18 Eylül 2014 Perşembe

Joop – Jump (2005)




Joop – Jump (2005)

Almanların otomotiv sektöründe ve kimya sanayisinde dünyanın en iyileri olduğunu biliyoruz. Fakat moda konusunda bir türlü ezeli rakiplerini yakalayacak gibi görünmüyorlar. Almanlar, düzen, disiplin ve çalışmanın sonucu geldikleri bugünkü konumlarından memnun olmalılar. Varsın giydikleri kıyafetlerini de İtalyanlar ve Fransızlar tasarlasın. Ne olacak ki.

Alman Wolfgang Joop’un, dünya çapında saygın hale getirebilmeyi başardığı moda markası, parfüm konusunda epey iddialı. Kırka yakın parfümleri ile pazardan pay kapma yarışının birebir içindeler. Hele ki Joop Homme gibi kült bir parfüm çıkarmış olmanın özgüveni ile hareket ettikleri düşünülebilir. Ancak Joop Homme gibi ikinci bir efsane yaratmaları zor görünüyor.

Her ne kadar on yaşına merdiven dayadıysa da Jump, markanın Go ile birlikte yeni neslini temsil ediyor. Üretimi bitirilmiş eski klasiklerinden hala övgüyle söz edilse de parfüm sektörünün yeni trendlerine uyum sağlamak zorundalar. İşte Jump’ı da bu anlamda değerlendirmek gerekir.

Garip bir şekilde Joop’un kendi sitelerinde parfümlerine yer verilmemiş olması, onlara üvey evlat muamelesi yaptıklarının kanıtı olabilir. Zaten Joop markasının parfümlerini Coty tasarlıyor. Yani Joop parfümleri birer Coty ürünü. İşte yine bir Coty-Joop işbirliğine daha götüreyim sizi bugün.


Fragrantica’da aromatik fujer olarak sınıflandırılan Jump’ın başlangıcı tanıdık geliyor. Turunçgiller, aromatik otlar ve biraz lavanta. Tatlımsı turunçgillere ciddi oranda kremsilik eşlik ediyor. Biraz piyasa işi denebilecek üst notalar Allure Homme Sport’u anımsatıyor. Fakat onun daha vasat hali gibi. Başlangıcı çok ilginç değil. Orta bölümde sanki tatlımsı meyveler ve yumuşak baharatlar ekleniyor. Bu andan itibaren kremsi şekerli meyvelerin etkisi oldukça fazla. Baharatlarda aynı şekerli yapının boyunduruğu altında. Son kısma gelindiğinde koku formu değişmiyor. Bir tek tonka fasulyesi ve odunsu notalar kendisini daha çok gösteriyor. Sonları da enteresan değil.

Jump, yeni nesil, modern, bol tatlı, kremsi, neredeyse pudralı, meyveli ve baharatlı parfümlerin izinden gitmeye çalışıyor. Bunu hem başarıyor hem de başaramıyor. Başarıyor çünkü onu koklayan 15-21 yaş arasındaki çoğu erkek beğenecektir. Bu anlamda hedefine ulaşmış ve onun keyfini sürüyor olabilir. Fakat bir taraftan da hiçbir özgün yanı olmayan, tamamen piyasa işi vasat bir kokuya sahip olmak gibi de küçük! bir defosu var. E o kadarcık kusur her parfümde olur mu diyorsunuz?

Hayır, olmaz. Çünkü Jump gerçekten de uzun zamandır denediğim en yapay, en vasat, en bıktırıcı ve en sıkıcı parfümlerden birisi. Jump, doldurma parfüm satan dükkanların içi gibi kokuyor. Bu kadar kaliteden uzak bir parfümün Joop gibi dünya markasının etiketini nasıl alabildiğini merak etmekteyim.


Peki amaç ne? Bu parfümü kadınların sevmesi mi? Peki neden bu parfümü koklattığım kadınlar onun berbat koktuğunu söylüyor. Yani olay şu mudur: “Bol şekerli meyveler, kremsi baharatlar, başlangıca biraz turunçgil, sonlara odunsu notalar ekleyelim ve gelsin bol bol satışlar” Bu parfümü tasarlayan arkadaşların düşünceleri birebir böyle olmasa bile çok yakın olduğunu tahmin ediyorum. E tabii amaç çok şişe satmaksa şekerli meyvelerden daha iyisi olur mu?

Olur arkadaşım hem de bal gibi olur. Dior nasıl yapıyorsa öyle olur. Guerlain nasıl yapıyorsa öyle olur. Yeter ki böyle kolayına kaçma işin de bizim de vaktimizi alma Jump gibi parfümlerle.

Biraz Allure Homme biraz da Allure Homme Sport’a benzettim kremsiliğini Jump’ın. Fakat Allure Homme Sport’tan hem koku güzelliği hem de kalite anlamında 2-3 basamak aşağıda. Genel hali Versace – Blue Jeans’i de anımsatıyor. Bence denemeden alma hatasına düşmeyin.

Şişesinin mavi olduğuna bakmayın. O safkan bir akuatik değil. Gerçi bu sıcak günlerde baymadı şekerli yapısı. Garip bir şekilde ferah ama baharatlı ve kremsi. Belki onu ilkbahar-sonbahar dönemlerinde kullanmak iyi fikir. Süper ferah bir koku beklemeyin ondan.


Ülkemizdeki birçok internet sitesinde oldukça uygun fiyatlara satılıyor. Parfümün artılarından birisi bu olsa gerek. Ayrıca kalıcılığı ve farkedilirliği gayet iyi. Kıyafet üzerinde 2-3 gün kaldığına şahit oldum. Kalıcılık meraklılarına duyurulur.

Parfümün tasarımını genellikle popüler markalar için çalışmış Sophie Labbe yapmış.  Luca Turin’in kitabında elmalı şampuan olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden sadece iki puan verilmiş. Ayrıca tek bir cümleyle anlatılmış Jump: “Acınası bir Cool Water kopyası”.

Koku Güzelliği:10/4.5

15 Eylül 2014 Pazartesi

Le Labo – Lys 41 (2013)




Le Labo – Lys 41 (2013)

Latince ismi Lilium olan ve bir metreye kadar büyüyebilen dik gövdeli, güzel kokulu çiçekler açan bir bitki zambak. Beyaz, kırmızı, mor, siyah, sarı gibi farklı renklerdeki türlere sahip zambağın doğada 110 çeşidi olduğu söyleniyor.

Genellikle bahçelerde süs bitkisi olarak kullanılıyormuş. Yetişme bölgesi olarak kuzey yarım kürenin şiddetli kış yaşanmayan bölgeleri örnek gösteriliyor. Çoğunlukla dağlık ve çayırlık alanlarda yetişen zambağın, birkaç türü Güneydoğu Asya'nın tropikal bölgelerinde de görülebiliyormuş.

Beyaz zambak yaprağı, yaralar, kesikler ve yanıklar için kullanılıyormuş. Deride kabarcıklar, şarbon yaraları içinde şifalı bir bitki olan zambak, parfüm sektöründe de sıkça karşımıza çıkıyor. Hatta niş parfümevi Le Labo'nun bugünkü konuğum merkezine zambağı alan bir arkadaş. Lys 41'in resmi tanıtımında beyaz çiçeklerin başrolde olduğu saklanmıyor. Ayrıca soylu bir şekilde cazibeli olduğundan ve yasemin, sümbülteber, zambak, odunsu notalar, vanilya ve miskten oluştuğu gibi detaylardan bahsedilmiş.


Lys 41'i ilk kullandığımda karşıma beyaz çiçekler çıkıyor. Muhtemelen sümbülteber üst notaları domine ediyor. Yapaylık hissedilmeyen başlangıcı epey çiçeksi ve tahmin edilebileceği gibi kadınsı. Orta kısma geçildiğinde koku formunda büyük değişim olmuyor. Biraz daha ferah ve tuzlu yapıya geçiyor. Vanilya kaynaklı kremsilik artıyor. Sümbülteber, zambak ve biraz da yasemin artık tamamen direksiyondalar. Orta bölüm başlangıcına göre daha unisekse yakın ve giyilebilir. Son kısımda da aynı beyaz çiçek baskın yapı devam ediyor. Farklı olarak misk daha etkili. Biraz da yumuşak odunsu notalar var. Böylece tenden ayrılıyor.

Lys 41, anlaşılacağı üzere tam bir çiçek kokusu. Merkezini sümbülteber-zambak ikilisinin meydana getirdiği çiçeksilik biraz tatlı ve kremsi. Vanilya iyi ki kullanılmış ve kokuyu katlanılabilir hale getirmiş. Yumuşacık vanilya ve beyaz çiçeklerin işbirliği orta bölümden sonlara kadar devam ediyor.

Genellikle kaynaklarda kadın parfümü olarak geçiyor. Bence de haklılar. Zaten bu tür beyaz çiçek merkezli kokular kadın kullanımına daha yakın oluyor. Oysa ki Carnal Flower'ın birçok erkek seveni ve kullananı olduğunu okuyoruz. Hangi erkek kullanırsa kullansın benim için fazlasıyla kadınsı bu tür kokular. Ayrıca hiç de çekici değiller. Lys 41 için de farklı düşünmüyorum.


Lys 41 kötü bir parfüm değil. Hatta bu türün en sevilebilir üyelerinden birisi. Rakipleri kadar kuru, pudralı ya da sabunsu değil. Oldukça kremsi ve yumuşak. Tabii çok kompleks ve derin bir parfüm olmadığını itiraf etmeliyim. Genel olarak basit denebilecek yapıda. Büyük değişimler göstermiyor, aynı çizgide ilerliyor. Tatlılık oranı neyse ki abartılı değil. Yine de makul oranda tatlı bir kokusu olduğunu söylemek zorundayım.

Sahi rakipleri kim Lys 41'in? Carnal Flower, Fracas, Intense Tiare hatta birazcık No.5 ve Baghari. Aslında kremsi beyaz çiçekler temasına sahip bütün parfümler onun rakibi olabilir. Bu haliyle onlarla rahatlıkla başedebilecek durumda. Gerek kalitesi, gerek genele hitabı anlamında sorun görünmüyor. Carnal Flower/Fracas ikilisinden daha çok sevdiğimi söyleyebilirim. Eğer bu tür çiçeksileri seviyorsanız, oldukça yüksek fiyatını göze alıp, deneme listenize ekleyebilirsiniz Lys 41'i.

Bu tür beyaz çiçek parfümlerinin farkedilirlikleri hep mi yüksek oluyor anlamadım gitti. Ne zaman bu tarz bir parfüm denesem en fazla iki fıs kullanabiliyorum. Fazlası rahatsız edici oluyor. Lys 41'de de bu durum değişmedi. Farkedilirliği başlarda yüksek. Sonrasında normale dönüyor. Kalıcılığı ortalama seviyelerde.


Ferah sayılabilecek yapısı sebebiyle bence dört mevsimde de kullanılabilir. Bu sıcak sonbahar günlerinde hiç de fena olmadı. Yaş olarak sanki otuz ve üzerindeki kadın arkadaşlarımıza uyacak gibi duruyor.

Eau de parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip parfümün tasarımcısı Daphne Bugey görünüyor.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

10 Eylül 2014 Çarşamba

Thierry Mugler – Womanity (2010)




Thierry Mugler – Womanity (2010)

Modacı Thierry Mugler'in tasarımlarındaki ana ilham kaynağının kadınlar olduğunu okuduğumda hiç şaşırmadım. Moda dünyasının büyük bölümünün kadınlara hizmet ettiğini düşünürsek, kadınları ön plana çıkaran bir tarz geliştirmesi gayet anlaşılabilir. İstisnaları olsa da biliyoruz ki kadınlar her modacı için çok önemli. Çünkü moda demek aynı zamanda kadın demek.

Erkeklerin çalışıp kadının evde oturduğu zamanlar 20. yüzyılda kalmış gibi görünüyor. 21. yüzyılın modernite anlayışı, kadınları da iş hayatına çekiyor. Kendi mesleği olan ve ihtiyaçlarını rahatlıkla karşılayabilecek maddi imkanlara sahip kadınlar giderek artıyor. Kadınlar bağımsızlaşıyorlar ve devir değişiyor. Yeni oluşan duruma modacılarda ayak uydurmak zorundalar.

Thierry Mugler'in 2010 yılındaki yeni vizyonu böyle bir amaçla mı düşünüldü bilemiyorum. Gördüğüm kadarıyla Mugler, 2000'li yılların değişen kadınını şöyle tanımlıyor: "Zeki aynı zamanda cazibeli, olağandışı aynı zamanda şehvetli, karizmatik aynı zamanda alıngan. Kadınlar tabii ki çok yönlüler ama onları birleştiren bir bağ var aralarında: Aynı pozitif enerji ve içten gelenlik, aynı insanlık..." Mugler'in Womanity parfümünün tasarım diline ait hikayeyi ve ipuçlarını bu cümlelerde arayabiliriz.


2010 yılında piyasa sürülen Womanity, Mugler'in her zamanki gibi gürültülü pazarlama kampanyası ile satışa sunuldu. İddialı ismi, "humanity" kelimesine gönderme yaptığını veya ufak bir kelime oyununu düşündürtüyor. Kadını ve kadınlığı merkeze alan bir parfüm olarak tasarlanan Womanity, markanın en çok satan parfümlerinden birisiymiş aynı zamanda. Kendi sitelerindeki tanıtımında en dikkat çeken yanı parfümlerde görmeye hiç alışık olmadığımız havyar notasının kullanılması. Ayrıca incir temasına güçlüce vurgu yapılmış. Onun için incir-havyar düzleminde bir koku beklememiz gerekiyor sanırım. Bakalım kağıt üstünde yazanlar ile pratikteki hali tutarlılık gösterecek mi?

Womanity'in başlangıcı tatlımsı meyveler ile gerçekleşiyor. Kırmızı veya tropikal meyvelere benzetiyorum. Açıklanan notalarına ve kendi sitelerindeki notalarına bakıyorum ama duyumsadığım kokuya benzer bir meyveyle karşılaşamıyorum. Muhtemelen hatırı sayılır oranda çilek var başlangıçta. Fakat sıradan, yapay ve biraz tuzlu çilek diyebilirim. Orta kısımda koku formu büyük değişim göstermiyor. Aynı meyvemsi (çilek ağırlıklı) yapı devam ediyor. Ona biraz incir yaprağı/ağacı kokusu ekleniyor. Fakat burada sütsü ve baskın değil incir yaprağı. Meyvelerin gerisinde kalmış. Orta kısım başlangıcına göre biraz daha ilginç ve sevilesi. Son kısımda aynı yapı istikrarla devam ediyor. Farklı olarak odunsuluk biraz daha artıyor. Başka da bir numarası yok gördüğüm kadarıyla.

Womanity, bence baştan sona meyveli yapıda. Çilek olduğunu sandığım kırmızı meyveler sonlara kadar ısrarla varlığını sürdürüyor. Meyvelere düşük dozda incir yaprağı ya da ağacının o tozlumsu kokusu eşlik ediyor. Fakat parfümü asla domine etmiyor. Sadece yönün odunsuluğa doğru çevrilmesine yardım ediyor. Son kısımda odunsuluk biraz daha etkili ama genel yapıyı bozmuyor ve başrolü oynamaya çalışmıyor.


Womanity, tenimde ve kıyafetimde çok basit ve düz çizgide performansa imza attı. Açıkçası bir Mugler parfümünden çok daha gösteriş, derinlik, iddia ve farklılık beklerdim. Fakat küçük çaplı hayal kırıklığı yaşadığımı itiraf etmeliyim. Parfümü üzerime sıktıktan sonlara kadar pek değişim olmadığını şaşırarak gözlemledim. "Acaba ne zaman farklı karaktere bürünecek" beklentim her kullanımda boşa çıktı. Karşımızda oldukça basit bir arkadaş olduğunu kabul etmeliyiz dostlar.

Acaba birçok yorumcunun dediği gibi Mugler, "ya aşık ol ya da nefret et" tarzı parfümlere mi imza atıyor? Bu noktada kendi deneyimlerimi gözden geçiyorum en güvenilir veri olarak. Angel'ın kadın versiyonu harikaydı ve başımı döndürmüştü. A Men serisinin üyesi Pure Havane'de nefisti. Pure Malt ise gayet kabul edilebilirdi. Fakat bu üç örnek dışında Mugler'in parfümleriyle aramın iyi olmadığını söyleyebilirim. Özellikle A Men ve Alien'ın fazlasıyla abartılmış olduğunu düşünmüştüm. Mugler'in parfümlerini, nefret etmekten ziyade kendime yakın bulmamıştım. Womanity de bu tarafa yakın duruyor ne yazık ki.

İyi de neden beğenmedim Womanity'i. Birincisi fazlasıyla basit, sıradan ve tek düze. Uzun kullanımlarda sıkıcı olacağını görüyorum. İkinci olarak kalite hissiyatı düşük. Yapaylık sınırında dolaşan meyvelerin hiçbir cazibesi yok. Üçüncü olarak benzersiz ya da onu diğerlerinden ayıran tarafı yok. Kokusunu biraz Black XS'in erkek versiyonuna benzettim. Onun biraz daha kadın kullanımına yakın hali gibi. Gerçi bu haliyle bir erkek rahatlıkla kullanabilir Womanity'i. Hatırladığım kadarıyla Dolce & Gabbana - Light Blue Pour Femme'ye de benzettim.


Havyar mevzusuna gelirsem. Parfümün resmi tanıtımında havyar'dan sıkça bahsedilmiş. Çocukken fazlaca yediğim havyarı çok uzun zamandır yemiyorum. Çocukken bir lord olarak şatoda büyütülmedim tabii ki. Fakat yine hatırladığım kadarıyla havyara hiç benzemiyor Womanity'nin aroması. Ha Mugler eğer meyveli bir havyar türü keşfetmişse onu bilemiyorum. Ama şu pazarlama işlerini biraz daha ayakları yere basan şekilde yapsalar isabetli olacak. Kısacası ve açıkçası havyar falan kokmuyor.

Mugler'in güçlü ve ışıltılı ismini arkasına alan Womanity çok sıradan tuzlu/tatlı bir meyvemsi olmaktan öteye geçemiyor. İncir kullanımı ise Philosykos'taki gibi zannetmeyin çünkü pek baskın değil. Geri planda kokuya destek veren bir görüntüsü var sadece. O sütsü ve vanilyamsı incir kullanımı yok.

Yine gayet sıcak günlerde kullandığım Womanity, iyi tepkiler verdi. Kanımca ilkbahar-yaz mevsimine daha çok uyacaktır. Neredeyse ferah yapısı soğuk kış günlerinde çok ilginç olacağa benzemiyor.


Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip. Kalıcılığı etkileyici. Ten üzerinde rahatlıkla bir günden fazla kalıyor. Farkedilirliği güçlü değil fakat ara ara kendisini size hissettiriyor. Şişesi ve kapağındaki Afrika maskesi benzeri tema hiç de fena olmamış. Kokusunun tasarımını Fabrice Pellegrin yapmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/5

7 Eylül 2014 Pazar

Montale – Wild Pears (2011)




Montale – Wild Pears (2011)

Gülgillerden olduğu belirtilen, filizleri böcek sokmalarına karşı kullanılan yabani ağaç ve onun meyvesi yaban armudu. Türkçe'deki diğer adı Ahlat olan yaban armudunun Anadolu'nun hemen her yerinde bulunan ağaçlardan olduğunu bilmiyordum. Kuraklığa ve hava kirliliğine dayanıklı, orman açıklıklarında, bozkırlarda özellikle ormandan açılmış tarla içlerinde çeşitli alıç türleriyle birlikte yaygın olarak bulunuyormuş yaban armudu.

Hatırladığım kadarıyla hiç yaban armudu yemedim. Bu yüzden tadının nasıl olacağını kestiremiyorum. Fakat üzülmeye gerek yok çünkü bir parfüm evi Wild Pears ismiyle bize yaban armudunun aromasını sunmuş bile. Hem de 2011 yılında.

Montale, enteresan çiçek ve meyveleri kullandığı parfümlerinden vazgeçecek gibi değil. Her ne kadar ağırlığı öd kokusuna ve onun türevlerine verse de markanın meyveli parfümleri artmaya başladı. Parfüm dünyasında çok örneği var mı bilemiyorum ama yaban armudu kokusu ile karşı karşıyayız.


Kendi sitelerinde meyveli bölümüne konmuş Wild Pears. Ve şu açıklama verilmiş: "Tensel beyaz misk ve cömert vanilya tarafından feminize edilen, sandal ağacı ile desteklenen, inci çiçeği ve karanfil tarafından arttırılan, bergamot tarafından hayat verilen armut tatlılığı."

Wild Pears'ın başlangıcı oldukça tatlı meyvemsilik ile gerçekleşiyor. Parfüme ismini veren armudun henüz üst notalarda vurgulanmış olması hiç de şaşırtıcı değil. Buradaki tatlılık Montale parfümlerindeki gibi biraz fazla. Hatta şekerli bile denebilir. Başlangıcı için eh işte diyebilirim. Orta bölümde meyveler hissedilir oranda kremsi hale geliyor. Tatlılık azalırken bu sefer kremsi meyveye dönüşüyor koku. Burada vanilyamsı bir kremsilikten bahsedebilirim. Orta bölümde beyaz çiçeklerinde ortaya çıkmasıyla kadınsı tarafa kayıyor. Çiçeklerin gelmesiyle sabunsu-pudralı tarafı öne çıkıyor. Fakat bence başlangıcından daha güzel orta bölüm. Son kısımda kremsilik biraz azalıyor. Misk daha çok gösteriyor kendisini. Sandal ağacı da sorumluluk alıyor kapanışta. Vanilya hala oralarda bir yerlerde. Böylece de tenden ayrılıyor.

Öncelikle armut meyvesini sevdiğimi söyleyebilirim. Sert ve suyu bol bir armudun tadına doyum olmayacağı sır değil. Fakat Wild Pears’ın ismine bakıp da saf bir armut kokusu beklemeyin çünkü yanılabilirsiniz. Evet parfümün genelinde meyvelerin etkinliği var. Fakat çıplak bir armut kokusu yok.


Armut, oldukça kremsi kullanılmış. Orta bölümden itibaren çiçeklerin devreye girmesiyle, bildiğimiz kadın parfümlerine yakın bir meyveli-çiçeksi-pudralı yapı oluşmuş. Tatlılığın her daim hissedildiği kokusunda vanilyanın da olduğunu düşünüyorum. Vanilyanın meyvelerle ve daha çok çiçeklerle etkileşime girdiği söylenebilir. Sonuç olarak lezzetli bir vanilya-çiçek-meyve kokusu ortaya çıkmış. Tabii meyve parfümlerinin değişmez notalarından olan miski de unutmamak lazım. Misk genelde meyve aromasına ve vanilyaya eşlik etmiş sanki.

Wild Pears, çok popüler olmayan bir meyve temasını seçmiş kendisine. Tabii diğer markalardan bir adım önde olmanın yolu, onlardan farklı olabilmekten geçiyor. Bu amaçla parfüm üreticileri böyle fazla bilinmeyen meyvelere veya çiçeklere el atabiliyorlar kompozisyonlarını oluştururken. Açıkçası hiç de şikayetim yok bu durumdan. Birbirinin aynı kokuların karşımıza çıkmasından daha iyidir değişik aromaların verilmesi.

Gevezeliği bırakıp, bu parfümü beğendim mi sorusunu kendime soruyorum. Montale'in genel olarak biraz kaba ve aceleye getirildiğini düşündüğüm parfümlerine hayran olmadığım anlaşılabilir. Bu demek değil ki markadan nefret ediyorum. Her markaya objektif olmaya çalışıyorum. Burada da öyle yapmaya çalışacağım. Bence Wild Pears kötü bir parfüm değil. Özellikle orta kısımdaki ilginç vanilya-çiçek-meyve karışımını oldukça beğendim. Hatta bana bazı kadınlarda duyduğum bir parfümü anımsattı. Hatta ismini bilmediğim bir kadın deodorantı var ona çok benziyor. Cazibeli, neşeli, pozitif ve leziz olduğunu söyleyebilirim. Özellikle kadınlar bu parfümü seveceklerdir. Erkek kullanımına biraz uzak buldum. Benden söylemesi.


Yapaylık yok denebilir. Fakat yüksek kaliteli bir niş parfüm kokladığımı yine düşündürtemedi Montale bana. Markanın diğer işleri gibi tek düze ilerliyor. Neredeyse hiç değişim gözlenmiyor. Derinlik de yok dersem abartmış olmam. Çok özel ve benzersiz bir kokusu olduğunu da iddia edemem. Ortalama bir Montale parfümü olarak düşünülebilir.

Tatlılık başlangıçta fazlasıyla var. Hatta şekerli denebilecek üst notalar neyse ki orta bölümde kremsilik eksenine giriyor ve tatlılık normale dönüyor. Yine de oldukça tatlı bir tarzı var. Eğer bu tür bol tatlı kokulardan hoşlanmıyorsanız, uzak durulacaklar listenize almanızda fayda var.

Montale parfümlerinin karakteristik özelliği olan sağlam, güçlü, saldırgan, kalıcı ve farkedilir özellikleri Wild Pears'de nispeten var. Genellikle bir yada iki fıs kullandım ve yeterli geldi. Fazla kullanımlarda ilk yarım saatin rahatsızlık vereceğini düşünüyorum. Sonrasında gücü düşüyor.

Her zamanki gibi kokusunun tasarımını Pierre Montale yapmış. Eau de Parfum (EDP) formunda. İnternette üç ayrı şişe rengine sahip Wild Pears'a rastladım. Pembe, siyah ve metalik şişelerin nasıl oluyorda Wild Peras'a ait olduğunu anlamış değilim. Kendi sitelerinde metalik şişenin resmi var. Bende onu doğru şişe olarak kabul edeceğim.


Oldukça kadınsı olduğunu söyleyebilirim. Ben yine de dert etmeden kullandım. Erkeksilik takıntıları olan homofobik arkadaşlarımıza öneremeyeceğim. Genel olarak yaz parfümü olarak betimlenmiş. Muhtemelen meyve aroması ağırlıklı olduğu için yaz kullanımına uygun görülmüş. Bence soğuk kış günleri hariç her zaman kullanılabilir. Hava sıcaklığının otuz iki dereceleri bulduğu bu sahil kasabasında kullandığım Wild Pears, pek rahatsızlık vermedi bana. Yine de siz çok sıcak günlerde temkinli kullanın.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6.5