Amouage etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Amouage etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Kasım 2012 Cumartesi

Amouage – Lyric Man (2008)



Amouage – Lyric Man (2008)  Markanın erkek parfümlerinden.

Beyaz renklinin anlamı: Masumiyet, saflık, sadelik.
Sarı renklinin anlamı: Neşe, memnuniyet, dostluk.
Turuncu renklinin anlamı: Büyülenmek, şevk, istek.
Eflatun renklinin anlamı: Büyük sevinç, hayranlık.
Pembe renklinin anlamı: Minnettarlık, hayranlık, taziye.
Kırmızı renkli anlamı: Aşk, şehvet, tutku.

Sanırım neden bahsettiğimi anladınız. Tarihi binlerce yıl öncesine kadar uzanan bir çiçek gül. Güzel görüntüsü ve benzersiz kokusu insanların bu çiçeğe olan tutkusunu bir nebze açıklıyor. En bilineni ise aşkı simgeleyen kırmızı gül kuşkusuz.

Böylesine bir çiçeğin parfümlerde kullanılmaması düşünülemez. Hatta ilk modern parfümler zamanında bile gül temalı kokulara yer verilmiş. Yani gül kokusu uzun yıllardır parfümlerde kullanılıyor.


Gül sadece doğu toplumlarında değil, Asya kültüründe ve Avrupa ülkelerinde de yetiştiriliyor. Ve bu durum onun evrensel yönünü de bize gösteriyor. Nedense gül kokusunun ağırlıklı olarak kadın parfümlerinde kullanılmasını hiçbir zaman anlayamamışımdır. Çünkü doğu toplumlarında (Orta doğu, Arap yarımadası ve Anadolu) gül kokusunu erkeklerin sıkça kullandığı biliniyor. En basitinden cami önlerinde satılan hacı yağlarının en tercih edileni gül yağı değil mi? Gül kolonyalarını misafirliğe gittiğimizde bize sunmazlar mı? Yaşlı amcaların camiye gitmeden önce sakallarına sürdükleri gül kokularını bilmiyor muyuz? İyi de neden gül teması kadın parfümlerinde daha çok kullanılıyor. Ve neden gül parfümleri “kadınsı” olarak nitelendiriliyor?

İşte bugün farklı bir gül kokusu yorumuna göz atacağım. Arap parfüm sanatının gururu olan bir marka Amouage. Umman kraliyet ailesinin resmi markası olması ve üretiminde yüksek kaliteli malzemelerin kullanılması takdire şayan diyebilirim. Tabiki bir Arap parfüm evinin gül merkezli kokuya imza atmaması olacak şey değil. Amouage’da bu konuda boş durmamış ve Lyric serisini piyasaya sunmuş. Lyric Man kendi sitelerinde baharatlı oryantal olarak sınıflandırılmış. Gayet doğru bir tanımlama bence de.


Lyric Man’i ilk sıktığımda burnuma yumuşak ve doğal bir gül kokusu geliyor. Yüksek sayılabilecek bir dozda safran hissediyorum. Açıklanan üst notalarında bergamot ve misket limonu var. Ben ikisine de rastlamadım. Başlangıcı fena değil. Safran gülden daha baskın bence açılışında. Fena değil. Orta notalara geçildiğinde safran etkisini kaybediyor. Aynı gül teması üzerine bu sefer yumuşak baharatlar ekleniyor. Baharatlar derin ve zengin bir his vermiş gül ile birleşince. Çok doğal kokuyor orta notalar. Bence nefis bu kısım. Alt notalarında ise baharatların hakimiyeti biraz azalıyor. Onun yerine tütsü geliyor. Biraz da misk hissediliyor. Gül çok basın haliyle. Hala çok doğal ve güzel Lyric Man.

Parfümümüz gerek şişesinin renginden gerekse resmi tanıtımlarından anlaşılacağı üzere gül merkezli. Çok doğal, yüksek kaliteli, modern, rafine, derin, romantik, gizemli ve biraz mistik. Amouage parfümlerinde rastladığım “hacı yağı” etkisine burada çok yer verilmemiş.


Lyric Man’ın ana ekseni baharatlı, safranlı gül diyebilirim. Tabiki Amouage kalitesini de unutmayayım. Ama gül parfümlerinin bir sıkıntılı yönü de birbirlerine çok benzeme olasılığı. Bilindiği gibi gülün çok baskın ve yoğun bir kokusu var. Onun için bir çok gül parfümü size aynı gelebilir başlarda. Lyric Man’i geçtiğimiz haftalarda denediğim Le Labo – Rose 31’e biraz benzettim. Ama bence Lyric çok daha başarılı ve derin. Etkileyici ve üst düzey. Adeta kraliyet ailesinin bir üyesinin taşıyabileceği gibi. Amouage bu anlamda çok başarılı bir parfüme imza atmış.

Şimdi Lyric Man’ın eleştirilen taraflarından birisi kadınsı olduğu yönünde. Bence çok kadınsı değil. Evet bir kadın kullansa ona da uyacaktır yoğun gül sayesinde. Ama bir erkek de rahatlıkla kullanabilir.


Diğer kafama takılan şey ise parfümün biraz düz çizgide kalması. Çok büyük değişimler göstermiyor. Başlangıcından sonuna kadar hemen hemen aynı aroma burnunuza geliyor. Diğer notalar adeta yardımcı oyuncu. Modern bir kokusu var. Eskilerden kalma bir hali yok. Romantik bile diyebilirim.

Test sürecinde Lyric Man’i hem kıyafetlerime hem de tenime bol bol sıktım. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki tam bir ten parfümü. Ten üzerinde çok derin, lüks, soğuk ve etkileyici oldu. Kıyafet üzerinde sulandırılmış misk ve gül karışımı bir kokuya dönüştü. Onun için mümkünse tene sıkın.


Lyric Man diğer Amouage’lar gibi Eau de Parfum (EDP). Kalıcılığı çok iyi. Fark edilirliği başlangıcında çok yüksek. Sonra normale dönüyor. Otuz yaş ve üzerindeki erkeklere tavsiye ederim. Bence sonbahar-kış mevsiminde kullanmak için daha uygun.

Parfüm yazarı Luca Turin, Lyric Man’i odunsu gül olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden dört yıldız vermiş. Ayrıca herkese tavsiye etmiş.


Artıları:
+ Orta kısmı harika.
+ Yüksek kalitesi ve rafineliği etkileyici.
+ Derin ve gizemli doğası için bile denenebilir.

Eksileri:
- Biraz düz çizgide ilerliyor.
- Çok yüksek fiyata sahip olması sebebiyle ulaşmak oldukça zor.

Koku Güzelliği: 10/8.5  

4 Haziran 2012 Pazartesi

Amouage – Reflection Man (2007)



Amouage – Reflection Man (2007)  Markanın erkek parfümlerinden.

Lüks nedir ve neye denir? Kelime anlamı olarak sözlüklerde şu açıklamalara rastlayabiliriz: “Giyimde, eşyada, harcamada aşırı gitme, gösteriş, şatafat, gerekli olanın sınırlarını aşan.”

2000’li yıllara gelindiğinde artık lüks kavramının da tanımı değişiyor. 1900’lü yıllarda bir araba sahibi olmak zenginlik emaresi olarak görülürken, bugün neredeyse bir çoğumuzun araba alabilecek kadar imkanları var.

Peki günümüzün değişen lüks kavramı nasıl tanımlanmalı? Milyon dolarlık bir villa mı? Lamborghini marka araba mı? Hermes çanta mı? Elli bin dolarlık bir saat mi? Armani marka takım elbise mi? Beş bin dolarlık timsah derisi bir ayakkabı mı? Dubai’deki yedi yıldızlı otel mi? Bence lüksün tek kriteri “pahalı” olması değil. Lüksün stil sahibi olması gerekir. Yani size bir yaşam biçimi satar. Hem de çoğu kişinin ulaşamayacağı gibi…

Lüksün, parfüm tarafındaki karşılığı nedir derseniz cevap olarak Amouage verilebilir. Çok yüksek fiyatları ve markanın konumlandırıldığı yer olarak düşünürsek üst gelir grubunu hedeflediğini rahatlıkla söyleyebilirim. Yani bazen bir Amouage parfümü fiyatını hak ediyor mu diye düşünmeden edemiyorum.


Şimdiye kadar denediğim beşinci Amouage parfümü olan Reflection Man var bugün sırada. Markanın en ilgi çeken parfümlerini denemiş birisi olarak rahatlıkla diyebilirim ki Reflection Man diğer Amouage’lardan oldukça farklı. Fakat önce bana neler hissettirdiğine geçeyim.

Fragrantica’da odunsu çiçeksi misk olarak sınıflandırılmış. İlk sıkıldığında kremsi, pudralı bir vanilya şöyle bir burnunuzu yalayıp geçiyor. Hemen birkaç saniye sonra baharatlar kendisini gösteriyor. Açıklanan üst notalarına baktığımda “pimento” var. Çoğunlukla Jamaika tarafında yetişen bu baharattan geliyor olabilir başlangıçtaki koku. Baharatlara kremsi vanilya da eşlik diyor alttan alta.


Orta notalara geçildiğinde erkeksi çiçekler devreye giriyor. Muhtemelen yasemin. Sevdiğim bir kokusu var yaseminin. Bence parfümlere de çok yakışıyor. Alttan alta yine pudramsı, vanilya kokusu eşlik ediyor çiçeklere. Son kısım ise odunsu notaların ağırlığında gerçekleşiyor. Biraz da amber hissediyorum. Parfümün en vasat kısmı bence sonları. Yani özetle: Tatlı baharatlar, erkeksi çiçekler, odunsu notalar ve vanilya.

Yurtdışındaki bazı parfüm platformlarında Reflection Man’e ciddi eleştiriler yapıldığını gördüm. Parfümü deneme sürecinde bu eleştirileri pek anlayamadığımı belirtmem gerek. Bence Reflection Man, başarılı sayılabilecek bir vanilya parfümü. Yani vanilya etrafında şekillenmiş bir kokuya sahip. Diğer unsurlar sanki kokuya zenginlik katmak için kullanılmış.


Reflection Man’e yöneltilen eleştirilerden birisi yapaylık barındırması ve yeterince “harika” olmaması diyebilirim. Şimdi burada psikolojik etkenler devreye giriyor olabilir. Böylesi bir lüks markanın, çok yüksek fiyatlı parfümünden insanlar çok daha fazla şey bekliyor olabilir. Ama bence Reflection Man yeterli derecede kaliteli ve kompleks bir yapıda.

İşin ilginç tarafı parfümümüz şaşırtıcı derece de Jean Paul Gaultier’in efsane parfümü Le Male’ye benziyor. Özellikle vanilya kullanımı çok yakın Le Male’ye. Fakat Le Male’den daha zengin ve detaylı bir yapıda.


Yazımın başlarında kısaca bahsettiğim konuya geleyim. Reflection Man markanın diğer parfümlerine pek benzemiyor. Daha doğrusu denediğim Amouage’lardaki “Arap etkisi veya hacı yağı benzeri koku” Reflection Man’de hiç yok. Sanki modern bir Fransız parfümü var karşımda. Bu anlamda ilginç bir yerde duruyor. Yani markanın genel tarzının dışında bir yapısı var. Bu durum da daha kullanılabilir ve sevmesi kolay bir halde olmasını sağlamış. Jubilation XXV de dahil Amouage’ları, günlük kullanıma uymayacak denli karmaşık ve farklı “ambians” kokuları olarak görüyorum. Reflection Man ise günlük kullanıma uyabilecek yapısıyla tavsiye edebileceğim Amouge’lardan.

Şimdi şöyle bir durum var. Le Male’ye bu kadar benzeyen parfüme böylesi yüksek bir fiyat verilir mi? Yani Le Male alıp kullanmak varken Reflection Man’a gerek var mı? İşte bu noktada karar sizin. Eğer para benim için önemli değil diyorsanız ve Le Male’yi seven birisiyseniz, Reflection Man tam size göre.


Luca Turin kitabında Reflection Man’i “odunsu vanilya” olarak nitelemiş. Ve en düşük not olan bir yıldız vermiş. Bence epey abartmış beğenmeme işini.


Parfümümüzün tasarımını Lucas Sieuzac yapmış. EDP olarak piyasaya sürülmüş. 40 yaşın altındaki erkeklere yakışacaktır. Sonbahar-kış mevsiminde kullanmak daha uygun olacaktır.

Artıları:
+ Genel olarak vanilyalı kokusunu beğendim.
+ Le Male’yi sevenler Refleciton Man’a bayılabilirler.

Eksileri:
- Sonlardaki odunsu notalar çok başarılı değil.
- Farkedilirliği diğer Amouage’lara göre düşük.
- Çok yüksek fiyatı.

Koku Güzelliği:10/8

7 Nisan 2012 Cumartesi

Amouage – Dia Man (2002)


Amouage – Dia Man (2002) Markanın erkek parfümlerinden.


1983 yılında Arap parfüm sanatında yeni bir dönemin başladığını söyleyebiliriz. Amouage – Gold isimli bu parfüm, Orta Doğu coğrafyasının bedensel ve ruhsal zenginliğinin yansımasıydı adeta. Daha sonra diğer Amouage’lar geldi. Ciel, Reflection, Lyric, Epic, Ubar, Jubilation XXV ve diğerleri…

Parfümlerinin sunumunda Arap geleneklerini olduğu gibi yansıtıyor Amouage. Kadın parfüm şişelerinin kapağı, Maskat Kenti’nde inşa edilen Yeni Cami’nin kubbesini andırıyor. Erkek parfüm şişelerinin kapağı ise geleneksel Umman kılıcı olan Kanjhar’ın kınına benziyor. Parfümlerin teması da genel olarak antik ticaret kenti ve Arap zenginliğinin sembolü olan Ubar gibi Arap efsanelerinden seçiliyor. İşte Amouage böylesi bir geleneğin sonucu.

                                     Amouage'ın şişelerine ilham veren Muscat Camisinin kubbesi.

Bu kapalı ama soğuk olmayan cumartesi gününde dördüncü Amouage deneyimim olan Dia Man sizlerle. 2002 yılında piyasaya sürülen bu eser odunsu-çiçeksi-misk olarak sınıflandırılmış Avrupalıların bakış açısıyla. İlk sıkıldığında farklı bir turunçgil kullanımı size merhaba diyor. Çok doğal kokan bir portakal aklınıza gelmesin. Biraz meyveli, çiçeksi diyebilirim. Açılışını çok sevdim Dia Man’in. Olgun ve ağırbaşlı. Aynı zamanda da lüks ve gösterişli. Ne yeni parfümlerdeki gibi çocuksu bir portakal, ne de 1980’lerin şiprelerine benzer bir köhnelik.

Orta notalara geçildiğinde başarılı turunçgilin geri çekildiğini fark ettim. Zaten bu andan itibaren tam bir Amouage karakterine bürünüyor. Hafiften “hacı yağı” esintili çiçekler ve meyveler baş role geçiyor. Çiçekler biraz daha ön planda. Alt notalarında ise sabunsuluk kendisini gösteriyor. Bu sabunsuluğa misk ve amber de ekleniyor. Fakat misk biraz daha ön planda.


Dia Man’in diğer denediğim Amouage’lara göre biraz daha mistik bir tarzı var sanki. Yani nasıl anlatsam daha ruhsal. Çok ayakları yere basmıyor. Bunu kötü anlamda söylemiyorum. Adeta bu koku hayalet gibi. Soyut bir tabloya bakıyormuş hissi verdi bana. Çok güzel ama bir türlü ona sahip olamıyorsunuz. Kendisini göstermek istemiyor olabilir. Belki de gizemli olmayı seviyor.

Bence Dia Man, bir köşeye çekilip, kendisini ibadete vermiş bir Arap zenginine yakışacaktır. Kazandığı o bir sürü maddiyatı, girdiği caminin kapısında bırakmış. Ve o kapıdan adımını ilk attığında artık sadece kendisi ve Allah var. Diğer her şeyin anlamsız olduğunu anlıyor. Aslında gayet iyi biliyor mutluluğun banka hesabındaki paralar ile gelmeyeceğini. Ama öyle bir çağda yaşıyor ki bütün sistem “almaya, tüketmeye, harcamaya” odaklanmış. Modern insanın çıkmazlarından birisi de ne kadar çok şeye sahip olursa o kadar mutlu olacağı efsanesi. Ama öyle bir “harcama, tüketme” bombardımanı yapılıyor ki beyinlerimize, karşı koymak ne kadar mümkün.


Yada İngiltere’ye ekonomi okumaya gitmiş bir Arap ülkesi prensi aklıma geliyor. İlk senesinde bu farklı kültüre alışmaya çalışıyor. Burada insanlar farklı. Avrupa toplumlarının bireyselciğini anlayamıyor. Oysa geldiği coğrafya akrabalık ilişkileri ile yoğrulmuş. Biraz hüzünlü hissediyor kendisini. Sokakta yürürken hiç kimsenin kendisini tanımaması ve selam vermemesi ise ilk başta zoruna gidiyor. Acaba buraya ait değil miyim diye soruyor kendisine. Bilimin ve felsefenin temellerinin atıldığı yer olarak bilinen Orta Doğu, Mezopotamya ve Arap Yarımadası’nın halini düşünüyor. Eskiden Avrupalılar bilim öğrenmek için İbn-i Sina’ların peşinden koşarken, bugün ne oldu da tersine döndü işler. Neden doğu coğrafyasındaki  müslüman çoğunluklu ülkeler bilimin aydınlatıcı ışığını bırakıp da birbirlerini bombalar ile havaya uçurmanın peşindeler.   

Şunu diyebilirim ki koku olarak Dia Man, Amouage çizgisinde. Fakat Dia Man bence diğer arkadaşlarına göre daha giyilebilir ve sevilebilir. Yani Gold Man ve Jubilation XXV biraz fazla şatafatlılar. Fakat Dia Man daha sakin ve gösterişten uzak. Kalite anlamında diğer Amouage’lardan eksik kalır bir yanı yok. Aynı zengin harman ve insanı şaşırtan koku Dia Man’de de mevcut. Zaten bir Amouage parfümünü anlatmak hem çok kolay hem de çok zor.


Anlatması çok kolay çünkü ortalama bir parfüm kullanıcısı muhtemelen Amouage’ları pek sevmeyecektir. Bunda ülkemizdeki ve Orta Doğu coğrafyasındaki “hacı yağı” olgusunun etkisi var. Yani Amouage’lar bana e-posta ile ulaşan Akif Bey’in dediği gibi “Modern hacı yağları” gibi bir izlenim veriyor insanlara. Bende kesinlikle katılıyorum. Gayet de iyi anlıyorum bu yorumu.

Anlatması zor çünkü öylesine derin ve zengin harmana sahipler ki insan ne diyeceğini şaşırıyor. Genellikle notalar bir Fransız parfümündeki gibi net ve belirgin değil. Mesela bir Avrupa kökenli markanın parfümünü denediğinizde kokusunu az çok bir şeyler ile tanımlayabilirsiniz. Meyve ise turunçgiller oradadır. Baharatlar yine gayet belirgindir. Çiçekler size sürpriz yapmazlar. Fakat Amouage’ın parfümlerinde sanki bütün bu elementler birbirinin içine girmiş. Buradan karmaşa var gibi bir anlam çıkarılmamalı. Yani sınırları net olmayan, anlaşılması ve anlatması zor parfümler. Umarım derdimi tam anlatabilmişimdir.


Dia Man çok sıcak yaz günleri dışında her mevsime uyacak gibi görünüyor. Erkek parfümü olarak sunulsa da, bir kadın giyerse de pek sırıtmaz. 30 yaş ve üzeri arkadaşların denemesinde fayda var. Genç arkadaşlar pek değerini bilemeyebilirler.

Artıları:
+ Başlangıcındaki turunçgil benzeri açılışı çok güzel.
+ Amouage’dan yine yüksek kaliteli ve zengin bir parfüm sizlerle.
+ Markanın diğer eserlerine göre günlük kullanıma biraz daha uygun.

Eksileri:
- Her ne kadar zengin ve lüks koksa da hala bir çok kişinin sevebileceği gibi değil.
- Çok yüksek fiyatı.

Koku Güzelliği:10/8   

19 Şubat 2012 Pazar

Amouage – Silver Man (2002)


Amouage – Silver Man (2002) Markanın erkek parfümlerinden.

Merhabalar saygı değer parfüm severler. Bugün incelemeye alacağım üçüncü Amouage parfümüyle karşınızdayım. Umman kraliyet ailesinin mülkiyetinde olan Amouage parfüm evi, tamamen bölgenin zengin koku ve mis geleneği üzerine çalışıyor. Arap Yarımadası, Mezopotamya ve İran bölgesi çok eski zamanlardan bu yana parfüm sanatının beşiği olarak biliniyor. Henüz süzme ve damıtma teknikleri keşfedilmeden önce Arap kimyacı ve simyacılar, çiçeklerin özünü çıkarıp su ve yağın içinde saklamayı başarmışlardı. Yüzyıllardır bu bölge tütsü, mür, sandal ve gül yağı gibi parfüm özlerinin vatanı olarak nam salmış. Zaten bugünkü inceleme konumuz olan Silver Man tam da bu özlere yakın karakterde.


Silver Man, yurtdışı kaynaklı parfüm forumları ve bloglarında ismi pek geçmeyen bir arkadaş. Markanın diğer parfümleri büyük ilgi görürken ve üzerinde tartışılırken Silver Man sanki biraz gözden uzak kalmış gibi. Bu durumun nedenini pek anlayamadım. Bir önceki Amouage incelemem olan Gold Man’in hakkında bir çok şey yazılıp çizilirken, Silver Man neden üvey evlat muamelesi görüyor acaba. Üstelik koku güzelliği anlamında çok daha başarılı iken.

Silver Man odunsu-çiçeksi-misk olarak sınıflandırılmış. Çok fazla odunsu nüanslar olmasa da çiçekler ve misk hissedilir derecede var. Açılışı çok zengin bir turunçgil ve çiçekler ile gerçekleşiyor. Fakat bu iki tema bildiğiniz gibi değil. Turunçgil ve çiçekler hafiften hacı yağı esintisi ile size merhaba diyor. Anlatması zor. Açıklanan üst notalarına bakıyorum. Portakal çiçeği ve mandalina varmış. Turunçgil hissi muhtemelen oradan geliyor. Markanın imajına çok uygun bir başlangıcı var. Yani Arap esintileri, lüks ve çok kaliteli hacı yağı.   

Bir süre sonra orta notalara geçiliyor. Yine açıklanan orta notalara bakmak gerek. Çünkü karmaşık bir yapısı var. Yasemin, gül, ylang-ylang, mimoza ve orkide. Görüleceği üzere orta notalarda tam bir çiçeksilik hakim. Fakat kadın parfümlerinde karşımıza çıkan bir çiçeksilik değil. Daha erkeksi. Sonrasında bu çiçeklere biraz hayvansal elementler katılıyor. Misk mi desem civet mi karar veremedim. Yine bu kısımda biraz da baharatlar hissediliyor. Anlaşılacağı üzere orta notalar çok zengin ve detaylı.

Alt notalar ise süpriz bir şekilde zayıf ve tene yakın kalıyor. Çok güçlü ve farkedilir olmasıyla bilinen Amouage'lar için ilginç bir durum. Son kısımda anlayabildiğim kadarıyla tütsü, biraz amber ve misk var. Bu bölüm diğer kısımlar kadar gösterişli ve zengin değil. Yani özetle Silver Man başından sonuna "pudralı çiçeklerin ve biraz da sabunsuluğun" gözetimi altında diyebilirim.

                   Amouage'ın tanıtım gecesi. Markaya ne kadar önem verdiklerinin kanıtı adeta bu video. 

Ünlü parfüm kritikçisi Luca Turin, Silver Man için özetle şunları söylemiş: "Baharatlı başlangıcı Caron - Yatagan'ı hatırlatıyor. Orta notalarında ise garip bir çiçeksilik mevcut. Mimoza uzun süre etkisini koruyor. Alt notalarında ise turunçgil-şipre şeklinde diyebilirim. Geleneksel olmayan, doğal ve çok hoş. Tavsiye ederim. Chanel Pour Monsieur'a iyi bir alternatif olacaktır." Beş üzerinden üç yıldız vermiş not olarak Luca Turin. 

Silver Man hiç şüphesiz ki zengin ve lüks kokuyor. Denediğim diğer iki Amouage'da olduğu gibi hafiften "hacı yağı" havası var. Bu markanın Ortadoğu kökenli olduğunu düşünürsek, hiç de garipsenmemesi gereken bir durum. Arap kültürünün ve sokaklarının izleri var sanki bu parfümde. Arap ruhu diye bir şey varsa Silver Man'de bu kesinlikle hissediliyor.

                                                      Yok yok Amouage'lar sokakta satılmıyor :)) 

Silver Man günlük kullanıma uyabilecek konforlu bir seçenek değil. Herkesin kullanabileceği gibi hiç değil. Bir çok kişi hemen "hacı yağlarına" benzetecektir. Bu değerlendirme bence biraz fazla yüzeysel kalır. Keşke bütün hacı yağları bu kadar zengin ve ilginç kokabilse. Buradan anlaşılacağı üzere denemeden alınması riskli bir eser. Çok yüksek fiyatından dolayı bu riske girmeye değer mi karar sizin.

Amouage'ların üretildiği fabrika.

Markanın diğer incelediğim parfümü Gold Man çok daha yoğun, pudralı ve kullanımı zor bir parfümken, Silver Man biraz daha yumuşak, sakin ve olgun. Pudra kullanımı biraz daha ölçülü. Yine de başlangıcındaki pudra hissiyatı dikkat çekici. Pudra kullanımı bir çok kişide "sabunsuluk" hissi verebilir. Şöyle bir düşündüğümde Silver Man biraz da sabunsu kokuyor diyebilirim. 

40 yaş üzerindeki erkeklere daha çok yakışacaktır. Yüksek kaliteli, şık, zengin ve olgun bir tarzı var. Klasik ve biraz da muhafazakar tavrını ortaya koyuyor.

Kalıcılığı Amouage standartlarına göre çok iyi değil. Yine de teninizde 1 güne yakın hafif hafif hissediliyor. Farkedilirliği başlarda yüksek. Hatta çok sıkarsanız boğucu bile olacaktır. Fakat ilginç bir şekilde 5-6 saat sonra farkedilirliği hissedilir biçimde düşüyor. Tene yakın bir hale geliyor. Bu andan itibaren konfor kokusuna dönüşüyor.

                                                                  Bir Amouage mağazası.

Başlangıcındaki yoğun yapısından dolayı ilkbahar-yaz mevsiminde kullanmak bunaltıcı olabilir. Sonbahar-kış mevsimi için tercih edilebilir.

Artıları:
+ Çok farklı bir çiçeksi kokuya sahip.
+ Parfümün yüksek kalitesine diyecek hiçbir şey olamaz.
+ 40 yaş üzerindeki erkekler için çok fazla seçenek olmadığı şu son yıllarda maddi sorununuz da yoksa iyi bir alternatif olabilir.

Eksileri:
- Herkesin sevemeyeceği kokusu. Hele ki genç arkadaşların.
- Çok yüksek fiyatı var. Ayrıca heryerde bulmak zor.

Koku Güzelliği:10/8   Kalıcılık:10/7   Farkedilirlik:10/7

26 Ocak 2012 Perşembe

Amouage – Gold Man (1983)


Amouage – Gold Man (1983) Markanın ilk erkek parfümü.

Geçtiğimiz haftalarda Amouage markasının yıldızlarından olan Jubilation XXV’i detaylı bir şekilde incelemiştim. Bu sefer sırayı Gold Man’e vermek istedim. Çünkü yine ilginç bir hikayesi varmış bu parfümün. Bende anlatanların yalancısıyım.

Kısaca hatırlatmam gerekirse Amouage, Umman merkezli ultra lüks diyebileceğimiz bir parfüm evi. Bizzat Umman sultanının talimatıyla kurulmuş ve “resmi devlet parfüm markası” dersem sanırım yanlış olmaz.

1983 yılında Umman sultanı Arap parfüm dünyasında bir devrim yapmak ister. Bunun içinde görevlendirdiği yardımcısını yanına çağırır. Kendisine Umman’daki bitki özlerini kullanarak eşi benzeri olmayan bir parfüm hazırlatmasını ister. Bunun içinde Fransa’dan ünlü burun Guy Robert çağırılır. Robert, Umman Dağları’nda erişmesi hayli zahmetli olan yerlerde yetişen gül, mür gibi çiçeklerle, Dhofar bölgesinin ender bulunan tütsüleri, yasemin, zambak, inci çiçeği, sedir ağacı, misk, silhat gibi tam 200 çeşit özü kullanarak dünyanın en pahalı parfümlerinden birini tasarlar. Robert’i de taçlandıran bu krallara layık tasarımın adını “Amouage Gold” koyarlar.

Umman sultanı, kokladığında güzelliği başını döndüren “Amouage Gold”u hiç tereddüt etmeden “Umman’ın devlet parfümü” olarak ilan eder. Bu parfüm eski Mısır’ın altın işleme sanatı kullanılarak yapılan enfes kutuların içerisine yerleştirilir ve Sultan, “Amouage Gold”u dış gezilerinde siyasi liderlere armağan olarak sunar.


Örneğin, İngiltere Prensi Charles, Umman Sultanı’nın armağanını kullanmaya kıyamamış ve şişesi 6 bin euro olan Heritage Collection'ların bulunduğu Buckingham Müzesi’ne “Kralların kokusu” adı altında sergilenmesi için bağışlamıştı. Amouage’un sadık müşterileri arasında çok sayıda kraliyet üyesi, aristokrat ve ünlü olduğu biliniyor. Peki bu kadar övgüler alan parfümün kokusu nasıl. Evet geçelim detaylara.

Gold Man, odunsu çiçeksi misk olarak sınıflandırılmış. Pek odunsu nüanslar olmasa da çiçeksi ve misk kısmı bence de yerinde bir tanımlama olmuş. İlk sıkıldığında aslında biraz da tahmin ettiğim bir koku beni karşılıyor. Ülkemizde bu parfümü kime denetirseniz eminim açılışı için “bu hacı yağlarına benziyor” tepkisini verecektir. Başlangıç kesinlikle çok ağır, yoğun ve güçlü bir hacı yağı efektine sahip çiçekler ile gerçekleşiyor. Bildiğimiz kadın parfümlerindeki keskin pudralı çiçekler gibi. Acaba yanlışlıkla kadın versiyonunu mu deniyorum diye bir daha orjinal numunesinin üzerine bakıyorum. Hayır yanılmıyorum. Açılışı neredeyse sabunsu bir pudra halesi şeklinde yüzünüze çarpıyor. Oldukça kadınsı, modası geçmiş yaşlı kadın parfümleri gibi adeta. Zaten bu parfümle ilgili yorumlarda başlangıcı Chanel’in meşhur kadın parfümü No.5’e benzetilmiş.

Yaklaşık 2-3 saat sonra parfümün asıl karekteri ortaya çıkmaya başlıyor. O yoğun pudralı çiçeklerden eser kalmıyor. Bu sefer biraz sandal ağacı, hayvansal bir misk (muhtemelen kullanılan civet bu hissi veriyor), amber ve tütsü başrole geçiyor. Böylece de tenden ayrılıyor.

Gold Man’i iki bölüme ayırıyorum. İlk kısmı ağır bir pudralı-çiçeksi, kadınsı his. İkinci kısmı ise daha erkeksi amber, misk ve sandal ağacı. Bu tabiki benim yaptığım bir değerlendirme.

Gold Man’i ilk denediğinizde küçük çaplı bir şaşkınlık yaşayabilirsiniz. Çünkü öylesine kadınsı, çiçeksi tarafı var ki. Bir erkek parfümü için bana bile fazla geldi. 40'lı yaşlarındaki bir kadın için uygun olabilir ama benim gibi 30'lu yaşların başındaki bir erkek için hiç de uygun değil. İkinci bölüm ise çok daha güzel, derin ve ilginç. Eğer başlangıcındaki 2-3 saatlik kısma tahammül edebilirseniz sizi güzel bir süpriz bekliyor. Parfümün en sevdiğim yeri burası. Fakat yine de hayatımın kokusu olacak kadar değil.

Tamam kabul ediyorum Gold Men lüks ve gösterişli kokuyor. Etrafa yaydığı aura sıradan bir parfümünkine hiç benzemiyor. Fakat yine de günlük kullanıma uyabilecek bir tarzı yok. Herkesin sevebileceği gibi değil. Biraz uç bir örnek. Bu parfüm bence tam da Ortadoğu’ya özgü. Oraların coğrafyaları gibi. Sanki Dubai’den fırlayıp gelmiş bir Arap gibi. Yada Suudi Arabistan kraliyet ailesinin mensubu kullansa daha uygun olabilir. Zaten şişesi 300 dolardan yüksek fiyatlara satılıyor. Bu abartılı fiyatıyla ancak çok yüksek gelir grubuna ait kişileri hedeflediği açık. Ben bu parfüme böylesi bir fiyatı hiç bir zaman vermem. Küçük bir dedikodu da vereyim. Vladimir Putin'in de Gold Man kullandığı söyleniyor. Ne kadar doğrudur bilemem.

Gold Man bir EDP olmasının hakkını fazlasıyla veriyor. Kalıcılığı çok iyi. Fakat günlerce teninizden çıkmayacak gibi de değil. Asıl bomba farkedilirlikte. Denemelerimden birinde 4 fıs kadar sıkınca adeta boğuluyordum. Çok güçlü ve yoğun bir yapısı var. Kullanırken aman dikkat edin. En fazla 3 fıs yeterli olacaktır. Mümkünse 2 fıs. Bu anlamda diğer denediğim Amouage olan Jubilation XXV'e benziyor. Fakat Gold Men'de adeta "pudra şokuna" maruz kalıyorsunuz. Sonbahar-kış mevsimi kullanımına daha uygun gibi. Yazın çok boğucu olabilir. 30 yaşın altındaki arkadaşlar lütfen siz denemeyin. Çünkü size uymayacağına emin olabilirsiniz.

Artıları:
+İkinci kısımdaki kokusu çok başarılı.
+ Lüks ve gösterişli kokusu.
+ Farkedilirliği yüksek.

Eksileri:
- O nasıl bir başlangıç öyle.
- Genel beğeniye uyacak gibi değil. Denemeden almak büyük risk.
- Çok yüksek fiyatı.

Koku Güzelliği:10/7   Kalıcılık:10/8   Farkedilirlik:10/9



13 Aralık 2011 Salı

Amouage – Jubilation XXV (2008)


Amouage – Jubilation XXV (2008) Markanın erkek parfümü.

Bugün sizlere küçük bir Ortadoğu ülkesinden bahsedeceğim. Arap yarımadasının en ucunda bulunan Umman, topraklarının büyük çoğunluğu çöl olan bir ülke. Nüfusu ise İstanbul’dan az. Bir ülke için Allah tarafından verilebilecek en güzel hediye topraklarının altında bulunuyor. Tahmin ettiğiniz gibi büyük miktardaki petrol ve doğalgaz bu küçük ülkenin kaderini diğer Arap ülkeleri gibi değiştirmiş. Bize halen tuhaf gelen bir şekilde krallıkla yönetiliyor Umman. Batı pazarlarına akan petrolü sayesinde zenginleşen bu şanslı ülkenin sultanı, 1983 yılında ilginç bir karar alıyor.

Umman sultanı Kabus bin Seyit el Ebu Seyd, 1983 yılında hem kendi iktidarını hem de ülkesinin itibarını arttırmak için yardımcılarına bir parfüm markası oluşturmaları emrini verir. Üretilecek parfümler için hiçbir masraftan kaçınılmamasını ister. Ayrıca ortaya çıkacak kokuların Umman’da yetişen, gül, tütsü, mür ve amber ağırlıklı olmasını özellikle belirtir. Hatta bu bitkilerin çoğunun Umman’ın dağlarından toplanmasını emreder.

Böylece 1983 yılında Amouage markasının temelleri atılır. Tabiki böyle üst düzey parfümler yapabilmek için dünyanın en önemli parfüm tasarımcıları araştırılır. Sonuç olarak Hermes, Dior, Rochas gibi markalar için parfümler tasarlayan Guy Robert’e ulaşılır. Böylece Amouage – Gold 1983 yılında üretilir. Daha sonra da başka parfümler tabiki. Tarihler 2008 yılını gösterdiğinde Jubilation XXV ortaya çıkar. Markanın kuruluşunun 25. yılı kapsamında bu isimle piyasaya sunulur. Adeta bir zafer kutlamasıdır Jubilation 25.

Parfüme geçmeden önce kısa bir Amouage bilgilendirmesi yapmalıyım. Çünkü bu kullandığım ve incelediğim ilk Amouage. Bu marka ultra-lüks diyebileceğimiz bir kategoride. Peki bu ne demek? Özellikle fiyat ve kalite anlamında dünyanın sayılı markalarından birisi. Gerek parfümlerinin içerikleri, gerek kullandıkları malzeme kalitesi, gerekse fiyatları ile dünya parfüm endüstrisinin en uç birkaç örneğinden birisi. Daha anlaşılır olması açısından şöyle örneklendireyim.

Bir Calvin Klein parfümü 30-50 dolarlık fiyatıyla ortalama bir yerlerde durur diyelim. Serge Lutens ise 90-150 dolar fiyat seviyesi ile lüks bir marka olarak sınıflanır. Amouage ise 200-300 dolarlık fiyatı ile en üst düzey birkaç markadan birisi. Zaten kendi internet sitelerinde Amouage parfümlerini devlet başkanlarının, kralların, ünlü sanatçılar gibi gelir düzeyi çok yüksek olan kişilerin kullandıklarına vurgu yapılıyor. O meşhur logolarının altındaki “The Gift Of Kings” ibaresi sanırım bir çok şeyi anlatıyor. Unutmadan bir not daha. Amouage, Umman devletinin resmi parfümü olarak da geçiyor. Hatta Umman kralı birçok yurtdışı gezisinde devlet başkanlarına hediye olarak Amouage parfümlerini hediye ettiği söyleniyor.

Geçelim parfümümüze. Markanın en sevilen, en çok ilgi gören, en çok konuşulan modeli olarak dikkati çekiyor Jubilation XXV. Tarz olarak oryantal-fujer olarak sınıflandırılmış. Koluma ilk sıktığımda burnuma gelen kokuyu anlamaya çalışıyorum. Oldukça tatlı bir portakal mı? Tatlı kırmızı meyveler? Tütün? Bizim ev ahalisine göre gelen koku tütün kolonyaları ve mentollü Vicks Vaporub karışımı gibi. Evet başlangıç biraz hacıyağlarını andırıyor. Ortadoğu merkezli bir parfüm evinin kokusunun biraz böyle etkiler taşıması kuşkusuz normal. Derin ve anlatması zor bir başlangıç. Daha ilk kısımda çok yüksek kaliteli bir kokuyla karşılacağımı anlıyorum. Açıklanan üst notalarına bakıyorum. Bu koku muhtemelen tatlı kırmızı meyveler, tütsü ve odunsulardan geliyor. Çok güçlü bir açılışı var. Zaten genel olarak agresif diyebileceğim bir yapıda.

Bir süre sonra neyseki biraz sakinleşiyor kokusu. Orta notalarda tatlı meyveler biraz daha öne çıkıyor. Ona tatlı baharatlar ve tütsü eşlik ediyor. Ama geri planda baharatlar. Asıl süpriz reçinemsi kokudan geliyor. Meyveli baharatların üzerinde sürekli reçinemsi odunsular bir hayalet gibi kokunun üzerinde dolaşıyor. Ara ara kendisini gösteriyor. Sonra kayboluyor. Orta notalarda gül de hissediyorum derinlerden. Bu kısım zaten tam bir şölen. Resmi geçit töreni gibi. Çok detaylı. Son bölümde gayet kompleks. Bu sefer başrole tatlımsı tütsü, odunsular ve amber geçiyor ve böylece tenden ayrılıyor. Genel olarak başından sonuna kadar abartılmamış bir tatlılık hakim.  

Günümüzün modern, tatlı, baharatlı, odunsu oryantallerinin güzel örneklerinden birisi. Derin, çok katmanlı, gizemli ve çok lüks. Chergui ile birlikte bu tarzın en önemli temsilcilerinden birisi şüphesiz. Ünlü parfüm kritikçisi Luca Turin bu parfüm için “Gucci Pour Homme ile Gucci – Envy For Men arasında bir yerlerde” demiş. Aslına bakılırsa son bölümleri bana da Gucci Pour Homme’u anımsattı. Muhtemelen her iki parfümdeki tütsü ve odunsuların kullanılış şekli böyle bir izlenim yaratıyor. Fakat Jubilation XXV gerek kalite gerekse koku güzelliği anlamında Gucci Pour Homme’dan 1-2 gömlek üstün.

Jubilation XXV, bana kraliyet ailesinin ihtişamını hatırlatıyor. Karşımda çok gösterişli (sanırım bu parfüm için anahtar kelime gösteriş), detaylı, derin ve lüks bir parfüm var. Kendimi Umman kralının davetlisi olarak hayal ediyorum ister istemez. Sarayın şatafatlı bir odasında kalıyorum. Petro-dolarlar ile gelen zenginlik ve abartılı bir mimari. Odadaki birçok eşya altından yapılma. Bir taraftan odadaki birçok eşyanın altın olmasının ne anlamı var diye düşünürken buluyorum kendimi. Yoksa bu gösteriş aslında yüzyıllardan gelen ezilmişliğin dışavurumu mu? Yok bu kadar haksızlık etmemeliyim sanırım. Pencereyi açıyorum. Batmakta olan güneşe bakıyorum. Kıpkırmızı bir ufuk. Çölde batan güneşi seyretmek ne büyük bir zevk.

Şimdi de Hindistan’dayım. Gelir adaletsizliğinin en yüksek olduğu ülkelerden birisi. Bu durum kapitalizmin doğal sonucu muhtemelen. Bir tarafta devasa gökdelenler. Pahalı takım elbiseli işadamları Cartier mağazasından metresleri için hediye beğeniyorlar. Bir elbise 2000 dolar. Diğer tarafta ayda 100 dolar ile geçinmeye çalışan milyonlar. Aklına geçtimiz yıllarda Oscar ödüllerini silip süpüren “Slamdog Millionaire” filmi geliyor. O küçük yaştaki çocukların çaresizliği. Bunları düşünürken daldığı hayallerden müdürünün sesiyle uyanıyor Cartier mağazasının kapı görevlisi. En paralı müşterilerinden birisi geliyor karşı kaldırımdan. İnşallah bu sefer iyi bahşiş verir diye düşünüyor. Gülümseyerek kapıyı açıyor. Adam kendinden emin bir şekilde içeri giriyor. Girmesiyle de o müthiş parfüm kokusu başını döndürüyor kapı görevlisinin. O zaman bir parfümün insanları nasıl bu kadar etkileyebileceğini anlıyor.       

Jubilation XXV’i kimler mi kullanır? Son on yılda zenginleşen Rus milyarderler. Belki de Chelsea kulübünün sahibi Roman Abramovich. Yada Suudi Arabistan kralı Abdullah bin Abdülaziz el Suud. Dünyanın en zengin kişilerinden Hintli demir-çelik kralı Lakshmi Mittal’ı da unutmamak lazım. Kimbilir belki de HSBC bankasının CEO’su.

Özellikle son yıllarda doğu kültürlerini merak eden batılılar, Amouage ve Montale gibi Ortadoğu kökenli parfüm markalarına büyük ilgi gösteriyorlar. Hemde çok yüksek fiyatlarına rağmen. Bizim gibi doğu ile güçlü bağları olan ülkelerin insanları bu parfümleri “hacıyağlarına” benzetebilirler. Şu da unutulmamalı ki batı ülkelerinde bizdeki gibi “hacıyağı” diye birşey yok. Onun içindir ki bu tür kokuları çok gizemli ve ilginç buluyorlar. Benim düşüncem bu yönde. Bunun için bizim ülkemizde çok sevilebilecek bir marka olduğunu sanmıyorum Amouage’ın. Parfümün tasarımcısı ise L’Artisan, Acqua di Parma, Comme des Garçons, Eau D’Italie, Penhaligon’s gibi niche markalar için bir sürü parfüm tasarlamış olan Bertrand Duchaufour olduğunu belirtmeliyim.  

Eau de Parfum (EDP) olması kalıcılığını arttıran bir unsur. Tenimde 1-1.5 gün kadar kalarak bu konuda da iddialı olduğunu gösteriyor. Farkedilirliği ise başlarda çok yüksek. Fazla kullanmamak lazım. Yoksa boğucu olabilir. Oldukça güçlü ve yoğun bir yapısı olduğunu sanırım söylememe gerek yok. Erkek parfümü olmasına rağmen unisex kullanıma da uyacaktır. Tam bir sonbahar-kış parfümü. Yazın kullanmak ağır kaçacaktır. 3-4 fıstan fazla kullanmanızı tavsiye etmem.

Artıları:
+ Kendinizi kraliyet ailesinin bir üyesi gibi hissetmenin en ekonomik ve kestirme yolu bu parfümü kullanmak.
+ Çok kaliteli, çok lüks ve çok gösterişli. Parlayan bir yıldız adeta.
+ Kalıcılığı ve farkedilirliği gayet iyi. Bu konuda sizi üzmeyecektir.
+ Derin ve gizemli kokusu sizi kendinizden geçirebilir.

Eksileri:
- Orta notalardan itibaren ortaya çıkan reçine kokusu olmasa çok daha iyi olabilirmiş.
- Astronomik fiyatı.

Koku Güzelliği:10/9   Kalıcılık:10/8   Farkedilirlik:10/8

                                                 Bir Amouage satış mağazası