29 Aralık 2016 Perşembe

Valentino Uomo (2014)

Şu şişenin güzelliğine bakar mısınız? Pırıl pırıl parıldayan, kesimli kristallere benzeyen şişe, bana göre son yılların en güzel tasarımı. Bu kadar gösterişli, çarpıcı ve albenisi olan şişeye insan nasıl hayır diyebilir ki? Geçtiğimiz aylarda gittiğim bir parfüm satış mağazasında, raflardaki çeşit çeşit eserlerin arasında elim ister istemez Valentino Uomo’ya gitmişti. O günkü ilk izlenim olarak zihnimde çok fazla şey oluşmamıştı. Bu aralarsa uzun süreli kullanma imkanı buluyorum Valentino Uomo’yu.

Kendi sitelerinde parfümün tasarımcısının Olivier Polge olduğu vurgulanıyor ve kokusunun İtalyan tarzına yakın olduğu izlenimi veriliyor. Valentino Uomo’nun açılışı tatlı ve leziz çikolatayla gerçekleşiyor. Vanilyalı çikolataya acı olmayan kakao da eşlik ediyor. Başlangıçta biraz da bergamot var sanki. Üst notaları çok güzel Uomo’nun. Bu kalıp, yarım saat kadar devam ediyor ve ikinci sektöre geçiliyor. Burada parfüm daha da tatlanıyor ve neredeyse yanık şekerli-pudralı gibi kokuyor. İkinci bölümde çikolata-kakao efekti devam ediyor ama başlangıçtaki gibi kaliteli ve güzel değil. Bu bölümde geri plana sedir ağacı yerleşiyor. Gerçi tatlılık, sedir ağacını da etkisi altına alıyor. Pudralı tonka fasulyesi son bölümde oldukça etkili. Sıradan kapanışa sahip Uomo.

Versace – Eros, Dior Homme, Dior Homme Intense, Yves Saint Laurent – La Nuit de L’Homme, Viktor&Rolf – Spicebomb, Rochas Man, Givenchy – Pi, Guerlain – L’Insant de Guerlain Pour Homme, Van Cleef&Arpels – Midnight in Paris, Thierry Mugler – A Men Pure Malt ve daha aklıma gelmeyen milyonlarca tatlı, baharatlı, yanık şeker efektli, karanlık, pudralı, modern kadınsı erkek parfümleri, gözünüz aydın size yeni bir kardeş geldi. Adı da Valentino Uomo.

Evet, yirmi birinci yüzyıl belki de androjenizm üzerine şekillenecek ya da korkunç bir üçüncü dünya savaşıyla yeniden taş devrine döneceğiz. Einstein’ın söylediği iddia edilen “Üçüncü dünya savaşında hangi silahlar kullanılacak bilmiyorum ama dördüncü dünya savaşında taş ve sopalar kullanılacak” ifadesi yeterince çarpıcı. İnsanlığın kaderi, bir nükleer savaşla sona erecekse, umarım bu savaş, artık böylesi parfümlerin kötü örneklerini de yeryüzünden siler. Çünkü tek umudum bu.

afis uomo yen

Valentino Uomo için cinsiyetsiz bir kadın parfümü diyesim var ama erkekler için tasarlandığını ve pazarlandığını biliyoruz. Kendinden önceki rakiplerini kopyalayan değerli Valentino beye ve Olivier Polge’e teessüflerimi sunarım. Tamam sayın Olivier, Dior Homme’u tasarlayarak gönlümüzde güzel bir yere yerleştin ama on sene önce ortaya çıkardığın Dior Homme isimli şaheserin, vasat tekrarına neden gerek duydun ki? Oldu mu şimdi?

Bıkkınlık verecek kadar şekerli, tatlı baharatlı, modern erkek parfümlerinin sıkıcı benzerinden öteye gidemiyor ne yazık ki Valentino Uomo. Ve siz UFO görmüş masum parfümseverler! Muhtemelen bir AVM’de dolaşırken mağazaya gireceksiniz. Değerli ve ısrarcı satış temsilcisi arkadaşlarımızı binbir manevrayla atlatacaksınız ve elinize o ışıl ışıl şişeyi alacaksınız. Şöyle bir bakacaksınız. Şişeyi ışığa tutup, yansımalarına hayran kalacaksınız. Denemek için bileğinize sıktıktan sonraki kokuya bayılacaksınız ki haklısınız. Harika bir parfüm aldığınızı düşünüp heyecanla eve gideceksiniz ve kullanmaya başlayacaksınız. Üçüncü günün sonunda koca şişeye bakakalacaksınız çünkü ondan sıkılacaksınız. Eğer yaşınız otuzun üzerindeyse sizin için fazla genç işi olduğunu anlayıp, şaşıracaksınız. Eğer parfümlere epey meraklıysanız son bölümün yapaylığına ve şekerliliğine bakıp, karışık duyguların içine gireceksiniz. Eğer “amaaaan kalite kimin umurunda, kızlar bayılıyormuş abi bu kokuya” tayfasındansanız o zaman sizi tebrik ederim, aradığınızı buldunuz. Modifiye Golf arabanıza ya da Seat Leon’unuza binip, olay yerini terk edebilir ve ömür boyu mutlu yaşayabilirsiniz.

EDT formunda. Kalıcılığı iyi, fark edilirliği ortalama. Tam bir sonbahar-kış kokusu.

arka uomo yen

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

26 Aralık 2016 Pazartesi

Parfums MDCI – Ambre Topkapi (2003)

Elimdeki MDCI parfümlerinden hangisini kullanayım diye bakınırken, içlerinden birisi ismiyle hemen dikkatimi çekti. Evet, parfümlerin isimlerinin alım kararında önemli etkisi olduğunu biliyoruz. Niş markalarda bu tür inceliklere özen gösteriyorlar. Sonuçta çarpıcı veya ilginç bir isim, rakiplerinin önüne geçebilir.

Ambre Topkapi, MDCI’ın 2003 çıkışlı ilk parfümü. On üç yıllık bir parfüm olduğunu ve kokusunu Pierre Bourdon gibi çok saygı gören ismin tasarladığını öğrendiğimde şaşkınlığım arttı. Hele bir de ismindeki Topkapi’nın, İstanbul’daki Topkapı sarayına öykündüğünü düşündüğümde ayrıca heyecan verici hale geldi Ambre Topkapi. Bakalım ismindeki amber temasını nasıl yansıtacak kokusuna.

Ambre Topkapi’nin başlangıcı ferah sayılabilecek turunçgil meyveleriyle gerçekleşiyor. Metalik greyfurt ve portakala benzettiğim açılışı yapay ve oldukça basit. İlk saniyelerdeki turunçgillere, ilerleyen dakikalarda yüksek kaliteli olmayan ferah lavanta ekleniyor. Orta bölümde parfümün turunçgil karakteri devam ederken metalik baharatlar ve yapay amber ekleniyor kompozisyona. Başlangıçtaki canlı ve dinamik turunçgillerin yerini alan ananas ve aromatik otlar, üst notalardaki kadar yapay ve ucuz kokmasa da harika değiller. Son bölümde kadifemsi yapay ambere, fazlaca tatlılık barındırmayan vanilya ekleniyor. Sanırım biraz da miskten söz edebiliriz alt kısımda.

Ambre Topkapi için kendi sitelerindeki ferah, odunsu ve baharatlı tanımı kesinlikle doğru. Başlangıcındaki burnu tırmalayan ferahlık yüksek kaliteli olmasa da başlangıç seviyesi arkadaşlar için sevilesi. Orta bölümdeki kadifemsi yapaylık, baharatları, odunsuları ve amberi kapsıyor ne yazık ki. Kapanış bir parça konforlu ve güvenli. Neyse ki vanilya şekerli ve pudralı verilmemiş. Alt notalar olgun ve sakin.

arkasi topkapi yen

MDCI’ın şöhretli parfümleri Invasion Barbare ve Chypre Palatin, oldukça ilgi görüyorken Ambre Topkapi’nin neden biraz geri planda kaldığını anlayabiliyorum. Yurtdışı merkezli platformlarda oldukça eleştirilen Ambre Topkapi’nin en büyük sorunu yüksek kaliteli kokmaması ve yapaylığı. Bu tür kadifemsi amber bende genellikle baş ağrısı yapar ki Ambre Topkapi tam bu sınırda. Başlangıcı oldukça sıradan bir ana akım markanın parfümü gibi. Sanırım yorumcuları hayal kırıklığına uğratan tarafı başlangıcı.

İsmindeki amber ve Topkapı göndermelerini düşündüğümde oryantal ve egzotik amber parfümü beklerken şaşırtıcı derecede ferah ve açık bir koku formu karşıma çıktı. Ağır ve ağdalı değil. Gayet net ve dinamik. Bu dinamizmi Dihydromyrcenol’un verdiğini söylüyor bazı yorumcular. Bu element daha çok sabunlarda ve deterjanlarda kullanıldığı için, kimileri kokusunu sabunlara benzetmiş Ambre Topkapi’nin. Aslında sabunsu değil ama ne demek istediklerini anlıyorum.

Sonuç olarak bana göre olmadığına karar verdim Ambre Topkapi’nin. Yine de buz gibi soğuk havalarda kullandığım Ambre Topkapi’nin çarpıcı ve canlandırıcı kokusu, bu aralar kendimi verdiğim gül ve öd parfümlerinin ardından kaçış gibi geldi. Muhteşem olmasa da siz bu erkeksi, modern, ferah fujer kıvamındaki Ambre Topkapi’yi deneme listenize alabilirsiniz.

flu topkapi yen
Fotoğraf osswald sitesinden alınmıştır.

EDP formunda. Kalıcılığı iyi, fark edilirliği yüksek değil. Yaş sınırı olmaksızın kullanılabilir. Günlük kıyafetlerle de takım elbiseyle de uyumlu olacaktır. Serin ilkbahar-sonbahar kullanımı için ideal.

Koku Güzelliği:10/5

23 Aralık 2016 Cuma

Givenchy – L’Ange Noir (2016)

Yine kafam karışık. Givenchy’nin yeni kadın parfümlerinden L’Ange Noir’in tanıtım cümlelerine bakıyorum. Bir yerde “her kadının muamma” olduğundan bahsediyorlar ki kesinlikle katılıyorum. Başka cümlede parfümün isminin anlamının “Kara Melek” (böyle bir dizi yok muydu?) olduğu vurgulanıyor. Öteki tanıtımda da parfümün “Kara Film” sinema akımından ilhamını aldığı söyleniyor. Artık hangisini kabul ederseniz.

Givenchy’nin henüz bir kaç ay önce piyasaya sürdüğü L’Ange Noir’in, başarılı parfümleri Ange ou Demon’un devamı olduğu yönündeki söylentiler ciddiye alınabilir. Kendi sitelerinde L’Ange Noir için beyaz süsen (iris) ve susam notasını öne çıkarması üzerinde durmak gerekebilir. Susam notası parfümlerde pek rastlamadığımız bir öğe. İris ise genel olarak hoşuma giden bir nota. Bakalım L’Ange Noir, öne çıkardığı notaları bana hissettirebilecek mi?

L’Ange Noir’in başlangıcı tatlı bademle gerçekleşiyor. Kimi kullanıcıların L’Ange Noir’i Hypnotic Poison’a benzetmesi muhtemelen bu acı badem sebebiyle. Çok uzun sürmeyen tatlı bademin yerini orta kısımda iris alıyor. Oldukça tatlı ve pudralı verilmiş iris, hafiften makyaj malzemesi efektine de sahip. Son kısımda pudralı irise bu sefer şekerli vanilya ve tonka fasulyesi eşlik ediyor. Kapanışta tatlılık iyice artıyor. Tatlılığın sebebi tonka fasulyesi gibime geliyor.

L’Ange Noir’in özeti şu: Pudralı iris, tonka fasulyesi ve vanilya. Karşımızda oldukça tatlı, modern, hafiften karanlık, kadınsı ve pudralı bir yapı var. Başlangıçtaki badem benim için çok konforlu olmasa da orta kısımdaki iris bölümünü sevdim. Sonlardaki tonka fasulyesi ve vanilyayı fazla şekerli buldum. Yine de ilginç şekilde yapaylık veya uyumsuzluk hissetmedim. Tabii müthiş bir kaliteden bahsedemesem de başarısız değil L’Ange Noir.

afis ange noir yen

Amaca yönelik bir parfüm olmuş gibi. Cazibeli ve çarpıcı bir kadın parfümü düşünülmüş ve hayata geçirilme kısmında tutarlı davranılmış. Başlangıçtaki badem ilk saniyelerde vurucu etki yaparken orta kısmındaki iris çiçeği, kadınsılığı ve pudralı hissiyatı bariz şekilde arttırmış. Üst notalarda femme fatale iken orta bölümde orta yaşlı, anaç hale evriliyor. Sonlardaysa ortalama bir kadın parfümü gibi davranıyor.

Parfümü başarısız bulmadım. Eğer tatlılık ve pudra oranı biraz daha az olsaydı çok daha seveceğime eminim. Bu hali bile piyasadaki yapay ve birbirinin aynı kadın parfümünden iyi. Zaten Givenchy’nin kadın parfümleri fena çıkmıyor. Günlük kullanımdan ziyade akşam parfümü gibi düşünülebilir. Özel anların ya da romantik buluşmaların kokusu olmaya çalışıyor.

cicek ange noir yen

EDP formundaki L’Ange Noir, performans anlamında orta seviyelerde. Kalıcılığı iyi, fark edilirlik ortalamanın biraz altında. Yaş olarak biraz üst grubu hedeflediğini düşünüyorum. Genç hanımefendilere fazla gelebilir. Tam bir kış kokusu.

Koku Güzelliği:10/6

19 Aralık 2016 Pazartesi

Perris Monte Carlo – Ambre Gris (2012)

İtalya’nın Milan şehrinde 1981 yılında kurulan Perris grubu, ismini Monako’nun kalbinde bulunan Monte Carlo’dan almış. 2016 yılı itibariyle elliden fazla ülkede faaliyet gösteren Perris grubu, güzellik endüstrisine yatırım yapmaya devam ediyor. Kozmetik alanında dünya markası olmayı amaçlayan Perris grubu, ünlü tasarımcılarla işbirliği yapıyor.

Güzellik alanında faaliyet gösteren bir markanın, parfümlere el atması gayet anlaşılabilir. Perris Monte Carlo ismiyle niş parfüm sektörüne yaklaşık beş yıl önce girmiş durumdalar. İlk parfümleri 2012 çıkışlı olarak geçiyor kaynaklarda. Yeni sayılabilecek bu niş markayla bende çoğunuz gibi yeni tanıştım. İlk defa bir Perris Monte Carlo parfümü kullanıyorum, açıkçası biraz da bu yüzden heyecanlıyım. Bugünkü konuğum markanın ilk piyasaya sürdüğü parfümlerden olan Ambre Gris.

Ambre Gris’in açılışı yarı karanlık ve egzotik amberle gerçekleşiyor. Tozlu, eski ve olgun amber fena değil. Orta kısımda egzotik amber devam ediyor ama etkisi azalıyor. Onun yerine tuzlu, hayvansal amber devreye giriyor. Bu andan itibaren büyü bozuluyor. Garip bir iticilik barındıran orta notalar hiç bana göre değil. Son bölümde gri ambere misk ekleniyor ama asıl sürprizi paçuli yapıyor. Kuru ve eski paçuli kapanışı güzelleştiriyor.

Ambre Gris, başlangıcıyla umutlanmamı sağlayan, orta kısımdan itibaren hayal kırıklığı yaşatan sonlarında kendisini sevdiren bir arkadaş. Parfümün orta notalarında anlatması zor itici tarafı var. Bu hissiyatı bazı Montale parfümlerinde de yaşıyorum. Çamaşır suyu kokusuna benzettiğim bazı Montale parfümlerini (Red Aoud) andıran orta bölüm biraz zorlama olmuş sanki. Kullanım döneminde çok ısınamadım ve benimseyemedim kokusunu. Belki de doğru yerde ve doğru zamanda kullanmak gerek, bilemiyorum.

gul ambre yen
Fotoğraf parfumo.net sitesinden alınmıştır.

Ambre Gris sevmesi ve kullanması zor bir eser olarak düşünülebilir. Ezgotik amberin kuru paçulinin kulağa ve burna hoş gelen melodisine katılan, hayvansı izler taşıyan tuzlu orta notalar bir garip. Günlük kullanıma uyacağını düşünmüyorum. Erkek kullanımına daha yakın duruyor.

Baştan sona karanlık kokan Ambre Gris, hayvansallığın sınırlarında gezen garip kokusuyla sizi karşılamaya hazır. Önemli olan siz onu kabul etmeye hazır mısınız?

Parfümün performansı yüksek değil. EDP formundaki Ambre Gris, hem kalıcılık hem de fark edilirlik anlamında harikalar yaratmıyor. Kış parfümü olarak düşünülebilir Ambre Gris.

Koku Güzelliği:10/5