amber etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
amber etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Mart 2021 Çarşamba

Rochas – Moustache (2018)

Rochas’ın 1940’lı yıllardan kalma önemli parfüm klasiklerinden Moustache’yi, derin koku bağımlıları iyi bilir. Erkekler için tasarlanan ve efsanevi parfümör Edmond Roudnitska tarafından 1949 yılında tasarlanan Moustache ismi, Van Dyck’ın İngiltere Kralı 1. Charles portresinden esinlenmiş. Rochas’ın erkeksi tarihsel başarı sembolü Moustache, 2018 yılında tamamen yenilenmiş olarak raflardaki yerini aldı.

2018 yılında tamamen farklı bir koku olarak fakat aynı isim ve şişeyle güncellenen Moustache, Rochas’ın internet sitesinde “bugünün özgür ve iddialı erkeğinin gücü ve duyusallığından ilham aldığı” yazılmış. Odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış.

Moustache’nin açılışı tatlı turunçgiller ve nane-mentole benzeyen temayla gerçekleşiyor. Geri planda kremsi vanilyayı andıran tatlılıkla birlikte tanımlanması zor kokuyor. Orta kısımda pembe biberin yerini erkeksi sayılabilecek gül alıyor. Kremsi vanilya, orta bölümde de varlığını hissettiriyor. Sonlarda vanilya geriye çekilirken, sedir ağacı, benzoin ve paçuli son noktayı koyuyor.

Moustache’nin anlaması zor ilk dakikalarında lavantayı andıran sivri bir nota dikkati çekiyor. Pembe biberin yanında yüksek ihtimalle lavanta duruyor. Orta kısımda da lavantayı andıran garip nanemsi yapı devam ediyor. Orta bölümdeki gül, vanilyayla verilmiş ve neredeyse uniseks kullanıma uygun kıvamda. Sonlarda pek enteresan tarafı bulunmuyor.

Ne yazık ki 1940’lı yıllardaki ilk Moustache versiyonu denemedim. Onun için 2018 yılı Moustache ile kıyaslama yapamayacağım. Anladığım kadarıyla ilk Moustache, klasik bir fujer iken, denediğim yeni Moustache, modern sayılabilecek, vanilyamsı, nanemsi, derimsi hoş bir parfüm. Genel olarak hakkında övgü dolu yazılar okuduğum yeni Moustache fena değil ama abartılı derece aşk yaşanacak bir arkadaşa da benzemiyor. Bu modern rönevasyon, tarihi bağlamdan oldukça kopmuş ve farklı yol çizmiş kendisine izlenimi veriyor. Fazlaca erkeksi değil yeni Moustache. Derinlik taşımıyor. Düz çizgide ilerliyor. Kalite anlamında ortanın altında duruyor.

Eau de Parfum formundaki Moustache, performans anlamında harikalar yaratmıyor. Kalıcılığı ve etrafa yayılımı yüksek değil. Sonbahar-kış döneminde kullanmak daha iyi fikir. Kokusunu Nathalie Gracia-Cetto tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6

26 Mart 2021 Cuma

Dolce & Gabbana – The One For Men (2008)

“Dolce & Gabbana The One for Men, modern ama aynı zamanda eşsiz, zamansız klasik olan zarif, şehvetli bir parfümdür. Dolce & Gabbana The One’ın doğal, erkeksi versiyonudur. Tütün notaları ve rafine baharatların uyumundan geliştirilen oryantal baharatlı koku ailesine aittir.”

Dolce & Gabbana’nın sevilen erkek parfümü The One’ın resmi tanıtımının yukarıdaki cümlelerle yapıldığını biliyoruz. 2006 yılı çıkışlı ilk The One kadınlar içindi ve o da aynı erkek versiyonu gibi çok başarılı oldu. Erkekler için The One’ı Olivier Polge gibi önemli ismin tasarladığını baştan belirtmem yerinde olur.

The One For Men’in ilk dakikalarında şekerli lezzetli modern meyvelerin varlığından bahsedebilirim. Açıklanan üst notalarında greyfurt, kişniş ve fesleğenden bahsediliyor. Ağız sulandıran tatlı ve harika turunçgillerden sonra ilerleyen saatlerde baharatlar kendisini gösteriyor. Zencefil, orta bölümdeki baharatların büyük kısmını oluşturuyor. Orta kısımda sıcak baharatlara bir parça tütün ekleniyor. Sonlarda metalik sayılabilecek kadifemsi amber partiye katılıyor.

The One For Men’in tatlı baharatlı, tütünsü amber tarzına yakın durduğunu düşünüyorum. İlk saatlerdeki o harika meyvemsi, baharatlı enfes kokuya kadınların bayılacağına bahse girerim. Üzerimdeki aromayı duyan kadınların çok beğendiğini ve övgüler aldığımı gururla söyleyebilirim. Bu anlamda eğer hanımefendiler parfümümü beğensin diyorsanız ve ilk buluşmada hangi kokuyu kullanayım diye düşünüyorsanız The One For Men çok iyi seçeneklerden birisi olarak öne çıkıyor.

İyi de neden bu parfüm böylesine seviliyor? Aklıma ilk gelen cevap, kokusunun genelin beğenisine yakın olması. Basit ve leziz baharatlara eklenen meyvemsi turunçgiller, gerçekten güzel kokuyor. Parfümün problemi sonlardaki amberin metalik verilmesi. Aslına bakılırsa yüksek kaliteli hissiyat vermiyor ve sanatsal tarafı bulunmuyor. Yine de onu kullanmaktan bir şekilde zevk alıyorsunuz.

Bu hissiyatı Dolce & Gabbana’nın bir başka erkek parfümünde daha algılamıştım. Dolce & Gabbana Pour Homme’yi de severek kullanmıştım ve beni çeken bir şeyler vardı. The One For Men’de de bir İtalyan koku tutkusunu hissediyorum.

Sonuç olarak bu çekici arkadaş, hoş ve şık İtalyan erkeklerine benziyor. Kullandığım Eau de Toilette olanıydı. Bir de yeni çıkan Eau de Parfum versiyonu var. Sonbahar-kış döneminde kullanmak iyi fikir. Kalıcılığı yeterli, etrafa yayılımı ilk bir saat şaşırtıcı derecede güçlü.

Koku Güzelliği:10/7

4 Şubat 2021 Perşembe

Caron – Le 3eme Homme (1985)

 

“İtalya’da 30 yıl boyunca Borjiyalar hüküm sürdü, bu süre içinde hep kan döküldü, cinayetler işlendi yani hep savaş, kıyım ve terör vardı ama Michelangelo, Leonardo da Vinci ve Rönesansı da onlar yarattı. Oysa İsviçre’de 500 yıl boyunca barış, kardeşlik ve demokrasi vardı ama buna karşılık ne yaratabildiler? Sadece guguklu saati.”

Yukarıdaki replik 1949 yılı yapımı The Third Man filminin en bilinen sahnelerinden olan dönme dolap sahnesinde ünlü oyuncu Orson Welles tarafından söylenmişti. Yıllar sonra kara film akımının en kült filmlerinden The Third Man’i izledim ve İngiliz sinema sanatının medarı iftiharlarından birisine nasıl dönüştüğünü anladım. 1940’lı yılların savaş sonrası Viyana’sının, karanlık, kasvetli ve koyu havasını siyah-beyaz teknikle muhteşem anlatan The Third Man filmi, ünlü bir butik parfümevinin kokusuna da ilham kaynağı oldu.

Küçük ama ürettiği eserlerin etkisi büyük parfümevi Caron’un 1985 yılı çıkışlı erkek kokusu Le 3eme Homme’nin (The Third Man), aynı isimli kara filme gönderme yaptığını biliyoruz. Her ne kadar Caron’un internet sitesinde bu yönde bilgi bulunmasa da meraklı kokuseverlerin üzerinde konuştuğu bir durumdur. Caron’un Le 3eme Homme’si için sadece “eşsiz şıklık arayan erkek için rafine bir parfüm” cümlesine tanıtımda yer verilmiş. Açıklanan dört nota ise şunlar: İtalyan limonu, bergamot, kişniş ve vetiver.

Le 3eme Homme’nin ilk saniyeleri eski tarz buruk limon ve bergamotla gerçekleşiyor. Geri planda algılanabilen aromatik Akdeniz otlarını ve lavantayı unutmamak gerekiyor. Açılışı tozlu ve nostaljik gerçekleşiyor. Orta kısımda bergamot yoluna devam etmeye çalışırken baharatların yoğunluğu burnunuza çarpıyor. Çok güzel karanfil, tarçın ve hayvansı misk orta bölümü adeta domine ediyor. Lavanta arkalarda kalırken, erkeksi gül orta bölümü ayrı ilginçleştiriyor. Sonlarda yine değişim var. Alt notalarda meşe yosunu sürpriz yapıyor. Şekerli olmayan yüksek kaliteli vanilya, paçuli ve meşe yosunu müthiş bir imza atıyor.

Le 3eme Homme, aromatik otsu turunçgiller, dumansı sıcak baharatlar, lavanta, gül ve hayvansı tarafı önde olan bir parfüm. Görüleceği üzere çok zengin, detaylı, katmanlı bir eser. 1980 hatta 1970’li yılları hatırlatan erkeksi, maço parfümlerin en iyi örneklerinden denebilir. Le 3eme Homme’nin değerini ve tarihi önemini çoğu meraklı kokusever bilir. Bunları tekrarlamak anlamsız. Diyebilirim ki genç erkeklerin, kokular evreninde deneyimi az kişilerin veya nostaljik-eski tarz parfümlere ilgisi olmayanların sevemeyeceğini tahmin etmek zor değil. Le 3eme Homme, aristokrat beyefendi parfümü gibi davranıyor. Muhafazakar, resmi, karmaşık, geleneksel, Guerlainvari, sevmesi, alışması ve anlaması zor bir parfüm.

Kült kara film The Third Man’e ancak böyle bir parfüm yakışırdı. Her ne kadar filmin o kasvetli ve karamsar havası parfümde olmasa da erkek kokuları tarihinin nadide eserlerinden birisi olarak yerini çoktan aldı Le 3eme Homme. Şanslıyım ki eski versiyonunu kullandım. Yeni şişelerde reformülasyon olduğunu öngörebiliriz ve umarım parfümün özü bozulmamıştır.

Eau de Toilette formundaki parfümün performansı gayet iyi. Hem kalıcılığı hem de etrafa yayılımı hiç fena değil. Sıcak baharatların yoğun olduğu Le 3eme Homme, kış kullanımına yakın duruyor. Kokusunu Akiko Kamei ve Francoise Caron birlikte tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/8

21 Ocak 2021 Perşembe

Paco Rabanne – Olympea Intense (2016)

Paco Rabanne’nin, 2015 yılı çıkışlı kadın parfümü Olympea’ya oldukça fazla yatırım yaptığını görüyoruz. Paco Rabanne’nin üretimi biten ünlü kadın parfümlerinin yerini alması beklenen yeni nesil parfümlerden Olympea’yı pek sevememiştim. Kısa süre içinde Olympea serisi genişledi ve 2016 yılında Intense versiyonu çıktı. Olympea Intense’nin resmi tanıtımında tuzlu vanilya temasının öne çıkarıldığını görüyoruz.

Oryantal olarak sınıflandırılan Olympea Intense’nin ilk saniyeleri tatlı ve lezzetli portakal çiçeğiyle gerçekleşiyor. Şekerli meyvemsi hissiyat veren ilk dakikalardan sonra orta bölümde çikolatamsı yumuşak vanilyanın etkisini arttırdığına şahit oluyoruz. Tuzlu, leziz vanilyaya ilerleyen saatlerde amber eşlik etmeye başlıyor. Kapanışa kadar da pek değişim yaşanmıyor.

Olympea Intense, abartılı şekilde şekerli olmayan leziz vanilya parfümüne benziyor. Paco Rabanne’nin internet sitesinde “amberle birleşen tuzlu vanilya” olarak tanıtılan Olympea Intense, gerçekten de bu yönde ilerliyor. Amber, niş parfümlerden alıştığımız kadar yoğun, ağır ve boğucu verilmemiş. Parfümün en merak uyandıran teması tuz ise yazlık ferah kokulara götürmüyor bizi. Kimi kullanıcılar buradaki tuzlu vanilya kullanımını tereyağına benzetse de ben pek benzetemedim.

Olympea Intense, bana göre yumuşacık, lezzetli, kibar vanilya parfümü. Tom Ford kalitesini çağrıştıran yapısıyla rahatsız etmiyor veya burun tırmalamıyor. Vanilyanın verilişiyle hafiften Noir Pour Femme’yi andırıyor. Kullanan çoğu kişinin sevebileceği güvenli sularda yüzüyor. Tatlılık mevcut ama içinizi bayacak kadar göze sokulmuyor şekerlilik. Modern, basit, katmansız ve düz çizgide ilerleyen genel yapısını gayet beğendim.

Onun yaratıcı veya sıradışı olduğunu söyleyemem. Popüler tatlı meyveli, vanilyalı rakiplerinin çok uzağında değil ama yine de kullanırken zevk aldım. Klasik Olympea’yı sevemedim fakat Intense versiyonu başarılı buldum. Bu arada Olympea ve Intense versiyonları şaşırtıcı derecede farklı geldi bana.

Eau de Parfum formundaki Olympea Intense’in performansı fena değil. Kalıcılığı yeterli, etrafa yayılımı ortalama seviyede. Sonbahar-kış döneminde kullanmak daha iyi fikir gibi görünüyor.

Koku Güzelliği:10/7

26 Aralık 2020 Cumartesi

Amouage – Silver Man (2002)

Amouage’nin 2002 yılı çıkışlı Silver Man’i, şöhretli ve gösterişli Amouage’lerin gerisinde kaldığı söylenebilir. Silver hakkında konuşulan genel durum, 1998 çıkışlı Gold Pour Homme’ye benzerliği üzerinde yoğunlaşıyor. Guy Robert imzalı Gold Pour Homme, yoğun ve keskin pudramsı, kullanması zor parfüm olarak zihnimde kalmıştı. Silver’ı ise Gold’un daha kullanılabilir hali olarak görenler mevcut.

Silver Man’in ilk saniyeleri ferah olmayan yoğun yağlımsı turunçgillerle gerçekleşiyor. Amouage tarafından açıklanan üst notalarında erik, bergamot, mandalina ve portakal çiçeği bulunan Silver Man’in ilk saniyeleri dolgun arabik erik-portakal çiçeği ekseninde gerçekleşiyor. Tatlı ve pudralı denebilecek meyvemsi-turunçgilli hissiyat orta bölüme de sarkıyor. Orta kısımda nötr çiçekler bizi karşılıyor. Yine yağlımsı gül, yasemin ve diğer çiçekler kadınsı değil. Orta bölümde miskten kaynaklanan hayvansı hissiyat partiye katılıyor. Zengin ve derin orta bölüm Amouage kalite standartlarını taşıyor. Sonlarda bir parça sakinleşiyor ve silik odunsularla tenden ayrılıyor.

Karşımızda Umman-Arap-Ortadoğu koku temasını önümüze süren bir parfüm var. Silver Man, ismindeki gümüş-metalik mesajı kokusal anlamda ara ara yansıtıyor. Kıyafet üzerinde bazen metalik koktuğuna şahit oldum. Ten üzerindeyse çok daha derin, duyusal ve geleneklere bağlı esansla karşılaştım. Silver Man, 2000’li yılların başında doğmasına rağmen, daha 1970-1980’li yılların hayvansı-tozlu-çiçeksi şiprelerine öykünmüş gibi duruyor. 2000’li yılların bolca şekerli baharatlı oryantallerine benzemiyor. Onun mesajı meyveli-çiçeksi-tozlu şipre üzerinden gerçekleşiyor.

Bu haliyle tabii ki herkese hitap etmediğini rahatlıkla söyleyebilirim. Özel Amoauge kullanıcıları Silver Man’in ne demek istediğini anlayacaktır. Onu kullandığınızda etrafınızdan övgüler alamayacağınız gerçeğini göz ardı etmeyin. Eğer parfümleri başkalarından övgü alma aracı olarak görüyorsanız zaten Silver Man ile yollarınız ayrılacaktır. O, özel, farklı, sanatsal ve geçmişe öykünen bir bedevi gibi.

Başlangıcı ve orta kısmı gösterişli davranan Silver Man’ın sonları biraz özensiz gibi. Yine de bu haliyle sıradışı erkek parfümü denemek istiyorsanız sizi bekliyor. Eau de Parfum formunda, kalıcılığı yeterli, ilk saniyeleri biraz ağır, ilerleyen dakikalarda sakinleşiyor. Ilık ilkbahar-sonbahar dönemine yakışacağını düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/7

27 Kasım 2020 Cuma

Prada – L’Homme Intense (2017)

Prada’nın 2016 yılı çıkışlı Prada L’Homme ve Prada La Femme parfümleri, markanın oldukça önem verdiği eserlere benziyor. Etkili kampanyalarla tanıtılan yeni Prada’ların devam parfümleri gelmeye devam ediyor. Henüz 2016 yılı çıkışlı olmalarına rağmen onu geçmiş durumda yeni Prada L’Homme ve La Femme serisi. Yakın zamanda denediğim ve pek sevemediğim serinin ilk erkek parfümü L’Homme’den sonra şimdi de 2017 yılı çıkışlı L’Homme Intense ile tanıştım bir süre önce.

Prada’nın internet sitesinde L’Homme Intense’nin tanıtımının şu cümlelerle yapıldığını görüyoruz: “Prada L’Homme Intense, erkek kimliğinin çok yönlülüğünü ifade eder:  Kokunun kalbinde bulunan amber, paçuli, iris ve tonka fasulyesi notaları, Prada erkeğinin sonsuz yönlerini vurgular.” Resmi olarak açıklanan notalarıysa şunlar: Amber, paçuli, sadal ağacı, tonka fasulyesi.

L’Homme Intense’nin başlangıcı çikolatamsı, tatlı, lezzetli iris çiçeğiyle gerçekleşiyor. Modern ve gayet başarılı açılışından sonra ilerleyen saatlerde tonka fasulyesinin eşlik ettiği koyu sayılabilecek paçuli karşımıza çıkıyor. İris çiçeğinin geri planda destek verdiği orta kısımda deriyi de algılayabiliyoruz. Orta bölüm çok hoş. Sonlarda modern tatlılık devam ediyor. Sandal ağacı ve amberli kapanışı hiç fena değil.

Karşımızda yeni nesil erkek parfümlerinin tipik örneği var. Ayarında verilmiş tatlılık, çikolatamsı tonka fasulyesi, vanilya, deri, iris çiçeği ve sıcak baharatların karışımından oluşuyor. Görüleceği üzere 2020’li yılların ana akım erkek koku trendleri haline gelen notaların çoğu L’Homme Intense’nin içerisinde var. İşin güzel tarafı yapaylığa yer verilmeden ve bıktırıcı şekilde şekerli olmadan bu öğelerin hepsini başarılı şekilde harmanlamış parfümör Daniela Andrier. Ne iticilik var ne aşırıya kaçma var ne de kalitesizlik hissiyatı mevcut.

Leziz mi leziz L’Homme Intense, herkesin sevebileceği, orta yolu takip eden, kadınlardan övgüler alacağınız, günlük kullanıma ve iş-ofis-resmi ortamlara uyabilecek çok yönlü kokuya sahip. Onu koklayıp da nefret edecek kişi sayısı az olacaktır. Kimi kullanıcıların bu parfümü Dior Homme’ye benzetmesini anlıyorum çünkü ikisinin içeriğinde iris var. Oysa Dior Homme, pudramsı makyaj malzemesi-ruj-deri gibi kokarken, L’Homme Intense daha karanlık, çikolatamsı sıcak davranıyor. Dior Homme Intense’ye daha yakın L’Homme Intense’nin genel yapısı.

2016 çıkışlı ilk L’Homme’yi hiç sevememiştim fakat Intense versiyonu çok hoş olmuş. İki parfümün benzer yönleri olsa da Intense kesinlikle birkaç gömlek üstün koku güzelliği, yaratıcılık ve kalite anlamında. Biraz Roberto Cavalli Uomo’ya benzettiğim L’Homme Intense, ilk dakikalarda azıcık Thierry Mugler – A Men’e de benziyor.

Eau de Parfum formundaki L’Homme Intense’nin kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı ortalama seviyede. Performans anlamında bence yeterli. Tam bir kış parfümü olduğunu düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/7.5

22 Kasım 2020 Pazar

LM Parfums – Black Oud (2011)

“Gizemli bir parfüm, hayvansal bir koku. Oud ağacının koyu tonlarıyla dolu Doğu coğrafyasının en uç noktalarına yolculuk. Üst notalardaki küçük hindistan cevizi ve kimyon, yabancı topraklardan elde edilen bu değerli odun, amberin sıcaklığıyla ve tütsünün mistik kıvrımıyla süslenmiştir. Baz notalar, misk ve civetin şehvetiyle yayılır.”

Laurent Mazzone’nin niş parfümevi LM Parfums’un en bilinen eserlerinden birisi Black Oud. Bu ismi ilk gördüğünüzde Montale’nin şöhretli eseri Black Aoud akla gelebilir ki bana öyle oldu. Oysa kokusal anlamda pek benzemiyor iki parfüm. Black Oud, markanın Extrait serisine ait. LM Parfums’un ilk çıkan parfümlerinden olan Black Oud’un resmi tanıtımı, yukarıdaki cümlelerle yapılmış. Her ne kadar hayvansal kokan parfümlerle aram iyi olmasa da Black Oud’u merak ediyordum. Ve bir süredir kullanıyorum.

Black Oud’un ilk saniyeleri karanlık sayılabilecek reçinemsi koyu baharatlar ve tütsüyle gerçekleşiyor. Parfümün hemen hemen en açık sayılabilecek yeri başlangıcı fakat üst notaları gayet kirli ve zorlu. Orta kısma geçildiğinde karanlık labdanum tüm yönetimi ele geçiriyor. Geri plandaki amberimsi oud, bildiğimiz anlamda gülü andırır şekilde verilmemiş. Sonlarda labdanum ve hayvansı, dışa kapalı amberin etkisi hiç azalmıyor.

Black Oud, ismiyle hem çelişiyor hem de çelişmiyor. Parfümün geneli büyük değişim göstermeyen siyah, koyu, karanlık, kasvetli, depresif, gotik ve hayvansı kokuyor. Diğer taraftan oud teması geri planda kalıyor. Parfümün başrolünü labdanum ve amber kısa süre içerisinde ele geçiriyor. Kapanıştaki civet ise hiç bana göre değil.

Bir başka kullanması, sevmesi, üzerinizde taşıması zor eserle daha karşı karşıyayız. Black Oud, benim ayakkabı boyasına benzettiğim tarzdaki zorlayıcı ve rahatsız edici reçineli ambersi/hayvansı yanıyla, bu türün sevenlerine büyük duygu karmaşası vaat ediyor. Oysa ortalama bir kullanıcı için kullanması zevkli olmayan, fazlasıyla uç bir eser.

Tarz olarak L’Air du Desert Moracain, Ambre Sultan, Ambre Aurea, Etro – Ambra tarzına yakın duruyor. Kimi kullanıcıların onu Black Afgano’ya benzetmesini ise haksızlık olarak değerlendiriyorum. Black Afgano’nun dumansı olduğunu biliyoruz. Black Oud ise pek dumansı kokmuyor. Daha acımsı, buruk ve tekdüze ilerliyor. Black Afgano’nun sarhoş edici dumansılığı ve daha giyilebilir oluşunu düşünürsek, iki parfümün benim açımdan kıyaslamasının bile yapılamayacağını söyleyebilirim.

Extrait formundaki Black Oud’un performansı çok iyi. Kalıcılığı harika, etrafa yayılımı ve kumaş üzerindeki direnci gayet iyi. Tam bir kış parfümü olduğunu söylemem gerekiyor. Erkek kullanımına yakın olduğunu düşünüyorum.

Bir kullanıcının Black Oud’u tanımlamak için kurduğu cümlelere katılmamak elde değil: “Karanlık ormanlar, sisli geçitler, ortaçağ kaleleri, kara büyücüler, sihirli küreler ve efsunlu muskalar, bu parfümün hayali tuvalindeki anahtar unsurlar olmalı.”

Koku Güzelliği:10/5

6 Kasım 2020 Cuma

Amouage – Dia Man (2002)

Amouage’nin geri planda kalan, sesi soluğu pek çıkmayan erkek parfümlerinden birisi Dia Man. Hiçbir zaman Amouage’nin en çok satan parfümlerinden olmadı. Parfümün resmi tanıtımında, Amouage’nin bir başka parfümü Gold’a gönderme yapılması pek rastlanan durum değil. Markanın internet sitesinde “Zevkli inceliğin güzel örneği bu çok yönlü şipre parfümü, Amouage Gold’u tamamlayan zarif gündüz kıyafetidir” cümleleriyle Gold ile Dia’nın arasında bağlantı olduğunu düşünmemi sağlıyor.

Dia Man’ın açılışı ferah olmayan tatlı meyvelerle gerçekleşiyor. Hafiften çiçeksi kokan meyvelerin kuru erik ve bir parça turunçgillerden oluştuğunu sanıyorum. Soyut ve yüksek kaliteli başlangıcı harika. Birçok Amouage’nin aksine fazlaca güçlü olmayan üst notalarından sonra orta bölüme geçiliyor. İlerleyen dakikalarda metaliklik sınırında tütsü ve vetiver bizi karşılıyor. Meyveler geri çekilirken tütsü ve sabunsu nötr çiçekler kompozisyona zenginlik katıyor. Açıklanan orta notalarında erkek parfümlerinde fazla görmediğimiz şakayık ve ylang ylang bulunuyor ki gayet şaşırdım bu duruma. Orta bölüm hafiften eski-tatlı tarza yakın hayvansı geri plana sahip labdanum-paçuli-deri üçgenine yakın durmaya çalışıyor. Kapanışta büyük değişim yok.

Başlangıçta rastlanmayan sabunsuluğun, orta kısımdan itibaren oldukça hissedilir hale geldiği aşikar. Dia Man’ın orta bölümden itibaren sabunsu nötr çiçekler sayesinde Gold Man’i andırdığı düşünülebilir. Kıyafet üzerinde tatlımsı vetiveri andırıyor orta bölüm. Parfümün geneli, soyut, eski hissi veren ama asla demode olmayan meyvemsi-baharatlı vetiver aksına yakın inşa edilmiş gibi. Tütsünün sevdiğim gibi dumansı verilmemesi biraz hayal kırıklığı yaratıyor. Onun maskülen veya alfa erkek parfümü olduğunu söylemek mümkün olmayabilir.

Dia Man, bence soyut ve ruhani tarafa yakın duruyor. Onun karmaşık notalara sahip yapısı meyveleri-baharatları-çiçekleri ve vetiveri bir araya getirmiş. Bu tür parfümler bende uhreviliği çağrıştırıyor. Duyulara hitap eden Dia Man, bir taraftan tanıdık geliyor bir taraftan eskiye ait yabancı gibi zihninize oyun oynuyor.

Bu hoş tasarım, kimi Amouage’ler gibi yoğun Arap-Ortadoğu esintisi taşımıyor. Onun fazlaca batılı koktuğu da söylenemez. Giymesi kolay yapısıyla bazı Amouage’lerden ayrışıyor. Kendi halinde, süper star olamayacak kokusuyla ilginç deneyim sunuyor. Denemeden almanın iyi fikir olmadığını söylemem gerekiyor. 100 ml. şişesinin 340 dolara satıldığını göz ardı etmemek gerekiyor.

Eau de Parfum formundaki Dia Man’ın performansı ilk dakikalar dışında saldırgan değil. Gün içinde ara ara kendisini hatırlatsa da ortalamanın altında yayılıma sahip. Kalıcılığı fena değil. Sonbahar-kış dönemi kullanımı için uygun denebilir.

Koku Güzelliği:10/7

12 Haziran 2020 Cuma

Perris Monte Carlo – Arancia Di Sicilia (2019)

Perris Monte Carlo’nun 2018 yılından itibaren karşımıza çıkardığı yeni bir parfüm serisi var: Italy Collection. 2020 yılı itibariyle dört parfümden oluşan Italy Collection’a ilerleyen günlerde yeni üyeler eklenir mi bilinmez. Arancia Di Sicilia, İtalya koleksiyonunun en bilinen parfümü gibi görünüyor. Perris Monte Carlo’nun internet sitesinde Arancia Di Sicilia’nın kan portakalından ilham aldığı vurgulanmış. Sicilya bölgesinin en ikonik narenciyesi olarak gösterilmiş kan portakalı ve parfümün kokusunda önemli rol oynadığından bahsedilmiş.

Etna Dağı’nın eteklerinde yetişen ve o yöreye ait kan portakalı cinsinin, kendisine özgü yoğun kırmızı rengi ve karmaşık aromatik tatlılığının Arancia Di Sicilia’nın kokusuna ilham verdiği söylenebilir. Açıklanan notalarında yaz parfümlerinde fazla rastlamadığımız badem, tarçın, vanilya gibi öğelerin olması ilginç geliyor kulağa. Biraz daha detaya inelim.

Arancia Di Sicilia’nın başlangıcı buruk, leziz ve yüksek kaliteli turunçgillerle gerçekleşiyor. Tatlı portakal ve mandalinanın harika karışımı rüya gibi adeta. Üst notaları nefis. Orta kısımda tatlı turunçgiller devam ediyor. Geri plana metalik amber yerleşiyor. Orta kısımda keskin olmayan tarçın da algılanıyor. Parfümün orta bölümü de kaliteli ve ağız sulandırıcı denebilir. Sonlarda ana tema değişmiyor. Yumuşacık portakala misk ekleniyor ve kısa sürede tenden ayrılıyor.

Karşımızda şahane bir turunçgil parfümü var. İlk saniyelerdeki enfes portakal-mandalina benzeri yapının sonlara kadar devam etmesi sevindirici. Tabii portakal temasının en usta ismi Jean-Claude Ellena’nın portakal yorumundan biraz farklı Perris’in narenciyesi. Olgun, mayhoşluk sınırında ve buruk turunçgil kokteylerini andıran Arancia Di Sicilia, yaz parfümü ama Ellena’nın narenciyesi kadar ferah durmuyor tende.

Gerçekçilik anlamında iyi iş çıkarmış Perris Monte Carlo. Turunçgil merkezli çoğu parfümün kaderi kalitesizlik, yapaylık, özensizlik ve piyasa işi olma merakı yüzünden kötü oluyor. Arancia Di Sicilia bu anlamda kötü kaderi paylaşmıyor çoğu rakibiyle. Neyse ki “Ben niş markayım, portakala semiz otu ekleyeyim, alt notalara da kabak tatlısı koydum mu amma ilginç olurum” kafasında parfüm tasarlamamış Perris. Çoğu zaman, hayatımızdaki ve dünyadaki birçok şey gibi başarı basitlik ve sadelik sayesinde geliyor. Belki de dünyayı minimalizm kurtaracak.

Şu da var ki, çok basit, düz ve derinliksiz Arancia Di Sicilia. Tabii bir yaz parfümünden üç katman beklemek anlamsız olabilir. Yine de kokusunun zayıf kalması, performans sorunu olması ve geri plandaki metalik amber-tarçının verilişi puan kırmama vesile oluyor.

Bu parfümü ilk kullandığım gün bir parfüme çok benzettim ve bu sefer buldum. Hermes’in sevilen kadın parfümü Elixir des Merveilles’e bir parça benzettim özellikle açılışını. Keşke Elixir des Merveilles gibi güçlü ve kalıcı olabilseydi Arancia Di Sicilia.

Son olarak açıklanan notalarından bahsedeyim. Perris’in internet sitesinde bademden bahsedilmiş. Ayrıca alt notalarında kahve ve iris görünüyor. Kullanım döneminde ne badem ne de kahve-irisi baskın şekilde hissettim. Arancia Di Sicilia, safkan taze meyve aromalı bir parfüm.

Eau de Parfum formundaki Arancia Di Sicilia’nın kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı zayıf. Uniseks kullanıma rahatlıkla uyacaktır. Sıcak yaz günlerinde sahillerde, akşamlara ve her türlü ortama uyum sağlayabilecek konpakt kokusuyla yüksek kaliteli arkadaşınız olarak size eşlik edebilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran Niche&Co. mağazasına teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7.5

30 Nisan 2020 Perşembe

Renier – Kisses Rain (2017)

1979 yılında Küba’da doğan Renier Rodriguez Mendez’in hikayesi birçok yönüyle diğer sanatçılarla benzerlikler taşıyor. Sanatçı olan babasının yanında büyüyen ve sanat eserlerinin arasında çocukluğu geçen Renier’in farklı yol seçmesi pek mümkün değildi. Babası gibi sanata ilgi duyan Renier’in bir süre sonra Avrupa’ya taşınıp Prag’a yerleşmesi, yeni niş parfüm markasının doğmasına sebep oldu. Sanatın farklı alanlarında eserler veren Renier, artık parfüm sanatına adım atmıştı.

İlk parfümlerini 2016 yılında çıkartan Renier, 2017 yılında Kisses Rain parfümüyle dikkatleri üzerine çekti. Renier’in internet sitesinde Kisses Rain’in çiçeksi karaktere sahip, şehvetli ve modern koktuğu vurgulanmış. Ayrıca sofistike, baharatlı ve güçlü olduğu belirtilmiş. Açıklanan notalarına baktığım üç koku ilgimi çekiyor: Kahve, badem ve öd ağacı.

Kisses Rain’in açılışı tatlı ve modern kremsi baharatlarla gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında kakule var ki başlangıçtaki baharatların sebebini açıklıyor. Kakuleye tatlı ve kremsi vanilyamsı koku eşlik ediyor. Üst notalarını beğendim. Orta kısma geçildiğinde tatlılık biraz daha artıyor. Orta kısımda baharatların yerini yavaş yavaş sıcak kokan badem ve gül alıyor. Tabii badem çok baskın ve orta bölümün yapısına hükmediyor. Sonlarda şekerli vanilya, amber ve misk algılanıyor. Başarılı bulduğum kapanışta kremsi vanilyanın merkezde olduğunu düşünüyorum.

Renier’in internet sitesinde Kisses Rain’in çiçeksi yönü vurgulanmış fakat uygulamada durum pek öyle görünmüyor. Parfümün en baskın iki öğesi badem ve şekerli, pudralı kremsi vanilya. Eğer vanilya ve badem çiçekten sayılıyorsa evet, o çiçeksi. Parfümün üçüncü önemli öğesiyse başlangıçta etkili olan ve sonra geri plana çekilen baharatlar.

Hani nerede açıklanan notalarındaki kahve ve öd ağacı? Kisses Rain, baskın şekilde kahve ve öd ağacı kokmuyor. Üzerine baharat dökülmüş şekerli acı badem kurabiyesi gibi kokuyor. Modern ve parfüm trendlerine uyuyor. Pek yaratıcı tarafı bulunmuyor. Kimi zaman hafiften Hypnotic Poison’u anımsatıyor. Benim gibi parfümlerde bademden haz etmeyen erkekleri ise hedeflemiyor.

Kisses Rain’den oldukça umutluydum ama pek beklentilerimi karşılayamadı. Açıkçası ismindeki yağmur kelimesine bakarak, onun sonbahara yakın duran, su-deniz-bahçe temalı hafif parfüm olacağını hayal ederken, karşıma neredeyse reçineli, ağır ve yoğun koku formu çıktı. Montale’nin bıktırıcı, şekerli, pudralı vanilyalı parfümlerini andırıyor. Tam bir kış bombası denebilir.

EDP formundaki Kisses Rain’in performansı iyi sayılır. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı fena değil. Kokusunu Daniel Josier tasarlamış. İçindeki bademden dolayı kadın kullanımına bir parça yakın buldum. Erkeklerin onu kullanmasında sakınca göremiyorum.

Koku Güzelliği:10/6.5

13 Nisan 2020 Pazartesi

Bois 1920 – Vento nel Vento (2013)

İtalyan niş parfümevi Bois 1920’nin 2013 yılında dört parfümden oluşan Limited Art koleksiyonu piyasaya sürüldü. Vento nel Vento, Limited Art serisinin en bilinen parfümü gibi görünüyor. Koku piramidinde pembe biber, elemi, tütsü, şakayık, öd ağacı, labdanum, benzoin gibi yoğun ve keskin notalar öne çıkıyor.

Bois 1920’nin internet sitesinde Vento nel Vento’nun başlangıcı unutulmaz ve etkileyici, rafine orta notaların coşkun olduğu, kapanışın karanlık ve büyük mühürü andırdığı belirtilmiş. Vento nel Vento’nun açılışı koyu ve ağır reçinemsilikle gerçekleşiyor. Bu tür parfümleri ayakkabı boyasına benzettiğim doğrudur ve karanlık üst notaları burnu fazlasıyla zorluyor. Orta kısımda genel yapı değişmiyor. Koyu tütsü ve neredeyse pudralı amberin eklendiği orta notalar hala ağır ve zorlayıcı davranıyor. Kapanışta değişim yok. Açıklanan alt notalarında öd ağacı var ama bence öd teması büyük yer kaplamıyor.

Vento nel Vento korkutucu veya irkilten garip reçineli, tütsülü parfümlerden birisi denebilir. Niş markalarda bu tür karanlık amberi çağrıştıran karanlık tütsü ve labdanum merkezli kokusal denemeler sık sık yapılıyor. Çoğu niş markanın bu tür deri montlara veya ayakkabı boyasına benzeyen uç örneklerine yer verdiğini biliyoruz. Serge Lutens’in Ambre Sultan’ı, Histoires de Parfums’un Ambre 114’ü, Annick Goutal’ın Ambre Fetiche’si, Tom Ford’un Sahara Noir’i, Tauer’in Incense Extreme’i, Comme des Garçons’un Avignon’u gibi güçlü eserler, Vento nel Vento’nun doğal rakipleri gibi duruyor.

Vento nel Vento, güçlü, dolgun, kullanması ve sevmesi zor bir parfüm. Onu kullanıp, etraftan övgüler almayı unutun. Böylesine reçinemsi ve ağır koku formu, tematik ve sıra dışı örnekler olarak düşünülmeli. Bu tür bir çok niş parfüm denemiş birisine bile genel tarzı yorucu ve bıktırıcı gelebilir. Konforlu olmayan yapısıyla herkese ve her ortama uymayabileceğini öngörmek falcılık olmayacaktır. Mod ve doğru ortam kokusu adeta Vento nel Vento.

Açıklanan notalarında en ilgimi çeken öğeler şakayık ve meyan kökü oldu. Genellikle feminen kadın parfümlerinde karşımıza çıkan şakayık notasının Vento nel Vento’da kırıntısına bile rastlayamadım. Vento nel Vento asla kadınsı çiçek parfümü değil, erkek kullanımına yakın reçine-amber kombinasyonu diyebilirim. Meyan kökü aromasıyla da parfümlerde pek aram yok. Neyse ki meyan kökü de baskın değil.

Sonuç olarak fikrimi değiştiriyorum ve Vento nel Vento’nun safkan tütsü parfümü olmadığını düşünüyorum. Eğer Encre Noire tarzına yakın giyilebilir tütsü arıyorsanız yanlış yerdesiniz. Labdanum, egzotik amber, paçuli ve reçinelerin hunharca diğer öğeleri baskı altına aldığı zalim, ödünsüz, uzlaşmaz ve asosyal koku formuna sahip. Gotik, Dante’nin İlahi Komedya’da tasvir ettiği cehennemini anımsatan, acımasız, sert, ketum bir parfüm. Onun kokusal paradigması, garip kokan tütsüleri, cadıları, engizisyon mahkemelerini, Ebu Leheb’i, İsa peygamberi çarmıha geren pagan Romalı askerleri, orta çağın düşünsel karanlığını çağrıştırıyor.

Vento nel Vento, EDP formunda. Kalıcılığı tabii ki çok iyi. Etrafa yayılımı ortalamanın biraz üstünde. Performans anlamında sizi yarı yolda bırakmayacaktır. Tam bir kış parfümü. Serin sonbahar günlerinde bile bunaltıcı olabilir. Almadan önce denemeniz gerektiğini önemle belirteyim. Kimi kaynaklarda kokusunu markanın sahibi Enzo Galardi’nin tasarladığı yazılmış.

Koku Güzelliği:10/6

28 Mart 2020 Cumartesi

Vertus – Amber Elixir (2015)

Amber Elixir, Vertus’un 2015 yılında piyasaya sürdüğü ilk seri parfümlerdendi. Markanın gül ve öd ağacı merkezli parfümleri ilgi çekerken, Amber Elixir’in bir parça geri planda kaldığını düşünüyorum. İsminden de anlaşılacağı üzere Vertus koleksiyonunun amber merkezli parfüm boşluğunu karşılıyor. Markanın internet sitesinde Amber Elixir şöyle tanıtılmış: “Havadaki cezbedici amber kokusunu keşfedin. Onun iksiri kendinize güveninizi tazelerken adeta dünyanın ayaklarınızın altında olduğunu hissedeceksiniz.”

Amber Elixir’in başlangıcında içki teması ve kuru meyveler bulunuyor. Açıklanan üst notalarında rom içkisi, artemisya, üzüm ve kuru meyveler var. Amber Elixir’in ilk saniyeleri içkimsi meyvelerle gerçekleşiyor. Orta kısma geçildiğinde koku karakterinde büyük değişim olmuyor. İçkimsi kuru meyvelere yarı karanlık ve egzotik amberle geri planda metalik safran ekleniyor. Son bölümde yine fazla değişim yok. Alt notalarda içkimsi, amberli meyvelere bir parça odunsuluk eşlik ediyor. Açıklanan alt notalarında tik ağacı ve sandal ağacı mevcut. Muhtemelen son bölümdeki odunsuluğun sebebi bu öğeler denebilir.

Amber Elixir’i kullanmadan önce, isminden dolayı ağır, yoğun ve karanlık amber tarzına yakın profil beklerken, içkimsi, baharatlı meyvelerle karşılaşmak sürpriz oldu. Amber, parfümün ikinci teması konumunda sanki. Zaman zaman metalik hissiyat veren alkole batırılmış modern, steril kuru meyveler, daha ön plandaymış gibi davranıyor.

Amber Elixir’den korkutucu, kullanması zor, reçineli amber teması beklemeyin. Bu durumun olumlu tarafı çoğu kişinin benimseyebileceği tarza sahip olması denebilir. Bazı niş markaların amber parfümleri fazlasıyla burnu yoruyor ve uçlarda dolaşıyor. Amber Elixir, metalik-ana akım parfümcülüğe yakın duruyor.

Amber Elixir’in üst notalarındaki artemisya bitkisi, orta kısımdaki safranla karışınca, benim için uygun olmadığını anladım. Açıklanan alt notalarında castoreum görünüyor. Parfümlere genellikle hayvansı hissiyat veren castoreum temasını kapanışta pek algılayamadım neyse ki. Amber Elixir, bıktırıcı derecede hayvansı değil hiç bir fazda.

Kalite anlamında idare etse de (hafiften yapaylık sınırında gibi) Vertus’un diğer dolu dolu, koyu ve baskın parfümlerinden ayrışıyor. Amber Elixir, pek derinliği olmayan, düz çizgide ilerleyen konfor kokusuna benziyor. Büyük popülariteye ulaşamayacak belki ama günlük kullanıma ve hatta takım elbiseye uyum sağlayabilecek basit ve ortalama parfüm hissiyatı uyandırıyor. Tarz olarak az da olsa Lubin – Idole, Bentley For Men ve Parfum d’Empire – Ambre Russe’yi anımsatıyor.

EDP formundaki Amber Elixir’in performansı harikalar yaratmıyor. Kalıcılığı fena değil, etrafa yayılımı ilk patlama dışında normalin biraz altında kalıyor. Uniseks olarak pazara sunulsa da erkek kullanımına bir parça yakın duruyor. Sonbahar-kış döneminde kullanmanın doğru olacağını sanıyorum.

Koku Güzelliği:10/6

20 Mart 2020 Cuma

Nicolai Parfumeur Createur – Amber Oud (2013)

Nicolai Parfumeur Createur’un 2013 yılı çıkışlı parfümünün ismi Amber Oud idi. Amber Oud ismiyle ilk tanışmam, başka bir niş parfüm evi By Kilian sayesinde olmuştu. 2012 yılı çıkışlı By Kilian’dan bir yıl sonra Patricia de Nicolai, aynı isimle belki de By Kilian’a rakip olması için kendi Amber Oud seçeneğini piyasaya sürdü.

Her ne kadar kokusal anlamda iki parfüm birbirine benzemese de aynı isimden dolayı akıllara By Kilian’ın eseri geliyor. Nicolai’nin Amber Oud’u resmi tanıtımında Fransız-Oryantal olarak sınıflandırılmış. Nicolai’nin internet sitesinde Amber Oud’un labdanum, vanilya, amber ve oud notalarına vurgu yapılmış. İlginç başka notalara rastladım nota piramidinde. Mesela artemisya, davana, safran, styrax ve castoreum, birçok ortalama parfümde pek karşımıza çıkmayan notalar denebilir.

Amber Oud’un açılışı metalik artemisya ve kuru metalik lavantayla gerçekleşiyor. Pek tatlılık barındırmayan ve hafiften nostaljik kokan ilk saniyeleri kendime yakın bulamadım. Orta kısımda metalik-buruk lavanta yolunda devam ederken, bir parça paçuli kompozisyona katılıyor. Orta bölüm de çok ilgimi çekemedi. Sonlarda metalik lavanta geride kalırken vanilya ve amber ağırlığını koyuyor. Kapanışı en hoşuma giden bölümü oldu.

Amber Oud’un en farklı yanı, ismindeki öd notasını hemen hemen hiç ortaya çıkarmıyor oluşu. Öd temalı ve yoğun/ağır parfüm beklerken, metalik fujer esintili lavantayla karşılamak oldukça şaşırtıyor. Hatta parfüme diğer ismini veren öğe amber bile fazlaca kullanılmamış. Bu anlamda isim ve koku tutarlılığı sağlanamamış. Kısacası Amber Oud parfümü, amber ve ödü merkeze almamış.

Enteresan şekilde lavanta başrolde denebilir. Buradaki lavanta eski kafa erkek parfümlerindeki lavantayı anımsatıyor. Parfümün aromatik fujer yapısı, çok benzemeseler de hafiften Brut’un genel tarzını çağrıştırıyor. Amber Oud’da lavanta, muhtemelen artemisyayla birlikte kullanılmış başlarda ve oldukça itici davranıyor. Sanki bu parfüm aceleye getirilmiş veya eksik bir şeyler varmış gibi hava yaratıyor. İçimin ısınamadığı ve kendime uygun bulamadığım zor bir arkadaş diyebilirim.

Kimi kaynaklarda uniseks olarak sunulsa da erkek kullanımına yakın olduğunu sanıyorum. Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı idare eder ama etrafa yayılımı zayıf oldu hem kıyafetimde hem de tenimde. Sonbahar-kış döneminde kullanmak iyi sonuç verebilir. Kokusunu, markanın kurucusu Patricia de Nicolai tasarlamış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran Niche & Co mağazasına teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/5.5

12 Şubat 2020 Çarşamba

Isabey – Sir Gallahad (2017)

1924 yılında Baron Henry James de Rothschild tarafından yaratılan bir marka Isabey Paris. Isabey isminin seçilmesinin sebebinin o dönemlerde yaşamış tanınmış Fransız minyatür sanatçısı Jean-Baptiste Isabey olduğunu bizzat markanın internet sitesinde açıklamışlar. Bu parfümevi kurulduktan kısa süre sonra eşsiz kreasyonlar ve lüks sunumlarıyla dünya çapında ün kazanmış. Rene Lalique gibi sanatçılar tarafından tasarlanan şişeleriyle, lüks segmente hitap ediyordu Isabey. Bazı tarihsel olaylar nedeniyle 1941 yılında kapılarını kapattı. 1999 yılındaysa Panouge tarafından tekrar ayağa kaldırıldı ve eski parfümleri reformüle edilerek dünya pazarlarına sunuldu.

Isabey’in az sayıdaki (2020 yılı başı itibariyle sadece iki tane) erkek parfümünden birisi Sir Gallahad ismini taşıyor. Kral Arthur’un yuvarlak masa şövalyelerinden birisi olan Galahad’ın ismi verilen bu parfüm, markanın iddiasına göre ilk defa 1924 yılında oluşturulmuş. Sir Gallahad erkek parfümü konseptinde başka ilginçliği barındırıyor. Genellikle kadın parfümlerinde kullanılan gardenya çiçeğini merkeze almış. İkinci önemli nota olarak tütüne yer verilmiş. Markanın internet sitesinde Sir Gallahad’ın odunsu çiçeksi tütün parfümü olduğu vurgulanmış.

İlk uygulandığında gerek kıyafetimde gerekse tenimde kremsi, kadınsı çiçeklerle bana merhaba dedi. Bu parfümün erkekler için tasarlandığını biliyoruz fakat ilk saniyelerdeki yapı kadınsı ve yüksek kaliteli feminen tropikal çiçekleri içeriyor. Üst notalarda leziz, modern beyaz çiçeklerin etkisi büyük. Açıklanan notalarındaki gardenya açılışı domine etmiş. Tatlı ve müthiş gardenyadan sonra orta bölüme geçiliyor. İlerleyen saatlerde kremsi beyaz çiçeklere turunçgiller ekleniyor. Arkada planda duran portakal-mandalina benzeri meyvemsilik, kokunun yönünü değiştirmiyor. Orta kısımda çiçeksi sayılabilecek tütün algılanıyor. Buradaki tütün çoğu erkek parfümünde şahit olduğumuz ıslak sigara ya da dumansı pipo gibi kokmuyor. Orta kısımdaki tütün, kremsi beyaz çiçeklerle güzel uyum sağlamış ve kalite anlamında sorunsuz. Kapanışta çiçeksilik azalsa da hissediliyor. Alt notalarda reçinemsi ve karanlık olmayan amber var. Tütünsü beyaz çiçekler, amberin yanında duruyor.

Sir Gallahad, şimdiye kadar kullandığım en kadınsı erkek parfümlerinden birisi. Kremsi, tatlı beyaz çiçeklerin (gardenya ve yasemin) baştan sona başrolde olduğunu belirteyim. Isabey markasının, bu parfümü tütünsü, çiçeksi odunsu olarak tanımlamasını şimdi anlıyorum ve haklı buluyorum. Erkek parfümü olması sebebiyle tütünün büyük rol oynayacağını düşünürken, ikinci planda kalmayı tercih ettiğini görüyoruz. Modern ve pürüzsüz gardenya çiçeği niş parfüm kalitesinde. Özenli ve nefis verilmiş tatlı, turunçgilli gardenya çiçeği, büyük değişim olmadan sonlara kadar etkisini sürdürüyor.

Sir Gallahad, bu haliyle harika bir kadın parfümü gibi davranıyor. Kullanması ve sevmesi kolay tarafıyla, çoğu parfümseverin onu zevkle üzerinde taşıyacağını düşünüyorum. Evet, düz çizgide ilerliyor ve fazlaca derinliğe sahip değil ama ara ara burnunuza gelen kokusu sizi mutlu etmeye yetiyor.

Böylesine bariz çiçeksi kokan bir başka erkek parfümü hatırladığım kadarıyla Jean Paul Gaultier’in sıradışı eseri Fleur du Male’ydi. Sir Gallahad ile Fleur du Male’nin, miskli vanilyamsı çiçeksilik geri plan bağlamında hafiften benzediğini söyleyebilirim. Umarım zihnim beni yanıltmıyordur.

EDP formundaki Sir Gallahad’ın performansı fena değil. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ortalamanın biraz altı diyebilirim. Sıcak yaz günleri dışında serin havaların parfümü gibi davranıyor. Kokusunu Jean Jacques tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7

5 Aralık 2019 Perşembe

Hermes – L’Ambre des Merveilles (2012)

2004 yılında Eau des Merveilles ismiyle piyasaya sürülen Hermes parfümünün yakaladığı başarı üzerine devam parfümleri gelmeye devam ediyor. İlk Merveilles’in üzerinden on dokuz yıl geçti ve on sekiz parfümlük seriye ulaştı Merveilles’ler. Serinin en popüler iki devam parfümü Elixir ve L’Ambre olarak öne çıktı. Kullanım döneminde Elixir des Merveilles’i beğenmiştim ve şimdi sıra geldi L’Ambre des Merveilles’e.

Hermes’in internet sitesinde “Amber ve vanilya ile sarıp sarmalanmış, sıcak ve şehvetli, gizemli ve olağanüstülüğün harmanı” olarak tanıtılmış L’Ambre des Merveilles. Ayrıca parfümün yaratıcısı Jean-Claude Ellena “Sihrin parfümü. Kadın için amber ağacı, şaşırtıcı ve büyülü” olarak bahsetmiş L’Ambre’den.

Parfümün açılışı tatlı ve kremsi meyvemsi-turunçgil benzeri kokuyla gerçekleşiyor. Karamelimsi ve neredeyse pudralı üst notaları gayet güzel ve tanımlanması zor denebilir. Orta bölümde tatlı, kremsi yapı değişmiyor. Orta notalarda parfüme ismini veren amber ortaya çıkıyor. Burada kadifemsi ya da koyu-karanlık-egzotik amber bulunmuyor. Pudramsı, lezzetli ve modern amber onu koklayanları yumuşak ve kararlı şekilde selamlıyor. Son bölüm, orta kısmın paralelinde ilerliyor. Kapanışta lezzetli vanilya ekleniyor amberin yanına. L’Ambre’nin bende çağrıştırdı hemen hemen bunlar.

Öncelikle bu parfümü hangi ana kategoriye yerleştireceğime karar veremedim. Tipolojik kafa karışıklığımı kenara bırakacak olursam bazı platformlarda oryantal vanilya olarak sınıflandırılmış ki haksız sayılmazlar. Gerçi buradaki oryantal taraf gayet modern, günümüze yakın, leziz, karamelimsi ve neredeyse gourmand. Büyük resimde vanilyamsı amberin ağırlığından bahsedebiliriz. Tabii kadınsı-sabunsu olmayan pudramsılığı ekleyebiliriz. Ve parfümün üzerinde dolaşan meyvemsiliği-turunçgilleri ve tuzlu karameli de eklemek lazım. Mandalina olduğunu tahmin ediyorum bu meyvemsiliğin kaynağını ama emin değilim.

L’Ambre, Merveilles serisine (denediklerime istinaden) uzak durmuyor. Kokusu 2004 çıkışlı ilk versiyondan ziyade Elixir des Merveilles’i andırıyor. L’Ambre sonuçta devam parfümü ve orijinaline benzemesi beklenirken, bir diğer devam parfüm Elixir’e daha çok benzemesi ilginç olmuş. Bu durumda L’Ambre’yi Eau ile değil de Elixir’le kıyaslamak daha doğru olabilir.

İsmindeki amberi görünce koyu, ağır, bayık amber kokusu beklerken ummadığım formla karşılaştım. L’Ambre, kullanımı ve sevmesi kolay harika bir amber parfümü. Ambere eklenen lezzetli ve kaliteli vanilya onu daha da cazip kılıyor. Parfümün yaratıcısı bay Ellena’nın genellikle muhteşem turunçgil kokuları üzerine uzmanlaştığını biliyoruz. Burada ferah ve yazlık koku formu yok. Yine de parfümün üzerinde belli belirsiz dolaşan portakal-meyve gibi notalar geziniyor. Farklı bir tarza sahip L’Ambre.

Bir taraftan da tanıdık geliyor kokusu. Kimi kullanıcıların deriye benzettiği orta kısımdaki hissiyat konusunda emin değilim. Bu algıyı Emporio Armani She ve Si yaşatmıştı bana enteresan şekilde. Hiç bahsedilmemiş fakat bu iki parfüme uzaktan olsa benzettim L’Ambre’deki amber-vanilya kullanımını. Tabii burada tuzlu karamel benzeri yapıyla onlardan ayrılıyor. Karamelimsi koku, çikolata gibi kokmuyor, adeta sucul karamel gibi fakat ferah da değil L’Ambre’nin genel tarzı.

Sonuç olarak oldukça beğendim L’Ambre des Merveilles’i. En az Elixir des Merveilles kadar güzel hatta ondan daha fazla sevdim. Şu haliyle Merveilles serisinin denediğim en güzel parfümü L’Ambre diyebilirim. Gayet basit, sade, ölçülü, kaliteli, lezzetli, benzersiz ve kalıcılık olarak da çok iyi iş çıkarıyor.

EDP formunda. Etrafa yayılımı çok güçlü değil ama ara ara kıyafetlerinizden kendisini size hatırlatıyor. Kalıcılığı gayet iyi, inatçı ve dirençli. Parfümün tasarımcısı Jean-Claude Ellena onu kadınlar için yarattığını söylese de bence erkekler de kullanabilir. Üzerime bol bol sıkıp dış mekanlarda kullanmama rağmen abartılı şekilde feminen davrandığını söyleyemem. Yine de hafiften kadınsı tarafa yakın duruyor.

Sıcak yaz mevsimi dışında serin-ılık-soğuk havalarda rahatlıkla kullanılabilir. Tabii sıcak ve amberli-vanilyalı yapısından dolayı sonbahar-kış döneminde daha iyi tepkiler vereceğini düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/7.5

30 Eylül 2019 Pazartesi

Vertus – 1001 (2015)

Vertus’un 2015 yılı çıkışlı ilk parfümlerindendi 1001. İsminin ilk önce neden 1001 olduğunu kavrayamamıştım. İlerleyen zamanlarda parfümün doğu masallarının en ünlüsü 1001 gece masallarına atıfta bulunduğunu nihayet anladım. Mısır, Hint, Arap, Mezopotamya ve İran masallarının birleşimiyle oluşan 1001 gece masallarının 8. yüzyıldan günümüze geldiği söyleniyor.

Vertus’un Arap ve Ortadoğu kültürüne öykünen parfümü 1001’in resmi tanıtımlarında da bu etki görülüyor: “1001 gece masalının büyüsü, mimoza ve karanfilin dokunuşuyla kendi hikayesini en derine yazar. Sandal ağacıyla harmanlanan karakter, tüm egemenliği devralır. Tarçın ve menekşenin baş döndürücü aşkı”.

1001’in açılışı ferah olmayan tatlı meyveler, anason benzeri yapı ve baharatlarla gerçekleşiyor. Başlangıcı zengin, benzersiz, ilginç ve kafa karıştırıcı denebilir. Fena değil üst notaları. Orta kısımda meyvemsilik geri plana geçerken baharatlı taraf öne çıkıyor. Sıcak sayılabilecek baharatlardan algılayabildiklerim karanfil, kakule ve tarçın. Orta bölümde lezzetli ve modern baharatların izini sürmeye devam ediyoruz. Orta kısmın sonlarında egzotik olmayan amber kokuyu farklı yöne doğru çeviriyor. Kapanışta sandal ağacının etkili olduğu söylenebilir.

Yine bir Vertus parfümü ve yine kafam karışık. 1001, Arap-Ortadoğu aksına yakın olmayan oryantal gibi davranıyor. 1001’in genel tavrının meyveli-baharatlı amber-sandal ağacı kombosu olduğunu iddia etmek için sebeplerim var. Başlangıçtaki kategorize edilmesi zor meyveler ferah turunçgil gibi değil. Onun meyvemsiliği anason-mentol destekli mayhoş meyvemsiliği çağrıştırıyor. Orta kısımdaki baharatların mahiyeti neyse ki daha anlaşılabilir ve dünyasal. Amberin bu tür kullanımını seviyorum ve neredeyse şekerli meşe yosunu kapanışta küçük bir nostalji yaşamama sebep oluyor.

1001, ilhamını masallardan, büyülü hikayelerden, doğunun gizemli ruhundan alıyor. Parfümün genelinde koyu ve karanlık yapı bulunmuyor fakat baştan sona dumansılık algılanabiliyor. Orta kısımda karşıma çıkan safranı zihnim bir şekilde geri plana atıp, diğer notalara odaklanmaya çalıştı. Karanfil ve tarçının harika etkisini ön plana çıkardı bilinçaltım. Meşe yosununun ise böylesine şekerli verilmesine biraz bozuldum çünkü onu kuru ve köksü seviyor benim gibi eski tüfekler.

Anlıyoruz ki modern dünyaya, güncel temaya ait olan 1001 deneyi, kalite anlamında fena iş çıkarmıyor, koku güzelliği bakımından iyi yerde duruyor, sizi kendisine aşık edecek kadar numara sergileyemiyor. Yine de benzerine rastlamadığım bu sıcak baharatlı, dumansı meyveli oryantalin çabasını anlamlı buluyorum. Vertus’un bahsettiği gibi, 1001’in “zarif, görkemli, hipnotik, odunsu çiçek kokusu” olduğu tezine saygı duyuyorum.

Uniseks olarak pazara sunulan 1001 hem erkek hem de kadınların kullanabileceği hoş bir dengede duruyor. Serin havaları sevebilecek yapısı, makul kullanılırsa ılık yaz akşamlarına da uyum sağlayabilir. EDP formundaki konsantrasyonu kalıcılık bağlamında sizi üzmüyor, ilk patlama dışında tene yakın kalıyor.

Koku Güzelliği:10/6.5

6 Temmuz 2019 Cumartesi

The Merchant of Venice – Suave Petals (2013)

İtalya merkezli niş parfümevi The Merchant of Venice, kısa süre içinde seksen civarında parfümlük koleksiyona ulaştı. Her ne kadar bazı İtalyan niş markaları kadar popüler olamasa da, 2019 yılı itibariyle oldukça fazla parfüm piyasaya sürmeleri, bu sektörde kalıcı olmaya çalıştıklarını düşündürtüyor bize. The Merchant of Venice’nin 2013 yılında başlayan Murano Koleksiyonunun ilk parfümlerindendi Suave Petals.

Parfümün resmi tanıtımına göre kadınlar için tasarlanan Suave Petals’tan şöyle bahsedilmiş: “Asya’da, şeftali çiçeğinin kadınsı güzelliği temsil ettiğini öğrendim. Çin yeni yılındaki inanışa göre, aşkı yakalamayı arzu ediyorsanız şeftali ağacı almak durumundasınız. Suave Petals’ın kadifemsi yumuşak dokunuşu, bir kadının cildini hafifçe saran duyusal tabakalar yaratır. Beyaz gülün zarif ve baştan çıkarıcılığı, Floransa orris çiçeğinin ve paçulinin oryantal cazibesi gizemli hava katar.”

Suave Petals’ın açılışı sabunsu sayılabilecek beyaz çiçeklerle gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında sümbülteber, portakal çiçeği ve beyaz gül var. Bence başlangıcı yasemin benzeri sabunsu sümbülteber ve geri planda portakal çiçeğiyle gerçekleşiyor. Benim için biraz kadınsı olan üst notalarını kendime yakın bulamadım. Orta kısma geçildiğinde kremsi, kuru ve sabunsu çiçeklere yine kuru paçuli ekleniyor. Buradaki paçuli ne köksü ne de karanlık. İlginç ve neredeyse ambersi paçuli baskın diyebilirim. Zaten açıklanan orta notalarında amber de var. Orta bölümündeki paçuliyi beğendim ama yine çok sevemedim. Alt notalarında tozlu ve kuru paçuli yoluna devam ediyor. Kapanışta bir parça da sandal ağacı algılıyorum. Orta notalarına yakın şekilde sonlanıyor Suave Petals.

Parfümün genelini düşündüğümde şekerli olmayan tozlu kadınsı çiçekler ve ambersi paçuli etkili diyebilirim. Burada bas bas bağıran veya bunaltan feminen çiçekler gibi değil, daha yatay ilerleyen yumuşak, etrafa saldırmayan, kontrollü çiçeksilikten bahsedebilirim.

Yine geneli için konuşacak olursam markanın diğer parfümlerindeki özenli işçilik Suave Petals’da da var ama nedense yine çok sevemediğim bir The Merchant of Venice kokusu olarak tanımlayabilirim. Kötü değil ama bir şekilde steril zorlama var sanki parfümlerinde bu markanın. Daha çok “aman kaliteli görüneyim, bana niş parfüm desinler” telaşı var gibi. The Merchant of Venice’nin parfümlerinin tavırları biraz uzak duran, solgun, buruk, aristokratik ve fazlaca kontrollü gibi. İnsanı kucaklayan samimiyet yok denediğim parfümlerinde. Suave Petals’da aynı hisleri uyandırdı bende.

Oysaki evin ablasının çok sevdiği bu koku formu için Coco Mademoiselle ve Alien’ın yüksek kaliteli aşk çocuğunu andırıyor diyebiliriz belki de. Koku tarzı anlamında bana hitap etmese de biz erkeklere göre oldukça karmaşık yazılıma sahip kadınların, bu parfümü sevip sevemeyecekleri konusunda emin değilim. Onun içindir ki denemeden almayın derim.

Ne turunçgilli, ne baharatlı ne de vanilyalı kokan Suave Petals, harika şişesiyle adeta evinizde bir dekoratif obje olarak bile oldukça ilgi çekebilir. EDP formundaki parfümün kalıcılığı ve etrafa yayılımı harikalar yaratmıyor. Biraz çekingen arkadaşa benziyor. Sonbahar-kış kullanımına yakın durduğunu söyleyebilirim. Genç kızlardan ziyade daha orta yaşa yakın hanımefendilere ve akşam kullanımlarına uyacağını sanıyorum.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran Dinçer beye teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

11 Mayıs 2019 Cumartesi

Al Haramain – Signature Silver

Al Haramain parfümevinin hikayesi 1970 yılında başlıyor. Kazi Abdul Haque isimli bir parfüm tutkunu, Mekke’de bulunan Al-Haram camisinin yakınındaki mağazasında başlattığı işini, bugün 100’den fazla ülkede satışı olan küresel koku markasına dönüştürdü. Marka, Al Haramain olan ismini Mescid-i Haram’dan almış ve şu an merkezini Birleşik Arap Emirliklerine taşımış durumda.

2019 yılı itibariyle 1.000’den fazla parfüme imza atan Al Haramain’in, ağırlıklı olarak Arap-Ortadoğu pazarına odaklandığını düşünsek de Avrupa ve Amerika kıtasında parfümleri oldukça ilgi görmeye başladı son yıllarda. Bir süredir kullandığım Signature Silver hakkında markanın internet sitesinde şöyle bir tanıtım yapılmış: “Sıradan bir kullanıcının yaşam için ihtiyaç duyduğu şeyden daha fazlasını isteyenlerin tüm ihtiyaçlarını karşılayacak, dengeli ve iyi bir parfümün mükemmelliğidir.”

Signature Silver’ın açılışı turunçgillerle gerçekleşiyor. Buruk ve hüzünlü turunçgillere portakal, greyfurt, artemisya eşlik ediyor muhtemelen ilk saniyelerde. Olgun ve erkeksi sayılabilecek açılışı 1980’li yılların maskülen aromatik fujerlerini anımsatıyor. Kaliteli ve farklı üst notaları hoş ama herkese hitap etmez diyebilirim. Orta kısma geçildiğinde buruk turunçgiller yola devam ediyor. Orta bölümde turunçgillere erkeksi çiçekler ekleniyor. Yasemin ve inci çiçeği açıklanan notalarında bulunuyor. Bir parça tütün de hissediliyor orta kısımda. Sonlarda yosunsu tütün ve amberle kapanışı yapıyor.

Signature Silver, ferah sayılamayacak eski tarz turunçgiller, dumansı aromatik tütün ve 1980’li yılların ferah baharatlarını anımsatan yapısını bünyesine toplamış. Başlangıçtaki artemisya ve turunçgillerin birleşimi, parfümün neredeyse sonuna kadar eşlik ediyor ve retro hissiyat katıyor. Orta kısımda turunçgilli tütün de gayet iyi iş çıkarıyor. Buradaki tütün ıslak ve sigaramsı değil. Orta notalarda ilginç şekilde nötr verilmiş yasemin algılanabiliyor. Genellikle kadın parfümlerinde kullanılan yasemin, burada feminen hava katmıyor ana gövdeye. Markanın internet sitesinde Signature Silver’ın uniseks olarak sunulduğunu fark ettim. Bence erkek kullanımına yakın duruyor.

Signature Silver’ı kullanım döneminde, yakın zamanda denediğim Hugo Boss Number One isimli parfüme benzettim. İki parfüm de benzer şekilde artemisya, buruk turunçgil ve farklı tütün kullanımına sahip. Hatta erkeksi çiçekler bile birbirini andırıyor iki parfümdeki. Her ne kadar birebir benzemeseler de Signature Silver biraz daha günümüze yakın kokuyor. Boss Number One ise tam bir 1980’li yıllar baba parfümü gibi davranıyor. Signature Silver’daki dumansı turunçgiller bir parça da Caron’un L’Anarchiste’sini çağrıştırıyor. Al Haramain’in, eski tarz erkeksi klasiklere gönderme yaptığı böyle bir parfüme imza attığı için tebrik etmek lazım çünkü bu tür parfümler, 2019 yılının koku trendlerine uymuyor ve pek fazla alıcısı çıkmıyor.

Kalite anlamında şaşırtıcı derecede iyi iş çıkartılmış Signature Silver’da. Yapaylığın ve uyumsuzluğun hissedilmediği parfümün herkese uygun olmayacağını söylemiştim. Buna istinaden denemeden almanın iyi fikir olduğunu sanmıyorum.

EDT formundaki parfümün performansı idare eder. Kalıcılığı normal seviyede, etrafa yayılımı ortalama değerlerde. Kış mevsimi dışında her zaman kullanılabilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

11 Nisan 2019 Perşembe

Hermes – Elixir des Merveilles (2006)

Hermes’in 2004 yılında piyasaya sürdüğü Eau des Merveilles isimli kadın parfümü, kokusever hanımefendiler tarafından oldukça beğenilmişti. İlginç hatta sıradışı nota dizilimi ve kadın parfümü olmasına rağmen erkek kullanımına göz kırpmasıyla benim de sevdiğim bir parfüm Eau des Merveilles. Ilık ilkbahar-erken yaz döneminde kullanacak parfüm bulamayan kokuseverlerin yardımına koşan Eau des Merveilles’in, yıllar içinde birçok devam parfümü piyasaya sürüldü. Limitli üretim Merveilles’lerle birlikte 15’i aşkın parfümlük seri haline geldi Merveilles çetesi.

2004 yılı çıkışlı ilk Eau des Merveilles’ten sonra serinin en sevilen ve popüler parfümü 2006 yılı çıkışlı Elixir des Merveilles oldu. Oldukça hafif ve çekingen kokan ilk Eau des Merveilles’in aksine güçlü ve dayanıklı koku imajı çizen Elixir des Merveilles, en az ablası kadar farklı ve erkek kullanımına yakın diyebilirim. Hermes’in internet sitesinde “ağız sulandıran ve şehvetli karışım” olarak tanıtılan Elixir des Merveilles’i, bizzat parfümü yaratan ünlü burun Jean-Claude Ellena “Sürpriz içeren ve sihirli, kadın için amber parfümü” olarak tanımlamış. Hermes tarafından kokusu “karamelize edilmiş portakal kabuğuna” benzetilmiş.

Parfümün açılışı tatlı turunçgillerle gerçekleşiyor. Ferah olmayan canlı, parlak ve neredeyse tatlı-tuzlu turunçgillerin bergamot, neroli ve portakal çiçeğini andırdığını söyleyebilirim. Yüksek kaliteli başlangıcından sonra orta kısma geçiliyor. Orta notalarda tatlı turunçgiller devam ederken, baharatlar yavaş yavaş oyuna giriyor. Geri planda kalmaya çalışan baharatların yanında reçinemsi sedir ağacı da yerini alıyor. Başlangıcıyla paralel ve aynı tatlılıkta ilerleyen kokusu, kapanışta da büyük değişim yaşamıyor. Odunsu tarafa biraz daha kayan alt notalar egzotik ve karanlık olmayan reçinemsi amberle son buluyor.

Elixir des Merveilles ne safkan meyveli ne çiçeksi ne oryantal ne de baharatlı, belki de hepsinin karışımı bir iksir. Baharatlar derken acaba hangisi: kimyon, zencefil hatta biber! Turunçgil derken hangisi: Bergamot, neroli, portakal çiçeği ya da portakal! Neredeyse kremsi hatta yağlımsı bir şey bu parfüm. Sedir ağacının üzerine bırakılmış ve güneşte kavrulan şekerli portakal kabuğu gibi mi kokuyor? Muhtemelen hem evet hem hayır. Tatlı reçine, köksü olmayan paçuli veya egzotik olmayan amberle bile ilişkilendirilebilir onun tarzı.

Elixir des Merveilles’e biraz önce “şey” dediğimin farkındayım ve bilinçli olarak söyledim. Çünkü onun kokusu bir konfor ya da ofis parfümü değil, garip şekilde ana akımın tematik uygulaması gibi. Aslında hem Jean-Claude Ellena’nın diğer parfümlerini (Terre d’Hermes, Voyage, Jour ve Eau des Merveilles) anımsatıyor Elixir des Merveilles, hem de üstat Ellena’nın bu kadar reçineli, sıcak baharatlı esere nasıl imza attığını da sorgulamama sebep oluyor. Çünkü Elixir des Merveilles hem onun diğer parfümlerini hatırlatıyor hem de Ellena’nın ferah, kullanımı kolay, etrafa fazla yayılmayan/inatçı olmayan sakin parfümlerine karakter olarak benzemiyor. Çelişkilerin ve arada kalmışlıkların parfümü belki de.

İnsan zihni (en azından benimki parfümleri yorumlarken) karşısına çıkan yabancı bir durumu her zaman kafasında daha önce bulunan şablona oturtmak ister. Ormanda yürürken bir hayvan görürsünüz ve daha önce bildiğiniz bir hayvanla eşleştirmeye çalışır zihniniz. Bu durum belki de hayatta kalma içgüdümüzün bilinçaltına gönderdiği mesajlardandır. Ya da bir parfüm koklarsınız ve zihninizde tartmaya başlarsınız onu. Acaba hangi parfüme benziyor, çiçeksi mi meyveli mi, yasemin mi var misk mi kullanılmış gibi… Çoğu zaman izlenimlerimiz ve geçmiş tecrübelerimiz bizi yönlendirir veya kafamızdaki basmakalıp hayaller bizi sınırlar. Elixir des Merveilles’i kokladığımda onu kafamdaki hazır şablonlardan birisine oturtamadım. Bu iyi mi kötü mü tartışmak anlamsız, önemli olan vaka… Aklıma yatan en kestirme tanım: Turunçgilli, reçineli, şekerli, yağlımsı, kekremsi, baharatlı, sıcak odunsuluğa sahip diyebilirim.

Sonuç olarak Elixir des Merveilles’in seven kitlesi olduğunu görülüyor. Bana bu parfümü ulaştıran değerli Mine hanım da o aşık olan kesimde duruyor. Ben ise bu parfümü beğenmekle birlikte aşık olduğumu sanmıyorum. Onu üzerinize sıktığınızda garip, canlı enerjisi ve yumuşak kokan hoş karakteri var ama düz çizgide ilerleyen yapısıyla ve tematik turunçgil tarzıyla sanırım onunla tanıştığıma memnun olanlar grubunda bulunacağım.

EDP formundaki Elixir des Merveilles’in performansı fena değil. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı yeterli. Dirençli ve ara ara kendisini size anımsatıyor saatler geçse bile. Erkekler de kullanabilir onu ama hafiften de olsa kadın parfümü olduğunu hissettiriyor. Çoğu kişi onu sıcak yaz günlerinde kullandığını söylese de bence serin ilkbahar döneminde rahatsız etmeden rahatlıkla üzerinizde taşıyabilirsiniz. Günlük kullanıma da uyum sağlayacaktır.

Koku Güzelliği:10/7

6 Nisan 2019 Cumartesi

Miller Harris – Fleur Oriental (2000)

İngiltere merkezli niş parfümevi Miller Harris’in, parfümlerinin yaratım aşamasında Londra’nın yaşam tarzından ilham aldıklarını öğreniyoruz kendi internet sitesinden. Marka olarak modern bohemlikten, çağdaş kente dair hikayelerden esinlenen Miller Harris parfümleri, kokular dünyasında çok popüler eserlere imza atamasa da, saygı duyulan bir konumda oldukları söylenebilir.

Miller Harris’in 2000 yılında piyasaya sürdüğü ilk parfümlerden Fleur Oriental, kadın parfümü olarak geçiyor kaynaklarda. Oryantal, sıcak baharatlı, çiçeksi amber olarak sınıflandırılan Fleur Oriental’ın alt notalarında sürpriz bir öğe var: Türk Gülü.

Fleur Oriental’ın açılışında tatlı portakal çiçeğiyle karşılaşıyoruz. Ferah sayılamayacak pudralı portakal çiçeğine şekerli limon eşlik ediyor sanki. Kadınsı sayılabilecek açılışı hoş ve kaliteli. Orta kısımda portakal çiçeğinin etkileri hala devam ediyor. Orta bölümde parfümün merkezine tatlı ve pudramsı karanfil yerleşiyor. Orta notalardaki karanfile sabunsu gül destek veriyor. Orta bölüm yine kadınsı ve biraz üst yaş gruplarını hedefliyor sanki. Kapanışta pudramsı, çiçeksi, amberli, vanilya üst ve orta kısma benzer şekilde gerçekleşiyor. Böylece tenden ayrılıyor.

Fleur Oriental, kadınsı pudralı bir arkadaşa benziyor. Vanilyalı temele oturtulmuş ana yapıda baharatlı ve güllü ikincil kol, parfümün adeta bütününü kuşatıyor. Parfümün en önemli özelliği ise üst yaş grubu kadınlara yakın durması ve ilginç şekilde tozlu/nostaljik kokması. Fleur Oriental, üzerimde taşıdığımda bana hiç de genç kız kokusu gibi gelmedi. Evet, parfümlerde bu tür ayrımlar yapmak doğru olmayabilir fakat orta yaşlı kadınlara daha çok yakışacağını düşünüyorum.

Sadece yaş grubu değil, Fleur Oriental’ın daha çok konuşulan kısmı Guerlain’in efsanevi klasiği Shalimar’a benzemesi. Kullanım döneminde ben de Shalimar’a yakın buldum koku tarzını. Shalimar, buruk ve şekerli-pudralı limonla ve aromatik otlarla açılırken, Fleur Oriental portakal çiçeğiyle gerçekleşiyor. Orta kısımda iki parfümün kokusu birbirine yakın diyebilirim. Amberli, vanilyalı, pudralı çiçekler adeta iki parfümün merkezini oluşturuyor. Tek fark, Shalimar daha eski, hafiften hayvansı ve çok daha fazla pudralı kokarken, Fleur Oriental daha kullanılabilir ve hayvansılık yok denebilir. Hatta Shalimar’ın güncel versiyonu olarak bile düşünülebilir Fleur Oriental.

Sonuç olarak benim için hala fazlaca çiçeksi, fazlaca pudralı, fazlaca şekerli ve fazlaca kadınsı. Bu tür parfümleri kokoş yaşlı kadın kokusu olarak sınıflandıran yabancı yorumculara kimi zaman hak verdiğimi itiraf etmeliyim.

Kalite anlamında sorunsuz olarak Fleur Oriental, EDP formunda. Oldukça yoğun ve ağır tarzına binaen dikkatli ve az kullanmak faydalı olacaktır. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı ilk dakikalarda fazla. Tam bir sonbahar-kış parfümü. Kokusunun tasarımını, Miller Harris markasının kurucusu Lyn Harris yapmış.

Koku Güzelliği:10/6