30 Temmuz 2015 Perşembe

Kenzo Pour Homme (1991)


Kenzo Pour Homme (1991)

"Sahte bergamot kokusu için linalyl acetate, sahte limon kokusu için dihydrogeraniol, çamaşır deterjanı kokusu için dihydromercenol ve ucuz misk kokusu için galaxolide kullanılır genellikle parfümcülükte. Pazarlamacılar sever çok satan klişe parfümleri. Sentetiklerle yapılmış parfümleri, şirketlerin muhasebe birimleri de sever çünkü ucuza mal edilirler. Koku tasarımcıları da sever çünkü yapması kolaydır. Kenzo Pour Homme'daki sahte deniz esintisi hissini veren bol miktarda methylbenzodioxepinone'dur. O, uzun süre Fransa'nın en çok satan parfümleri listesinin üst sıralarındaydı."

Chandler Burr'un yukarıdaki anekdotu, parfüm sektörünün fazlaca teknik konusu olarak görülebilir. Evet bir parfümör kadar kimyasal geri planını bilemeyiz koku tasarım kısmının. Fakat Kenzo moda evi, 1991 yılında öyle bir parfüm piyasaya sürdü ki, her şeyi kökünden sarstı adeta.

Kenzo'nun kendi sitesinde "devrim, ikonik ve klasik" kelimelerini görünce küçük çaplı heyecan yaşamadım değil. Kastedilenin Fransız Devrimi ya da Bolşevik Devrimi olmadığı çok açık. Kenzo, bu ilk erkek parfümü için "Parfümler dünyasında küçük bir devrim. Deniz notasını Kenzo Pour Homme'da kullanmaya cüret ederek, mavi bambu şeklindeki ikonik şişesiyle, bir klasik haline geldi." demiş. Hatta deniz notasının bir parfümde ilk defa bu kadar başarıyla kullanıldığı belirtiliyor. Ve onun okyanus mavisi bir yolculuk olduğundan bahsediliyor.


Parfüm sektörünün muhtemelen en bilinen ve en sıra dışı sucul ferah parfümlerinden birisi olarak düşünülebilir Kenzo Pour Homme. Parfümlere çok az ilginiz bile olsa onu iyi kötü tanıyorsunuzdur. Yirmi dört yıl önce piyasa sürülen Kenzo Pour Homme'un sanki birkaç yıl önce çıkarılmış gibi günümüze yakın kokması, şüphesiz onun zamanın ötesindeki ufkunu kanıtlıyor bize. İşte karşımızda sucul ve deniz gibi kokan parfümlerin ilk ve en esaslı örneklerinden birisi var. Bir çok marka onu örnek aldı yeni parfümlerinde ama öylesine kendisine özgü bir kokusu var ki Kenzo Pour Homme'un, taklitleri her zaman başarısızlığa uğramaya mahkum oldu. Çünkü biliriz ki aslı varken hiç kimse sahtesini kullanmak istemez.

Kendi sitelerinde Kenzo Pour Homme için deniz, okyanus ve su temasına vurguyu da dikkate alarak başlıyorum onu kullanmaya. İlk sıktığımda yosunlu deniz tuzu patlamasıyla karşılaşıyorum. Ferah üst notalarda alıştığımız üzere turunçgillere rastlamadım. Şaşırtıcı ve benzersiz başlangıcı temiz ve geçmiş yıllardan tanıdık. Üst notalarını sevdim. Orta kısımdan itibaren tuzlu-yosunsu kısım biraz geri plana geçerken, yapaylık sınırındaki sucul tema öne çıkıyor. Ona ferah baharatlar da eşlik ediyor. Ayrıca garip erkeksi çiçeklerden de bahsedilebilir. Orta kısmını başlangıcı kadar zengin ve etkileyici bulmasam da kötü değil. Son kısımda misk öne çıkmaya çalışıyor. Ferah yumuşak odunsu notalar da artık daha görünür hale geliyor. Orta bölümdeki sucul yapı hala devam ediyor alt notalarda. Son kısmı fena değil.

Kenzo Pour Homme, görüp görebileceğiniz, koklayıp koklayabileceğiniz en tuhaf, en anlatması zor parfümlerden birisi bence. Bu duyguyu Kouros'u anlatırken de yaşamıştım. Öncelikle kelimeler yetersiz kalıyor onu tanımlamak için. Ne tam turunçgilli ne çiçeksi ne baharatlı ne de odunsu. O bambaşka bir galaksiden gelmiş ve dünyamıza düşmüş gök taşı gibi.


Benim anladığım bu parfüm, tuzlu deniz yosunları, misk ve odunsu notaların birleşiminden oluşuyor. Sizin bu tanıma katkınız muhakkak olacaktır. Chandler Burr'un gayet yerinde deyimiyle "sahte deniz esintisi" hissini bu kadar baskın ve gerçekçi verebilen parfüm, bugün bile azdır. Sahil kenarlarında denizden esen hafif bir meltemin burnunuza taşıdığı tuzlu deniz suyu kokusunu çağrıştırıyor bana genellikle.

Kabul etmek gerekir ki çok doğal kokmuyor. Nasıl koksun ki? Yapay deniz kokusunu bir şekilde Kenzo Pour Homme'a enjekte etmeliydi Christian Mathieu. Ve bunu da 1990'lı yılların başlarındaki koku teknolojisiyle yapmak zorundaydı. Doğadan doğal yollarla elde edemeyeceği bu deniz esintisi kokusunu, olabilecek en iyi ve çarpıcı şekilde vermişti parfümün tasarımcısı Christian Mathieu. Bundan daha iyisi muhtemelen yapılamazdı.

Kimi yorumcular onun zaman zaman plastiğimsi koktuğundan şikayetçiler. Kesinlikle haklılar! Bu hissiyata bende şahit oldum. Fakat berbat verilmiş deri anlamında düşünülmesin bu plastiğimsi tema. Gayet aromatik hale getirilerek beğenimize sunulmuş. Orta kısımda sabunsu deniz etkisinin, yeni nesil bir çok ferah sucul parfümde tekrar edildiğini gözlemleyebilirsiniz. Bilin bakalım hangi parfümü örnek aldılar!


Evet farkındayım, Kenzo Pour Homme, yaşı otuz ve üzerinde olan parfüm severler için hala enfes hatıraları, lise yıllarını, aileyle gidilen yaz tatillerini, yazlık bölgelerdeki diskolarda neredeyse her on erkekten sekizinin Kenzo Pour Homme koktuğunu, arkadaşlarla çakır keyif, tekila içme yarışmalarının yapıldığı sıcak, rutubetli sahil kasabalarını hatırlatıyor. Hiç merak etmeyin çünkü Kenzo Pour Homme bende de aynı hisleri uyandırıyor. Onu fazlaca popüler bulabilirsiniz. Hatta ayağa düştüğünü, avamlaştığını, modasının geçtiğini de iddia edebilirsiniz. Şüphesiz bu sözlere karşı çıkmayacağım. Fakat onun parfüm tarihinin şimdiden klasikleri arasına girdiğini de unutmamak lazım. Aynı Cool Water, Kouros, L'Eau d'Issey Pour Homme, Fahrenheit, Acqua di Gio gibi.

İyi de duygusallığı bırakıp, gerçeklere odaklanabilir miyiz? Mesela Kenzo Pour Homme'un başarılı kokup kokmadığını sorgulamak gerekir mi? Kabul etmek gerekir ki 1990'lı yılların başlarında bu tür kokuların neredeyse hiç olmadığını düşündüğümüzde şüphesiz müthiş bir eserdi. Geçtiği yerde iz bırakan bu delikanlının, son yıllarda biraz pabucunun dama atıldığı söylenebilir. Artık her yıl o kadar çok parfüm piyasaya çıkıyor ki Kenzo Pour Homme gibi klasiklere yeterince değer verilmediği söylenebilir. Sanırım bir şişesini alıp kullanmam fakat saygı duyulması gereken bir arkadaş olduğunu düşünüyorum onun. Günümüz dünyasında başarılı olmanın kıstasının yüksek sayılarla ve zenginlikle ölçüldüğü bu ucube modern hayatta, eskisi kadar hayranı olmasa da geçmişteki satış rakamlarını yakalayamasa da evet o gayet başarılı bir parfüm benim gözümde.

Kariyerinde az sayıda parfüme imza atmış Christian Mathieu'nun başyapıtı denebilir Kenzo Pour Homme. EDT konsatrasyonuna sahip. Kalıcılığı kıyafette gayet iyi. Tende normalin üzerinde. Fark edilirliği başlangıçta fazla. Zamanla normale dönüyor. Kimi günler fazlaca uyguladığımda, kapalı yerlerde boğucu olduğunu fark ettim. Onun için dozajlamayı iyi yapmanızı öneririm.


Luca Turin'in kitabında Kenzo Pour Homme ferah otsu olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden üç puan verilmiş.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6.5

26 Temmuz 2015 Pazar

Chanel – Cristalle (1974)


Chanel – Cristalle (1974)

Güney Hindistan'ın Kerala ve Tamil Nadu bölgelerinin sınırlarındaki mavi tepelerde şafak sökmüştür artık. Yasemin çiçeğinin hasadı başlar bu saatlerde. O kadar narin bir bitkidir ki yasemin, sadece elle toplanabilir. Öte taraftan İtalya'da Etna dağının hemen kenarında, Sicilyalı köylüler, merdivenin kenarına oturmuş, topladıkları lezzetli ve değerli limonları seçerler. Böylece 1974 yılında Chanel'in yeni kadın parfümünün ilkeleri, kokunun kaderine yön vermiştir: Limon ve yasemin.

Cristalle'in saflığını, ışıltısını ve şeffaflığını tahmin edebilirsiniz sanırım. Turunçgil ağacındaki meyve ve yasemin şurubundaki yapraklar, yeryüzünün ve gökyüzünün soluğuyla kombine edilmiştir. İşte size Cristalle'in kısa öyküsü.

Kimilerine göre Matmazel Chanel'in bazı kıyafetlerinde kullandığı mücevherlerden esinlendiği belirtiliyor Cristalle parfümünün. Her kadın gibi Coco Chanel'in de pahalı mücevherlere, özellikle kristale büyük ilgisi vardı. Cristalle parfümünün, Coco Chanel'in bu tutkusuna binaen tasarlandığı anlatılır. Gerçi resmi tanıtımında bu yönde bilgi yok ama parfümün ismindeki kristal vurgusu, bu hikayeyi doğrulayabilir.


Chanel moda evinin dünya parfüm tarihine armağan ettiği klasiklerden birisinin de Cristalle olduğu rahatlıkla söylenebilir. 1970'li yılların ortasında Diorella'ya güçlü bir cevap olarak da düşünülebilir Cristalle. Edmond Roudnitska'nın müthiş şipresi Diorella'ya, Chanel, 1974 yılında Henri Robert'la karşılık vermişti fakat ilk fikrin Edmond Roudnitska'dan çıktığı görülüyor bu rekabette. Yoksa değil mi? Peki 1971 çıkışlı No.19'u nereye koyacağız.

Kadın parfümleri tarihinin üç müthiş klasiği No.19, Diorella ve Cristalle'in, koku formu anlamında birbirlerine yakın oldukları söylenebilir. Kuru, tozlu aldehidik turunçgil şipreleri olarak tanımlanabilecek üç eser, 1970'li yılların, Fransa ve Avrupa merkezli parfümlerinin genel karakterlerini takip ettikleri anlaşılabilir. Gerçi yazımda fazlaca kıyasa girmeyeceğim. Ama Cristalle'in arka planındaki tarihsel boyutu böylece kısaca hatırlatmak istedim.

Cristalle'i üzerime sıktığımda karşıma tozlu turunçgiller ve aromatik Akdeniz otları çıktı. Başlangıçtaki lezzetli ve eski portakal var ama limon muhtemelen baş rolde. Üst notalarda buruk ve rafine limona aromatik otlar büyük oranda destek veriyor. Evet klasik bir tozlu, nostaljik şipre açılışına sahip. Başlangıcı çok güzel. Orta kısımda kuru çiçekler kendisini gösteriyor. Sabunsu-pudralı verilmiş çiçeklerde fazlaca tatlılık yok. Aldehitlere benzer bu çiçeklere biraz da kavun eşlik ediyor sanki. Evet ben de sizin gibi "kavunun ne işi var burada" diye şaşırdım. Orta notalarda kavun veya şeftaliden gelen meyvemsi yapı, çiçeklerin hemen yanı başında duruyor. Açıkçası orta kısmı, başlangıcı kadar sevemedim. Sonlarda yine sürpriz var. Harika bir meşe yosununa parlak ve eski limon eşlik ediyor. Son kısım enfes.


Cristalle'in yeşil, meyveli-turunçgilli şipre olduğunu düşünüyorum. Tabii meyveler daha geri plandayken turunçgiller ve özelde limon ön planda denebilir. Aldehit benzeri pudralı çiçekler tam Chanel klasiği. No.5 ve No.19'da örneklerine rastladığımız bu sabunsu çiçeklerin Cristalle'de izlerini takip edebiliyoruz. Kuru, temiz ve pürüzsüz verilmiş çiçekler abartılı şekilde kadınsı olmasa da, onun feminen yanını vurguladığı açık. Eski-tozlu limon tahmin edebileceğiniz gibi harika kullanılmış. Ve meşe yosunu yine şahane bir kapanışa imza atmış.

Cristalle, adeta No.5'in çiçeklerini, Mitsouko'nun meyvelerini ve No.19'un limon ve meşe yosununu organik şekilde bünyesinde toplamış. Tabii ki yüksek kaliteli, şık, dengeli ve yapaylıktan eser yok. Üst-orta-alt nota ayrımları belirgin, lüks, olgun bir Chanel hanım efendisi duruyor karşımızda. Mesafeli, saygılı, kibar ve asil.

Günümüzün modern ve tatlı baharatlı parfümlerine hiç benzemiyor. O, tamamen farklı bir evrenin üyesi. 2015 yılının pop kültürü, onun umurunda bile değil. Edith Piaf'ın şarkılarındaki eski Paris kulüplerinin üyesi kadınların kokusu o. Lady Gaga veya Justin Bieber, onun muhtemelen en büyük kabusudur. Kim Kardashian ise onu uzaylı bile sanabilir.


Parfüme yönelik iki eleştirim olacak. Birincisi orta kısımdaki o kavun benzeri meyvemsilik. Sabunsu çiçeklerle iyi uyum sağlamadığını düşünmüyorum meyvelerin. Gerçi parfümün 1974'ten beri farklı seferler reformülasyon geçirdiğini düşünürsek, belki de ilk formülasyonda bu sıkıntı yoktu. Ya da sadece benim için sorun orta notalar. İkincisi de fark edilirliğinin düşüklüğü. Tabii parfümün EDT olduğunu düşünürsek harikalar beklemek doğru olmayabilir. Belki de özellikle tene yakın koku formu oluşturulmuştur.

EDT demişken önemli bir bilgi vereyim. Cristalle'in ilk 1974 formülü EDT idi. Ben de EDT'sini kullandım. Bir de EDP piyasaya sürüldü 1993 yılında. EDP'yi Jacques Polge tasarlamış. Yorumlara baktığımda iki parfümün birbirinden farklı olduğu söyleniyor. Genel olarak EDT'si öneriliyor. Hatta bir yerlerden vintage EDT bulabilirseniz onu almaya bakın derim.

Günlük basit kullanım için uygun olacağı izlenimi vermedi Cristalle. Belki yaz mevsimindeki şık bir havuz başı davetinde kullanmak yerinde olacaktır. Kot-tişört parfümü olmadığını düşünüyorum. Yaş olarak ise otuz hatta otuz beş üzeri kadınların denemelerini öneririm. İlkbahar-yaz kullanımı için ideal. Çok soğuk günlerde, yaz sıcaklarında vereceği tadı veremeyeceğini sanıyorum.


Luca Turin'in kitabında turunçgil şipre olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden beş verilerek en iyi parfümler listesine alınmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7.5

23 Temmuz 2015 Perşembe

Parfum d’Empire – Yuzu Fou (2008)


Parfum d’Empire – Yuzu Fou (2008)

Kimilerinin onun için "dünyanın en seksi meyvesi" demesi çok anlamlı mı bilemiyorum. İlk olarak Çin'de üretimi yapıldığı söylenen yuzu meyvesinin, Japonya'ya gelişi ve bu ülke insanı için önemli yere sahip olmasının eski tarihlere dayandığı düşünülebilir. Batı dünyasının fazla bilmediği yuzunun Güney Doğu Asya'da sevilen bir meyve olduğu ve sık sık ünlü şeflerin yemeklerinde aroma arttırıcı olarak kullanılması şüphesiz tesadüf değil. Yuzunun o buruk tadı, çoğu zaman greyfurt-mandalina-limon karışımına benzetilir. Hatta yuzu için Japon Portakalı tabiri bile karşımıza çıkar.

Sadece yemeklerde ve tropikal kokteyllerde kullanılmıyor yuzu. Japon geleneklerinde farmakolojiden, spa'lara hatta meditasyon uygulamalarına kadar çok yerde rastlıyoruz yuzu meyvesine ve onun kokusuna. Kimi belgesellerde gördüğümüz ünlü Japon sedir ağacı banyolarında da arındırıcı, rahatlatıcı olarak kullanılıyormuş yuzu. Tabii antik ritüelleri de unutmamak gerekiyor.

Egzotik Güney Doğu Asya'nın bu sevilen meyvesi, Fransa merkezli niş parfüm evine ilham kaynağı olması bakımından bizi ilgilendiriyor. Genellikle sağlam ve yoğun karakterli kış parfümlerini sevdiğim Parfum d'Empire, koleksiyonuna bu sefer ferah ve yumuşak meyveli koku ekledi 2008 yılında. Yuzu Fou'nun, "Çılgın Yuzu" anlamına geldiği belirtiliyor. Kendi sitelerinde Yuzu Fou'yu "Japon tazeliğinin yayılması" olarak tanıtmışlar. Ayrıca " turunçgil özünden, donmuş naneden, saf mine çiçeğinden, yeşil bambudan, ballı neroliden ve beyaz miskten" yararlanılmış kokusunu anlatmak için. Bakalım Yuzu Fou, sevdiğim Parfum d'Empire'lar arasında yerini alabilecek mi?


Yuzu Fou'nun açılışında lezzetli turunçgiller var. Biraz portakal, mandalina ve azıcık da limon. Üst notalar gayet meyveli, ferah, yumuşak ve doğal. Buruk denebilecek başlangıcını sevdim. Orta kısımda acı portakal-mandalina hissi artarak devam ediyor. Başlangıcıyla hemen hemen aynı orta notalar hala lezzetli ve durağan. Meyveli yapı etkin orta notalarda. Son kısımda meyvelerin etkisi biraz azalıyor. Onun yerini misk ve yumuşak odunsu notalar dolduruyor. Çok ilginç ya da etkileyici değil son kısım. Hatta bence parfümün en sıkıcı yeri kapanışı.

Güneşte kurutulmuş mandalina kabuğu hissi var parfümün tamamında. Çok canlı portakal kullanımı aklınıza gelmesin. Genel olarak ekşi, buruk ve sakin mandalina kokusuna sahip. Tabii yuzu meyvesini hiç yemediğim için tadını bilemiyorum. Yuzu Fou'yu kullanım sürecinde zihnimde çoğu zaman mandalina canlandı. Özellikle başlangıcı çok doğal. Orta kısım biraz daha ortalama meyve-turunçgil kokusuna dönüşüyor. Sonlarıysa sanki seyreltilmiş misk ve meyve aromasının karışımı gibi.

Biraz olgun tarzı var. Genç işi sayılamayacak turunçgil parfümü olarak düşünülebilir. Yapaylık olduğu söylenemese de oldukça tek düze. Uzun süreli kullanımlarda sıkıcı olacağa benziyor. Canlı olmayan yapısı da performans anlamında harikalar yaratmıyor.


Yuzu Fou, kendi halinde ve iddiasız bir parfüm. Çok kompleks ya da derin değil kokusu. Evet taze ve lezzetli ama düz çizgide ilerlemesi, böylesi niş marka için soru işaretleri oluşturuyor zihnimde. Yine de kaliteli bir turunçgil parfümü arıyorsanız, Yuzu Fou'yu ziyaret etmeyi düşünebilirsiniz.

Luca Turin'in kitabında çok sesli turunçgil olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden dört puan verilmiş. Fakat ben bu parfümde çok sesliliğe rastlamadım. Yakın zamanda Parfüm d'Empire parfümlerinin reformülasyon geçirdiği konuşuluyor. Sanırım benim kullandığım yeni formülasyon ve dört puan alacak gibi görünmüyor bu haliyle.

Eau de Parfum (EDP) formuna sahip. Kalıcılığı idare eder. Fark edilirliği zayıf. Yirmi beş yaş üzeri herkes kullanabilir. İlkbahar-yaz mevsimine uygun görünüyor. Birçok Parfum d'Empire gibi Yuzu Fou'da uniseks kullanıma uygun. Düşündüğüm zaman her iki cinsinde rahatlıkla kullanabileceği basitlikte gibi görünüyor.


Yuzu Fou'nun tasarımını, markanın kurucusu ve sahibi  Marc-Antoine Corticchiato yapmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6.5

20 Temmuz 2015 Pazartesi

Hermes - Jour d'Hermes (2013)


Hermes - Jour d'Hermes (2013)

"Bu hikayenin 2010 yılında başladığı söylenebilir. Journal d’un Parfumeur kitabımda 'kadınsı H' kavramından bahsediyorum. Jour d'Hermes parfümüyle başlıyor 'kadınsı H' macerası. Terre d'Hermes gibi çok başarılı bir erkek parfümü tasarlamıştık Hermes için. Şimdi yine onun kadar başarılı bir kadın parfümüne imza atmayı istedim.

Fakat yanlış anlaşılmasın, Jour d'Hermes, Terre d'Hermes'in kadın versiyonu olarak düşünülmesin. İlk olarak şunu söyleyebilirim ki biz kadınsı bir parfüm yaratmak istedik. Hermes'in yöneticileriyle ışık hakkında konuştuk. Bir zanaatkar için ışığın öneminden bahsettik. Ve parfümün isminde ışık olabilirdi. (Jour gün ışığı anlamına geliyor) Hatta Boticelli'nin İlkbahar tablosu gündeme geldi. İlkbahar tablosuna baktığımda ilgimi çeken şuydu: her yerde çiçekler vardı, 500 çeşit çiçek. Botticelli'nin vizyonunu tamamen kabul ettiğim söylenemese de kadın feminenliğini, erkeksi kodlardan ayırır çiçekler. Çiçek, kadınsılığın özüdür."

Jean Claude Ellena'nın söyleşisinden anlıyoruz ki Hermes markası, Terre d'Hermes gibi büyük ticari başarının ardından aynı performansı yeni kadın parfümünden de almak istiyor. Tabii bir markanın ya da parfümörün her zaman harika kokular piyasaya süreceklerine dair garantileri yok. Olabildiğince koku çeşidi ile farklı kullanıcılara hitap etmek zorundalar. Şüphesiz ki bu Hermes ve Jean Claude Ellena için de geçerli.


Hermes'in merakla beklenen yeni kadın parfümü Jour d'Hermes, her zaman ki gibi markanın mütevazi sayılabilecek kampanyalarıyla tanıtıldı. Terre d'Hermes'in büyük başarısının ardından gözlerin çevrildiği Jour d'Hermes, Jean Claude Ellena için de önemli bir sınav niteliğindeydi. Parfümün tanıtım kampanyasında kadınsılığa ve çiçeklere büyük vurgu yapıldığı görülebiliyor. Bakalım Jour d'Hermes'teki çiçekler, bana neler düşündürtecek.

Jour d'Hermes'in başlangıcı ferah sayılabilecek greyfurt ve buruk limonla gerçekleşiyor. Doğal ve lezzetli üst notaları gayet güzel. Çok kısa süre içinde kaybolan başlangıçtaki turunçgillerin yerini orta kısımda baharatlar alıyor. Biber ve hatta kakule olduğunu tahmin ettiğim baharatlar gayet köşeli ve karakteristik. Fazlaca tatlılık barındırmayan baharatlara ilerleyen dakikalarda metalik çiçekler ekleniyor. Orta bölümde kadifemsi yapaylık algılıyorum. Muhtemelen Iso E Super'den geliyor bu kadifemsi yapaylık. Son kısımda metalik odunsu notalar ve misk öne çıkıyor. Odunsu notalar, miskten çok daha baskın. İşte benim Jour d'Hermes'ten algılayabildiklerim.

Gördüğüm kadarıyla çok katmanlı sayılamayacak, basit, biraz meyveli, baharatlı, çiçeksi, odunsu bir parfüm. Başlangıcındaki müthiş greyfurt ve limon koklamaya değer. Orta bölümde Ellena'nın pek tarzı olmayan kadifemsi yapaylıktaki çiçekler fazlaca kadınsı değil. Diken gibi baharatlar her daim kendisini hissettiriyor. Ve bence parfümün ana akslarından birisi metalik ağaçsılık. Bay Ellena'nın dediği gibi Jour d'Hermes, hiç de Terre d'Hermes'in varyasyonu gibi kokmuyor. Kendi başına buyruk ve farklı.


Yine Ellena'nın sözlerine atıf yapayım diyorum. Jour d'Hermes'in ağırlıklı olarak çiçeklerden oluştuğunu belirtse de bence durum pek öyle değil. Tenimde özellikle baharatlar ve odunsu notalar öne çıktı. Bu da parfüme sınırlı bir erkeksilik katıyor. Jour d'Hermes'in çok süslü bir kadın parfümü olduğunu söylemek zor. Uniseks kullanıma yakın yapısı, onu erkekler için de seçeneğe dönüştürüyor.

Orta kısımdan itibaren dikkatimi çeken şey ise yapaylık. Kontrollü ve modern verilmiş yapaylık, hayal kırıklığına sebebiyet veriyor. Ellena'nın ve Hermes'in yüksek kaliteli, mis gibi doğal parfümlerine alıştık. Gerçekçi ve canlı turunçgillerine bayılıyoruz. Sedir ağacını ustalıkla kullanmasını seviyoruz. Ama Jour d'Hermes'te o üst düzey Hermes rafineliği ve lüksü yok. Daha ana akım ve popüler modern parfüm rolüne bürünmüş. Evet kokusu çarpıcı, akılda kalıcı, karakteristik ve ilginç ama yine de Hermes'ten beklediğim kadın parfümü tam olarak bu değildi.

Çoğu kişinin Jour d'Hermes'i parlak bir yaz parfümü olarak nitelemesi benim için geçerli değil. Özellikle baharatların ve odunsuluğun yüksek dozu, onu sıcak yaz mevsiminde kullanmaya mümkün kılmıyor. Çok sıcak günlerin yaşandığı bu sahil kasabasında, akşamları kullandığım Jour d'Hermes, hala biraz daha serinlik istiyor. Onun kullanım dönemi olarak sıcak olmayan ilkbahar-sonbahar mevsimleri düşünülebilir.


Yaş olarak yirmi beş ve üzerindeki arkadaşlara önersem yanlış olmaz sanırım. Denemeden alınmaması gerekiyor. Hem fiyatı yüksek hem de köşeli yapıya sahip. Herkesin tarzına uymayabilir. Güvenli liman olduğu söylenemez.

Eau de Parfum (EDP) formuna sahip. Kalıcılığı fena değil. Fark edilirliği ortalama seviyelerde. Başlangıcı dışında saldırgan olmadığını söyleyebilirim.

Koku Güzelliği:10/7