3 Mart 2014 Pazartesi

Serge Lutens – Daim Blond (2004)


Serge Lutens – Daim Blond (2004)

Süet ayakkabılar... Ne zordur onları temiz ve yeni tutabilmek. Yıllar önce aldığım açık renkli süet ayakkabıyı neredeyse her gün özel fırçaları ile temizler, sonrasındaysa yine özel boyasıyla eski ve ilk gün alınan haline getirmeye çalışırdım. Hatta neredeyse ayakkabı boyacılığı mesleğinin inceliklerini bile öğrenmiştim. Ve bunları bana sadece bir süet ayakkabı yaptırmıştı.

O gün bu gündür, ayakkabı mağazalarının vitrinlerinde gördüğüm parlak, yepyeni açık renkli ve cazibeli süet ayakkabılara hafif tebessümle bakarım. Sanırım bilinçaltıma işlemiş ki hemen alarm zilleri çalar böyle bir görüntü karşısında. Ve aklıma gelir o kendime düstur edindiğim klişe: "Sakın açık renkli süet ayakkabı alma."

Ayakkabı konusunda kararım değişmeyecek olsa da soruyu biraz değiştirerek sorayım ve konumuza geleyim: "Süet kokan bir parfüme ne dersiniz?" Bir çok kişi için iyi fikir olmayabilir süet kokan parfüm. Zaten süet denilen şeyde bir tür işlenmiş deri. Yani süet ve deri arasında yakın bir akrabalık var anladığım kadarıyla. O zaman süet kokan bir parfüm, direkt olarak deri gibi mi kokar? Bu tür parfümleri deri kategorisine alabilir miyiz?

Fransız niş parfüm evi Serge Lutens, bu sorulara cevap aramak niyetinde mi bilemiyorum. Fakat 2004 yılında piyasa sürdükleri Daim Blond, genel anlamıyla süet-deri ikilisinin baş rolündeki bir parfüm olarak kokular tarihindeki yerini almış durumda. Lutens parfümlerinin değişmez sanatçısı Christopher Sheldrake'in imzasını taşıyan Daim Blond, markanın diğer popüler eserleri gibi büyük ses getirmedi. Biraz geri planda kaldığı söylenebilir.


"La Peau de Bois" serisine ait Daim Blond, Fragrantica'da çiçeksi şipre olarak sınıflandırılmış. Üzerime ilk sıktığımda tatlımsı meyveler ve biraz da ilaç/duman kokusu karşıma çıkıyor. Tatlımsı meyveler derken muhtemelen kayısı. Hatta şeftali bile olabilir. Kayısıya biraz da mandalina eşlik ediyor alttan alta. Başlangıcını sevdiğimi söyleyemem. İlerleyen dakikalarda meyvelerin hakimiyeti devam ediyor. Ona hissedilir oranda süet ekleniyor. Azıcık da baharatlar ve iris (süsen) mevcut. İris biraz da öndeyken, baharatlar geri planda. Orta bölüm tatlımsı meyveli süet/deri kokuyor denebilir. Son kısımda büyük değişiklik olmuyor. Sadece misk ekleniyor kompozisyona. Böylece de tenden ayrılıyor.

Daim Blond, genel olarak tatlımsı meyveli-deri-iris-misk kokusu olarak nitelendirilebilir. Bu da onu çiçeksi-meyveli deri sınıfına sokabilir. Uyumlu, sakin, barışçı ve konforlu yapısı var. Yumuşak/uysal meyvemsilik (kayısı) ve süet/deri her daim ön planda. Parfüm bu iki elementin üzerine kurgulanmış. Geri plandaki iris, baharatlar ve misk, parfümü farklı kılmaya çalışıyor gördüğüm kadarıyla. Peki başarılı olabiliyorlar mı? Ne yazık ki hayır.

Daim Blond, oldukça tatlımsı meyveler (neredeyse meyve suyu gibi) ve süeti birleştirerek farklı bir yol çizmeye çalışmış kendisine. Evet fikir olarak harika fakat uygulamada çok başarılı olduğunu düşünmüyorum. Neden mi?


Daim Blond, başlangıcında tuhaf bir yara bandı efekti ile sizi karşılıyor. Meyveler çok rafine ve lezzetli değil. Biraz yapaylık sınırında. Tamam çok pürüzsüz kullanılmış ama yine de Robert Piquet - Visa'daki o gibi müthiş meyveleri beklemeyin. Bu anlamda biraz şaşırttı beni. Zaman zaman meyvelerin tatlılığının artması, kimi parfüm severlerin hoşuna gitmeyebilir. Sonrasında ortaya çıkan süeti de kendime yakın bulamadım. Tamam deri parfümlerini severim ama burada pek ilgimi çekmedi o süet kokusu. Bilemiyorum belki de tenime uymadı bir türlü. Yani yıldızımız barışmadı.

Daim Blond, reformülasyon geçirmiş olabilir. Meyveler biraz sulandırılmış hissi uyandırdı bende. Belki Serge Lutens'den beklentim çok yüksek olduğu için biraz hayal kırıklığı yaşadım. Lutens parfümlerinin o egzotik, gizemli ve sizi alıp götüren karakterine burada rastlayamadım. Ortalama bir meyveli deri parfümü olmuş Daim Blond. Saklısı gizlisi yok. Her nota ortada.

Bilemiyorum bana deli der misiniz ama kokusunu az da olsa Aventus'a benzettim. Aventus'un o dumansı meyvemsiliğini andırıyor buradaki dumansı kayısı kokusu. Aventus daha ferah, canlı ve dinamikken, Daim Blond sönük ve hüzünlü. Hatta Mitsouko ile çok uzaktan akraba bile olabilir Daim Blond. Fragrantica’da şipre olarak sınıflandırılmasını şimdi daha iyi anlıyorum. Gerçektende Mitsouko’daki meyvemsi şipre karakterini hatırlatıyor Daim Blond.

Derinliği olmayan, basit, düz bir kokusu var. Başından sonuna kadar değişmiyor. Aynı çizgide ilerleyen yapısı uzun kullanımlarda sıkıcı olabilir. Fakat enteresan şekilde Diam Blond'u koklayan hanımlar genellikle çok beğendiler. Yani bu parfüm ilginç şekilde kadınların övgüsünü alıyor. Belki meyve aroması böyle tepki vermelerini sağlıyor. Sonuçta kadınları hangi erkek anlayabilmiş ki :)


Farklı kaynaklarda uniseks olarak görünüyor. Bence az da olsa kadın kullanımına yakın. Çok erkeksi çağrışımlar yapmıyor kokusu. Fakat meyveli parfümleri seven erkeklerde denemeliler. Belki onların tenine daha iyi uyum sağlar.

Eau de Parfum (EDP) formunda Daim Blond. Bence doğru kullanımla dört mevsime de uyabilir. Fakat yine de ılık/serin ilkbahar/sonbahar günlerine yakışacağını düşünüyorum. Kalıcılığı idare eder. Fark edilirliği başlarda yüksek. Sonra tene yakın hale geliyor.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6.5

28 Şubat 2014 Cuma

Burberry – Brit For Men (2004)


Burberry – Brit For Men (2004)

"Popüler kültürün kendisi bir hayli eski olsa da, kavramı oldukça yeni oluşmuştur. İlkin T.S. Eliot, Virginia Woolf gibi yazarların dikkatini çekmiş, öncelikle Britanya'da gündeme girmiştir. Akademik ilginin nesnesi olması da her yerden önce Britanya'da gerçekleşti.

Olgunun kendisi eski dedim ama bu da çok doğru olmayabilir. Popüler kültür kavramını en geniş anlamıyla alır, söz gelişi halkla eş anlamlı sayarsak, o zaman tabii bu işin başını mağara insanlarına kadar götürmek mümkün. Ama popüler kelimesi bunu yapmamıza izin vermeyecek kadar çağdaş çağrışımlarla yüklü bir kelime. Nitekim, kırsallığı çok daha ağır basan folktan bile hemen kendini ayırıyor. Popüler kültür dediğimiz bu olgunun başlangıcını ben, on dokuzuncu yüzyılda görüyorum." (Murat Belge)

Sanırım Murat Belge hoca haklı. 21. yüzyılda sıkça dilimize pelesenk olacağı düşünülen "popüler kültür" kavramının mucidi İngilizler. 20. yüzyılın en büyük emperyal krallığına sahip İngiltere'nin, "üzerinde güneş batmayan ülke" anlamını destekleyen isminin, hala bir çok resmi belgede Great Britain olarak geçmesi tesadüf olmasa gerek. Kimi yerlerde England kimi yerlerde Great Britain olarak geçen İngiliz uygarlığının, kendine has bazı özellikleri olduğu söylenebilir. Mesela biraz ukala olmaları, üyesi oldukları Avrupa Birliğini bile fazla ciddiye almamaları, popüler müzik dalında başarılı sanatçılar çıkarmaları, kendilerine özgü diplomasi dilleri/yöntemleri olması ve tabii ki sütle içtikleri beş çayları.

Britain kelimesinin "İngiliz" anlamında kullanıldığını öğrendiğimde aklıma ilk önce Brit Pop geldi nedense. Britain’in kısaltması olduğunu sandığım Brit kelimesi, parfümden ziyade Oasis'i, Coldplay'i, Manic Street Preachers'ı ve tabii ki Radiohead'ı hatırlatıyor bana. Ta ki bu güne kadar. Artık algım biraz daha farklı işleyecek. Çünkü Brit isimli bir parfüm çıkmış durumda karşıma.


İngiltere'nin moda alanındaki gururu Burberry'nin parfümlerinin özellikle İngiltere'de oldukça ilgi gördüğü söylenebilir. Bu durum belki "yerli malı yurdun malı" anlayışı ile açıklanabilir. Sadece İngilizler değil, Burberry'nin bazı parfümlerinin çok satanlar arasında yer alması, yabana atılamayacak başarı olduğu söylenebilir.

Burberry markasının parfüm biriminin işlerinden birisi de Brit For Men isimli odunsu oryantal arkadaş. İlk çıktığında çok satanlar listelerini zorlayan Brit'in erkek versiyonunun, ortaya çıkan benzer rakiplerinin biraz gerisinde kalmış gibi görünse de hala üretimine devam edilmesi, şimdilik markanın ondan memnun olduğunu anlatıyor bize.

Kendi sitelerinde "sıcak ve aromatik" olduğu söylenen Brit For Men'i üzerime ilk sıktığımda tatlımsı modern baharatlar ve tatlımsı kremsi turunçgiller bana merhaba diyor. Oldukça tatlı olan baharatların zencefil, kakule ve küçük hindistan cevizi olduğunu düşünüyorum. Turunçgil kadrosundan da portakal veya mandalina ile azıcık da bergamot. Kremsi baharatlı üst notalar fena değil. Orta kısma geçildiğinde turunçgillerin yerini tatlımsı gül alıyor. Buradaki gül, baharatlarla karıştırılmış ve şerbet haline getirilmiş gibi adeta. Bu andan itibaren pudramsılık da etkin. Orta bölüm için eh işte diyebilirim. Son kısımda klasik bir odunsu kapanış var. Yine kremsi ve yapay odunsu notalar mevcut. Muhtemelen sedir ağacı. Fakat ilginç yada kaliteli değil. Böylece de tenden ayrılıyor.


Brit For Men'in, genel anlamda tatlı (hatta şekerli) baharatlar, pudralı gül, biraz portakal ve sedir ağacından oluştuğu söylenebilir. Vasat kalitedeki Brit'in erkek versiyonu, zaman zaman tatlılığın ayarının kaçırıldığı, mideyi zorlayan bir şekerliliğe evrildiği, ortalama bir ana akım parfüm. Buradaki aşırı tatlılığı tonka fasulyesinin verdiği düşünülebilir.

Kremsi, pudralı, aromatik baharatların baş rolde olduğu Brit, gülü de ne yazık ki başarılı şekilde kullanmamış. Onun yerine günümüzün modern tatlı baharatlı parfümlerinin düştüğü tuzağa büyük bir şehvetle düşmüş. Sanırım halinden memnun.

Evet biliyoruz ki 15-22 yaş aralığındaki tüketiciyi tavlamaya yönelik, tatlı baharatların kullanıldığı, örneğine çokca rastlanabilecek sıradanlıkta Brit. Yeni/yaratıcı/devrimci tarafı olmayan yapısı benim için fazla çekici değil. Spicebomb, Allure Homme Sport, Versace - Eros, La Nuit de L'Homme ve avenesini seviyorsanız Brit sizin hayalinizdeki parfüm olabilir. Fakat benim rüyalarımda kabusa dönüşme ihtimali var.

Fazlaca tatlılık kullanıldığından mıdır yoksa gülün varlığından mıdır üst ve orta notaları biraz kadınsı buldum. Sonlardaki sedir ağacı erkeksilik vurgusunu artıyor. Fakat baş ve orta kısmı neredeyse kadın kullanımına bile uygun. Kimi yorumcuların Brit For Men’in kokusunu bebek pudralarına benzetmesiyse abartılı olarak görülebilir.

Çok satması ve popüler olması için tasarlandığı aşikar olan Brit'ten, Burberry'nin memnun olduğu anlaşılsa da yüksek kaliteli ve farklı parfüm arayanlar başka limanlardaki barları dolaşmaya ve gerçek aşkı uzaklarda değil, en yakınlarındaki parfümlerde aramalılar belki de.


Brit For Men'in tasarımcısı bir çok niş ve ana akım markaya hizmet vermiş olan Antoine Maisondieu. Sonbahar-kış mevsimine uygun olduğu söylenebilir. EDT konsantrasyonuna sahip. Denemeden almayınız, pişman olmayınız.

Koku Güzelliği:10/5

27 Şubat 2014 Perşembe

Çekiliş sona erdi, kazanan belli oldu!


Çekiliş sona erdi, kazanan belli oldu!

Bir çoğumuzun bileceği üzere, beş gün önce duyurusunu yaptığım hediye parfüm çekilişi sona erdi şu an itibariyle. Katılan herkese teşekkür ediyorum. Çekilişin talihlisi SunsetRider isimli arkadaşımız. İki de yedek talihli belirlendi. Eğer SunsetRider'e mail yoluyla ulaşamazsam önce birinci yedeğe ulaşacağım. Ondan da cevap alamazsam ikinci yedek talihliye gidecek hediye.

Asıl talihli: SunsetRider
1. Yedek: kouros
2. Yedek: volkan göçebe

SunsetRider isimli arkadaşa biraz sonra mail yoluyla ulaşacağım ve iletişim bilgilerini alacağım. Şansın hep böyle olur umarım hayatın boyunca.


25 Şubat 2014 Salı

Amouage – Interlude Man (2012)


Amouage – Interlude Man (2012)

Kaos, kaos teorisi, düzen, düzensizlik, düzen içindeki düzensizlik yada düzensizlik içindeki düzen. Yüzyıllardır insanların ilgisini çeken bu kavramlar, eski çağlardan beri düşünülmüş, konuşulmuş, tartışılmış ve yazılmış. Felsefenin ilgi alanına girdiğini düşündüğüm kaos ve düzensizlik kavramlarının derinlemesine araştırıldığı yayınlara ulaşmak mümkün. Sadece günümüzün filozofları değil, İslam tasavvufunun hatta Antik dönem felsefecilerinin de zihnini yorduğu kavramlar olarak karşımıza çıkar. Belki de insanın, hayatı, hayatın amacını, Allah'ı, alemleri, yaratılışı, var oluşu kafasında bir yerlere koyma çabasının sonucudur "düşünmek". Düşünüyorsak gerçekten var mıyız?

Kaos ve düzensizlik kavramlarıyla sadece filozoflar ve tasavvuf erbabları ilgilenmiyor. Arap parfüm sanatının en önemli markası haline gelmiş olan Amouage, bu kavramlara gönderme yapmış yeni kokusu Interlude'da. Amouage'ın yaratım yöneticisi Christopher Chong, parfümleri Interlude'u şöyle açıklamaya çalışmış:

"Gördüğüm ve hissettiğim kokuları yorumlarım. Bugün bizi çevreleyen tüm sosyal ve doğal kaos ve düzensizliğin çok daha özel seviyede olduğu düşünülebilir. Bu ara verme anı, bir kişinin kişisel tatminini ve başarısını sağlamak amacıyla tüm bu davaların ve türbülansların üstesinden gelmesinin yansımasıdır." demiş ve Amouage'ın felsefesini açıklamış: "Amouage, alışılmış kokuları yeniden keşfederek kıskanılan bir üne sahip olmuştur. Buhur ve reçine, geleneksel olarak dini ve ruhani kokularken, Interlude, sofistike olduğu kadar çağdaşlığın hissedileceği şekilde yeniden yapılandırılmıştır.

Amouage'ın, kadın ve erkek için iç gözleme dayalı parfümü Interlude, buhur ve reçinenin yeniden keşfi ile huzur ve denge hissinin temini için düzensizlik atmosferini çağrıştırır. Bir orkestranın kaynaşması gibi teknik beceri ve yaratıcılığın entegrasyonu sayesinde bu koku bir an için dışarıdaki kaostan içsel uyumu düzenleyerek kişinin kendini ve yansımasını keşfetmesidir."


2012 yılında piyasaya sürülen Interlude'un erkek versiyonu, kendi sitelerinde ise kısaca şöyle tanıtılmış: "Interlude Man, kaos ve düzensizliğin özünde yer alan uyum anının arasındaki maskelemeden ilham alınarak hazırlanmış baharatlı ve odunsu bir kokudur."

Interlude Man'i üzerime ilk sıktığımda karşıma tatlımsı bir koku çıkıyor. Garip bir meyvemsilik veya çiçeksilik diyesim var. Farklı bir çiçeksilik. Sanki ölmez otuna benziyor. Açıklanan üst notalarına bakıyorum. Keklikotu ve kırmızı biber meyvesi yağı var. İki elementi de daha önce hiç koklamadım. Acaba keklikotundan mı geliyor bu tatlımsı meyvemsi-çiçeksilik? Neden olmasın. Başlangıcı ortalama güzellikte diyebilirim. İlerleyen saatlerde koku yavaş yavaş değişmeye başlıyor. Tatlı his geri plana çekiliyor. Meyvemsilik-çiçeksilik azalıyor. Onun yerine keskin baharatlar (biber/karabiber) geliyor. Bu kısımda reçine de devreye giriyor. Karanlık ve yoğun baharatlı bu bölümü biraz Ambre Sultan'a benzettim. Gayet güzel bu kısım. Devam edelim. İlerleyen saatlerde bu sefer karanlık ve kuru deri eşlik ediyor baharatlara. Tatlılık barındırmayan deri, adeta yeni alınmış deri ceket gibi. Gerilerden amber de her daim desteğini esirgemiyor. Tütsü ise bu anlarda kendisini göstermeye başlıyor. Son kısımda tütsü artık direksiyona tamamen geçiyor. Oldukça kuru tütsü, alt notalarda tenden ayrılana kadar ikinci bir deri gibi görevini başarıyla yapıyor. Tütsüye hissedilir oranda kabe samanı (vetiver) de eşlik ediyor. Buradaki vetiver neredeyse ferah. Tabi tütsü daha baskın. Gayet güzel kapanışa sahip.

Interlude Man'i geriye çekilip okumaya çalışıyorum. Bu parfümün amacı ne, konusu ne, bize anlatmak istediği ne? Bu soruların tamamına bir cevabım olduğunu sanmıyorum. Fakat genel olarak karanlık ve zengin baharat-deri-tütsü-reçine temasına sahip olduğunu söyleyebilirim. Öd, egzotik amber, paçuli ve sandal ağacının da çeperde durarak ana yapıyı desteklediği söylenebilir.


Interlude Man, koyu, dumansı, gizemli, karmaşık, kaotik, kafa karıştırıcı, markanın genel konseptine uymayan bir arkadaş. Denediğim diğer Amouage'lara göre daha tuhaf, daha az gösterişli ve lüks. Evet bir Jubilation XXV'i düşündüğümde oradaki Arap etkilerini, ultra lüks geleneği, Orta Doğu gösteriş merakını burada bulamıyorsunuz. Hatta denediğim en az Arap etkili Amouage'lardan birisi. Bu parfümü gözümü kapatıp, ne olduğunu söylemeden bana koklatsaydınız, onun Amouage'a ait olduğunu söylemek aklımın ucundan geçmezdi. Onda daha Fransız ve Avrupalı bir hava sezinliyorum. Belki de daha evrensel ve mistik.

Interlude Man, yeterince rafine ve kaliteli. Fakat o Amouage etkisine pek rastlayamadım. Bu anlamda biraz farklı kulvarda. Daha doğrusu niş bir parfümden ziyade yüksek kaliteli ana akım parfümü gibi kokuyor. Yine de yapaylığa rastlanmıyor. Başlangıcından itibaren çok değişken ve geçirgen. Her nota burnunuzun önünden adeta tören geçidindeki askerler gibi ilerliyor ve etkisini bırakıyor. Bu anlamda çok iyi çıkarmışlar.

Günlük kullanıma biraz uzak olduğunu düşünüyorum Interlude'un. Güzel ve açık bir kış gününde, pazar gezmesinde, ayda 3.000 Euro ödediğiniz yaşam koçunuzla Bebek parkında gezip, kameralara yakalanmış numarası yapan sosyetik arkadaşlarımız için uygun bir parfüm değil. Daha tematik ve özel zamanların kokusu olmalı Interlude. Belki satanist ayinde belki de Orta Doğu kökenli istihbarat örgütlerinin toplantısı sırasında üst düzey yöneticinin kıyafetinde...


Interlude’un kokusunu zihnimde şöyle canlandırıyorum: Sovyetler Birliği’nin sona ermesiyle ortaya çıkan Rusya’da yeni düzen, mafyavari örgütleri ve oligark yapıları ortaya çıkarmış. Rus derin devleti ile bağlantılı bir mafya babası hayal edin. Yeni açtığı gece kulübünde parti veriyor. Burası Moskova’nın en lüks kulüplerinden birisi oluyor şimdiden. Rus üst düzey bürokrasisinin ve yer altı dünyasının bütün üyeleri orada. Birden bire müthiş zenginleşen oligarklar da parti de yerlerini alıyorlar. Arap şeyhleri de açılıştalar. Büyük patron mekanın açılışına geliyor. Siyah Cadillac Escalade jipinden inerken sekiz koruması etrafını sarıyor. Gece kulübünün kapısına doğru yürüyor. Birden nedense duruyor. Yine buz gibi bir Moskava gecesi. Ayaz herkesin içine işliyor. Üzerinde Rusların giydiği türden çok kaliteli tilki derisinden kürk üşümesini az da olsa engelliyor. Etrafına ve eserine bakıyor. “Sonunda başardım” diyor kendi kendisine. İşte Interlude bence tam da böyle birisine uygun.

Hiç şüphesiz ki o erkek parfümü. Erkeksi nüanslar dikkate alınarak tasarlanmış, zaman zaman maçoluk çağrışımları yapan, vicdansız, sert, keskin, güçlü, sağ duyusuz bir koku profili çiziyor bana göre. Otuzlu yaşların üzerinde değilseniz fazla yaklaşmayın ona.

Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip. Bir sitede %25 parfüm konsantrasyonuna sahip olduğu yazılmış. Ne kadar doğru olduğunu bir tek Christopher Chong ve parfümün tasarımcısı Pierre Negrin bilebilir. Tam bir sonbahar-kış kokusu. Yazın kullanırsanız hele ki fazlaca uygularsanız geçici baygınlık, felç hissi ve hafıza kaybı yapabilir :) Çok güçlü ve saldırgan. En fazla iki yada üç fıs uygulamak yetecektir. Kalıcılığı çok iyi.


Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/8