Christian Dior etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Christian Dior etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Mart 2015 Perşembe

Christian Dior – Dior Homme (2005)


Christian Dior – Dior Homme (2005)

17. yüzyılda Avrupa aydınlanmasının temellerinin atılması ve 18. yüzyılda Modernizmin teoriden pratiğe geçmesi şüphesiz ki dünya düşünsel tarihinde her zaman önemli yer tutacak. Bilimin, akılcılığın, yüksek sanatın, hukukun, insanın ve onun haklarının öncelenmesi, günümüzün modern demokrasilerinin ve cumhuriyetlerinin doğuşunun da habercisiydi. Modernite, köleciliği kınıyor, feodaliteyi yıkıyor, kilise baskısını elinin tersiyle itiyor ve totaliterliğe geçit vermiyordu. 18. yüzyıl, bu anlamda tarihin ilginç kırılma noktalarından birisiydi.

İnsan aklı, bilimsel, siyasal, kültürel, teknik ve endüstriyel ilerlemenin yolunu açıyordu. Artık, iştahla ilerlemenin, gelişmenin ve kabuğunu kırmanın peşinden gidiyordu insanoğlu. Her türlü fikirsel baskıyı reddediyor, özgürlüğüne (her anlamda), pozitivizme, hümanizme yelken açıyordu 18. yüzyıl Batı toplumları. Adalet ve hukukun üstünlüğü kavramları belki de en çok bu zaman diliminde tekrarlanır oluyordu. Evet bu çok farklı bir dirilişti.

Modernite kavramına fazlaca girip, sizi sıkmayı istemem değerli kokuseverler. 2015 yılının dünyasında modern kelimesinin anlamı az çok bellidir muhtemelen. Bu kelimeyi duyduğumuzda ya da bir kitapta rastladığımızda kafamızda iyi kötü bir şablon belirir. Modern, teknolojiyi yakından takip eden, şehirlerde yaşayan, medeni davranışlar sergileyen, yeniliklere açık, ilerlemeci, değişimlere karşı çıkmayan anlamlarına gelir çoğu zaman.

Parfümler dünyasında "modern" ne anlama gelir peki? Yeni denemeleri mi karşılar modern? Daha önce yapılmayanı mı temsil eder modernlik? Yoksa çığır açmış olmak mıdır modernliğin kriteri? Sizi bilmiyorum ama benim için parfümler dünyasındaki modern teriminin karşılığı Dior Homme'dur. Neden mi?


2005 yılında Christian Dior modaevi, yine iddialı bir parfüm piyasaya sürmek istedi. Kolay yolu değil çok daha zor ve denenmemiş yolu seçmeye karar verdi. Genellikle kadın parfümlerinde kullanılan iris (süsen) çiçeğini merkeze alan parfüm üzerinde çalışmaya başladılar. Fakat sorun şuydu ki bu yeni parfüm erkekler için olacaktı ve kokusunun kadınsı olmaması gerekiyordu. Çünkü biliriz ki çiçeksi notalar çoğunlukla kadın parfümlerinde kullanılır. İşte bu noktada usta parfümör Olivier Polge'un bulduğu çözüm eşsizdi. İris çiçeğini, erkeksi sayılabilecek deri ve kakao ile harmanladı. Ortaya daha önce benzerine rastlanmamış bir form çıktı. İşte Dior Homme böyle dünyaya gelmişti.

İlk çıktığı yıl herkeste küçük çaplı şok yaratmıştı Dior Homme. Erkek parfümü olarak piyasaya sürülmüştü. Hatta isminde "erkek için" olduğu vurgusu bile mevcuttu. Fakat kokusu ilginç şekilde hem kadınsı nüanslara sahipti hem de çarpıcı şekilde erkeksiydi. İşte Dior Homme bunun için böylesine fenomen oldu kısa sürede. Ve dünyanın en çok satan erkek parfümleri listesine girmekte zorlanmadı. Dior yine on numaradan vurmuştu hedefi.

Uzun zaman önce kullandığım ilk formülasyon (2005) Dior Homme'u çok sevmiş ve en iyi parfümlerden birisi ilan etmiştim kendi çapımda. İlerleyen yılların ardından değişen koku algım ve Dior Homme'un geçirdiği reformülasyonlar sonucunda onu yeniden kullanmak ve değerlendirmeye almak istedim. Bakalım Dior Homme'un yeni hali, eskisi kadar beni benden alabilecek mi?

Kendi sitelerinde baharatlı-odunsu olduğu vurgulanan Dior Homme'un, erkeksi iris çiçeği (süsen) parfümü olduğu vurgulanmış. Kakule, iris ve vetiver notaları üzerine oturtulmuş kokusu. Üzerime sıktığımda beni kremsi turunçgiller ve iris çiçeği karşılıyor. Turunçgillerin geri planda kaldığını söyleyebilirim. Ağırlık iris çiçeğinde. Biraz da kakule var sanki. Başlangıcı gayet güzel Dior Homme'un. Orta kısımda büyük değişiklik olmuyor. Sadece iris çiçeğinin etkisi daha artıyor. Orta bölümden itibaren pudralı yapı ortaya çıkıyor. Evet orta kısım oldukça pudralı-çiçeksi denebilir. İşte Dior Homme'u bu kadar meşhur hale getiren form karşımızda. Yumuşak ve kremsi çiçeksilik erkeksi olmaktan ziyade uniseks kullanıma daha yakın. Geçmişte denediğim Dior Homme'un orta kısmında erkeksi deri varken, yeni formülasyonda derinin etkisi azaltılmış ve pudralı kakaonun oranı artmış sanki. Yine de bu hali benim için yeterli. Geleyim sonlara. Alt notalarda tatlılık biraz artıyor ve kremsi odunsu notalara dönüşüyor. Vetiver rahatlıkla hissediliyor alt notalarda. Onun dışında da çok ilgi çekici değil son kısım. Biraz sıradan kalmış parfümün kapanışı.


Dior Homme, kendi sitelerinde de belirttikleri gibi erkeksi sayılabilecek iris çiçeğinin etkisi altında. Kimileri onu fazlaca kadınsı bulabilir. Ki bu konuda onları eleştiremem. Çünkü Dior Homme gerçekten de ruj-makyaj malzemesi-makyaj çantasının için gibi kokuyor çoğu zaman. Daha doğrusu bu efekti müthiş bir kalite ile etrafa yayıyor. Sanırım onun bu kadar eleştirilmesinin veya aşık olunmasının sebebi iris çiçeğinin böylesine kullanılmış olması.

Eğer Dior Homme'u bir şekilde tanımlamak isteseydim onu çiçeksi-odunsu-pudralı kakao olarak sınıflandırırdım. Tabii hiç bir parfümü böylesine kalıpların içine sokmak doğru değil. Fakat Dior Homme'un bendeki yansıması aşağı yukarı böyle oldu. Pudralı irisin genel kompozisyonda çok büyük yer kapladığı görülüyor. Sürpriz olarak bence ikincil element yumuşak-kremsi odunsular. Orta bölümün sonlarından itibaren beliren odunsu notalar, alt notaları domine ediyor.

Ve kakaodan bahsetmezsem olmaz. Buradaki kakao, daha çok yağlımsı hissiyata sahip. Acı veya çikolatamsı gelmiyor bana hiç bir zaman. Pudralı bir kakao adeta. Yüksek kaliteli değil bence kakao kullanımı. Mis gibi kakao çekirdeği kokusu beklemeyin çünkü oldukça tatlı zaman zaman şekerliliğe kaçan bir kakao kullanımı mevcut. İlk formülasyon Dior Homme'da çok daha fazla beğenmiştim kakao kullanımını.


Geleyim merak edilen konulardan ilkine. Dior Homme gerçekten de ruj-makyaj malzemesi gibi mi kokuyor? Ve bu koku onu erkeğin kullanmaması gerekecek kadar feminen hale getiriyor mu? Kendi açımdan bakarsam evet o meşhur ruj kokusu Dior Homme'da baskın şekilde var. Ve tabii ki bu durum ona kadınsı nüanslar veriyor. Fakat bu onu salt bir kadın parfümü haline getirmiyor. Odunsu notalar ve kakao, erkeksi hissiyatı pekiştiriyor. Yani başarılı bir dengeye oturtulmuş kokusu. Ne çok erkeksi ne de fazlasıyla kadınsı. Bu haliyle erkekler rahatlıkla kullanabilir ama maskülen parfümlerden hoşlanıyorsanız Dior Homme'un size hitap etmeyeceği çok açık.

İkinci merak edilen konu parfümün geçirdiği reformülasyonlar. Tam olarak kaç defa reformülasyon geçirdiğini Dior'un parfüm birimi dışında kimsenin bilemeyeceği Dior Homme'un, son hali biraz sönükleşmiş, eski çarpıcı ve sofistike yanı törpülenmiş, deri azaltılmış ve odunsu notalar arttırılmış. Bilemiyorum belki de yıllar önce kullandığım Dior Homme, tecrübesizliğim sebebiyle bana öylesine harika gelmişti. Bugün daha objektif baktığımda çok ilginç ve yaratıcı bir parfüm görüyorum karşımda. Lüks kokan, inanılmaz bir aurası olan, modern, cazibeli, şık, benzerine kolay kolay rastlanamayacak, fütüristik bir çalışma adeta. Fakat ilk kullandığım kadar heyecanlandıramadı beni Dior Homme. Biraz fazla tatlı, fazla kremsi ve en önemlisi de fazla pudralı geldi kokusu. Sanırım bu kadar tatlı kokular artık ilgimi çekmiyor.

Yine de Dior Homme, her yerde satılan ana akım markalar içinde hala yıldız gibi parlıyor. Böylesi bir eser kolay kolay gelecek gibi görünmüyor. Onun içindir ki muhakkak deneyin, içinize uzun uzun çekin, kendinizi ona yakıştırmaya çalışın ve bu deneyimin tadını çıkarın. Belki de geleceğin parfümleri Dior Homme gibi olacak. Kim bilir...

Luca Turin'in kitabında meyveli iris olarak sınıflandırılmış Dior Homme. Beş üzerinden beş puan alarak en iyi parfümler listesine girmiş. Bay Turin'in bu puanlamasını ilk yani 2005 formülasyonu üzerinden yaptığını belirteyim.


Dior Homme'un yeni formülasyonlarına artık Francois Demachy imza atıyor. Benim kullandığım da onun elinden çıkmaydı. EDT konsantrasyonuna sahip. Farkedilirliği ilk yarım saat iyi, sonrasında tene-kumaşa yakın kalıyor. Kalıcılığı fena değil. Tam bir sonbahar-kış kokusu. Ten üzerinde beklediğim kadar çarpıcı kokmazken, kumaş üzerinde daha hoşuma gitti. Bunu da küçük bir anekdot olarak vereyim. Ne olur ne olmaz, siz yine de denemeden almayın.

Koku Güzelliği:10/8.5

6 Mart 2015 Cuma

Christian Dior - Patchouli Imperial (2011)


Christian Dior - Patchouli Imperial (2011)

"Rusya'dan gelen kişniş, Endonezya'nın bağrından kopup gelen paçuli ve Hindistan'dan gelen sandal ağacı."

İşte size Patchouli Imperial'in kısa öyküsü. Aslına bakarsanız uzun hikayeyi bilemiyorum. Belki de bir hikayesi yoktur Patchouli Imperial'in. Her parfümün hikayesinin olması da gerekmiyor. Aslına bakılırsa parfümün ismi, aklımızdaki soru işaretlerini gidermeye yetiyor. Anlıyoruz ki karşımızda paçuli yorumu var.

Christian Dior'un müthiş parfümleri, ikonik tasarımları, moda dünyasındaki eşsiz yeri, umudumuzun her zaman diri olmasını sağlıyor. Dior'un yeni parfümü çıktığında, en azından vasat bir iş olmayacağını tahmin ediyoruz, belki de umuyoruz. Hele ki söz konusu özel seri koleksiyonundan üye ise daha bir dikkat kesiliyoruz. Aynı bugünkü yazı konum Patchouli Imperial'de olduğu gibi.

Dior'un her yerde satılan popüler parfümlerinin aksine çok az yerde bulunan ve niş parfümlere rakip olarak gösterilebilecek özel serisi "La Collection Privee" ailesi gittikçe genişliyor. 2015 yılı itibariyle yirmiye yaklaşıyor özel seriye mensup parfümler. Anlaşılan Dior, bu seriye daha da yatırım yapacak. Umarız ki koku severleri mutlu edecek başarılı parfümlere imza atarlar.

Patchouli Imperial, 2011 çıkışlı özel seri üyesi olarak büyük ses getiremedi. Bir Ambre Nuit ya da Oud Ispahan kadar talep görmedi. Geri planda kaldığı söylenebilir. Parfümün tasarımcısı François Demachy'e göre "bütün bitki notalarının içerisinde en çok hayvansallık hissiyatı veren nota olan paçuli" benim de son yıllarda ilgimi çeken kokulardan birisi. Uzun zaman önce paçuliyi hiç sevmezken, artık paçuli parfümlerine daha bir heyecanla yaklaşıyorum. İlk anda Patchouli Imperial ismini duyduğumda oldukça merak etmiştim. Nihayet tanıştık kendisiyle. Buyurunuz o zaman detaylara.



Kendi sitelerinde "tutkulu ve rafine bir parfüm" olarak tanımlanan Patchouli Imperial'i üzerime sıktığımda garip burukluk beni karşılıyor. Turunçgil mi desem çiçeksilik mi desem paçuli mi desem yoksa hepsinin karışımı mı desem karar veremiyorum. Tuzlu bergamot ile kremsi paçulinin birleşiminden oluşuyor sanki üst notalar. Pek alışık olunmayan tarzdaki başlangıcını pek beğenmedim. Orta kısma geçildiğinde koku yapısında büyük değişim olmuyor. Kremsi buruk paçuli hala çok etkili. Farklı olarak tütün yaprağı benzeri koku algılıyorum. Açıklanan notalarında tütün yok ama bence ıslak tütün yaprağı tarzında bir tütün kullanımı var. Dumansı olmayan ıslak tütün, kremsi paçuliyi geri planda destekliyor. Kimi zaman tütün kolonyasına benzeyen orta kısım, başlangıcına göre nispeten daha başarılı. Alt notaları oldukça tanıdık geliyor burnuma. Tatlığın azaldığı sonlarda çikolatamsı paçuli bu sefer sürpriz yapıyor. Biraz Angel'ı anımsatan kapanışını sevdim. Hatta parfümün en beğendiğim yeri oldu alt notaları.

Patchouli Imperial, ismine binaen büyük oranda paçuli kokusuna sahip. Hem eski hem de modern sayılabilecek kokusu fazlaca rastlanacak türde değil. Özellikle ana akım markalarda böyle bir paçuli kullanımı hatırlamıyorum. Oldukça kremsi (vanilyalı değil yağlı gibi), yumuşak, bazen ferahlık sınırında gezen bazen de baharatlı-tütünlü izlenimi veren hafif tatlı paçuli, ana aksı oluşturuyor. Biraz hüzünlü, kekremsi, olgun ve bohem tarza sahip. Tatlılık her daim var. Buradaki tatlılık vanilyamsı değil de bal-tonka fasulyesi tarzına yakın verilmiş.

Patchouli Imperial günlük kullanım için uygun değil bence. Daha ortam ya da dönem kokusu. Soğuk sonbahar günlerinde kasım ayının sonlarında, yerlerde sararmış yaprakların olduğu sokaklarda dolaşırken kullanılsa eminim harika olacaktır. Benim kullandığım mart ayının serin günlerinde fena tepkiler vermedi ama yine de baharın cıvıl cıvıl neşesine uyacak bir kokusu yok. Havanın soğuk olduğu akşam saatlerinde montumdan burnuma gelen Patchouli Imperial kokusunu beğendim. Ama tenimdeki halini kendime yakın bulamadım. Belki de tenime uymadı bir türlü.



Zaten Patchouli Imperial ile aşk-nefret ilişkisine benzer bir durum yaşandı aramızda. Kimi zaman sevdiğim kokusundan çoğu zaman hoşlanmadım. Düz çizgide ilerleyen, derinliği olmayan, biraz paçuli yağlarını anımsatan kokusu ile barışamadık. Evet bir süredir paçuli parfümlerine olan ilgim artıyor. Fakat Patchouli Imperial ile bu iş olmayacak gibime geliyor. Coromandel, Angel (kadın versiyonu) ve Borneo 1834 gibi nefis paçuli parfümleri varken, Patchouli Imperial'e ihtiyacım olacağını sanmıyorum.

Bir tek bana mı öyle geliyor yoksa bu parfümün orta kısmı garip şekilde Black Orchid ile hafifen benzeşiyor mu karar veremedim. Sanırım birbirlerini andırıyorlar. Azıcık da Slumberhouse'un Jeke'sine benzettim Patchouli Imperial'i. İlginç olan ise bu parfümün Coromandel'e benzetilmesi. Evet ikisinde de paçuli önemli aktör ama bence çok da benzemiyor Coromandel'e. Patchouli Imperial daha ferah ve tütünümsü kokarken Coromandel karanlık ve çikolatamsı yapıda. Bu anlamda aralarında büyük benzerlik göremiyorum. Sadece sonları benziyor olabilir Coromandel'e.

Gördüğüm kadarıyla oldukça tematik bir paçuli denemesi yapılmış Patchouli Imperial ile. Genel beğeniye uymayacak, yapaylık hissedilmeyen, kullanması zor sayılabilecek yapısı ile paçuli severleri bile şaşırtabilecek kokusu, denemeden alımlar için hiç de güvenli değil.



Geleyim performans kısmına. Kalıcılığının gayet iyi olduğu söylenebilir. Kıyafetlerden günlerce etrafa yayılıyor kokusu. Farkedilirliği başlarda gayet iyi. Kimileri saldırgan olduğunu söylese de bence yumuşak karakterli yapıya sahip. Farkedilirliği 1-2 saat sonra normale dönüyor. Kadın parfümü olarak çıkarıldığı söylense de paçuli seven erkekler rahatlıkla kullanabilir. Sonbahar-kış mevsimi için daha uygun. Yaş olarak ise yirmi beş ve üzerindeki arkadaşların denemesinde fayda var.

Koku Güzelliği:10/6

30 Ocak 2015 Cuma

Christian Dior – Eau Sauvage Parfum (2012)


Christian Dior – Eau Sauvage Parfum (2012)

Efsane parfümör Edmond Roudnitska'nın 1966 yılında parfüm endüstrisine armağan ettiği kült klasik Eau Sauvage, uzun yıllar dünyanın en çok tercih edilen erkek parfümü olarak raflardaki yerini aldı. Bu başarı simgesi parfüm, kokular dünyasının dönüm noktalarından birisiydi. Daha önce benzerine rastlanmamış bu hüzünlü Akdeniz kolonyası, Christian Dior'un yüzakı olarak tarihteki yerini aldı. Her ne kadar eski şaşalı günlerinden uzak olsa da hala en çok saygı duyulan eski kafa parfümlerin başında geliyor Eau Sauvage.

Dior'un bu zamansız klasiğinin yıllar içinde sadece iki versiyonu çıkarılmıştı 2012 yılına kadar. İlki 1984 çıkışlı Eau Sauvage Extreme'di. İkincisi ise 2007 çıkışlı Eau Sauvage Fraicheur Cuir'di. Bu iki parfüm hiçbir zaman abileri kadar başarılı olamadılar. Zaten olmaları da çok zordu. Tarih 2012 yılını gösterdiğindeyse Eau Sauvage Parfum piyasaya sürüldü. Tabii Eau Sauvage hayranları oldukça heyecanlandılar bu hamleyle.

"Parfum" isimli versiyonlar çıkarmak son yıllarda Christian Dior'un sıkça yaptığı işlerden birisi. Sanırım bunu belli stratejiler doğrultusunda yapıyorlar. Yöntemleri ise şöyle. Çok tutulan, çok satılan ve çok sevilen parfümlerinin "Parfum" isimli yeni varyasyonlarını piyasaya sürüyorlar. Bu işe önce 2012 yılında Eau Sauvage ile başladılar. Aynı yıl ünlü kadın parfüm klasikleri Miss Dior'un "Le Parfum" versiyonu çıktı. 2014 yılındaysa ünlü Fahrenheit'in Le Parfum'u raflardaki yerini aldı. Dior’un son yıllarda büyük başarı kazanan erkek kokusu Dior Homme isimli eserinin "Parfum" versiyonu kendisini nihayet gösterdi. Christian Dior, bu tür "Parfum" hamlelerini devam ettireceğe benziyor. Umarız sonuçları iyi olur ve bizler çok güzel parfümlere kavuşuruz.


Bugün, Dior'un Parfum versiyon modasının ilgi çeken üyesi Eau Sauvage Parfum ile birlikteyiz. İsminin önemli bir klasiğe dayanması kuşkusuz beklentileri de arttırıyor. Bir süredir merak ettiğim arkadaşlardandı Eau Sauvage Parfum. Kendi sitelerinde efsanevi Eau Sauvage'in hikayesinde yeni bir sayfa olarak değerlendiriliyor. Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip olduğu vurgulanıyor.

Parfümü üzerime sıktığımda beni buruk ve neredeyse ferah bergamot karşılıyor. Asidik ve hafif tuzlu başlangıç, eski tarz şiprelerdeki turunçgil kullanımını hatırlatıyor hemen. Başlangıcı aromatik otların da desteğinde gelişiyor. Aslında fena değil üst notaları ama bu tür buruk bergamotu bir türlü kendime yakın bulamıyorum. Açılışı yine de iyi. Orta kısma gelindiğinde sürpriz gelişmeler oluyor. O tozlu, otsu bergamot geriye çekilirken oldukça tatlımsı hatta kremsi yapı ortaya çıkıyor. Yumuşak baharatlar, pudramsılık, reçineli sabunsuluk orta kısmı domine etmeye başlıyor. Açıklanan notalarında Türkçeye mür, mürrüsafi olarak geçen myrrh var. Sanırım bu reçinemsi koku mürden geliyor. Orta bölüm başlangıcına göre daha günümüze yakın ve modern kokuyor. Vanilyamsı kremsilik, modernlik hissini veriyor olabilir. Orta notalarını sevemedim Eau Sauvage Parfum'un. Geleyim son kısma. Alt notalarda yine çarpıcı bir değişim var. Orta bölümdeki tatlı sabunsu reçineli yapı artık hissedilmiyor ve yine şaşırtıyor beni. Mis gibi eski limon kolonyalarını hatırlatan canlı ve ferah limon birdenbire karşıma çıkıyor. Tuzlu sayılabilecek limona nefis bir vetiver eşlik ediyor. Derinlerden meşe yosunu da mı geliyor? Sanırım evet. Kapanışı çok doğal, ferah, rahatlatıcı ve keyifli. Parfümün en sevdiğim yeri oluyor alt notaları. Buna eminim.

Eau Sauvage Parfum, genel olarak eski tarz turunçgillerin (bergamot-neroli), tatlı vanilyalı-pudramsı mür reçinesinin, vetiver-limon ikilisinin ekseninde ilerliyor. Parfümün başlangıcı büyük abisi Eau Sauvage'den esintiler taşıyor. İlk saniyelerde burnunuzu yalayıp geçen eski kafa şipremsi turunçgiller hoş bir sürpriz yapıyor. Saniyeler sonra ise oldukça tatlı yapı ortaya çıkıyor. Neredeyse şekerli ve garip mür ilgimi çekmiyor ve itici hale getiriyor orta kısmı. Bu tür kremsiliği hiç sevemiyorum ve ne yazık ki karşıma çıkıyor burada. Şanssızlığım şu ki orta notalar, parfümün en baskın olduğu yer. Alt notalara kadar tahammül ettiğim Eau Sauvage Parfum'un kapanışı nefis. Burada orta bölümdeki tatlılık gidiyor. Eski tarz ferah limonsu şiprelere gönderme yapan kapanışında vetiver önemli rol oynuyor. Ve fazlasıyla kafamı karıştıran olay gerçekleşiyor alt notalarda.


Son kısımda pırıl pırıl limonlu tozlu-tuzlu vetiver, günümüzün meşhur bir parfümünü çağrıştırıyor bana az da olsa: Terre d'Hermes. Bana mı öyle geliyor anlayamadım ama son kısımda Terre d'Hermes'in o vetiverli, Iso E Super destekli canlı turunçgillerini andırıyor. Tabii Eau Sauvage Parfum'de aromatik otlar ve limon daha fazla yer tutuyor.  Ayrıca sonlarını hafiften Parfums de Nicolai – New York’un alt notalarında karşımıza çıkan meşe yosununa benzettim. Son kısım oldukça ilgimi çekti diyebilirim.

Eau Sauvage Parfum, 1966 yılındaki büyük abisinin ismini aldığı halde kokusu büyük benzerlik taşımıyor. Evet klasik Eau Sauvage'daki o buruk-hüzünlü bergamot hayalet gibi dolaşıyor 2012 sürümünün üzerinde. Ama kokunun tamamında baskın değil. Parfum versiyonu daha modern, çok daha tatlı, kremsi ve daha kompleks. Üst-orta ve alt notaların ayrımı net olarak izlenebiliyor. Bu anlamda çok katmanlı yapıda olduğu söylenebilir Parfum'un. Sadece bu kriteri düşünürsek iyi çıkarmış Dior.

Peki parfümü sevdim mi? Ya da daha önemli soru, klasik Eau Sauvage'i sevenler Parfum versiyonunu almalı mı? Tabii bir parfümün alım kararını kişinin kendisinin vermesi en doğrusu. Ben sadece fikrimi belirtebilirim. Klasik Eau Sauvage'e birebir benzemese de andırdığı aşikar. İlk Eau Sauvage çok olgun, çok erkeksi, çok kuru ve tozlu kokarken, Parfum versiyonu oldukça tatlı, modernize edilmiş, yumuşatılmış ve kremsilik eklenmiş hali de denebilir. Tabii yine Dior'un kalitesi mevcut. Can sıkıcı yapaylığa rastlanmıyor. Fakat yine de kokusunu çok sevdiğimi söyleyemem. Beni iten bir şey var Eau Sauvage Parfum'de. Zaten klasik Eau Sauvage'i da çok sevmemiştim. Sanırım bu tür buruk bergamot kokularına alışamıyorum. Onun içindir ki tercih edeceğim bir arkadaş değil Eau Sauvage Parfum.


Parfümün tasarımını ünlü burun Francois Demachy yapmış. Eau de Parfum (EDP) formundaki kokusunun kalıcılığı ve farkedilirliği normal seviyede oldu tenimde. İlkbahar ve sonbahar mevsimlerinde kullanmak iyi sonuçlar verebilir. Yaş olarak 25 ve üzerindeki arkadaşlara ancak uyum sağlayacaktır. Genç işi olmadığını düşünüyorum. Denemeden almak iyi fikir olmayabilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

17 Aralık 2014 Çarşamba

Christian Dior – Dior Homme Parfum (2014)


Christian Dior – Dior Homme Parfum (2014)

Parfüm endüstrisinin en önemli anaakım oyuncularından Christian Dior için hit kokulara imza atmak hiç bir zaman zor değildir. Özellikle modern kadın parfüm klasiklerinin çoğuna imza atmış durumdalar. Fakat en az onlar kadar güçlü modern erkek parfümü çıkaramamışlardı. Evet Eau Sauvage müthiş bir klasikti ama artık eskiydi. Fahrenheit garip bir şekilde efsaneye dönüşmüştü ama yok o da değildi Christian Dior'un aradığı. 2000'li yılların modern, cazibeli, çarpıcı, metropolde yaşayan erkeklerini hedefleyen bir koku olmalıydı. Lüks kokan, kadınların hayran kalacağı, modern ama aynı zamanda geleceğe dönük bir projeksiyon olmalıydı.

2005 yılında Christian Dior'un piyasaya sürdüğü Dior Homme isimli parfüm, modern çağın en ilginç ve sıradışı erkek parfümlerinden birisi olmaya adaydı. Çoğu kadının erkeksi, çoğu erkeğin ise kadınsı bulduğu Olivier Polge imzalı Dior Homme, kısa zamanda dünya parfüm sektörünün gözdelerinden birisi haline gelmişti.

Hani bazı parfümler vardır ilk kullandığınızda sizi çarpıverir, hafiften başınızı döndürür, acaba hayatımın parfümü bu mu diye düşündürtür. İşte Dior Homme ile ilk tanışmam hemen hemen böyleydi. Aranan kan bulunmuştu. Dior Homme ve iki yıl sonra piyasaya sürülen Intense, dünya çapında müthiş bir başarı yakalamıştı. Tabii Dior'un marka gücünü de arkasına alıp, en çok satanlar listesine girmekte gecikmedi Dior Homme ve kardeşi Intense.

Dior Homme'un alışılmışın dışındaki koku formu öylesine ilgi görmüştü ki, fırsatı kaçırmak istemeyen Christian Dior, ilerleyen yıllarda farklı versiyonlarını çıkardı. 2014 yılının şu son günlerini yaşadığımız Aralık ayı itibariyle, Dior Homme isimli farklı konsantrasyona sahip sekiz varyasyona sahip. Henüz dokuz yıllık bir parfümün sekiz ayrı versiyonu olması, Dior markasının ondan beklentilerinin ne kadar yüksek olduğunu kanıtlıyor bize.


Benim de uzun yıllardır en sevdiğim parfümlerden olan Dior Homme'un, 2014 yılı sonlarına doğru bugün bahsedeceğim küçük kardeşi "Parfum" piyasaya sürüldü. Gerek şişe tasarımı gerekse notaları itibariyle abisi Dior Homme'un takipçisi olduğu söylenebilir Dior Homme Parfum'un. Tek fark olarak 2005 versiyonunun parfümörü Olivier Polge olması gösterilebilir. Artık yeni Dior Homme serisinin tamamının parfümörü ise Francois Demachy. Bugünkü konuğum Dior Homme Parfum'unde arkasındaki isim Francois Demachy.

Kendi sitelerinde Dior Homme Parfum'ü, üç ana nota üzerinden anlatmışlar: İris (süsen çiçeği), sandal ağacı ve deri. Genel olarak odunsu deri bağlamında yaklaşmışlar kokusuna. Dior Homme Parfum'u ilk sıktığımda beni tatlımsı yoğun bir deri karşılıyor. Geri planda iris tarafından desteklenen deriyi gayet güzel buldum. Üst notalar çok hoş. Orta kısımda derinin hakimiyeti azalıyor ve iris öne çıkıyor. Çoğu kişinin ruj ya da makyaj malzemesi koktuğunu söylediği orta kısım, Dior Homme'un neredeyse aynısı. Aynı yağlımsı yüksek kaliteli ruj kokusu orta bölümde mevcut. Orta kısım da çok başarılı. Geleyim sonlara. Kapanışta kremsilik artıyor fakat iris geriye çekiliyor. Onun yerine kremsi vanilya, lezzetli amber ve yumuşak odunsu notalar geliyor. Hatta kremsi sedir ağacı muhtemelen en baskın koku alt notalarda. Son bölümü sıradan bulduğumu belirtmeliyim.

Dior Homme Parfum, kararında tatlılık barındıran, modern bir deri-iris-odunsu notalardan oluşan kompozisyona benziyor. Dior Homme'dan aşina olduğumuz o pudralı makyaj malzemesi efekti aynen Dior Homme Parfum'de de verilmiş. Farklı olarak burada deri başlarda baskın kullanılmış. Orta kısımları oldukça benziyor iki parfümün de. Sonlarda ise Dior Homme Parfum daha odunsu hale getirilmiş. İşte bence iki parfümün kısaca karşılaştırması bu şekilde.


Tatlı-lezzetli iris, deriyi yumuşatması için kullanılmış sanki. İris ve derinin birleşimi yine güzel sonuç vermiş. Kokunun genelindeki pudralı yapı hiç de şaşırtıcı değil. Buradaki pudra, neyse ki abartılı ve fazla verilmemiş. Dior’un şahane bir rujunu andıran koku, Dior Homme Parfum’un da vazgeçilmez öğesi gibi duruyor.  Burada bahsedilmesi gereken şey abisinden daha erkeksi duruşu var Parfum’un. Pudralı-rujlu yapı, orijinal Dior Homme’a göre daha az ve kontrollü verilmiş. Her ne kadar bu halini bile çoğu kişi kadınsı bulabilecekse de, bence bir parça daha erkeksilik katılmış ana yapıya. Ayrıca Dior Homme Intense’teki kadar çikolatamsı kokmasa da Parfum versiyonu, kakaonun ağız sulandırıcı rahiyasını az da olsa bize tattırıyor. Kremsi vanilya sanki daha önde. Çikolata-kakao hissi Dior Homme’a göre çok daha az.

Dior Homme Parfum, büyük abisinin genlerini almış. Aynı modernite, aynı bakış açışı, aynı konformizm. İki parfüm, dikkatli kişilerce detayların farklılığı anlamında çözümlenebilir. Dior Homme Parfum'un sonları dışında genel kalitesinin Dior Homme'la yakın olduğunu düşünüyorum. Fakat alt notaları biraz sıradan buldum. En azından bu kadar şöhretli bir parfümün ismi ile piyasaya sürülen "Parfum" versiyonun son kısmı daha ilginç ya da özenli olabilirmiş. Üst ve orta notalar rahatlıkla sınıfı geçerken, sonları zeki ama ders çalışmayan öğrenci gibi.

Dior Homme Parfum, tamamen farklı ve bağımsız bir parfüm. Fakat ismi ve konsepti sebebiyle koku formu olarak abisine bağlı ve bağımlı. Şimdi diyeceksiniz ki Dior Homme varken neden "Parfum" versiyonunu alalım? Bu soruya şöyle cevap vereyim: "Dior Homme varken neden Dior Homme Intense alıyorsanız işte o sebeple." Dior Homme Parfum, küçük detaylarla farklı bakış açısı olarak düşünülebilir. Ya da ticari bir devam parfümü olarak görülebilir. Nereden bakarsam bakayım yine de beğendim "Parfum"u.


Sonuç olarak Dior Homme varken, alıp kullanacağımı sanmıyorum ama siz yine de vaktinizi ve burnunuzu ayırın ve "Parfum" versiyonunu deneyin. Eğer Dior Homme'u genel olarak çok beğenmeyenlerdenseniz belki sizin ilacınız Parfum'dur.

Kalıcılığı tenimde çok iyi oldu Parfum'un. Neredeyse bir günlük kalıcılık benim için yeterli. Farkedilirliği başlarda yüksek. 4-5 fıs civarı sıktığımda her seferinde ilk yarım saat biraz fazla ve yoğun geldi bana. Sonrasında normale dönüyor farkedilirliği. Tam bir sonbahar-kış parfümü olduğunu söylemek durumundayım. Yaş sınırı ise koymak istemem. Gerek modern ve tatlı yapısı gerekse sonlardaki erkeksi odunsuları düşünürsek geniş bir yaş skalası onu kullanabilir.

Koku Güzelliği:10/7.5

18 Temmuz 2014 Cuma

Christian Dior - Escale a Portofino (2008)




Christian Dior - Escale a Portofino (2008)

Tamamen tesadüf eseri iki hafta içinde ikinci Portofino temalı parfüme rastladım. Tabii ki şikayetçi değilim. Yeter ki kullandığım parfümler belirli seviyenin ve kalitenin üzerinde olsun, varsın isimleri Portofino olsun. Hem kötü bir isim değil ki Portofino.

Muhakkak ki bu güzel ve şirin İtalyan kasabasını dünyaya Tom Ford'un Neroli Portofino'su tanıtmadı. Daha önce de Portofino'ya öykünmüş parfümler mevcuttu. Mesela Christian Dior'un Escale a Portofino'su.

Dior'un "Cruise" serisine 2008 yılında Escale a Portofino ile başlandı. Bu seriyi Dior'un özel serisi ile karıştırmamak gerek. Gerçi sınırlı dağıtım ve satış anlamında iki seri birbirine benziyor. Fakat Cruise serisi, Dior'un diğer parfümleriyle benzer fiyat aralığına sahip. Tek farkı fazla yerde bulunmamaları. Biraz Hermes'in "Jardin" serisine benzetilebilir bu anlamda.


Cruise serisinde görebildiğim kadarıyla dört parfüm mevcut. Bu seri "Ferah ve parlak kokuları sizi bir seyahate davet eder" cümlesiyle tanıtılmış ve ilhamını "Dior'un kıyafet tasarımlarından ve basit ama mükemmel kesim giysilerinden" almış. Cruise serisi için "Escale isimli parfümler, Dior'un parfümeri alanındaki ikinci mottosu olan: basit ve gerçek şıklığı çağrıştırır." denilmiş.

Escale a Portofino, kendi sitelerinde "Tatlı ferahlığın zindelik verici patlaması" olarak tanıtılmış. Ayrıca "Dior'un özel ve yüksek kaliteli içerikleri ile yapılmış Eau de Toilette" olduğu vurgulanmış. İçeriğindeki on altı doğal esansın genel olarak Akdeniz'i anımsattığı söylenmiş.

Uzun sayılabilecek zamandır kullandığım Escale a Portofino'nun başlangıcı güzel bir limon ile size merhaba diyor. Yüksek kaliteli limon doğal, lezzetli ve ferah. Biraz da aromatik otlar eşlik ediyor limona. Üst notaları eski tarz erkeksi limonsu şiprelere benzettim. Başlangıcını çok başarılı buldum. Orta kısımda limon gerilerde kalıyor. Onun yerine buruk ve ferah neroli geliyor. Ona biraz da bergamot eşlik ediyor. Fazla sabunsu olmayan neroliyi beğendim. Son kısım, orta bölümün paralelinde ilerliyor. Ferah ve doğal neroliye misk ekleniyor. Alt notalarda sedir ağacından gelen odunsuluk da var. Fakat çok baskın değil. Böylece tenden ayrılıyor.


Escale a Portofino, basit ve ferah turunçgil kokusu olarak değerlendirilebilir. Başlangıcındaki canlı, enerjik limon eski tarz limonsu parfümleri hatırlatıyor. Orta kısımdaki çiçeksi neroli, fazlaca kadınsı değil neyse ki. Buruk neroli gayet doğal ve yumuşak. Sonlardaki misk-sedir ikilisine gelinceye kadar kokusu o kadar zayıflıyor ki neredeyse hissedilmiyor.

Dior'un seyahat serisinin üyesi Escale a Portofino, aynı ismi gibi yaz mevsiminde deniz kenarına yada şirin bir Akdeniz kasabasına tatile gitmiş gibi hissettiriyor sizi. Limon-bergamot-neroli üçlüsünün her daim etkin olduğu kokusu fazla katmanlı yada derin değil. Zaten bir yaz parfümünden kim derinlik bekler ki. Üzerinize sıkın, ferahlayın, rahatlayın, fazla şey düşünmeyin ve mutlu olun. Eğer Dior'un düşüncesi buysa doğru bir işe imza atmış.

Escale a Portofino, aynı isimli rakibi Neroli Portofino'ya andırıyor. İki parfümün isminde Portofino bulunması ve içeriklerinde de neroli olması güzel bir sürpriz oldu benim için. Kimi yorumcuların iki parfümü birbirine benzetmeleri gayet anlaşılabilir. Escale a Portofino'nun keskin limonlu üst notaları Neroli Portofino'ya pek benzemiyor. Orta kısımdan itibaren ikisi de neroli temeline oturuyor. İşte bu andan itibaren benzerlik var ama ikiz kardeşi gibi değil. Neroli Portofino'nun abartılı fiyatından muzdarip parfüm severler, Escale a Portofino'ya şans verebilir.


Parfümün eleştirilen bazı tarafları var. Birincisi "fazlasıyla basit hatta limon kolonyası gibi bir parfüme neden bu kadar bedel ödeyelim" diyenler. Aslında hem haklılar hem de haksızlar. Bazen bana da limon kolonyalarını hatırlattı. Fakat o kadar da basite indirgenecek kadar vasat bir parfüm değil. İkinci olarak da kalıcılığının ve fark edilirliğinin düşük olması eleştiriliyor. Kullanım döneminde ben de fark edilirliğinin düşük olduğuna şahit oldum. Kalıcılığı ise normal bir EDT kadar. Fazlasını beklemek zaten anlamsız olurdu.

Yapaylık hissedilmeyen, ortalama ve ferah bir yaz kolonyası istiyorsanız, Escale a Portofino emrinize amade bekliyor. Gerçi Cruise serisi her mağazada satılmıyor. Ama biraz araştırmayla ülkemizde satılan birçok yere rastlanabilir.

Kimi yerlerde kadın parfümü olarak geçiyor. Bazı yerlerde de uniseks olarak sunuluyor. Bence hiç de kadınsı değil. Hatta başlangıcı erkeksi bile denebilir. Bu anlamda hem erkekler hem de kadınlar rahatlıkla kullanabilir.

Parfümün tasarımına ünlü burunlardan Francois Demachy imza atmış.


Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

13 Mart 2014 Perşembe

Christian Dior – Addict (2002)


Christian Dior – Addict (2002)

"Tanrı, Havva'yı Hz. Adem'in sol kaburga kemiğinden yarattı. O sırada Hz. Adem'i hafif bir uyku tuttu. Bir müddet sonra uyandığında Hz. Havva'yı gördü karşısında. İlk anda şaşırdı, sonra çok sevindi. Kalbi hemen ona ısındı ve aralarında bir yakınlık ve mutluluk meydana geldi."

Bu ilginç anlatım, farklı versiyonları ile farklı İslami kaynaklarda karşınıza çıkabilir. Tabii ki böyle bir yaratım sürecinin olduğuna dair elimizde somut kanıt yok. Dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınların yaratılış sürecini Hıristiyani kaynaklardan da benzer şekilde takip edebiliyoruz. Hıristiyan mitolojisinde kadının, ilk insan olan Adem'in kaburga kemiğinden yaratıldığına dair bir çok söylence ve ünlü ressamların eserleriyle karşılaşabilirsiniz. Bunların belki de en bilineni Michaelangelo'nun Sistine Şapeli'ndeki "Havva'nın Yaratılışı" freski.

Yaratılış ve varoluşun bizim ilgi alanımız parfümlerle pek alakalı olmadığının farkındayım. Fakat bir çok dünya markası, parfümlerinin tanıtımlarında erkeğin ve kadının klişeleşmiş yönlerini bize sunuyorlar ve bunların üzerinden reklam çalışmalarını yürütüyorlar.


Bu devasa pazarlama çarkında kadınlara biçilen rol seksi, cazibeli, vamp, güzel ve çekici olmak. Her ne kadar feministler bu duruma fena halde kızsalarda sanırım kadını cinsel obje olarak kullanmaya devam edecek moda sektörü. Örnek mi? İşte size Christian Dior'un ünlü parfümü Addict.

Reklam metinlerinde "Ve Tanrı Kadını Yarattı" imgesine ve algısına vurgu yapmaları hiç şaşırtıcı değil Addict için. Hatta parfümün tanıtım filmindeki "Dior, Kadını Yarattı" iddiası büyük ihtimalle, Tanrı'nın kadını yaratmış olmasına ukalaca bir gönderme. Dior parfüm biriminin önemli hamlelerinden birisi diyebiliriz Addict'e. Markanın 1985 yılında Poison ile başlattığı kadınsı ve modern parfümler serisine 2002 yılında Addict'te katılmıştı. İlk çıktığından itibaren çok satanlar listesinde kendine yer bulmayı başardı Addict. Dior kadınları, aynı Poison serisi gibi Addict'i de bağrına basmıştı.

2002'deki ilk Addict'ten sonra 2014 yılı Mart ayı itibariyle bu isimle 16 farklı flanker çıkarmaları, Addict'e verilen önemi de gösteriyor bir bakıma. 2012 yılında ise Addict yeniden formüle edilerek aynı şişe formu ve isimle piyasaya sürüldü. Benim kullandığım Addict, 2012 yılı Francois Demachy versiyonu. İlk Addict ise Thierry Wasser'e aitti.


Kendi sitelerinde parfümün dört sac ayağına oturduğu vurgulanmış: "Meyveli, ferah, çiçeksi ve oryantal." Ayrıca modern, şehvetli ve enerjik olduğu belirtilmiş. Addict'i üzerime ilk sıktığımda karşıma tatlımsı portakal çiçeği ve mandalina çıkıyor. Canlı ve yoğun üst notaların ferah olduğunu söyleyemem. Cazibeli ve güçlü başlıyor. Çok rafine olmasa da gayet güzel diyebilirim. Orta kısımda portakal çiçeği etkisi devam ediyor. Bu andan itibaren pudramsılık ve çiçekler ekleniyor. Çiçek derken muhtemelen yasemin. Orta bölümün sabunsu çiçeksiliğin hakimiyetinde geçtiği söylenebilir. Son kısımda çiçeksilik geri çekiliyor. Onun yerine pudralı vanilya geliyor. Vanilya seven birisi olarak beğendiğimi söyleyemem buradaki kullanımı. Böylece de tenden ayrılıyor.

Addict, şüphesiz ki egzotik ve cazibeli bir kadın parfümü. Pudralı çiçeksilik ve vanilyanın baş rolde olduğu söylenebilir. Bir de tabii ki portakal çiçeği-mandalina ikilisi. Onun dışında çok derin yada zengin değil. Bu öğeler neredeyse bütün kokuya hakim.

Oldukça tatlı, kremsi ve vanilik bir koku formuna sahip. Özellikle orta kısımdaki yoğun çiçeksilik genellikle sabunsuluk ekseninde ilerliyor. Hatta biraz Hypnotic Poison'daki bademsiliği bile hissettiriyor. Orta bölümü pek sevdiğimi söyleyemem. Başlangıcı çok güzel, sonlarıysa biraz hayal kırıklığı. Addict, yüksek kalite ve müthiş bir koku hissiyatını uyandırmıyor tenimde. Oysaki çok umutluydum.


Şimdi bahsetmem gereken bir konu da Addict'in iki ayrı versiyonu olması. İlk formülasyonu bir çok kişi daha başarılı bulmuş. Benim kullandığım ikinci formülasyonun basitleştirilmiş olduğu yönünde eleştiriler var. İlk versiyonu denemediğim için karşılaştırma yapamayacağım fakat 2012 versiyonu dedikleri gibi ortalama ve basit bir koku olarak hafızamdaki yerini alıyor.

Kabul etmek gerekir ki Dior'un kadın parfümlerinin kışkırtıcı yanı Addict'e yansımış. Özellikle başlangıcındaki vurucu portakal çiçeği ve sonrasındaki hipnotik çiçeklere bakarak, Dior'un bu parfümüyle de amacına ulaştığını düşünüyorum. Mülayim, iddiasız ve sakin kadınlar için uygun değil bence. Hırslı, süslü, üst düzey kadın yönetici parfümü adeta. Koridorda yürürken arkasında iz bırakmayı seven kadınların kokusu olabilir. Yada bir mekana girdiğinde bütün ilginin onda toplanmasından haz alan kadınların parfümü olabilir.

Addict, günlük kullanımdan ziyade, davetlerde yada gece çıkmalarında kullanılsa fena olmaz. Oldukça baskın ve yoğun kokusu, onu gündüz dolaşmalarında yada ofis kullanımlarında sınırlıyor bence. Ha kullanılmaz mı tabii ki kullanılır. Ama biraz abartılı ve fazlasıyla frapan kaçacaktır günlük kullanımda. O daha özel ve ambiyans parfümü bana göre. Etrafına güçlü kadınsılık mesajları veren Addict'i, sevgiliniz ile baş başa geçireceğiniz anlara saklamanızda fayda var hanımlar.


Dior haklı olabilir. Parfümün bütün reklam kampanyası onun ikonik bir arkadaş olduğuna dem vurmuş. Muhtemelen de öyle. Fakat yine de Addict'i çok sevdiğimi ve kendime yakın bulabildiğimi söyleyemeyeceğim. Fakat onu taşıyabilecek bir kadında harika duracağını tahmin edebiliyorum.

Parfüm kritikçisi Luca Turin'in kitabında Addict, çiçeksi oryantal olarak sınıflandırılmış. Beş üzerinden iki yıldız verilen Addict, başarılı bulunmamış. Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip. Sonbahar-kış mevsimi için daha uygun görünüyor. Yaş olarak yukarıları (30 ve üzeri) hedeflediğini düşünüyorum. Genç kız parfümü olmadığı çok açık.

Koku Güzelliği:10/6

29 Ocak 2014 Çarşamba

Christian Dior – Eau Noire (2004)


Christian Dior – Eau Noire (2004)

"Ne zaman bir kokuya imza atsam, o parfümün aktörü, yönetmeni, ışıkçısı ve dekorcusu oluyorum. Her şeyi ben yapıyorum. Oysa başka bir marka için parfüm oluşturmam istendiğinde, elime bir senaryo veriliyor ve yaratım sürecinin sadece küçük bir parçasında yer alıyorum. Böyle olunca da ağırlıklı olarak isme ve tasarıma özen gösteriliyor. Yani takımın bir parçasıyım. Başkasının altında çalışırken, kendi benliğine ait parfüm yaratman zordur. Bu süreç hala aynıdır ve devam etmektedir.

Christian Dior'un Eau Noire'ını oluşturmak için Hedi Slimane ile birlikte çalışırken onun belirgin vizyonu vardı. İşimin bir parçası da yakalamak istediğim duyguları toplamak ve daha sonra laboratuvarıma gidip, tam olarak ne yaratmak istediğime karar vermektir. Çünkü her parfüm meydan okumadır. Parfümler senin imzandır. Daha önce yaptığım şeyi tekrar edemem. Her yeni parfümde yeni fikir bulmalısın. Bu çok zor. Şimdiye kadar, kullandığım ham maddelerden ziyade duyguları yakalamaya çalışıyorum. Her seferinde yeni yol ve yeni düşünceler bulmak gerekiyor parfüm tasarlarken."

Dünyaca ünlü parfüm tasarımcı Francis Kurkdjian, işiyle ilgili enteresan ip uçları veriyor yukarıdaki söyleşisinde. Parfüm dünyasının, tasarım ve yaratım aşamasının inceliklerini kabaca da olsa hatırlatıyor bize. Hem de "içeriden" birisi olarak.


Bu genç adam Jean Paul Gaultier'in kült haline gelmiş parfümü Le Male'yi tasarladığından beri oldukça yol kat etmiş durumda. Bir sürü niş ve ana akım markalara parfüm tasarlayan Kurkdjian, 2000'li yılların başlarında Christian Dior'dan teklif aldığında kafasında ne vardı tam bilemiyoruz. Fakat o zamanlar böylesine popüler olmadığını biliyoruz. 2004 yılında, Christian Dior için Eau Noire'ı tasarladığında yine ilgi çekici bir esere imza atmıştı. Eau Noire, Dior'un "La Collection Privee" denilen niş parfüm mertebesindeki çok özel serisi için meydana getirilmişti.

2004 yılında başlanan La Collection Privee serisi, ilk aşamada üç parfümden oluşuyordu. Bois d'Argent, Cologne Blanche ve Eau Noir üçlüsü, Dior'un özel parfüm serisinin temellerini atacaktı. Çok yüksek fiyatlara satılan ve sadece Dior butiklerinde karşımıza çıkan La Collection Privee serisinin daha önce iki parfümünü denemiş ve pek de başarılı bulmamıştım. Serinin ilk çıkan üç parfümünden birisi olan Bois d'Argent hayal kırıklığı yaratmıştı bende. Şimdi bu serinin ilk parfümlerinden olan Eau Noire'a sıra geldi.

"Siyah Su" anlamına geldiğini düşündüğüm Eau Noire'ın tanıtımı şöyle yapılmış: "Gizemli aura ile çevrili bir akşam kokusu. Vanilya ve meyan kökü ile örtülü bir lavantalı oryantal. Şık bir gala ruhunun, yoğun ve gizemli akşam parfümü."


Parfümü üzerime ilk sıktığımda karşıma dumansı tütün, tatlı baharatlar ve aromatik otlar çıkıyor. Tütün kuru ve gizemli. Baharatlar ise aynı otlar gibi aromatik ve modern.Yoğun ve saldırgan üst notaları çok güzel. İlerleyen dakikalarda orta kısma geçiliyor. Burada koku formu büyük değişiklik göstermiyor. Farklı olarak dumansı kuru tütün geriye çekiliyor ve baharatların rolü artıyor. Bu andan itibaren onun için aromatik baharatlı diyebilirim. Hissedilir oranda da tatlı lavanta ekleniyor kokusuna. Lavanta şişenin rengi gibi yeşil kokmasını sağlıyor parfümün. Baharatlar ile lavantanın uyumu müthiş. Orta notaları da nefis. Son kısımda baharatların ağırlığı azalıyor. Algıladığım baldan gelen bir tatlılık ve odunsu notalar. Sanki azıcık da kabe samanı var. Kapanışı için "eh işte" diyesim geliyor.

Eau Noire için tam bir baharat parfümü denebilir. Kokuyu büyük oranda domine ediyor tatlımsı aromatik modern baharatlar. Ona en büyük desteği geri planda tütün-kahve veriyor. Parfümün açıklanan notalarında tütün yok ama eminim ki tozlu, kuru bir tütün mutlaka var. Tütün baharat işbirliği çok güzel işlenmiş. Onun dışında kokuyu oluşturan vanilya, kahve, meyan kökü, aromatik otlar ve lavanta bütünü oluşturan parçalar gibi adeta.

Eau Noire da kullanılan baharatları ve genel olarak kokusunu anlatmak için sanırım en iyi benzetmeler mutfak terimleriyle yapılabilir. Bol baharatlı ve acılı Meksika yemeklerini yada Hint mutfağındaki  sosları hatırlatıyor bana. Orada kullanılan keskin ve yoğun baharatlara bolca tatlılık ekleyin işte size Eau Noire. Hem baharatları hem de tütün kokusunu seven birisi olarak mest etti beni Eau Noire. Neredeyse şekerli, sıcak baharatlar ile dumansı tütünün birleşimi oldukça egzotik ve gizemli yapıyor onu. Şimdiye kadar denediğim en iyi baharat parfümlerinden birisi diyebilirim. Her ne kadar zaman zaman tatlılık fazla hissedilip, karamel tadını verse de.


Günümüzün modern tatlımsı baharatlı oryantallerin harika örneklerinden birisi Eau Noire. Güçlü, keskin, yoğun ve sağlam karaktere sahip. Üzerinizden ve teninizden çıkmak bilmiyor. Gerçekten de dolu dolu bir parfüm kullandığınızı hissettiriyor size. "Ödediğiniz paranın hakkını sonuna kadar veren" yapısı var. Saldırgan, bohem ve cesur. Ayrıca yapaylığın bulunmaması da memnun edici.

Şimdiye kadar neden kullanmayıp da dolabımda beklettiğimi anlayamadığım bir arkadaş oldu. Keşke daha önce onunla tanışsaydım ve bu güzelliği yaşasaydım. Geç de olsa harika bir kokuyla karşılaştığımın farkındayım. Bir şişesi alınacak parfümler listesi için kendisine kocaman yer açmış durumda Eau Noire.

Genel olarak büyük değişim göstermediğini söylemeliyim. Yani ilk sıkıldığından sonlara kadar düz çizgide ilerliyor. Büyük değişimler yaşanmıyor. Bu anlamda küçük bir eleştiri getirilebilir. Bir de sonları keşke daha farklı olsaymış o zaman en büyük hitlerden olacağına eminim. Bu haliyle ise fazla öne çıkmaması dikkat çekici oldu benim açımdan. Kendimce gizli bir hazine keşfettim. Aman kimselere söylemeyin.

Parfüm yazarı Luca Turin'in kitabında beş üzerinde dört puan alarak oldukça başarılı bulunmuş. Ayrıca başka bir yerde de kokusunun "fantastik" olduğunu söylemiş ve yorumun sonunda şöyle söylemiş: "Doğal, sıcak ve konforlu bu koku, çok iyi neoklasik bir parfüm ve bir kolonyadan çok daha fazlası."


Parfümün tasarımcısı ilk başlarda da söylediğim gibi Francis Kurkdjian. Tam bir soğuk kış kokusu. Havalar ılıkken denemeyin bence. Özellikle çok soğuk günlerde keyifli olacaktır onun kokusunu üzerinizde duymak. Uniseks olarak geçse de erkek kullanımına daha yakın. Denemeden almak iyi fikir olmayabilir. Çok güvenli bir kokusu yok.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/8.5

13 Aralık 2013 Cuma

Christian Dior – Bois d’Argent (2004)


Christian Dior – Bois d’Argent (2004)

" Christian Dior’un La Collection Privee serisi, zor bulunan ve kişiye özel parfümlerden oluşan bir koleksiyondur. Bu özel serideki kokular, olağanüstü saf materyallerle, sadece özenle seçilip kullanılarak oluşturulan, erkek ve kadın için otantik ve şık parfümlerdir. Dior'un parfüm yaratım atölyesinde geliştirilen La Collection Privee serisi, Dior'un uzmanlık ve ar-gesini ifade eder."

Yukarıdaki alıntıyı Christian Dior'un internet sitesinde bulabilirsiniz. Dünyanın en büyük kozmetik ve moda markalarından olan Dior'un, parfüm alanındaki ağırlığını anlatmama gerek yok sanırım. Onlarca parfümüyle pazarda büyük bir yer kaplayan Dior'un, üst düzey parfümcülüğü simgeleyen "niş" alanında ürün vermemesi düşünülemezdi.

Bu amaçla, sadece Dior butiklerinde ve bazı özel internet sitelerinde çok yüksek fiyatlara satılan La Collection Privee serisi, 2004 yılında hayata geçmiş bir proje olarak önümüzde duruyor. İlk olarak üç parfümle başlayan Dior'un özel parfüm serisi, 2013 yılı sonu itibariyle on beşe ulaşmış durumda. Hepsi aynı şişe tasarımına sahip bu serinin, niş parfümlere rakip olması planlandı muhtemelen.



Bugün inceleyeceğim Bois d'Argent, La Collection Privee serisinin ilk çıkan üç parfümünden birisi. Tanıtımı kısaca şöyle yapılmış: "Özel ve derin, değerli bir içeriği zarifçe sarmalayarak form oluşturur. Pudralı ve biraz odunsu. Bu koku kavrayıcıdır. Algısal ve tamamen benzersiz."

Bois d'Argent'i üzerime ilk sıktığımda karşıma oldukça şekerli pudra kokusu çıktı. Bu aşırı tatlı pudra, çiçeksilik barındırıyor denilebilir. Açıklanan notalarında iris (süsen) var. Muhtemelen iristen geliyor bu pudramsılık. Fakat karamelize edilmiş gibi. Başlangıcını çok sevdiğimi söyleyemem. İlerleyen dakikalarda orta kısma geçiliyor. Burada radikal değişim var. Yoğun pudramsılığın yerini burnu yoran kuru tütün-eski mobilya benzeri koku alıyor. İlk kokladığımda kül tabağına benzettiğim bu kokunun reçinemsi metalik odunsular, yapay amber ve tozlu paçuliden geldiğini söyleyebilirim. Ama orada bir yerlerde tütün olduğunu düşünüyorum. Bu tuhaf ve kuru orta kısmı da çok sevdiğimi söyleyemem. Geçeyim alt notalara. Son kısımlarda bu sefer pudramsı ve kuru vanilya ve misk hissediyorum. Parfümün en beğendim tarafı kapanışı oldu. Böylece de tenden ayrılıyor.

Bois d'Argent'in, genel olarak şekerli pudralı çiçekler, reçinemsi odunsular ve kuru paçuliden oluştuğunu düşünüyorum. Başlangıcının benim için bile fazla tatlı olduğunu özellikle vurgulayayım. Orta kısımdaysa tuhaf bir yapaylık daha doğrusu uyumsuzluk hissediyorum. Ağzına kadar dolu kül tabağı kokusuna benzettiğim orta kısmı biraz zorlama buldum. Herkesin sevebileceği gibi değil. Biraz köşeli burası. Son kısımdaysa çok hafif pudralı vanilya harika olmasa da yine de en kabul edilebilir tarafı benim için.


Bois d'Argent, niş parfümlerle rekabet etmesi gereken bir arkadaş. Kokusunu genel olarak yüksek kaliteli bulmadım. Çok rahatsız eden yapaylık olmasa da yine de burnu büken bir tarafı var. Güvenli değil kokusu. Denemeden almamak lazım.

Özellikle başlangıcındaki şeker oranı diyabeti olan insanlara hiç de iyi gelmeyecektir. Buradaki tatlılık büyük ihtimalle balla sağlanmış. Zaten açıklanan notalarında bal var. Başlangıçta bıktırıcı olan balın etkisi, neyseki ilerleyen saatlerde azalıyor. Fakat hala tatlı sayılabilecek yapısı var. Eğer bu tür tatlı kokuları sevmiyorsanız size uygun olmayacaktır.

Kimi yorumcular Dior Homme'a benzetmişler. Bois d'Argent ile Dior Homme arasında nasıl bir bağlantı kurulmuş çok anlayamadım. Bir kere Dior Homme'daki o makyaj malzemesi kokusu burada yok. Evet iki parfümde de iris kullanılmış. Dior Homme'da çok daha baskın olan iris, burada çok daha az kullanılmış. Zaten kalite olarak da Dior Homme'un yanına yaklaşabilecek gibi değil.

Bios d'Argent, bazı kaynaklarda uniseks bazı kaynaklarda erkek parfümü olarak geçiyor. Başlangıcı için kadınsı denebilir, itirazım olmaz. Fakat ikinci bölüm için erkeksi diyebilirim. Garip bir parfüm. Nasıl bir tarzı ve amacı olduğunu anlayamadığımı itiraf ediyorum. Çok başarılı olmayan, akılda kalıcılığı az, benim için bir şey ifade etmeyecek sıradan bir parfüm olarak hatırlayacağım Bois d’Argent’i.


Parfüm yazarı Luca Turin'in kitabında odunsu badem olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden üç yıldız verilmiş. Yorumu yazan Tania hanım süt ve balın birlikteliğinden bahsetmiş.

Parfümümüz ünlü burunlardan Annick Menardo'nun eseri. EDC konsantrasyonuna sahip olmasına rağmen kalıcılığı gayet iyi. Fark edilirliği oldukça zayıf. Zaten bir çok yorumcu bu durumdan şikayet etmiş. Bence ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde kullanmak daha uygun olacaktır.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6