3 Ekim 2011 Pazartesi

Parfüm Merakı Facebook'ta...



Merhaba parfüm severler.

Bir süredir düşünüyordum ve geçtiğimiz gün gerçekleştirebildim sonunda. Parfüm Merakı blogunu facebook'tan da takip etmek isteyenler için, facebook sayfası açtım. Malum günümüzde sosyal medyanın önemi ve etkinliği büyük. Denediğim yada kullandığım parfümler hakkındaki kendi kişisel görüşlerimi ve hissettiklerimi elimden geldiğince yazıyorum.

Herkesin birbiriyle aynı düşünmesi gerekmediği gibi, herkes her parfümü de sevmek zorunda değildir diye birçok kez yazdım. Kişisel beğeniler, zevkler ve güzellik anlayışı her insanda muhakkak farklı olacaktır. Zaten hepimizin aynı şeyi sevmesi durumu hiç sağlıklı değil. Bu durum parfümler içinde geçerli diye düşünüyorum. Benim çok sevdiğim bir parfümü bir başkası hiç sevmeyebilir. Yada tam tersi. Eğer hepimiz aynı parfümü sevecek olsaydık sadece bir tane parfüm üretilir hepimiz onu kullanırdık. Kişisel beğenilerin farklı olmasına saygı göstermek çok önemli.

Yaptığım incelemelere yorumlar gönderen değerli okuyuculara teşekkür ediyorum. Yorumlarınız yanlışlarım varsa beni düzeltmenizi sağlayacağı için çok önemli. Her bir yorumu okuyup, gerekirse cevaplıyorum. Hakaret içermedikçe her yoruma da saygı duyuyorum. Görüşlerinizi her ne konuda olursa duymaktan zevk alıyorum.

Ben profesyonel bir parfüm uzmanı değilim. Sadece parfümleri seven bir amatörüm. Yani ne bir Luca Turin'im ne de Jean Claude Ellena'yım. Yaptığım yorumlar tamamen kendi hissettiklerim. Fakat siz bir parfüm konusunda benimle aynı düşünmüyorsanız diyecek hiç birşeyim olamaz. Dediğim gibi hepimizin algı ve düşünce dünyaları çok farklı. Zaten böyle de olması gerekiyor.

Asıl konuya dönecek olursam. Parfüm Merakı artık facebook'ta da faaliyete geçmiş bulunuyor. Zaten sağ bölümdeki blog listem içinde adresini verdim. Birde buraya yazayım: http://facebook.com/parfummeraki

Not: Bloger'daki yazılarım aynen devam ediyor. Sadece bir sayfamda facebook'ta olsun istedim.

Sevgiler ve saygılarımla.

8 Eylül 2011 Perşembe

Azzaro – Chrome (1996)


Azzaro – Chrome (1996) Markanın popüler erkek parfümü.

Azzaro markasının, artık klasikler arasındaki yerini almış Azzaro Pour Homme ile özdeşleştiğini düşünürdüm. Zamanın önemli parfümlerinden birisi olan APH’dan sonra bir süre sessizliğe bürünmüşler anladığım kadarıyla. Ta ki 1996’da Chrome’u çıkarıncaya kadar. Bu zamandan itibaren ülkemizde olmasa da yurtdışında büyük bir seven kitlesi var Chrome’un. Bunu yurtdışından yayın yapan parfüm forumlarından rahatlıkla anlayabiliyorsunuz. Fakat bence bir şanssızlığı Acqua di Gio gibi güçlü bir rakip ile aynı senede piyasaya sürülmesi. Ferah, ilkbahar-yaz mevsimine uygun kokusu ve iyi ayarlanmış harmanıyla Gio kadar olmasa da ilgi gören parfümlerden birisi. Rakipleri olarak Calvin Klein – One (Zaten biraz benziyorlar), Kenzo Pour Homme, Acqua di Gio, Davidoff – Cool Water gösterilebilir. 1990’lı yılların en popüler ve çok satan bu klasikler arasında Chrome bakalım kendisine nasıl bir yol çizmiş.

Parfümün resmi açıklamasında “ferah, akuatik ve odunsu” yönü vurgulanmış. Zaten açık mavi, deniz rengini andıran şişesi bize kokusu hakkında ipucu veriyor. Bu resmi açıklamalara çok takılmadan geçelim kokusuna. İlk sıkıldığında metalik bir turunçgile sabunsuluk hakim diyebilirim. Evet doğru kelimeler turunçgil ve sabunsu bir his. Başlangıç biraz yoğun ve keskin. Hatta bir yaz parfümüne göre biraz fazla. Biryerlerden tanıdık geliyor ama nereden?

Bir süre sonra metalik turunçgil geri çekilirken sabunsu his daha da artıyor. Parfümün ana karakteri de ortaya çıkmış oluyor. Neredeyse pudramsı bir sabunsuluk ve biraz da turunçgil. Bu kısımda yapaylık kendisini hissetiriyor. Çok rahatsız edici olmasa da dikkat çekici kadar yapay.

Son bölümü ise bence en güzel kısım. Aromatik odunsu bir koku ve misk. Neyse ki sabunsu his burada daha az. Alt notalar gayet başarılı. Yapaylık burada yok gibi.  

Bu detaylandırmadan sonra genel olarak birşeyler söyleyeyim. Bütününe baktığımızda Chrome ilkbahar-yaz ayları için tasarlanmış, akuatik olmaya çalışan, pudramsı seviyede sabunsuluk barındıran, metalik turunçgille zenginleştirilmiş yarı-sentetik kokan bir parfüm. İlk başlangıcı ve orta notaları çok etkileyici değil. Ama alt notalarında da gayet güzel. Kokusu çok büyük değişim göstermiyor. Biraz tekdüze. Uzun süreli kullanımlarda sıkıcı olacağa benziyor. Çok özel bir tarafının olduğunu söyleyemem. Hatta bazen çamaşır deterjanlarına da benziyor kokusu.

Peki Chrome neden bu kadar ilgi görüyor. Bu duruma sebep olarak “temizlik hissi veren sabunsu yanı ve iyi ayarlanmış harmanı” diyebilirim. Güçlü rakiplerinin karşısında çok fazla şansı olabilir mi şüpheliyim. Sabunsu ve kaliteli bir parfüm arıyorsanız Prada – Amber Pour Homme çok daha iyi bir seçenek olacaktır diye düşünüyorum. Yine de bir deneyin. Belki de tam aradığınız kokudur. Kim bilir.

Chrome’un kalıcılığı gayet başarılı. Kıyafet üzerinde bir gün civarı hissediliyor. Bu hafif yaz parfümleri klasmanı için oldukça iyi. Tende daha kısa kalıyor. Farkedilirlik başlarda iyi. Daha sonra ortalama hale geliyor. Yine de gün içinde ara ara kendisini size hissettiriyor. Bu açıdan da yeterli. Her yaş grubundan kişiye uyacaktır. İlkbahar-yaz mevsimi için daha uygun olacaktır. Hem ofiste hem de deniz kenarında kullanılabilecek bir tarzı var. Yani günlük kullanıma uygun.

Artıları:
+ Sonlarına doğru kokusu çok güzelleşiyor.
+ Kalıcılığı fena değil.
+ Eğer alabilirseniz yurtdışındaki internet sitelerinde çok uygun fiyatlara satılıyor.

Eksileri:
- İçinde barındırdığı yapaylık biraz rahatsız edici hale gelebiliyor.
- Benim için fazla sabunsu.
- Tekdüze ve sıkıcı olmaya aday kokusu.

Koku Güzelliği:10/6   Kalıcılık:10/7   Farkedilirlik:10/7

1 Eylül 2011 Perşembe

Calvin Klein – CK Free (2009)


Calvin Klein – CK Free (2009) Markanın yeni erkek parfümlerinden.

Bugün sorumu şöyle sorayım. Calvin Klein markasını nasıl bilirsiniz? Genellikle cenaze merasimlerinde duyduğumuz ve otomatik olarak cevap verdiğimiz bu soruya konumuz olan parfümler penceresinden yanıtınız ne olurdu? Kıyafet ve aksesuvar bölümlerindeki tasarımları hakkında çok detaylı bilgiye sahip olmasamda, parfümleri konusunda biraz ukalalık yapabiliriz sanırım.

Zihnimde oluşturduğum Calvin Klein parfümlerinin imajı hakkındaki  (belki de yanlış veya abartılıdır) düşündüklerimi söyleyeyim. Özellikle son yıllarda çıkardığı birçok parfümünde pek başarı yakalayamamış, vasata yakın kokular üreten,  olaya daha çok ticari anlamda bakan, bunun için kaliteden taviz veren, genel olarak herkesin sevebileceği ve çok satabileceği tarzda ürünler veren bir marka. Bana katılabilirsiniz yada katılmazsınız. Benim markanın parfümleri ile aramada kurduğum bağ bu şekilde. Tabiki  markanın bütün parfümleri böyledir anlamına gelmiyor. Bir parfüm güzel ve başarılıysa  hangi marka olursa olsun hakkında iyi şeyler söylemek de boynumuzun borcu bir anlamda. Laf yine uzamaya başladığından geçelim kokumuza.

CK Free tarz olarak turunçgil ve aromatik odunsu ağırlıklı. İlk sıkıldığında, açıklanan üst notalarında yazmasa da bolca turunçgil ve biraz da bergamot kullanılmış. Nasıl derseniz çok özel bir tarafı olmayan, kötü de olmayan, günümüzün birçok parfümünde rastlayabileceğimiz gibi. Zaten turunçgil birçok parfümün açılışında bolca kullanılıyor. Doğal olarak bütün parfümlerin açılışları birbirine benzemeye başlıyor dersek yanlış olmaz  sanırsam.

Bir süre sonra turunçgil biraz metalik ve yapay bir hale geliyor. Ve orta notalarında hafif tatlı bir deri ekleniyor bu turunçgile. Yine notalarına baktığımda “süet” kokusu kullanılmış. Bu gelen deri kokusu muhtemelen o süetten geliyor. Bu kısımda biraz yapaylık rahatsız ediyor diyebilirim. Son olarak da alt notalarında metalik turunçgil ve süete biraz silhat (paçuli) ekleniyor. Böylece sona eriyor.

CK Free anladığım kadarıyla günümüzün modern, ferah ve hafif turunçgil baskın parfümlerine bir alternatif olarak tasarlanmış gibi görünüyor. Kokusu birçok parfüme benzer şekilde. Açıkçası çok özel ve diğerlerinden onu ayırıcı bir yanı yok. Onlarca birbirine benzeyen bu tarz parfümlerin bir devamı sanki. Genç, ferah, çok hafif ve erkeksi. Açıklanan notalarında kahve ve tütün var. Fakat ikisini de algılayamadım. Ralph Lauren – Polo Blue, Christian Dior – Higher, İssey Miyake Pour Homme, Giorgio Armani – Acqua Di Gio ile aynı kulvarda yarıştığını söyleyebilirim. Fakat büyük boy şişesini alacak kadar başarılı bulmadım. Vasatı aşamayan bir parfüm daha ne yazık ki.

CK Free’nin en büyük eksisi ise kuşkusuz farkedilirliği. Daha önce bu kadar zayıf bir parfüm kullandım mı bilmiyorum. İlk sıkıldıktan bir saat sonra kokusunu neredeyse alamıyorsunuz. Tene çok yakın kalan, çekingen bir yapısı var. Fakat belirtmeliyim ki kabul edilebilir sınırların çok altında olduğunu rahatlıkla söylebilirim. Bu anlamda da yazık edilmiş gibi. Elinde böylesine büyük imkanlar olan dev markalar neden parfüm işine biraz daha özen göstermezler anlamak zor. Karlılık ne yazık ki herşeyin önüne geçmiş gibi görünüyor. Kalitenin bile.

Kalıcılık olarak da çok iyi şeyler söyleyemeyeceğim. 5-6 saat civarındaki kalıcılığı muhakkak yeterli değil. Zaten çok zayıf olan kokusunu duyabilmek için kendinizi çok dikkatli koklamalısınız! Hadi ama Calvin Klein. Çok daha iyisini yapabilirsin.

30 yaş altı genç arkadaşlara daha çok uyacaktır. İlkbahar-yaz için daha uygun gibi görünüyor. Denemeden almanızı tavsiye etmem. Daha iyi seçeneklere yönelmenizde fayda olabilir.

Artıları:
+ Başlardaki turunçgil-meyvemsi koku en kabul edilebilir yanı.

Eksileri:
- Hiçbir farklılığı olmayan, yapay, sıradan bir genç erkek parfümü.
- Kalite hissi olarak da çok iyi şeyler söyleyemeyeceğim.
- Farkedilirliği çok zayıf.

Koku Güzelliği:10/5   Kalıcılık:10/6   Farkedilirlik:10/4

26 Ağustos 2011 Cuma

Guerlain – Guerlain Homme (2008)



Guerlain – Guerlain Homme (2008) Markanın yaz mevsimine uygun erkek parfümü.

Yurtdışındaki önemli parfüm platformlarını inceleyip, takip eden birisi olarak (zaten birkaç tane var) dikkatimi çeken bir durum, Guerlain markasına verilen önem ve değer. 180 yıldan fazla bir tarihi olan bu dev marka özellikle Mitsouko, Vetiver, Habit Rouge, Samsara, Jicky, Shalimar gibi, klasikler arasındaki yerlerini almış önemli eserlere imza atmış. Ve ismini saymadığım birçok sevilen parfüm daha. Gerek parfümlerinin kalitesiyle gerekse biraz aristokratik tavrıyla önemli bir saygı unsuru olarak görüyorum Guerlain’i. Fakat anladığım kadarıyla özellikle 2000’li yıllardan itibaren küçük de olsa değişim çabaları var. Bu durumda günümüzün popüler parfümleri ile rekabet etmek de önemli etkenlerden birisi. 2005 yılında çıkardıkları L’Instant de Guerlain Pour Homme zaten bu değişimin belki de ilk örneklerinden birisiydi. Guerlain Homme ise günümüzün sevilen yaz parfümlerine bir rakip kuşkusuz. Bunun içinde Guerlain severler tarafından da oldukça eleştirildiğini söylemem gerek. Bu konuya devam edeceğim. Şimdi geçelim kokumuza.

İlk sıkıldığında lime (misket limonu) ve nane ile size merhaba diyor. Kısaca lime meyvesinden bahsetmek istiyorum. Daha çok Orta Amerika ülkelerinde yetişen ve limongillerden bir meyve. Dış kabuğu yeşil, ekşimsi buruk bir tadı var. Limonun daha farklı bir hali gibi de düşünülebilir. Kozmetik sektöründe bolca kullanılıyor. Evet başlangıcı ferah ve güzel. Nane daha az hissediliyor. Ağırlık misket limonunda. Başlangıcı sevdim. Bir süre sonra bu notalar geri çekilirken asıl koku ortaya çıkmaya başlıyor. Açıklanan notaları arasında Mojito ve Rom var. İki içkiyi de içmediğim için kokularını bilmiyorum. Fakat orta notalarından itibaren hafif çiçeksi ve tatlı bir içki kokusu gelmeye başlıyor. Buradaki kullanımı başarılı olmuş. Çiğ bir alkol kokusu değil gelen. Biraz misket limonu, biraz nane ile harmanlanmış tropikal bir içki gibi. Sanki bir kokteyl. Bu kısımda fena değil. Son olarak alt notalarında biraz sıradan ve klasik halini almış hafif tatlı odunsu notalar var. Bir çok parfümde rastlayacağımız cinsten. Bence en vasat kısımı ne yazık ki.  

Misket limonunun (lime) kokusunu özellikle yaz mevsime uygun parfümlere çok yakıştırıyorum. Ayrı bir hava katıyor. Fakat genelde üst notalarda kullanıldığı için ömrü uzun olmuyor. Onun dışında Guerlain Homme’un kokusu deniz kenarında güneşlenirken içilen oldukça tatlı bir tropikal kokteyle benziyor. Orta notalardan itibaren tatlı bir hal alıyor. Burada kullanılan şeker kamışı etkili olmuş anlaşılan. Son bölümünü ise pek beğenmedim.

Genel olarak sıcak yaz mevsimi için güzel bir seçenek. Değişik tarzı ve egzotik kokusuyla diğer yaz parfümlerinden ayrılıyor. Biraz Tommy Bahama – Set Sail St.Barts For Men’e benzettim. Orada hindistan cevizi daha baskınken burada tropikal içki var. St. Barts’dan çok daha kaliteli ve kompleks olduğunu belirtmem gerek.

Peki Guerlain Homme, markanın sevenleri tarafından neden bu kadar eleştiriliyor. Burada bence Guerlain’in o aristokratik tavrından uzaklaşma sinyalleri vermesi etkili. Daha popüler olabilecek ve çok satabilecek parfümler üretmek istemesi de olabilir. Yine de Guerlain Homme yaz mevsimi için fena bir seçenek değil. Ama muhteşem de değil. Guerlain isminden çok daha iyisini beklemek sanırım hayal kırıklığının sebeplerinden. Yine de denemeden almayın. Belki tarzı hoşunuza gitmeyebilir. Şişesinin tasarımını ise ünlü İtalyan marka Pininfarina yapmış.

Kalıcılığı fena değil. Fakat farkedilirliği ortalamanın biraz altında. İlkbahar-yaz günleri için çok uygun. 35 yaş ve altındaki herkese uyacaktır diye düşünüyorum. Özellikle deniz kenarı gibi yerlerde kullanmak kendinizi daha iyi hissettirecektir muhtemelen.

Artıları:
+ Örneğine çok rastlanmayan aromatik, içkimsi, odunsu yapısı.
+ Sıcak yaz günleri için iyi bir seçenek olabilir.

Eksileri:
- Sonlara doğru tatlı odunsu koku çok sıradan. Daha ilginç olabilirmiş.
- Farkedilirliği biraz daha yüksek olsaymış keşke.
- Fiyatı rakiplerinden biraz daha yüksek.

Koku Güzelliği:10/7   Kalıcılık:10/7   Farkedilirlik:10/6