27 Haziran 2012 Çarşamba

Diptyque – Philosykos (1996)



Diptyque – Philosykos (1996)  Markanın unisex kullanıma uygun başarılı parfümü.

Botanik ismi "Ficus carica" olan incir meyvesi, adını Ege Bölgesindeki antik yerleşim alanı "Caria"dan alıyormuş. Anadolu ve Ege'de binlerce yıllık bir geçmişe sahipmiş. Eski Yunan ve Mısır uygarlıklarında verimlilik sembolü olarak kabul edilen incirin, Anadolu'daki kültürünün insanlık kültürü kadar eski olduğunu, Herodotos M.Ö. 484 yılında yazdığı yazılarda belirtmiş. Ünlü antik dönem tarihçisi Herodotos'a göre; kuru incir Lydia'da yaşamın on temel nimetlerinden sayılmaktadır. O kadar ki, "Perslerin yiyecek incirleri olmadığı" söylenerek kralın Perslerle savaştan vazgeçmesinde araç olarak kullanılmış.

Eski Yunanlılarda incir yapraklarının "onur verici bir hediye" olarak kabul edilmesi, olimpiyatlarda kazanan atletlere yemeleri için incir meyvesi verilmesi ve başlarına incir yaprağından örülmüş taç giydirilmesi, incir ağacının aşırı doğurganlık anlamına gelmesi, incir kültürünün daha temiz bir ahlakın yol göstericisi olarak belirlenmesi ilgi çekici detaylar.


Bir çoğumuzun bildiği şeylerdendir Adem ile Havva’nın cennetten kovuluşu. Kutsal kitaplarda sıkça bahsedilen olayı uzun uzun anlatmaya gerek yok sanırım. Fakat şunu not olarak vermeliyim diye düşünüyorum. Dünya üzerindeki ilk insanlar olduğu kabul edilen Adem ve Havva, cennetten yasak meyveden yedikleri için kovulduklarında üzerlerini örtmek için incir yaprakları kullandıkları rivayet ediliyor. Hatta Avrupa sanatında da vurgu yapılır bu duruma.

 Hikayesi Adem ve Havva ile başladığı söylenen incir, tüm dinlerde kutsal meyve, cennetin meyvesi kabul edilmiş, dünyanın en eski meyvelerinden. Ve parfüm üreticilerinin bence oldukça ihmal ettikleri bir meyve. Çünkü çok fazla incir temalı parfüm yok. Aklıma gelenler şunlar: Hermes – Un Jardin en Mediterrane, Marc Jacobs For Men, Heleey – Figuier, Acqua di Parma – Fico di Amalfi… Sanki bu boşluğu fark etmiş Diptyque markası ve 1996 yılında ünlü burun Olivia Giacobetti’ye bir incir merkezli parfüm yaptırmış. Kimileri Olivia için “İncir parfümlerinin kraliçesi” diyor. Bunun sebebi muhtemelen Olivia’nın L’Artisan için de 1994 yılında Premier Figuier’i tasarlamış olması. Parfüm dünyasının en popüler ve sevilen iki incir merkezli parfümüne imza atan Olivia Giacobetti için bu eserler kariyerinin en önemli işleri olarak hala durmaktalar.

                                           Philosykos'un tasarımcısı ünlü burun Olivia Giacobetti. 

Bugün Diptyque’in en popüler parfümlerinden birisi konuğum olacak. Philosykos, Yunancada “incir dostu” anlamına geliyormuş. Ünlü filozof Platon’un incire olan düşkünlüğü ve onun zekanın gelişimine katkıda bulunduğuna dair söyledikleri merakımı daha da arttırıyor. “Her Atina’lı gibi Platon da Philosykos yani incir dostuymuş” sözü kulağımda çınlarken, parfümümüze geçmek istiyorum artık.

Kendi sitelerinde meyveli olarak sınıflandırılmış Philosykos. Başlangıcı sanki tozlu bir incir yaprağını kokluyormuş hissi veriyor size. Evet kesinlikle çok “yeşil” bir başlangıcı var. O yaprağın kokusu nasıl böylesine gerçekçi şekilde yansıtılmış diye düşünüyorum. Her ne kadar açılışını çok beğenmesem de fikir gerçekten ilginç. Bir süre sonra incir yaprağı kokusu yavaş yavaş geri çekiliyor. Teninizde bu değişimi an be an takip etmek harika.


Orta notalarda incir yaprağı kokusu neredeyse kalmıyor. Onun yerine kremsi, sütsü hindistan cevizi aroması ortaya çıkıyor. Bu kısım bana deniz kenarında kullandığımız “güneş kremlerini” hatırlattı. Karşımda nefis bir hindistan cevizi yağı/sütü bana selam veriyor. Hatta meyveli bile diyebilirim. Harika orta notaları var Philosykos’un. Bu kısımda hafif bir tatlılık ekleniyor. Ama iç bayan cinste değil. Çok iyi ayarlamış. Tek kelime ile: Fantastik! Alt notalarına geçildiğinde ise odunsu notalar ekleniyor hindistan cevizine. Fakat orta notaları kadar etkileyici değil. Yine de gayet kabul edilebilir. Yani özetle: İncir yaprakları, hindistan cevizi aroması ve odunsu notalar.

Öncelikle şunu belirteyim. Diptyque markası kendi sitelerinde Philosykos’u incir temalı olarak tanıtıyor. Hatta şişesinin üstünde bile incir resmi var. Fakat bence bu parfüm incirden ziyade hindistan cevizi ana ekseninde. İncir yaprakları sadece başlarda kendisini güçlü bir şekilde hissettiriyor. Onun dışında hindistan cevizi yağları gibi. Güneş kremlerinin o hindistan cevizli kokularına her zaman bayılmışımdır. Ve neden böyle kokan parfümler üretilmez diye düşünürdüm. Meğerse Diptyque çoktan böyle bir kokuya imza atmış.


Philosykos bana şöyle şeyler hissettiriyor. Tatile ünlü Maldiv Adalarına gitmişim. Oradaki deniz kenarına kurulmuş butik bir oteldeyim. Karşımda sonsuz gibi duran okyanus. Bembeyaz ve tertemiz bir plaj. Otelin SPA merkezine gidiyorum. Güzel bir “aromaterapi masajı” yaptıracağım. Ve bütün negatif enerjilerden kurtulacağım. Bitki özlerinden elde edilmiş karışımlardan hazırlanan masaj yağlarının kokusu gibi Philosykos.

Tropikal, yatıştırıcı, mutluluk verici, huzurlu bir parfüm ile karşı karşıyayım. Sanki bu parfümü savaş bölgelerine bolca uçaktan sıksak, insanlar savaşmayı bırakacaklar ve yaptıklarının anlamsızlığını anlayacaklar. Birbirilerini daha çok sevecekler. En azından tahammül etmeyi öğrenecekler.


Bu tür parfümler genellikle kadınlar tarafından seviliyor ve kullanılıyor. Fakat artık değişen ve dönüşen parfüm endüstrisinde sınırlar da ortadan kalkmaya başlıyor. Zaten Philosykos’da unisex olarak sunulmuş. Fakat bazı kullanıcılar hafiften kadınsı bulabilirler. Bence kesinlikle bir erkek de kullanabilir. Hatta bir şişesi elimde olsa da seve seve kullansam.

Eğer sıcak yaz günleri için kaliteli bir hindistan cevizi-incir-güneş yağı kokan parfüm arıyorsanız Philosykos sizin emrinize amade. Hele ki deniz kenarında ve güneydeki tatil kasabalarında kullanmak harika olacaktır. Başlangıcını biraz fazla “yeşil ve yapraksı” bulsamda sonrası çok güzel. Tavsiye edebileceğim tropikal temalı parfümlerden birisi. Luca Turin bu parfüme beş üzerinden dört yıldız vermiş ve oldukça beğenmiş.


Küçük ve özel bir not: İncir’i çok seven ve sürekli bizim de yerken ona eşlik etmemizi isteyen rahmetli babama: Keşke bu senede ikimiz o ağaçtan incir toplayabilseydik…

Artıları:
+ Orta notaları harika.
+ Deneyen bir çok kişinin sevebileceğini düşünüyorum.
+ Sakin, basit ve modern kokusu etkileyici.

Eksileri:
- Başlangıcını çok sevdiğimi söyleyemem.
- Fiyatı biraz pahalı.

Koku Güzelliği:10/8.5

25 Haziran 2012 Pazartesi

Yves Saint Laurent Pour Homme (1971)



Yves Saint Laurent Pour Homme (1971)  Markanın başarılı klasiklerinden birisi.

Monsieur de Givenchy, Chanel Pour Monsieur, Christian Dior - Eau Sauvage , Armani Eau Pour Homme…

Parfüm dünyasının önemli şipre klasiklerinden olan bu arkadaşlar, 1970 ve 1980’lerin erkekleri için tasarlanmış kokular. Genellikle çok erkeksi, pek öyle tatlılık barındırmayan, maço, bol aromatik yeşil-otsu tarzındalar. Ve tabiki tozlu-eski, turunçgil-limon teması. Hatta yer yer hayvansallık içeren turunçgiller. Bu hayvansal turunçgil kullanımı bir çok kişide “idrar gibi kokuyor” etkisi yaratabilir. Aslına bakılırsa pek de haksız sayılmazlar.

Bugün inceleyeceğim Yves Saint Laurent Pour Homme, 1970’li yılların başlarına bir yolculuk yaptırıyor bizlere. Biraz nostaljiye ne dersiniz?  

Parfümümüz odunsu aromatik olarak sınıflandırılmış. Eskilerden gelen, tozlu, keskin limon, aromatik otlar ve yeşil notalar ile gerçekleşiyor açılışı. Tozlu ve eski limon-turunçgil ön planda. Zaten ilk anlardan itibaren 1970’lerin parfümü olduğunu hatırlatıyor. Günümüzün parfüm trendlerine çok uzak. Başlangıcı biraz Christian Dior – Eau Sauvage gibi dersem sanırım daha iyi anlaşılır. Üst notalar tam bir şipre karakterine sahip diyebilirim. Bu tarz kokuları sevmesemde fena değil limon kullanımı. Hatta hafiften limon kolonyalarına benziyor.


Daha sonra yine eski kokan bir lavanta ve aromatik otlar (herbal) devreye giriyor. Hala tozlu/kirli bir havası var. Limon yine önemli bir oyuncu orta notalarda. Alt notalarında ise ballı misk, kabe samanı, odunsu notalar ve biraz da silhat sizi selamlıyor. Alt notalarındaki hafif tatlılık muhtemelen tonka fasulyesinden geliyor. Son kısım da gayet güzel.

YSL Pour Homme 1970’li yılların elegant erkek parfümlerinden birisi gibi davranıyor. Eski-tozlu havası, sizi o yıllara geri götürüyor adeta. Tam bir olgun erkek parfümü. Genç arkadaşlar bu parfümü pek beğenmeyeceklerdir muhtemelen. Zaten belli ki hedef kitle onlar değil.

Aslına bakılırsa bu tür şipre parfümlerine her zaman mesafeli duruyorum. Pek hoşuma giden kokular değil o idrar benzeri turunçgil kullanımları. Fakat YSL Pour Homme da durum biraz farklı. Öncelikle açılışında eski limon kolonyası benzeri koku fena değil. Bolca aromatik otlar ile desteklenmiş. Gayet ilginç ve başarılı buldum. Eğer 35 yaşın üzerindeyseniz ve zengin, detaylı, doğal, rafine, erkeksi, nostaljik bir limon parfümü arıyorsanız işte size iyi bir seçenek. Fakat limon derken çok ferah, hafif ve yumuşak bir koku beklemeyin. Daha aromatik ve otsu.
     

Bir yorumcunun şu sözleri her şeyi özetliyor aslında: “Eğer erken 1970’li yılların eski moda, aromatik erkeksi parfümlerini seviyorsanız, YSL Pour Homme en güçlü adaylardan birisi.”

Şimdiye kadar denediğim en güzel Yves Saint Laurent parfümü olarak hafızamdaki yerini alıyor Pour Homme. İlerleyen yaşlarda kullanmak için güzel bir alternatif. Soğuk kış günleri dışında her zaman kullanılabilir.

Artıları:
+ Başlangıcındaki zengin aroma dikkat çekici.
+ Genel olarak yapaylık barındırmayan doğal harmanı.
+ Belli bir yaşın üzerindeki erkekler için rahatlıkla tavsiye ederim.

Eksileri:
- Tozlu-eski kokusu herkesin hoşuna gidebilecek gibi değil.
- Genç arkadaşların denemesini tavsiye etmem.

Koku Güzelliği:10/8

23 Haziran 2012 Cumartesi

Maitre Parfumeur et Gantier – Bahiana (2005)



Maitre Parfumeur et Gantier – Bahiana (2005)  Markanın kadın parfümlerinden.

Fransa’da “Brezilya Yılı” etkinlikleri çerçevesinde niche parfüm evi  Maitre Parfumeur et Gantier tarafından çıkarılan bir kokuymuş Bahiana.

Parfümün ismi Brezilya’nın eyaletlerinden olan “Bahia”dan geliyormuş. Ülkenin kuzey doğusundaki bu eyalet, Atlantik Okyanusu’na komşu. Amerika kıtasının en eski şehirlerinden birisiymiş. Portekiz kolonisi olarak kurulmuş. Uzun da bir sahil şeridi varmış. Zaten parfüme esin kaynağı olan da eyaletteki plajlar.


Bahiana, markanın L’Invitation au Voyage serisinin bir parfümü. Kadın parfümü bölümünde bulunsa da bence unisex kullanıma uygun. Açılışı güzel sayılabilecek bir portakal-mandalina birlikteliği ile gerçekleşiyor. Harika olmasada fena değil. Orta notalara geçildiğinde bu sefer meyveler öne çıkıyor. Nasıl desem sanki tropikal meyveler gibi. Ananas, mango benzeri meyvelere biraz da portakal-mandalina ikilisi eşlik ediyor. Bu kısım başlangıcından daha meyveli. Çok güzel diyemeyeceğim orta notalarına. Alt notalarında ise odunsu notalar, biraz hindistan cevizi ve misk ile son buluyor. Son kısımda çok zayıflıyor kokusu. Neredeyse varla yok arasında. Yani genel olarak portakal, mandalina, tropikal meyveler ağırlıklı diyebilirim.

Bahiana’nın nasıl bir amaçla yapıldığını anlıyorum. Muhtemelen Brezilya’nın tropikal iklimine ve orada yetişen meyvelere bir gönderme yapılmaya çalışılmış. Sonuçta ülkenin bir eyaleti düşünülerek tasarlanmış. Fakat sonuç biraz hayal kırıklığı olmuş bana göre.


Anladığım kadarıyla parfümlerde böyle tropikal meyveler (ananas, mango vb.) kullanmak her zaman iyi sonuçlar vermiyor. Ucuz ve basit bir meyve kokusu ortaya çıkabiliyor. Bahiana ise bana karışık meyve sularını çağrıştırdı. Hani şu bir çok meyvenin içerisinde olduğu iddia edilen meyve suları. Kalite olarak vasata yakın diyebilirim. Bir niche markadan biraz daha özenli bir iş beklerdim açıkçası.

Luca Turin Bahiana’ya beş üzerinden sadece iki yıldız vermiş ve üst notalarını donuk bulmuş. Ayrıca kokusuna da ucuz ve sabunsu demiş. Parfümün tasarımını Jean-Paul Millet Lage yapmış.    


Eğer meyveli ve otantik parfümler ilginizi çekiyorsa Bahiana’yı sevebilirsiniz. Ama çok başarılı olduğunu söylemem mümkün değil. Tam bir yaz kokusu. Kadın parfümü olarak lanse edilse de erkelere de uyacaktır. 30 yaş altındaki genç arkadaşlara daha yakın kokusu. Parfümün şikayet edilen bir yanı da kalıcılığı. Çok düşük diyebilirim.

Artıları:
+ Eğer meyveli parfümleri seviyorsanız bir deneyin derim.

Eksileri:
- Ortalama bir niche parfüm olarak çok şeyler vaat etmiyor.
- Kalıcılığı oldukça düşük.
- Fiyatı yüksek. Her yerde bulmak zor.

Koku Güzelliği:10/6.5

21 Haziran 2012 Perşembe

Frederic Malle – Angeliques Sous La Pluie (2000)



Frederic Malle – Angeliques Sous La Pluie (2000)  Markanın unisex parfümü.

“Maydanozgiller familyasından, iki-dört yıllık boyu 3 metreyi bulabilen bir bitkidir. Gövdesi yuvarlak boru şeklinde, içi boş, dışı kahverengimsi renkte ve yukarılara doğru az çatallıdır.
Yaprakları: Yan yapraklarının kenarları dişli, uca doğru sivri, bazen oval bazen de üç lopludur. Çiçekleri gövde ve yan dallar üzerinde, şemsiye şeklinde ve sarımsı yeşil veya açık yeşil renktedir.
Meyveleri: Kenarında mantarımsı çıkıntı vardır ve bu sayede suya batmadan yüzebilir.
Kökleri: Sünger şeklindeki ve yan kökler adeta saç örgüsünü andırır şekilde ve kahverengimsi kırmızı renktedir.”

Yukarıda bahsedilen bitki bugünkü parfümümüzün isim babası. Türkçeye “Melek Otu” olarak geçen bu bitkinin yabancı dillerdeki karşılığı “Angelica”.

                                                                                Melek Otu.

Frederic Malle parfüm evinin bir başka parfümünü heyecanla ve merakla test ediyorum. Çok yüksek fiyatlara satılan Malle’nin parfümlerini her yerde bulmak pek mümkün değil. Tam bir niche parfüm evi diyebiliriz.

Gerek parfümlerinin konseptlerini seçmedeki özgürlükleri, gerekse yüksek malzeme kalitesi onları diğer markalardan bir parça da olsa öne çıkarıyor. Bugün inleyeceğim Angeliques Sous La Pluie’yi, Frederic Malle parfüm evi için ünlü burun Jean Claude Ellena tasarlamış. Yani bu parfüm aslında Ellena’nın eseri. 

Ah Fransızca. Yine karşıma çıktı. Parfüm markalarının bir çoğunun Fransa kökenli olması, parfümlerinin isimlerinin zaman zaman bu dilde olmasını sağlıyor. Hele işin içine biraz da meşhur Fransız milliyetçiliği giriyorsa… Sanırım bu gidişle alt düzeyde olsa da Fransızca’yı öğreneceğiz. “Yağmur altındaki melek otu” anlamına geliyormuş bu parfümün ismi. Tabiki ulaşabildiğim kaynaklar böyle söylüyor. Eğer daha doğrusunu biliyorsanız lütfen uyarın beni.


 Fragrantica’da odunsu-çiçeksi misk olarak sınıflandırılmış. Ben ise bu parfümü nasıl anlatacağımı ve hangi kategoriye sokabileceğimi düşünüyorum. Çünkü çok farklı bir kokuya sahip. Açılışını garip bir şekilde Bulgari Pour Homme’a benzettim. Bulgari’deki gibi muhallebilere konan damla sakızlarını andırıyor. Belki de parfüme ismini veren melek otudur. Bilemiyorum. Orta notaları da sanki hayalet gibi. Bazı yorumcular “alkol” kokusundan bahsetmiş. Zaten kendi sitelerinde de “tonikle” harmanlanmaktan bahsediyor. Muhtemelen o alkol kokusu tonik temasından. Biraz da yeşil çiçekler. Fakat baskın değiller. Alttan alta da çok yumuşak ve seyreltilmiş baharatlar geliyor. Biber olabilir. Orta notalar ferah ve soğuk bir alkol ve baharat kombinasyonu gibi. Yada bana öyle geliyor. Alt notalarda ise yumuşak ve hafif odunsu notalar ağırlıkta. Biraz da misk. Böylece tenden ayrılıyor.

Karşımızda çözmesi zor bir sudoku var sanki. Yada çengel bulmaca. Ellena usta bence oldukça soyut bir parfüme imza atmış. Sanki Salvador Dali’nin gerçek üstü bir tablosuna bakıyorum. Anlamlandırmaya çalışıyorum. Kafamda oturtamıyorum. Amaç ne? Konsept ne? Acaba bu parfümü hangi duygular içinde tasarladı? Kim bilir…


Sanki yardımı olacakmış gibi ismine sarılıyorum. Belki oradan bir sonuç alabilirim. İsminde yağmur temasına gönderme var. Başlangıcından itibaren bir “yeşil” his var. Ama çok yoğun değil. Belki de bir bahçeden etkilendi. Arabasıyla uzun bir yola çıkmışken. Hiç beklemediği bir anda camdan içeriye giren çiçek kokuları aklını başından aldı. Ya da evine giderken hafif bir yağmura yakalandı. Ve o yağmur sonrası çıkan kokulara hayran oldu. Eve gittiğinde ilk işi o kokunun parfümün yapmak istedi. Kararsızım…

Bu parfüm gerçekten derin bir yapıda. Bunu çok detaylı ve bol katmanlı anlamında söylemiyorum. Öyle 1-2 kere deneyip karar verilebilecek bir kokusu yok. Bir süre kullanıp zihninize yerleştirmeniz gerek. Onun kapısını sadece çalmanız yetmez. O kapıdan içeri de girmeniz lazım. Onun kalbine bir yolculuk yapmalısınız. Onu anlamalısınız. Benzerine pek rastlanacak gibi değil.

Genel olarak diyebilirim ki sanat eseri sayılabilecek bir parfüm Angeliques Sous La Pluie. Basit sayılabilecek haline aldanmayın. Bir kere koklayıp burun bükmeyin. Yeşil çiçeklerle dolu bir bahçeye yağan yağmur sonrasını düşünün. O kokuya soğuk baharatları ekleyin. İşte onun gibi bir şey Angeliques Sous La Pluie.


Aslına bakılırsa Ellena’nın diğer parfümleri gibi basit, sade ve minimal bir yapıda. Koku karakteri olarak kendime çok yakın bulmadım. Ama genel olarak yüksek kalitesi etkileyici. Fikir, takdir edilesi. Eğer benzersiz bir parfüm sanat eseri olarak kabul edilecekse, bu koku güzel örneklerden birisi. Yine de bir şişesini alır mıyım? Muhtemelen hayır. Luca Turin bu parfüme beş üzerinden üç yıldız vermiş ve “canlandırıcı likor” olarak sınıflandırmış.

Parfümümüz unisex olarak sunulsa da erkek kullanımına daha yakın. İlk bahar ve yaz aylarına çok uygun. Fakat şöyle bir düşündüğümde soğuk kış günleri dışında her zaman kullanılabilir. Günlük kullanıma da uyacaktır.

Artıları:
+ Yüksek kalitesi memnun edici.
+ Benzersiz bir kokuya sahip. En azından benim için.
+ Anlaşılması zor hali merak uyandırıyor insanda.

Eksileri:
- Soyut ve ilginç kokusu herkesin ilgisini çekmeyecektir.
- Çok yüksek fiyata sahip. Her yerde bulmak zor.
- Fark edilirliği oldukça zayıf.

Koku Güzelliği:10/7