9 Eylül 2015 Çarşamba

Roja Dove – Fetish Pour Homme (2012)


Roja Dove – Fetish Pour Homme (2012)

Fetiş için sözlüklerde "uğurlu sayılan şey, tapınırcasına sevilen şey veya kimse, saplantılı biçimde cinsel coşku uyandıran karşı cinse ait eşya" anlamları karşıma çıktı. Genellikle ilkel toplumlardaki tapınılan nesneleri tanımlayan olgu olsa da, günümüzde anlamı ve bağlamı biraz değişmiş olarak hala karşımıza çıkıyor fetişin. Eski toplumlarda büyücülere de fetişçi dendiği söyleniyor. Tabii artık tek tanrılı dinlerin büyük oranda dünyayı etkisine aldığı düşünülürse, uzak doğunun bazı ülkeleri dışında nesneye tapınmacılık pek yok. Bu anlamda, fetişin içi boşalmış kavramlardan olduğu düşünülebilir.

Modern zamanlarda fetiş, daha çok sapkınlık sınırındaki bazı cinsel davranışları tanımlamak için kullanılıyor. En bilinen fetişizm ise ayaklar üzerine. Evet düşünüldüğünde çoğu kişi için komik ve anlamsız gelse de fetişizm, hala var ve muhtemelen gelecekte de olmaya devam edecek. Fakat yine cinsellik üzerinden mi devam edecek fetişizm tartışmaları onu bilemiyorum.

Fetişizm gibi ilgi çeken bir olgunun parfümlerde kullanılmaması düşünülemezdi. Dünyadaki trendleri, fikir akımlarını, sanatı, yakın tarihi ve diğer güncel olayları en iyi okuyan sektörlerden birisi bana göre parfümcülük. Gerek parfümlerin isimleri gerek konseptleri gerekse vermeye çalıştıkları mesajlar, çoğu zaman hepimize tanıdık gelen olgular. Fetiş temalı muhtemelen en bilinen parfüm Annnick Goutal'ın Ambre Fetiche'i. Bu nefis eseri kullanma şansına erişmiştim ve çok sevmiştim. Şimdi ikinci fetiş temalı parfüm tenimi süslüyor. Yine bir niş marka. Yine fetişi merkeze alan bir parfüm: Fetish Pour Homme.


Roja Dove için ultra lüks niş marka diyebilirim. İngilizlerin çok iddialı bu niş markasının arkasında muhtemelen dünyanın en saygın parfümörlerinden Roja Dove var. Kendi ismiyle kurduğu niş parfüm evi arka arkaya bomba gibi kokulara imza atarken, yorumculardan ve kullanıcılardan bol bol övgüler alıyor. Benim de bir süredir ilgi alanımdaydı Roja Dove'un parfümleri. İnanılmaz yüksek fiyatlara satılan Roja Dove parfümlerinden Fetish Pour Homme, gündemimi meşgul ediyordu bir süredir.

Fetish Pour Homme’un, kendi sitelerinde şipre koku ailesine mensup olduğu belirtilmiş. Derili, tatlı, tensel ve baharatlı yapısına dikkat çekilmiş. Parfümü üzerime sıktığımda beni deri notası karşılıyor. Ama ne deri... Biraz hayvansallık barındıran deri, çok koyu, çok karanlık, çok acımasız. Oldukça sert ve kuru deri ilk saniyelerde şaşkına çeviriyor beni. Bu kadar direkt bir başlangıçla uzun zamandır karşılaşmamıştım. Üst notalardaki deri harika verilmiş. Orta kısma geçildiğinde harikalığın seviyesi artıyor. Karanlık deriye, yüksek kaliteli hafif tatlımsı baharatlar (biber, kakule, zencefil, karanfil ve tarçın) ve enfes tütsü ekleniyor. Bu haliyle çok zengin orta notalar olabileceğin en iyisi. Geleyim sonlara. Başlangıçtaki ve orta kısımdaki zengin yapı biraz sakinleşiyor kapanışta. Genel konsepte uygun olarak alt notalarda karanlık yapı devam ediyor. Biraz reçinemsi amber ekleniyor sonlarda deri-tütsü-baharat üçlüsüne. Alt notalarına kötü demek çok zor.

Fetish Pour Homme, çok karanlık, sağlam, güçlü karaktere sahip. Deri temasının baştan sona kadar etkili olduğunu düşünüyorum. Onun için deri parfümü diyebilirim. Deriye en büyük katkıyı karanlık baharatlar veriyor. Çok güzel verilmiş baharat karışımının deriyle uyumu muazzam. Öte yandan tütsünün bu ikiliye güçlü destek vermesi güzel bir sürpriz. Tütsü, parfüme dumansı ve gizemli hava veriyor. Başlangıçtaki hayvansallığı ise atlamamak lazım. Kendi sitelerinde Castoreum notasından bahsedilmiş. Hayvansallığı veren bu nota olmalı fakat çok abartılı hayvansallık yok. Sonlara kadar parfümün üzerinde ince bir tül gibi dolaşıyor ama rahatsız etmiyor. Çok dengeli verilmiş hayvansallık. Zaten fazla olsaydı büyük ihtimalle beğenmezdim. Hayvansal notalarla aram olmasa da bu parfümdeki uygulama gayet iyi.


Modern ama aynı zamanda eski-kirli-tozlu hava vermeyi başarabilen enfes bir sanat eseriyle karşı karşıyayız. 2012 yılında piyasaya sürülmesine rağmen sanki geçmişten ve eski erkek klasiklerinden kaynağını alıp, günümüze gelmiş gibi Fetish Pour Homme. Guerlain ya da Hermes'in ünlü tarihi erkek parfümlerinden birisini kokladığımı düşündürtüyor bana. Kalite anlamında çok iyi yerde. Koku zenginliği, çarpıcılık ve erkeksiliğin vurgulanması görülmeye değer. Basit, sıkıcı ve sıradan piyasa parfümü değil.

Derin, riskli, şaşırtıcı, gaddar, asık yüzlü, koyu ve resmi bir parfüm. Tematik yönü ağır basıyor. Sevmesi ve kullanması zor ama bir severseniz kolay kolay bırakılacak gibi değil. Genç arkadaşların, fazlaca parfüm deneyimi olmayan kişilerin, henüz yolun başındaki koku severlerin denemeden almamalarını önemle tavsiye ederim.

Son yılların en iyi çıkış yapan parfümlerinden birisi olduğunu düşünüyorum Fetish Pour Homme'un. Çoğu kullanıcı onu Puredistance'ın başarılı parfümü M'e benzetmiş. Bence de haklılık payı var. M'in biraz daha dumansı olduğunu hatırlıyorum. Bir kişi onu İnterlude Man'e benzetmiş. Tarz olarak andırıyor Interlude'u. Ayrıca Hermes'in klasiği Bel Ami ve Moschino'nun üretimi bitirilmiş parfümü Moschino Pour Homme'a benzetilmiş. Reçineli yapı Ambre Sultan'a, karanlık yapı Ambre Fetiche'e ve genel toplamda verdiği hissiyat bakımından Andy Tauer'in eserlerine benzetilebilir biraz daha zorlarsak. Hatta yer yer L'Air du Desert Marocain esintileri bile bulunabilir onda. Ama dediğim gibi sadece esintiden bahsedilebilir. Azıcık da Bandit derisi mi desem? Kafanızı daha fazla karıştırmayayım.


Geleyim isim-konsept uyumu meselesine. Roja Dove'un birçok parfümü dikkat çekici ve kışkırtıcı isimleriyle sunuluyor pazara. Fetish Pour Homme, ilk anda güçlü cinsellik çağrısı yapıyor. Bence seksi bir koku değil Fetish Pour Homme. Çok etkileyici hatta imza kokunuz bile olabilir ama cinsel anlamda bir fetiş nesnesi çağrışımı yapmıyor bir türlü. Parfümdeki sınırlı hayvansallık da vermiyor o havayı. Fetish Pour Homme daha çok mistik, asosyal, depresif, karanlık ve uçlarda bir parfüm.

Fetish Pour Homme'u, evinizde çıkacak bir yangında ilk kurtarılacaklar listenizin başına almanızı öneririm. Böyle bir yangında evdeki yaşlı ve yürümekte zorlanan babaannenizi kurtarmak ile dolabınızda duran Fetish Pour Homme'un şişesini kurtarmak arasında kalırsanız ve sadece birisini kurtarmak için vaktiniz varsa seçiminizi Roja Dove'dan yana kullanabilirsiniz. Şaka, şaka. Siz önce babaannenizi kurtarın :)

Benim kullandığım EDP olanıydı. Sanırım bir de Extrait versiyonu var. EDP'nin kalıcılığı ve fark edilirliği gayet yüksek. İlk kullanımda az sıkmama rağmen rahatsız edici oldu. Dozajını iyi ayarlamanızı öneririm. Tam bir sonbahar-kış parfümü. Hatta kışın en soğuk günlerinde bu parfümün aurasının daha da değişeceğini düşünüyorum. Otuz yaş üzeri erkeklere öneririm.


Kokusuna, markanın kurucusu ve sahibi Roja Dove bizzat imza atmış.

Koku Güzelliği: 10/9

6 Eylül 2015 Pazar

Abercrombie & Fitch – Fierce (2002)


Abercrombie & Fitch – Fierce (2002)

"Büyük Amerikan başarısı ve erkeksiliğinin sembolü Fierce, dünyanın bilenen en ateşli parfümü."

Yukarıdaki cümleyi yanlış okumadınız koku bağımlıları. Bir markanın, parfümü için seçebileceği muhtemelen en iddialı cümle bu olmalı. Karşımda bir an Tom Ford'un Amerikalı ukalalığı ve özgüveni var sandım. Oysa bu parfüm Tom Ford'a ait değil. Özgüven konusunda Amerikalılar, Fransız rakiplerinin sinirini bozmakta kararlılar sanırım. Bu ifade, dünyanın en ünlü hazır giyim markalarından Abercrombie & Fitch'in popüler erkek parfümü Fierce’ın resmi tanıtım cümlesi.

Yıllardır Amerika kıtasının en çok satan erkek parfümleri listelerinin üst sıralarındaki yerini kimseye kaptırmıyor Fierce. Bunun sebebinin Abercrombie & Fitch'in Amerika kökenli olmasının etkisi muhakkak vardır. 2002 yılında piyasaya sürülen Fierce, markanın ilk parfümü. Çoğu yerde hatta kendi sitelerinde bile imza kokuları olarak öne çıkarılmasının, çok satmasıyla ilgisi var mı bilemiyorum fakat bildiğim bir şey var ki, ortalama Amerikalı erkek parfüm kullanıcıları onu seviyor.

Kendi sitelerinde Fierce'in sadece bir kolonya olmadığı, onun hayat tarzı olduğu vurgulanmış. Ayrıca erkeksilik teması öne çıkarılmış. Şişesinin üstündeki bol kaslı erkek figürüyle bu tezlerini doğrulamak istiyor adeta. Haydi size soru: Bu tür erkeksi vurgular yapan bir şişe daha önce nerede karşımıza çıkmıştı? Kendi sorumu kendim cevaplayayım: Jean Paul Gaultier’in Le Male'sini ne çabuk unuttunuz :)


Evet şişe tasarımı ve koku olarak benzemeselerde Fierce'deki erkeksilik vurgusu ve erkek bedeni, onun bir parça da olsa maço karakterini yansıtıyor. Tabii işin bir de erkek seksiliğini çağrıştıran tarafı var. Üzeri çıplak ve kaslı erkek formunun, kadınlara yönelik mesaj olduğunu düşünmek tuhaf olmaz. Hey durun bir dakika! Parfümlerinin tanıtımında cinselliği bol bol kullanan bir Amerikalı daha hatırlıyor musunuz? Tom Ford diyenler günün kazananı. Her ne kadar Fierce'in tanıtım broşürleri, Tom Ford'un tanıtımları kadar abartılı derecede seksiliği çağrıştırmıyorsa da bilinçaltı bir konumlandırma olarak düşünüyorum yarı çıplak erkek büstü resmi basılmış Fierce şişesini.   

Bu kadar baklava dilimli erkek karnı ve geniş omuzlar bahsi yeterli sanırım. Çünkü parfüme geçmek istiyorum. Kendi sitelerinde ferah turunçgillerin temiz kokusundan, sıcak miskten ve pürüzlü, klasik ve serin yapısından bahsedilmiş. İşin ilginci parfüm üreticileri genellikle parfümlerinin pürüzsüz olmasıyla övünürken, Abercrombie & Fitch'in tam tersini yapması dikkat çekici. Koku içeriği olarak deniz esintisi, lavanta ve kaşmir ağacından bahsedilmiş.

Fierce'i üzerime sıktığımda garip, buruk turunçgillerle karşılaşıyorum. Tatlı turunçgiller, oldukça buruk, ekşi ve fujer kıvamında. Kimileri başlangıcında limondan bahsetmiş ama ben algılamadım. Başlangıcı eh işte. Orta kısımda turunçgillerde olduğu gibi ekşimsi buruk baharatlar ortaya çıkıyor. Koumarin'den şüpheleniyorum bu tarz parfümlerde. Belki de kakule. Ferah, buruk baharatlar erkeksi hissiyatı arttırıyor. Başlangıçtaki tatlılık devam ediyor. Alt notalarda misk ve yapay odunsu notalar, baharatlara kucak açıyor. Tüm kompozisyon bundan ibaret diyebilirim kendi adıma.


İsmi Fierce konmuş bu eklektik faciayı şöyle tanımlayabilirim: Yapı bozumuna uğramış turunçgiller, nükleer reaksiyona maruz kalmış baharatlar, genetiği değiştirilmiş misk, ışın kılıcı formundaki metalik odunsu notalar. Bu yazının çarpıcı ve jenerik cümlesi bu olacak belki de. Fierce'in aroması o kadar tanıdık ve piyasa işi ki... Burberry For Men, Mont Blanc – Legend, bazı ucuz market parfümleri ve açık/doldurma kokularda karşımıza çıkan ekşimsi yapay baharatların öncülüğündeki misk, parfümün bel kemiğini oluşturuyor. Iso E Super destekli metalik odunsular da işin bonusu. Evet onun için aromatik fujer diyebiliriz. Gerçekten de aromatik ve neredeyse ferah. Garip baharatların, gıcık turunçgillerle birleşiminden yine o ucube karakter karşımıza çıkıyor. Niye hep aynı form tekrar ediliyor? Niye hep tekdüze kokular? Niye hep bana hüsran?

Yok arabesk günümde değilim ama bu tarz parfümler beni alkolik yapacak kadar sinirlendiriyor. Belki her gün sarhoş olursam, Fierce tarzı parfümlere tahammül edebilirim. Sarhoşluk yavaş yavaş gelir, seni rahatlatır, zihnini boşaltır, sorunlarını unutturur, sinirlerini gevşetir, boşlukta uçuyormuşçasına hafifletir. Saçma sapan şeyler komik gelir ve dakikalarca gülünür, dil dolaşır ve en basit kelimeleri söylemekte zorlanırsın. Bu dünyanın dışına çıkmaktır bir anlamda sarhoşluk.

Sanmayın ki, Parfüm Merakı sizlere sarhoş olmanızı öneriyor. İçkiden ve sigaradan nefret eden birisi olarak başka türlü sarhoşlukların yaşanması taraftarıyım. Aşk sarhoşluğu, sevgi sarhoşluğu, inanç sarhoşluğu mesela. Bir derviş olmak gerek belki. Bu dünyayı bırakıp, mana alemine geçiş yapmak gerekir. Dünyasal hazları, makam ve rütbeleri, serveti, hırsı, sarayları, kini ve iktidar nimetlerini terk etmek gerekir. Kolay mıdır? Tabii ki çok zordur. Kolay olduğunu kim söyledi ki? Konu nereden nereye geldi diyorsanız, farkındayım. Bilerek buraya geldim çünkü Fierce ile ilgili daha fazla bir şey yazasım gelmiyor.


Sıkıcı, yapay, zevksiz, kalitesiz bir arkadaşla daha karşı karşıyayız. Nerede Kurkdjian'ın Eau Noire'ındaki harika lavanta-baharat kullanımı. Nerede Bertrand Duchaufour'un Harissa'sının meyveli baharatlı yapısı. Nerede aromatik fujerlerin olmazsa olmazı yüksek kaliteli meşe yosunu. Nerede Lorenzo Villoresi - Uomo'daki enfes turunçgiller. Mensup olduğu aromatik fujer ailesinin en sevmediğim tarafına ait Fierce.

Bir bilgi vereyim sizlere. Fierce'i birçok Abercrombie & Fitch mağazasının içini kokulandırmak amacıyla kullanıyorlarmış. Onun için çoğu Amerika kökenli yorumcu, Fierce'in kokusunu alışveriş merkezlerine ve mağazalara benzetmiş. Hatta 2010 yılında bir gurup Amerikalı, Abercrombie & Fitch mağazalarının çok fazla Fierce koktuğunu iddia edip, markayı protesto etmişlerdi. Bu parfümün içeriğindeki bazı kimyasalların özellikle çocuklarda ve alerjisi olanlarda sağlık sorunlarına yol açabileceği belirtilmiş. Tabii marka bu iddiaları reddetmiş.

Çok önemli olmamakla beraber ikinci bir bilgi daha vereyim. 2009 yılının Eylül ayında, Abercrombie & Fitch markası ünlü şarkıcı Beyonce Knowles’e dava açmış. Sebebiyse, Beyonce’un o sene çıkardığı parfüm ve kıyafet serisine “Sasha Fierce” ismini vermesiymiş. Oysa Fierce parfümü çok daha önce piyasaya sürülmüş ve Abercrombie & Fitch’in ticari olarak zarar görmesi söz konusuymuş. Dışarıda böyle de bir dünya var değerli dostlar. İbretlik!

Çoğu kullanıcı fark edilirliğinin yüksek olduğunu söylemiş. Tenimde başlangıcı dışında performansı yüksek olmadı. Kalıcılığı fena değil. Yirmi beş yaş altı genç arkadaşlara tavsiye edebilirim. Dört mevsim kullanılabileceğini düşünüyorum. Almadan önce mutlaka deneyiniz.

Fierce’den, Madonna’nın La İsla Bonita şarkısındaki sıcaklığı, samimiyeti ve retro hissiyatı ummuştum fakat karşıma Michael Jackson’un Smooth Criminal’i çıktı. Sonuç olarak: Umut fakirin ekmeğidir, ekmek bulamayan pasta yesin. (Parfüm Merakı Antoinette)


Kokusunun tasarımına Christophe Laudamiel ve Bruno Jovanovic imza atmış.

Ha bu arada kendimi eleştireyim. Yukarıda “Fierce ile ilgili daha fazla bir şey yazasım gelmiyor” dedikten sonra beş paragraf ve yukarıdaki bir satırı yazmışım. Bu anlamda tutarlı olamadığımı kabul etmem gerekiyor. 

Koku Güzelliği:10/5

3 Eylül 2015 Perşembe

Creed – Original Santal (2005)


Creed – Original Santal (2005)

Hangisine inanacağım bilemiyorum. Bir tarafta Original Santal'ın, 19. yüzyılda yaşamış olan Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz-Josep için tasarlandığı iddia edilen Creed'in tarihi klasiklerinden Santal Imperial'in yeniden yorumlanmış hali olduğu söyleniyor. Creed'in kendi sitesinde ve blogundaysa bol bol Hindistan ve Taç Mahal vurgusu var.

Creed'in Original Santal için hazırladığı açıklamada aşağı yukarı şunlardan bahsediliyor: "Hindistan'ın kraliyet ve ruhani görkemiyle tanışılan, baş parfümör Olivier ve ErwinCreed'in tasarladığı, hem erkekler hem de kadınlar için uygun olduğu, ilhamının Asya'dan alındığı, Hindistan'daki en iyi sandal ağacı esansının kullanıldığı, resmi ve günlük kullanımda sorun yaratmayacağı ve bol bol övgüler alabileceğiniz."

Gayri resmi kaynaklardan ziyade markaların kendi sitelerini referans aldığımdan, Original Santal'ın Hindistan kökenli sandal ağacından ilhamını aldığını ve parfümün ruhani yönünün öne çıkarıldığı görülüyor. Kendi bloglarındaysa onu kullananın "Taç Mahal üzerinde parlayan gün batımını hissedebileceği" belirtilmiş. Tabii burada Taç Mahal'in bahsedilmesi, gözleri Hindistan'a çeviriyor doğal olarak.


Creed'in sitesinde Original Santal odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış. Bir süredir çoğu yerde karşıma çıkan Original Santal'ı merak etmekteydim. Creed'in 2000 yılı sonrası popüler parfümlerinden olan Original Santal hem seviliyor hem de çokça eleştiriliyor. Tabii birçok Creed parfümünde bu duruma rastlanıyor genel olarak. Original Santal'ın ismindeki santal'dan anlaşılacağı üzere sandal ağacı notasını merkeze almış. Bakalım tartışmaların odağındaki bir başka Creed olan Original Santal ben de nasıl hisler uyandıracak.

Parfümün açılışı tuhaf bir aromayla gerçekleşiyor. Garip turunçgiller mi desem ardıç meyvesi mi desem karar veremedim. İlk saniyelerde berberlerdeki ucuz erkek parfümlerini anımsatan açılışla size merhaba diyor Original Santal. Orta kısımda parfümün ana karakteri ortaya çıkıyor. Tatlı baharatlar ve sandal ağacı kendisini gösteriyor. Baharatlarda ön planda tarçın var. Zencefil de sınırlı olarak destek veriyor tarçına. Baharatların ve yarı yapay (plastiğimsi) sandal ağacının birleşimi kokuyu sıcak hale getiriyor. Son kısımda baharatlar hala etkili. Kapanışta vanilya öne çıkıyor. Sandal ağacı hala orada. Sanki biraz da öd ağacı var alt notalarda. Son kısmı en sevdiğim yeri oluyor.

Original Santal, ismindeki ve tanıtımındaki sandal ağacı ögesinin hakkını veriyor. Orta kısmın hemen başında devreye giren sandal ağacını biraz kalitesiz ve basit buldum. Köşeli baharatların (tarçın ve zencefil) sandal ağacı ile uyumu fena değil. Başlangıcını kendime yakın bulamadım ama orta kısmı daha kabul edilebilir. Sonlarda vanilyanın devreye girmesiyle biraz yumuşayan kokusu hala sandal ağacının egemenliğinde.


Onun için standart sandal ağacı kokusu denebilir. Baharatlarla zenginleştirilmiş kokusu, çarpıcı, canlı ve orta kalitede. Oldukça yüksek fiyatlara satıldığını bildiğimiz Creed parfümlerinden beklentinin yüksek olduğu açık. Original Santal, bu yüksek beklentileri ve fiyatını hak eden görüntü çizmiyor. Zaman zaman üzerimden gelen koku için "aslında fena değilmiş" diye düşündürtüyor ama hemen sonra onun fiyatı ve marka konumlanması aklıma geldiğinde Original Santal hiçbir anlamda tatmin edici olmuyor. Sanırım bu hissiyatı birçok Creed parfümünde yaşıyorum ve anladığım kadarıyla epey koku sever de benimle aynı düşüncede.

Ve geleyim asıl konuya. Original Santal'a getirilen en büyük eleştiri, Joop'un efsane parfümü Joop Homme'a çok benzemesi. Hatta kimileri Joop Homme'un kopyası olduğunu iddia ediyor. Bir niş markanın, dünyanın muhtemelen en ünlü ve popüler parfümlerinden birisini taklit etmesi çok mümkün görünmüyor fakat işin gerçeği Joop Homme ve Original Santal birbirlerine benziyor. Joop Homme, saldırgan, yapay, kaba ve zorlayıcı bir parfümken, Original Santal daha çekingen, kibar ve rafine. Aradaki kalite farkı bariz. Bu anlamda Original Santal'ın hakkını yememek lazım. Fakat ben Joop Homme'u hiç sevmeyen birisi olarak Original Santal da ilgimi çekmedi. Eğer Joop Homme seviyorsanız ve ondan daha kaliteli niş parfüm arayışındaysanız Original Santal'ı tavsiye ederim. Bir de Original Santal, Mont Blanc'ın İndividuel'ine benzetilmiş. Hatta kimilerine göre İndividuel, Original Santal'dan daha iyiymiş. İndividuel'i hiç denemedim ama Original Santal'ın uygun fiyatlı benzerini arayanlar bakabilirler.

Original Santal'ı, Creed ailesinin iki üyesi Olivier Creed ve Erwin Creed'in tasarladığı belirtiliyor. Muhtemelen EDP formunda. Kalıcılığı gayet iyi. Ten de bile ertesi güne kadar kalıyor. Fark edilirliği başlarda iyiyken, ilerleyen saatlerde aniden düşüyor. Hem kadın hem de erkek kullanıma uygun olduğu vurgulanmış. Fakat durum pek öyle değil. Erkek kullanımına daha yakın Original Santal. Sıcak baharatlar ve sandal ağacı, onu sonbahar-kış kullanımına yakınlaştırıyor. Oldukça yüksek fiyatına istinaden denemeden almanızı önermem. Herkesin sevebileceği güvenli bir kokusu yok.


Luca Turin, Original Santal'ı tatlı oryantal olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden bir puan vererek, en kötü parfümler listesine almış.

Koku Güzelliği:10/6

30 Ağustos 2015 Pazar

Hermes – Un Jardin Sur Le Toit (2011)


Hermes – Un Jardin Sur Le Toit (2011)

"Önceden bahçe temasına sahip üç parfümümüz vardı. Arkadaşlarıma ve müşterilerimize daha farklı denemeler yapmamız gerektiğini söyledim. Ama onların cevabı şu oldu: 'Hayır, bahçe temalı kokuları seviyoruz.' Tamam ama bu seferki bahçe temalı koku farklı olmak zorunda diye düşündüm. Jardin serisinin önceki parfümleri egzotik bahçeleri merkeze alıyordu. Hermes'in genel sanat yöneticisi Pierre-Alexis Dumas ve ben, bu seferki ‘Jardin’ parfümünde Hermes'in binasındaki şehir bahçesinden esinlenmenin daha eğlenceli olacağını düşündük. Ben o bahçede biraz zaman geçirdim ve oradaki hissiyatı algıladım.

Hermes binasının çatısındaki bahçede çoğunlukla ağaçlar var (manolya, elma ve armut). Bu ağaçlarla karışan çiçekler de var. Hatta meyvelerden çok çiçek kokusu hakim o bahçede."

Parfüm Merakı, bahçe, bahçe diyorsun da hangi bahçe burası demekte haklısınız. Yukarıdaki söyleşide Hermes'in baş parfümörü Jean Claude Ellena'nın bahsettiği bahçe, Hermes'in Paris'teki 24 Rue Faubourg Saint-Honore adresindeki merkez binasının çatısında bulunan bahçe. Hermes'in binasının terasında örneğine fazla rastlamadığımız güzellikte bir bahçe mevcut. Birçok binanın çatılarında birbirinin aynı kiremitlerin bulunduğu yeni apartmanlardan ziyade, Hermes yönetimi en üst katı açık bir bahçeye çevirmiş. Tabii bu çatıdaki bahçe kavramı, dünyanın farklı metropollerinde zaman zaman karşımıza çıkıyor. Fakat Hermes'in terasında bulunan bahçede, onlarca çeşit çiçek ve ağaç bulunmakta.


İşte 2011 yılında Jean Claude Ellena ve Pierre-Alexis Dumas, Hermes binasının çatısındaki bahçeden ilham alarak yeni parfümleri Un Jardin Sur Le Toit'i meydana getirdiler. Zaten parfümün ismi "Çatıdaki Bahçe" anlamına geliyormuş. Tabii bu bahçenin parfüme ilham vermesini sağlayan ana sebep, şehrin ortasında olması. Çünkü biliriz ki çoğu zaman şehirlerin merkezleri asfalt ve betondur. Hermes'in şehirdeki bir bahçeden esinlenmesi belki de moderniteyi içinde barındıran esprili bir tezat olarak düşünülebilir. Paris ve bahçe...

Neyse konuyu daha fazla uzatmadan geçeyim parfümün incelemesine. Un Jardin Sur Le Toit'i üzerime sıktığımda tatlı ve modern aromayla karşılaşıyorum. Başlangıçta meyveler ve gülün hakimiyeti var. Tatlı elma, ondan daha tatlı armut ve gül üst notalara hakim olmaya çalışıyor. Elma geri planda kalırken, armudun tatlılık oranı biraz fazla. Gül ise çiçeksi değil meyvemsi verilmiş. Üst notalar ferah ve lezzetli. Orta kısımda çiçekler ekleniyor kompozisyona. Kendi sitelerinde bahsettikleri manolyayı dikkate almak lazım. Gül ve armudun işbirliği orta kısımda da devam ediyor. Orta bölüm hala meyvemsiyken, gerilerden gelen o yapıyı hemen tanıyorum. Un Jardin Sur Le Nil, De Bachmakov ve Terre d'Hermes'te tekrar edilen ve benim tuzlu portakal olarak tanımlayabildiğim koku karşıma çıkıveriyor. Kimilerinin kavuna benzettiği orta kısım gayet güzel. Alt notalarda, orta bölümdeki o imza koku devam ediyor. Meyvelerin gücü azalıyor. Kadınsı olmayan nötr güle, saydam, hoş bir misk katılıyor. Kapanışı gayet güzel.

Un Jardin Sur Le Toit, yeşil kokan meyveli-çiçeksi karaktere sahip. Kimilerinin çimene benzettiği yeşil koku, meyvelerle (elma, armut ve kavun) iyi uyum sağlamış. Manolya ve gülün verdiği çiçeksi etki, abartılı şekilde kadınsılık barındırmıyor. Zaten parfümün uniseks olarak pazarlandığını söylemeliyim. Fakat yine de gerek gül ve manolya gerekse epey tatlı verilmiş armut, onu azıcık kadın kullanımına yakınlaştırıyor. Erkeksi parfüm sevenler derneğinin üyesiyseniz, sizin için uygun olmayabilir bu parfüm. Fakat bence erkekler rahatlıkla kullanabilir onu.


Un Jardin Sur Le Toit, modern, canlı, cıvıl cıvıl bir parfüm. Un Jardin Sur Le Nil'deki neşeli ve hayat dolu yapı, adeta burada tekrarlanmış. Tek farkla: gül ve armut. Parfümün genel yapısını ten üzerinde kardeşi Un Jardin Sur Le Nil'e benzettim. Nil'deki mangoyu çıkarıp, armut ve gül eklersek, çok büyük ihtimalle Toit'e ulaşabiliriz. İki parfüm de hissedilir oranda yeşil kokuyor. İkisi de meyveli ve ikisinde de çiçeksilik mevcut. Bu anlamda düşünürsek Toit'in çok özgün bir kompozisyon olmadığını söyleyebilirim. Fakat kıyafet üzerinde Nil’den ziyade armutlu ve güllü yüzünü ortaya çıkardı. Bu anlamda ilginç bir deneyim oldu Toit.

Şunu belirtmek gerekir ki Toit, yüksek kaliteli bir parfüm. Yapaylığın rastlanmadığı kokusu çok duru, masum, barışçıl ve naif. Evet sanırım doğru kelime naif. Jardin serisinde Nil ile birlikte ikinci en sevdiğim üye olmayı başarıyor Toit. Bu tür yeşil çiçeksileri sevdiğimden midir yoksa Ellena'nın o anlatması zor imza kokusunu burada bulduğumdan mıdır bilemiyorum ama Un Jardin Sur Le Toit'i sevdim ve hemencecik benimsedim. Her ne kadar Voyage ve Jour d'Hermes'i pek benimseyemesem de Ellena bu sefer kalbimi kazanmayı başarıyor Toit'le.

Ferah, saf ve lezzetli parfüm arıyorsanız Un Jardin Sur Le Toit emrinize amade. İlkbaharın canlılığını ve yaz mevsiminin sıcacık mutluluğunun şişelenmiş hali sanki Toit. Onu "geç kız parfümü" olarak niteleyen yorumculara saygı duyuyorum. Ben de parfümün otuz beş yaş altı kişileri hedeflediğini düşünüyorum. Ama benim için yaş, ırk, dil ve zaman farkı yoktur diyen dünya vatandaşıysanız, o zaman buyurunuz ve tadını çıkarınız Toit'in.


Parfümün tek olumsuz diyebileceğim tarafı tatlılığın biraz fazla olması. Tatlılık büyük ihtimalle armut notasından geliyor. Özellikle başlangıçta epey tatlı davranıyor. Orta notalarda biraz azalıyor tatlılık. Artık eskisi kadar tatlı parfümleri sevemiyorum. Eğer bu parfümü 2011 yılında deneseydim çok daha fazla severdim ve tatlılığına aldırmazdım ama artık değil. Ondaki tatlılık oranı benim için bile biraz fazla.

Kalıcılığı ve fark edilirliği bir EDT için gayet iyi. Sabah sadece 3-4 fıs uygulayıp odaya bıraktığım tişörtümdeki Toit’in kokusunu, akşam eve gelip odaya girdiğimde rahatlıkla algıladım. Yaklaşık sekiz saat sonra bile tişörtün buram buram koktuğunu şaşkınlıkla fark ettim. Kumaş üzerinde, ferah bir EDT için gayet iyi kalıcılığa sahip. Ten üzerinde etkisi daha az oluyor ne yazık ki. Günlük kullanıma rahatlıkla uyabilecek yapısıyla, gerek ofiste gerekse dışarıda kokusu yadırganmayacak bir arkadaş Toit. Çoğu kişinin sevebileceği ve övgüler alabileceğiniz kokusu, bu anlamda sizi mutlu edebilir.

Bir yorumcunun şu sözüne hak vermemek elde değil: "O mükemmel değil ama mükemmele yakın!"


Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/8