Comme des Garçons etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Comme des Garçons etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Ağustos 2013 Cumartesi

Comme des Garçons – Odeur 53 (1998)


Comme des Garçons – Odeur 53 (1998)  Odeur serisinin ilk parfümü.

Almanca'da "güzel koku, parfüm", Fransızca'da "koku" anlamına geliyormuş Odeur. Ünlü hazır giyim markası Comme des Garçons, ilginç, tematik, uçarı, zaman zaman anlaşılması zor parfümler piyasaya sürerek, rakiplerinden ayrışmak istiyor görebildiğim kadarıyla. Bunu da her zaman olmasa da başarıyor. İşte yine böyle aykırı bir seri: "Odeur". Fakat bu seri sadece iki parfümden oluşuyor. Nedense devamını getirmediler. Oysa güzel bir yol açmışlardı kendilerine.

Bu serinin ikinci parfümü Odeur 71'i uzun zaman önce denemiş ve oldukça ilginç bulmuştum. Fakat kullanması ve sevmesi zor gelmişti bana. Şimdi serinin ilk parfümü Odeur 53'ü kullanarak bu seriye noktayı koyacağım. 1998 yılında piyasaya sürülen Odeur 53, markanın kronolojik olarak bakarsak üçüncü parfümü.

İsmindeki 53 rakamı, içeriğinde 53 adet soyut inorganik kimyasal kullanıldığı için uygun görülmüş. Anti-perfume serisi olarak da biliniyor Odeur'lar. Yani karşı-parfüm teriminin içini doldurmaya çalışıyorlar. Parfümlerin anti-tezini yapmayı düşünmüşler. Odeur'ların tamamen insanların günlük hayatta kullandıkları nesnelerin kokularını taklit eden yapay notalardan oluşturulduğunu iddia ediyorlar. Odeur 53'ün benzetildiği söylenen bazı nesneler şunlar: "Oksijen ferahlığı, çok sıcak taş, yeni kesilmiş çimen, rüzgarın kuruttuğu çamaşır, kum tepeciği, yüksek dağların ferah havası, metalin ışıltısı, tırnak cilası." Bu terimlere markanın kendi sitesinde rastladım. Buyurun nasıl bir konseptle karşı karşıya olduğumuzu siz düşünün.


Fragrantica'da odunsu-çiçeksi-misk olarak sınıflandırılmış. Parfümü ilk sıktığımda ne düşüneceğimi bilemedim. Şimdiye kadar karşıma çıkan hiç bir şeye benzemiyor üst notalar. Acaba zihnim bana oyun mu oynuyor? Bildiğim kokularla eşleştiremiyorum. Muhtemelen yeşil çiçekler. Fakat burada yüksek oranda metalik-plastiğimsi efekt var. Yani üst notaları bildiğimiz plastik gibi kokuyor. Hani yeni alınmış arabaların içindeki plastik kokusu olur ya biraz onun gibi. Yada dışı plastik kaplı kablolar vardır. İşte onları andırıyor. Ne olduğunu çözmek zor. Garip ve enteresan. Geçelim orta notalara. Neyseki ilerleyen dakikalarda yoğun plastiğimsilik azalıyor. Onun boşluğunu yumuşak çiçekler, bolca misk ve biraz da kremsi vanilya dolduruyor. Bu kısım başlangıcına göre biraz daha anlaşılabilir ama hala kendisini yeterince açıklamak istemiyor anlaşılan. Ben yine de oyumu miskli çiçeklerden yana kullanıyorum. Alt notalarda plastiğimsilik çok az da olsa hissediliyor. Biraz zayıf odunsu notalar var. O da genel konsepte uygun olarak yapay. Daha ne diyeceğimi açıkçası bilemiyorum.

Kabul etmek gerekir ki parfümün başlangıcı pek alışıldık değil. Yoğun metalik-plastiğimsi koku çoğu kişinin hoşuna gitmeyecektir. Benimde büyük ihtimalle "amma da yapay üst notalar" diye burun kıvırmam gerek. Ama bu pek mümkün değil. Çünkü parfümün karakteri yapaylık üzerine inşa edilmiş. Yani Odeur 53 için yapaylıktan şikayet etmenin anlamı yok. Orta kısmını ise daha sevilebilir ve kullanılabilir buldum. Biraz tatlılık artıyor bu bölümde. Tatlımsı, çiçeksi, miskli kremsi vanilya oldukça başarılı. Hatta en sevdiğim tarafı diyebilirim. Son kısımlarda oldukça zayıflıyor kokusu. Alt notalarıda fena değil.

Yapaylığın had safhada olduğu aşikar. Fakat buradaki yapaylık burnu tırmalayan, uyumsuzluk hissiyatı vermiyor. Kimi parfümlerdeki yapaylık burnu yorar, bıktırır ve baş ağrısı yapar. Burada tam tersi çok pürüzsüz, temiz ve uyumlu harmoniye sahip. Sanırım yapaylığın doğru kullanıldığında insanların sevebileceği tezini ortaya atıyor. Aklıma hemen Bulgari'nin nefis parfümü Black geliyor. Oradaki araba lastiği kokusu harika vanilyayla kombin edilmişti. Sonuç şaşırtıcı derecede başarılıydı. Koku karakterleri çok benzemese de Odeur 53'de de bu yapaylık doğru sonuç vermiş ve tuhaf bir çekicilik katmış.


Deneme sürecinde bol bol kullandım Odeur 53'ü. Başlangıçta şaşırıp kaldım bu koku neye benziyor diye. Çünkü zihnim sürekli olarak duyduğu kokuları başka nesnelerle eşleştirmeye çalışıyordu. Son kullandığım günlerde genel kanıya sahip olabildim. Bence şu üç öğeye ağırlık verilmiş tasarım aşamasında: Plastiğimsi yeşil çiçekler, misk ve vanilya. Başka çok baskın bir elemana rastlamadım. Belki de ben algılayamadım. Eğer onun kokusunu bir renge benzetecek olsam rahatlıkla beyaz derdim. Çok kompleks yada derin değil genel hali. Basit sayılabilecek sadelikte. Hatta minimalist bile diyebilirim.

Öncelikle Odeur 53 ne? Sanırım ilk olarak bunu tartışmamız gerekir. Evet görünüşe göre şişeye konulup, satışı yapılan bir parfüm. Fakat üzerinize sıktığınız anda parfümden çok beyaz eşya dükkanlarını hatırlattı bana. Neyseki üzerinize hamle yapan bir satıcı yok karşınızda. Hepsi beynimin içinde. İyi de bu parfümün kokusu niye bende hiç bir çağrışım yapamıyor. Acaba zihnim yeterli kalmıyor mu onu anlamak için. Yada tam tersi aslında çok mu basit ne olduğunu çözmek?

Kimi yorumcuların onun kokusunu "hiçbirşeye" benzetememelerine hak veriyorum. Fakat bazı yorumların abartılı olduğunu düşünüyorum. Mesela kokusunu "yüksek gerilim hattının altında yaşamaya" benzetilmesini pek anlamlı bulmuyorum. Çünkü elektrik ile onun kokusu nasıl bağdaşabilir. Tamam genel olarak metalik-yapaylık, o hissi verebilir. Ama yüksek gerilim hattı nasıl kokar ki onunla bir tutuyorsun. Hiç gidip, yüksek gerilim hattı nasıl kokar diye denemişliği mi var? Herneyse, uçlarda dolaşan, konseptsel ve sanatsal bir çalışma olmuş. Neyseki küçük kardeşi Odeur 71'den çok daha kullanılabilir buldum Odeur 53'ü.

Bazı yerlerde rastladığım parfümün tanıtımında özellikle "soyut" tarzına vurgu yapılmış. Zaten resmi olarak da inorganik malzemelerden oluşturulduğu açıklanmış. Koku hafızam anlamında soyut olduğunu söyleyebilirim. Fakat gerçek dünyada bir karşılığı olacağını düşünüyorum. Özellikle yoğun şekilde kullanılmış plastiğimsilik, onun soyutluk iddiasına engel oluyor. Yani Odeur 53 için ruhsal bir aurası var diyemem. Tam tersine dünya ile bağları sıkı olan ama sürpriz yapmayı seven haylaz bir çocuk gibi görüyorum genel konseptini.


Odeur 53, anarşist bir parfüm mü? Yani yerleşik düzene savaş açmış bir arkadaş mı? Kendisi yeni bir yol mu inşa ediyor parfüm endüstrisine? Geleceğin parfümleri onun gibi mi olacak? Gelecekten günümüze seyahat eden bir uçan daire mi? O, Iconoclast mı? Hz İsa'nın meşhur sözünü mü hatırlatıyor yoksa bize: "İlk taşı günahsız olanınız atsın." Odeur 53 günahsız mı? Parfüm tröstlerine ve birbirinin aynısı piyasa işi kokulara karşı ilk taşı atıyor mu? Bu soruların hepsine birden aynı cevabı vermek zor. Ama gördüğüm kadarıyla daha önce benzerine rastlamadığım kokusuyla Odeur 53'e ve cesaretinden dolayı Comme des Garçons'a şapka çıkartmayı borç biliyorum.

Muhtemelen büyük satış rakamlarına ulaşamıyor. 2 yada 2 Man gibi popüler de değil. Ama bu haliyle bile bence her parfüm severin denemesi gereken eserlerden birisi. Hatta Luca Turin gibi "En iyi tuhaf parfüm" minvalinde bir liste yapsam üst sıralarda yer alacaktır. Fakat tekrar söyleyeyim herkesin sevebileceği güvenli bir kokuya sahip değil. Zaman zaman diş hekimlerinin o ilaç kokan odalarını hatırlatıyor dersem abartmış olmam. Sadece 200 ml. büyük şişede satıldığı için de denemeden almamanızı tavsiye ederim. Eğer beğenmezseniz o dev gibi şişe ile baş başa kalabilirsiniz.

Parfüm kritikçisi Luca Turin, Odeur 53'ü odunsu sabunsu olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden üç yıldız vermiş.  

Dört mevsim kullanılabilir. Uniseks olarak satışa sunulmuş. Başları erkek, orta notaları kadın kullanımına daha yakın. Yani doğru bir sınıflandırma yapmışlar. Fark edilirliği zayıf. Kalıcılığı tende ortalama.


Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Artıları:
+ Orta notalarını sevdim.
+ Çok ilginç bir konsept.
+ Tuhaf ve yaratıcı.

Eksileri:
- Başlangıcına pek alışamadım.
- Herkesin sevemeyeceği yapısı.

Koku Güzelliği:10/7

10 Ocak 2013 Perşembe

Comme des Garçons – 2 Man (2004)



Comme des Garçons – 2 Man (2004)  Markanın başarılı parfümü.

"Bizim parfümlerimiz özellikle erkekler yada kadınlar için tasarlanmamıştır. O kişinin kendisi içindir. Comme des Garçons parfümü, Comme des Garçons'un ruhunu hissetmenin başka bir yoludur." diyor Comme des Garçons’un kurucusu Rei Kawakubo.

Evet bende farkındayım. Bir çok alanda olduğu gibi kadın-erkek arasındaki sosyal roller hala yerli yerinde. Erkek babalık ve evine ekmek getiren "avcı" rolünde. Kadın ise çocuklarını en iyi şekilde yetiştirmeye çalışan, evin düzenini sağlayan, eksikleri temin ederek "toplayıcılık" yapan anne rolüne alışkın. Binlerce yıldır devam eden fakat zaman içinde dönemlere göre dönüşüm geçiren sosyal roller, 2013 yılının sanayi sonrası toplumlarında acaba nasıl şekillenmeli?

Modern hayatın ilgi çekici dönüşümlerinden birisi erkek-kadın kimliği üzerinden gerçekleşiyor. Kadınların aktif çalışma hayatına katılmaları, toplumsal rollerin değişmesini sağlıyor kuşkusuz. Artık kadın, erkeğin eline bakmıyor. Ona muhtaç değil. Bağımsız ve kendi ayakları üstünde durmak istiyor. Belki de kadınlar binlerce yıllık esaretlerinin acısını çıkarmak istiyorlar. Ve isyan ediyorlar. Artık kadınlarda erkeklerin yaptığı her işe rahatlıkla talip oluyorlar. Ve çoğu zamanda başarılı oluyorlar. Şu bir gerçek ki kadınlar inanılmaz gözü pek savaşçılar. Hırslarının ve inatlarının önüne kim geçebilir ki? Onun için kadınlara olan hayranlığım her zaman çok fazladır. Acaba erkeklerin pabucu dama atılır mı ilerleyen yıllarda? Neden olmasın.

Dünyadaki toplumsal ve yaşamsal kurallar değiştikçe bu durumdan parfüm sektörünün etkilenmemesi mümkün mü? Parfüm endüstrisi uzayda yaşamadığına göre içinden geçilen çağlara ayak uyduracaktır. Nasıl ki değişen yaşam stilleri ve alışkanlıklar hayatlarımızı etkiliyorsa, parfüm sektörü de bu değişimlerden payını alıyor. Acaba önümüzdeki on yıllarda karşımıza nasıl parfümler çıkacak? Bekleyip görmekten başka şansımız yok.

Muğlaklaşan kadın-erkek ilişkileri acaba parfümlere nasıl yansıyor. Sanırım bu sorunun cevabı yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Yanıtı "Cinsiyetsiz Parfümler" olabilir mi? Yani hem kadınların hem de erkeklerin kullanabileceği kokular daha fazla öne çıkacak sanırım. Zaten modacı Rei Kawakubo'nun da amacı bu anladığım kadarıyla. "Moda sektöründe cinsiyet kavramının zayıflatılması." Comme des Garçons parfümleri için basit ve kullanan kişileri iyi hissettirmekten başka amacı olmayan kokular diyebiliriz.


2004 yılında piyasaya sürülen Comme des Garçons 2 Man, ilk bakışta 1999 yılında üretilen Comme des Garçons 2'nin devamı gibi duruyor. Sadece isminin sonuna Man ilave edilmiş. Ama pek göründüğü gibi değil. 2 ile 2 Man’in kokuları başlarda benzerken daha sonrasında birbirinden ayrılıyorlar. 2 Man ismindende anlaşılacağı gibi erkek parfümü olduğunu çağrıştıryor bize. Fakat genel olarak uniseks kullanıma daha yakın diyebilirim. Yani sondaki Man kısmını çok da gözünüzde büyütmeyin.

Comme des Garçons 2 Man ile ilgili resmi sitelerinde çok az bilgi var. Sadece şu ifadeye rastlıyorsunuz: "İşçi bir adam, işini seven bir adam". 2 Man'in işçi sınıfını hedefleyen bir tarafına rastlamadım açıkçası kullanım sürecinde. Hatta tam tersi biraz entellektüel takılan bir tarzı var.

2 Man, odunsu şipre olarak sınıflandırılmış. Parfümün açılışı tatlı meyveler (ağırlık turunçgil-limon) ve tatlı yumuşak baharatlar ile gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında tropikal bir meyve olan kumkat var. Belki de onun etkisi vardır. Baharat olarak da sanki kakule, kimyon yada tarçın. Tanıdık bir başlangıç. Markanın diğer parfümü 2'ye biraz benzettim. Fakat 2 Man çok daha güzel ve ilginç. Üst notaları güzel.


Sonrasında parfümün ana yapısı değişmiyor. Orta notalarda biraz safran hissediyorum. Tatlı çiçekler (süsen (iris) mi acaba?) ve yumuşak odunsu notalar. Muhtemelen tütsü. Ama çok yumuşak ve neredeyse meyvemsi-turunçgilli bir tütsü. Evet safran güzel kullanılmış ama yine de parfümlerde safranı pek kabul edemiyorum. Orta kısmı eh işte. Son olarak da alt notalara bakalım. Tatlı meyvemsi-baharatlı tütsü devam ediyor. Ancak burada güzel bir kabe samanı (vetiver) ekleniyor. Ayrıca odunsu notalar ağırlığını arttırıyor. Burada turunçgilli kabe samanı ile tütsü merkezde diyebilirim. Son kısmına bayıldım. Çok güzel bir kabe samanı var.

2 Man genel anlamda kibar, yumuşak ve sakin bir parfüm. Kokusu başından sonuna kadar büyük değişimler geçirmiyor. Ana eksen tatlı turunçgilimsi-baharatlı odunsular. Odunsu notalar zaman zaman reçine hissi veriyor. Biraz da kabe samanı-tütsü ikilisi. Hepsi bu. Ama böyle söyleyerek 2 Man'i değersizleştirmek istemem. Çünkü bu basit yapısına rağmen çok ilginç ve güzel olmayı başarıyor.

2 Man markanın belki de en popüler parfümlerinden birisi. Bir çok yerde ismine rastlayabilir yada hakkında yazılanlara ulaşabilirsiniz. Zaten neden bu kadar popüler olduğu açık. Genel olarak herkesin sevebileceği gibi bir kompozisyona sahip. Bu parfümü deneyip de nefret edecek çok kişi olmaz diye tahmin ediyorum. Yurt dışındaki platformlarda yapılan yorumlarda kokusu "kamp ateşine, yanan oduna, kilise tütsülerine, kokulu mumlara" benzetilmiş. Bazıları da yüksek oranda Iso E Super'den bahsetmiş. Sanırım kokusundaki hafif odunsu-dumansılık insanlarda böyle bir his uyanmasını sağlıyor.


Bence orta notaları ve düz çizgide ilerleyen yapısı dışında eleştirilecek fazla bir yanı yok. Comme des Garçons tam da kendi markaları gibi basit, zekice ama bir parça da entellektüel bir parfüm yaratmak istemiş. Kısmen de başarılı olmuş. Fakat uzun süreli kullanımlarda sıkıcı olacağını düşünüyorum. Çok sofistike ve üst düzey bir niche parfüm değil. Bence en büyük silahı "güvenli liman" olması.

Luca Turin 2 Man'i "mum dumanına" benzetmiş ve beş üzerinden dört yıldız vermiş. Şunları yazmış kitabında:

" Bu akıllı kombinasyon nesneler arasındaki bilinçaltı ilişiklerine dayanmaktadır, özgün bir ahenk için şiirsel bir mantık içinde birleştirilmiştir. Fikir şöyledir: Tek sayıdaki aldehit (dokuz ve onbir karbon), turunçgil alt notasında kuvvetli bir şekilde sonlandırılmış mum karakteri. Günlüğün (frankincense) de turunçgil altyapısı vardır ve mumu hatırlatır, çok sert değildir ama kiliselerde dumanı ile kullanılır. Bunları bir araya getirin, tıpkı Symrise'daki Mark Buxton gibi, karışık olarak hazırlanan bu sentetik mucizeyi bitirin.”     

Güzel sayılabilecek bir haber de vereyim. Comme des Garçons'un parfümleri niche segmentinde kabul edilselerde Türkiye'de bir çok internet sitesinde ve bazı büyük parfüm mağazalarında satılıyor. Yani buralardan deneyip kararınızı verebilirsiniz.


2 Man'da, markanın başka parfümlerine ve daha bir çok markaya tasarımlar yapmış Mark Buxton imzası var. İlginç şişesinin tasarımını ise Rei Kawakubo ile Marc Atlan birlikte yapmışlar.

2 Man bir çok niche markanın parfümünün aksine EDT olarak satılıyor. Fakat kalıcılığı çok iyi. Tam bir sonbahar-kış parfümü. Bence 35 yaş ve altındaki kişileri hedefliyor. Daha üst yaş grubu için genç işi kalabilir.

Artıları:
+ Başlangıcı gayet güzel
+ Kokusu genel olarak herkesin sevebilceği gibi.
+ Ülkemizde bir çok yerde bulunabiliyor artık.

Eksileri:
- Orta kısmındaki safran kullanımı biraz sıkıntı verdi bana.
- Düz çizgide ilerliyor. Fazla değişmiyor. Uzun süreli kullanımlarda sıkıcı olabilir.

Koku Güzelliği:10/7.5

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Comme des Garçons – Sequoia (2001)



Comme des Garçons – Sequoia (2001)  Markanın “Red” serisine mensup unisex parfümü.

Ana vatanı Kuzey Amerika kıtası olan bir ağaç düşünün. Boyu 100 metreyi aşan. Gölgesi bile 400 metre civarında olan. Gövde çapı 16 metreye kadar ulaşan. Sürekli olarak yeşil kalabilen. Dünyanın en uzun yaşayan ağaçlarından sayılan. Çok kalın kabukları olan. Ve dünyanın en büyük ağaçları arasında yer alan.

Türkçeye “Sekoya yada Mamut Ağacı” olarak çevrilen bu dev mucizenin asıl adı Sequoia. Bu ağacın keşfi de oldukça ilginçmiş. Şöyleki:

                                                                     Bir Sequoia ağacı.

1853 yılının bir ilkbahar sabahı, karşısına çıkan bir ayıyı kovalayan altın arayıcısı tarafından keşfedilmiş Sequoia ağacı. Adam 99 metreye kadar yükselen bu ağaçlarla karşılaşınca o kadar hayret etmişti ki, takip ettiği ayıyı bile unutmuş. Sequoia ismi, hayatını bir kızılderili alfabesi hazırlamaya vakfeden Cherokee kabilesi reisi Sequoia'ya izâfeten verilmiş. Bazı ağaçların ise 3.000 yıllık olduğu tahmin ediliyormuş.

Bu akıl almaz ağaçların bizi ilgilendiren kısmı ise bir parfüme isim babalığı yapması. İlginç bir marka olan Comme des Garçons, 2000 yılından itibaren farklı bir konsept ile karşımızda. Bu tarihten başlayarak her sene bir tema seçerek parfümlerini o konsepte göre hazırlıyorlar. Mesela 2000 yılındaki parfümlerinin teması “Leaves” idi. Bu seride beş parfüm yer aldı. 2001 yılında ikici teması ise “Red” idi. Bu seride de beş parfüme imza attılar. Bugün inceleyeceğim Sequoia, Red serisinin bir üyesi. Hatta Red serisinin en popüler üyesi bile diyebilirim.


Parfümümüz odunsu olarak sınıflandırılmış. Kesinlikle doğru bence de. Sequoia’nın başlangıcı karmaşık bir koku ile gerçekleşiyor. Açıklanan notalarına baktığımda daha önce hiç içmediğim bir içki olan Rom var. Başlangıcındaki alkol benzeri koku muhtemelen Rom’dan geliyor. Biraz da odunsular. Açılışını çok sevdiğimi söyleyemem.

Bir süre sonra alkol benzeri koku geri çekilirken odunsu karakter kendisini göstermeye başlıyor. Orta notalar tartışmasız parfümün en beğenilesi ve zengin kısmı. Kırmızı meyveler, reçine, kozalak, çam hafif bir tatlılık ile harmanlanmış. Çam derken aklınıza Polo Classic gelmesin. Çok daha modern ve derin. Alt notalarında ise orta notalarındaki zenginlik ve şamata kalmıyor. Çok sade bir tütsü benzeri odunsu koku derinlerden kendisini hissettiriyor. Parfümün notaları arasında “Öd Ağacı”da var. Son kısım büyük ihtimalle öd ağacına ayrılmış. Fakat bu bölümde parfüm o kadar zayıflıyor ki hissetmek güç.

Sequoia, ismini bir ağaçtan aldığını bize gayet güçlü bir şekilde hissettiriyor. Parfüm neredeyse odunsu-ağaçsı kokular üzerine inşa edilmiş. Diğer unsurlar yardımcı oyuncu gibi. Tabiki burada aromatik ağaçsı kokulardan bahsediyorum. Sert ve keskin değiller hiçbir zaman.


Bu parfümü daha ilk denediğimde bir kokuya çok benzediğini anladım. Uzun süre düşündüm ve sonunda buldum. Geçtiğimiz aylarda denediğim Serge Lutens – Fille en Aiguilles’i andırıyor. Ama Sequoia onun kadar başarılı ve etkileyici değil. Serge Lutens’in kokusu çok daha kaliteli ve harmanı güçlü.

Sequoia ortalama üzeri bir modern, aromatik odunsu kombinasyon. Ana akım markalardan bir basamak yukarıda gibi görünüyorsa da çok yüksek kaliteli bir parfüm hissi vermedi bana. Koku güzelliği anlamında da harikalar yaratmıyor. Yine de bu tarzın meraklılarının oldukça seveceğini düşünüyorum. Denemeden almak çok iyi bir fikir değil.

Parfümün tasarımını genellikle niche markalar için çalışan Bertrand Duchaufour yapmış. Unisex olarak sunulmuş. İçeriğindeki yüksek miktarda odunsu notalar sayesinde erkek kullanımına daha yakın görünüyor. Sonbahar-kış mevsimine uyacak gibi. Yazın biraz rahatsız edici olabilir.

Artıları:
+ Orta notaları çok zengin ve ilginç.
+ Ağaçsı, çamsı, tütsümsü kokuları seviyorsanız sizi tatmin edecektir.

Eksileri:
- Başlangıcını çok sevmedim.
- Büyük boy şişesi alınacak kadar enteresan gelmedi.
- Fiyatı yüksek.

Koku Güzelliği:10/7

25 Kasım 2011 Cuma

Comme des Garçons – Odeur 71 (2000)


Comme des Garçons – Odeur 71 (2000) Markanın unisex parfümlerinden.

Bir buzdolabı nasıl kokar? Ya da fotokopi makinesi. Peki bir lambanın kokusu nasıldır? Tamam son sorum da şu olsun. Tost makinası gibi kokmak istermisiniz? Hayır sevgili parfüm severler. Blog yazarınız kokular ve parfümler yüzünden çıldırmadı. Yani en azından şimdilik. Bu soruları neden sorduğuma gelince.

Parfüm dünyasının en çılgın, uçuk ve benzersiz kokularını yaratan marka hangisi derseniz bu sorunun cevabı benim için açık. Comme des Garçons, gerek konsept gerekse pazarlama anlamında tabuları yıkmaya kararlı gibi görülüyor. Sadece ilginç şişe tasarımlarıyla değil, parfümlerinin içerikleri ile de rakiplerinden farklı bir yerde. Bugükü konuğum markanın iki parfümden oluşan “Odeur” serisinin ikinci üyesi. Peki nedir bu Odeur isimli parfümler?

Comme des Garçons’un “anti-perfume” konseptiyle piyasaya sürdüğü parfümler Odeur serisi. Birincisi 1998 yılında çıkan Odeur 53. İkincisi de 2000 yılında piyasaya sürülen Odeur 71. Peki “anti-perfume” ne demek? Comme des Garçons burada biraz muhalif bir tavır sergileyerek parfüm karşıtı parfümler piyasaya sürüyor. Yani bir tarafıyla kendisiyle çelişirken, bir taraftan da parfüm dünyasına mesaj gönderiyor büyük ihtimalle. “Parfümlere karşı olan bir parfüm üreticisi”

Anladığım kadarıyla “anti-perfume” mottosu, günümüzün modern parfüm endüstrisine bir gönderme. Zaten Odeur 71’i test süresince kafa karışıklığı yaşamadım dersem yalan olur. Hatta parfümün açıklanan resmi notalarını gördüğümde nasıl bir şeyle karşılacağımı az çok anlamıştım. Diğer yazar arkadaşlarımın aksine parfümlerin açıklanan notalarını yazmayı pek doğru bulmuyorum. Çünkü üreticiler tarafından verilen notalar genelde pazarlamaya yönelik küçük ipuçları. Fakat Odeur 71’in notalarını yazmadan edemeyeceğim.

Genellikle parfüm notaları şöyledir: Turunçgiller, limon, bergamot, çiçekler, baharatlar, gourmand elementler, amber, misk vb. Bir de Odeur 71’e bakalım: Elektrik, metal, ofis, mineral, ampulün üzerindeki toz???, fotokopi kartuşu?, yeni kaynak yapılmış alüminyum, tost makinesi, dolmakalem mürekkebi, yeni açılmış kurşun kalem, bambu, salata sosu, sümbül, yosun, tütsü, odunsu notalar…

Şaka yapmıyorum. Odeur 71’in birçok yerde karşınıza çıkan notaları böyle. Zaten Odeur serisi için “Labaratuvar ortamında, mikro teknoloji ile çoğaltılarak oluşturulan inorganik elementler ile doğal elementlerin bir karışımı” diyebiliriz. Bu uzun sayılabilecek girişten sonra geçelim parfümümüze.

Odeur 71, çiçeksi şipre olarak sınıflandırılmış fragrantica’da. İlk sıkıldığında garip çiçekler sizi karşılıyor. Hafif tatlı. Biraz plastiğimsi. Tamemen yapay bir başlangıç. Anlatması zor. Pek sevilesi değil başlangıç. Bir süre sonra tuhaf çiçeksiler devam ediyor. Fakat bu sefer alışması ve sevmesi zor bir koku ortaya çıkıyor. Hastaneye girdiğinizde muhtemelen antiseptiklerden gelen kimyasal bir koku vardır. İşte orta notalar o kokuya çok benziyor. Gerçekten anlaması zor. Hatta dişçi koltuğuna oturduğunuzda etraftan gelen ilaç kokusu vardır. Onu da andırıyor. Ne hastaneleri ne de dişçileri sevmediğim için hoşuma gitti diyemem. Neyse ki alt notalarından itibaren biraz güzelleşiyor. Bu kısımda tanıdık birşeyler algılanabiliyor. Biraz tütsü, odunsu notalar ve misk. Fakat o plastiğimsi-kimyasal his burada da var. Daha fazla anlatmak gerçekten zor. Ancak denemek gerek.

Şu bir gerçek ki Odeur 71 tam bir konsept. Yani bir parfümden daha öte birşey. Bir deneme. Belki de parfümlerle dalga geçme. İşte “niche” markaları biraz da bunun için seviyorum. O anlı şanlı isimleri olan moda markalarının üretttiği parfümler mutlaka belli bir kitleye hitap etmesi gerekir. Parfümleri bir sanat eseri değil de ticari meta olarak görürler. Oysa butik markalar yaratım sürecinde daha özgürler. Çok büyük kitlelere ulaşmak gibi bir dertleri yok. Parfümlerini herkese beğendirmek gibi de. Odeur 71 gibi tuhaf, benzersiz, uç bir parfümü ya Comme des Garçons yada Etat Libre d’Orange üretebilirmiş. Daha önce denediğim hiçbir parfüme benzemiyor. Plastiğimsi, kimyasal, hastane gibi kokan bir koku ne kadar sevilebilir. Evet tarzı hiç bana göre değil. Ama mutlaka çok sevenler olacaktır. Genel olarak herkesin hoşuna gitmeyecek, rahatsız edici, yapay bir kokusu olmasına rağmen, geleceğin parfümlerinin belki de ilk prototiplerinden olan Odeur 71’i yine de denemenizi tavsiye ederim. Fakat büyük boy şişesini alırmısınız bilemem.

Odeur 71’i kimler mi kullanır. Biraz düşüneyim. Hastene çalışanları, dişçiler. Yada ünlü bilim-kurgu dizisi Battlestar Galactica’nın karakterleri. Belki de çılgın bilimadamları.

Kalıcılığı çok yüksek değil. Parfümün sıkıntılı bir tarafı da farkedilirliği. Genel olarak çok hafif ve tene yakın kalıyor. Belki de böyle olması çok daha iyi. Kadın-erkek herkes kullanabilir. Dört mevsime uyabilecek garip bir yapısı var. Denemeden almanızı tavsiye etmem.

Artıları:
+ Çok garip bir konsept. Sırf deneyim olması için bile test edilebilir.
+ Sonlara doğru ortaya çıkan koku fena değil.

Eksileri:
- Çok yapay, çok tuhaf, çok kimyasal, çok hastane gibi kokuyor.
- Sevmesi ve kullanması zor bir kokusunun olduğunu düşünüyorum.
- Fiyatı yüksek.

Koku Güzelliği:10/6   Kalıcılık:10/6   Farkedilirlik:10/5

24 Ekim 2011 Pazartesi

Comme des Garçons 2 (1999)


Comme des Garçons 2 (1999) Markanın unisex parfümlerinden.

Japon modacı Rei Kawakubo’nun yarattığı Comme des Garçons markasının çok sıkı takipçileri olduğunu söylesem yanlış olmaz sanırım. Alışılmışın dışındaki moda anlayışı ile çok ilgi çekici bir marka olarak yükselişini sürdürüyor bence. Bu ilginç tasarımları ürettiği parfümlerine de aynen yansıyor. Çok benzeri olmayan, bazen uçuk, bazen de “anti-parfüm” sloganıyla benim en çok ilgimi çeken markalardan birisi. CDG parfümleri “niche” olarak değerlendiriliyor. Yani her yerde bulunmayan, sadece bazı internet sitelerinde ve özel butiklerde bulunan, nispeten yüksek fiyatlara satılan. Bugünkü konuğum 2, markanın sevilen parfümlerinden. Hem unisex hem de Eau de Parfum (EDP) olmasıyla da farkını gösteriyor. Unisex EDP’lere örnek olarak iki örnek Jean Paul Gaultier2 ve Costum National Intense aklıma geliyor. Yani hem EDP hemde unisex parfümler çok sık rastlanmıyor. Artık geçelim kokumuza.

Tarz olarak fragrantica’da çiçeksi şipre olarak sınıflandırılmış. Bana göre çiçeksi, meyveli, baharatlı ve birazda odunsu. 2’nin açılışı biraz garip. Şöyle anlatmaya çalışayım. Hafiften metalik turunçgil, erkeksi çiçekler ve kırmızı meyveler (kiraz mı, vişne mi, böğürtlen mi karar veremedim). Evet gayet modern bir çiçeksi-meyvemsi başlangıcı var. Çiçek derken kadın parfümlerindeki baygın kokular akla gelmesin. Oldukça erkeksi. Bir süre sonra metalik turunçgil ortadan kayboluyor ve bolca kırmızı meyvelerle biraz da gül başrole geçiyor. Açıklanan resmi notalarında gül yok. Belki de bu hissi o hafif tatlı meyveler ve çok yumuşatılmış baharatlar veriyor. Genel olarak sanki hafif meyveli bir gül kokusu hakim sanki. Anlatması zor. Alttan hafif hafif baharatlar hissediliyor. Keskin yada rahatsz edici değil. Gayet kibar. Son kısım ise benim favorim. Hafif tatlı kırmızı meyvelere aromatik odunsu notalar ekleniyor. Bu kısım çok lezzetli. Harika diyebilirim. Yani özetle: Kırmızı meyveler, erkeksi çiçekler, yumuşak tatlı baharatlar ve odunsular.

CDG 2, nasıl kokuyor derseniz size hafif tatlı meyveler, gül ve aromatik baharatlar başrolde diyebilirim. Ama ben hep bir gül teması olduğunu hissediyorum. Diğer notalar sanki bu gül benzeri kokuyu zenginleştirmek için kullanılmış. 2, aynı markanın kendisi gibi ilginç bir parfüm. Kalite hissi olarak bir lüks parfüm evinin gereklerini yerine getiriyor. Yapaylık yada herhangi bir sorun hissedilmiyor. Eğer bana CDG 2 ne renk bir parfüm derseniz cevabım kesinlikle kırmızı olacaktır. Evet tuhaf bir şekilde bu parfüm kırmızı gibi kokuyor. Yani kırmızı meyveler ve kırmızı bir gülün karışımı sanki. 1999 yılında çıkmasına rağmen günümüzün modern parfümlerine rahatça rakip olur.

Peki 2’nin eksik yönleri neler? Karşımızda muhteşem yada kusursuz bir parfüm yok. Güzel bir parfüm var. Bence en büyük sıkıntısı düz çizgide ilerleyen bir kokusu var. Çok büyük değişimler göstermiyor. Size süprizler yapmıyor. Şaşırtmıyor. Yani “ben böyleyim ister kabul edin, ister etmeyin” der gibi. Biraz soğuk bir tarzı var diyebilirim. Biraz bohem biraz da yanlız sanki. Ayrıca başlangıcındaki garip açılışı da herkesin hoşuna gitmeyebilir. Yüksek fiyatından dolayı denemeden almanızı önermem. Ne olur ne olmaz. Unisex olarak yani hem kadınlara hemde erkeklere yönelik bir parfüm olduğunu yukarıda söylemiştim. Kadınlardan çok erkek kullanıma daha yakın gibi hissettim. Ama bir kadın da rahatlıkla kullanabilir.

Ekşi sözlükte ramostyle isimli bir arkadaşın CDG 2 ile ilgili bir yazısı var. İlgimi çekti. Muhtemelen doğrudur söyledikleri. Aynen koyayım istedim hiç dokunmadan:

“İspanyol Puig firması tarafından lisansı alınmış ve üretilen parfüm.
Rei Kawakubo pazarlama sürecine dahil olmuştur. Puig firmasının pazarlama departmanının hiçbir pazar araştırma yapmasına izin vermemiştir. Eğer pazar araştırması yapılırsa ve ürünün pazara çıkması yönünde pozitif sonuçlar çıkarsa lisans anlaşmasının bozulacağını bildirmiştir. Ne kokunun kendisi, ne marka ismi, ne şişe tasarımı (şişe, mağazalara verilen platform olmadan sergilenemez çünkü dik bıraktığınızda mutlaka düşer), ne de ürünün iletişim uygulamaları pazarlama kitaplarında gösterildiği şekildedir. Hiçbir pazarlama kuralına uyulmadığı halde çok başarılı satış rakamları elde etmiş kokudur.
"comme des garcons 2" (cdg2) den sonra "comme des garcons 2 man" uzantısı pazara sürüldüyse de cdg2 ilk çıktığı andan itibaren unisex bir ürün olarak görünmüştür tüketicinin gözünde. Satışa çıktığı ilk günden itibaren cdg2'nin tüketicilerinin yarıya yakınının erkek olduğu rapor edilmiştir.” Ayrıca şişesinin bir tasarım ödülü aldığını da belirteyim.

Kalıcılık olarak bir EDP kullandığınızı hatırlatıyor. Özellikle kıyafet üzerinde çok kalıcı. Farkedilirlik ortalama diyebilirim. Yaz-kış her zaman kullanmaya uygun bir yapısı var. Bu da olumlu bir özelliği.

Artıları:
+ Modern bir meyveli-çiçeksi-odunsu kombinasyon.
+ Genel olarak bir çok kişinin sevebileceği gibi.
+ Kalıcılığı fena değil.

Eksileri:
- Başından sonuna çok büyük değişim göstermeyen kokusu.
- Başlangıcı biraz garip.
- Fiyatı biraz yüksek. Ayrıca heryerde bulmanız zor.

Koku Güzelliği:10/7   Kalıcılık:10/8   Farkedilirlik:10/7