23 Temmuz 2015 Perşembe

Parfum d’Empire – Yuzu Fou (2008)


Parfum d’Empire – Yuzu Fou (2008)

Kimilerinin onun için "dünyanın en seksi meyvesi" demesi çok anlamlı mı bilemiyorum. İlk olarak Çin'de üretimi yapıldığı söylenen yuzu meyvesinin, Japonya'ya gelişi ve bu ülke insanı için önemli yere sahip olmasının eski tarihlere dayandığı düşünülebilir. Batı dünyasının fazla bilmediği yuzunun Güney Doğu Asya'da sevilen bir meyve olduğu ve sık sık ünlü şeflerin yemeklerinde aroma arttırıcı olarak kullanılması şüphesiz tesadüf değil. Yuzunun o buruk tadı, çoğu zaman greyfurt-mandalina-limon karışımına benzetilir. Hatta yuzu için Japon Portakalı tabiri bile karşımıza çıkar.

Sadece yemeklerde ve tropikal kokteyllerde kullanılmıyor yuzu. Japon geleneklerinde farmakolojiden, spa'lara hatta meditasyon uygulamalarına kadar çok yerde rastlıyoruz yuzu meyvesine ve onun kokusuna. Kimi belgesellerde gördüğümüz ünlü Japon sedir ağacı banyolarında da arındırıcı, rahatlatıcı olarak kullanılıyormuş yuzu. Tabii antik ritüelleri de unutmamak gerekiyor.

Egzotik Güney Doğu Asya'nın bu sevilen meyvesi, Fransa merkezli niş parfüm evine ilham kaynağı olması bakımından bizi ilgilendiriyor. Genellikle sağlam ve yoğun karakterli kış parfümlerini sevdiğim Parfum d'Empire, koleksiyonuna bu sefer ferah ve yumuşak meyveli koku ekledi 2008 yılında. Yuzu Fou'nun, "Çılgın Yuzu" anlamına geldiği belirtiliyor. Kendi sitelerinde Yuzu Fou'yu "Japon tazeliğinin yayılması" olarak tanıtmışlar. Ayrıca " turunçgil özünden, donmuş naneden, saf mine çiçeğinden, yeşil bambudan, ballı neroliden ve beyaz miskten" yararlanılmış kokusunu anlatmak için. Bakalım Yuzu Fou, sevdiğim Parfum d'Empire'lar arasında yerini alabilecek mi?


Yuzu Fou'nun açılışında lezzetli turunçgiller var. Biraz portakal, mandalina ve azıcık da limon. Üst notalar gayet meyveli, ferah, yumuşak ve doğal. Buruk denebilecek başlangıcını sevdim. Orta kısımda acı portakal-mandalina hissi artarak devam ediyor. Başlangıcıyla hemen hemen aynı orta notalar hala lezzetli ve durağan. Meyveli yapı etkin orta notalarda. Son kısımda meyvelerin etkisi biraz azalıyor. Onun yerini misk ve yumuşak odunsu notalar dolduruyor. Çok ilginç ya da etkileyici değil son kısım. Hatta bence parfümün en sıkıcı yeri kapanışı.

Güneşte kurutulmuş mandalina kabuğu hissi var parfümün tamamında. Çok canlı portakal kullanımı aklınıza gelmesin. Genel olarak ekşi, buruk ve sakin mandalina kokusuna sahip. Tabii yuzu meyvesini hiç yemediğim için tadını bilemiyorum. Yuzu Fou'yu kullanım sürecinde zihnimde çoğu zaman mandalina canlandı. Özellikle başlangıcı çok doğal. Orta kısım biraz daha ortalama meyve-turunçgil kokusuna dönüşüyor. Sonlarıysa sanki seyreltilmiş misk ve meyve aromasının karışımı gibi.

Biraz olgun tarzı var. Genç işi sayılamayacak turunçgil parfümü olarak düşünülebilir. Yapaylık olduğu söylenemese de oldukça tek düze. Uzun süreli kullanımlarda sıkıcı olacağa benziyor. Canlı olmayan yapısı da performans anlamında harikalar yaratmıyor.


Yuzu Fou, kendi halinde ve iddiasız bir parfüm. Çok kompleks ya da derin değil kokusu. Evet taze ve lezzetli ama düz çizgide ilerlemesi, böylesi niş marka için soru işaretleri oluşturuyor zihnimde. Yine de kaliteli bir turunçgil parfümü arıyorsanız, Yuzu Fou'yu ziyaret etmeyi düşünebilirsiniz.

Luca Turin'in kitabında çok sesli turunçgil olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden dört puan verilmiş. Fakat ben bu parfümde çok sesliliğe rastlamadım. Yakın zamanda Parfüm d'Empire parfümlerinin reformülasyon geçirdiği konuşuluyor. Sanırım benim kullandığım yeni formülasyon ve dört puan alacak gibi görünmüyor bu haliyle.

Eau de Parfum (EDP) formuna sahip. Kalıcılığı idare eder. Fark edilirliği zayıf. Yirmi beş yaş üzeri herkes kullanabilir. İlkbahar-yaz mevsimine uygun görünüyor. Birçok Parfum d'Empire gibi Yuzu Fou'da uniseks kullanıma uygun. Düşündüğüm zaman her iki cinsinde rahatlıkla kullanabileceği basitlikte gibi görünüyor.


Yuzu Fou'nun tasarımını, markanın kurucusu ve sahibi  Marc-Antoine Corticchiato yapmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6.5

20 Temmuz 2015 Pazartesi

Hermes - Jour d'Hermes (2013)


Hermes - Jour d'Hermes (2013)

"Bu hikayenin 2010 yılında başladığı söylenebilir. Journal d’un Parfumeur kitabımda 'kadınsı H' kavramından bahsediyorum. Jour d'Hermes parfümüyle başlıyor 'kadınsı H' macerası. Terre d'Hermes gibi çok başarılı bir erkek parfümü tasarlamıştık Hermes için. Şimdi yine onun kadar başarılı bir kadın parfümüne imza atmayı istedim.

Fakat yanlış anlaşılmasın, Jour d'Hermes, Terre d'Hermes'in kadın versiyonu olarak düşünülmesin. İlk olarak şunu söyleyebilirim ki biz kadınsı bir parfüm yaratmak istedik. Hermes'in yöneticileriyle ışık hakkında konuştuk. Bir zanaatkar için ışığın öneminden bahsettik. Ve parfümün isminde ışık olabilirdi. (Jour gün ışığı anlamına geliyor) Hatta Boticelli'nin İlkbahar tablosu gündeme geldi. İlkbahar tablosuna baktığımda ilgimi çeken şuydu: her yerde çiçekler vardı, 500 çeşit çiçek. Botticelli'nin vizyonunu tamamen kabul ettiğim söylenemese de kadın feminenliğini, erkeksi kodlardan ayırır çiçekler. Çiçek, kadınsılığın özüdür."

Jean Claude Ellena'nın söyleşisinden anlıyoruz ki Hermes markası, Terre d'Hermes gibi büyük ticari başarının ardından aynı performansı yeni kadın parfümünden de almak istiyor. Tabii bir markanın ya da parfümörün her zaman harika kokular piyasaya süreceklerine dair garantileri yok. Olabildiğince koku çeşidi ile farklı kullanıcılara hitap etmek zorundalar. Şüphesiz ki bu Hermes ve Jean Claude Ellena için de geçerli.


Hermes'in merakla beklenen yeni kadın parfümü Jour d'Hermes, her zaman ki gibi markanın mütevazi sayılabilecek kampanyalarıyla tanıtıldı. Terre d'Hermes'in büyük başarısının ardından gözlerin çevrildiği Jour d'Hermes, Jean Claude Ellena için de önemli bir sınav niteliğindeydi. Parfümün tanıtım kampanyasında kadınsılığa ve çiçeklere büyük vurgu yapıldığı görülebiliyor. Bakalım Jour d'Hermes'teki çiçekler, bana neler düşündürtecek.

Jour d'Hermes'in başlangıcı ferah sayılabilecek greyfurt ve buruk limonla gerçekleşiyor. Doğal ve lezzetli üst notaları gayet güzel. Çok kısa süre içinde kaybolan başlangıçtaki turunçgillerin yerini orta kısımda baharatlar alıyor. Biber ve hatta kakule olduğunu tahmin ettiğim baharatlar gayet köşeli ve karakteristik. Fazlaca tatlılık barındırmayan baharatlara ilerleyen dakikalarda metalik çiçekler ekleniyor. Orta bölümde kadifemsi yapaylık algılıyorum. Muhtemelen Iso E Super'den geliyor bu kadifemsi yapaylık. Son kısımda metalik odunsu notalar ve misk öne çıkıyor. Odunsu notalar, miskten çok daha baskın. İşte benim Jour d'Hermes'ten algılayabildiklerim.

Gördüğüm kadarıyla çok katmanlı sayılamayacak, basit, biraz meyveli, baharatlı, çiçeksi, odunsu bir parfüm. Başlangıcındaki müthiş greyfurt ve limon koklamaya değer. Orta bölümde Ellena'nın pek tarzı olmayan kadifemsi yapaylıktaki çiçekler fazlaca kadınsı değil. Diken gibi baharatlar her daim kendisini hissettiriyor. Ve bence parfümün ana akslarından birisi metalik ağaçsılık. Bay Ellena'nın dediği gibi Jour d'Hermes, hiç de Terre d'Hermes'in varyasyonu gibi kokmuyor. Kendi başına buyruk ve farklı.


Yine Ellena'nın sözlerine atıf yapayım diyorum. Jour d'Hermes'in ağırlıklı olarak çiçeklerden oluştuğunu belirtse de bence durum pek öyle değil. Tenimde özellikle baharatlar ve odunsu notalar öne çıktı. Bu da parfüme sınırlı bir erkeksilik katıyor. Jour d'Hermes'in çok süslü bir kadın parfümü olduğunu söylemek zor. Uniseks kullanıma yakın yapısı, onu erkekler için de seçeneğe dönüştürüyor.

Orta kısımdan itibaren dikkatimi çeken şey ise yapaylık. Kontrollü ve modern verilmiş yapaylık, hayal kırıklığına sebebiyet veriyor. Ellena'nın ve Hermes'in yüksek kaliteli, mis gibi doğal parfümlerine alıştık. Gerçekçi ve canlı turunçgillerine bayılıyoruz. Sedir ağacını ustalıkla kullanmasını seviyoruz. Ama Jour d'Hermes'te o üst düzey Hermes rafineliği ve lüksü yok. Daha ana akım ve popüler modern parfüm rolüne bürünmüş. Evet kokusu çarpıcı, akılda kalıcı, karakteristik ve ilginç ama yine de Hermes'ten beklediğim kadın parfümü tam olarak bu değildi.

Çoğu kişinin Jour d'Hermes'i parlak bir yaz parfümü olarak nitelemesi benim için geçerli değil. Özellikle baharatların ve odunsuluğun yüksek dozu, onu sıcak yaz mevsiminde kullanmaya mümkün kılmıyor. Çok sıcak günlerin yaşandığı bu sahil kasabasında, akşamları kullandığım Jour d'Hermes, hala biraz daha serinlik istiyor. Onun kullanım dönemi olarak sıcak olmayan ilkbahar-sonbahar mevsimleri düşünülebilir.


Yaş olarak yirmi beş ve üzerindeki arkadaşlara önersem yanlış olmaz sanırım. Denemeden alınmaması gerekiyor. Hem fiyatı yüksek hem de köşeli yapıya sahip. Herkesin tarzına uymayabilir. Güvenli liman olduğu söylenemez.

Eau de Parfum (EDP) formuna sahip. Kalıcılığı fena değil. Fark edilirliği ortalama seviyelerde. Başlangıcı dışında saldırgan olmadığını söyleyebilirim.

Koku Güzelliği:10/7

17 Temmuz 2015 Cuma

Nautica Classic (1992)


Nautica Classic (1992)

1955 yılında Çin'de doğan David Chu'nun hayatı, ona muhtemelen hiç tahmin edemeyeceği sürprizler hazırlamıştı. Ailesiyle birlikte Tayvan'a yerleşen Chu, 1960'lı yıllarda fırsatlar ülkesi A.B.D'ye göç etti. Hayallerinde "Amerikan Rüyasını" gerçekleştirmekten ziyade, iş bulup çalışmak vardı. İlk geldikleri dönemde aile, Amerika'ya göç eden Çinlilerin genellikle yaptıkları ilk şeyi tekrarladı: Çin restoranı açmak.

David Chu'nun çocukluğu New York ve Connecticut civarlarında geçti. Mimar olmak istiyordu ama kader onu moda bölümüne getirip bıraktı. Sonrasında ticaret hayatına atıldı. Arkadaşlarıyla birlikte giriştiği Tayvan'daki ticari faaliyetleri kısa süre içinde başarısızlığa uğradı ve tekrar Amerika'ya döndü. Bu sefer bir şirkette çalışmaya başladı. Ceketler ve deniz kıyafetleri tasarlayan Chu, kısa süre içinde başarıyı yakaladı. Onun tasarımları oldukça tutulmuştu. Bu başarısından cesaret alıp, 1983 yılında kendi markasını oluşturmaya karar verdi.

Amerika merkezli Nautica'nın kısa öyküsü böyle özetlenebilir. Nautica'nın en önemli özelliği, denize yönelik giysilere odaklanması. Sörfçü kıyafetleri, deniz şortları, rahat tişörtler ve denizle ilgili akla gelebilecek her türlü kıyafet, Nautica'nın ürün gamını oluşturuyor. Zaten Nautica'nın yelken seyahatlerine çıkan insanlara uygun ürünler sunmak amacıyla altı parçalık mont koleksiyonuyla işe başladığı söylenir. Dörtte üçünün su ve su yollarından oluşan dünyamızda su ve deniz konseptini marka DNA'sına alarak bu vizyonda ve renk temalarına uygun ürünler çıkartıyorlar. Yani kısacası deniz, güneş ve kum üçlüsü Nautica felsefesinin ana damarını oluşturuyor.



Nautica'nın parfüm işine girmesi de kurulduktan dokuz yıl sonra gerçekleşiyor. 1992 çıkışlı ilk parfümleri Nautica Classic, bugünkü yazı konuğum. Markanın ana konsepti olan su/deniz/okyanus teması, parfümlerinde de aynen devam ediyor. Gerek Nautica Classic, gerek Nautica Blue gerekse Voyage, deniz ve yelken kültürüne ait öğelere sahip. Nautica Classic'in şişesinin, yelkenlerini şişirmiş tekneye benzemesi de sanırım tesadüf değil. Her ne kadar bugünkü yazı konum Nautica Classic'in üretiminin bitirildiği söyleniyorsa da, bu erken dönem aromatik sucul parfümü epeydir merak ediyordum.

Nautica Classic'i üzerime sıktığımda ferah sabunsu aldehitler, sucul meyveler ve yeşil turunçgillerle karşılaştım. Çok hafif, ferah ve güzel. Başlangıcını sevdim. Orta kısımda büyük değişiklik olmuyor kokuda. Başlangıcından farklı olarak nötr çiçekler ve ferah baharatlar ekleniyor. Orta bölüm de fena değil. Son kısım parfümün en başarısız yeri. Yapay odunsu notalar ve ekşimsi misk, ne yazık ki hiç umut vaat etmiyor alt notalarda.

Nautica Classic, erken dönem temiz, basit, sucul ferah parfümlerin tipik örneği. Biraz Insense Ultramarine esintisi, hafiften Cool Water yeşilliği. Tabii bu iki parfümden Insense Ultramarine'e daha çok benzetebilirim Nautica Classic'i. Sabunsu çiçeklerin kadınsı olduğunu söylemek doğru olmaz. Açıklanan notalarında yasemin ve siklamen çiçeği var. Nautica Classic'in çok çiçeksi olduğu iddia edilemez sanırım. Onun tarzı ferah meyveli, sabunsu sucullara yakın. Yakın dönem örneklerden Bentley Azure'un daha cansız ve ruhsuz haline benziyor Nautica Classic. Şişesinin içindeki sıvı gibi mavi, deniz hatta okyanus kokuyor.



Bu tür sabunsu aldehidik sucullar çoğu zaman sıvı sabunlara, kolonyalı mendillere, cam silicilere ve diğer temizlik ürünlerine benzetilebiliyor koku anlamında. Bence Nautica'da abartılı bir bayağılık yok. Başlangıcı ve orta kısmı fena değil ama alt notaları sınıfta kalıyor. Evet 1990'lı yılların başlangıcı için yenilikçi bir ferah yazlık olduğunu düşünebiliriz. Fakat 2015 yılının dünyasında benzerlerinin karşısında fazla şansı yok gibi görünüyor. Zaten Nautica markasının da üretimini bitirdiğine dair haberler geliyor. Yani ilerleyen yıllarda tamamen raflardan kalkacağını varsayabiliriz.

Nautica Classic'i eskiye özlem duyan ve gençlik yıllarında kullanan erkekler tarafından nostaljisi yapılan bir arkadaş olarak düşünebiliriz artık. Özellikle Amerika kıtasında Nautica'nın marka gücünü düşünürsek, Classic'in üretimi sonlandırılmış modern klasiklerden olacağı düşünülebilir. Ha bu arada, parfümü sevenler, geçtiğimiz yıllarda geçirdiği kapsamlı reformülasyonla birlikte kokusunun hiç bir özelliğinin kalmadığından şikayet ediyorlar. Eğer bulabilirseniz daha eski tarihli şişelere ulaşmanızı öneriyorum.

Kullanım döneminde kötü duygular beslemedim ona. Oldukça uygun fiyatına istinaden gayet iyi bir kokusu var. Ama tabii yüksek kaliteli değil. Ayrıca tek düze ve uzun kullanımlarda sıkıcı olacağa benziyor. Günlük kullanıma, sıcak yaz günlerine uygun bu EDT'nin performansı ise çok kötü. Kalıcılığı 4-5 saat civarında. Fark edilirliği ise varla yok arasında. Çoğu parfüm severin bu yöndeki şikayetleri ne yazık ki haklı gerekçelere dayanıyor. Adeta kolonya tadında bir parfüm.



Eğer yaşınız otuzun üzerindeyse, 1980'li yıllardaki Hollywood filmlerindeki okyanus kıyısı görüntüleri aklınızın bir köşesine kazındıysa, eski anıların hatırına bir şişesi elimde bulunsun diyorsanız, o zaman almanızı öneririm. Onun dışında çok ilginç ya da farklı bir yapısı yok.

Parfümün tasarımını ismi pek duyulmamış burunlardan Robert Gaudelli yapmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

14 Temmuz 2015 Salı

Kazanma Zamanı (Çekiliş sona erdi, kazanan açıklandı)


Değerli arkadaşlar,


Uzun zamandır sitemin okuyucularına, hediye anlamında paylaşımda bulunmadığımı fark ettim. Onun için elimde bulunan bir şişe Bentley - Infinite parfümünü (100 ml.) çekiliş ile bir arkadaşımıza hediye edeceğim.


Yapmanız gereken tek şey bu başlığın altına çekilişe katılmak istediğinizi belirten bir mesaj ve e-mail adresinizi yazmanız. E-mail adresinizi mutlaka yazın çünkü size mail yoluyla ulaşacağım. Eğer çekilişte kazanan kişiye mail ile ulaşamazsam, bir başka arkadaşımıza şans doğmuş olacak. Onun için mutlaka sürekli kullandığınız mail adresinizi yazınız.


Çekilişe katılmak için tek şartım beni blogger hesabımdan takip etmeniz. Takip etmeyenler çekilişte kazansalar dahi hediyeyi alamayacaklar.


16 Temmuz 2015, Perşembe günü öğlen 12.00 saatine kadar mesaj yazabilirsiniz. Lütfen herkes sadece 1 adet mesaj yazsın. Çoklu mesaj atanlar çekilişten yararlanamayacak.


Herkese bol şanslar:)


Parfüm Merakı çekilişi sona erdi. Lütfen artık mesaj göndermeyiniz. Kazanan arkadaşımız:

Volkan Demiray: azra_yener@hotmail.com

Volkan Demiray'a ulaşamazsam yedek talihli:

Oğuz Aker: oguazker1@gmail.com

Volkan Demiray'a e posta yoluyla ulaşıp, kargo bilgilerini alacağım ve Bentley Infinite'i en kısa süre içinde adresine göndereceğim. Umarım şansınız hep böyle olur hayatınız boyunca Volkan bey.

Katılan herkese teşekkür ederim.

9 Temmuz 2015 Perşembe

Acqua di Parma – Colonia Assoluta (2003)


Acqua di Parma – Colonia Assoluta (2003)

Parfümler tarihinin muhtemelen en nadide parçalarındandır Acqua di Parma'nın Colonia'sı. 1916 yılında ilk formülü piyasaya sürülen bu geleneksel İtalyan Eau de Colonia’sı, peşinden gelen parfümlere on yıllardır öncülük etmeye devam ediyor. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde başlayan Acqua di Parma'nın şık Akdenizli kolonyaları, 21. yüzyılda da üretilmeye devam ediyor, üstelik aileye yeni üyeler katılıyor.

İtalya merkezli niş parfüm evi Acqua di Parma'nın ünlü parfümü Colonia'ya yaklaşık doksan beş yıl sonra yeni kardeşler geldi. Colonia ile aynı şişe tasarımına sahip yeni nesil Acqua di Parmalar, 2015 yılında bile yeni üyelere kavuşuyor. Bugün biz 2003 yılına göz atacağız. Yani Acqua di Parma'nın Colonia Assoluta'sına.

Colonia ailesi Assoluta, Intensa, Essenza ile genişlemeye devam ediyor. Assoluta ile ilgili okuduğum övgü dolu yorumlardan sonra kendisiyle tanışmak için sabırsızlanıyordum. Colonia Assoluta, kendi sitelerinde "Klasik Colonia yapısının yeniden canlandırılmış hali" olarak tasvir edilmiş. Ayrıca "modern notalarla sofistike nüansların sıra dışı birleşimi" olarak tanıtılmış. "Eklektik, yaratıcı ve meraklı insanlar" için tasarlandığı vurgulanmış. "Colonia Assoluta'nın benzersiz tarzı, modernliğin özgün ifadesidir" denmiş.


Colonia Assoluta'nın açılışında eski tarz kolonya ruhuna uygun olarak tozlu bergamot, nostaljik portakal, aromatik otlar ve biraz da limon karşıma çıkıyor. Başlangıcı çok şık, olgun, ferah ve klasik. Üst notalarını sevdim. Orta kısma geçildiğinde bariz değişim göze çarpıyor. Turunçgiller az da olsa etkisini sürdürürken sabunsu ferah baharatlar ve nötr çiçekler başrole geçiyor. Baharatlar gayet ferah, yumuşak ve sakin. Bu kısımda turunçgiller buruk ve hüzünlü hale dönüşüyor. Çiçekler ise kadınsı değil. İtiraf etmeliyim ki başlangıcı kadar ilgimi çekmedi orta kısım. Alt notalar, orta bölümün paralelinde ilerliyor. Sabunsu baharatlar hala etkili. Misk daha görünür oluyor sonlarda. Yumuşak ve ferah odunsu notalar, çok farklı değil. Kapanışı "eh işte".

Kabul ediyorum, Colonia Assoluta'nın sırtındaki yük çok fazla. Colonia gibi önemli klasiğin devam parfümü olarak 2000'li yılların başlarında piyasaya sürüldü. İlk bakışta hepimiz Colonia ile kıyaslayabiliriz onu. Bence büyük abisi Colonia ile farklı yolda ilerliyorlar. Colonia Assoluta'da dikkatimi çeken üç şey oldu Colonia'ya göre. Birincisi sabunsuluğun fazlalığı, ikincisi turunçgil kullanımının buruk/acı olması ve üçüncüsü sedir ağacının yadsınamaz etkisi.

Evet şuna eminim ki Colonia Assoluta, gelecek sene yüz yaşına basacak Colonia'nın modern versiyonu gibi davranıyor. Başlangıçtaki eski-tozlu bergamot, Colonia’nın köklü geleneğine saygı duruşunda bulunuyor adeta. Orta kısımdaysa daha günümüze yakın ferah, sabunsu hale geliyor. Bir taraftan da geri plandaki o hüzünlü acı portakal aroması, parfümü eski hatırlara doğru çağırıyor. Hem basit hem de derin yapısı var.


Sihirli soruyu sorayım: Colonia Assoluta'yı sevdim mi? Pek değil. Başlangıcındaki tam sevdiğim gibi verilen turunçgiller umudumu arttırmışken, orta kısımdaki sabunsu yapı ufak çaplı hayal kırıklığına uğratıyor. Tabii burada Prada Amber Pour Homme'daki kadar göze sokulan sabunsuluk yok. Turunçgiller ve çiçeklerle dengelenmiş sabunsu yapı, parfümden soğumama yetti.

Şu da var ki eğer bu tarz kokuları seviyorsanız, nefis bir alternatif var artık elinizde. Doğal, ferah, abartısız yapısı kesinlikle rafine ve lüks. Fakat bir şeyler var ki bu parfümü sevmeme engel oluyor. Tam karar veremiyorum. Siz yine de beni pek dikkate almayın ve deneyin Colonia Assoluta'yı. Belki de tam aradığınız ve hayatınızın kokusudur. Fakat benim için uzun süreli kullanımda kolayca sıkılacağım bir arkadaş olarak yerini alıyor.

Colonia Assoluta'nın kokusunun tasarımını Bertrand Duchaufour ve Jean-Claude Ellena'nın beraber yaptıklarını gördüğümde şaşkınlığım daha da arttı. Dünya parfüm endüstrisinin bu iki önemli ismini kolay kolay bir arada, aynı parfümde göremeyiz. İşte size Colonia Assoluta'yı denemek için çok sağlam bir sebep daha.

Colonia Assoluta, serinin diğer parfümleri gibi uniseks olarak geçiyor her yerde. Bence erkek kullanımına daha yakın. Tam ilkbahar hatta sıcak yaz günleri kokusu. EDC (Eau de Cologne) konsantrasyonuna sahip. Kalıcılığı bir EDC'ye göre yeterli. Fark edilirliği en büyük sorun olarak görülüyor. Kimi zaman bol bol sıkmama rağmen ilk on beş dakika dışında tene yakın duruyor. Son notalardaysa iyice silikleşiyor. Eğer parfümlerden beklentiniz etrafa çokça yayılan bir karakterse sizin için uygun olmayacaktır. Başka seçeneklere yönelmenizi öneririm. Otuz hatta otuz beş yaşın üzerindeki arkadaşlara öneririm. Genç delikanlı kokusu değil.


Luca Turin'in kitabında rafine kolonya olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden dört puan verilerek oldukça beğenilmiş.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6.5