aromatik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
aromatik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Ağustos 2020 Salı

Chanel – Bleu de Chanel (2010)

Chanel parfüm biriminin 2010 yılında isminde mavi kelimesinin geçtiği erkek kokusu çıkarması, kuşkusuz büyük merak uyandırmıştı. Moda dünyasının havalı markası Chanel için çoğu kişi “onlar asla hata yapıp kötü parfüm çıkarmaz” demesine rağmen ilk zamanlarda yoğun eleştiriler aldı Bleu de Chanel. Gerek isminin Chanel’e yakışmayacak basitliği gerekse kokusunun fazlaca piyasa işi olması sebebiyle kimi Chanel kullanıcılarının hayal kırıklığına uğradığı söylenebilir.

Bleu de Chanel’in ilk olarak Eau de Toilette formunda piyasaya sürüldüğünü biliyoruz. İlerleyen yıllarda Eau de Parfum ve en son Parfum versiyonu raflardaki yerini almış durumda. Benim kullandığım Eau de Toilette versiyonuydu. Chanel’in internet sitesinde Bleu de Chanel’in odunsu aromatik yönü vurgulanmış. Ayrıca temiz, taze ve son derece şehvetli koktuğu belirtilmiş.

Bleu de Chanel’in ilk saniyeleri aromatik otların desteklediği dinamik ve taze turunçgillerle gerçekleşiyor. Derin ve karanlık sayılabilecek greyfurda eşlik eden aromatik otlar biberiye ve kekik olabilir. Süper ferah davranmayan ilk saniyelerden sonra orta bölüme geçiliyor. Aromatik mavimsi deniz temasının yanına serin baharatlar ekleniyor. Buradaki en öne çıkan baharatın zencefil olduğunu düşünüyorum. Orta kısımda Iso E Super ve Calone’yi anımsatan geri planda hafiften yapaylık hissediliyor. Sonlarda Chanel’e göre sedir ağacı ve sandal ağacı var fakat ambroksan tarzı sentetiklerin daha çok yer kapladığını sanıyorum.

Karşımızda 2000’li yılların oldukça tanıdık koku formu var. Bleu de Chanel’in aromatik Akdeniz otlarının eşlik ettiği turunçgiller, lavanta, soğuk baharatlar, sentetik deniz kokusu ve odunsulardan oluştuğunu söyleyebilirim. Parfümün ismindeki mavi kelimesi kafa karıştırıcı çünkü tam olarak deniz-okyanus-su temalı rakiplerine benzemese de onu koklarken garip şekilde yosunsu hissiyat algılıyorsunuz. Sucul yaz parfümleri gibi çok ferah ve hafif değil tıpkı şişesinin rengi gibi koyu mavi kokuyor adeta. Onun için aromatik otsu baharat parfümü diyesim var.

Bleu de Chanel bir taraftan tanıdık, sıradan, yaratıcı olmayan ve hatta erkeklerin kullandığı traş sonrası kolonyaları veya traş köpüklerini anımsatıyor. Diğer taraftan da üst ve orta notalarında derin sucul, bitkisel ve yarı karanlık baharatları bünyesinde barındırıyor. Hem yapay ve vasat kokuyor hem de her ortamda kullanılabilecek hatta takım elbiseye uyum sağlayabilecek çok yönlülüğe sahip. Ayrıca tatlılık fazla değil, erkeksi davranıyor ve kadınlar onu anlamlandıramadığım şekilde seviyor. Zıtlıkları bünyesinde barındırıyor.

İyi de Bleu de Chanel neden bu kadar eleştiriliyor. Ucuz kokan piyasaya parfümlerine benzemesi, Chanel markasının ağırlığına ve elegant tavrına hakaret olarak düşünülüyor anladığım kadarıyla. Chanel’in genele yönelik parfümü, büyük kitlelere satış yapabilmesinin önünü açarken, markanın lüks karakterine de yara aldırıyor. Eğer Chanel de bu yola başvuruyorsa diğer markalar neler yapmaz diye insan düşünmeden edemiyor.

Ne denirse densin, oldukça seviliyor Bleu de Chanel fakat aklınızı başınızdan alamayacağını veya markanın lüks hissiyatını size yaşatamayacağını şimdiden kabullenmeniz gerekebilir. Sıradışı ya da sofistike değil ve eğer traş sonrası kolonyası benzeri bir parfüme yüz dolar civarında ödeme yapmak sizin için sorun değilse hiç durmayın ve ona sahip olun.

Kokusunu sektörün en ünlü isimlerinden Jacques Polge tasarlamış. Kalıcılığı fena değil, etrafa yayılımı ilk patlama dışında ortalamanın biraz altında diyebilirim. Serin ilkbahar günlerine yakışacağını tahmin ediyorum.

Koku Güzelliği:10/6

18 Temmuz 2020 Cumartesi

Calvin Klein – Euphoria Men (2006)

“Kışkırtıcı, erkeksi, seksi. Euphoria Men, modern tazeliği seksi, zengin imzayla harmanlayan, bağımlılık yapan, taze bir oryantal kokudur.”

Calvin Klein’in 2006 yılında piyasaya sürdüğü erkek parfümü Euphoria Men’in tanıtım cümlesi kısa ama açıklayıcı. Parfümün oryantal koku ailesine dahil edilmesi dışında Calvin Klein, Euphoria Men’in içeriğinde zencefil, biber, cazibeli paçuli ve kremsi süet akorunun bulunduğunu bildiriyor.

Euphoria Men’in açılışı zencefilli turunçgillerle gerçekleşiyor. Üst notalardaki canlı, ferah olmayan aromatik otsu baharatlara geri planda nanemsi calone benzeri tema eşlik ediyor. Yüksek kaliteli olmayan fakat kötü de denemeyecek başlangıçtan sonra, orta kısımda ilginç şekilde metalik ve yine nanemsi yeşil lavanta benzeri koku algılıyorum. Aromatik otlara (ağırlık fesleğende) benzeyen orta kısım, yeşil-baharatlı kokuyor. Sonlarda ana yapı değişmiyor. Süet alt notalarda var ama derimsi hissiyat vermiyor. Yapay sedir ağacı-vetiveri andıran kapanışı ortalama denebilir.

Euphoria Men, genel hatlarıyla meyveli-otsu-yeşil-aromatik baharatlı bir parfüm. Ana yapının ilginç yönü, yeni nesil bol şekerli, tonka fasulyeli, fazlaca vanilyalı erkek parfümlerine fazla benzememesi denebilir. Euphoria Men ne yazlıklar gibi ferah kokuyor ne de kış parfümü gibi davranıyor. Ilık ilkbahar dönemine uyacak bu delikanlı, bariz şekilde aromatik fesleğen, zencefil, calone/lavanta/salatalık kokan sentetik ve kalite anlamında vasat yerde duran yeşil erkeksi tavra sahip.

Karşılaştırmak abes olacak belki ama Euphoria Men’i, kullanım döneminde Green Irish Tweed’in çok kötü bir benzeri olarak düşündüm. Euphoria Men’in aromatik odunsu mu olduğu yoksa Cool Water’dan ilham mı aldığı konusunda kafam karışık. Carlos Benaim ve Loc Dong gibi deneyimli parfümörlerin imzasını taşıyan Euphoria Men, tabii ki başarılı değil ve doğallık/rafinelik tarafında da hiçbir zaman sınıfı geçemiyor.

Yeşil sentetik odunsuların (sanırım vetiver ve sedir ağacı) yer yer sahne aldığını düşündüğüm Euphoria Men, ne konforlu ve lüks takılıyor ne de sizi kendisinden nefret ettiriyor. Bu halde bir şişesini almak pek mantıklı görünmüyor. Eğer başlangıç seviyesinde bir parfümseverseniz ve erkeksi sayılabilecek, uygun fiyatlı seçenek arıyorsanız deneyebilirsiniz. Onun dışında bir şişesini almasanız, büyük kayıp yaşamazsınız.

Eau de Toilette formunda, kalıcılığı ve etrafa yayılımı az. Performans anlamında sorunlu ne yazık ki. Günlük kullanıma uyabileceğini, hem spor hem de resmi kıyafete yakışabileceğini düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/5

15 Aralık 2019 Pazar

Nikos – Sculpture Homme (1995)

Yunanistan doğumlu Nikos Apostolopoulos’un, Paris Sorbonne’da siyaset bilimi okumasının ardından, uluslararası hukuk alanında doktora yapması onun ne kadar zeki ve başarılı olduğunu gösteriyor bize. Böylesi eğitimden sonra tamamen farklı alana yönelip, kariyerine 1985 yılında erkekler için özel giyim koleksiyonu tasarlayarak başlaması herkes için şaşırtıcı olmuştu muhtemelen. Sonrasında mayo, erkek ve kadın hazır giyim tasarımlarıyla markasını büyüttü Nikos. 1990’lı yılların ortalarında da parfüm işine girdi.

Markasının ismini Nikos olarak belirleyen bay Apostolopoulos, ilk parfümünü 1994 yılında Sculpture Femme ismiyle piyasaya sürdü. Hemen ardından Sculpture Homme adıyla erkek parfümü raflardaki yerini aldı. İlk çıktığı zamandan itibaren büyük başarı sağlayan ve çok satan Sculpture Homme, resmi tanıtımında erkeksilik temasını pazarlama kampanyasında öne çıkarıyor. Nikos markasının internet sitesinde Homoerotik mitolojik tanrılara atıf yapılan Sculpture Homme ve onun kokusu, tanıtımda maskülenlik temasını sonuna kadar kullanıyor. Parfümün reklam afişlerinde bu durumu rahatlıkla görebiliriz.

Sculpture Homme’nin açılışı tatlı ve buruk limonla gerçekleşiyor. Üst notalarda ekşi ve şekerli limon baskın. Normalde limonu sevmeme rağmen buradaki şekerli limon pek ilgimi çekemedi. Orta bölümde limon geri çekilirken erkeksi çiçekler ve tonka fasulyesi partiye katılıyor. Başlangıçtaki tatlılık orta bölümde de devam ediyor. Son bölümde amber ve vanilyayla kapanışı yapıyor. Alt notaları muhtemelen parfümün en güzel tarafı diyebilirim.

Sculpture Homme, 1990’lı yılların ortalarında dünyaya gelmesine rağmen hala modern ve yeni nesil erkek parfümlerini andırıyor. Bu da döneminin ötesinde tasarıma sahip olduğunu gösteriyor. Parfümün genelinde şekerli turunçgiller, tonka fasulyesi ve erkeksi çiçekler rol alıyor. Büyük resimde fazla değişmeyen, düz çizgide ilerleyen, herkese hitap edebilecek koku formuna sahip denebilir.

Yine söyleyeyim, limonu, tadını, kokusunu ve hatta rengini bile çok severim. Onun içindir ki limon merkezli parfümlere ayrı ilgim olduğu söylenebilir. Sculpture Homme, başlangıçta limonla gerçekleşiyor ama sevmek ne mümkün üst notaları. Sinir bozucu şekilde şekerli ve buruk verilen açılıştaki turunçgillerden sonra karşımıza çıkan tonka fasulyesi, onu modern parfümlere yakınlaştırabilir ama tatlılığı artırıyor. Ne başlangıçtaki limonu ne de orta kısımdaki tonka fasulyesini sevemedim. Parfümün hoşuma giden tek yeri sonları oldu.

Sculpture Homme, daha önce denediğim şu üç parfüme benziyor: Diesel – Plus Plus Masculine, 24 Perfumes ve Montale – Wood & Spices. Azıcık da Versace Pour Homme’ye benziyor sanki. Başta saydığım üç parfümü de çok sevememiş, itici bulmuştum. Sculpture Homme de benzer hisleri uyandırdı. Garip şekilde gıcık olan kokusu iddia edildiği gibi fazlaca erkeksi sayılmaz çünkü içeriğindeki tatlılık, onu eski tarz maskülen şiprelerden uzaklaştırıyor. Aramın pek iyi olmadığı fujerlere yakın diyebilirim.

1990’lı yılların bu ünlü parfümü, bugün için eski popülerliğini kaybetmiş gibi görünse de hala onu severek kullanan erkekler mevcut. EDT formundaki Sculpture Homme’nin performansı ortalama seviyede denebilir. Kalıcılığı idare eder, etrafa yaylımıysa ilk patlamada güçlü fakat ilerleyen saatlerde zayıflıyor. Ilık ilkbahar-sonbahar dönemine uyacağını düşünüyorum. Serin yaz akşamlarında kullanmak için de ideal.

Kokusunu bugün de başarılı ve bazı çok popüler işlere imza atan parfümör Michel Almairac tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/5

4 Kasım 2019 Pazartesi

Vakko – Infiniti For Him (2014)

“Vakko Infiniti For Him, karizmatik şehir erkekleri için özel tasarlanıyor. Centilmen, dikkat çekici ve karizmatik bir erkeği tasvir eden koku, hem günlük hem de gece kullanımı için tercih ediliyor. Vakko Infiniti erkek parfümünü, gün boyu üzerinizde taşıyarak şık stilinizi elegan bir koku ile taçlandırabilirsiniz. Yoğun bir iş gününde veya romantik bir akşam yemeğinde sizlere eşlik edecek parfümünüz ile hatıralara unutulmaz bir imza atabilirsiniz.

Infiniti For Him erkek parfüm, üst notalarında misket limonu, bergamot ve sakız ağacı bulunduruyor. Akdeniz ve Ege kıyılarından serin esintiler taşıyan kokunun ilk notalarında kullanıcıların burnuna ferah esanslar çarpıyor. Parfümün daha sonra belirginleşen kokusunu ise paçuli ve adaçayı oluşturuyor. Paçulinin odunsu ve maskülen kokusu ile kırmızı biber, gül ve adaçayının huzurlu birleşimini kokuyu sıktıktan ortalama yarım saat sonra duyabilirsiniz. Parfümün tendeki serüveni sandal ağacı, sedir ağacı ve meşe yosunu ile tamamlanıyor.

Beyaz amber ve tatlı amberin karışımı, ıtırlı beyaz miskin sabunsu aroması ile dengeleniyor. Kokunun kalıcılığına yardım eden alt notalarda ise cezbedici harman ön plana çıkıyor. Tazelik hissi veren koku, her erkeğin düşündeki karizmatik parfümü sizlere sunuyor. Vakko Infiniti For Him, sonsuzluğu işaret eden ismiyle birlikte, zamansız bir parfüm olduğunu kanıtlıyor.”

Vakko’nun internet sitesinde Infiniti erkek parfümü için yukarıdaki tanıtım cümlelerine rastlıyoruz. İlk erkek parfümü V de Vakko ile başarı sağlayan Vakko’nun ikinci erkek kokusunun ismi Infiniti olarak belirlenmiş. Yeni parfümler üretmek anlamında biraz çekingen kalan Vakko’nun ilerleyen zamanlarda koku koleksiyonunu genişleteceğini düşünüyorum.

Infiniti For Him’in açılışı yeşil bergamot ve tatlılık barındırmayan lavantayla gerçekleşiyor. Başlangıçta bir parça da aromatik otların (kekik, biberiye) bulunduğu erkeksi açılışı eski bergamot kolonyalarına benzettim. Orta bölümde aromatik yeşil aroma devam ediyor. Erkeksi karakter orta kısımda da etkisini hissettiriyor. Orta kısma bir tutam baharat, adaçayı ve ardıç benzeri meyvemsilik yerleşiyor. Başlangıcından daha sevilebilir olan orta notalardan sonra kapanışa geçiliyor. Son bölümde odunsu tarafa geçiş yapıyor. Kuru paçuli ve sedir ağacıyla noktayı koyuyor.

Infiniti For Him, erkeksi parfüm arayanları memnun edeceğe benziyor. Modern parfümlerdeki bolca tatlılık, şeker veya ağır baharat kullanımı yok. Kuru, yeşil, temiz, lavantamsı, nanemsi, sabunsu maskülen karakter, baştan sona kadar devam ediyor. Her ne kadar parfümün resmi tanıtımında ferah yönünden bahsedilse de pek öyle yaz parfümü kıvamında değil. Serin ilkbahar-sonbahar dönemine uyabilecek, başlangıcı biraz keskin; yeni nesil genç erkek parfümlerine hiç benzemiyor, orta yaş guruplarına göz kırpıyor.

Kalite anlamında iyi iş çıkarmış Vakko. Markanın sadece iki erkek parfümü olduğu için ancak birbirlerini referans göstererek kıyaslayabilirim sanırım. Zaten Infiniti’nin kokusu, V de Vakko’yu andırıyor. İki parfüm de erkeksi, klasik ve eski fujerleri andıran yeşil tema kullanımıyla karşımıza çıkıyorlar. Koku formu olarak Cool Water, Bleu de Chanel, Paco Rabanne Pour Homme, Drakkar Noir gibi arkadaşlara yakın duruyor.

Aklıma gelen bir durumdan daha bahsedeyim. Infiniti’nin aromatik otsu tavrı, başlangıçta hafiften baş ağrısı yapmaya müsait gibi duruyor. Migreni olan veya kokulara hassas kişilerin az miktarda kullanmalarını öneririm. Son olarak da şunu belirteyim. Parfümün resmi olarak açıklanan alt notalarında meşe yosunu görünüyor ama kullanım döneminde büyük oranda meşe yosununa rastlayamadım.

Infiniti’nin olumlu taraflarından birisi de performansı. Kalıcılığı gayet iyi ve oldukça inatçı. Özellikle kıyafette ve kazaklarda kokusunu uzun zaman hafiften algılayabiliyorsunuz. Etrafa yayılımı fena değil. Yeşil karakterinden dolayı hem öğlenleri hem de akşamları kullanılabilir. Hoş ve kaliteli bir takım elbise kokusu olarak da görevini başarıyla yerine getirebilecektir. Otuz hatta otuz beş yaşın üstündeki erkeklere önerebilirim.

Koku Güzelliği:10/6.5

25 Eylül 2019 Çarşamba

Giorgio Armani – Acqua di Gio Absolu (2018)

Erkek parfümleri tarihinin en meşhur modern klasiği Acqua di Gio, yirmi yaşını devirmesine rağmen hala bize küçük numaralar yapmaya devam ediyor. Acqua di Gio serisi Essenza ve Profumo ile derinlik kazanırken, 2018 yılında sahneye Absolu çıktı. Odunsu-deniz temasına yönelik olarak tanıtımı yapılan Absolu’da meyveler ve paçuli de vurgulanmış. Erkeksi ve sofistike verildiği iddia edilen deniz kokusuyla paçuli ve odunsuların karışımından söz edilmiş.

Giorgio Armani’nin internet sitesinde sıcak ve tensel olarak nitelendirilen Absolu, klasik Acqua di Gio’nun cesur yorumu olarak öne çıkarılmaya çalışılmış ve rafine erkeklere uygunluğu üzerinde durulmuş. Ayrıca ilk Acqua di Gio’yu yaratan parfümör Alberto Morillas, devam parfümü Absolu’yu da tasarlamış. Bu anlamda Giorgio Armani hoş bir devamlılık durumuna imza atmış.

Absolu’nun açılışı ferah ve canlı turunçgillerle gerçekleşiyor. Modern ve tatlı narenciyelerden limon, bergamot ve greyfurt ayırt edebildiklerim. Açıklanan notalarında elma ve armut bulunuyor. Başlangıçtaki tatlılığın armuttan geldiğini varsayabiliriz. Üst notaları fena değil. Orta bölüme ilerledikçe turunçgilli yapının devam ettiğini görüyoruz. Orta kısımda parfümün ana omurgasını oluşturan deniz temasının karşımıza çıktığına şahit oluyoruz. Bu andan itibaren biraz daha tatlılığın arttığını görüyorum. Tatlılığı muhtemelen tonka fasulyesi veriyor. Sonlarda turunçgilli deniz esintisine odunsu notalar ekleniyor. Kapanışı klasik modern odunsuluğu çağrıştırıyor ama yine de hoş diyebilirim.

Absolu’nun nasıl koktuğuna dair yukarıda verdiğim tanımı biraz daha genişleteyim: Tatlı turunçgilli, şekerli sucul, tonka fasulyeli sedir ağacı. Absolu, lezzetli turunçgillerle başlayıp, fazlaca tatlılaşan sucul parfüm tarafına yakın duruyor. Aromatik otlar, meyveler (armut ve elma), sardunya ve diğerleri ikinci planda kalmayı usulca kabulleniyorlar.

Absolu, ferah ve basit yaz parfümü karakterine sahip. Onun içindir ki yüksek kalite veya çok katmanlı yapı beklemek abartılı olacaktır. Absolu, Alberto Morillas gibi ustanın elinden çıktığını hissettiriyor ve hoş kokuyor. Günlük kullanım için ideal ama aynı zamanda büyük kitlelere hitap eden vasat koku formu sunduğunu da aklınızdan çıkarmayın. Anladığım kadarıyla Absolu’nun yaklaşımı “Sanat halk içindir”.

Kötü parfüm değil Absolu ama bir şişesini almaya değer mi emin değilim. Sıradışı, farklı ya da yaratıcı tarafı bulunmuyor. Diğer şekerli, sucul rakiplerine benziyor. Aklıma ilk gelen Versace Pour Homme oldu. Hatırladığım kadarıyla Versace Pour Homme, hemen hemen Absolu’nun vermeye çalıştığı temanın üzerinde yükseliyordu. Yeni nesil fenomenlerden Invictus’u da andırıyor Absolu.

Bir önemli durumdan daha bahsedeyim son olarak. Bu tür devam parfümleri genellikle ilk esere kokusal olarak benzer. Absolu ilginç şekilde Acqua di Gio’nun -benim için- süper itici kokusundan oldukça farklı ve adeta başlı başına yeni deneme gibi. Evet, abisi Acqua di Gio’nun ferah ve deniz esintili tarafına fikren öykünmüş ama kokusal olarak çok büyük benzerlik yok neyse ki. Bu haliyle klasik Acqua di Gio’dan daha kullanılası buldum Absolu’yu.

Parfümün ilginç taraflarından biriyse EDP formunda olması. Ana akım bir markanın EDP formunda erkekler için yaz parfümü piyasaya sürmesine sık rastlamıyoruz. Performansı beklediğimden iyi çıktı. Kalıcılığı hem ten hem de kıyafette iyi. Etrafa yayılımı ortalama seviyelerde. Genç-yaşlı herkesin kullanabileceği, kadınların da sevebileceği, rahat, taze, ferah, modern ve serin Absolu, deniz kenarında, ılık yaz akşamlarında, plaj partilerinde ve sahillerdeki tekne gezintilerinde memnuniyetle size eşlik edecektir.

Koku Güzelliği:10/6

10 Eylül 2019 Salı

Lalique – Eau de Lalique (2003)

İlginç ve yüksek kaliteli parfümleriyle kokuseverlerin daima ilgisini çeken mücevherat markası Lalique’in seksen civarında esere sahip olması bu işe ne kadar önem verdiğini gösteriyor. Bvlgari ile birlikte parfümeri sektörüne en çok yatırım yapan markalardan olan Lalique’nin fazla bilinmeyen, geri planda kalmış bir kokusuna rastladım geçtiğimiz günlerde. Lalique’nin Eau de Lalique isimli parfümünün olduğunu bile bilmezken, tabii merak ettim bu uniseks arkadaşı.

Lalique’in internet sitesinde Eau de Lalique ile ilgili hiç bilgi olmamasını ve parfümün bulunmasının zorluğuna bakarak, üretiminin sonlandırıldığını düşünebiliriz. Çeşitli parfüm platformlarında oldukça övgüler alan Eau de Lalique’ye yakından bakalım istedim.

Parfümün açılışı ferah ve kaliteli turunçgillerle gerçekleşiyor. Klasik ve modern limon-portakal-bergamot üçlüsüne benzeyen açılışı mayhoş ve lezzetli. Orta kısımda biraz nane ve ferah baharatların (kakule ve tarçın) eklendiği aromatik yapı devam ediyor. Son bölümde misk öne çıkıyor. Kapanışta odunsu notalar daha belirgin hale geliyor. Yumuşak ve hoş şekilde alt notalarını sonlandırıyor.

Eau de Lalique, aromatik, ferah, turunçgilli, otsu, nanemsi bir arkadaş. Yeni nesil “sport” tarzı parfümlerdeki şekerli yapı neyse ki onda az miktarda kullanılmış. Ferah ve giymesi kolay notalarıyla kaliteli ve içinizi baymayacak karaktere sahip olduğu görülüyor. Bu anlamda zihnimde iyi anılar bırakıyor.

Parfümün en ilginç tarafıysa açıklanan notalarındaki dereotu. Parfümlerde pek karşımıza çıkmayan dereotu notası, kokunun genelinde büyük yer tutmuyor bence. Evet, salatalarda güzeldir dereotu ama bir parfümde onun kokusunu algılamak ister miyim emin değilim. Kimi yorumcuların bahsettiği dereotu teması turunçgillerin ağırlığı altında ezilmiş gibi görünüyor.

Sonuç olarak limon-portakal benzeri leziz ve güzel turunçgillerle ferah baharatların hoş karışımından oluşuyor. Muhteşem mi değil ama birçok yeni nesil berbat ve yapay kokan yaz parfümünden çok daha iyi yerde durduğu kesin. Tabii ki bir yaz parfümünden derinlik, felsefe ya da çarpıcılık beklememek gerekiyor. Zaten Eau de Lalique’de size onları veremez. Onun amacı ilkbahar-yaz mevsimlerinde temiz ve ferah kokmak isteyen parfümseverler gibi görünüyor. Bu amacında da başarılı olmuş denebilir.

EDT formundaki parfümün performansı ne yazık ki iyi değil. Kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı ilk patlama dışında oldukça az. Kokusunun tasarımını tanınan parfümörlerden Emilie Coppermann yapmış. Bazı kaynaklarda Emilie Coppermann ile birlikte Jean Claude Ellena’nın da ismi geçiyor. Günlük kullanıma, rahat kıyafetlere, sahil kenarlarına son derece uygun kokusu var.

Koku Güzelliği:10/6.5

26 Temmuz 2019 Cuma

Balenciaga – Florabotanica (2012)

Tüm çağdaşları gibi Balenciaga’nın hikayesi de küçük bir terzi dükkanında başlar. Gipuzkoa’daki çocukluğunun ilk 10 yılı annesiyle işe gidip gelerek geçen İspanyol tasarımcının dikiş hayatı 12 yaşında aynı bölgede çırak olarak çalışmaya başladığı terzi dükkanında start verir. Ve tabii ki inanılmaz bir ünle biten her hikaye gibi, Balenciaga da henüz ilk gençlik yıllarında şehrin en tanınmış ve zengin kadının himayesine girmeyi başarır. Marchioness de Casa Torres, bu umut vadeden çocuğa yatırım yapmakta gecikmez ve mesleği hakkıyla öğrenmesi için Cristobal’i Madrid’e yollar.

Yıl 1919 olduğunda Cristobal İspanya’da saygı duyulan bir tasarımcı ve San Sebastian, Madrid ve Barselona’da butikleri bulunan bir iş adamıdır. İspanya Kraliyet Ailesi’ni de giydirmeye başlayan Balenciaga ulusal ün konusunda tepe noktasına ulaşmayı kısa zamanda henüz 20’li yaşlarındayken başarır. (www.istanbulmodaakademisi.com)”

İşte Balenciaga’nın kısa öyküsü böyleyken, aslına bakılırsa oldukça eskiye dayanır parfüm geçmişi markanın. İlk parfümünü 1947 yılında piyasaya süren Balenciaga, 2000’li yıllara kadar çok fazla ağırlık vermemiş gibi görünüyor koku işine. 2019 yılı itibariyle otuza yakın parfüm üreten Balenciaga, Florabotanica ile oldukça popüler oldu son yıllarda. Kadınların sevdiği bu parfüm, kısa sürede çok satanlar listelerine girmeyi başardı. Balenciaga’nın internet sitesinde Florabotanica’nın çok özel ve farklı bir gül kokusuna sahip olduğu vurgulanmış. Bu deneysel gülün sonsuz cazibeye sahip olduğu vurgulanmış. Bakalım tendeki durumu nasıl Florabotanica’nın.

Parfümün açılışı ferah sayılabilecek yeşil temayla gerçekleşiyor. Açıklanan notalarında nane var ama buradaki yeşillikler daha çok yaprağımsı, aromatik halde gerçekleşiyor. Kısa süre sonra parfümün ana teması gül kendisini göstermeye başlıyor. Ferah güle eşlik eden yeşilliklerle birlikte, canlı ve neşeli devam eden gül, orta bölümde biraz koyu ve sabunsu hale geliyor. Sonlarda da miskli bir gül kokusu olarak tenden ayrılıyor.

Florabotanica, ferah sayılabilecek gül parfümü denebilir. Başlangıcı gayet güzelken, sonlara doğru sıradan ve yüzeysel gül kokusuna dönüşüyor. Orta kısımdan itibaren parfüme yön veren sabunsu hissiyat, kapanışta da bir miktar kendisini gösteriyor.

Florabotanica’nın en ilginç tarafı resmi olarak açıklanan notaları. Parfümlerde pek rastlamadığımız esrar bitkisi kimi kaynaklarda verilmiş fakat Balenciaga’nın internet sitesinde böyle bir notadan bahsedilmemiş. Fil kulağı denen bir bitki var resmi internet sitesinde. Ayrıca nane ve karanfil de vurgulanmış Balenciaga’nın sitesinde. Her zaman için markaların kendi açıklamalarına güvenebileceğimiz için parfümde esrar kokusu var diyemeyeceğim.

Sadece esrar da değil, bazı kullanıcılar amberden de bahsetmişler fakat yoğun şekilde amber de algılayamadım. Florabotanica, ferah, ıslak gül yaprakları gibi kokuyor. Tabii aromatik yeşil temayı da unutmayalım. Büyük değişimler geçirmiyor ve sizi şaşırtmıyor. Hoş bir gül kokusu. Ağır, bıktırıcı ve fazlaca kadınsı değil. Günlük kullanıma uyabilecek basit ve derinliği olmayan gülden bahsedebiliriz.

Fakaat. Evet, başlangıcı güzel ama orta kısmın sonlarına doğru sıkıcı hale gelmeye başlıyor gül teması. Onun soğuk bir tarzı var sanki. Çok sevebildiğimi ve benimseyebildiğimi söyleyemem Florabotanica’yı. Belki de ben erkek bakış açısıyla bu parfüme yeterli değeri gösteremiyorum emin değilim.

EDP formundaki parfümün performansı harika değil. Kalıcılığı iyi ama etrafa yayılımı ortalamanın altında. Tene yakın duruyor. İlkbahar-yaz dönemi için uygun diyebilirim. Kokusunu iki ünlü parfümör Olivier Polge ve Jean-Christophe Herault tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6

29 Eylül 2018 Cumartesi

Yves Saint Laurent – Y For Men (2017)

Yves Saint Laurent’in 1964 yılında piyasaya sürdüğü kadın parfümü Y, beklendiği kadar başarılı olamamış klasiklerden birisi olarak kabul ediliyor. Markanın eski tarz kadın parfümlerini simgeleyen Y’ye, hepimizi şaşırtan şekilde elli üç yıl sonra erkek kardeş eklendi. Bu kadar eski bir kadın parfümünün birden bire yeni erkek versiyonunun çıkarılması pek görülen bir durum olmasa da 2017 yılında raflara merhaba dedi Y’nin erkeği.

Kimileri Y’nin ilhamını bu aralar moda olan y kuşağından aldığını söylese de markanın resmi açıklamasında Yves Saint Laurent’in ikonik beyaz tişörtü ve siyah ceketinden esinlenildiği belirtilmiş. Markanın internet sitesinde erkek için olan Y’nin “otantik ve cesur” olduğu belirtilmiş. Ayrıca “erkeksiliği yeniden tanımlamak” olarak betimlenmiş Y’nin erkek versiyonu.

Parfümün başlangıcı ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Bergamot, limon ve turunçgil açılışı tam modern yazlık erkek parfümü tarzında. Parlak turunçgillere eşlik eden aldehitlerse ilk saniyelerde şaşkınlık yaratmıyor değil. Orta bölümde aldehitlerin verdiği pudramsılık devam ederken, bu tür parfümlerin olmazsa olmazı ferah zencefil devreye giriyor. Zencefilin yanına eklenen menekşeyle orta kısım devam ediyor. Son bölümde zencefilli ferah menekşeye eklenen ambergris ve sedir ağacı noktayı kokuyor.

Y, anlaşılacağı üzere aromatik, ferah ve erkeksi bir modern zaman parfümü. Kokunun merkezini turunçgiller, menekşe-zencefil ve odunsular oluşturuyor. Kokuların dünyasını yeni keşfetmeye başlayan ya da herkesin sevebileceği parfüm arayan genç erkeklerin rahatlıkla severek kullanacakları bu vasat YSL, kokulara daha fazla aşina kişileri tatmin eder mi?

Y, ne yazık ki günümüzün yeni nesil sıradan ferah erkek parfümlerinden birisi. Yapaylığın bariz olduğu, notaların başarısız verildiği, yaratıcılık anlamında hiçbir şey vaat etmeyen, sıkıcı bir erkek parfümü olduğunu kolayca söyleyebilirim. Rakipleri gibi canlı ve dinamik turunçgillerle açılan ve zencefille devam ettirilmeye çalışılan bu hava, aldehitlerin ve ambergris’in eklenmesiyle çabucak sönüyor. Ondan sonra da anlatacak pek bir şey kalmıyor Y’ye dair.

Parfümün genel yapısı ilkbahar-yaz dönemine uygun, günlük kıyafetlere uyum sağlayabilecek, övgüler alınabilecek tarza yakınken, Parfüm Merakı’nın ukala burnu için fazlaca sıradan, yapay ve bıktırıcı. Bu tarzda Dior Homme Sport gibi seçenek varken neden Y’yi tercih edelim Yves Saint Laurent?

EDT formundaki Y’yi Dominique Ropion gibi bir usta yapmış. Kalıcılığı idare eder, etrafa yayılımı zayıf.

Koku Güzelliği:10/4

28 Ağustos 2018 Salı

Christian Lacroix – Noir (2007)

2007 yılında dünyanın en büyük doğrudan kozmetik pazarlama firmalarından Avon ile ünlü Fransız tasarımcı Christian Lacroix arasında işbirliğine gidildi. Bu birliktelik iki parfüm olarak ürünlerini verdi kısa süre sonra. Christian Lacroix Noir ve Christian Lacroix Rouge isimli iki parfüm 2007 yılında dünya piyasalarına sürüldü. Tabii Christian Lacroix gibi ünlü bir tasarımcının isminin olması sebebiyle Avon bu parfümleri kendi içindeki lüks ürün kategorisinde müşterilerine sundu. Fiyat anlamında diğer Avon parfümlerinden daha yüksek etikete sahipler.

Noir ve Rouge’yi dünyanın önemli parfüm tasarım firmalarından IFF hayata geçirdi. Bugünkü yazı konum Noir, bu ikiliden erkekler için olanı. Rouge ise kırmızı şişesiyle kadın kullanımı için yaratılmış. Noir, ferah fujer olarak sınıflandırılmış. Noir’in açılışı ferah ve canlı turunçgillerle gerçekleşiyor. Pozitif ve hoş turunçgillerden portakal ya da greyfurttan bahsedebilirim sanırım. Orta kısma geçildiğinde turunçgiller geride kalırken aromatik baharatlar karşımıza çıkıyor. İlk dikkat çeken zencefilin başrolü kolaylıkla ele geçirmesi. Aromatik meyvelerle yumuşatılan zencefil aynı başlangıcı gibi dinamik. Son kısımda yapay odunsu notalar ve şekerli misk var. Sedir ağacına benzeyen kapanışındaki ağaçsılığa eklemlenen miskle gayet sıradan ve yapay kapanış yapıyor.

Noir, ismindeki ve şişesindeki koyu-karanlık göndermelere rağmen gayet açık ve aromatik kokuyor. Genel olarak meyveli-baharatlı-odunsu tarza yakın duruyor. Günümüzün erkeksi ve tatlı parfüm örneklerinden birisi adeta. Tabii burada vanilyadan bahsedemeyiz. Belki tatlılık için biraz tonka fasulyesi kullanılmış ama ana yapı zencefil-turunçgil-sedir ağacı üzerinden ilerliyor. Malzeme kalitesi ortalamanın hafiften altında. Ne yazık ki müthiş bir eserle karşı karşıya olduğumuzu söyleyemem.

İyi de ne var bu Noir’de. Bir kere 15-25 yaş arası genç erkeklere ve parfümlere başlangıç seviyesinde meraklı delikanlılara rahatlıkla uyabilecek, kullanan çoğu kişinin kolaylıkla sevebileceği, burnu zorlamayan, basit, erkeksi ve günlük kullanım için gayet elverişli koku formuna sahip. Onun kokusunu algılayan genç hanımefendilerin bu temiz, iyi aile çocuğu tarzına sahip Noir’i beğeneceğini düşünüyorum.

Noir, kimi zaman neredeyse sucul kokarken, bir anda baharatlı bir velede dönüşüyor, ardından ağaçsı yönünü ortaya çıkarıyor. Yüksek kaliteli olmayan ve bir yerlerden sürekli tanıdık gelen kokusu hem garip şekilde dikkat çekici hem de yapaylık sınırını aşıyor.

Sonuç olarak orta-alt fiyat etiketine sahip bir parfümden harikalar beklemek çoğu zaman hayal kırıklığı yaratabilir. Noir’i bu bağlamda düşünmek daha doğru olur.

EDT formundaki Noir’in performansı sınıfta kalıyor. Kalıcılığı az, etrafa yayılımı ilk beş dakika dışında oldukça zayıf. Ilık-serin ilkbahar-sonbahar dönemi için uygun sanki. Kokusunun tasarımını Pascal Gaurin ve Yves Cassar birlikte yapmış.

Koku Güzelliği:10/6

25 Temmuz 2018 Çarşamba

Azzaro – Chrome (1996)

Azzaro markasının, klasikler arasında yerini almış Azzaro Pour Homme ile özdeşleştiğini düşünürdüm. Zamanın önemli parfümlerinden birisi olan Azzaro Pour Homme’den sonra bir süre sessizliğe bürünmüşler anladığım kadarıyla. Ta ki 1996’da Chrome’u çıkarıncaya kadar. Bu zamandan itibaren ülkemizde olmasa da yurtdışında büyük bir seven kitlesi var Chrome’un. Onun tek şanssızlığı bence Acqua di Gio gibi güçlü rakiple aynı senede piyasaya sürülmesi. Ferah, ilkbahar-yaz mevsimine uygun kokusu ve iyi ayarlanmış harmanıyla Acqua di Gio kadar olmasa da ilgi gören parfümlerden Chrome. Güçlü rakipleri Calvin Klein – CK One, Kenzo Pour Homme, Acqua di Gio, Davidoff – Cool Water karşısında her zaman için iyi direndi. 1990’lı yılların popüler ve çok satan erkek parfümleri arasında yer alan Chrome’nin koku profiline bakalım artık.

Parfümün resmi açıklamasında “ferah, sucul ve odunsu” yönü vurgulanmış. Zaten açık mavi, deniz rengini andıran şişesi bize kokusu hakkında ipucu veriyor. Parfümün başlangıcında metalik turunçgile eşlik eden sabunsuluğun hakimiyeti var diyebiliriz. Üst notaları biraz yoğun ve keskin geldi bana. İlerleyen dakikalarda metalik turunçgil geri çekilirken sabunsu his daha da artıyor. Parfümün ana karakteri de ortaya çıkmış oluyor: Neredeyse pudramsı sabunsuluk ve turunçgiller. Bu kısımda yapaylık kendisini hissettiriyor. Çok rahatsız edici olmasa da dikkat çekici kadar yapay. Son bölümü bence en güzel kısım. Aromatik odunsularla miskin birlikteliği çok hoş. Neyse ki sabunsu his burada daha az. Alt notalar gayet başarılı.

Bütününe baktığımızda Chrome ilkbahar-yaz ayları için tasarlanmış, sucul olmaya çalışan, pudramsı seviyede sabunsuluk barındıran, metalik turunçgille zenginleştirilmiş yarı-sentetik kokan bir parfüm. Genel olarak herkesin sevebileceği, olumlu geri dönüşler alabileceğiniz, burnu ve algıları zorlamayan, basit ve işini iyi yapmaya çalışan bir arkadaş. Başlangıcı ve orta notaları çok etkileyici değil ama alt notaları gayet güzel. Kokusu büyük değişim göstermiyor. Biraz tekdüze. Uzun süreli kullanımlarda sıkıcı olacağa benziyor. Çok özel bir tarafının olduğunu söyleyemem. Hatta bazen çamaşır deterjanlarına veya kimilerine göre yeni yıkanmış çarşaflara benziyor kokusu.

Peki, Chrome neden bu kadar ilgi görüyor. Bu duruma sebep olarak “temizlik hissi veren sabunsu yanı ve iyi ayarlanmış harmanı” diyebilirim. Sabunsu ve kaliteli bir parfüm arıyorsanız Prada – Amber Pour Homme çok daha iyi bir seçenek olacaktır diye düşünüyorum. Yine de doğru düzgün bir yaz parfümüne hasret kaldığımız şu zaman diliminde belki de tam aradığınız kokudur.

Chrome’un kalıcılığı yaz parfümünden beklenemeyecek gayet başarılı. Kıyafet üzerinde bir gün civarı hissediliyor. Tende daha kısa kalıyor. Etrafa yayılımı ilk dakikalarda iyi. Daha sonra ortalama seviyeye iniyor. Yine de gün içinde ara ara kendisini hissettiriyor. Her yaş grubundan kişiye uyacaktır. İlkbahar-yaz mevsimi için daha uygun olacaktır. Hem ofiste hem de deniz kenarında kullanılabilecek bir tarzı var. Yani günlük kullanıma uygun.

Chrome’nin kokusunu Gerard Haury isimli parfümörün tasarladığı bilgisine rastladım ki umarım doğrudur.

Koku Güzelliği:10/6

25 Haziran 2018 Pazartesi

Christian Dior – Eau Sauvage (1966)

1960’ların ortalarında Christian Dior, bir erkek parfümü oluşturmak istiyordu. Nasıl bir parfüme imza atacağını düşünürken günlerden bir gün evine arkadaşlarını çağırdı. Yeni kokuya isim bulmak önemliydi ve bu iş için Dior’un evine tasarımcı arkadaşı Percy Savage de gelmişti. Davete biraz geç gelen Percy Savage, Dior’un uşağı tarafından “Bay Sauvage” olarak çağrılmıştı. Bay Dior, “Oh Sauvage, nasıl bu kadar geç kaldın?” demişti. Birden bire Christian Dior ellerini çırptı ve bir şey icat eden mucit gibi haykırdı: “İşte bu! Parfümün ismi Eau Sauvage olacak!”

Erkek parfüm klasiklerinden Christian Dior’un Eau Sauvage’nin hikayesi kimi kaynaklarda böyle anlatılıyor. Bilemiyoruz bu hikayenin doğruluğunu fakat Eau Sauvage’nin 1966 yılından itibaren efsanevi erkek parfümlerinden birisi olduğunu gayet iyi biliyoruz. Muhtemelen Christian Dior’un en şöhretli, en eski, en başarılı klasiklerinden birisi Eau Sauvage. Yaşı kırkın üzerinde olan parfümseverlerin gayet iyi bileceği ve 1960’lar hatta 1970’lerin en önemli eseri Eau Sauvage tekrar Parfüm Merakı’nın konuğu oluyor.

Christian Dior’un internet sitesinde bu şöhretli klasik Mozart’ın müziğine benzetilmiş. Onun berrak kompozisyonu vurgulanmış ve kokusunun basit göründüğü fakat gerçekte karmaşık yapıya sahip olduğundan bahsedilmiş.

Parfümün açılışında bizi eski-tozlu turunçgiller karşılıyor. Buruk limona eşlik eden nostaljik bergamotla yüksek kaliteli başlangıç yapıyor. Orta bölümde parfüme aromatik buruk Akdeniz otları ekleniyor. Fesleğen ve biberiyenin güçlüce hissedildiği orta kısımda bir parça erkeksi yasemin ve kuru baharatlar algılanıyor. Son bölümde zayıf meşe yosununa destek veren vetiverle odunsu tarafı öne çıkıyor.

Eau Sauvage, tam eski tarz erkeksi aromatik turunçgil parfümü diyebilirim. Tabii turunçgil kullanımı yeni nesil parfümlere hiç benzemiyor. Eau Sauvage’nin turunçgilleri gayet eski kokuyor. Sevdiğim tarzda verilen kaliteli limon üst ve orta bölümün yıldızı diyebilirim. Orta bölümde limona eklenen buruk acımsı aromatik otlar onu nostaljik ve hüzünlü tarafa taşıyor. Evet, o bir turunçgil parfümü ama bildiğimiz anlamda çok ferah değil. Daha ılık havaların kokusu sanki. Asla tropikal ada gibi kokmuyor, İtalyan tarzı meşhur Eau de Cologne’leri andırıyor.

Christian Dior’un internet sitesinde Eau Sauvage’yi aromatik turunçgilli olarak sınıflandırmışlar ve üç notayı öne çıkarmışlar: Bergamot, hedione ve lavanta. Eau Sauvage’nin önemli özelliklerinden birisi de yapay bir nota olan hedione’nin hatırı sayılır oranda kullanılmasıymış. Zaten çoğu yorumcunun onun kokusunu bir parça yapay bulmasının sebebi muhtemelen Hedione.

Eau Sauvage, baba kokusu olarak tabir edilen gerçek bir klasik ve üst yaş gurubu erkeklerin hala en sağlam seçeneklerinden birisi. Ağır başlı, olgun, beyefendi kokmak isteyen erkeklerin rahatlıkla tercih edebileceğini düşünüyorum. Onun İtalyan tarzı buruk turunçgilli kokusu hem takım elbiseyle hem de günlük kullanımda rahatlıkla kullanılabilecektir.

Eau Sauvage koku profili olarak Chanel Pour Monsieur, Armani Eau Pour Homme, Acqua di Parma Colonia tarzına yakın. Büyük ihtimalle defalarca reformülasyon geçiren Eau Sauvage’nin orijinal formülündeki meşe yosunu ne yazık ki güncel versiyonlarda bulunmuyor. Onun için yeni sürümleri bir parça yavan gelse de o bir klasik ve saygıyı her zaman hak ediyor.

Bu efsanevi parfümün tasarımcısı da efsane bir isim: Edmond Roudnitska. Parfümler dünyasında çok özel yeri olan Edmond Roudnitska’nın bizlere emaneti olan Eau Sauvage’yi parfümlere meraklı her erkeğin almasa bile denemesini öneririm.

Fotoğraf parfumo sitesinden alınmıştır.

Kötü haber şu ki EDT formundaki Eau Sauvage’nin performansı vasatı aşamıyor. Hem kalıcılığı hem de etrafa yayılımı oldukça düşük. Soğuk kış mevsimi dışında her zaman kullanılabilir.

Koku Güzelliği:10/7

14 Mart 2018 Çarşamba

Aramis – Tuscany (1984)

Müthiş erkek parfümleriyle ünlü Aramis markasının parfümleri ilerleyen yaşlarına rağmen hala kokuseverler tarafından ilgi görüyor. 1970 ve 1980’li yılların en sevilen erkek parfümlerine muhtemelen Aramis sahipti ve 2018 yılının şu günlerinde maskülen parfüm arayan erkeklerin yine başvuru merkezi gibi adeta Aramis’in haylaz kokuları.

Tuscany, klasik Aramis’ten sonra markanın en popüler ve en sevilen erkek parfümü olarak düşünülebilir. Tuscany’i uzun yıllar önce kullanmış ve pek bir şey anlayamamıştım. İlerleyen yıllarda hep aklımın bir köşesindeydi Tuscany. 2018 yılının ılık bahar günlerinde kullandığım Tuscany bende ilginç hisler uyandırdı. O zaman geçelim detaylara.

Tuscany’nin başlangıcı eski-tozlu turunçgillerle gerçekleşiyor. Limon ve bergamot’un öne çıktığı nostaljik başlangıcı yüksek kaliteli ve hüzünlü. Açılışı nefis Tuscany’nin. Orta kısımda turunçgillere eklenen aromatik otlar ve lavanta onu Akdeniz tarzı parfümlere yaklaştırıyor. Orta bölümdeki kuru baharatların arasında karanfil ve kimyon var muhtemelen. Sonlarda eski dost meşe yosunu güzel bir sürpriz yapıyor bize. Her ne kadar kapanışta çok zayıflasa da güzel bir deri son noktayı kokuyor.

İlk önce Tuscany’nin 1984 yılında çıktığını unutmayalım. Bu haliyle tam da kendi döneminin koku karakterini yansıtıyor. Tuscany, aromatik turunçgilli klasik bir şipre diyebilirim. Bu tarz kokuları seven birisi olarak tabii ki kokusunu daha ilk saniyelerde beğendim ama bazı problemleri de fark ettim.

Açıkçası daha ağır ve sert bir koku formu beklerken yumuşak ve neredeyse ferah sayılabilecek aromatik baharatlı kokuyla karşılaştım. Deri parfümde var ama asla ayakkabı boyası gibi iğreti davranmıyor ve gayet yumuşak şekilde geri planda kalmaya razı oluyor.

Tuscany, 1980’li yılların zengin harmanlı parfümlerinden birisi. Döneminin özelliklerini taşıması bakımından insanı alıp, 30 hatta 40 yıl önceki döneme taşıyor. Bu tipik erkeksi şipre, günümüzün modern parfümlerine hiç benzemeyen yapısıyla ayrı bir galaksiden kopup gelmiş gibi. Tatlılık az, şekerli hissiyat yok, baharatlar abartılı verilmemiş ve turunçgiller kremsi değil. Onun daha ilk saniyelerde herkese uymayacak bir parfüm olduğunu anlıyorsunuz.

İyi de kim kullanabilir Tuscany’i. Her ne kadar parfümleri böyle kategorize etmek pek doğru olmasa da yaşı otuz beşin üzerindeki olgun erkeklere, spor giyimden ziyade klasik kıyafetlere, AVM gezmelerindense ciddi ortamlara veya hafta sonu kaçamaklarına uyacak gibi. Tuscany, gayet erkeksi davranıyor ve yeni nesil androjen şeker bombası erkek parfümlerine hiç yüz vermiyor. İyi ki öyle yapıyor.

Sık sık otuz beş hatta kırk yaş üzeri erkeklerin kullanacak parfüm bulamadıklarına şahit oluyorum ve eski klasikler dışında da fazla seçenek bulunamıyor ne yazık ki. Diyabetik modern erkek parfümleri çoğu üst yaş grubu erkek için çocukça geliyor ki onları suçlayamam. İşte Tuscany tam da bu ihtiyaca cevap verebilecek bir arkadaş. Etrafa erkeksi mesajlar gönderen Tuscany, gayet ciddi tavırlı. Olgun ve yüksek kaliteli kokusu beyefendileri bekliyor.

Tuscany’nin kafama takılan bazı tarafları oldu kullanım döneminde. Başlangıcını çok sevdiğim Tuscany’nin orta bölümü muhtemelen geçirdiği reformülasyonlar sonrası çok rafine ve gerçekçi değil. Üst ve alt notaları gayet güzelken orta kısmını yeterli bulamadım. Ayrıca performansı oldukça zayıf ne yazık ki. Kalıcılığı idare eder ama fark edilirliği az. Etrafa yayılım konusunda çekingen davranıyor. Onu daha çok ten üzerindeki bir konfor kokusu olarak düşünebiliriz. Kıyafet üzerinde vasat ve ekşi bir turunçgil kokusuna dönüşen Tuscany, ten üzerinde daha derin, daha sofistike ve daha güzel kokuyor.

Tuscany EDT formunda. Kullanım dönemi olarak ilkbahar-sonbahar daha uygun olacaktır.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

19 Şubat 2018 Pazartesi

Issey Miyake – Nuit d’Issey (2014)

Başarılı Japon modacı Issey Miyake’nin 1994 yılında piyasaya sürdüğü müthiş erkek parfümü L’Eau d’Issey Pour Homme’nin altından çok sular aktı. 25. yaşına doğru ilerleyen L’Eau d’Issey Pour Homme’nin harika kokusu, kendisinden sonra gelecek Issey Miyake parfümlerine ilham vermeye devam ediyor. Hemen hemen aynı şişe tasarımı ve benzer isimle 2014 yılında yeni üye katıldı aileye.

Nuit kelimesine yapılan vurguyla beraber, Nuit d’Issey’in pazarlanma aşamasında derili, odunsu ve ferah tarafı öne çıkarılmış. Parfümün gece/akşam/karanlık gibi öğelerle birlikte anılması, onun çok da ferah kokmayacağının habercisi gibi adeta. Zaten koyu renkli şişesinden bir yaz kokusu çıkmayacağını tahmin ediyordum. Bakalım Issey Miyake’nin yeni sayılabilecek erkek parfümü Nuit d’Issey nasıl kokuyor?

Parfümün açılışı ferah sayılabilecek turunçgillerle gerçekleşiyor. Limon ve greyfurdun önderliğindeki turunçgiller canlı, dinamik ve çarpıcı. Açılışı gayet güzel. Orta kısma doğru ilerlediğimizde turunçgillerin yerini aromatik otların ve şekerli baharatların aldığını görüyoruz. Orta notalarda tatlı portakal da algılıyorum. Orta kısmın sonlarına doğruysa ilginç iki sürprizle karşılaşıyoruz: Deri ve tütsü. Karanlık, koyu ve dumansı verilmemiş tütsü sanki bir adım önde. Kapanışta yine değişim var. Yumuşak ve tatlı odunsu notalar alt notalara hakim olurken, koku epey zayıflıyor son kısımda. Ortalama bir kapanışa sahip denebilir.

Nuit d’Issey, ilk sıkıldığı andan itibaren sürekli bir parfüme benzediği hissiyatı veriyor. Çok tekrar edilen modern, aromatik, odunsu baharatlı tarza yakın diyebilirim. Zaten parfümün iki ünlü tasarımcısı Dominique Ropion ve Loc Dong parfümün, odunsu ve baharatlı notaların üzerini saran deri kullanımından bahsetmişler ki haklılar. “Geceye ışık eklemek” olarak tanımladıkları Nuit d’Issey bence pek de koyu-karanlık bir arkadaş değil. Hatta tersine gayet aromatik (asla ferah değil), yumuşak, tatlı ve pozitif bir esere benziyor.

Nuit d’Issey, çarpıcı, sıra dışı ve yaratıcı bir parfüm olmasa da herkesin benimseyebileceği, makul oranda erkeksi, günümüzün koku trendlerine tamamen uyumlu görüntüde. Üst-orta-alt nota değişimleri algılanabiliyor ki bu da parfümün yeterince zengin ve katmanlı olduğunu gösteriyor ama her zengin parfüm güzel kokar mı?

Nuit d’Issey, içeriğinde her şeyden biraz barındıran piyasaya işi ortalama bir parfüm. Pek riskli olmayan genel yapısı eş-dost-akrabalardan güzel geri dönüşler sağlayacaktır size. Yine hanımefendilerin bu parfümü oldukça beğeneceğini düşünüyorum. Fakat geneline baktığımda kalite anlamında harikalar yaratmayan, pek öyle kendine özgü karakteri olmayan, temiz, hoş kokan tatlı bir parfüm. Uzun süreli kullanımda ondan sıkılacağımı söyleyebilirim.

Benim kullandığım ilk formülasyon olan EDT versiyonuydu. 2015 yılında EDP formundaki Parfum sürümü raflardaki yerini aldı. Kalıcılığı idare eder, etrafa yayılımı ilk patlama dışında ortalamanın biraz altında. Ilık ilkbahar aylarına uyacağını düşünüyorum Nuit d’Issey’in. Her yaş grubundan erkeğe rahatlıkla önerebilirim.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

10 Ocak 2018 Çarşamba

Bottega Veneta Pour Homme (2013)

İtalya’nın kuzey tarafında, Veneto bölgesinde bulunan Vicenza’da kurulmuş bir marka Bottega Veneta. Moda sektörü alanında hizmet veren ama asıl ününü deri ürünlerine borçlu olan Bottega Veneta, 1966 yılından itibaren İtalya’nın moda ve aksesuar alanındaki göze çarpan oyuncularından birisi denebilir. Sadece deri işlerine değil, 2011 yılından itibaren parfüm sektörüne de yatırım yapmaya başladılar. İlk çıkardıkları kadın parfümleri Bottega Veneta for Women’in başarısının ardından iki yıl sonra erkek versiyonu da geldi.

2013 yılında Bottega Veneta’nın ilk erkek parfümü piyasaya sürüldü. İlhamını markanın kurulduğu yer olan Vicenza’daki ünlü bir dağdan yani Dolomit’ten almış. Markanın tasarımcısı Tomas Maier’in de katkılarının bulunduğu Bottega Veneta Pour Homme’nin tanıtımında yemyeşil dağ çayırlarından, çiftlikevinden ve rustik bir inziva köşesine çekilmekten bahsedilmiş. Bakalım Bottega Veneta Pour Homme, ilhamını aldığı yeşil dağlar gibi kokuyor mu?

Parfümün açılışı ferah sayılabilecek yeşil turunçgiller ve aromatik Akdeniz otlarıyla gerçekleşiyor. Turunçgil derken portakaldan ziyade bergamot var gibi ilk saniyelerde. Ardıç meyvesi de güçlü şekilde kendisini hissettiriyor. Yüksek kaliteli üst notaları çok güzel. Orta bölümde yeşil hava devam ediyor. Turunçgiller geride kalırken şekerli olmayan baharatlar ve bir parça çam ağacı kokusu inisiyatifi ele alıyor. Hafiften plastiğimsi his veren deri de geriden kendisini gösteriyor orta kısımda. Bu bölüm için çam ağacı-deri birlikteliği diyebilirim. Kapanışta deri hala oralarda bir yerlerde duruyor. Ağaçsılık da var son bölümde. Zayıf ve köksü olmayan paçuli, alt notalarda deriye destek oluyor. Kapanışı fena değil ama çok silik.

Bottega Veneta Pour Homme, erkeksi sayılabilecek aromatik çamsı-deri kokusu şeklinde özetlenebilir. Yeni nesil bol şekerli baharatlı deri parfümlerine kesinlikle benzemiyor ve bu açıdan oldukça memnuniyet verici. Bir parça eski yeşil erkek parfümlerini andıran Bottega Veneta Pour Homme, Polo Green tarzına yakın ve bu anlamda sevdiğimi söyleyebilirim genel yapısını. Aşık oldum mu? Hayır.

Karanlık ve koyu karaktere değil de ferah, aromatik havaya sahip. Kullanması ve sevmesi kolay bir esere benziyor. Genç erkek arkadaşlardan ziyade 25 yaş üzeri kesime hitap ediyor gibi. Yumuşak ve köşeleri olmayan hoş ve modern bir erkeksi parfüm. Günümüzde pek örneği olmayan yeni nesil yeşil kokan eserlerden birisi ve bu anlamda mutluluk verici. Tabii başlangıcı dışında harika diyemem kokusuna. Orta halli aromatik ağaçsı hali bile birçok yeni şeker bombasından daha başarılı ve ilgi çekici.

Tabii kokusunda tatlılık var ama epey kontrollü verilmiş. Orta bölümdeki yapaylığın sınırındaki kısım biraz can sıkıcı olabilir. Onun dışında performansı çok zayıf. Keşke biraz daha kendisini gösterebilse. Zaten genel olarak bu çekingen hali kullanıcılar tarafından dile getirilmiş. Oysa rakiplerinden ayrılan farklı temaya sahipti. Şu haliyle bir şişesini almaya değer mi bilemiyorum.

EDT formundaki Bottega Veneta Pour Homme’nin kokusunu sektörün tanınan isimleri Daniela Andrier ve Antoine Maisondieu birlikte tasarlamış. İlkbahar-sonbahar dönemi için uygun olacağını düşünüyorum. Kalıcılığı eh işte, fark edilirliği düşük ne yazık ki.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6.5

17 Aralık 2017 Pazar

Chanel – Pour Monsieur Concentree (1989)

1955 yılında Chanel’in ilk erkek parfümü olarak piyasaya sürülen Pour Monsieur’un kısa sürede büyük başarı sağlaması şaşırtıcı değildi. O müthiş turunçgilli şipre, 2017 yılında hala ulaşılması zor tahtında oturmakta. Bir dönemin nirengi noktası olarak kabul edilen Pour Monsieur’un üretimini Chanel neyseki hiç bitirmedi ve bizim gibi yeni sayılabilecek nesiller onu koklama şerefine nail oldu. Bu anlamda muhakkak ki şanslıyız.

Chanel’in, efsanevi klasiği Pour Monsieur’un zaman içinde yeni devam parfümleri çıkarmasını beklerdik fakat olmadı. Chanel’in bu tarihi parfüme saygısından dolayı mı hiç devam parfümü piyasaya sürmedi bilemiyorum. Ta ki 1989 yılına kadar. Pour Monsieur’un tek devam parfümü olarak kendisini gösteren Concentree, koku bağımlıları için önemini koruyor hala. Klasik Pour Monsieur’un küçük kardeşi olarak düşünülebilecek Concentree, Chanel’in internet sitesinden kaldırılmış. Büyük ihtimalle üretimi bitirilen Concentree, epeydir ilgimi çekiyordu. Ve tanıştık kendisiyle.

Pour Monsieur Concentree’nin açılışı eski limon ve aromatik otların eşliğinde gerçekleşiyor. Tozlu ve buruk eski limon kolonyalarına benzeyen Concentree, abisi Pour Monsieur’u oldukça andırıyor. Başlangıcını sevdim. Orta bölümde turunçgillere lavanta ve ekşi baharatlar ekleniyor. Kakule ve küçük hindistan cevizinin verdiği hissiyatı pek sevemedim. Orta bölüm bana yakın gelmedi. Kapanışta güzel sürprizler var. Yumuşak ve şekerli olmayan vanilyaya eşlik eden meşe yosunu alt notaları güzelleştiriyor. Son bölüm nefis.

Pour Monsieur Concentree, limonlu, kremsi, ekşi baharatlı meşe yosunu kokusuna benziyor. Abisi gibi eski-tozlu davranan Concentree, başlangıçta ferahken, orta bölümde hüzünlü baharat kokusuna dönüşüyor. Baharat derken keskin ve burnu yoran baharatlar aklınıza gelmesin. Kremsi ve turunçgillerle kombinlenmiş baharatlar adeta baharat gibi kokmuyor.

Klasik olan abisine başlarda benzeyen orta bölümde bir parça farklılaşan Concentree, aynı geri planı kullanıyor fakat küçük dokunuşlarla ondan ayrılıyor. Benzer hüzünlü hissiyatı veren iki parfümün arasında seçimim tabii ki 1955 çıkışlı Pour Monsieur olur. Concentree’de o eski-nostaljik havayı alıyorsunuz ama hep bir şeyler eksik gibi geliyor. Özellikle orta bölümünü bir türlü sevemediğim Concentree’yi hararetle öneremeyeceğim. Abisi varken küçük kardeşi pek ilgi çekici değil bence.

Sonuç olarak kesinlikle kötü ve kalitesiz değil Concentree. Günümüzün yeni nesil parfümlerine benzemeyen yapısıyla, orta yaşın üzerindeki erkekleri hedefliyor. Daha resmi ve takım elbise kokusuna benzeyen Concetree, günlük kullanıma uyacaktır.

Concentree, 1955 çıkışlı abisine benziyor ama bir parfüme daha yakın buldum. Eski Eau Sauvage’yi hatırlatan Concentree, onun kadar aromatik otsu ve ferah değil. Eau Sauvage’nin biraz daha baharatlı ve kremsi hali gibi düşünülebilir Concentree. Hatta kullanım döneminde bir parça Old Spice’ı anımsattı. Gördüğüm kadarıyla Pour Monsieur aromatik şipreye yakınken Concentree aromatik fujer tarzına yakın.

Ünlü burun Jacques Polge’nin elinden çıkmış Pour Monsieur Concentree. Kıyafet üzerindeki kalıcılığı fena değil ama fark edilirliği ne yazık ki kötü. Performans arayanların hoşuna gitmeyecektir. Soğuk kış günleri dışında her zaman kullanılabilir.

Koku Güzelliği:10/6

10 Ağustos 2017 Perşembe

Jacques Bogart – Bogart (1975)

Jacques Bogart markası için “40 yıllık bir başarı öyküsü” denmesi tesadüf olmasa gerek. “Ben sadece erkekler için ürünler piyasaya sürerim” sloganıyla 1970’li yılların başlarında kurulan Jacques Bogart markası 2017 itibariyle bünyesinde birçok kozmetik ve parfüm firmasına sahip gurup olarak karşımızda. Bogart gurubunun ilk markası olan Jacques Bogart’ın parfümleri hala ilgi görmekte klasikseverler tarafından.

Bugün yazacağım eser, Jacques Bogart markasının ilk göz ağrısı. 1975 çıkışlı Bogart, erkek parfümü olarak piyasaya sürülmüş. Tanıtımlarında erkeksiliğe bolca vurgu yapan Bogart’ın açılışı eski-tozlu bergamotla gerçekleşiyor. Erkeksi bergamota, tabii ki aromatik Akdeniz otları ve buruk limon eşlik ediyor. Nostaljik turunçgiller aynı döneminin rakipleri gibi yüksek kaliteli, doğal ve gerçekçi. Çok ferah sayılamayacaksa da yeşil diyebileceğim üst notaları harika. Orta kısma geçilirken yeşil yapı devam ediyor. Bu sefer çamsı, sabunsu deri karşılıyor bizi. Asla tatlı olmayan kuru baharatların eklendiği orta bölüm, ağaçsı-deri tarafına yaklaşıyor. Kapanışta enfes bir meşe yosunu noktayı koyuyor. Orta kısımla benzer kokan alt notaları başarılı.

Bogart nasıl mı kokuyor? Yeşil, çamsı, aromatik, sabunsu, ardıçsı deri-ağaç kompozisyonuna benziyor. Genel yapısı gayet erkeksi ve ciddi bir izlenim bırakıyor. Hafiften maço olan aromatik yeşil ağaçsılık, keskin ve süetimsi davranmayan deriyle kombin edilmiş. Eski ve enfes dost meşe yosunu yine görevini başarıyla yapıyor. Çam benzeri ağaçlar gerçekçi, başlangıçtaki limon-bergamot ittifakı kusursuza yakın.

Bogart, sevdiğim tarza yakın. Çoğu yeni parfümden yavaş yavaş ümidini kesen bendeniz, böylesine şahane klasikleri niş parfümlere tercih edeceğim sanırım yakında. Zaten Jacques Bogart için uygun fiyatlı niş marka denmesinin sebebi müthiş eski klasikleri. One Man Show’a aşık olmamıştım ama Bogart’ı sevdim ve saygı duydum. Hem kalitesine hem doğallığına hem de karakterine. Eğer yaşınız kırkın üzerindeyse ve kendinize uygun parfüm arıyorsanız Bogart’a bakmanızı öneririm.

Parfümün benim açımdan tek can sıkıcı yanı sabunsuluğu. Bu tür sabunsu koku formuna bir türlü kendimi yakın hissedemiyorum. Keşke sabunsuluk azaltılıp, meşe yosunu arttırılsaymış. İkinci problemi ise performans anlamında oldu. Çoğu yorumcunun övgülerle bahsettiği etrafa yayılımı kendimde hissedemedim. Genel olarak ilk patlama dışında tene yakın kalıyor.

Bogart, aromatik yeşil karakteriyle Paco Rabanne Pour Homme, Polo Classic, Grey Flannel tarzına yakın duruyor. İçlerinden en çok Paco Rabanne Pour Homme’ye benziyor.

Bu fotoğraf parfumo.net sitesinden alınmıştır.

EDT formundaki Bogart’ın kalıcılığı yeterli. Sıcak yaz günleri dışında her zaman kullanılabilir. Şık bir takım elbiseye çok yakışacaktır Bogart.

Koku Güzelliği:10/8

30 Haziran 2017 Cuma

Maitre Parfumeur et Gantier – Racine (1988)

İnanılmaz sıcak bir Haziran gününde, balkonda oturup, nereden azıcık esinti gelir diye bakınırken, Lola Marsh’ın She’s a Rainbow şarkısını dinliyorum. Müziğin hüzünlü tınıları evrenin farklı köşelerine yayılırken, tenimden yayılan parfümün tadını çıkarıyorum. Bir süredir kullandığım ve artık kelimelerin zihnimden dökülme zamanının geldiğini hissettiğim akşam saatlerinde harika bir adamın harika bir niş parfümevine konuğum yine.

Hayatın ve kelimelerin şiir tadında aktığı bir zaman diliminde Jean Laporte isimli gerçek hayat kahramanı, 1980’li yılların sonlarında, Berlin Duvarı’nın yıkılmasından bir yıl önce, 1988 yılında piyasaya sürdüğü koleksiyonuyla, parfümseverlerin gönlünde hala yerini koruyor Maitre Parfumeur et Gantier. Elimden geldiğince markanın şöhretli parfümlerini edinmeye çalışıyorum. Racine’i aslına bakılırsa daha önce duymamıştım. Çok değerli parfümsever Mete abimiz sayesinde tanıştım Racine’le. İyi ki de tanışmışım.

Les Caprices du Dandy serisine ait Racine kendi sitesinde şöyle tanıtılmış: “Racine, gücünü tecrübe ve mirasa dayandıran sakin ruhların bilgeliğini ve huzurunu ifade eder. Vetiver köklerinin zengin özünü ortaya koyan iddialı ve serin karaktere sahip bir parfümdür. Aynı zamanda yoğun ve ferahlatıcıdır.” Racine’nin açılışı ferah ve kolonyamsı limonla gerçekleşiyor. Ferah aromatik otların eşlik ettiği limon nostaljik ve harika. Orta kısımda eski ve tozlu limona enfes meşe yosunu ekleniyor. Orta bölüm çok güzel. Kapanışta ferah ve limonsu vetiver tenden ayrılmadan önce son hamlesini yapıyor. Yumuşak ferah ağaçsı yapı, yapaylıktan uzak.

Racine, bana göre çoğu yorumcunun ve kendi sitelerinin söylediğinin aksine vetiver değil limon parfümü. Kolonyamsı ve eski kokan limon tam istediğim gibi. Doğal ve gösterişten uzak limona eklemlenen meşe yosunu, yine içine girdiği parfüme anlatması zor lirik hava katıyor.

Racine, basit, ferah, derinliği olmayan müthiş bir yaz kolonyası. Yüksek kaliteli ve ekşi limona eşlik eden belli belirsiz ferah baharatlar ve erkeksi sayılabilecek çiçeklerin küçük makyajıyla Racine, olabilecek en iyilerden birisi. Aromatik yeşil karakter, doğal, sakin, huzurlu ve olgun.

Racine’yi bu kadar sevmemin sebebi, limona olan tutkum büyük ihtimalle. Eğer ferah limon merkezli parfümleri sevmiyorsanız benim kadar keyif alacağınızı sanmıyorum. Yine de yaşınız otuzun üzerindeyse ve çocuk işi popüler şekerli ferah parfümlerden eski tadı alamıyorsanız, Racine en iyi seçeneklerden birisi.

Racine, 1980’li yılların ve daha eskilerin erkeksi sayılabilecek ferah limonlu şiprelerine oldukça benziyor. İlk aklıma gelen örnekler olarak Chanel Pour Monsieur, Armani Eau Pour Homme, Eau du Sud, Acqua Di Parma Colonia, Eau de Guerlain’i sayabilirim. Racine, bu parfümleri andırıyor.

EDT formundaki Racine’nin performansı ne yazık ki vasat. Kalıcılığı az, fark edilirliği de yüksek değil. Bol bol tazelemek gerekiyor. Tam bir yaz parfümü. Kokusunun tasarımını, markanın kurucusu Jean Laporte yapmış.

Koku Güzelliği:10/8.5

5 Haziran 2017 Pazartesi

Gucci – Made to Measure (2013)

Sipariş üzerine elbise tasarımı, genellikle üst gelir gurubuna mensup kişilerin kullandığı bir seçenek olarak bilinir. Kişiye özel olarak üretilen ve dikilen tekstil, sanayileşmenin bu kadar gelişmediği eski yüzyıllarda çok daha fazla alıcı bulurdu. Şimdiki gibi yüzlerce mağazada binlerce kıyafet seçeneğinin olmadığı dönemlerde aristokrasiye mensup erkekler ve tabii ki kadınlar, özel terzilerine sipariş verir, kendi bedenlerine uygun kıyafetler diktirirlerdi.

Bu köklü gelenek, 21. yüzyılda oldukça azalmış olsa da hala statü sahibi kişilerin tercih ettiği bir yöntem. Büyük markalar, bu durumdan yararlanmak istiyorlar çünkü ortalama bir erkek takım elbisesi mağazada 300 dolara satılırken, özel sipariş takım elbiseye 3.000 dolar ödeyecek müşteriler mevcut. Gucci, diğer büyük rakipleri gibi kişiye özel kıyafet alanına girmiş durumda. Tabii bu tür özel dikilmiş Gucci takım elbisesinin fiyatının ne kadar yüksek olacağını sanırım tahmin edebilirsiniz.

Gucci’nin tekstil alanındaki bu hamlesinin ardından, parfüm işine de el atması şaşırtıcı değil. Gucci’nin 2013 çıkışlı erkek parfümü Made to Measure, markanın özel sipariş erkek giyiminden ilhamını almış. Gucci’nin Made to Measure parfümünü tanıtırken “Gucci’nin sipariş üzerine üretilen giysilerinin kusursuz işçiliği, Made to Measure parfümünde de uygulanmıştır. El yapımı işçilik ve detaylardaki özen, hem Made to Measure parfümünde hem de Gucci’nin kıyafetlerinde aynı felsefe mevcuttur.” mealindeki sözleri zaten yeterince açıklayıcı.

Made to Measure’nin açılışı güçlü turunçgillerle gerçekleşiyor. Ferahlık sınırındaki bergamota ilerleyen saniyelerde lavanta eşlik etmeye başlıyor. Açılışı farklı ve benzersiz olmasa da genele hitap ediyor ve bence fena değil. Orta kısımda lavantalı turunçgillere modern sayılabilecek baharatlar eşlik ediyor. Buradaki baharatlar sıcak ve saldırgan değil. Turunçgillerle uyumlu hale getirilmiş baharatları, bir parça erkeksi meyveler yumuşatıyor. Açıklanan notalarında ardıç ve küçük hindistan cevizi var ki orta kısım bu düzlemde ilerliyor. Kapanışta ortalama odunsu alt notalar etkileyici değil. Biraz misk ve sedir ağacı, sıradan bir sona imza atıyor.

Made to Measure, aromatik otların, turunçgillerin, ferah baharatların bir araya gelmesiyle oluşmuş bence. Ferah dediğime bakmayın, yaz parfümü değil o. Daha baharlık ve ılık havaların kokusu Made to Measure. Gucci’nin yeni nesil erkek parfümlerine oldukça benziyor Made to Measure. Kullanım sürecinde Guilty Pour Homme’ye hatta 2008 çıkışlı Gucci by Gucci Pour Homme’ye yakın buldum. Anladığım kadarıyla Gucci, yeni piyasaya sürdüğü erkek parfümlerinde benzer yoldan ilerliyor. Bu yolu şöyle tanımlayabiliriz: Herkesin sevebileceği aromatik turunçgilli ferah baharatlı yumuşak odunsu parfümler. Tabii burada tribünlere oynamak büyük önem taşıyor ve Gucci de böyle yapıyor.

Diyeceğim şu ki, Gucci’nin şimdilerde üretimi sonlandırılmış harika erkek parfümlerini ve o kaliteyi unutun. Gucci, yepyeni bir konseptle karşımızda. Yukarıda bahsettiğim üç yeni erkek parfümünü çoğu kişi marketlerde satılan ucuz parfümlere ya da traş sonrası kolonyalara benzetiyor ki haklı sayılırlar. Kalite anlamında vasat, yaratıcılığı olmayan, çok satmaya yönelik kokular görüyoruz Gucci koleksiyonunda. Küresel bir marka olarak belki de böyle davranmak zorundalar ama yine de Gucci’nin Envy For Men’ini ve 2003 çıkışlı nefis Gucci Pour Homme’yi ancak hayalimizde canlandırabiliriz. Öylesine kompleks ve derin parfümler gelmeyecek anlaşılan Gucci’den artık.

Sonuç olarak garip şekilde parfüme kötü diyemiyorum. Bir yönüyle size kendisini kabul ettiriyor. Biliyorsunuz ki Made to Measure, vasat bir parfüm ama yeni başlayanlar için önerebileceğim bir arkadaş. Karşı cinsten övgüler alacağınız, genel olarak çoğu kişinin kokunuzu seveceği, risksiz, orta kalitede bir eser.

EDT formundaki Made to Measure’nin kalıcılığı tende az, kumaşta iyi. Fark edilirliği ilk yarım saat gayet iyi. Sonrasında normal seyir izliyor. İlkbahar-sonbahar kullanımı için uygun. Hem takım elbiseyle hem de günlük kıyafetlerle uyumlu olacaktır.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

6 Nisan 2017 Perşembe

Burberry – Mr. Burberry (2016)

“İkonik Burberry heritage trençkottan esinlenilerek yaratılan Burberry erkeğinin yeni kokusu Mr. Burberry, kontrastlar şehri Londra’nın özünü yansıtıyor: eski ve yeni, klasik ve modern…

Mr. Burberry, klasik İngiliz parfümünü beklenmedik bileşenlerle harmanlıyor. Modern, sofistike ve duygusal; taze hoş bir greyfurt notasıyla başlayan koku, topraksı güveotu ve tütsülü guayak ağacının baştan çıkarıcı alt notalarıyla sonlanıyor. Mr. Burberry, markanın Kreatif Direktörü ve CEO’su Christopher Bailey ve parfümör Francis Kurkdjian tarafından birlikte yaratıldı. Bailey’e göre; Mr. Burberry kokusu zamanın Burberry erkeğini her şeyiyle yansıtıyor. Zarifliği asi ruhuyla harmanlayan, karşıtlıkları bir arada taşıyan bir beyefendi…

Yaşadığı kent Londra’nın şekillendirdiği stil ve karakteri; ince, duygusal ve umarsız… Francis Kurkdjian’a göre; Mr. Burberry yapısında modern ama klasik bir İngiliz çizgisi taşıyor. Mr.Burberry çağdaş ve erkeksi bir duygusallığı yansıtıyor.

Parfüm şişesi, simgeleşmiş heritage trençkot ve onun özel tasarım ayrıntılarından ilham alınarak tasarlandı. Cesur kemik görünümlü kapak, trençkotun özgün düğmelerini hatırlatırken; elle bağlanan ve İngiliz dokuması gabardin rengi fiyongu ise 100 yılı aşkın bir süre önce Thomas Burberry tarafından icat edilen kumaşa bir övgü niteliğindedir.”

resmi burberry yen

Burberry’nin yeni sayılabilecek erkek parfümü Mr. Burberry’nin tanıtımı yukarıdaki cümlelerle yapılmış. Bu tanıtıma sizin de ilginizi çok çekeceğini düşündüğüm bir detay var: Francis Kurkdjian. Gerçi Francis Kurkdjian için detay demek çok doğru olmaz. Parfüm endüstrisinin önemli isimlerinden bay Kurkdjian, Burberry’nin yeni parfümü Mr. Burberry’nin kokusunu tasarlamış. Bu bile parfüme çok daha ilgi duyma sebebi benim için.

Mr. Burberry’nin açılışı ferah sayılabilecek canlı turunçgillerle gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında greyfurt var. Muhtemelen greyfurttan geliyor açılıştaki turunçgil. Çok bilindik ama fena değil. İlerleyen dakikalarda turuçgillere ferah baharatlar ekleniyor. Kakuleye benzeyen baharatlara biraz da aromatik otlar eşlik ediyor. Son kısımda sedir ağacı ve vetiver algılıyorum. Derinlerden gelen tütsüyü de unutmamak gerek.

Dinamik üst notaları, ferah baharatlı canlı orta kısmı ve standart ağaçsı kapanışıyla Mr. Burberry, aromatik baharatlı tarzına yakın. Çoğu kullanıcının söylediği üzere çok bilindik kokuyor. Bu şu demek, klasik bir ana akım parfümü gibi davranıyor. Çok karmaşık ve karanlık değil. Genel olarak herkesin sevebileceği, risksiz, hoş bir arkadaş. Kalite anlamında sınırlı, notaları tek tek harika değil, derinliği yok ve uzun süreli kullanımda sıkıcı olabilir ama kimin umurunda!

Benim umurumda ama milyonlarca, ortalama parfüm kullanıcısı için çok önemli değil yüksek kalite ve benzersiz yapı. Sıradan bir parfüm kullanıcısı tabii ki böylesine bir teknik analize değil, karşı cinsten övgü almasına ya da kalıcılık-fark edilirlik arasında sıkışır kalır ki bu konuda kimseye kızamam. Fakat, Francis Kurkdjian bile tasarlamış olsa hoşuma gitmeyen yerleri de söylemek durumundayım.

buyuk burberry yen

Mr. Burberry’nin yapaylık sınırındaki kokusu, onun ortalama bir ana akım parfüm olduğunu bize anlatıyor. Fakat hakkını yemeyeyim başlangıcı ve orta kısmı fena değil. En azından bu tarzda çok daha vasat parfümlerle karşılaştım ki, Mr. Burberry bu anlamda sınıfı zor da olsa geçiyor. Ferah ve aromatik baharatlı ana yapıya eklenen ağaçlarla son bulan Mr. Burberry, parfüm dünyasına yeni giriş yapan genç erkekleri rahatlıkla tavlayabilir. London For Men dışında harika bir parfümüne rastlayamadığım Burberry ise, bence iş yapar bu kokusuyla.

Eğer Chanel – Bleu, Versace Pour Homme, Versace Eau Fraiche tarzını seviyorsanız, Mr. Burberry’e şans verebilirsiniz.

cizim burberry yen

EDT formunda. Kötü haber şu ki fark edilirliği zayıf, kalıcılığı eh işte. İlkbahar-yaz kullanımı için uygun. Günlük kullanıma, serin yaz akşamlarına, plaja her yere uyar Mr. Burberry.

Koku Güzelliği:10/6

26 Eylül 2016 Pazartesi

Trussardi – Black Extreme (2014)

Trussardi’nin ünlü parfümü Uomo, Black Extreme olmuş (Haydaa)? Trussardi Black Extreme, güçlü duygular arayan başarılı modern erkeğin kokusuymuş (Umarım bu garip tanıma dahil olan erkeklerden değilimdir!). Black Extreme, Trussardi markasının öz değerlerini içinde barındırıyormuş (Maşallah!). Black Extreme, Trussardi’nin baştan çıkarıcı yeni silahıymış (İçinde kesin afrodizyak da vardır). Çağdaşlık ve geleneğin mükemmel bir dengesiymiş Black Extreme (Artık yorum yok!).

Genellikle parfümlerin pazarlanma aşamasındaki tanıtım cümleleriyle hafiften dalgamı geçerim. Anlıyorum bu tanıtımlar gerekli ama ne bileyim bana hep bir parça komik ve abartılı gelir bu tarz cümleler. Trussardi’nin Black Extreme parfümünün tanıtımı da ilk paragraftaki cümlelerle gerçekleştirilmiş. Aslına bakarsanız Trussardi gibi önemli markayı neden bu kadar ihmal etmişim fikrim yok. Özellikle 1983 çıkışlı Uomo, hala en önemli erkek parfüm klasiklerinden sayılıyor. Gerçi 2011 yılında kapsamlı reformülasyondan geçti Uomo ama sevenleri hala peşini bırakmış değil Uomo’nun.

Black Extreme ise olaya 2014 yılında dahil olmuş durumda. Aynı klasik Uomo gibi simsiyah ve benzer şişe tasarımına sahip. Bu durum güçlü şekilde Uomo’nun devam parfümü hissi uyandırıyor bende. Trussardi, Black Extreme’i odunsu deri fujeri olarak sınıflandırmış. Parfümün açılışı ferah sayılabilecek turunçgillerle gerçekleşiyor. Sabunsu eski tarz turunçgiller bana göre değil. Orta bölümde turunçgillerin yerini deniz kokusu ve erik alıyor. Muhtemelen Calone’den gelen ferah deniz/sucul kısım jenerik ve sıradan. Erik istediğim gibi değil, sulandırılmış gibi. Son bölümde meyvelerin etkisi azalıyor. Sıradan yumuşak odunsu notalar, vetiver ve paçuli kapanışı gerçekleştiriyor.

Siyah şişesine ve Black Extreme ismine aldanmayın. Bence ismi Black Extreme yerine Black Sport olmalıydı. Genel yapısı karanlık ve keskin değil. Hatta tersine yumuşak ve aromatik bir parfüm. Ferah turunçgiller (kendi sitelerinde limondan bahsedilmiş), ferah meyveler (erik ağırlıkta), deniz esintisi ve odunsular ana yapıyı oluşturuyor. Beklediğimden daha yumuşak ve aromatik çıktı Black Extreme. Oysa ben daha ağır, reçineli bir yapı bekliyordum. Bu anlamda şaşırdım.

afis Black-Extreme yen

Şaşırmadığım kısımsa parfümün sıradanlığı. Üst-orta-alt notalarda kullanılan öğeler o kadar bilindik ve sıkıcılar ki… Aromatik, meyveli, ferah, sucul parfümlerin kopyası olmasından başka bir esprisi yok. Açıklanan notalarında deri ve iris (süsen) var ama pek algılayamadım. Kimilerinin parfümün çok güçlüğü olduğunu söylediğini aklıma getirdiğimde şüphelerim artıyor çünkü ilk patlama anı dışında zayıf ve etrafa yayılımı sınırlı. Kalıcılığı EDT için normal ama isminde Extreme’i görüp de beklentinizi yükseltmeyin çünkü performansı ortalama.

Şu iki haftadır ilkleri yaşıyorum. Önceki hafta ilk defa Nishane parfümü kullandım. Sonraki hafta sitenin ilk Trussardi incelemesini yazıyorum. İşin ilginç kısmı şu ki, evin ablası, Nishane’nin Fan Your Flames’ini her kokladığında hiç beğenmedi ama Black Extreme’i kokladığında yine benzer şeyleri söyledi: “Şu acayip kokan niş parfümleri kullanacağına Trussardi’yi kullansana. Gerçek bir erkek parfümü gibi kokuyor Black Extreme!” Ve ben yine verecek cevap bulamıyorum. Dünyanın en ünlü ve pahalı niş parfümlerinin çoğunu beğenmeyen evin ablası, Black Extreme gibi bana göre vasat parfümü çok beğeniyor. Anlaşılan parfüm zevklerimiz oldukça farklı dünyalarda gezintide.

Sonuç olarak benim tercih etmeyeceğim bir arkadaş Black Extreme. Karşı cinsin sevebileceği basitlikte kokusuna rağmen, pazarda pek tutunabilecek gibi görünmüyor Black Extreme. Yolu açık olsun.

karanlik Black-Extreme

Soğuk kış mevsimi dışında her zaman kullanılabilir. Ayrıca günlük kullanım için gayet uygun. Spora giderken, gündüz arkadaşlarla dışarı çıkarken rahatlıkla bol bol sıkılabilir.

Koku Güzelliği:10/4