31 Ocak 2016 Pazar

By Kilian – Sacred Wood (2014)

“Ne de olsa ipeğin, sandal ağacının ve tütsünün merkezi burası…

Mysore’da gezecek yer çok! Şehrin merkezindeki Deveraja Pazarı, Tipu Sultan döneminden kalma, kıpır kıpır bir baharat-çiçek-meyve-sebze pazarı. Taze çiçekler, bindi için kullanılan rengarenk pudralar (kumkum) ve koku çeşitleri baş döndürücü.

Deveraja’da çiçek ve ağaç özleri kokularını satanlar da var. Bazıları sulandırılmış versiyonları, dikkat. Ama günümüzde en ünlü markalar, bu esanslardan parfüm yapıyor. “Jean Paul Gaultier” veya “Hugo Boss” diyerek şişeleri burnunuza uzatacaklar. Haksız da değiller; lotus, yasemin, kavun, sedir, dilediğiniz her koku burada bulunur.”

Milliyet gazetesinin internet sitesinde, bu alıntının çok daha fazlası mevcut. Hindistan’ın Mysore isimli şehrini anlatan bu gezi yazısının en ilgimi çeken kısmı, yukarıdaki bölümdü. Gezginlerin en sevdiği ülkelerin başında gelen Hindistan’ın, Mysore şehrinden gelen sandal ağacının, niş parfüm evi By Kilian’ın Sacred Wood isimli eserinde kullanılması şaşırtıcı değil. Hindistan’da bile artık çok azalmış durumdaki sandal ağacı üretimini düşündüğümüzde, Kilian Hennessy’in yeni “Asian Tales” serisindeki parfümünde Asya’dan gelen içeriğe yer vermesi kendi içinde tutarlı.

cicekli

 

Aslına bakılırsa çok merak ettiğim bir seri değil Kilian’ın Asian Tales. Yine de parfümün arkasındaki Calice Becker’in hatırına şans verilmeli belki de. Sacred Wood’un başlangıcı kremsi odunsularla gerçekleşiyor. Sürpriz yapmıyor ilk saniyelerde ve pürüzsüz yüksek kaliteli sandal ağacı sizi karşılıyor. Harika veya çarpıcı değil başlangıcı. Orta kısımda fazla alışıldık olmadığımız bir koku var: Süt. Evet, markanın sitesinde süt vurgusu yapılmış. Bence de haklılar. Hatta incire de benziyor bu sütsülük. Orta bölümde süte benzer yapı, sandal ağacıyla birleşiyor. Kulağa hoş gelmediğini tahmin ediyorum ama pratikte o kadar da kötü sonuç vermemiş sütlü sandal ağacı. Son kısımda süt ve sandal ağacının dansı devam ederken kuru tütsüyle karşılaşıyorum ki, bu duruma seviniyorum. Gerçi tütsünün ana kompozisyona büyük etkisi yok. İkincil planda kalmayı seçmiş.

Sizi bilmem ama bu parfümde şu üç kokuya rastladım: sandal ağacı, süt ve tütsü. Bu üçü dışında başka da bir eleman algılayamadım. Görünüşe göre çok basit bir formülasyona benziyor Sacred Wood. Neredeyse hiç değişmiyor, abartılmamış süt teması dışında şaşırtmıyor. Her daim sandal ağacının o baskın kokusunu öne çıkarıyor. Kremsi, yumuşacık ve belki de hafiften vanilyamsı sandal ağacı. Tatlılık hissedilir oranda mevcut. Eski ve köhne kokmuyor Sacred Wood. “Basit modern” belki de onun mottosu.

Sacred Wood ismini duyunca daha ağaçsı yapı beklerken, pamuk gibi, çıkıntılı yanı olmayan, rahatsız etmeyen, iyi huylu sandal ağacıyla karşılaştım. Tabii ki sandal ağacı da ismine binaen, ağaçsı kokular arasında gösterilebilir. Dediğim gibi Sacred Wood, bildiğiniz anlamda çamsı, sedir ağaçlı, bol tütsülü, dumansı değil.

Yine tesadüf eseri arka arkaya iki sandal ağacı temalı parfümü denemiş oldum. Geçen hafta kullandığım Samsara çok daha gösterişli, zengin, derin ve detaylıyken, Sacred Wood, daha sakin, uysal, mütevazi, yenilikçi değil ve derinlikten uzak. By Kilian gibi parfümlerini oldukça yüksek fiyatlara satan markadan, bu kadar basit kompozisyon gelmesi nasıl açıklanabilir bilemiyorum. Bu açıklamayı Kilian Hennessy veya Calice Becker’e bırakmak daha doğru olacaktır.

set refil yen

Açıkçası beni çok etkileyemedi, fark yaratamadı ve çarpıcı olamadı. Ortalama kremsi sandal ağacı parfümü olarak düşünülebilir Sacred Wood. Sandal ağacının çok popüler ve sevilebilen nota olmadığını düşündüğüm için denemeden almamanızı önemle belirtmek isterim. Eğer sandal ağacı kokusuna meraklıysanız deneme listenize bir an önce almanızı öneririm.

Parfümün tasarımcısının Calice Becker olduğunu bir kere daha tekrar edeyim. Eau de Parfum (EDP) formunda. Kalıcılığı diğer Kilian’lar gibi harika. Fark edilirliği diğer Kilian’lar gibi ortalamanın altında. Sonbahar-kış kullanımına uygun olacaktır. Erkek ve kadınlar rahatlıkla kullanabilir. Ne çok kadınsı ne çok erkeksi. Bu anlamda başarılı dengede duruyor Sacred Wood.

Koku Güzelliği:10/6.5

27 Ocak 2016 Çarşamba

Guerlain – Samsara (1989)

Sanskrit dilinde hayatın döngüsü anlamına geldiği söyleniyor Samsara kelimesinin. Genellikle doğu dinleri olarak nitelediğimiz Hinduizm ve Budizm inanışında yeniden doğum anlamına da geliyormuş Samsara. Yani kelimenin kökü düşünüldüğünde, soyut ve inanç anlamında bir yere denk geliyor Samsara. Konunun uzmanı olmasam da okuduğum kadarıyla hayatın sonsuz döngüsünü simgelediği söylenebilir Samsara’nın.

Jean Paul Guerlain, 1989 yılında hangi düşünceye istinaden yeni parfümünün ismini Samsara koydu bilemiyorum. Bir kaç kaynakta rastladığım kadarıyla Jean Paul Guerlain, 1980’lerin ortalarında Decia de Pauw isimli bir kadınla tanışır. Bu kadın, atçılık sporuna tutkuyla bağlıdır. Eğer yanlış kişi değilse, bu kadın 1942 doğumlu profesyonel bir at binicisidir. Birçok turnuvaya katılan bu başarılı kadına Jean Paul Guerlain aşık olmuş. Ve ona aşkını sunmak için en güzel hediyelerden birisini vermek istemiş: Onun için parfüm yaratmak. Decia de Pauw’un en sevdiği iki kokunun sandal ağacı ve yasemin olduğunu öğrenmiş ve Samsara’yı bu iki nota üzerine inşa etmiş. Yani Guerlain’ın ünlü klasiği Samsara, markanın en başarılı baş parfömörünün aşkına karşılık dünyaya getirilmiş.

Arkasındaki duygusal hikayeden midir yoksa kokusunun güzelliğinden midir bilinmez ama Samsara, parfümler tarihinin önemli eserlerinden birisi. 1980’li yılların sonlarında piyasaya sürülmesine rağmen, deneme sürecinde onun hiç de modası geçmiş kokmadığını fark ettim. Bu da onun neden zamansız klasik olduğunu bize açıklıyor.

Samsara’nın başlangıcını tanımlamakta zorlanıyorum. Sanırım meyvelerden bahsedebilirim. Ferah olmayan tatlı, olgun meyveler. Aklıma ilk gelen kayısı ve şeftali oluyor. Açıklanan notalarında şeftali var. Muhtemelen şeftaliden geliyor olgun meyvemsilik. Başlangıcı fena değil. Orta kısımda artık karakterini göstermeye başlıyor. İlk hissedilen çiçeklerin hakimiyeti ele almaları oluyor. Pudralı beyaz çiçeklerden bahsedebilirim. Yasemin, iris, ylang ylang ve gül, orta bölümü domine ediyorlar. Buradaki çiçekler kremsi ve tatlı. Olgun ve ağırbaşlı hava orta kısımda da devam ediyor. Ha unutmadan sandal ağacı da kendisini göstermeye başlıyor orta bölümde. Geleyim kapanışa. Uzak ara en sevdiğim yeri alt notalar. Harika vanilya sahneye çıkıyor. Kimilerinin hindistan cevizine kimilerinin muza benzettikleri bölüm muhtemelen son kısım. Gerçekten de tropikal bir egzotiklik var sonlarda. Leziz ve kremsi vanilyayla uyumlu harika çiçekleri koklamaya doyamıyorsunuz.

samsara old yen

Hindistan cevizi mi? Muz mu? Yok, yok doğru parfümden bahsediyoruz. Oysa Jean Paul Guerlain, Samsara’yı yasemin ve sandal ağacı üzerine kurguladığını kendisi söylemiş. Evet, doğru, Samsara, kremsi çiçeklerin, pudralı sandal ağacının ve enfes vanilyanın gösterişli ve sıcak karışımı. Bu yazının anahtar kelimesi “gösterişli” olabilir mi? Neden olmasın. Kimilerinin onun kokusunu cazibeli hatta erotik bulması ise yadırganmamalı. İyi de sandal ağacını merkeze alan parfüm, ne kadar cazibeli olabilir ki?

Olur olur. Bence Samsara, cazibeden ziyade lezzet, sıcaklık, tarih ve eski günleri yansıtıyor. Baştan sona abartılmamış kadınsılık, ustaca araya yerleştirilmiş ve yine abartılmamış pudra onun hakkında size küçük fikir verebilir. Zengin, detaylı, görgülü, şık ve asil bir parfüm Samsara. Kırmızılara bürünmüş bir kadın adeta.

Bu zamana kadar kullandığım parfümlerde sandal ağacı notasını çok sevemediğimi fark ettim. Nefret etmiyorum sandal ağacı kokusundan ama pek aramız yok gibi. Buradaki sandal ağacı çok baskın değil. Böyle olması, parfüme daha olumlu yaklaşmamı sağladı. Tatlılığın biraz fazla verildiği ve pudralı yapılarla çok uyuşamadığım için Samsara’ya aşkla bağlanamayacağım. Eğer sandal ağacı notasını seviyorsanız ve kremsi, vanilyalı kombinasyon arıyorsanız, doğru adres Samsara.

Bazı kullanıcıları tarafından “Guerlain’ın görkemli tarihinin son büyük klasiği” olarak değerlendirilen Samsara’yı, yukarıda da bahsettiğim gibi ailenin önemli üyesi Jean Paul Guerlain tasarlamış. Benim kullandığım EDT olanıydı. Kalıcılığı çok iyi. Fark edilirliği normalin biraz altında. Karlı ve çok soğuk günlerde kullandığım Samsara, tam da bu günlerin parfümü. Üst yaş guruplarına uyacağını düşünüyorum. En az otuz beş hatta kırk yaş üzeri kadınlara öneririm.

samsara angle yen

Luca Turin’in kitabında Samsara sandal ağacı-yasemin olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden dört puanı kapmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7.5

23 Ocak 2016 Cumartesi

Parfums de Marly – Oajan (2013)

Gördüğüm kadarıyla Parfums de Marly cephesinde değişen bir şey yok. Koleksiyonlarının tamamında atlara ve atçılığa göndermeler yapmaya devam ediyorlar. Marka, parfümlerine isim verme stratejisini atlar üzerinden gerçekleştiriyor. Bu aralar kullandığım Oajan’da aynı kurala tabi.

Herod ile kalbimi fethetmeyi başarmıştı Parfums de Marly. Tabii bu durum, markanın diğer parfümlerine de ilgimi arttırdı. Oajan, 2013 yılında tanıtımı yapılan “Arabian Breed” koleksiyonuna ait. Bu seriye ait dört parfüm bulunuyor. Kuhuyan, Hamdani, Habdan and Oajan parfümleri, Arap atlarının safkan beş soyundan ilhamını almışlar.

Oajan’ın başlangıcı ekşi meyvelerle gerçekleşiyor. Çok gerçekçi meyvelerden algılayabildiğim kiraz hatta vişne. Kimileri elma diyor ama bence mayhoş vişneyle size merhaba diyor. Üst notaları harika. Orta kısımda, ekşi meyvelere tatlı baharatlar ekleniyor. Öne çıkan baharat olarak tarçını düşünebiliriz. Tatlılık bir parça artıyor başlangıca göre. Tarçınla meyvelerin uyumu harika. Bal, birden bire ortaya çıkıyor burada. Bu kadar bariz bal kullanımına çok fazla rastlamıyoruz. Orta kısım nefis. Son bölümde baharatlar ve meyvemsi yapı geride kalırken vanilya öne çıkıyor. Kapanışta tatlılık biraz daha artıyor. Vanilya, mumsu ve yumuşak. Egzotik amber de vanilyaya eşlik ediyor kapanışta. Üst ve orta bölümü kadar çarpıcı olmasa da gayet güzel sonları.

Oajan, leziz mayhoş meyvelerin ve tatlı-modern baharatların, vanilyayla müthiş bir karışımı. Başlangıçtaki kısmı Back to Black’in açılışına benzettim. Orta bölümde baharatlı ve reçineli yapı tam istediğim gibi. Zaman zaman vişne likörlerine ya da kırmızı şaraplara benzettiğim orta bölüm, sıcacık hissiyat veriyor. Çok soğuk hatta karlı günlerde kullandığım Oajan, tam da bu zamanların parfümü olduğunu kanıtladı.

hepsi

Tam olarak içki efekti var mı yok mu karar veremedim. Ambre Russe’deki kadar bariz ve baskın içki teması yok. Yine de meyveli sıcak içkinin izlerinin olduğunu düşünüyorum. Hatta onda tütün de var yüksek ihtimalle. Dumansı, meyveli, ballı tütünden bahsedilebilir. Belki de içki olarak düşündüğüm yapı, dumansı, kirazlı pipo tütününe benzetilebilir. Tatlılığın bal ya da tonka fasülyesi tarafından sağlandığını söyleyebilirim. Modern parfümcülüğün en başarılı eserlerinden birisi olduğunu ifade etsem sanırım abartılı olmaz. Çok sevdim Oajan’ı ve etrafa yaydığı aromayı.

Parfums de Marly, yine hayal kırıklığı yaratmadı. Oajan, az da olsa Herod’u andırıyor. En az Herod kadar kaliteli ve sevilesi. Sonlarındaki ortalama vanilyayı saymazsam, son zamanlarda kullanmaktan en keyif aldığım arkadaşlardan birisi oldu. Tabii çok yüksek fiyatına istinaden denemeden almanın iyi fikir olduğunu sanmıyorum.

Oajan’ı, yeni nesil parfümörlerden Shyamala Maisondieu tasarlamış. Eau de Parfum (EDP) formunda. Kalıcılığı çok iyi. Bazı yorumcular fark edilirliğinin yüksek olduğunu belirtmesine rağmen çok güçlü olduğunu söyleyemem Oajan’ın. Yine de ara ara kendisini hissettiriyor.

Koku Güzelliği:10/8.5

15 Ocak 2016 Cuma

Tom Ford – Plum Japonais (2013)

Bağışıklık sistemini güçlendiren, grip ve soğuk algınlığına karşı koruyan, kan şekerinin dengelenmesine yardımcı olan, yorgunluğu, stresi azaltan bir meyve Japon eriği. Daha başka faydaları da bilinen Japon eriğinin, son yıllarda ülkemizde de bol bol yetiştirildiğini biliyoruz. Lezzetli, koyu kırmızı renkli Japon eriklerinin tatları da bir erik sever olarak enfes bana göre.

Bu güzelim meyvenin, parfüm üreticilerinin ilgisini çekmemesi düşünülemezdi. Hele ki Tom Ford gibi önemli markanın parfümünde Japon eriği temasını kullanması şaşırtıcı değil. Tom Ford’un parfüm birimi, Japon eriğini özel serisinin içinde değerlendirdi.

Tom Ford’un gittikçe genişleyen özel serisinin bir alt kategorisi olarak Atelier d’Orient isimli mini seri piyasaya sürüldü. 2013 yılında çıkan ve dört parfümden oluşan Atelier d’Orient serisinde bulunan Shanghai Lily, Fleur de Chine, Rive d’Ambre, Plum Japonais’in içinden muhtemelen en ilgi gören üye Plum Japonais. İlhamını Japon eriğinden alan Plum Japonais, kendi sitelerinde nefis, lezzetli, tensel olarak tanımlanmış.

erikli sis

Plum Japonais’in başlangıcı mayhoş ve leziz meyvelerle gerçekleşiyor. Tabii ilk akla gelen parfüme ismini veren erik. Evet büyük ihtimalle ilk dakikalarda baskın erik kokusuyla beraberiz. Yarı karanlık erik gayet güzel ve olgun. Üst notalarını sevdim. Orta kısımda ekşimsi aroma devam ediyor. Yüksek kaliteli meyvelere geri planda az da olsa tütsü eşlik ediyor. Eriğe bu bölümde tatlı baharatlar destek veriyor. Tarçın, erikle gayet güzel uyum sağlamış. Çoğu yorumcunun orta kısımda öd ağacından bahsettiğini görüyoruz. Sınırlı da olsa öd ağacı mevcut. Erik ve baharatlarla hoş birlikteliğe sahip öd ağacı. Bahsedilen safranı ise algılayamadım. Son bölüm, parfümün en mütevazi yeri. Yumuşak odunsu notalar, vanilya ve ortalama meyvelerle kapanışı yapıyor. Alt notalarda, üst ve orta kısımdaki canlı yapı yok.

Plum Japonais’i yeni nesil ucuz ve uyduruk meyveli parfümlerle kıyaslamayın. Ustaca dokunuşa sahip olduğu fark ediliyor. Yarı karanlık ve dolgun ekşi meyveler, benim gibi bu tür parfümlere sempatiyle yaklaşan birisini gayet memnun etti. Sizin de karşınıza çıkan ucuz market parfümlerinde baş ağrısı yapan yapay meyvemsilik, Plum Japonais’in çok uzağında. Bu anlamda iyi iş çıkarmış Tom Ford. Şık ve mayhoş meyvelerin fazlaca tatlılık barındırmaması sevindirici. Tabii bir oranda tatlılık var ama kontrollü neyse ki.

Sıcak sayılabilecek meyveli içkileri (likör bile olabilir) hatırlatıyor Plum Japonais. Evet o, reçinelerden gelen sıcaklığa sahip sanki. Ya da baharatlardan yayılan sıcak aromadan bahsedilebilir. Onun içindir ki genellikle neşeli yaz parfümlerinde karşılaştığımız meyveler, burada ferah verilmemiş. Bana göre sıcak yaz mevsimi dışında kullanılmalı. Soğuk ayların en başarılı koyu meyveli eserlerinden birisi olarak düşünülebilir. Kolay kullanılabilecek, çabucak sevilebilecek, güzel övgüler alabileceğiniz, günün her anında size eşlik etmesinden mutlu olabileceğiniz, spor giyime de, belli oranda resmi kıyafetlere uyabilecek bir arkadaş.

kaplan sise

Kimi kullanıcılar Plum Japonais’i, Serge Lutens’in ünlü parfümü Feminite du Bois’e benzetmiş. Hem Shiseido hem de Serge Lutens versiyonlarını denemiş birisi olarak katılıyorum bu benzetmeye. Bence Plum Japonais, Shiseido’nun Feminite du Bois’ine daha çok benziyor. Serge Lutens’in Feminite du Bois’i kadınsı tarafa yakın bulmuştum. Plum Japonais’i ise hem erkekler hem de kadınlar rahatlıkla kullanabilir. Bu anlamda başarılı bir dengede duruyor. Ne çok kadınsı ne de fazla erkesi Plum Japonais.

Parfümün tasarımını Yann Vasnier yapmış. Eau de Parfum (EDP) formunda. Kalıcılığı iyi. Fark edilirliği başlarda iyi, ilerleyen saatlerde tene yaklaşıyor. Çok güçlü gibi gelmedi bana Plum Japonais.

Koku Güzelliği:10/8

12 Ocak 2016 Salı

Lancome – Tresor (1990)

“Aşk hazinedir.

Bu parfüm, Tresor’un çiçekli, meyveli, pudralı ve kehribarlı notalarını yansıtır. Özel tasarım şişesi, ellerinize bir armağan gibi yerleşir. Çünkü aşk bir hazinedir ve kadını üzerinde taşıdığı parfüm kadar değerli ve göz kamaştırıcı kılar. Değerli aşk dolu anlarda her gün taşınacak, ebedi aşkın simgesi olan bir hazine.

Tresor’un başlangıcı, şeftali lezzetinin duru ve beyaz aurasında kuşattığı, gül ve kayısı çiçeğinin kanatlanışı gibidir. İnci çiçeği, vanilya, heliotropium ve iris onları şehvetle, içleri ürpererek izler. Çiçeklerin tazeliği, meyvelerin cazibesi, güzel kokulu tozların değerli okşayışı… Tresor bunların tümü ve belki de daha fazlası: Kehribar kalpli bir gül… Onun sırrı, akıl ve kalbin kaynaştığı, bu mükemmel ilk uyumda gizli.

Seçkin, kibar ve tümüyle unutulmaz bir iz bırakmak için sandal ağacı ve misk, bu hazineyi teninizde kalıcı kılarlar.”

afiss

1990 yılında doğan bir parfüm Tresor. Ünlü klasikleriyle bilinen Lancome’un, muhtemelen en sevilen kadın parfümü olarak gösterilebilir. Ne yazık ki Lancome birçok önemli klasiğinin üretimlerini bitirip yerine yeni nesil parfümlerini piyasaya sürse de Tresor gibi eserleri hala rağbet görüyor. Tresor parfümleri koca bir seri haline geldi neredeyse. 2016 yılının başlarına geldiğimizde Tresor isimli on dokuz farklı parfüm var. Yani klasik Tresor’un ardından on sekiz devam parfümü piyasaya sürülmüş. Sadece bu bilgi bile, Lancome’un Tresor ismine ne kadar önem verdiğini ispatlıyor. 2015 yılında bile hala Tresor’un devam parfümleri piyasaya sürülüyordu.

Bu şöhretli ve çok satan parfümün başlangıcı tatlı meyvelerle gerçekleşiyor. Kayısı-şeftali benzeri meyvemsilik eski ve olgun kokuyor. Alttan az da olsa bergamot geliyor sanki. Üst notalar kadınsı meyvelerin etkisinde. Fena değil diyebilirim. Orta kısımda şeftali-kayısıya çiçekler ekleniyor. Yasemin, süsen ve gülün ağırlığından söz edebilirim. Orta kısım benim için biraz fazla çiçeksi. Son bölüm bence en güzel yeri. Kapanışta çiçekler ve meyveler geri plana geçiyor. Ortaya leziz vanilya çıkıyor. İnsanın yiyesi geliyor alt notaları.

Tresor, meyveli-çiçeksi olarak sınıflandırılabilir. Meyveler ile çiçeklerin kadınsı ve olgun birleşimi gibi. Normalde meyveli-çiçeksi parfümler fazla “kızsal” ya da “çocuksu” hissiyat verir. Çünkü bu tür parfümler çoğu zaman ucuz, tanıdık, kadın deodorantlarına ya da bir yorumcunun dediği gibi el-yüz kremlerine benzeyebilir. Tresor’da durum o kadar kötü değil neyse ki.

hali sise

Tresor, ekşi ve ferah olmayan meyvelerin hakimiyetinde. Zaten kendi sitelerinde şeftali ve kayısıdan bahsetmişler. Buradaki meyveler çocuksu değil, üst yaş gruplarını hedefleyecek şekilde hafiften pudralı ve oldukça tatlı. Neredeyse 1980’lere ait parfümün bu kadar tatlı olması şaşırtıcı. Yeni nesil parfümlerde alıştığımız fazlaca tatlılık, yirmi altı yaşındaki Tresor’da önümüze çıkıyor. Evet biraz fazla tatlı ve benim için fazla çiçeksi-pudralı Tresor. Bu anlamda kendime yakın bulmasam da yaşı otuz hatta otuz beş yaşın üzerindeki kadınlara yakışacağını düşünüyorum.

Sizin aklınıza ne gelir bilemiyorum ama şeftali-kayısı ve kadın parfümü deyince aklıma ilk önce Mitsouko gelir. Tresor, koku olarak Mitsouko’ya çok benzemese de genel karakter anlamında andırıyor. Tresor’daki fazlaca tatlılık onu günümüzün modern parfümlerine yaklaştırsa da kokusu her seferinde nostaljik mesajlar veriyor. Bu eski hissiyat muhtemelen pudramsılıktan geliyor.

Yapaylığın fazlaca hissedilmediği Tresor, günlük kullanıma uyabilecek hoş parfüm fakat benim için daha fazlası olamadı. Evet o önemli bir klasik ve saygı duymamız gerekiyor fakat hak etmediği kadar övmek de doğru olmaz. Bilemiyorum belki de benim üzerimde iyi durmadı. Otuzlu yaşlarının sonlarındaki bir kadına daha fazla yakışacağına eminim. Onun tam anlatamadığım hüzünlü ve kadınsı tarafı, geçmişteki güzel günlerinize götürebilir sizi. Beni dinlemeyin yine de bir şans verin ona.

siyah sise

Luca Turin’in kitabında pudralı gül olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden dört puan verilmiş. Tresor’un yakın zamanda tanıtım yüzü olan Penelope Cruz’un da sadık bir kullanıcısı olduğunu öğreniyoruz. Hatta şöyle söylemiş Penelope Cruz: “Tresor hayatımın parfümüdür. Gençlik yıllarımdan bu yana kullanırım.” Başka ünlü kullananları da varmış Tresor’un. Mesela, Ines Sastre, Isabella Rossellini, Jennifer Connelly, Kate Winslet (Tresor ilk kullandığı parfümmüş) ve Lisa Niemi.

Tresor’un tasarımını bugün ünlü bir isim olan  Sophia Grojsman yapmış. Eau de Parfum (EDP) formunda. Kalıcılığı fena değil. Fark edilirliği biraz düşük. Sıcak yaz mevsimi dışında her zaman kullanılabilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6