18 Aralık 2012 Salı

Giorgio Armani – Bois d’Encens (2004)



Giorgio Armani – Bois d’Encens (2004)

"Hayattaki en lüks şey, aile ve arkadaşlarla geçirilen zamanlardır. Lüks kelimesinin geçtiği yerde karakter ve kalite devreye girer. Lüks parçalar değeri olan parçalardır çünkü gerçek bir tutkuyla yaratılmışlardır. Beceri ve deneyim ile tasarlanmışlardır ve tabii ki en yüksek kalitede yapılmışlardır. Lüks bir yaşam biçimi. Duyguları ve hisleri kapsayan bütüncül bir deneyim. Statü sembolleri ile fazla alakalı değil. Dolayısıyla, benim için bu sadece kaliteli zaman ile ilgili."

Geçtiğimiz günlerde bir inşaat firmasının davetlisi olarak Türkiye’ye gelen Giorgio Armani ile yapılan söyleşide lüksü böyle tanımlıyor. Aile ve arkadaşlarla geçirilen kaliteli zaman onun lüks kavramını gayet güzel açıklıyor bize.

Şimdi diyebilirsiniz ki yahu Giorgio Armani bir çok şeyi aşmış birisi. O tabiki böyle söyleyecek. Ama haklı da bir tarafı var söyleşisinde. Lüks, statü sembolleri ile alakalı değil derken sanırım her pahalı şeyin lüks olmayacağını anlatmaya çalışıyor.

Evet bizler Giorgio Armani kadar geniş imkanlara sahip değiliz. Bir çok lüks tüketim araçlarına özeniyoruz. Onlara sahip olmaya çalışıyoruz. Kredi kartı ekstrelerimizi ve gelirimizin büyük bölümünü bu uğurda feda ediyoruz. Peki ya doğrusu bu değilse?

                               Dubai'deki Burj al Arab otelinin süit odası belki de lüksün kelime anlamı...

Zihnimizde oluşturduğumuz lüks kavramı göreceli olamaz mı? Hayatı boyuncu bir gecekonduda yaşamış bir insan için en büyük lüks kombili, sıcak bir apartman dairesiyken, büyük bir holdingin yönetim kurulu üyesi için lüks, üç katlı, boğaz manzaralı villa değil midir? Yani lüks kavramı aslında zihnimizin bizi yönlendirmesi olamaz mı? Hakkını teslim etmek gerekir ki küresel ekonomi ve kapitalist düzen de bu çarka su taşıyorlar. Hep daha lüksünü, daha yenisini, daha iyisini alma hırsı modern insanı daha mutsuz yapıyor bence. Arzuladığı lüks nesnelerine ulaşamadıkça karamsarlığı artıyor, içine kapanıyor, çaresizlik hissediyor. Neyse bu tür çıkarımları sosyologlara ve psikologlara bırakıp konumuza dönelim.

Giorgio Armani dünya lüks pazarının önemli aktörlerinden birisi. Fakat temsil ettiği lüks onun için yeterli olamamış ki markasına bir de “Armani Prive” birimini eklemiş. Kısaca Armani Prive, Armani’nin Couture koleksiyon markası. Sadece parfüm alanında değil, kıyafet tasarımları alanında Prive’ın bir çok koleksiyonu var. Armani Prive’ın kıyafetlerini Angelina Jolie, Megan Fox, Milla Jovovich, Cate Blanchett, Penelope Cruz, Katie Holmes gibi dünya starları tercih ediyormuş. Yani Armani Prive için lüksün bir basamak üstü diyebiliriz.


Giorgio Armani 2004 yılında ise Prive markasına parfümler de ekledi. İlk etapta dört tane Prive etiketli parfüm piyasaya sürdüler. Ambre Soie, Eau de Jade, Pierre de Lune ve Bois d’Encens ilk grup Prive etiketli parfümler. 2012 yılının son günlerine geldiğimizde toplam 17 tane Armani Prive parfümü yer alıyor koleksiyonlarında. Bugün yazacağım Bois d’Encens ise Prive serisinin en sevilen ve hakkında en çok konuşulan parfümlerinden.

Bois d’Encens, odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış. Açılışı koyu, derin ve biraz karanlık karabiber, odunsu notalar ve ağaç reçinesi şeklinde gerçekleşiyor. Çok gerçekçi, çok doğal ve pürüzsüz. Bu kadar yoğun odunsu kokulara alışık değilim. Ama başlangıcı oldukça etkileyici. Sanki karabiber biraz daha baskın. Bir süre sonra orta notalara geçiliyor. Aynı karanlık his devam ediyor. Fakat karabiber gerilerde kalırken odunsu notaların ve tütsünün merkeze geçtiğine şahit oluyorum. Bu andan itibaren tamamen odunsu bir kokuya dönüşüyor. Tütsü çok güzel kullanılmış ama odunsu notalarda biraz yapaylık hissediyorum. Sanki plastiğimsi bir tarafı var. Acaba deri mi kullanılmış? Olabilir. Ama bu kompozisyona çok uymaz deri. Muhtemelen bilinçli kullanılmış plastiğimsi odunsular. Çok rahatsız edecek düzeyde değil. Son kısım ise orta notalardan farklı değil. Plastiğimsi odunsu notalar hissedilmezken, tütsü artık iyice baş role geçiyor alt notalarda. Sonları da gayet başarılı.


Bois d’Encens aynı ismi gibi tütsü merkezli bir parfüm diyebilirim. Ana öğe her zaman reçinemsi ağaçlar ve tütsü. Karanlık, derin ve gizemli. Hatta Gucci Pour Homme’dan beri denediğim en odunsu-ağaçsı kokulardan birisi. Günümüzün modern parfümlerindeki gibi bol tatlılık barındıran odunsular değil. Çam yada köknar ağacı gibi kokan odunsular.

Tam da bu noktada Giorgio Armani Bois d’Encens için neler söylemiş kulak verelim:

“İlk dört Armani Prive parfümünden benim favorim Bois d’Encens. O güçlü bir tütsü kokusuna sahip. Küçükken büyük annem ile kiliseye giderdik. Oradaki tütsü kokusunu arıyordum. Bu parfüm bana o zamanları hatırlatıyor. Çocukluğumu anımsatıyor.”
    

Bois d’Encens, Giorgio Armani’ninin çocukluğunda gittiği İtalyan kiliselerindeki kokulara bir gönderme anladığım kadarıyla. Müslüman bir ülkenin insanları olarak kiliselerde ayin sırasında yakılan tütsüleri bilmemiz mümkün görünmüyor. Ama yurt dışındaki parfüm platformlarında bir çok yorumcu, tütsü kokularını “kilise” ile ilişkilendiriyor. Demek ki her kültürün koku hafızası farklılıklar gösteriyor. Tam da olması gerektiği gibi.

Bois d’Encens yüksek kaliteli ve çok gerçekçi bir kokuya sahip. Yeni kesilmiş bir ağacın kokusunu düşünün. Yada çam ormanındaki ağaçlardan akan reçineleri aklınıza getirin. O kokuya biraz karabiber ekleyin işte size Bois d’Encens.

Genel olarak kokusunu ve konseptini sevdim. Fakat orta notalarındaki o plastiğimsi kısım olmasaymış çok daha yüksek olabilirdi notum. Kokusu büyük değişimler göstermiyor. Aynı çizgide devam ediyor. Bu anlamda basit ve sade bir yapısı var. Eğer modern, tatlılık barındırmayan, şık ve safkan bir ağaç-tütsü kombinasyonu arıyorsanız tam size göre olabilir.

                                           Bois d'Encens böyle bir ormanda yürüyormuş hissi veriyor bana.

Bir noktaya daha değineyim. Armani Prive serisinin parfümlerini niche parfümlere rakip olarak düşünebiliriz. Diğer Armani parfümleri gibi her yerde satılmıyorlar. Çok az bulunuyorlar. Ve çok yüksek fiyatlara satılıyorlar. Haberiniz olsun. Parfümün etkileyici taraflarından birisi de şişesi. Yuvarlak bir taş şeklindeki kapağı ve ahşaptan yapılmış orijinal 50 ml.lik şişesi sanat eseri gibi.

Parfüm yazarı Luca Turin Bois d’Encens’i hayvansal tütsü olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden dört yıldız vermiş. Kitabında şunları söylemiş:

“Armani'nin ihtiyata bağlılığı, fanatik bulunabilecek Japon esintili görsel stilini arasıra kırmaya ihtiyaç duyabilir. Armani Prive serisi ürkütücü şekilde pahalı, zarifçe siyahla kutulanmış, şaşırtacak biçimde hafif ahşap kutularda ve genellikle Bois d'Ences (buhur-tütsü kompozisyonu) haricinde fiyatlarını hak etmiyorlar. Buhuru, kabe samanı gibi koklanacak bir hareketli hedef gibi bulurum. Bazen Nice'deki Rus Ortodoks kilisesinin akşam ayinlerine katılırdım. Dünyadaki en iyi korolardan biri gözlerden uzak şarkı söyler ve müzik tıpkı dışarıda melodik bir şekilde yağan kar gibi birleştirici bir iskan oluşturur. Burası, kişiye, tütsüyü derece derece hissettirir, düşük konsantrasyonda kendine özgü kurulukta ve dumanlı bir histen (girişte, II. Aleksander'ın oğlunun sergilendiği kartpostalların yanında) kirli, yanık limon özelliği katar. Metropolit önünüzde durur ve mağrur bir şekilde buhurdanlığı size doğru sallayarak, içinizde, oraya kadar getirdiğiniz şeytanlarınızı uzaklaştırır. Gerçekte, Bois d'Ences asla iki kere aynı kokmaz; bazen bir kış havası gibi temiz, bazen rahatsız edici biçimde hayvani olabilir. Eğer Bois d'Ences’ı fiyatını karşılayabilecekseniz satın alın çünkü hiç bir şey onun gibi olamaz.”


Anlaşılan Luca Turin oldukça beğenmiş ama yine de çok yüksek fiyatını hak ediyor mu şüpheliyim? Parfümün tasarımını tanınmış isimlerden Michel Almairac yapmış. Eau de Parfum (EDP) olarak satılıyor. Kalıcılığı gayet iyi ama fark edilirliği düşük. Tene yakın kalıyor. Uniseks olarak piyasaya sürülse de yoğun odunsu notaların etkisi ile bence erkek kullanımına daha yakın. Tam bir sonbahar-kış parfümü.

Artıları:
+ Başlangıcı etkileyici.
+ Çok kaliteli ve şık.
+ Günümüzün bol tatlılık barındıran odunsu kokularından bıkanlar için güzel bir seçenek.

Eksileri:
- Orta kısmındaki plastiğimsi his veren odunsuları garipsedim.
- Fark edilirliği düşük.
- Çok yüksek fiyata sahip. Her yerde bulmak zor.

Koku Güzelliği:10/8

4 yorum:

  1. Dikkat çekici bir parfüm ve yazı. İlk yorumu ben yapıyorum ilk defa. Parfüm Merakı seni yeni yeni takip ediyorum ama neredeyse her gün takip ediyorum. Yazıların hoşuma gidiyor, akıcı, okunası..

    E o kadar yazmışsın da ben bu parfümü nerden bulacağım şimdi almak istesem?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar, teşekkür ederim. Sizin de katkılarınızı beklerim.

      Giorgio Armani'nin "Prive" serisine mensup parfümleri çok fazla yerde satılmıyorlar. Yurtdışındaki bazı özel sitelerde ve kendi butiklerinde...

      İstanbul'daki Armani butiklerine bakmak gerek. Belki vardır oralarda. Ayrıca Harvey Nichols mağazalarında da olabilir. Eğer yoksa tek yol yurtdışından getirtmek gibi görünüyor.

      Sil
    2. Harvey Nichols ve Sevil'in bazı mağazalarında (Zorlu, İstinye Park, Akmerkez) bulunuyor. Serinin tüm parfümlerini göremedim ama Bois d'Encens her iki yerde de var.

      Sil
  2. Değişik zamanlarda denediğimde, Luca Turin'in "Bois d'Encens asla iki kere aynı kokmaz" derken ne demek istediğini daha iyi anladım. Önce kendimden şüphe etmiştim çünkü ilk denemelerimde daha yeşil, orman-ağaç-reçine ağırlıklı gelmişti, tütsü daha arka plandaydı ve yarı aydınlık diyebileceğim bir yapısı vardı. Son bir iki sefer ise, aynen inceleme yazısındaki gibi, tenimde önce bolca karabiber, odunsular ve reçine, sonrasında ise bunların yanında giderek kendini iyice belli eden kilise tütsüsü ve rutubetli taş algıladım. Daha karanlık hatta biraz depresif denebilecek bir karakterde çıktı bu sefer karşıma. Her haliyle, kendine özgü kişiliği olan kaliteli ve hoş bir kokusu var. Farkedilirliği biraz daha yüksek olabilse iyi olurmuş.

    YanıtlaSil