17 Ağustos 2015 Pazartesi

Maurer & Wirtz – 4711 (1792)


Maurer & Wirtz – 4711 (1792)

Bu hikaye 1708 yılına kadar uzanıyor. Johann Maria Farina isimli İtalyan, kardeşi Jean Baptiste'e yazdığı mektupta şöyle diyordu: "Yağmur yağdıktan sonra portakal çiçeklerinden, dağ nergislerinden gelen kokuya ve İtalya'nın ilkbahar sabahlarına benzeyen bir koku buldum." Bu müjde, dünya parfüm tarihini de değiştiren olaylar silsilesini başlatmıştı. Bir yıl sonra Johann Maria Farina, ilk Eau de Cologne üretimine başlamıştı.

Kimi kaynaklar Farina'nın genç yaşında İtalya'dan ayrılmak zorunda kaldığını ve Almanya'nın o zamanki adı Cologne olan bugünkü Köln şehrine yerleştiğini yazıyor. Farina, turunçgil yağlarından yaptığı koku karışımına Eau de Cologne ismini vermişti. Yani parfümün ismi "Cologne'nin Suyu" anlamına geliyordu. Bugünkü haliyle “Köln'ün Suyu”.

Almanya çapında ünlenen Farina'nın Eau de Cologne'si, 1790'lı yıllarda bir Alman'ın ilgisi çekmişti. Tabii o yıllarda Farina ölmüştü. Efsane tam da 1792 yılında biraz daha gizem kazandı. Genç bir tüccar olan Wilhelm Mülhens, 1792 yılında bir Katolik keşişinden mütevazı evlilik hediyesi almıştı. Bu gizemli keşiş ona "Mucize Suyu" isimli bir karışım vermişti. Aslında bu karışım insana canlılık veren ve güç katan bir tür yaşam iksiriydi. Onu içenlerin uzun ve sağlıklı yaşayacağına inanılırdı. Genç tüccar Wilhelm Mülhens, bu fırsatı değerlendirdi ve küçük bir fabrika açarak formülü gizli olan iksirin üretimine geçti. Bu sihirli suyu şarapla karıştırarak satmaya başladı. İşte bizzat markanın kendisine göre, 4711 parfümünün başlangıç hikayesi böyleydi. Oysa tahminimce, Wilhelm Mülhens'in sihirli formül olarak ürettiği şey, Farina'nın Eau de Cologne'sinin devamıydı. Çünkü bay Mülhens, Eau de Cologne'nin marka haklarını Farina ailesinden almak için epey uğraşmıştı. Hepimiz biliriz ki efsaneler ve gerçeküstü hikayeler halk kitlelerinin her zaman daha çok ilgisini çeker.


1794 yılında Cologne (Köln) şehri Fransızlar tarafından bir savaş sonucu işgal edilir. Fransız işgal güçlerinin komutanı General Charles Daurier, Cologne şehrinin düzensiz ve gelişi güzel sokaklarına bir çözüm bulmak için her eve numara verilmesini ister. Wilhelm Mülhens'in üretim yaptığı binaya 4711 numarası denk gelir. Ve böylece dünyanın en eski ve en bilinen kolonyasının ismi ortaya çıkar.

1810 yılında Napolyon, ülke çapında ilaç olarak kullanılan her şeyin içeriklerinin halka açıklanmasını emreder. Wilhelm Mülhens, ticari sırrının ortaya çıkacağını düşünerek 4711'i ilaç ya da iksir olarak değil de koku olarak pazarlamaya başlar ve çok başarılı olur. Dönemin yüksek sosyetesine mensup kişiler 4711'i hem ferahlatıcı bir parfüm hem de kişisel temizlikleri için kullanır. 1875 yılında, Ferdinand Mülhens, 4711'i ticari marka olarak tescil ettirir. O tarihten günümüze kadar da gerek şişesi gerek logosu büyük değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelir.

Dünyanın en eski kolonyası 4711'in kimi zaman mucizelerle örülü tarihi aşağı yukarı böyle. Ülkemizde pek bilinmeyen 4711, Avrupa kıtasında ve tabii ki ana vatanı Almanya'da çok bilinen bir marka. Yurt dışı merkezli parfüm platformlarında adından sık sık bahsedilen 4711'i epeydir merak etmekteydim. Gerçi onun için parfüm mü yoksa koku mu demeli emin değilim. Çünkü Jicky ile başlayan modern parfümlerin tarihinden daha eskiye gidiyor onun geçmişi. Kendi sitelerinde şöyle tanıtılmış:


"220 yıldan fazla süredir, dünya çapındaki insanlara heyecan ve ilham verir 4711. Peki ne ile? Fragrance, Duft, Perfume, Profumo, ?? ve Parfum farklı dillerde cevap olabilir fakat asıl olan şudur: Eau de Cologne.

Değerli içerikler özenle harmanlandı. Bergamot, limon ve portakal, benzersiz şekilde canlandırıcı bir etkiyle yeniden donatıldı. Lavanta ve biberiye sakin ve dinlendirici efekt verir. Neroli, acı portakal çiçeğinin özü rahatlatıcı etki sağlar, olumlu bir ruh durumu meydana getirir."

4711'i üzerime sıktığımda karşıma çok ferah turunçgiller çıkıyor. Üst notalarda gayet doğal neroli bana merhaba diyor. Başlangıcını beğendim. Orta kısımda turunçgilli ana yapı devam ediyor. Bu kısımda neroli geri çekilirken eski tarz limon, aromatik otlar, lavanta ve meşe yosunu algılıyorum. Orta notalar da başlangıcı kadar ferah. Son kısımda meşe yosunu az da olsa var. Biraz misk ve yumuşak odunsu notalarla kapanışı yapıyor.


Başlangıçtaki neroli, şaşırtıcı derecede doğal ve ferah. Günümüzün yeni nesil neroli parfümlerini andırıyor. Çoğu kişinin 4711'i Neroli Portofino’ya benzetmesi büyük ihtimalle başlangıçtaki neroli notası yüzünden olmuş. Çünkü orta kısımdan itibaren Neroli Portofino ile yolları ayrılıyor koku karakteri anlamında. Orta notalarda başlangıcın aksine modern değil de eski tarz turunçgil şiprelerine yakın. Limon sevdiğim gibi verilmiş. Aromatik otların limonla uyumu çok iyi. Lavanta zaman zaman ferah şekilde kendisini hissettiriyor. Ve en büyük sürpriz meşe yosunu. Turunçgillerin gerisinde kalsa da meşe yosunu orta kısımdan itibaren var. Son bölümde koku o kadar zayıflıyor ki notaları algılamak neredeyse imkansız. Zaten pek de ilgi çekici değil kapanışı.

4711’in kokusunda çoğu kişinin belirttiğinin aksine nerolinin çok baskın olmadığını düşünüyorum. Evet başlangıçta neroli önemli rol oynuyor. İlerleyen dakikalardaysa limon ve aromatik otların hakimiyetine giriyor koku. 4711’i sadece neroli kolonyası olarak nitelemek bu anlamda çok doğru olmayabilir. Evet çok kompleks ya da detaylı değil harmanı. Ama neroliye limonun hatta lavantanın desteği görmezden gelinemez. Aromatik otları saymıyorum bile.

232 yıllık bir parfümü kullanıyorum. Aslında ne düşüneceğimi çok bilmiyorum. 4711'i, 2015 yılının koku trendlerine göre değerlendirmem çok anlamsız olacaktır. Onu ancak kendisi gibi tarihi parfümlerle kıyaslamak gerekiyor belki de. Mesela Eau Sauvage'la, Eau de Guerlain'le, Blenheim Bouquet’le, Vintage Tabarome’la, Chanel Pour Monsieur'la, Hermes Eau de Cologne'yle. Bu saydığım klasiklerden en çok Eau de Guerlain'e benzettim 4711'i. Tabii Guerlain kadar yüksek kaliteli ve kalıcı değil. Yine de hiç fena değil kokusu. Ona kötü demek haksızlık olur.


4711, inanılmaz derecede ucuz fiyatlara kocaman şişeleri satılan bir kolonya. Bu tarihi eseri alıp, günlük olarak kullanmasanız bile o güzel şişesini evinizin büfesine koyup, misafirlerinize ikram etmeniz bile bence hoş olacaktır. Marketlerden alacağınız ve nerede yapıldığı belli olmayan, yarısı su limon kolonyalarını alacağınıza, 500 ml.lik dev gibi şişesi bile ortalama parfüm fiyatına satılan 4711'i alıp, zaman zaman "tarihi koklamanızı" öneririm. Hatta basit ve güzel bir ev hediyesi olarak bile düşünülebilir. Maddi değeri büyük bir hediye olmasa da manevi ve tarihi değeri sebebiyle farklı bir hediye olacağını sanıyorum.

4711, çok ferah ve çok hafif bir kolonya. Zaten konsantrasyonu da Eau de Cologne (EDC). Bu düşük formdan harikalar beklemek abes olabilir ama yine de fark edilirliği çok kötü. İlk sıkıldıktan 10-15 dakika sonra neredeyse kayboluyor. Kalıcılığı tişörtlerimde ortalama EDC seviyesinde oldu ama tende kalıcılığı ve fark edilirliği çok az. Kolunuzu çok dikkatli koklamadıkça algılamanız mümkün değil. Gerçekten de tam bir kolonya bu anlamda. Zaten parfüme yapılan en büyük eleştiri genelde bu zayıflığı ve çekingenliği konusunda oluyor ki gayet haklılar. Ne kadar çok üzerime sıksam da değişen bir şey olmadı ve performansı ne yazık ki berbat.

Tam bir ilkbahar-yaz kokusu. Sanki bir parça erkek kullanımına yakın. Gerçi 1920'li yıllarda 4711'in tanıtımlarında onun "kadınlar için özel bir koku" olduğu vurgulanıyor. Hatta bu reklamın posteri küçük çaplı bir skandala bile sebep olmuş. Kadınlar için özel olduğu vurgulanan postere yanlışlıkla Köln Başpiskoposu'nun resmi basılmışsa da sonradan bu hata düzeltilmiş. Bence o hem kadınlara hem de erkeklere rahatlıkla uyacaktır. Yaş olarak biraz daha yukarılara hitap ediyor gibi. Mesela yirmi beş ve üzerindeki arkadaşlar deneyebilir. Çok genç arkadaşlar onun limon kolonyası gibi koktuğunu söyleyip, burun kıvırabilir.


Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6.5

13 Ağustos 2015 Perşembe

Clive Christian – 1872 Men (2001)


Clive Christian – 1872 Men (2001)

Kafam fena halde karışık. Bir tarafta İngiltere Kraliçesi Viktorya, bir tarafta Roma İmparatoru Nero, bir tarafta gourmand iddiası ve diğer tarafta Viktorya dönemi İngiltere’sindeki Crown Perfumery. Sanırım olayı yavaş yavaş çözmeye başladım.

İngilizlerin tarihi parfüm evi Crown Perfumery’nin, yakın zamanda Clive Christian markası tarafından satın alınmasıyla olay başlıyor. Crown Perfumery’nin 1800’lü yıllarda, Viktorya döneminde üretime başladığı ve o zamanki kraliyet ailesine de hizmet verdiği söyleniyor. Tabii Viktorya dönemi, İngiltere tarihinde çok tartışmalı bir zaman dilimi. Dönemin siyasi, kültürel ve dini polemiklerine girmeyeceğim. Anladığım kadarıyla Clive Christian, Crown Perfumery’nin kurulduğu yıl olan 1872 tarihini parfüm ismi haline getirerek vefa örneği sergilemiş. Tarihi parfüm evine bir tür saygı duruşu anlamına geliyor bu jest.

Clive Christian’ın kendi sitelerindeki Kraliçe Viktorya vurgusu, bayan Victoria Christian’ın bir söyleşisindeki İmparator Nero’nun adaçayı sevgisi ve Chandler Burr’un 1872 Men’i gourmand olarak sınıflandırması ilk başlarda beni şaşırtsa da parfümü kullanmaya başladığımda taşlar yerine oturmaya başladı.


Clive Christian’ın sitesinde parfümlerinin tek tek tanıtımlarının yapılmadığını biliyoruz. Genel 1-2 cümleyle sunum yapılıyor. Markanın kurucusunun kızı Victoria hanımın, 1872 Men için, Roma İmparatoru Nero’nun adaçayı otunu bildiğini, ferahlatması ve rahatlatması için kullandığını söylemesi şüphesiz önemli. Zaten parfümün genelindeki aromatik otların neden verildiğini böylece anlamış oluyoruz. 1872 Men’in İngiliz mükemmelliğinin yansıması olduğu ve geleneksel Viktorya dönemi parfümlerine gönderme yaptığını belirtiyorlar.

Parfümü üzerime sıktığımda ferah aromayla karşılaşıyorum. Neroli-bergamot ikilisi ilk saniyelerde etkili. Yüksek kaliteli başlangıcı biraz yeşil ve çok doğal kokuyor. Üst notaları nefis. Orta kısma geçildiğinde ana yapı pek değişmiyor. Bergamot yine etkin. Yeşil meyvelere bu sefer aromatik otlar ekleniyor. Adaçayı, kekik hatta fesleğen bile olabilir. Orta notalar hala saygın, kuru ve yeşil. Başlangıcı kadar olmasa da beğendim orta bölümü. Son kısımda sanki ekşimsi buruk mandalina rol alıyor. Biraz misk ve ferah amber de algılıyorum fakat ağırlık acımsı mandalinada. Son kısım eh işte.

1872 Men, ferah aromatik bir narenciye parfümü. Nerolinin başlangıçtaki katkısı olumlu yönde. Bergamotun baskın yapısı biraz eski tarz şipreleri anımsatıyor. Günümüzün portakal kokulu parfümlerine pek benzemiyor bu anlamda. Daha karakteristik ve yeşil kokuyor. Zaten şişesinin rengi az çok fikir verebilir size. Aromatik otların etkisi yadsınamaz. Yeşil narenciyeler, buruk bir uyum oluşturmuş otlarla. Sonlardaki mandalina benzeri koku (belki de yuzu meyvesi), üst ve orta kısımla uyumsuz değil. Alt notalarda yeşil yapı etkisini kaybediyor sadece.


Kimi yorumcular onun çiçeksi yanına dikkat çekmeye çalışsa da bence pek öyle değil. Çiçeklerden ziyade aromatik otlar hakim parfüme. Ayrıca kimilerinin parfümü “kadınsı” bulmalarını hiç anlayamadım. Bence erkeksi nüanslar taşıyor ve kadınsı değil. 

Yukarıda söylediğim gibi yeni nesil tipik turunçgil parfümlerine benzemiyor. Asidik, buruk belki ekşimsi bile diyebiliriz. Eskilerden gelen, farklı, soylu ve resmi bir tarzı var. Buradan onun üst yaş guruplarını hedeflediğini düşünüyorum. Zaten birçok genç arkadaşımızın onu deneyip de çok seveceğini sanmıyorum. Olgun tarzı, sıcak yaz mevsiminde plaj gezmelerinde değil de golf kulüplerinde ya da ultra lüks yatıyla Akdeniz koylarını turlayan bir süper zenginin kullanımına uygun hale getiriyor onu.

Bana katılır mısınız bilemem ama başlangıcı biraz Neroli Portofino’yu anımsatıyor. Tabii Neroli Portofino’da biraz daha ferah ve baskın neroli vardı. 1872 Men’deyse bergamotla dengelenmiş neroli. 1872 Men’in kapanışı ise Yuzu Fou’yu aklıma getirdi. Benzer şekilde verilmiş buruk-asidik yuzu meyvesi belki de zihnimde mandalinanın canlanmasını sağladı. Orta kısım ise gayet kendine özgü.


1872 Men, kesinlikle yüksek kaliteli bir parfüm. Notalar çok doğal, yapaylığa rastlanmıyor. Bu konuda onu eleştirmek mümkün değil. Fakat her kaliteli parfümü sevip, kendimize yakıştıracağız diye kuralımız yok. Herkesin sevemeyeceği farklı narenciye kullanımıyla, 1872 Men, kısıtlı bir guruba hitap ediyor gibi.

Yine dedikodu yapayım ve kimi yorumcuların parfümde ısrarla “tereyağı” gibi bir koku olduğunu söylemelerine geleyim. Bir kere 1872 Men kuru sayılabilecek yapıda. Pek öyle yağlı bir koku beklemeyin. 1872 Men’i defalarca denememe rağmen tereyağı gibi bir kokuya rastlamadım. Umarım Clive Christian birden bire galeyana gelip, parfümün resmi notalarını açıklamaz ve içerisinde de tereyağı notası olmaz. Eğer varsa fena utanırım.

Ve geleyim en tartışılan konuya. Çoğu yorumcu 1872 Men’nin o inanılmaz fiyat etiketini hak edip etmediğini sorguluyor hatta daha çok eleştiriyor. Parfümün çok katmanlı ve kapsamlı olmadığını söylemek gerekiyor. Genel olarak basit, ferah, lüks bir narenciye kokusu olarak tasarlanmış. Parfümün arkasındaki isimse son yılların en başarılı burunlarından Geza Schoen. Geri planı sağlam bir parfüm olmasına rağmen bu kadar yüksek fiyatı, basit bir turunçgil kokusuna verir misiniz işte asıl soru bu. Kimisi verir, kimisi vermez bizi de ilgilendirmez ama ben olsam bir şişesini almayı düşünmezdim. Çünkü koku karakteri anlamında bana yakın olduğunu düşünmüyorum. Bu tarz kokuları seviyorsanız ve dünyanın en pahalı parfümlerini sattıklarını iddia eden bu markanın eserleri dolabımda durmalı derseniz o zaman almanız konusunda size hak veririm. Durum benim açımdan böyledir.


Denemeden almamanız gerektiğini sanırım söylememe gerek yok. Luca Turin, 1872 Men’i tatlı turunçgil olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden üç puan vermiş. Bir başka yazar Chandler Burr’da ona üç puanı layık görmüş. Eğer beş üzerinden puan verecek olsaydım sanırım ben de üç puan verirdim.

İlkbahar-yaz kullanımı için daha uygun gibi görünüyor. Otuz beş hatta kırk yaş üzeri erkekleri hedeflediğini sanıyorum. Yaz mevsiminde bile takım elbise giymek zorunda olan beyaz yakalılara önerebilirim. 1872 Men, Pure Perfume konsantrasyonuna sahip fakat bu çok yüksek konsantrasyon, fark edilirliğini olumlu anlamda etkilememiş. Kalıcılığı idare eder ama fark edilirliği ilk patlamadan sonra zayıflıyor. Onun için “tene yakın kalan bir züppe” diyebilirim sanırım.

Koku Güzelliği:10/7.5

9 Ağustos 2015 Pazar

Guerlain Homme Intense (2009)


Guerlain Homme Intense (2009)

2009 yılında piyasaya sürülen Guerlain Homme Intense, 2008 çıkışlı Guerlain Homme'un devam parfümü olarak düşünülebilir. Aralarında abi-kardeş ilişkisi olduğu açık. Zaten Guerlain Homme Intense'in ismi parfümün kutusunda Guerlain Homme Eau de Parfum Intense olarak geçiyor. Yani bir anlamda 2008 çıkışlı Guerlain Homme'un Eau de Parfum (EDP) devamı olduğu vurgulanıyor. Zaten açıklanan notalarında her iki parfümün de içki temasına sahip olduğu vurgulanıyor.

Merak ettim ve Guerlain'in parfümleri arasında hiç Intense ismine sahip parfüm var mı diye bakındım. Gördüğüm kadarıyla Guerlain'in ilk "Intense" isimli parfümüyle karşı karşıyayız. Birçok ana akım markanın uyguladığı bu yönetimi Guerlain'in de kullanmaya başladığını görüyoruz. Olay basit. Bir parfüm çıkarılır ve 1-2 yıl sonra onun Intense isimli Eau de Parfüm (EDP) devamı piyasaya sürülür. Tabii bu durumun en canlı örneği Dior Homme Intense. Klasik Dior Homme'dan bile daha çok ilgi çeken Dior Homme Intense, muhtemelen bu Intense furyasının en başarılı örneği.

Guerlain gibi tarihi misyona sahip bir markanın, bu tür ana akım oyunlarına girişmeyeceğini düşünebilirdik. Ama Guerlain Homme serisinde piyasa şartlarına yani "araziye uymaya" başlıyor yavaş yavaş. Aslında ilk ipuçlarını L'Instant de Guerlain ile vermişti. Daha geniş kitlelere ulaşabilecek hamleler, 2000'li yıllardan sonra artarak devam ediyor. 2008 yılında çıkan Guerlain Homme'u beğenmiştim. Hoş bir yazlıktı ama o eski Guerlain ihtişamı yoktu. Şimdi sıra Guerlain Homme Intense'de. Bakalım nasıl bir çalışma olmuş bu arkadaş.


Kendi sitelerinde odunsu aromatik olarak sınıflandırılmış. Güçlü, tensel ve sofistike olduğu vurgulanmış. Tanıtım cümlelerinde güçlü yapısından ve ferah odunsu çiçeksi karakterinden dem vurulmuş. Parfümün başlangıcı gerçekten de çok ferah gerçekleşiyor. Nane, içki (mojito olduğunu söylüyor Guerlain) ve misket limonuyla nefis başlangıca imza atıyor. Üst notalar zengin ve rafine. Harika başlangıcından ümitleniyorum. Orta kısma geçildiğinde hevesim kursağımda kalıyor. Nane, misket limonu ve içki teması ortadan kaybolurken ortaya plastiğimsi-sakızımsı vetiver çıkıyor. Hafif tatlı, yumuşak vetiver en sevmediğim şekilde verilmiş. Resmi tanıtımda orta kısımda çiçeklerden bahsediliyor ama çiçek algılayamadım. Varsa yoksa vetiver. Orta kısım hayal kırıklığı ne yazık ki. Son kısma geçildiğinde durum belki değişir diye bekledim ama nafile. Alt notalarda vetivere aynı şekilde yapay sayılabilecek sedir ağacı eşlik ediyor. Kapanışta paçuliden bahsediliyor ama izine rastlayamadım paçulinin. Son kısım da hiç bana göre değil.

Hakkında övgüler okuduğum ve bu yüzden merak ettiğim Guerlain Homme Intense, hiç de beklediğim gibi çıkmadı. Müthiş başlangıcını saymazsam gerek vetiver gerekse odunsular haz etmediğim gibi verilmiş. Benim plastiğimsi dediğim bu tarz vetiver ve odunsularla daha önce Bulgari'nin vasat parfümü Bulgari Man'da da karşılaşmıştım. Çok basit ve özelliksiz bu kullanımı hiç sevemedim. Hatta Encre Noire'in sonlarında da var bu plastiğimsi steril odunsuluk.

Nerede Guerlain Vetiver'in o doğal ve ferah vetiver kullanımı? Bu parfüm gerçekten Guerlain'a mı ait şüpheye düşeceğim neredeyse. Yapaylık sınırındaki sıkıcı vetiver ve sedir ağacı, yüzlerce örneğine rastlanabilecek şekilde verilmiş. Herhangi bir farklılık yok yaratıcılık yok çekicilik yok. Evet yeni nesil vetiver ve odunsu parfümler genelde böyle kokuyor ama neden hatada ısrar ediyorlar anlamıyorum. Ayrıca tanıtımlarda parfümün içki notası öne çıkarılıyor. Evet başlarda ferah içki teması var ama gayet sınırlı. İçki kokusu, baştan sona hakim değil. Üst notalarda güzel bir esinti olarak burnunuzu okşuyor o kadar.


Hele ki kendi sitelerinde gerek Guerlain Homme gerekse Guerlain Homme Intense için "içimizdeki hayvan" vurgusu neden yapılıyor anlayamadım. Hadi parfümler hayvansal koksalar ya da hayvansal notalara sahip olsalar tamam. Fakat ferah aromatik odunsu parfümle, tanıtımdaki hayvan temasının nasıl bir bağlantısı var çözemedim.

Hani bazı parfümler vardır teninizde hiç güzel kokmaz ama kıyafete sıkıp dışarı çıktığınızda çok daha ilginç hale gelir. Sanırım Guerlain Homme Intense'in olayı da bu. Tenimde canımı sıkan parfümü tişörtüme sıktığımda çok daha farklı aromayla karşılaştım. Kumaş üzerinde plastiğimsi vetiver ve odunsu notalar hala vardı ama nane ve içki teması bir nebze olsun öne çıktı ve onu tahammül edilebilir kıldı. Belki de onu tenimde değil de kıyafet üzerinde kullanmalıydım.

"Hiç mi iyi tarafı yok parfümün" dediğinizi duyar gibiyim. Yukarıda da bahsettiğim gibi başlangıcı çok güzel. O sarhoş edici aromadan sonra orta kısma geçildiğinde burnunuza çarpan yapaylık can sıkıcı. Guerlain'in sitesinde parfümün gücünden, kuvvetinden ve kararlı yapısından bahsediliyor. Fakat durum o kadar toz pembe değil. Çünkü kalıcılığı ve fark edilirliği yüksek olmadı tenimde. EDP olduğunu düşündüğümüzde biraz daha kendisini göstermesini isteyebiliriz ama ne kadar kullansam da sonuç değişmedi. Fark edilirliği zayıf, kalıcılığı ise idare eder.


Yaş sınırı koymak doğru olmasa da genç arkadaşlara hitap ettiği söylenebilir. İlkbahar-yaz kullanımı için uygun. Günlük, spor kıyafetlere rahatlıkla kombin edilebilir. Genel beğeniye uyabilecek yapısı övgüler almanıza sebep olabilir.

Parfümün tasarımına Thierry Wasser imza atmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.


Koku Güzelliği:10/5

6 Ağustos 2015 Perşembe

Creed – Vintage Tabarome (1875)


Creed – Vintage Tabarome (1875)

Yıl 1875. 19. yüzyılın son çeyreğinde, henüz Winston Churchill bir yaşında. İngiltere yarı demokrasi sayılabilecek yönetim sistemine geçmiş. Günümüzün modern liberal demokrasisinin temelleri atılmış. Monarşik demokrasi, dünya çapındaki sömürgelerden gelen ticaret mallarıyla güçlenmiş. Dünyanın o zamanki süper gücü sayılan İngiliz İmparatorluğu "üzerinde güneş batmayan ülke" haline gelmiş. Tabii bu durum ticari hayata da yansıdı.

Burjuvazinin güçlenmesi, kentli-soylu yeni bir sosyal sınıf oluşmasını sağladı. Yönetim üzerinde etkili olan burjuvazi, üyelerini kabineye sokmaya başladı. Emperyal İngiliz Krallığı artık Lordlar Kamarası denilen bir sistemle yönetiliyordu. İyi eğitim görmüş soylu asilzadeler, dönemin pahalı kulüplerinde Kraliçeyi ve dünyanın geri kalanını tartışıyorlardı. Ve üst bürokratik yönetimdeki kişiler, tabii ki sıradan kolonyalar kullanmak istemezlerdi. Dünyanın her döneminde olduğu gibi ayrıcalıklı sınıflar, halktan uzak dururlar, rafine zevklere sahip olurlardı.

Muhtemelen dünyanın en eski niş parfüm markası Creed'in o zamanki işlerinin başında bulunan aile ferdi Henry Creed, tam da üst düzey bürokrasiye, zengin burjuvaziye ve iş adamlarına yönelik çalışıyordu. Creed ailesinin üçüncü nesil üyesi Henry Creed, 1875 yılında Lordlar Kamarası'na ithafen Tabarome isimli parfümü piyasaya sürmüştü. Piyasaya sürmek mi? Pardon, 1800'lü yılların sonlarında kaç tane parfüm markası vardı ki dünyada piyasa olsun. Genellikle özel sipariş üzerine çalışan parfüm üreticileri arasında Henry Creed'in de bulunduğunu düşünmek yanlış olmaz. Kimi yerlerde Tabarome isimli parfümün Winston Churchill anısına tasarlandığı söylense de bu mümkün görünmüyor. Çünkü 1874 yılında doğan Churchill'in, henüz bir yaşında ne Creed'den haberi vardı ne de Henry Creed'in bir yaşındaki çocuğun ileride Churchill olabileceğini bilemezdi.


Creed'in resmi açıklamasında ilk Tabarome parfümünün 1875 yılında üretildiği belirtiliyor. Tabii zamanla parfümün ismi Vintage Tabarome halini aldı çünkü Creed, 2000 yılında Tabarome Millesime ismiyle yeni bir parfüm piyasaya sürdü. İki parfümün birbirinden tamamen farklı olduğunu biliyoruz. 2000 yılında çıkan Tabarome Millesime, Vintage Tabarome'un devamı ya da reformüle edilmiş hali değil. Muhtemelen Creed ailesi, Vintage Tabarome'un tarihi konumunu düşünerek, onun üretimini bitirdi ve 2000 yılında tamamen yeni bir Tabarome ortaya çıktı.

Creed'in açıklamasında Vintage Tabarome'un üretiminin bitirilmesinde, eskiden kullanılan altmıştan fazla doğal içeriğin artık bulunmadığını ve onun için üretimini bitirdiklerini belirtmişler. Yani Creed, yeni sentetikleri kullanıp parfümü ucubeye çevirip, kaliteyi düşürmektense üretimi tamamen sonlandırmış. Bunun içindir ki çok az şişe Vintage Tabarome bulunuyor artık. Zaten yurtdışı merkezli sitelerde inanılmaz yüksek fiyatlara satılıyor Vintage Tabarome'un son kalan şişeleri. En son 2010 yılında Creed ailesinin elindeki elli şişe de satışa sunuldu. Tabii parfüm severler kısa süre içinde adeta kapıştılar Vintage Tabarome'ları. Bugün Amerika merkezli açık arttırma sitelerinde ikinci el araba fiyatına bir şişesini alabilirsiniz.

Vintage Tabarome, Creed'in özel serisine ait. Hatırladığım kadarıyla ilk defa Creed'in özel seri parfümünü kullanıyorum. Birçok niş ve ana akım markanın özel seri parfümlerini kullanmıştım ama Creed'in özel serisinin üyesiyle ilk kez karşılaşıyorum. Artık geçeyim parfüme.


Vintage Tabarome'un açılışı eskilerden gelen rafine turunçgiller ve limonla gerçekleşiyor. Klasik, nostaljik şipre turunçgilleri ve aromatik otlarla nefis başlangıç yapıyor. Bu tür olgun turunçgilleri çok seviyorum. Üst notaları enfes. Orta kısımda turunçgiller ve limon tamamen geriye çekiliyor. Parfümün ana karakteri olan tütün karşımıza çıkıyor nihayet. Burada kullanılan tütün biraz dumansı, ıslak ve neredeyse yağlı. Tütüne hissedilir oranda meşe yosunu eşlik ediyor. Hala çok eski ve tarihi kokuyor orta kısımda. Kimilerinin tütün kolonyalarına benzetebileceği orta kısım bence fena değil ama hayal ettiğim gibi pipo tütünü hissiyatı yok. Son kısımda kuru paçuli, eski tütüne arkadaşlık ediyor. Deri kullanımı dikkat çekici sonlarda. Biraz da odunsu notalar var. Karanlık sayılabilecek alt notalar harika.

Başlangıçtaki otların desteklediği limon, kimilerinin limon kolonyası diyebileceği gibi. Rafine turunçgiller, günümüzün parfümlerindeki portakal-bergamot kombinasyonlarından çok farklı. Gerçi eski şipreleri bilenler için şaşırtıcı değil üst notalar. İlk saniyelerdeki yapı, parfümün gideceği yerin ipucunu veriyor. Tozlu turunçgillerden sonra dumansı sayılabilecek ama aynı zamanda rutubetli, ıslak tütünle karşılaşıyoruz. Evet tütün notasını parfümlerde seviyorum. Zaten burada da beğendim ama biraz yağlı verilmiş halini epeyce köhnemiş buldum. Tabii tütünün 1870'li yılların sonlarını yansıtması gerektiğini düşündüğümde fazlaca yadırgamadım. Ben daha meyvemsi tütün kokusunu severim ama burada dumansı hatta hafiften kül tabağı gibi verilmiş tütün. Yine de başarısız demem mümkün değil. Sonlarda tütünün etkisi ve tatlılık azalıyor, karanlık eski bir deri devreye giriyor. Ona muhtemelen paçuli de katılıyor. Neyse ki buradaki deri, ayakkabı boyası tarzında değil. Tam istediğim gibi karanlık ve derin.

Vintage Tabarome, yüksek kaliteli bir parfüm. Yapaylığın söz konusu olmadığı kokusu, çoğu kişi için konforlu ve güzel sayılamayabilir. Zaten onun da "herkes sevsin beni" gibi amacı yok. O erkeksi bir manifesto. Maskülen yapı baştan sona kadar devam ediyor. Biraz Aramis Classic'i anımsatıyor. Hatta Bandit'in tütünsü hali gibi belki de. Tabii Vintage Tabarome, Bandit kadar karanlık ve acımasız değil. O daha ciddi, mesafeli, saygın ve aristokratik.

Hmm, Bandit, Aramis Classic, belki alt notaların benzerliği için geçerli olabilir. Oysa orta kısımdaki o aromatik tütünü koklarken birden zihnimde eski anılar canlandı ve bir ampul yanar gibi oldu. Size garip geleceğini biliyorum çünkü bende şaşırıp kaldım ama orta kısım biraz Old Spice'ın o ilk çıktığı yıllardaki halini anımsattı bana. Babamın biz küçükken bol bol kullandığı ve benim de ara sıra aşırdığım eski formül Old Spice'ın kokusu zihnime kazınmış gibi. Ve o kokuya benzemesi hafızamın bana bir oyunu mu bilemiyorum ama kesinlikle andırıyor orta notalarda Old Spice'ı. Aromatik ve egzotik tütün yine de çok konforlu değil.


Eğer bu tarz beyefendi kokuları seviyorsanız, yaşınız kırkı geçmişse, maddi probleminiz yoksa, genellikle takım elbise giyiyorsanız Vintage Tabarome sizin için uygun olabilir. Genç arkadaşlarımıza ise öneremeyeceğim. Yaş ve deneyim isteyen bir klasik o.

Eau de Parfum (EDP) olduğu söyleniyor. Kalıcılığı çok iyi. Fark edilirliği başlarda yüksek. Fazla kullanırsanız rahatsız edici olabilir. Zaten o kadar pahalı bir parfüm ki mecburen bitmesin diye az kullanmanız gerekecek :) Sonbahar-kış mevsimi için daha uygun olacağı söylenebilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/8.5

3 Ağustos 2015 Pazartesi

Hugo Boss – Jour Pour Femme (2013)


Hugo Boss – Jour Pour Femme (2013)

"Parfüm dolu bir dolaba sahip insanlardan biriyim. Parfümleri çok severim, daima sevdim ve sevmeye devam edeceğim. Parfümlerle dolu bir dolabım her zaman olacak."

Ünlü Amerikalı oyuncu Gwyneth Paltrow, parfümlere olan sevgisini yukarıdaki cümlelerle anlatmaya çalışıyor. Koca bir dolap dolusu parfümü olan koku severlere de "merak etmeyin, sizden biriyim" demek istiyor belki de. Bayan Paltrow, parfümlere olan sevgisini Hugo Boss'un yeni kadın parfümü sayesinde biraz daha arttıracak gibi görünüyor. Sebebi basit.

Hugo Boss'un yeni kadın parfümü Jour Pour Femme'in dünya tanıtım yüzü olarak Gwyneth Paltrow'un seçilmesi, markanın bu parfümüne ne kadar önem verdiğini kanıtlıyor. Çünkü hepimiz biliriz ki Gwyneth Paltrow gibi Hollywood yıldızları, dahil oldukları tanıtım kampanalarından büyük gelirler elde ederler. Ve kuvvetle muhtemel ki Hugo Boss da Gwyneth Paltrow ile olan anlaşmasında bol sıfırlı bir sözleşme yaptı.


Parfüm sektörünün önde gelen kişilerinin yorumlarına göre, Hugo Boss'un bu büyük tanıtım kampanyası ilk yılında markaya iki yüz milyon euro satış olarak geri dönecek. Hugo Boss'un parfümleri bilindiği üzere P&G Prestige birimi tarafından pazarlanıyor. P&G yöneticileri Jour Pour Femme'in tanıtımında, kokusunun ilhamını günün ilk ışıklarından aldığını söylüyorlar. Ayrıca üç temel üzerine oturtulmuş teması: Hafiflik, ilham vericilik ve zarifçe oluşturulmuşluk.

Jour Pour Femme'in açılışı ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Buruk ve neredeyse kremsi limona benzetiyorum başlangıcını. Açıklanan üst notalarında yeşil limon, greyfurt çiçeği ve agathosma denilen bitki var. Evet sanırım haklılar. Buruk limon, misket limonu ya da yeşil limon denilen lime'da geliyor olabilir. Üst notaları fena değil. Orta kısımda çiçekler devreye giriyor. Buruk ferah limona hissedilir oranda kremsi-kadınsı çiçekler ekleniyor. Açıklanan orta notalarında hanımeli, inci çiçeği ve frezya var. Onlardan geliyor olabilir beyaz çiçek kokusu. Orta bölüm benim için biraz fazla kadınsı ve çiçeksi ama kötü olduğu söylenemez. Parfümün son kısmı biraz sorunlu. Alt notalarda yapaylık sınırındaki odunsular (huş ağacı) ve ağdalı amber kendisini hissettiriyor. Kapanışta çiçeksi öğeler var ama amber ve dumansı olmaya çalışan huş ağacı hafiften baş ağrısı yapmaya müsait. Alt notalarını pek sevmedim.

Jour Pour Femme, anlaşılacağı üzere ferah çiçeksi bir deneme. Başlangıçtaki gayet ferah limon ve turunçgiller, onu sıcak yaz günleri için rahatlatıcı hale getiriyor. Orta kısımda devreye giren beyaz çiçekler fazlaca ağır değil, limonla beraber uyumlu ama yine de kadınsı. Kapanışıysa küçük çaplı hayal kırıklığı. Ferah üst ve orta notaların ardından reçinemsi amber ve huş ağacının ne işi var orada anlayamadım. Yani koku piramidinde uyumsuzluk var bence. Yazın kullanmak isteseniz ağır kaçabilir ama limon neredeyse başrolde. Kışın kullansanız ferah limon ve çiçekler ne alaka? Sanırım kullanım dönemi olarak serin ilkbahar günleri olarak düşünülebilir. Sadece 1-2 aylık dönem mi?


Parfümün basit bir ferah çiçeksi olduğunu kabul ediyoruz. Çok ilginç, farklı ya da parfümler tarihine damga vuracak yaratıcılıkta değil. Kimilerinin saç spreylerine benzettikleri kokusu bazı deodorantlara da benzetilebilir. Ne yazık ki bu tür kadın parfümlerinde bu hata hep tekrar ediliyor. Beyaz çiçeklerin ustaca kullanılmaması bazı yorumcuların dediği gibi "bulaşık deterjanı" kokusuna yakın sonuç veriyor. Jour Pour Femme'de durum o kadar trajik olmasa da uzun süreli kullanımda sıkıcı olacağını ve yapaylığın rahatsız edici olacağını düşünüyorum. 

Hugo Boss'tan beklenebilecek vasatlıktaki Jour Pour Femme, her yaştan kadına hitap ediyor gibi. İlk başlardaki kolay benimsenebilecek kokusu sizi çabucak kandırmasın. En az 2-3 farklı sefer deneyip, alım kararını öyle verin. Eau de Parfum (EDP) formunda. Kalıcılığı ve fark edilirliği normal seviyelerde. 

Parfümün tasarımını IFF (International Flavors & Fragrances) ekibi yapmış.

Koku Güzelliği: 10/6