kendisi parfüm tasarlamıyor. Onun yerine dünyanın en saygın ve önemli parfümörlerini bir araya getiriyor. Onların fikirlerini keşfedip ifade etmelerini sağlıyor. Onlara "yaratıcı özgürlük ve sınırsız mali kaynaklar" sunuyor. Parfüm endüstrisindeki en yenilikçi teknolojileri ve nadide hammaddeleri kullanmak tamamen ücretsiz. Bu özgürlük konvansiyonel sınırları olmayan bir koku oluşturmanın ve en hassas ayrıntının bile önemli olduğu parfüm formüllerinin oluşturulmasına katkıda bulunuyor Frederic Malle'nin ifadesiyle.

                                                                           Frederic Malle.

2000 yılında Malle, dokuz büyük parfüm sanatçısını davet edip, dokuz parfüm tasarlatarak markanın startını vermiş oldu. Bugün inceleyeceğim Noir Epices de bu ilk dokuz parfümden birisi. Malle bu parfümü çok fazla işe imza atmamış Michel Roudnitska'ya tasarlatmış. Noir Epices Türkçeye "Siyah Baharatlar" olarak çevirilebilir. Kendi sitelerinde odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış.

Noir Epices'in başlangıcı oldukça tatlı portakal, sardunya ve bir parça gül ile gerçekleşiyor. Ağırlık kremsi ve hafiften pudramsı portakalda. Oldukça kaliteli ama benim için harika kokulu değil. Bir süre sonra orta notalara geçiliyor. Bu kısımda gül teması bütün ağırlığı ile hissediliyor. Biraz hacı yağımsı bir gül bile diyebilirim. Güle yumuşak baharatlar eşlik ediyor. Muhtemelen karanfil ve tarçın. Fakat gül çok daha baskın. Son kısımda ise yine gül kendisini hatırlatıyor. Burada güle yumuşak ve tatlımsı silhat (paçuli) eşlik ediyor. Böylece de tenden ayrılıyor.

İsminin siyah baharatlar olduğuna bakmayın. Nior Epices benim tenimde tam bir gül parfümü gibi davrandı. Bazı yorumcular baharatların yoğun olduğundan bahsetmişler. Demek ki ten seçen bir parfüm. Her tende farklı rollere bürünebiliyor. Benim tenimde ne yazık ki güzel tepkiler veremedi.


Başlangıcı ve orta notalarında tatlılık mevcut. Fakat kalitesiz ve bıktırıcı değil. Parfüme ismini veren baharatlar ise geri planda kalmayı tercih ediyor. Gül ise her daim başrolde. Buradaki gül, yoğun, dolgun ve baskın. Yapaylık hissedilmiyor. Kalite hissiyatı yüksek. Ama gül kullanımı çok benzersiz yada ilginç değil. Baharatlı gül diyebilirim özetle. Örneğine başka niş markalarda rastlanabilecek kokusu ile çarpıcı bir başyapıt olacak gibi gelmedi bana.

İlginç taraflarından birisi gül kullanımının yoğunluğu olması değil gülün daha Arap esintili olarak kullanılması oldu. Bu tür Arap temalı gül parfümlerine genellikle Amouage ve Montale'de rastlıyorum. Fakat Noir Epices'deki gül kullanımı biraz hacı yağlarını hatırlattı bana. Açıkçası bu his parfümden biraz soğuttu beni.

Kabul etmek gerekir ki Noir Epices, niş parfüm standartlarında. Fakat bana biraz tek düze geldi kokusu. Yani radikal değişimler göstermiyor. Size süpriz yapmıyor. Bu kadar yüksek fiyatlara satılan parfümün çok daha ilginç ve derin olmasını beklemek hakkımız değil mi? Tamam bu sonuçta patron ile parfümörün seçimi. Ama Frederic Malle gibi iddialı bir markadan aklımızı başımızdan alabilecek parfümler görmek isterim.


Luca Turin kitabında Noir Epices'i odunsu baharatlı olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden dört yıldız vererek oldukça beğenmiş. Ve özetle şunları söylemiş:

"Edmond ve Terese Roudnitska'nın oğlu Michel'in imza attığı güzel bir parfüm. Muhtemelen benim de en sevdiğim Frederic Malle parfümü."

Noir Epices, ferah sayılamayacak bir parfüm. Hatta bence biraz karanlık. Sonbahar-kış mevsimlerinde kullanmak iyi bir fikir. Sıcak yaz günlerinde sıkıntı verici hale gelebilir. Eau de Parfum (EDP) olarak satılıyor.


Son bahsedeceğim ise parfümü kimlerin kullanabileceği. Gül yoğunluklu parfümler genellikle kadın kokusu olarak aklımızda yer etmiş. Oysaki hiç ilgisi yok. Bir erkeğe de rahatlıkla uyabilir gül teması. Noir Epices'de bende kadın kullanımına daha yakınmış gibi bir his uyandırdı. Fakat kullanılan baharatlar sayesinde erkeklere de uyacak gibi bir vurgu yapılmış. Bence hem erkekler hem de kadınlar kullanabilirler.    

Artıları:
+ Genel olarak yüksek kalitesi memnun edici.
+ Güzel bir baharatlı gül parfümü arayanlara önerebilirim.

Eksileri:
- Çok benzersiz kokusu yok.
- Düz çizgide ilerliyor. Çok değişmiyor.
- Fiyatı çok yüksek ve her yerde bulmak zor.

Koku Güzelliği:10/7.5

21 Haziran 2012 Perşembe

Frederic Malle – Angeliques Sous La Pluie (2000)



Frederic Malle – Angeliques Sous La Pluie (2000)  Markanın unisex parfümü.

“Maydanozgiller familyasından, iki-dört yıllık boyu 3 metreyi bulabilen bir bitkidir. Gövdesi yuvarlak boru şeklinde, içi boş, dışı kahverengimsi renkte ve yukarılara doğru az çatallıdır.
Yaprakları: Yan yapraklarının kenarları dişli, uca doğru sivri, bazen oval bazen de üç lopludur. Çiçekleri gövde ve yan dallar üzerinde, şemsiye şeklinde ve sarımsı yeşil veya açık yeşil renktedir.
Meyveleri: Kenarında mantarımsı çıkıntı vardır ve bu sayede suya batmadan yüzebilir.
Kökleri: Sünger şeklindeki ve yan kökler adeta saç örgüsünü andırır şekilde ve kahverengimsi kırmızı renktedir.”

Yukarıda bahsedilen bitki bugünkü parfümümüzün isim babası. Türkçeye “Melek Otu” olarak geçen bu bitkinin yabancı dillerdeki karşılığı “Angelica”.

                                                                                Melek Otu.

Frederic Malle parfüm evinin bir başka parfümünü heyecanla ve merakla test ediyorum. Çok yüksek fiyatlara satılan Malle’nin parfümlerini her yerde bulmak pek mümkün değil. Tam bir niche parfüm evi diyebiliriz.

Gerek parfümlerinin konseptlerini seçmedeki özgürlükleri, gerekse yüksek malzeme kalitesi onları diğer markalardan bir parça da olsa öne çıkarıyor. Bugün inleyeceğim Angeliques Sous La Pluie’yi, Frederic Malle parfüm evi için ünlü burun Jean Claude Ellena tasarlamış. Yani bu parfüm aslında Ellena’nın eseri. 

Ah Fransızca. Yine karşıma çıktı. Parfüm markalarının bir çoğunun Fransa kökenli olması, parfümlerinin isimlerinin zaman zaman bu dilde olmasını sağlıyor. Hele işin içine biraz da meşhur Fransız milliyetçiliği giriyorsa… Sanırım bu gidişle alt düzeyde olsa da Fransızca’yı öğreneceğiz. “Yağmur altındaki melek otu” anlamına geliyormuş bu parfümün ismi. Tabiki ulaşabildiğim kaynaklar böyle söylüyor. Eğer daha doğrusunu biliyorsanız lütfen uyarın beni.


 Fragrantica’da odunsu-çiçeksi misk olarak sınıflandırılmış. Ben ise bu parfümü nasıl anlatacağımı ve hangi kategoriye sokabileceğimi düşünüyorum. Çünkü çok farklı bir kokuya sahip. Açılışını garip bir şekilde Bulgari Pour Homme’a benzettim. Bulgari’deki gibi muhallebilere konan damla sakızlarını andırıyor. Belki de parfüme ismini veren melek otudur. Bilemiyorum. Orta notaları da sanki hayalet gibi. Bazı yorumcular “alkol” kokusundan bahsetmiş. Zaten kendi sitelerinde de “tonikle” harmanlanmaktan bahsediyor. Muhtemelen o alkol kokusu tonik temasından. Biraz da yeşil çiçekler. Fakat baskın değiller. Alttan alta da çok yumuşak ve seyreltilmiş baharatlar geliyor. Biber olabilir. Orta notalar ferah ve soğuk bir alkol ve baharat kombinasyonu gibi. Yada bana öyle geliyor. Alt notalarda ise yumuşak ve hafif odunsu notalar ağırlıkta. Biraz da misk. Böylece tenden ayrılıyor.

Karşımızda çözmesi zor bir sudoku var sanki. Yada çengel bulmaca. Ellena usta bence oldukça soyut bir parfüme imza atmış. Sanki Salvador Dali’nin gerçek üstü bir tablosuna bakıyorum. Anlamlandırmaya çalışıyorum. Kafamda oturtamıyorum. Amaç ne? Konsept ne? Acaba bu parfümü hangi duygular içinde tasarladı? Kim bilir…


Sanki yardımı olacakmış gibi ismine sarılıyorum. Belki oradan bir sonuç alabilirim. İsminde yağmur temasına gönderme var. Başlangıcından itibaren bir “yeşil” his var. Ama çok yoğun değil. Belki de bir bahçeden etkilendi. Arabasıyla uzun bir yola çıkmışken. Hiç beklemediği bir anda camdan içeriye giren çiçek kokuları aklını başından aldı. Ya da evine giderken hafif bir yağmura yakalandı. Ve o yağmur sonrası çıkan kokulara hayran oldu. Eve gittiğinde ilk işi o kokunun parfümün yapmak istedi. Kararsızım…

Bu parfüm gerçekten derin bir yapıda. Bunu çok detaylı ve bol katmanlı anlamında söylemiyorum. Öyle 1-2 kere deneyip karar verilebilecek bir kokusu yok. Bir süre kullanıp zihninize yerleştirmeniz gerek. Onun kapısını sadece çalmanız yetmez. O kapıdan içeri de girmeniz lazım. Onun kalbine bir yolculuk yapmalısınız. Onu anlamalısınız. Benzerine pek rastlanacak gibi değil.

Genel olarak diyebilirim ki sanat eseri sayılabilecek bir parfüm Angeliques Sous La Pluie. Basit sayılabilecek haline aldanmayın. Bir kere koklayıp burun bükmeyin. Yeşil çiçeklerle dolu bir bahçeye yağan yağmur sonrasını düşünün. O kokuya soğuk baharatları ekleyin. İşte onun gibi bir şey Angeliques Sous La Pluie.


Aslına bakılırsa Ellena’nın diğer parfümleri gibi basit, sade ve minimal bir yapıda. Koku karakteri olarak kendime çok yakın bulmadım. Ama genel olarak yüksek kalitesi etkileyici. Fikir, takdir edilesi. Eğer benzersiz bir parfüm sanat eseri olarak kabul edilecekse, bu koku güzel örneklerden birisi. Yine de bir şişesini alır mıyım? Muhtemelen hayır. Luca Turin bu parfüme beş üzerinden üç yıldız vermiş ve “canlandırıcı likor” olarak sınıflandırmış.

Parfümümüz unisex olarak sunulsa da erkek kullanımına daha yakın. İlk bahar ve yaz aylarına çok uygun. Fakat şöyle bir düşündüğümde soğuk kış günleri dışında her zaman kullanılabilir. Günlük kullanıma da uyacaktır.

Artıları:
+ Yüksek kalitesi memnun edici.
+ Benzersiz bir kokuya sahip. En azından benim için.
+ Anlaşılması zor hali merak uyandırıyor insanda.

Eksileri:
- Soyut ve ilginç kokusu herkesin ilgisini çekmeyecektir.
- Çok yüksek fiyata sahip. Her yerde bulmak zor.
- Fark edilirliği oldukça zayıf.

Koku Güzelliği:10/7

1 Mayıs 2012 Salı

Frederic Malle – Carnal Flower (2005)



Frederic Malle – Carnal Flower (2005) Markanın unisex parfümlerinden.


Parfüm Merakı: Bayılıyorum böyle parfümlere!!! 
Parfüm Merakı Okuyucuları: Ne demek istiyorsun parfüm merakı az daha ipucu ver bakalım bize… 
Parfüm Merakı: Yani hikayesi olan parfümlere… 
Parfüm Merakı Okuyucuları: Neymiş o hikaye yahu. Anlat da çatlatma bizi…

Yukarıdaki diyalog zihnimde geçen bir konuşmadan ibaret olsa da kendimi durduramıyorum sevgili parfüm severler. Bu cümleyi benden sıkça duyuyorsunuz biliyorum ama yine uzun zamandır merak ettiğim bir parfüme daha kavuşmuş durumdayım. Bazen düşünüyorum da evet çok büyük bir servet sahibi değilim. Süper bir spor arabam yok. Yada havuzlu bir villada yaşamıyorum. Ama en sevdiğim şeylerden birisi olan parfümleri deniyorum. Daha doğrusu parfümler arasında seyahat ediyorum. Evet doğru kelimeyi sonunda buldum. Ben bir parfüm gezginiyim sanırım.

Nasıl ki normal gezginler ülkeleri dolaşır, oraların kültürlerini anlamaya çalışır, yemeklerini yer, müzelerini gezer; bende kokuların sihirli dünyasında kendimi kaybediyorum zaman zaman. Ve hissettiklerimin bir bölümünü buraya yazıyorum. Büyük kısmını ise bencilce kendime saklıyorum.

Denediğim parfümleri yazmadan önce bir çok kaynaktan araştırmalar yapıyorum. Yani çok farklı yerlerden besleniyorum. Ve bunu da zaten söylüyorum. Çünkü hiç birimiz annemizin karnından parfüm bilgesi olarak doğmuyoruz. Ülkemizde bu tür parfüm siteleri olmadığı için genellikle yabancı sitelere bakınıyorum. Ve bu bakınmalarım sırasında da bir Fransız niche parfüm evinden oldukça bahsedildiğini fark ettim.

                                                               Markanın kurucusu Frederic Malle. 

2000 yılında kurulan Frederic Malle parfüm evi, Musc Ravageur, En Passant, Noir Epices ve Carnal Flower gibi popüler parfümleri ile oldukça fazla seveni olan bir marka gibi görünüyor. Gelelim bugün inceleyeceğim Carnal Flower’a.

Parfümümüz, markanın kurucusu Frederic Malle’nin teyzesi Candice Bergen’den ilham alınarak tasarlanmış. Bergen oldukça fazla projede yer almış bir sinema sanatçısıymış. Yüzü bana pek tanıdık gelmese de Seinfeld, Sex And The City, House ve Low & Order gibi popüler işlerde yer almış. Fakat gerçek anlamda tanınmasını 1971 yılında Jack Nicholson ile oynadığı “Carnal Knowledge” filmi ile sağlamış. Tahmin edebileceğiniz üzere Carnal Flower, adını bu filmden almış.

                                            Parfümün ismini aldığı film Carnal Knowledge'in posteri.

Bir çiçek nasıl şehvetli olabilir yada kokabilir? Bu iddialı isme konu olan çiçek ise yabancıların tuberose dedikleri “sümbülteber”. Frederic Malle, bu parfüm için bol bol sümbülteber vurgusu yapmış. Yani bir anlamda bu kokunun sümbülteber merkezli olduğunu anlatmak istemiş bize.

Hintli genç kızların afrodizyak olarak kullandığı bir çiçekten bahsediyoruz. Viktoria döneminde cenaze törenlerinde sıkça kullanılırmış. Çeşitli geleneksel ritüeller, evlilik seramonileri, çelenk ve süsleme amaçlı olarak da bolca kullanılıyor sümbülteber. Sümbülteberin ülkemizde doğadan toplanması ve yurt dışına çıkarılması yasakmış. Koruma altında bir bitkiymiş. Üretimi de anladığım kadarıyla kotaya bağlıymış. Sümbülteberden çıkarılan uçucu yağ, parfüm sanayinde bolca kullanılıyor.


Efendim bana kalsa laf daha da uzayacak. Onun için artık parfümümüze geçelim. Carnal Flower çiçeksi olarak sınıflandırılmış. Yani daha iyi nasıl anlatılır ki zaten. Başlangıcı sabunsu çiçekler, portakal çiçeği ve biraz da bergamot ile gerçekleşiyor. Çiçekler ön planda diyebilirim. Nedenini bilmiyorum ama bana başlangıcı banyo sabunlarına benzettim. Hani şu leylak yada lavanta kokan el sabunları. İlk kısım pek bana göre değil. Orta notalarda parfümün kokusu neredeyse hiç değişmeden devam ediyor. Hala çok yoğun bir çiçeksilik hakim. Sabunsuluk burada da hissediliyor. Zengin ve yüksek kaliteli çiçekler biraz şaşırttı beni. Bu kadarını beklemiyordum. Sonlara doğru ise sabunsuluk oldukça azalıyor. Ve parfüm biraz da olsa değişiyor. O yoğun çiçeksiliğin yerini biraz misk ve yine çiçekler alıyor. Alt notaları rahatlıkla en sevdiğim yeri diyebilirim. Yani özetle: Çiçekler, çiçekler ve çiçekler…


Carnal Flower aynı ismi gibi başından sonuna kadar çiçeksi bir parfüm. Biraz kadınsı. Hatta biraz değil oldukça kadınsı. Unisex olarak piyasaya sürülmesine rağmen bir erkek ne kadar kullanabilir şüpheliyim. Yapaylık hissedilmiyor diyebilirim. O anlamda Frederic Malle kaliteli bir işe imza atmış. Ama kokusu benim için bile fazla çiçeksi. Adeta kocaman bir demet çiçeği kokluyormuş hissi veriyor size. Hatta bir çiçekçi dükkanına girdiğinizde burnunuza gelen koku muhtemelen Carnal Flower’a benzeyecektir.

Bence önemli sıkıntılarından birisi de parfümün hemen hemen hiç değişmeyen bir gelişim izlemesi. Başından sonuna kadar çok fazla düz çizgide ilerliyor. Bu da ilerleyen zamanlarda sıkıcı olma ihtimalini ortaya çıkarıyor. Bu kadar yüksek bir fiyat verip de dümdüz bir çiçek kokusu almak ne kadar mantıklı bilemiyorum. Yine biraz fazla abartılmış bir niche parfüm olarak görüyorum Carnal Flower’ı.


Parfüm uzmanı Luca Turin kitabında Carnal Flower’a beş üzerinden dört yıldız vermiş. “Pırıltılı çiçeksi” olarak sınıflandırmış. Oldukça olumlu şeyler söylemiş. Parfümü çok zengin ve lüks bulmuş. 1980’lerin klasikleşmiş kadın parfümlerinden Givenchy – Ysatis ve Rochas – Byzance’ye benzetmiş.      

Parfümün tasarımını daha çok ana akım markalar için çalışan ünlü burun Dominique Ropion yapmış. Ayrıca Ropion, Malle’nin başka parfümlerine de imza atmış. Parfümün mükemmel konsantrasyonuna ulaşmak için iki sene üzerinde çalışıldığı söyleniyor tasarımcısı tarafından. Ayrıca içeriğinde en fazla sümbülteber barındıran parfümlerden birisiymiş.


Carnal Flower oldukça güçlü ve yoğun bir parfüm. Onun için dikkatli kullanmanız gerekebilir. Unisex olarak sunulsa da bir erkeğe uyacak gibi durmuyor. Tam bir ilkbahar kokusu. Hatta yazın bile kullanılabilir. Zaten tam “Bahar Çiçekleri” gibi kokuyor. Yani eğer almak istiyorsanız bu bahar aylar tam zamanı.

Artıları:
+ Sonlarındaki koku fena değil.
+ Yüksek kaliteli bir çiçek parfümü.
+ Çok güçlü yapısı ile etrafta iz bırakan parfümlerden.

Eksileri:
- Başlangıcı ve orta notaları benim için fazla çiçeksi.
- Neredeyse hiç değişmeyen kokusu daha ilginç olabilirmiş.
- Oldukça yüksek fiyatı. Almadan önce denemek şart.

Koku Güzelliği:10/7