25 Aralık 2012 Salı

Serge Lutens – Borneo 1834 (2005)



Serge Lutens – Borneo 1834 (2005)  Markanın uniseks olarak sunulan parfümü.

Her ne kadar lisans eğitimimi tarih alanında yapmasam da özellikle yakın dönem Avrupa tarihine meraklıyım diyebilirim. Çünkü günümüzde yaşadığımız ve dünyayı şekillendiren olayların tamamının sebeplerini yakın tarihte bulabiliriz. Sadece bulmak da yetmez. Olayları inceleyip, analizini de yapmalıyız. Ancak bu şekilde anlamlı sonuçlara ulaşabiliriz.

Rönesans ve reform hareketleri, pusulanın keşfi, uzun yolculuklara dayanıklı gemilerin yapılması ile Avrupa devletlerinin dünyaya açılmaları, yeni sömürge alanları aramaları yakın dönem tarihinin kırılma noktaları diyebiliriz. Yeni bulunan kıtalar ve coğrafi keşifler, Avrupa ülkelerinin buraları sömürgeler haline getirmeleri ile sonuçlanmıştı. Bu bakir ve el değmemiş coğrafyalardan Avrupa’ya akan değerli madenler (altın, gümüş, bakır, bronz), ipek, baharatlar büyük bir zenginleşme ve sermaye birikimi meydana getiriyordu. Avrupa artık kabına sığmıyordu. Şu bir gerçek ki on dokuzuncu yüzyıl, Avrupa kıtasının çok öne çıktığı bir zaman dilimiydi.

Bu zenginleşmeyle birlikte dünya ticareti Avrupalı ülkelerin eline geçmeye başlamış ve özellikle Güney Doğu Asya ile yoğunlaşmıştır. 1800’lü yılların başında Asya’dan Avrupa kıtasına bir çok ticaret malı geliyordu. Bunların en önemlileri ise ipek, şal, halı ve kilimlerdi. Daha önce bu kadar yüksek kaliteli tekstil ürünleri ile karşılaşmayan Avrupa aristokrasisi tarafından adeta kapışılıyordu ipek. 1834 yılında ise rastgele gelişen ilginç olay, dünya parfüm endüstrisinin de dönüm noktalarından birisi olacaktı.

Ticaret yapmak amacıyla Doğu Hindistan taraflarına giden Avrupalı gemiciler, buralardan aldıkları yüksek kaliteli ipekleri, zengin müşterilere satmak için geri dönüş yapıyorlardı. Fakat ortada büyük bir sorun vardı. Bu değerli kumaşlar uzun gemi yolculukları sırasında, rutubetli gemi depolarında güveler ve diğer haşereler tarafından yenilip, kullanılamaz hale geliyordu. Bu soruna Asyalılar basit bir çözüm buldular. Uzun yıllardır bildikleri ve kullandıkları bir bitki olan paçuli (silhat/tefarik) sorunu halledivermişti. İpek, kaşmir, halı, kilim gibi ürünlerin içlerine paçuli yaprakları koyuyorlar yada paçuli yağı sürüyorlardı. Hatta bu sebeple İngiltere’de paçuli kokmayan şal, halı, kilimler yerli üretim oldukları gerekçesiyle ciddiye alınmaz, muhakkak paçuli kokan Asya kumaşları tercih edilirdi.

                                                                            Paçuli yaprakları.

Paçuli yağı keskin, tuhaf kokusu ile böcek ve haşereleri kumaşlardan uzak tutuyordu. İşin ilginç kısmına gelelim. Avrupa kıtası paçuli bitkisi ve paçuli kokusu ile ilk defa bu şekilde tanışmış oldu. Bugün bir çok parfümde sabitleyici olarak kullanılan paçulinin kokusu tozlu, küflü ve sevmesi zor diyebilirim.

“İyi de bu bilgileri bize neden verdin Parfüm Merakı” derseniz cevabı sanırım anladınız. Çünkü bugün inceleyeceğim Serge Lutens parfümü, 1834 yılında Avrupa kıtası ile ilk defa buluşan paçuliye bir gönderme. Zaten kokusu ağırlıklı olarak paçuli etkisi altında Borneo 1834’ün.

Uzun zamandır merak ettiğim parfümlerden birisiydi Borneo 1834. Yurt dışı kaynaklı parfüm platformlarında hakkında çokça konuşulan, övgüler yağdırılan, tavsiye edilen bir arkadaş. Anlaşılacağı üzere bu durum benim merakımı biraz daha kamçıladı. Serge Lutens markasına özel ilgimin de olduğunu düşünürsek, mutlaka denemem gereken parfümlerden birisiydi Borneo 1834. Ve yine şanslıyım ki bu parfümü buldum ve kullanıyorum.


Parfümümüz markanın resmi sitesinde “La Peau du Bois / A Touch of Wood” serisinin bir üyesi olarak lanse edilmiş. Fragrantica’da ise odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış. Borneo 1834’ün başlangıcı anlatması zor bir koku ile gerçekleşiyor. Hemen karar vermek istemiyorum. Bekliyorum. Orta notalara geçene kadar düşünüyorum. Neye benziyor, neye benziyor… Sanırım hiçbir fikrim yok. Parfümün üst notaları karanlık sayılabilecek bir yapıda. Zihnimde eşleştirebildiğim tek benzer koku ıslak veya rutubetli bir tütün. Ama tütün ne resmi açıklanan notalarında var, ne de parfüm hakkında yazılanlarda mevcut değil. Belki kakule. Yada kafur. İsim koymak zor. Üst notalar benim için gizemini koruyor. Şimdiye kadar rastladığım bir koku değil. Fakat hoşuma gittiğini söyleyemem.

Bir süre sonra orta notalara geçiliyor. İşte karşılaşma şerefine nail oluyorum paçuliyle. Malum Borneo 1834 bir paçuli parfümü. En azından bize öyle sunuluyor. Buradaki paçuli oldukça tozlu hatta kirli bile diyebilirim. Çok alışık olunmayan bir kullanım. Thierry Mugler – A Men’deki gibi bol tatlılık barındıran bir paçuli değil. Gayet efendi, ciddi, resmi. Tatlılık neredeyse yok. Hatta küflü bir his bile veriyor zaman zaman. Sanki küflenmeye yüz tutmuş bir ağaç gibi. Açıkçası paçuli kokusu ile aram çok iyi değil. Fakat buradaki kullanımı başarılı.


Son kısımda ise benim için bomba patlıyor. Kocaman bir sürpriz var. Orta kısımdaki tozlu-küflü paçuli neredeyse kayboluyor. Onun yerine oldukça tatlımsı bir paçuli, neredeyse hayvansal bir vanilya (tuhaf bir şekilde Guerlain – Jicky’e benzettim.), karamelize edilmiş ve yumuşatılmış bir kakao geliyor. Aman Allah’ım. Ne harika, ne enfes bir kapanış. Bu parfümü birçok kişinin çikolata ile özdeşleştirmesini şimdi anlıyorum. Fakat buradaki çikolatamsı his, çok rafine, saygılı, asla zıpır değil. Kendinden emin ve lüks. Rahatlıkla söyleyebilirim ki parfümün en güzel yeri alt notalar benim için.

Serge Lutens – Christopher Sheldrake parfümü olan Borneo 1834’ü değerlendirmek için bir kere denemek asla yeterli olmaz. Bizi yanlış yollara sürükleyebilir. Onun için bu parfümü incelerken her şeyimle ona konsantre oldum. Aklıma yazmaya çalıştım. Zihnimi ona açtım. Ve farklı denemelerim sonucunda ilginç bir durumla karşılaştım.           

İlk denememde gerek başlangıcındaki o garip kokuyu, gerek orta notalarındaki sevmesi zor paçuliyi hiç beğenmedim. Son kısmını kendime daha yakın buldum. Yani genel olarak olumsuz bir izlenim bıraktı bende. Fakat böylesi iki büyük üstadın parfümünün içine girmeye çalıştım. Onu anlamaya, alt metinlerini okumaya gayret ettim. Serge Lutens gibi bir filozof, bu parfümle bize ne anlatmaya çalışmış diye düşündüm. Ama bir sonuca varamadım.


Farklı günlerdeki diğer denemelerimden sonra ne durumdayım diye kendimi geri çekip sorgulama yaptım. Başlangıcını hala sevemedim/kabul edemedim. Orta notalarındaki tozlu paçuliye saygı duydum. Alt notalarındaki kakao-çikolata-vanilyamsı tatlı paçuliye ise hayran kaldım. İşte benim için özet bu.

Öncelikle teknik açıdan bakalım ve analizi derinleştirelim. Borneo 1834 kompleks bir yapıya sahip. Modern parfümlerin sahip olmaları gereken “Üst-orta-alt notalar” kuralını çok iyi yerine getiriyor. Üç katmanlı bir parfüm. Her katman kendi içinde farklı ve muhtemelen bize bir şey anlatıyor. Yani tek düze bir kokuya sahip değil. Her an değişime uğramaya hazır. Bu anlamda başarılı.

Diğer yanı ise akor geçişleri sorunsuz. Rahatsız edici bir yanına rastlamadım üst notaları dışında. Hiçbir koku öne çıkmaya çalışmıyor. Uyumlu, sakin, karanlık, ne mesaj vermek istediğini biliyor. Saldırgan değil.

Başka bir konu ise notaların kullanımı. Üst notalarındaki ıslak tütün-küflü baharatlar benzeri kokuyu bir çok kişinin sevebileceğini düşünmüyorum. Ama yine de benzerine rastlamak zor. Orta notalarındaki tozlu paçuli izlenimi veren koku ise 2005 yılında ortaya çıkarılmış bir parfüm için eskilere gönderme gibi. Çok modern bir tarzı yok paçulinin. Tatlılık barındırmaması ise şaşkınlık verici. Böylesi algıları zorlayan paçuli kullanımı cesaret ister. Serge Lutens – Christopher Sheldrake ikilisi bu anlamda risk almışlar. İyiki de böyle yapmışlar. Son kısımdaki tatlı kakao-çikolata kokusu biraz Thierry Mugler – A Men’in başındaki koyu çikolatamsılığı hatırlatıyor. Ama çok benzemiyor. Tamamen kendine özgü ve şık.


Serge Lutens’in denediğim en etkileyici parfümleri sırasıyla Chergui, Fille en Aiguilles ve Ambre Sultan üçlüsü. Fakat Borneo 1834 çok sevdiğim Lutens’ler arasına girecek kadar ilgimi çekmedi. Zaten genel olarak sevmesi ve kabullenilmesi zor bir yapıya sahip. Onun için denemeden almak bence büyük risk.

Bazı yorumcular Borneo 1834’ü “Ya sev ya nefret et” tarzında demişler. Fakat bende tam tersi bir his uyandırdı. Bu parfüme ne aşık oldum, ne de nefret ettim. Sanırım “Araf”’ta kaldım. Çünkü başlangıcındaki garip kokuyu ve normalde hiçbir zaman tercih etmeyeceğim orta kısmındaki paçuliyi aklıma getiriyorum. Son kısmını ise müthiş bulduğumu saklayacak değilim. Buyurun siz karar verin bakalım.

Borneo 1834’ün kokusu bana şunları hatırlatıyor: 19 yüzyılın ortalarında kocaman yelkenlerini açmış ve rüzgarı tam arkasına almış, Doğu Hindistan kıyılarına yanaşan İngiliz Kraliyet ailesine ait geminin depolarını hayal ediyorum. Karanlık, rutubetli, tozlu ve pis kokulu. İngiliz mürettebat yol boyuncu içki içmekten hafif çakırkeyif. Geminin kaptanı gece saatlerinde yaklaşmakta oldukları bu ülkeyi düşünüyor güvertede. “Ne işim var burada” derken buluyor kendisini. Ama bu seferden kazanacağı binlerce sterlin aklına geliyor hemen. Tam bir İngiliz soğukkanlılığı ile yarın teslim alacağı ipek kumaşları düşünüyor. Hiçbir şeyin ters gitmemesini umuyor.


Parfüm yazarı Luca Turin Borneo 1834’ü “sanal çikolata” olarak tanımlamış ve beş üzerinden dört yıldız vermiş. Parfümün tasarımını ünlü parfümör Christopher Sheldrake yapmış. Genel olarak bir çok kişi kokusunu Chanel – Coromandel’e benzetmiş. Bunu da küçük bir not olarak ekleyeyim.

Eau de Parfum (EDP) konsatrasyonuna sahip. Uniseks olarak piyasaya sunulsa da bence erkek kullanımına biraz daha yakın. Koyu, derin ve karanlık tarzı sonbahar-kış kullanımının daha uygun olacağını bize fısıldıyor. 25 hatta 30 yaş üzerindeki arkadaşlara tavsiye ederim.

Artıları:
+ Son kısmı nefis.
+ Eğer kakaolu paçuli kokusu arıyorsanız mutlaka deneyin.
+ Kalıcılığı gayet iyi.

Eksileri:
- Başlangıcı da ne öyle!
- Sevmesi zor, riskli bir parfüm.
- Her yerde bulmak zor. Fiyatı yüksek.

Koku Güzelliği: 10/7

12 yorum:

  1. musc koublai khan hala gelmedi

    YanıtlaSil
  2. Yine farkli bir parfumun yorumunu yaptiginiz için tesekkur ediyorum Yanliz sizden yardim istiyorum Ancak sizin gibi bir profesyonel parfum yorumcusu yardim edebilir diye dusunuyorum Bundan tam 4 sene önce bir parfum kokusuyla karsilastim yanimda bir arkadasim da vardi kahve dunyasinda otururken bize yanimiza oturan bir adamdan öyle bir parfum kokusu geldiki ben dahil kadin erkek herkes donduk adeta size yemin ederim ve o günden beri neredeyse hasta oldum kokusunu aramaya basladim ama adi yokki saskinliktan ne ben.kokusunu sorabildim nede baskasi adam
    kalkti gitti bile Şu ana kadar 197 tane parfum kokladim ve cikarkende ben bir parfum ariyorum eger bu koku burda olsaydi siz otekilerini satmazdiniz diyede kibarca ekleme yaptim ve bundan 6 ay oncede aramayi biraktim ve unutmaya calisiyorum
    derken sizin güzel sitenizle karsilastim kisacasi kokusu yogun içi baymayan yüksek farkedilirligi. Olan yogu. ciceksi pudramsi kremsi inaanilmazz bir kokuydu Eger bu terimlere hakim bir parfum varsa burada yayinlarsaniz tesekkur ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adsız seninkisi sonu hüzünlü biten bir aşk hikayesine benzemiş :))

      Bahsettiğin gibi tarif edilerek hiç bir parfüm tahmin edilemez. Çünkü bildiğim kadarıyla dünyada 17.000'den fazla parfüm var. Samanlıkta iğne aramaktan farkı yok. Belki de çok zor bulunan niche bir markaydı. Bilmek mümkün değil.

      Böyle bir durumda utanmayıp, sıkılmayıp parfümün ismini sormak en iyi yol :))

      Sil
  3. kenzo power olabilir denediniz mi onu..

    YanıtlaSil
  4. Yandaki radyo kalkmış neyseki, neydi o öyle birden başlıyıveriyordu insanın kalbine iniyor.

    YanıtlaSil
  5. Adsız arkadaşın anlattığı gibi benimde böle bi mazim var dükkanıma gelen çok zen gin bir müşterim vardı çok güzel parfümler kullanırdı adam hele bitanesi vardı adam çıkardı koku dükkanda kalırdı halan ama kullandıklarından 1 parfümünü buldum:))) biri gucci pour homme ıı di diğerini halan bulamadım bende süper bişidi ama:((

    YanıtlaSil
  6. oncelikle yanıtladığınız için teşekkur ederim dediğiniz gibi adını sormak en iyisi ama soramadık nedense kokudanmıdır şaşkınlıktanmıdır bilemiyorum ama söylediğiniz gibi butik bir niş markanın bir ürünü olabilir.Yada uretimden kaldırılmış olabilir çok farklı bir kokuydu belki ileriki zamanlarda daha iyileri de çıkar karşımıza.Ayrıca diğer arkadaşta kenzo power yazmış bu kokuda değil.yardımcı olduğunuz için çok teşekkür edrim

    YanıtlaSil
  7. ambre sultan,cedre,chene,chergui,fille en aiguilles,five o clock au gingembre,gris clair,santal majuscule,serge noir bu zamana kadar deneyebildiklerimdi ama hepsi de benim icin fazla tatli geldi (fille en aiguilles haric ama onunda kokusuna alisamadim). bana erkek kullanimina uygun baska bir serge luten tavsiye edebilirmisiniz? borneo'yu henuz deneyemedim o da digerleri gibi tatli bir kokumudur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Serge Lutens'in parfümleri bol bol tatlılık barındırmalarıyla ünlüdür. Eğer tatlı parfümleri sevmiyorsanız Serge Lutens'lerden uzak durmanız en iyisi.

      Borneo 1834 diğer Lutens'lere göre daha az tatlı. Çok baygın değil tatlılık. Ama yok da değil. Bir deneyin bence Borneo 1834'ü. Belki seversiniz.

      Sil
  8. Raşit Bey, basenotes'ta Borneo ile Black Orchid arasında bir karşılaştırma yapılmış ve Borneo, Black Orhid'e büyük bir fark atmış. Senin için hangisi daha üstün diye sorsam, hangisini seçerdin?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Erhan iki parfüm çok farklı karakterlere sahip. Fakat ikisi arasında seçim yapacak olsam tabiki Borneo derdim.

      Sil
  9. bu kokuyu deneme şerefine nail oldum açıkcası adı gibi 1834 yılından kalma bi koku gibi , gerçekten giyilmesi çok ama çok zor sevilmesi zor olan bir koku neyse ilk sıktığımda koyu karanlık bir kokuyla karşılaşıyorum çok baskın ve ağır böyle ağır bir çikolatayı çağrıştırdı bende neyse orta notaları tamamen nemli eski rutubet gibi kokuyor ve bana nenemin o gizli hep merak edilen açıldığında hayal kırıklığı yaratan (borneo gibi) çeyiz sandığını hatırlattı tamamen nem rutubet gerçekten bir insan neden böyle kokmak isterki eski püskü nem rutubet aman allahım tam bir kaos yarattı bende sevilesi zor bir koku neyse alt notaları pek belli olmuyor yani tene çok yakın kalıyot raşit beyin dediği gibi pure havane ye benziyor alt notaları yani çok azda olsa yinede benim için sınıfta kaldı 30 yaş hatta 35 yaş üstü için ideal ve kör alışa kesinlikle ama kesinlikle uygun değil benden uyarması

    YanıtlaSil