30 Ağustos 2015 Pazar

Hermes – Un Jardin Sur Le Toit (2011)


Hermes – Un Jardin Sur Le Toit (2011)

"Önceden bahçe temasına sahip üç parfümümüz vardı. Arkadaşlarıma ve müşterilerimize daha farklı denemeler yapmamız gerektiğini söyledim. Ama onların cevabı şu oldu: 'Hayır, bahçe temalı kokuları seviyoruz.' Tamam ama bu seferki bahçe temalı koku farklı olmak zorunda diye düşündüm. Jardin serisinin önceki parfümleri egzotik bahçeleri merkeze alıyordu. Hermes'in genel sanat yöneticisi Pierre-Alexis Dumas ve ben, bu seferki ‘Jardin’ parfümünde Hermes'in binasındaki şehir bahçesinden esinlenmenin daha eğlenceli olacağını düşündük. Ben o bahçede biraz zaman geçirdim ve oradaki hissiyatı algıladım.

Hermes binasının çatısındaki bahçede çoğunlukla ağaçlar var (manolya, elma ve armut). Bu ağaçlarla karışan çiçekler de var. Hatta meyvelerden çok çiçek kokusu hakim o bahçede."

Parfüm Merakı, bahçe, bahçe diyorsun da hangi bahçe burası demekte haklısınız. Yukarıdaki söyleşide Hermes'in baş parfümörü Jean Claude Ellena'nın bahsettiği bahçe, Hermes'in Paris'teki 24 Rue Faubourg Saint-Honore adresindeki merkez binasının çatısında bulunan bahçe. Hermes'in binasının terasında örneğine fazla rastlamadığımız güzellikte bir bahçe mevcut. Birçok binanın çatılarında birbirinin aynı kiremitlerin bulunduğu yeni apartmanlardan ziyade, Hermes yönetimi en üst katı açık bir bahçeye çevirmiş. Tabii bu çatıdaki bahçe kavramı, dünyanın farklı metropollerinde zaman zaman karşımıza çıkıyor. Fakat Hermes'in terasında bulunan bahçede, onlarca çeşit çiçek ve ağaç bulunmakta.


İşte 2011 yılında Jean Claude Ellena ve Pierre-Alexis Dumas, Hermes binasının çatısındaki bahçeden ilham alarak yeni parfümleri Un Jardin Sur Le Toit'i meydana getirdiler. Zaten parfümün ismi "Çatıdaki Bahçe" anlamına geliyormuş. Tabii bu bahçenin parfüme ilham vermesini sağlayan ana sebep, şehrin ortasında olması. Çünkü biliriz ki çoğu zaman şehirlerin merkezleri asfalt ve betondur. Hermes'in şehirdeki bir bahçeden esinlenmesi belki de moderniteyi içinde barındıran esprili bir tezat olarak düşünülebilir. Paris ve bahçe...

Neyse konuyu daha fazla uzatmadan geçeyim parfümün incelemesine. Un Jardin Sur Le Toit'i üzerime sıktığımda tatlı ve modern aromayla karşılaşıyorum. Başlangıçta meyveler ve gülün hakimiyeti var. Tatlı elma, ondan daha tatlı armut ve gül üst notalara hakim olmaya çalışıyor. Elma geri planda kalırken, armudun tatlılık oranı biraz fazla. Gül ise çiçeksi değil meyvemsi verilmiş. Üst notalar ferah ve lezzetli. Orta kısımda çiçekler ekleniyor kompozisyona. Kendi sitelerinde bahsettikleri manolyayı dikkate almak lazım. Gül ve armudun işbirliği orta kısımda da devam ediyor. Orta bölüm hala meyvemsiyken, gerilerden gelen o yapıyı hemen tanıyorum. Un Jardin Sur Le Nil, De Bachmakov ve Terre d'Hermes'te tekrar edilen ve benim tuzlu portakal olarak tanımlayabildiğim koku karşıma çıkıveriyor. Kimilerinin kavuna benzettiği orta kısım gayet güzel. Alt notalarda, orta bölümdeki o imza koku devam ediyor. Meyvelerin gücü azalıyor. Kadınsı olmayan nötr güle, saydam, hoş bir misk katılıyor. Kapanışı gayet güzel.

Un Jardin Sur Le Toit, yeşil kokan meyveli-çiçeksi karaktere sahip. Kimilerinin çimene benzettiği yeşil koku, meyvelerle (elma, armut ve kavun) iyi uyum sağlamış. Manolya ve gülün verdiği çiçeksi etki, abartılı şekilde kadınsılık barındırmıyor. Zaten parfümün uniseks olarak pazarlandığını söylemeliyim. Fakat yine de gerek gül ve manolya gerekse epey tatlı verilmiş armut, onu azıcık kadın kullanımına yakınlaştırıyor. Erkeksi parfüm sevenler derneğinin üyesiyseniz, sizin için uygun olmayabilir bu parfüm. Fakat bence erkekler rahatlıkla kullanabilir onu.


Un Jardin Sur Le Toit, modern, canlı, cıvıl cıvıl bir parfüm. Un Jardin Sur Le Nil'deki neşeli ve hayat dolu yapı, adeta burada tekrarlanmış. Tek farkla: gül ve armut. Parfümün genel yapısını ten üzerinde kardeşi Un Jardin Sur Le Nil'e benzettim. Nil'deki mangoyu çıkarıp, armut ve gül eklersek, çok büyük ihtimalle Toit'e ulaşabiliriz. İki parfüm de hissedilir oranda yeşil kokuyor. İkisi de meyveli ve ikisinde de çiçeksilik mevcut. Bu anlamda düşünürsek Toit'in çok özgün bir kompozisyon olmadığını söyleyebilirim. Fakat kıyafet üzerinde Nil’den ziyade armutlu ve güllü yüzünü ortaya çıkardı. Bu anlamda ilginç bir deneyim oldu Toit.

Şunu belirtmek gerekir ki Toit, yüksek kaliteli bir parfüm. Yapaylığın rastlanmadığı kokusu çok duru, masum, barışçıl ve naif. Evet sanırım doğru kelime naif. Jardin serisinde Nil ile birlikte ikinci en sevdiğim üye olmayı başarıyor Toit. Bu tür yeşil çiçeksileri sevdiğimden midir yoksa Ellena'nın o anlatması zor imza kokusunu burada bulduğumdan mıdır bilemiyorum ama Un Jardin Sur Le Toit'i sevdim ve hemencecik benimsedim. Her ne kadar Voyage ve Jour d'Hermes'i pek benimseyemesem de Ellena bu sefer kalbimi kazanmayı başarıyor Toit'le.

Ferah, saf ve lezzetli parfüm arıyorsanız Un Jardin Sur Le Toit emrinize amade. İlkbaharın canlılığını ve yaz mevsiminin sıcacık mutluluğunun şişelenmiş hali sanki Toit. Onu "geç kız parfümü" olarak niteleyen yorumculara saygı duyuyorum. Ben de parfümün otuz beş yaş altı kişileri hedeflediğini düşünüyorum. Ama benim için yaş, ırk, dil ve zaman farkı yoktur diyen dünya vatandaşıysanız, o zaman buyurunuz ve tadını çıkarınız Toit'in.


Parfümün tek olumsuz diyebileceğim tarafı tatlılığın biraz fazla olması. Tatlılık büyük ihtimalle armut notasından geliyor. Özellikle başlangıçta epey tatlı davranıyor. Orta notalarda biraz azalıyor tatlılık. Artık eskisi kadar tatlı parfümleri sevemiyorum. Eğer bu parfümü 2011 yılında deneseydim çok daha fazla severdim ve tatlılığına aldırmazdım ama artık değil. Ondaki tatlılık oranı benim için bile biraz fazla.

Kalıcılığı ve fark edilirliği bir EDT için gayet iyi. Sabah sadece 3-4 fıs uygulayıp odaya bıraktığım tişörtümdeki Toit’in kokusunu, akşam eve gelip odaya girdiğimde rahatlıkla algıladım. Yaklaşık sekiz saat sonra bile tişörtün buram buram koktuğunu şaşkınlıkla fark ettim. Kumaş üzerinde, ferah bir EDT için gayet iyi kalıcılığa sahip. Ten üzerinde etkisi daha az oluyor ne yazık ki. Günlük kullanıma rahatlıkla uyabilecek yapısıyla, gerek ofiste gerekse dışarıda kokusu yadırganmayacak bir arkadaş Toit. Çoğu kişinin sevebileceği ve övgüler alabileceğiniz kokusu, bu anlamda sizi mutlu edebilir.

Bir yorumcunun şu sözüne hak vermemek elde değil: "O mükemmel değil ama mükemmele yakın!"


Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/8

26 Ağustos 2015 Çarşamba

Nicolai Parfumeur Createur – New York Intense (2014)


Nicolai Parfumeur Createur – New York Intense (2014)

“New York, erkek parfümü olarak görünüyor kaynaklarda. Bence de doğru sınıflandırma. 1970'li yılların erkeklerinde duysak hiç şaşırmayacağımız, nostaljik, yüksek kaliteli bir parfümle karşı karşıyayız. Günümüzün modern parfümlerine benzemediği aşikar. Gerek başlangıcındaki limon kullanımı gerekse orta kısımdaki baharatlar, 2014 yılı koku trendlerine uymayabilir.”

Pek huyum değildir kendi yazdığım yorumu başka parfümde alıntılayıp kullanmak. Biraz burnu büyüklük olarak görürüm sürekli kendi sözlerini veya yazılarını hatırlatmayı ve mümkün olduğunca yapmamaya çalışırım. Fakat bu sefer ilginç bir durum var. Yukarıdaki paragrafta, 2014 yılında markanın klasikler arasında yerini almış parfümü New York’u anlattığım yazımda, New York’un 2014 yılının koku trendlerine uymadığını belirtmişim. Kaderin cilvesi olarak Nicolai Parfumeur Createur, benim trendlere uygun görmediğim New York’un Intense versiyonunu piyasaya sürdü. Hem de 2014 yılında!

Bilenler bilir, eski ismiyle Parfums de Nicolai’nin en önemli parfümü olarak görülür 1989 çıkışlı New York. 80’li yılların sonlarında piyasaya sürülen bu enfes oryantal, dönemin ve eskilerin efsane kokularına meydan okumadır. Kimlere mi? Chanel Pour Monsieur’a, Caron – The Third Man’a, Obsession For Men’e, Eau d’Hermes’e, Derby’e, Bois du Portugal’a, Cacharel Pour L’Homme’a. Şu harika parfümler bakar mısınız? Bu şaheserlere rakip olmak bile ayrıcalıktır.

New York, niş parfümcülüğün bugünkü gibi çılgınlık boyutlarına varmadığı 1980’lerin sonlarında büyük iş başarmıştı. Benim de çok sevdiğim New York’un, reformülasyonlar sonucunda bir parça değiştiği söyleniyor yorumcular tarafından. 2014 yılında markanın yeni ismiyle yeni parfümler piyasaya çıkmaya başladı. Bunlardan birisi de New York’un Intense versiyonu. Niş parfümcülükte pek görmediğimiz Intense devam kokusu çıkarma işini Nicolai Parfumeur Createur, artık her eski tarihli parfümü için yapıyor. Birçok parfümünün Intense isimli yeni sürümlerini piyasaya sürüyorlar. Tabii eskilerin üretimi de devam ediyor. EDT formundaki klasik New York’un, EDP konsantrasyonundaki kardeşi Intense bugünkü yazı konuğum.


New York Intense, kendi sitelerinde, “asla uyumayan şehir (New York genellikle böyle betimlenir)” temasına vurgu yapmış. Parfümü üzerime sıktığımda karşıma eskilerden kalma bergamot çıkıyor. Tatlılık barındırmayan bergamot erkeksi, nostaljik ve yüksek kaliteli. Başlangıcı eski koksa da bence çok güzel. Orta kısma geçildiğinde bergamot neredeyse hissedilmez oluyor. Bu sefer baş role aromatik baharatlar ve meşe yosunu çıkıyor. Baharatlardan karanfil en önde olanı. Sonrasında biber etkili. Meşe yosunu, geri planda fazla öne çıkmadan tatlımsı ve tarihi baharatları destekliyor. Orta kısmı nefis. Son kısımda sıcak amber kendisini gösteriyor. Karanfil önderliğinde baharat koalisyonu amberin hemen yanıbaşında yerini almış. Sonlarda sürpriz şekilde gizlenmiş deri mutlu ediyor beni. Deri tatlı değil, gayet gerçekçi ve kuru. Azıcık da paçuli mi var orada? Açıklanan notalarında paçuli mevcut. Hatta vanilya bile var kapanışta. Alt notaları da gayet iyi.

New York Intense, 2014 çıkışlı müthiş bir eski tarz oryantal. Kompozisyon, tozlu turunçgiller (bergamot), aromatik yumuşak baharatlar (Obsession For Men’dekine benzer), geri planda kalmayı içine sindirmiş meşe yosunu ve gösterişli, gizemli, hayvansallık sınırındaki harika amberden oluşuyor. Fakat bence parfümün ana oyuncusu baharatlar. Tabii baharatlardan da karanfil. Orta notalardan itibaren etkisi giderek artan karanfil ve amber, parfümün bel kemiğini oluşturuyor. Meşe yosunu beklediğimden daha düşük profilde verilmiş. Bergamot sadece başlangıçta şöyle bir kendisini gösterip kayboluyor. Alt notalardaki deriyse, dikkatli koklanmadan algılanamıyor. Böylece meydan aromatik yumuşak baharatlara ve egzotik ambere kalıyor.

Yepyeni bir parfüm olmasına rağmen, ağabeyinin tarihi nosyonuna sahip çıkıyor New York Intense. Onun içindir ki eski kokuyor. Daha doğrusu olgun bir beyefendi gibi davranıyor. 40’lı yaşlarına yaklaşmış erkekleri hedeflediğini düşündüğüm New York Intense, rafine, şık ve erkeksi. Günümüzün yapay, şekerli, vanilyalı, baharatlı kokularına benzemiyor. İyi ki de benzememiş. Onun, 2015 yılının koku trendleri pek umurunda değil anlaşılan.


1989 çıkışlı New York’u kullanmış birisi olarak Intense’le birbirlerini andırdıklarını söyleyebilirim. New York, daha ferah, daha turunçgilli ve meşe yosunu baskınken, New York Intense, daha baharatlı, biraz karanlık ve amber oranı yüksek. New York, ilkbahar-yaz kullanımı için düşünülebilir. New York Intense ise serin havaları tercih edecek gibime geliyor. Ayrıca New York belki de EDT olması sebebiyle performans sorunu yaşarken, New York Intense EDP olmasının avantajıyla dolu dolu kokuyor ve abisinden daha karmaşık, zengin ve dolgun. Gerçek bir parfüm kokladığınızı hissediyorsunuz Intense’de. Parfüm gibi parfüm yani. Sonuç olarak ikisi de harika

New York Intense, yeni nesil zıpır yapay oryantallerin ortasına düşmüş küçük çaplı bir bomba adeta. Herkesin sevemeyeceği, büyük kitlelere hitap etmeyen, kadınlardan harika yorumlar alamayacağınız, kimilerinin hacı yağlarına benzetebileceği yapısı var. Yapaylığın hissedilmediği kokusu biraz Obsession For Men ve Caron The Third Man’i anımsattı bana. Oysa klasik New York, Bois du Portugal çizgisine yakındı. İki parfümün de bir şişesi tez zamanda alınıp, dolapta saklana!

Fetva makamı olmasam da New York Intense, alınması halinde pişman olunmayacak, çok başarılı bir yeni nesil klasik. Eğer bu tarz kokuları sevmiyorsanız, hiç yaklaşmayın derim. Sizler La Nuit de L’Homme’la, Body Kouros’la, Chanel – Allure Homme’la, Versace – Eros’la, 212 Sexy Men’le oyalanmaya devam edebilirsiniz. Bense New Yok Intense’i sıkıp, Fransa meclisi milletvekilleriyle, İrlanda ormanlarında ava gidiyorum, soran olursa söylersiniz. Nerede benim Burberry desenli atkım ve Trench Coat’ım?


Kokusunun tasarımına markanın kurucusu Patricia de Nicolai imza atmış.

Koku Güzelliği:10/8.5

24 Ağustos 2015 Pazartesi

Christian Dior – Dior Homme Sport (2008)


Christian Dior – Dior Homme Sport (2008)

İşi çok zor Dior Homme Sport'un. Bir tarafta Dior Homme gibi modern zamanların en kült parfümü, diğer tarafta Dior Homme'u bile geçen popülaritesi ve seven kitlesiyle Dior Homme Intense. Dior Homme serisinin büyük başarısından sonra gözler Sport'a çevrildi. Intense'ten sadece bir yıl sonra Dior Homme Sport, koku severlerin beğenisine sunuldu. Bu Sport atağı iki yönden merak uyandırıyordu. Birincisi Dior Homme ve Intense kadar başarılı olabilecek mi, ikincisi de serideki süsen (iris) çiçeği Sport'ta da baskın olacak mı? En önemli beklentiyi de ben dile getireyim: Kokusu güzel olacak mı? Yoksa piyasadaki Sport kervanına yeni ve sıradan bir üye mi katılacaktı?

Christian Dior'un genellikle parfümler konusunda hayal kırıklığı yaşatmadığı söylenir. Dior Homme Sport'a bu minvalde yaklaşmak gerekir mi bilmiyorum. Biz her parfümü kendi özel koşulları içinde ve bağımsız şekilde değerlendirmeye devam edelim. İsmindeki Dior Homme etiketini bırakalım ve karşımızda ismini hiç bilmediğimiz bir parfüm varmış gibi davranalım.

Parfüm garip şekilde, çıktıktan dört yıl sonra yeniden formüle edilip piyasaya sürüldü. Yani 2012 yılında artık yeni Dior Homme Sport'u kullanmaya başladık. Şişe tasarımı hatta parfümörü bile aynı iki parfümün. Fakat çoğu kaynakta iki ayrı parfüm olarak gösteriliyor. E hal böyle olunca geçen yılların ardından yeni formülasyonunu denemeye karar verdim.


Kendi sitelerinde şöyle tanıtılmış: "Ferah, enerjik ve rahatlatıcı odunsu iz. Ani bir rüzgarın özgürlüğü gibi, enerjik Sicilya limonunun ferahlığı, Virginya sedirinin odunsu kokusu, Toskana süseninin (iris) pudralı imzasıyla süslenmiştir." Yine kendi sitelerinde şu üç nota vurgulanmış: Tanzanya zencefili, Toskana süseni ve Atlas sediri. Dior Homme ve Intense'in en önemli notası süsenin burada da kullanıldığı belirtilmiş. Ayrıca zencefil notasının, Dior Homme Sport'un kalbine yerleştirildiği vurgulanmış. Zaten parfümün tasarımcısı Francois Demachy, Dior Homme Sport'un yaratılmasında "zencefil etrafında oluşan basit bir yapının hedeflendiğini" açıklamış.

Dior Homme Sport'un açılışı ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Greyfurt, portakal ve limonun şahane ve modern karışımı nefis. Yapaylığın rastlanmadığı turunçgilli üst notalar gayet iyi. Parfüm kısa zamanda orta notalara geçiyor. Bu kısımda limon ve greyfurt geri çekilirken portakal yoluna devam ediyor. Orta notalarda parfümün ve turunçgillerin tatlılık oranı oldukça artıyor. Biraz portakallı karamele benzetiyorum burayı. Tabii asıl sürpriz zencefilden geliyor. Parfümün ana ögesi zencefil, tatlı portakal ve biraz tonka fasulyesiyle birlikte verilmiş. Geri plandaysa tuhaf bir ferahlık gelmeye çalışıyor ama zencefil ve turunçgiller ona izin vermiyor. Calone olma ihtimali yüksek. Orta bölümü başlangıcı kadar sevemesem de idare eder. Son bölüm, orta kısmın paralelinde ilerliyor. Ek olarak yapaylık sınırındaki tatlı amber ve kaliteli olmayan odunsu notalar irkilmeme sebep oluyor. Amber hiç sevmediğim şekilde verilmiş. Alt notaları sınıfı geçemiyor.

Dior Homme Sport'un hem ismindeki Sport vurgusu hem de konsepti onu ferah parfüm olma yoluna sokuyor fakat o, sanki biraz zorla bu oyunu oynuyor. Evet başlangıcı çok ferah ama orta kısımdan itibaren tatlılığın fazlaca artması yaz parfümü için şaşırtıcı. Neredeyse şekerli hale gelen orta kısımda, zencefil gibi köşeli notanın kullanılması ilginç. Sonlardaki tatlı amberi ve odunsu notaları bir kış parfümünün sonlarına rahatlıkla koyabilirsiniz. Hepsinden daha enteresanı, baştan sona kadar ferah kokmayı başarıyor. Bu çok sıcak yaz günlerinde bol bol kullandığım Dior Homme Sport, hiçbir zaman rahatsız edici olmadı.


"Tamam o anlamda rahatsız edici olmadı da koku güzelliği ne alemde Parfüm Merakı?" dediğinizi duyar gibiyim. Şöyle özetleyeyim kendi durumumu: Başlangıcı harika, orta kısım kabul edilebilir, sonları vasat. Enfes başlangıcıyla umutlandığım Dior Homme Sport, orta kısımdan itibaren günümüzün modern, tatlı, ferah, baharatlı parfümlerinin benzeri haline geldi. Alt notalardaki yapıyı Invictus, Versace Pour Homme, Yves Saint Laurent - L'Homme çizgisine yakın buldum. Parfümün genel karakteriniyse Allure Homme Sport ve Edition Blanche'e benzettim. Chanel'in bu iki parfümüyle yakın zamanlarda çıkan Dior Homme Sport'un rakipleri olarak düşünülebilir Allure serisinin devam üyeleri.

Karşımızda kremsi turunçgillerle bezenmiş, yumuşak-tatlı zencefil kombinasyonu olduğunu unutmayalım. Kendi sitelerindeki süsen iddiasını ise fazla gerçekçi bulamadım. Dior Homme Sport'ta yoğun süsen kullanımı yok. Günümüzün modern tatlı baharatlarına ve yapaylık sınırındaki amber-sedir ağacı ikilisine yeni bir örnek daha ortaya çıkarmış Dior. Ha bu arada alt notalardaki şekerli amber ya da ambergris kullanımını bazı yeni ve popüler Creed'lere benzetmediğim değil. Haydi bakalım, şimdi çıkarın kuyudan taşı :)

Kompleks olmayan basit bir yaz parfümünden harikalar beklemek, eşyanın doğasına aykırı olabilir. Eşya deyince aklıma geldi. Sartre'ın Bulantı romanındaki nesne ile ilgili şu sözlerini vereyim: "Nesneler madem ki canlı değiller insanı etkilememeliler. Nesneler kullanılır, tekrar yerine konur, onların içinde yaşanır. Onlar aletten başka bir şey değildir." O zaman soru şu: Parfümler alet midir değil midir :)


"Parfüm Merakı gevezeliğin tuttu yine, Sartre ile Dior Homme Sport'un ne ilgisi var?" derseniz tamamen haklısınız. Hani ne bileyim facebook'ta video paylaşmaya harcadığımız zamanı, Sartre okuyarak değerlendirmemiz daha anlamlı olmaz mı?

Dior Homme Sport, 15-30 yaş gurubunu hedefleyen, modern koku trendlerine uygun, alınmasa çok şey kaybedilmeyecek, büyük kitlelerin sevmesi için tasarlanmış, Dior Homme ve Dior Homme Intense'in koku güzelliği ve özgünlük anlamında yanına yaklaşamayacak bir piyasa kokusu. Eğer modifiye arabanızla motordan tuhaf sesler çıkartarak gezmeyi seviyorsanız, kız arkadaşınızla AVM'lerde takılmaca yapmayı seviyorsanız, gömleğinizin düğmesini bir tık açıp neredeyse karnınızı göstermeyi huy edinmişseniz, babanız parayı yeni bulmuş esnafsa, buyurunuz size iyi bir seçenek. Bu saydığım özelliklere sahip olamayan "kaybedenlerden" iseniz büyük beklentiniz olmasın Dior Homme Sport'tan.

EDT formuna sahip. Kalıcılığı normal. Fark edilirliği ilk yarım saat gayet iyi. Sonrasında trajik şekilde tene yaklaşıyor ve çekingen kalıyor. Luca Turin, Dior Homme Sport'u zencefil sabunu olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden dört puan vermiş. Luca Turin bu puanı yüksek ihtimalle ilk formülasyon için verdi. Yeni halini denese belki puanı düşer.


Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

20 Ağustos 2015 Perşembe

Lorenzo Villoresi – Theseus (2011)


Lorenzo Villoresi – Theseus (2011)

"Theseus, Atina'nın efsanevi kralı. Annesinin Ethra, babasının Egeus veya Poseidon olduğu söylenir.

Theseus, İyonyanın başkahramanıydı. Atinalılar onu büyük bir reformcu olarak kabul ediyorlardı. Attika'nın Atina önderliğinde siyasi bütünleşmesini sağlayan kişi olduğu kabul ediliyordu."

İsterseniz bu alıntı yeterli olsun çünkü hikayenin tamamını yazmaya kalksam ne siz ne de ben bir şey anlarız. Yunan Mitolojisi'nin karmaşık ve çoğu zaman absürt olayları bugün için bize gülünç gelse de, dönemin pagan toplumları için önemliydi. Tanrıların birbirleriyle olan bitmek bilmez kavgaları, savaşları ve çekişmelerinin anlatıldığı Yunan Mitolojisi, emin olun Roma veya Türk Mitolojisi kadar garip ve doğaüstü.

Kaynağını Yunan ve Antik Roma kültüründen aldığını bildiğimiz Avrupa medeniyeti, Yunan Mitolojisi'nin figürlerini farklı alanlarda sık sık kullanıyor. Müzik, sinema ve edebiyat alanında mitolojiyi konu alan eserlere rastlamak mümkün. Bu durum parfümler için de geçerli tabii ki. E kambersiz düğün olur mu?


Anlaşılacağı üzere İtalya merkezli mütevazı niş parfüm evi Lorenzo Villoresi'nin 2011 çıkışlı parfümü Theseus, ismini ve ilhamını mitolojik kraldan almış. Lorenzo Villoresi'nin resmi açıklamasında Theseus'un "ferah, neşe saçan bir koku olduğu; daha önce bilinmeyen, güçlü, korkunç hayvanların yaşadığı tuhaf ülkelere, mitolojik bölgelere ve denizlere yapılan maceralı antik seyahatleri anımsattığı" belirtilmiş. Parfümün "şık, soylu, zamansız, derin, baştan çıkartıcı, kadifemsi, eşine az rastlanan, keskin ve değerli olduğu" vurgulanmış. Ayrıca kokusunu "değerli bitkilerin reçineleri, uzak coğrafyaların baharatları ve otları, biber ve turunçgillerden" oluştuğu söylenmiş.

Theseus'u üzerime sıktığımda karşıma aromatik yapı çıkıyor. Tatlı turunçgiller ve kuru köksü vetiver ilk saniyelerde dikkatimi çekiyor. Ferah sayılamayacak turunçgiller, alışılmış şekilde verilmemiş. Vetiver ise Sycomore'da karşıma çıktığı gibi. Dumansı denebilecek vetiveri sevdim. Başlangıcı ferah ve gayet güzel. Orta kısımda vetiver hala algılanabiliyor. Ona destek olarak ekşimsi baharatlar (kakule, kumarin, karanfil veya biber olabilir) ve erkeksi sayılabilecek çiçekler (ağırlık fujer sınırlarındaki lavantada) ekleniyor. Orta kısım başlangıcından daha karmaşık ama bence daha az sevilesi. Sonlarda yumuşak misk, paçuli ve odunsu notalar ağırlıkta. Alt notaların etkileyici olduğunu söylemek zor.

Theseus'u ilk kullandığım günlerde, onun, hiç sevmediğim buruk baharatlı lavantalı fujerlerden olduğunu düşünüp önyargılı davrandım. İlerleyen günlerde vetiverin parfüme damga vurduğunu fark ettim. Başlangıçtaki baskın vetiverin, orta kısımda biraz geriye çekildiği açık. Sonlardaysa vetiver hala var. Yine de onun Sycomore veya Guerlain - Vetiver kadar yoğun kullanıma sahip olmadığını anlıyorum. Orta kısımdan itibaren tatlımsı hüzünlü baharatlara eşlik eden yeşil yapı, kokunun karakterini oluşturuyor. Diğer ögeler yardımcı rollerde.


Kimi yorumcuların deri notasından bahsetmesini anlayamadım. Bence deri varsa da çok gerilerde. Tenimde dumansı sayılabilecek ve neredeyse kuru tütünsü vetiver yüzünü gösterdi ki iyi ki öyle yaptı. İlgimi çeken şeyse gündüz sıcak saatlerde kullandığımda o buruk ve sevmediğim fujer baharatlarını öne çıkardı. Akşam serinlikte kullandığımda kuru ve yüksek kaliteli vetiver baskın hale geldi. Ya da ben öyle hissettim.

Theseus, insanı ikilemde bırakan bir arkadaş. Kimi kullanımlarda sevdiğim ve üzerimdeki kokusundan zevk aldım, bazen de burun büktüm kullanmamaya söz verdim. Bu tür parfümler benim için zordur çünkü bir türlü karar veremezsiniz. Şunu söyleyebilirim ki sevdiğimi söyleyemem. Eğer çok iyi vetiver parfümü arıyorsanız Guerlain - Vetiver'e ve Chanel'in özel seri bombası Sycomore'a bakabilirsiniz. Theseus, zaten safkan vetiver parfümünden ziyade, eskilere gönderme yapmaya çalışan ekşi baharatlı fujerin bir araya gelmesiyle oluşmuş. Aynı hibrit arabalar gibi. Ne benzinli motorun sürüş zevkini verir hibritler ne de doğru düzgün yakıt ekonomisi sunarlar.

Parfümün genelinde tuhaf yeşil yapının olduğu söylenebilir. Çimensi bir yeşillik mi ağaçsı bir yeşillik mi yoksa lavantadan kaynaklanan yeşillik mi karar veremedim. Bu yeşil yapı vetiverle iyi uyum sağlıyor ve ferah yapıyı destekliyor.


Parfümün ismi gayet iddialı. Antik bir kralın isim babalığı yaptığı parfümün Antaeus veya Kouros gibi haşin bir yaramaz olduğunu sanmayın. Genel olarak sakin, iddialı olmayan, yumuşak sayılabilecek bir deneme. Konfor kokusu olduğu söylenemez. Büyük kitlelerin sevebileceği gibi değil. Oldukça tematik. Günlük kullanıma uyabiliyor ve farklı karakterini de gösteriyor.

Daha önce kullandığım ve çok sevdiğim iki Villoresi parfümü (Piper Nigrum ve Uomo), beklentimin artmasına sebep olmuştu. Theseus'un bana göre olmadığını anlamam uzun sürmedi. Tabii bu durum parfümün kötü olduğu anlamına gelmiyor. Siz yine de fırsatını bulursanız bir deneyiverin.

Lorenzo Villoresi'nin parfümleri çok fazla yerde satılmıyor. Onun için bulması zor olabilir. Ama fiyatları ortalama niş rakipleriyle aynı seviyede. Eğer yakınlarda İtalya seyahatiniz varsa oradan daha uygun fiyatlara ulaşabilirsiniz.


Theseus, EDT formunda. Kalıcılığı ve fark edilirliği ortalama seviyede. Erkek kullanımına daha yakın olduğu söylenebilir. Kimi yorumcuların onun uniseks olduğunu söylemelerine pek itibar edemiyorum. Yaş olarak çok genç arkadaşları hedeflemediği açık. Soğuk kış mevsimi dışında her zaman kullanılabilir.

Koku Güzelliği:10/6.5