13 Kasım 2014 Perşembe

Imaginary Authors – Bull’s Blood (2012)


Imaginary Authors – Bull’s Blood (2012)

Günümüzün popüler turizm lokasyonlarından olan Balearic kıyılarındaki tozlu bir İspanyol köyünde 1925 yılında doğdu Devante Valereo. En popüler romanı olan Bull's Blood'ı, çocukken babası ile gittiği boğa güreşlerinden etkilenerek yazdı. O günler ne kadar da güzeldi genç Valereo için. Babayla gidilen her yer güzel gelmez mi çocuklara?

Bull's Blood romanı, kimi çevrelerce haksızca yerden yere vurulmuştu. Fazlasıyla müstehcenlik içerdiği düşünülen bu hikaye oysaki, o yıllarda yazılmış birçok kitaptan daha ahlaksız değildi. Hatta iş öyle bir karalama kampanyasına dönüştü ki, eserlerine mahkemece yayın yasağı konuldu. Fakat adalet geç de olsa yerini buldu ve bu yasak birkaç yıl sonra kaldırıldı.

Barcelona'da, puro içilen ve yazarların takıldığı, gece vakitleri hareketli olan kafe ve barlarda dolaşmaya başladı Valereo. 1967 yılında şehire demir atmış bir savaş gemisinden inen ve eğlenmek için barda takılan Amerikan denizcilerinin sarhoşken çıkardığı bir kavgada yaralandığı söylendi. Zaten bu kavga, onun son görüldüğü tarih oldu. O zamandan beri hiç kimse onun nerede olduğunu bilmiyor. Kimisi onun öldüğünü söylese de kimileri Avustralya'ya giden bir buharlı gemiye binerken gördüğünü yeminler ederek anlatıyor. Arkasında ise gözü yaşlı bir sevgili, çok daha artabilme potansiyeli olan kariyer ve bitmeyen dedikodular bıraktı.


İşte Devante Valereo isimli hayali yazarımızın hayatından küçük bir kesit. Buraya kadar okuduklarınızın bir kısmı benim hayal gücümün bir kısmı da Josh Meyer'in hayal dünyasının ürünleri. Josh Meyer isimli Amerika kökenli indie parfümörün zihin dünyasının derinliklerindeki hikayelerden sadece birisi Devante Valereo ve onun romanı Bull's Blood. Bay Meyer, 2012 yılında piyasaya sürdüğü Bull's Blood isimli parfümünün, geri planında böyle bir esinlenmenin sebep olduğunu düşünmemizi istiyor. Ve parfümünün uydurmasyon tanıtımını bu şekilde yapıyor.

Anlatılan hikaye, Imaginary Authors niş parfümevinin alıştığımız konseptine gayet uygun. Aslında hiç yaşamamış bir yazar olan Devante Valereo'nun hiç yazılmamış ve yayınlanmamış kitabı Bull's Blood'dan ilhamını alan bir parfümle karşımızda Josh Meyer. Bu seferki kahramanını İspanya'dan seçmiş. Ve parfümünün ismini de İspanya'daki geleneksel boğa güreşlerine göndermeyle Bull's Blood koymuş gibi görünüyor. Bull's Blood, ismindeki sembolizmi kokusuna yansıtmış mı? Artık geçeyim detaylara.

Fragrantica'da odunsu aromatik olarak sınıflandırılan Bull's Blood'un başlangıcı tanıdık geliyor. Parlak, metalik ve içkimsi (viski gibi) gül-öd ağacı ikilisi beni karşılıyor. Zaman zaman gül sularını hatırlatan karanlık sayılabilecek gül-içki teması başlangıcı domine ediyor. Üst notalarını sevdim. İlerleyen dakikalarda kokunun ten üzerindeki değişimini hissediyorum. Gül yine oralarda bir yerde. Güle, hayvansal misk eşlik ediyor güçlüce. Bu andan itibaren kokunun ateşi iyice artıyor. Sıcak baharatların bu etkiye doğrudan müdahil olduğu söylenebilir. Orta bölüm hayvansal misk-gül-baharat kombosu halinde marifetlerini size sunuyor. Orta bölüm her hayvansal parfüm gibi sevmesi ve kabul etmesi zor olsa da bence dengeli ve başarılı. Son kısımda yine değişim söz konusu fakat negatif anlamda. Son bölümde çok garip bir yapaylık ortaya çıkıyor. Kuru tütün yaprağı mı desem küflü paçuli mi desem bilemedim. Daha önce karşılaşmadığım bu acayip ve zorlayıcı koku acaba resmi tanıtımda yer alan “Costus” bitkisinden mi geliyor? Son kısımdaki yapay plastiğimsi kokuyu sevmedim. Alt notaları hiç bana göre değil ne yazık ki.


Açıkça görülüyor ki Bull's Blood, tam bir gül parfümü. Kimine göre karanlık kimine göre ferah sayılabilecek enteresan tozlu, içkili (sıcak kırmızı şarap veya viski) gül, parfümün ana oyuncusu. Genellikle Arap-Orta Doğu temalı parfümlerde rastladığımız gül esansıvari kokuyla açılışı yapıyor. Metalik mi desem, şipremsi mi desem, tozlu mu desem karar veremedim başlangıcına. Mis gibi doğal kokmuyor gül ama yüksek kaliteli ve gizemli. Sanki Noir de Noir’in daha ferah ve aydınlık hali gibi üst notalar. Hafiften Bond No.9’ın NY Amber’ini de anımsatıyor. Normalde bu tür gül kullanımına pek sıcak bakmasam da yine de hoş olmuş açılışı. Orta bölümde zaten ismindeki hayvan göndermesi karşınıza çıkıveriyor. Hayvansal misk, Musc Ravageur ve Absolue Pour Le Soir'in başlarındaki gibi sert ve acımasız verilmemiş. Sanırım orta bölümü sevme sebebim buydu. Daha evcilleştirilmiş, sınırlandırılmış ve yumuşatılmış hayvansal misk çok rahatsız edici değil. Fakat yine de gayet karakterli ve sağlam. Son kısım ise ne koktuğu belli olmayan ve biraz boşverilmiş gibi geldi bana. Alt notalardaki irite edici yapaylık ve gariplik, şaşkınlığımı biraz daha arttırıyor.

Şu isme bakın: "Bull's Blood". Sizce bu isimden ne anlamalıyız? Bir boğa mı? Kan mı? Boğanın kanı mı? Yoksa parlak ve süslü elbiseler giymiş bir matadorun boğa ile olan ölüm-kalım savaşını mı? Matadorun üzerinden akan terleri mi? Hatta matadorun elindeki mızrakları acımasızca boğaya saplarken üzerine sıçrayan kanı mı? Hangisini düşünmeliyiz?

İlk kullandığım günlerde parfümün isminin neden Bull's Blood konulduğunu anlayamadım. Fakat daha sonra bu ismin gayet yerinde olduğunu farkettim. Çünkü bu parfüm orta notalardan itibaren ciddi bir hayvansallığa doğru evriliyor. Sanırım ismindeki boğa göndermesi, orta notalardaki hayvansallık ile açıklanıyor. Ve tabii başlangıcındaki o tuhaf metalik gül... Acaba üst notalardaki tuhaf kullanılmış gül ile kan arasında bağlantı kurmamız mı isteniyor. Neden olmasın?

Bull's Blood, zaman zaman sıcak kan gibi zaman zaman ter gibi zaman zaman ilaç-hastane gibi zaman zaman da burnundan soluyan ve üzerinde birçok mızrak bulunan sinirli, yaralı ve vahşi bir boğa gibi kokuyor. Yaralı haldeyken nereye saldıracağı belli olmayan bu inanılmaz güçlü hayvan, hem çok ürkütücü hem de ölümün kıyısındayken çok da çaresiz görünür. Birkaç dakika sonra yorgunluktan ve kan kaybından iyice bitkin düşüp, yere serilen terli boğa nasıl kokuyorsa muhtemelen Bull's Blood ona yakın kokuyordur.


Josh Meyer, niş rakiplerinin hayvansal miskli parfümlerine rakip çıkartmak istemiş gibi görünüyor. Belki de Guerlain'in eski hayvansal klasiklerine meydan okuyor. Ya da kendisine yeni bir yol açmak istiyor. Aklından neler geçiyor bay Meyer'in bilemiyorum ama ilginç, farklı ve kullanması/sevmesi zor bir parfüme imza attığı görülüyor. Umarım bağımsız bir parfümevi olarak başarılı olur.

Sonuç olarak benim çok severek kullanacağım yapıda olmasa da, hayvansallığı seven koku bağımlılarının denemesi gereken bir seçenek daha ortaya çıkmış durumda. Biliyorum hazırladığınız "denenmesi gereken parfümler listesi" sürekli artıyor ama bence Bull's Blood, tecrübe etmeye değer.

Ten-kıyafet karşılaştırmasını da atlamayayım. Kıyafet üzerine uyguladığımda tekdüze metalik-tozlu gül kokusu halini aldı. Misk ise hayvansal olarak karşıma çıkmadı. Kıyafette gül teması çok baskındı. Ten üzerine uyguladığımda üst-orta-alt notaların ayrımı barizdi. Orta bölümden itibaren hayvansallık ağır bastı tende. Her ne kadar kıyafet üzerinde fazla değişim göstermese de ben kumaş üzerindeki halini tercih ederim. Ten üzerinde alışması zor bir kokuya dönüşüyor.
 

Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonundaki Bull's Blood'ın kalıcılığı kıyafet üzerinde çok iyiyken tende ortalama seviyede. Farkedilirliği başlarda iyi. Sonrasında normale dönüyor. İçerdiği yoğun hayvansallık sebebiyle erkek kullanımına yakın duruyor. Kimi kaynaklarda uniseks olarak görülse de bence kadınlar için pek iyi bir tercih olmayabilir. Tam bir sonbahar-kış parfümü. Yaz sıcaklarında bunaltıcı olacaktır. Yaş olarak ise 30 ve üzerine öneririm. "18 yaş delikanlısı parfümü" değil. Denemeden alınmayacak kadar sıra dışı, tuhaf ve sert bir parfüm.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6.5 

5 yorum:

  1. Ilginc...denemek isterdim
    Bulmasi zor bir parfum evi. Ama gecen haftasonu gozum karardi ve bir parfum aldim ki...sizin de begeneceginizi dusunuyorum. Naomi Goodsir'in "Or du Serail"...favorim. Tavsiye ederim. Nasil desem, tutun, incir, amber, vanilya, bal, bir takim meyveler konyak icinde dinlendirilmis...tatli tarifi gibi oldu ama hani su "decadent, intoxicating" dedikleri bu oluyor sanirim. :-)
    Natali

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bull's Blood'ı pek seveceğinizi sanmıyorum :)

      Naomi Goodsir, son zamanların en tartışılan isimlerinden birisi. Or du Serail, söylediğiniz kadarıyla çok güzel bir kokuya benziyor. Şimdiden ilgimi çekti. Vanilya, tütün ve kırmızı meyveler. Hmmm...

      Sil
  2. Cok guzel bir anlatim olmus gerçekten. Markanin bu imajini cok seviyorum.
    Buharli gemiye bindigine yemin edenler sizin mi hayal gucunuzden cikti yoksa markanin mi hayal gücünden:))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Buharlı gemi ve gözü yaşlı sevgili benim hayal gücümün ürünleri :)

      Sil
  3. o zaman tebrik ediyorum gerçekten :) çok mizahi raşit bey

    YanıtlaSil