L’Artisan Parfumeur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
L’Artisan Parfumeur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Nisan 2012 Salı

L’Artisan Parfumeur – Tea for Two (2000)


L’Artisan Parfumeur – Tea for Two (2000)  Markanın unisex parfümlerinden.

Çay içmeyi mi seversiniz kahve içmeyi mi sorusunu dünyanın farklı ülkelerindeki insanlara sorsak cevaplar da birbirinden farklı olacak kuşkusuz. Bir Amerikalı, Kanadalı, Fransız yada en büyük kahve üreticilerinden olan Kolombiyalı birisi muhtemelen kahveyi seçecektir. Rotayı doğu ülkelerine çevirdiğimizde ise (Türkiye, Fas, Çin vb.) cevap çay olacaktır. Hatta Avrupa kıtasının ukala ülkesi İngilizler’in çay tutkusu da unutulmamalı. Dünya yeme-içme kültürüne “Beş Çayı” kavramını yerleştiren İngilizler, çaya süt ekleyerek içmeyi tercih ediyorlar daha çok.

Tarihi 5000 yıl öncesine gittiği söylenen çayın ilk içildiği yer olarak Çin karşımıza çıkıyor. Hatta çay isminin Çinceden türetildiğine dair tartışmalarda var. Çayın ilk olarak nasıl ortaya çıktığına dair ilginç efsaneler var. Okuduğum bazı ilginç hikayelerden kısaca bir derleme yapayım konu buraya gelmişken.


Çin İmparatoru Shen Nung, sıcak su içmenin sağlığa olan olumlu etkilerini gözlemlemiş. Bir gün kendi sıcak suyunu hazırlarken, demliğine birkaç yaprak düşmüş. Kaynayan suyun buharından mistik ve rahatlatıcı bir aroma yükseldiğini görmüş ve bu sıcak içecekten bir bardak içerek onun harika lezzeti ve aroması karşısında hayret etmiş. Demliğine düşen bu yapraklar bir çeşit yaban çay ağacına aitmiş….

Çayın Japonya'daki efsanesi bizi Bodidharma isimli bir Budist keşişe götürüyor. Hayatının yedi yılını Buda'ya adayarak uyumadan geçiren bu keşiş, meditasyon sırasında istemeyerek uyuyunca kendisine kızmış ve ardından göz kapaklarını kesip toprağa atmış. Toprakta köklenerek büyüyen bitki, çay bitkisiymiş.

Hindistan da çayın keşfini Bodidharma'ya bağlar. Onların öyküsüne göre bu rahip uykusuz geçirdiği yılların beşincisinde yanındaki ağaçtan birkaç yaprak alır ve çiğner. Birden bire canlandığını gören rahip bunu sık sık tekrarlayarak yedi yıllık meditasyonunu bitirir. Bu yabani ağaç elbette ki çay bitkisidir.


Dünyada sudan sonra en fazla içilen şey çaymış. Dünya çapında bu kadar çok içildiğini öğrendiğimde açıkçası şaşırdım. Diğer bir ilginç durum ise ülkemizde çayın kullanılmaya başlaması. Türkiye’nin çayla tanışması 1787 tarihinde, Japonya’dan getirilen çay tohumlarının ekilmesiyle başlamış. Bursa civarında gerçekleşen ilk ekim çalışmaları iklim şartlarının olumsuzluğu nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanır. Ancak 1917 yılında, zamanın Halkalı Ziraat Mektebi Alisi müdür vekili ve botanikçi olan Ali Rıza Erten yapmış olduğu teknik çalışmalar sonucunda 1924 tarihinde Rize’de çay yetiştirilmesi için meclisten onay alır ve günümüz çay üretiminin temelleri bu şekilde atılmış. Yani diyebiliriz ki çok geç bir tanışma olmuş bizim için bu tarihi bitki ile. Ama neredeyse milli içeceğimiz olmuş durumda.

Bu kadar popüler bir bitkinin başka alanlara ilham kaynağı olmaması kuşkusuz düşünülemez. Tabiki parfüm sektörü de çay temalı kokulara imza atıyor. Her marka çaya kendi yorumunu ekleyerek farklı parfümlere ulaşmaya çalışıyor. Bu çabalardan birisi de ünlü niche parfüm evi L’Artisan Parfumeur tarafından gelmiş. Zaten ismi bile bir fikir veriyor Tea for Two’nun. Markanın resmi sitesinde bu parfümün siyah çay merkezli olduğunu üstüne basarak vurgulamışlar. Tamam çay içmeyi severiz. Ama çay kokusunu bir parfümde kullanmak nasıl bir fikir? Bakalım sonuç ne olmuş?


Markanın Les Insolites serisine mensup Tea for Two, aromatik baharatlı olarak sınıflandırılmış. Genel olarak doğru diyebilirim. Başlangıcı plastiğimsi bir çay ile gerçekleşiyor. Açıkçası hiç böyle bir açılış beklemiyordum. Neredeyse kimyasal kokan, tuhaf ve sinir bozucu. İlk izlenim büyük bir hayal kırıklığı. Başlangıcını hiç sevmedim Tea for Two’nun. Bazı yorumcular “kül tablasına” benzetmişler bu kısmı. Çok haksız da değiller.

Orta notalara doğru bu plastiğimsi çay biraz geri çekiliyor. Ortaya tatlı aromatik baharatlar çıkıyor. Muhtemelen tarçın ve zencefil. Fakat o başlangıçtaki koku hala baskın. Keşke biraz daha kendisini gösterebilseymiş baharatlı kısım. Orta notalar çok büyük değişim göstermiyor. Hala ısınamadım kokusuna.

Ah alt notalar ah. Neyseki burnumu kurtarıyor son kısım. Çok güzel bir vanilya ve bal işbirliği ile tenden ayrılıyor. Sanki biraz da amber var. Parfümün en güzel yeri en sona saklanmış anlaşılan. Fakat alt notalarda parfüm o kadar zayıflıyor ki adeta burnunuzu dayamanız lazım kokuyu alabilmeniz için.


Artık hiçbir parfüme büyük umutlar besleyerek yaklaşmıyorum. Çünkü böylesine olumlu yorumlar alan parfümler bende genellikle ters etki yapıyor. Yada bende bir gariplik var. Tea for Two, genel olarak deneyen bir çok kişinin beğendiği, hakkında çok olumlu şeylerin yazıldığı bir parfüm. Ben bu olumlu yorumlara ancak alt notaları dahil edebilirim. Başlangıcı ve orta notaları neredeyse hiç değişmiyor ve plastiğimsi bir yapaylık barındırıyor. Eğer mis gibi bir çay kokusu duymak isterseniz Penhaligon’s – Malabah’ın üst notalarındaki o harika kokuyu test etmenizi tavsiye ederim.

Tea for Two’yu hiçbir zaman büyük boy şişesini almayacağım bir parfüm olarak hafızama kazıyorum. Sırf bir niche marka diye denemeden almak hayal kırıklığı yaratabilir. Bu parfüme bir türlü ısınamadım ve sevemedim. Sanırım çay kokusunu bir parfüme koymak o kadar da iyi bir fikir değil. Parfümün tasarımcısı ise L’Artisan ve başka niche markalar için çalışmış olan Olivia Giacobetti.

Tea for Two unisex olarak düşünülmüş. Bence erkek kullanımına daha yakın. Bir çok niche markanın aksine EDT olarak piyasaya sunulmuş. Sonbahar-kış kullanımı için daha uygun olacağını düşünüyorum.

Artıları:
+ Sonlarındaki vanilya kokusu çok güzel.

Eksileri:
- Başlangıcı ve orta notaları hiç bana göre değil.
- Niche parfüm kokluyorum hissi veremedi.
- Fiyatı yüksek ve her yerde bulmak zor.

Koku Güzelliği:10/6