baharat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
baharat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Haziran 2021 Pazartesi

Gucci Pour Homme II (2007)

Temeli 1976 yılında atılan Gucci Pour Homme isimli erkek parfümleri, kokular aleminin müdavimleri için her zaman ilgi çekmiştir. İlk Gucci Pour Homme’yi 1976 yılında Guy Robert tasarlamıştı. İlerleyen yıllarda üretimi bitirilen ilk Gucci Pour Homme’den sonra 2003 yılı çıkışlı yeni versiyon raflara çıkmıştı. Bu harika parfümü kullanma şansına nail olmuş kişilerdenim. Üzücü şekilde 2003 yılı çıkışlı yeni Gucci Pour Homme’nin de üretimi bitirildi. Parfümseverlerin büyük tepkisini alan bu karardan sonra 2007 yılında piyasaya sürülen Gucci Pour Homme II’ye gözler çevrildi. Artık bulunması neredeyse imkansız hale gelen 2003 yılı çıkışlı Gucci Pour Homme’nin devamı olarak görülse de kokusal anlamda Gucci Pour Homme II ile pek benzerlik taşımıyorlar.

Gucci Pour Homme II’nin tanıtımında, selefinin (Gucci Pour Homme) aynı muhteşem, zarif ve erkeksi özelliklerini koruduğundan bahsedilmiş. Farklı olarak Gucci Pour Homme II’nin daha parlak ve daha hafif koktuğu vurgulanmış. Parfümün açılışında yeşil meyveli menekşe ve baharatlar karşımıza çıkıyor. Ferah olmayan ilginç ve neredeyse sucul tema, orta kısımda yumuşak başlı baharatlara eviriliyor. Orta bölümde dumansı yeşil baharatlara tütün ekleniyor. Yine orta bölümde parfümün en ilginç notası çay da kendisini gösteriyor. Sonlarda hoş odunsu notalarla kapanış yapılıyor.

Gucci Pour Homme II, daha önce benzerine rastlamadığım enteresan koku profiline sahip. Yeşil meyvemsi ozonik-sucul tütün-baharat tarafına yakın duruyor. Buradaki meyvemsilik, menekşe sıcaklığına sahip. Gucci’ye göre Pour Homme II’de kırmızı biber, tarçın, çay ve zeytin ağacına vurgu yapılmış. Kimi kullanıcılar çayın büyük yer kapladığını iddia ediyor ama bana göre Pour Homme II tütüne farklı yorum getiriyor.

Canlı, dinamik ve hafiften dumansı tütüne eşlik eden yeşil menekşe ve yumuşak başlı baharatlar merkezde yer alıyor. Buradaki baharatlar çok keskin değil neyse ki. Parfümün geneli için yumuşak/uysal en doğru tanım olabilir. Hatta parfümün performansı bile yumuşak denebilir. Hiç bir zaman ağır ya da saldırgan değil. Etrafa az yayılan hoş bir eser.

Düşünüyorum ama hala bir benzeri aklıma gelmiyor. Bu farklı kompozisyon, şık ve kaliteli kokuyor. Hem günlük kullanıma hem de takım elbiseye uyabilecek steril kalitedeki Pour Homme II belki favorim olmayacak. Ona aşık da olmayacağım fakat koklamaktan hoşlandığım ilginç bir deneyim olarak zihnimdeki yerini alacak.

Kötü haber şu ki Gucci Pour Homme II’nin de akibeti, diğer Gucci Pour Homme’ler gibi oldu. Pour Homme II’nin üretiminin bitirildiği haberleri geliyor ki muhtemelen doğru. Anlaşılan o ki Pour Homme II de bir süre sonra ulaşılması imkansız parfümler arasına girecek.

Eau de Toilette formundaki Pour Homme II’nin kalıcılığı yeterli fakat etrafa yayılımı zayıf. Ilık-serin ilkbahar-sonbahar döneminde kullanmak sizi daha mutlu edebilir. Kokusunu Karine Dubreuil tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7

9 Haziran 2021 Çarşamba

Guerlain – Bois Mysterieux (2019)

Guerlain’in yeni parfüm serisinden  Les Absolus d’Orient’in ilgi çeken eserlerinden Bois Mysterieux’u bir süredir merak ediyordum. Hakkında yazılan olumlu yorumlara binaen, Bois Mysterieux’la tanışmak şansına nail oldum. Guerlain’in yeni nesil özel seri parfümlerinden Bois Mysterieux, markanın internet sitesinde deri teması üzerine oturtulmuş. Derin bir deri ve görkemli odunsular kapsamına alınmış. Ayrıca cüretkar ve egzotizm kavramının modern versiyonu olduğu belirtilmiş.

Deserts d’Orient koleksiyonu için özel olarak Thierry Wasser tarafından yaratılan safran notası Bois Mysterieux’ta kullanılmış. Parfümün, tüm doğu hazineleri gibi zarif, çok yönlü, baharatlı ve deri temasına sahip olduğu söylenmiş. Bu çiçeklerin ömrü 48 saat gibi çok kısa olduğu için son derece değerli hammadde olduğundan bahsedilmiş. Hem kadınlar hem de erkekler için uygunluğuna vurgu yapılmış.

Bois Mysterieux’un açılışı bazı Montale parfümlerindeki öd ağacı kullanımını hatırlatıyor. Garip ve tanımlanması zor kimyon benzeri tuzlu baharatımsı başlangıcını şöyle tanımlayabilirim: Uzun saatler boyuncu koşup terlemiş bir atın üzerine çamaşır suyu döktüğünüzü hayal edin. Bois Mysterieux’un ilk dakikaları hemen hemen böyle denebilir. Kimi kullanıcıların ilk dakikaları klora benzetmesini anlıyorum. Hatta başlangıç fazı abartılarak tuz ruhuna veya lavaboları açmak için kullandığımız tozlara da benzetilebilir. İlk yarım saatin sonunda bu garip koku geri çekilirken hafiften hayvansı kuru deri ortaya çıkıyor. Yüksek kaliteli ve tek düze deri sonlarda da devam ediyor.

Bois Mysterieux, Guerlain’in internet sitesinde deri merkezine alınmış ki kesinlikle doğru. Deri, atlas sedir ağacı, paçuli ve mür notaları açıklanmış. Parfümün genelinde zengin ve detaylı harman yok fakat derin, koyu ve karanlık yapı mevcut. Parfümü iki kısma ayırabiliriz. İlk yarım saatlik sevmesi ve kabul etmesi zor o garip kokuya tahammül ederseniz, sonrasında güzel deriyle karşılaşacaksınız. İkinci kısımdaki tatlı olmayan deri, hafiften hayvansı davranıyor fakat rahatsız etmiyor. Bu anlamda yeni nesil bol şekerli deri parfümleriyle pek uyuşmuyor. Onun deri teması gayet şık, tematik, lüks ama gençlere veya tecrübesiz burunlara uyar mı emin değilim.

Eau de Parfum formundaki Bois Mysterieux’un kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ortalama düzeyde. Guerlain’e göre hem kadınlar hem de erkekler için uygunmuş fakat erkek kullanımına yakın duruyor. Sonbahar-kış günlerinde kullanmak daha iyi fikir. Kokusunu Thierry Wasser tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7

15 Nisan 2021 Perşembe

Amouage – Reflection Man (2007)

Amouage’nin 2007 yılı çıkışlı erkek parfümü Reflection Man, kendi internet sitesinde en çok satılanlar arasında yer alıyor. Bunun sebebinin genele hitap eden basit yapısı olduğu söylenebilir. Hele ki onu kullananların ünlü erkek parfümü Le Male’ye benzetmeleri gayet anlaşılabilir çünkü Reflection Man, çiçeksi vanilya kokusunu andırıyor.

Reflection Man’in açılışı kremsi çiçekler ve vanilya benzeri temayla gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında biberiye, kırmızı biber meyvesi ve acı portakal yaprakları bulunuyor. Biberiye bir parça hissediliyor. Portakal yaprağı ya da kırmızı biber yok sanki. Başlangıcı yumuşacık gerçekleşiyor. Orta kısımda büyük değişim yok. Kremsi vanilya biraz daha etkisini arttırıyor. Geri plana yasemin benzeri beyaz çiçekler ekleniyor. Açıklanan orta notalarında ylang ylang var. Kemsi çiçeksiliğin ylang ylangdan geldiğini varsayabiliriz. Sonlarda benzer yapı devam ediyor. Bir parça odunsuluğa evriliyor son kısım. Sandal ağacı ve sedir ağacının hissedildiğini düşünüyorum.

Karşımızda modern sayılabilecek odunsu-çiçeksi-miskli yapı var. Vanilya, Amouage tarafından açıklanan notalara konulmasa da varlığını baştan sona hissettiriyor. Buradaki vanilya hafiften sandal ağaçlı, pudralı, kremsi ve leziz denebilir. Kimileri kadınsılık çağrıştırdığından bahsediyor ki parfümün tamamında bu hissiyat varlığını hissettirebilir. Bu parfüm kadınsı olmasa bile uniseks kullanıma rahatlıkla uyum sağlayacaktır.

Safkan sert ve ödünsüz erkeksi eser değil Reflection Man. 2000’li yılların koku trendlerine fazlasıyla uyum sağlamış. Sorun da burada başlıyor. Parfümün en çok eleştirilen kısmı, kokusunun Le Male gibi modern zaman klasiğine fazlaca benzemesi. Böylesine yüksek kalite vaat eden bir markanın, popüler anaakım parfüme fazlasıyla benzeyen koku tasarlaması çok görülen durum değil. Bir niş markadan yaratıcılık, özgünlük beklerken, Le Male’nin niş ve daha kaliteli versiyonunu karşımıza çıkartması soru işaretlerine sebep oluyor.

Le Male’yi beğeniyorum ve ara ara onu kullanmakta sakınca görmeyenlerdenim. Onun içindir ki Reflection Man’i de beğendim. Her ne kadar tek düze ilerlese ve bir Amouage parfümüne göre fazlaca derinliksiz koksa da soğuk kış günlerinde, onun sıcacık baharatı anımsatan vanilyası içinizi ısıtacaktır. Kullanması ve sevmesi kolay Reflection Man, niş parfüm severleri pek tatmin edeceğe benzemiyor.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ortalama seviyede. Serin havalarda kullanmak daha iyi sonuç verebilir. Kokusunu Lucas Sieuzac tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7

26 Mart 2021 Cuma

Dolce & Gabbana – The One For Men (2008)

“Dolce & Gabbana The One for Men, modern ama aynı zamanda eşsiz, zamansız klasik olan zarif, şehvetli bir parfümdür. Dolce & Gabbana The One’ın doğal, erkeksi versiyonudur. Tütün notaları ve rafine baharatların uyumundan geliştirilen oryantal baharatlı koku ailesine aittir.”

Dolce & Gabbana’nın sevilen erkek parfümü The One’ın resmi tanıtımının yukarıdaki cümlelerle yapıldığını biliyoruz. 2006 yılı çıkışlı ilk The One kadınlar içindi ve o da aynı erkek versiyonu gibi çok başarılı oldu. Erkekler için The One’ı Olivier Polge gibi önemli ismin tasarladığını baştan belirtmem yerinde olur.

The One For Men’in ilk dakikalarında şekerli lezzetli modern meyvelerin varlığından bahsedebilirim. Açıklanan üst notalarında greyfurt, kişniş ve fesleğenden bahsediliyor. Ağız sulandıran tatlı ve harika turunçgillerden sonra ilerleyen saatlerde baharatlar kendisini gösteriyor. Zencefil, orta bölümdeki baharatların büyük kısmını oluşturuyor. Orta kısımda sıcak baharatlara bir parça tütün ekleniyor. Sonlarda metalik sayılabilecek kadifemsi amber partiye katılıyor.

The One For Men’in tatlı baharatlı, tütünsü amber tarzına yakın durduğunu düşünüyorum. İlk saatlerdeki o harika meyvemsi, baharatlı enfes kokuya kadınların bayılacağına bahse girerim. Üzerimdeki aromayı duyan kadınların çok beğendiğini ve övgüler aldığımı gururla söyleyebilirim. Bu anlamda eğer hanımefendiler parfümümü beğensin diyorsanız ve ilk buluşmada hangi kokuyu kullanayım diye düşünüyorsanız The One For Men çok iyi seçeneklerden birisi olarak öne çıkıyor.

İyi de neden bu parfüm böylesine seviliyor? Aklıma ilk gelen cevap, kokusunun genelin beğenisine yakın olması. Basit ve leziz baharatlara eklenen meyvemsi turunçgiller, gerçekten güzel kokuyor. Parfümün problemi sonlardaki amberin metalik verilmesi. Aslına bakılırsa yüksek kaliteli hissiyat vermiyor ve sanatsal tarafı bulunmuyor. Yine de onu kullanmaktan bir şekilde zevk alıyorsunuz.

Bu hissiyatı Dolce & Gabbana’nın bir başka erkek parfümünde daha algılamıştım. Dolce & Gabbana Pour Homme’yi de severek kullanmıştım ve beni çeken bir şeyler vardı. The One For Men’de de bir İtalyan koku tutkusunu hissediyorum.

Sonuç olarak bu çekici arkadaş, hoş ve şık İtalyan erkeklerine benziyor. Kullandığım Eau de Toilette olanıydı. Bir de yeni çıkan Eau de Parfum versiyonu var. Sonbahar-kış döneminde kullanmak iyi fikir. Kalıcılığı yeterli, etrafa yayılımı ilk bir saat şaşırtıcı derecede güçlü.

Koku Güzelliği:10/7

11 Mart 2021 Perşembe

Blend Oud – Santal Pondicherry (2019)

“Hindistan’a, kozmopolit ve çifte ruha sahip büyüleyici bir şehir olan Pondicherry’ye yolculuğun hatıraları. Üç yüz yıllık Fransız kolonisi, mükemmel uyum içinde bir arada var olan farklı mahallelere ve kültürlere sahiptir: Blanche, düzen, serinlik, Akdeniz mimarisi, sömürge villaları, pastel renkler, begonvillerle karakterize edilen Fransız mahallesi. Özenle bakılan bahçeler, küçük restoranlar ve dükkanlar. Ve hayat, sesler, kokular, canlı renkler, pazarlar ve tapınaklarla dolu Hint mahallesi Noire ville. Bengal Körfezinde bohem ve jet sosyete tatil yeri, aynı zamanda büyük bir maneviyat merkezi.”

Blend Oud’un bu aralar kullandığım parfümü Santal Pondicherry’nin yukarıdaki tanıtım cümleleri, uzun zamandır karşılaştığım en güzel pazarlama cümleleri diyebilirim. Şiirsel ve adeta pastoral bir masalın içine giriyorsunuz bu sözlerle ki harika parfümün amacı da bu değil mi? Anlaşılacağı üzere Santal Pondicherry, Hindistan’ın bir şehrinden ilham almış ve sandal ağacını merkeze yerleştirmiş eser gibi görünüyor.

Parfümün açılışı tütsü ve sıcak baharatlarla gerçekleşiyor. İlk saniyelerde dumansı hissiyat ve sandal ağacının o kırmızı meyveleri andıran ilginç kokusu size merhaba diyor. İlerleyen saatlerde tütsü geri plana geçerken, sıcak baharatlar ve yüksek kaliteli sandal ağacı parfümün tek hakimi haline geliyor. Sonlarda bir parça sedir ağacı ve sanki deriyi andıran temayla kapanış yapılıyor.

Santal Pondicherry, ne ferah, ne turunçgilli, ne çiçeksi ne de bolca tatlı-vanilyalı tarafa yakın duruyor. Parfümün ana eksenini sıcak sandal ağacı oluşturuyor. Açıklanan notalarında safran ve kakuleden bahsedilmiş. Safran baskın değil fakat kakule ara ara kendisini gösteriyor. Resmi alt notalarında vanilya bulunsa da baskın vanilya kokusuna sahip değil.

Santal Pondicherry, niş parfüm kalite çizgisini koruyor. Yapaylık ya da uyumsuzluk hissedilmiyor. Burada tek problem, sandal ağacı notasının çok farklı karakteristiğe sahip olması. Herkesin sevip, beğenemeyeceği sandal ağacı kokusu, güvenli sularda yüzmek isteyen ve çoğu kişi parfümümü beğensin diyen koku severlerin ilgisini ne kadar çeker emin değilim. Hafiften Samsara’yı andıran yapısıyla, tematik ve bazı kullanıcılara ağır gelebileceğini göz ardı etmemek gerekiyor.

Sonuç olarak hoş odunsu baharat parfümü ama denemeden almanın iyi fikir olduğunu sanmıyorum. Hem kadın hem de erkek kullanımına yakın duruyor. Sonbahar-kış mevsimlerinde daha iyi sonuç verebilir.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı zayıf ne yazık ki.

Koku Güzelliği:10/6.5

13 Şubat 2021 Cumartesi

Costume National Homme (2009)

İtalyan moda endüstrisinin bilinen markalarından Costume National’ın parfümlere ilgisi 2000’li yıllara kadar uzanıyor. 2002 yılında ilk parfümü Scent’i piyasaya sürdükten sonra 2009 yılında Costume National Homme karşımıza çıkıvermişti. Erkekler için tasarlanan Costume National Homme’yi ilk çıktığı yıllarda kullanmış ve çok sevmiştim. Keskin ve yoğun baharat parfümü olarak aklımda kalan Homme’nin, İtalyan Parfümeri Akademisi Teknik Jürisi tarafından 2010 yılının en iyi İtalya yapımı ürünü seçildiğini söylemem gerekiyor.

Costume National Homme’nin açılışı ferah olmayan turunçgillerle gerçekleşiyor. Bergamot ve mayhoş erik benzeri meyvelere kısa süre sonra baharatlar eşlik ediyor. Orta bölümde turunçgiller geriye çekilirken, baharatlar artık tek yetkili hale geliyor. Baharatlardan tarçın ve karanfil öne çıkıyor. Yine orta bölümde tatlı meyvemsilik ve bir parça da erkeksi gül var denebilir. Son bölümde meyveli baharatlara sandal ağacı, deri ve tütsü ekleniyor. Kapanışın sıcak odunsu tarafa yakın durduğunu söyleyebilirim.

Parfümlerde baharatları severim hele ki karanfile ayrı ilgim var. Costume National Homme’de modern ve hafiften dumansı sıcak karanfil önemli rol oynuyor. Baharatlardan sonra kuru-ekşi olgun kırmızı meyvelerin varlığından bahsedebilirim. Üçüncü olaraksa etkili sandal ağacı parfümün son dayanak noktasını oluşturuyor.

Costume National Homme, kaliteli baharat parfümü olarak düşünülebilir. Hafiften dumansı davranan sıcak baharatlar ve geri plandaki deri, gayet modern kokuyor. Yeni nesil parfümlerdeki bol şekerlilik burada baskın değil neyse ki. Tatlılık var ama içinizi baymıyor. Çok hoş ve kaliteli eser olarak düşünülebilir.

Hafiften otsu tema ve hatta derinlerden gelen tütsüyle, modern klasikler arasına girmeye aday denebilir. Hissedilir oranda erkeksi yapısıyla, baharatları seven beyefendilerin seçimi olabilir. Hem günlük kullanıma hem de takım elbise gibi resmi kıyafetlere rahatlıkla uyum sağlayacaktır.

Eau de Parfum formundaki Costume National Homme’nin performansı idare eder. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ortalama seviyede. Kokusunu ünlü parfümör Dominique Ropion tasarlamış. Tam bir kış parfümü görüntüsü çiziyor.

Koku Güzelliği:10/7.5

26 Ocak 2021 Salı

Trussardi Uomo (2011)

1911 yılında İtalya’nın Bergamo şehrinde kurulan bir marka Trussardi. Lüks eldivenler üreten atölyeden, bugün dünyanın elliye yakın ülkesinde faaliyet gösteren küresel markaya dönüştü. Tekstil, küçük deri ürünleri, ev mobilyası, aksesuar ve parfüm alanında çalışan Trussardi’nin 1983 yılında kokular dünyasına giriş yaptığını görüyoruz.

İlk parfümleri erkekler için Trussardi Uomo, koku bağımlısı koleksiyonerlerin iyi bildiği ve sevdiği önemli klasiklerden birisiydi. Yıllar içinde ne yazık ki bu önemli parfümün üretimi bitirildi ve 2011 yılında, markanın kuruluşunun yüzüncü yılı şerefine tekrardan piyasaya sürüldü. Aynı siyah şişeye sahip yeni Trussardi Uomo ile birlikteyim bir süredir. Trussardi’nin internet sitesinde parfümün tanıtımında, İtalyan ruhunun zarif ve çağdaş yönü vurgulanmış. Birçok İtalyan markanın, parfümlerinin tanıtımında İtalyan ruhundan bahsetmeleri bizim için sürpriz olmuyor.

Trussardi Uomo’nun ilk saniyeleri ferah turunçgillerden oluşuyor. Metalik ve dağınık hissi veren limon, portakal ve bergamot yüksek kaliteli olmaktan ziyade bilindik ve ortalama kokuyor. Orta kısma geçildiğinde turunçgillere menekşe ve ferah baharatlar ekleniyor. Bu andan itibaren 2010’lu yıllardan sonra bir dönem anaakım markaların çok kullandığı forma dönüşüyor. Aromatik baharatlı turunçgile sonlarda misk ve deri ekleniyor. Kapanışta harika deri beklerken hayal kırıklığına uğruyorum.

Trussardi Uomo, aromatik ferah baharatlar, metalik-yapay turunçgiller ve benim için sıkıcı dinamik menekşeden oluşuyor. İlk Trussardi Uomo’nun sağlam bir deri parfümü olduğu bilinir fakat 2011 çıkışlı yeni Uomo’da deri büyük yer tutmuyor. Buradaki menekşe Fahrenheit’teki kullanıma benzemiyor. Daha çok Gucci’nin yeni dönem vasat erkek parfümlerinden Gucci by Gucci Pour Homme’ye benziyor. Menekşenin erkeksi hissiyat verdiğini söyleyebilirim. Parfümün genelinin giymesi kolay, genele/vasata hitap eden yapıda olduğundan bahsedilebilir. Uomo’nun genel havası Bleu de Chanel tarzındaki calonemsi soğuk, nanemsi turunçgillere yakın duruyor.

Uomo’nun ilgimi çekmediğini daha ilk günkü kullanımda hissettim. Fikrim hala değişmedi çünkü sıradan turunçgil-menekşe kolonyası havası hayal kırıklığı yaşatıyor. Kimi kullanıcıların Uomo için harika İtalyan kolonyası tarzında olduğu yorumlarına katılamayacağım. Eğer harika İtalyan tarzı erkeksi kolonya arıyorsanız Acqua di Parma Colonia veya Dolce Gabbana Pour Homme’ye bakabilirsiniz. Yeni nesil ferah ve canlı erkeksi parfüm klişelerine rakip olmaya çalışan Uomo’nun bu haliyle pek ilgi çekmediğini görüyoruz. Oysa tasarımını Aurelien Guichard gibi genç ve başarılı parfümör yapmış.

Eau de Toilette formundaki Uomo’nun performansı iyi değil. Kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı yüksek olmadı tenimde. Ilık ilkbahar günlerinde kullanmak daha iyi fikre benziyor.

Koku Güzelliği:10/5

15 Ocak 2021 Cuma

David Beckham Homme (2011)

Rihanna, Britney Spears, Paris Hilton, Lady Gaga gibi dünyaca ünlü süper starların artık birer marka haline dönüştüğü dönemi yaşıyoruz. Çoğu ünlünün marka danışmanlık ajanslarıyla çalıştıkları ve isimlerini kullanarak ürünler pazarladığına şahit oluyoruz. Parfüm sektörü de tabii ki bu büyük çarkın merkezinde yer alıyor.

Başarılı futbol kariyeri, medyatik evliliğiyle dünya spor ve magazin basınının en çok ilgi gösterdiği isimlerden David Beckham, parfüm işini oldukça sevmişe benziyor. 2021 yılının başları itibariyle otuzu aşkın David Beckham parfümü raflardaki yerini almış durumda. 2011 yılı çıkışlı David Beckham Homme bir süredir bana kokusal anlamda arkadaşlık ediyor.

David Beckham Homme’nin açılışı ferah turunçgiller ve buruk aromatik otlarla gerçekleşiyor. Turunçgillere eşlik eden biberiye-kekik-fesleğen benzeri aromatik otların ardından orta bölümde büyük değişim olmuyor. Orta kısımda tozlu turunçgillere ferah baharatlar ekleniyor. En göze çarpan baharat tabii ki biber. Sonlarda odunsu tarafa doğru kayıyor. Kapanışta miskin de ağırlığını arttırdığını görüyoruz. Miskli odunsuluk gayet ortalama alt notalar vaat ediyor.

Karşımızda aromatik turunçgilli ve ferah baharatlı basit kompozisyon var. Geri planda temiz hissettiren sabunsuluk ve buruk otsu yapı her daim algılanabiliyor. Parfümün başrolündeyse ferah baharatlar bulunuyor.

Hoş, herkesin sevebileceği, pek derinliği olmayan, erkeksi hissettiren, düz çizgide ilerleyen, kalite anlamında vasata yakın duran, bıktırıcı şekerliliğe rastlanmayan, hayatınızın kokusunu size sunamayacak bir arkadaş izlenimi veriyor. Parfümler dünyasına yeni giriş yapan veya 25 yaş altı genç erkeklerin günlük kullanımda giyebileceği David Beckham Homme’nin uygun fiyatlara satılması olumlu taraflarından birisi.

Kimi kullanıcıların David Beckham Homme’yi Terre d’Hermes’e benzettiklerini görüyorum. Hafiften benzerlik olsa da birebir aynısı değil Terre d’Hermes’in. David Beckham Homme, Terre d’Hermes’in daha biberli ve buruk otsu haline benziyor.

Eau de Toilette formunda, kalıcılığı idare ediyor. Etrafa yayılımı sınırlı. İlkbahar-yaz dönemine daha uygun olacağını düşünüyorum. Kokusunu Pierre Negrin tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/5

7 Aralık 2020 Pazartesi

Serge Lutens – La Fille de Berlin (2013)

2013 yılında, niş parfüm raflarına eklenen kırmızı sıvıya sahip bir parfüm, isminde batılı başkente vurgu yapmasıyla dikkat çekti. Doğuya özlem duyan bir mistiğin yani Serge Lutens’in, parfümünün isminde Berlin’e yer vermesi ve kokusunun gül temasına sahip olması, 2020’li yılların niş kokular sektöründe şaşılası durum olarak görülebilir. Tarihe not düşmek babında, zamanın bu dilimde bir parfüm gül kokuyorsa onu niş markalar hemencecik Doğu-Ortadoğu-Arap yarımadasıyla kolayca pazarlayabilir. Oysa Serge Lutens, parfümünün ismini Berlin Kızı olarak belirliyor.

Parfümün tanıtımında bu kızın dikenli güle benzediğini öğreniyoruz. Uçlara doğru giden bir kız portresi bile çiziliyor. Anlayacağımız üzere Berlin şehrini ve bir kızı merkeze alan tanıtımıyla La Fille de Berlin’in kadın kullanımına göz kırptığını varsayabiliriz.

La Fille de Berlin’in ilk saniyeleri canlı gül ve baharatlarla gerçekleşiyor. Kıpkırmızı gerçekçi güle eşlik eden baharatların harika sonuç verdiği ilk dakikalarda ortaya çıkıyor. Orta bölüme doğru baharatlar geri çekilirken gülün rolü değişmiyor. Sabunsuluğa evrilen güle, orta kısmın sonlarına doğru paçuli ekleniyor. Yeşil sayılabilecek tozlu, hüzünlü paçuli sonlarda yönetimi eline alıyor. Bohem davranan ve köksü kokmayan paçuli, tatlılık anlamında azla yetiniyor.

Serge Lutens’in klasik şeffaf şişelerinin içerisinden görülen La Fille de Berlin’in sıvısı pembeye yakın kırmızı denebilir. Bu renkten parfümün gül merkezli olduğu ilk izlenimi çıkartılabilir. Başlangıçta koyu ve baskın-dolgun kırmızı gül kokusuyken, sonlarda gülün solup gitmesi ve paçulinin ortaya çıkması gerçekten enteresan. Bay Lutens bize La Fille de Berlin’de ilkbaharda açan bir gülün, sonbaharda buruk paçuliye dönüşmesini mi sunmak istiyor? İyi de burada Berlinli kızın yeri nerede?

Serge Lutens bizi ilk saniyelerde Arap-Ortadoğu coğrafyasına götürüp, sonlarda havanın çoğu zaman kapalı olduğu Berlin sonbaharına seyahate çıkarıyor. Parfümün iki evresi farklı evrenlere çıkıyor. Biliyoruz ki parfüm yaratmak, Serge Lutens için para kazanacağı ticari işin daha ötesinde anlamlar taşıyor. Parfümlere sanat eseri olarak bakan zihin dünyası için kokuların içeriklerindeki karışımlar, her birimizin varoluşunu temsil ediyor.

Kalite anlamında iyi yerde duran La Fille de Berlin, Serge Lutens tematizmini de gözlerimizin önüne seriyor. Tabii ki çoğu niş parfüm gibi denemeden almanın risk olacağı uyarısını yapıyorum. Eğer gül-paçuli skalasının Noir de Noir tavrına uzak yanını keşfetmek istiyorsanız La Fille de Berlin sizi bekliyor.

Parfümün tasarımını Christopher Sheldrake yapmış. Eau de Parfum formunda. Başlangıcı yoğunken, ilerleyen saatlerde gücü epeyce törpüleniyor. Sonbahar-kış döneminde kullanmaya yakın duruyor.

Koku Güzelliği:10/7.5

30 Eylül 2020 Çarşamba

John Varvatos – Artisan Pure (2017)

John Varvatos’un 2009 yılında piyasaya sürdüğü Artisan isimli erkek parfümünden sonra şaşırtıcı şekilde sürekli devam kokuları geliyor. Artık Artisan isimli parfümler için seri haline geldi diyebiliriz. 2020 yılı itibariyle beş Artisan isimli parfüm raflardaki yerini aldı. John Varvatos Artisan’ların en son üyesi 2017 yılında Pure ismiyle aramıza katıldı.

Özellikle ana vatanı Birleşik Devletlerde oldukça ilgi gören John Varvatos’lardan Artisan Pure, markanın internet sitesinde, Meksika’nın Xalapa şehrinin yemyeşil tepelerinden ilham alındığını bildirmiş. Xalapa’daki geniş kahve ve narenciye bahçeleri Artisan Pure’un ruhani temelini oluşturmuş. Odunsu turunçgil parfümü olduğu vurgulanmış. Ayrıca portakal ağacının şu üç unsuruna yer verilmiş: yapraklar, dallar ve yumuşak meyveler. Son olarak da en kaliteli orris kökünün kullanıldığından bahsedilmiş.

Artisan Pure’un ilk saniyeleri ferah ve yüksek kaliteli turunçgillerle gerçekleşiyor. Açılışta portakaldan ziyade yeşil, tozlu-yapraksı neroli-bergamot-portakal çiçeği aksına yakın narenciyelerden bahsedebilirim. Başlangıcı neroli kolonyalarını hatta azıcık Neroli Portofino’nun kuru, topraksı halini çağrıştırıyor. İlerleyen dakikalarda yeşil tema, çiçeksi-otu yapıyla yoluna devam ediyor. Ferah nerolinin yerini keskin olmayan baharatlar alıyor. Az biraz zencefil ve kimyon benzeri sakin baharatların eklenmesiyle ilginç hale geliyor. Kapanışta odunsuluk öne çıkıyor. Sedir ağacı tarzında değilse de orris ve miske destek veren odunsu notalar son bölümde dikkat çekiyor.

John Varvatos’un resmi tanıtımında kahveden bahsedilse de Artisan Pure’de kahve namına fazla bir şeye rastlamadım. Pure, başlangıçta harika neroli kolonyası gibi davranırken, ilerleyen saatlerde yumuşak ve uyumlu baharatların turunçgillerle nefis dansına doğru evriliyor.

Karşımızda şaşırtıcı derecede başarılı ve güzel kokan bir arkadaş var. Ferah, temiz, aromatik, otsu baharatların böylesine kaliteli verildiği bir parfüme niş markalarda bile rastlamak zor olabilir. Ne yapaylık var, ne zorlama var, ne bıktırıcı şekerleme kokusu var ne de kimyasal deniz-su-calone-ıso e super var. Artisan Pure ismi gibi saf ve basit sayılabilecek leziz mi leziz, buruk, acımsı, yeşil, tozlu ama aynı zamanda canlı, kalıcı ve modern yapıya sahip.

Başlangıcını Neroli Portofino’ya, orta ve son kısmını hafiften Cartier – Declaration’a benzettiğim Artisan Pure, uygun sayılabilecek yurtdışı fiyatıyla da fiyat-performans anlamında çok hoş bir yazlık olarak onlarca rakibinin önüne rahatlıkla geçer. Birazcık erkeksi temaya sahip olsa da kadınların onu kullanmaları garipsenemez.

Eau de Toilette formundaki Artisan Pure’u Rodrigo Flores-Roux’un tasarladığını belirtmek durumundayım. Günlük kullanımda sırıtmayacak yapısıyla her ortama uyum sağlayabileceğini düşünebiliriz.

Koku Güzelliği:10/7.5

25 Ağustos 2020 Salı

Chanel – Bleu de Chanel (2010)

Chanel parfüm biriminin 2010 yılında isminde mavi kelimesinin geçtiği erkek kokusu çıkarması, kuşkusuz büyük merak uyandırmıştı. Moda dünyasının havalı markası Chanel için çoğu kişi “onlar asla hata yapıp kötü parfüm çıkarmaz” demesine rağmen ilk zamanlarda yoğun eleştiriler aldı Bleu de Chanel. Gerek isminin Chanel’e yakışmayacak basitliği gerekse kokusunun fazlaca piyasa işi olması sebebiyle kimi Chanel kullanıcılarının hayal kırıklığına uğradığı söylenebilir.

Bleu de Chanel’in ilk olarak Eau de Toilette formunda piyasaya sürüldüğünü biliyoruz. İlerleyen yıllarda Eau de Parfum ve en son Parfum versiyonu raflardaki yerini almış durumda. Benim kullandığım Eau de Toilette versiyonuydu. Chanel’in internet sitesinde Bleu de Chanel’in odunsu aromatik yönü vurgulanmış. Ayrıca temiz, taze ve son derece şehvetli koktuğu belirtilmiş.

Bleu de Chanel’in ilk saniyeleri aromatik otların desteklediği dinamik ve taze turunçgillerle gerçekleşiyor. Derin ve karanlık sayılabilecek greyfurda eşlik eden aromatik otlar biberiye ve kekik olabilir. Süper ferah davranmayan ilk saniyelerden sonra orta bölüme geçiliyor. Aromatik mavimsi deniz temasının yanına serin baharatlar ekleniyor. Buradaki en öne çıkan baharatın zencefil olduğunu düşünüyorum. Orta kısımda Iso E Super ve Calone’yi anımsatan geri planda hafiften yapaylık hissediliyor. Sonlarda Chanel’e göre sedir ağacı ve sandal ağacı var fakat ambroksan tarzı sentetiklerin daha çok yer kapladığını sanıyorum.

Karşımızda 2000’li yılların oldukça tanıdık koku formu var. Bleu de Chanel’in aromatik Akdeniz otlarının eşlik ettiği turunçgiller, lavanta, soğuk baharatlar, sentetik deniz kokusu ve odunsulardan oluştuğunu söyleyebilirim. Parfümün ismindeki mavi kelimesi kafa karıştırıcı çünkü tam olarak deniz-okyanus-su temalı rakiplerine benzemese de onu koklarken garip şekilde yosunsu hissiyat algılıyorsunuz. Sucul yaz parfümleri gibi çok ferah ve hafif değil tıpkı şişesinin rengi gibi koyu mavi kokuyor adeta. Onun için aromatik otsu baharat parfümü diyesim var.

Bleu de Chanel bir taraftan tanıdık, sıradan, yaratıcı olmayan ve hatta erkeklerin kullandığı traş sonrası kolonyaları veya traş köpüklerini anımsatıyor. Diğer taraftan da üst ve orta notalarında derin sucul, bitkisel ve yarı karanlık baharatları bünyesinde barındırıyor. Hem yapay ve vasat kokuyor hem de her ortamda kullanılabilecek hatta takım elbiseye uyum sağlayabilecek çok yönlülüğe sahip. Ayrıca tatlılık fazla değil, erkeksi davranıyor ve kadınlar onu anlamlandıramadığım şekilde seviyor. Zıtlıkları bünyesinde barındırıyor.

İyi de Bleu de Chanel neden bu kadar eleştiriliyor. Ucuz kokan piyasaya parfümlerine benzemesi, Chanel markasının ağırlığına ve elegant tavrına hakaret olarak düşünülüyor anladığım kadarıyla. Chanel’in genele yönelik parfümü, büyük kitlelere satış yapabilmesinin önünü açarken, markanın lüks karakterine de yara aldırıyor. Eğer Chanel de bu yola başvuruyorsa diğer markalar neler yapmaz diye insan düşünmeden edemiyor.

Ne denirse densin, oldukça seviliyor Bleu de Chanel fakat aklınızı başınızdan alamayacağını veya markanın lüks hissiyatını size yaşatamayacağını şimdiden kabullenmeniz gerekebilir. Sıradışı ya da sofistike değil ve eğer traş sonrası kolonyası benzeri bir parfüme yüz dolar civarında ödeme yapmak sizin için sorun değilse hiç durmayın ve ona sahip olun.

Kokusunu sektörün en ünlü isimlerinden Jacques Polge tasarlamış. Kalıcılığı fena değil, etrafa yayılımı ilk patlama dışında ortalamanın biraz altında diyebilirim. Serin ilkbahar günlerine yakışacağını tahmin ediyorum.

Koku Güzelliği:10/6

20 Ağustos 2020 Perşembe

Frederic Malle – Angeliques Sous La Pluie (2000)

Angeliques Sous La Pluie için parfüm editörü Frederic Malle ile 2000’li yılların en önemli koku yaratıcısı Jean-Claude Ellena’nın işbirliğinden doğan aşk çocuğu diyebilirim. Frederic Malle koleksiyonunun ilk eserlerinden olan Angeliques Sous La Pluie’yu uzun yıllar öncesinde kullanmış ve oldukça başarılı bulmuştum. Aradan geçen yılların ardından koku hafızamdan silinen bu parfümü tekrar kullanmaya karar verdim.

Frederic Malle’nin internet sitesinde odunsu, ferah, miskli olarak sınıflandırılmış. Tanıtım cümlelerinde empresyonizm sanat akım akımını andıran ifadelere yer verilmiş: “Doğanın izlenimci bir tasviri. Canlı sedir ve beyaz misk zemin üzerine ardıç meyveleri, pembe biber ve bergamotla renklendirilmiş melekotu çiçeklerinin suluboyayı andıran çizimi. Baharatlı tazeliğin kırılgan bir resminde, yağmurla bulanıklaşır gibi, mor ve grinin nüansları birbirine karışır.”

Bu sanatsal tanıtımın ardından parfümü tenime sürdüğümde ilk saniyelerde yeşil berrak otlar, ıslak nötr çiçekler ve serin-köksü vetiverle karşılaşıyorum. Yeşil temanın galbanumu anımsattığı açılış şemasında melekotu etkisinin büyük olmadığını ama geri planda durduğunu düşünebilirsiniz. Orta kısımda yeşil tema azalırken, daha odunsu-tütsülü tarafa doğru eviriliyor. Kuru ve yüksek kaliteli sedir ağacının yanında karanlık olmayan tütsünün bulunduğunu sanıyorum. Kapanış ne yazık ki çok zayıf ve hatta yok gibi. Miskli sedir ağacı son bölümde varla yok arasında gidip geliyor.

Angeliques Sous La Pluie isminin ne kadar doğru seçildiği ortada. Her ne kadar melek otu büyük resimde çok fazla yer kaplamasa da bu parfüm yağmur yağdıktan sonra etrafa enfes kokular saçan ve sedir ağaçlarıyla kaplı gizli bahçeyi size sunuyor. Bu pastoral koku profili beni rutubetli ormandan aniden karşımıza çıkan gizemli, berrak, duru göl kenarına götürüyor. Onun kokusu doğal, gerçekçi, yüksek kaliteli ve her şeyiyle doğaya ait.

Böylesine şiirsel parfüm dilini 2000 yıllarda çok az parfüm yaratıcısı konuşabilir ve Jean-Claude Ellena bu koku profili için mükemmel seçim dersem yanlış olmaz. Bu anlamda Frederic Malle’nin doğru editörlüğünü görüyoruz Angeliques Sous La Pluie özelinde.

Onu koklarken, izlenimci ressamların natürmortlarına bakıyormuş gibi hissediyorum. Bay Ellena’nın fırça darbeleri her zaman ki gibi basit, minimal, yüksek kaliteli ve akılda kalıcı denebilir. Angeliques Sous La Pluie, şık, sade, hoş ve sakin kompozisyona sahip. 2000’li yılların berbat ve hoyrat koku trendlerine çok uzak şükürler olsun ki. Ferah sayılabilecek yapısını asla yeni nesil şekerli, baharatlı, yapay sucul kimyasal bombalarla kıyaslamayın.

Angeliques Sous La Pluie, ferah ağaçsı modern parfümlerin en güzel örneklerinden birisi gibi duruyor. Kendine özgü kokusunu kimi kullanıcılar Voyage d’Hermes’e benzetmiş. Hafiften benzerlik olsa da Angeliques Sous La Pluie hem kokusal hem de sanatsal anlamda Voyage d’Hermes’ten birkaç gömlek üstün. Ayrıca Frederic Malle’nin şöhretli parfümü French Lover’ın daha zayıf haline benzetilmiş.

Geleyim kötü habere. Eau de Toilette formundaki parfümün performansı çok zayıf. Hem kalıcılığı hem de etrafa yayılımı oldukça az ki en çok şikayet edilen konu bu. Keşke biraz daha güçlü olsaydı. İlkbahar-yaz dönemi için uygun olacaktır. Hem kadınlar hem de erkekler rahatlıkla kullanabilir.

Koku Güzelliği:10/8.5

18 Temmuz 2020 Cumartesi

Calvin Klein – Euphoria Men (2006)

“Kışkırtıcı, erkeksi, seksi. Euphoria Men, modern tazeliği seksi, zengin imzayla harmanlayan, bağımlılık yapan, taze bir oryantal kokudur.”

Calvin Klein’in 2006 yılında piyasaya sürdüğü erkek parfümü Euphoria Men’in tanıtım cümlesi kısa ama açıklayıcı. Parfümün oryantal koku ailesine dahil edilmesi dışında Calvin Klein, Euphoria Men’in içeriğinde zencefil, biber, cazibeli paçuli ve kremsi süet akorunun bulunduğunu bildiriyor.

Euphoria Men’in açılışı zencefilli turunçgillerle gerçekleşiyor. Üst notalardaki canlı, ferah olmayan aromatik otsu baharatlara geri planda nanemsi calone benzeri tema eşlik ediyor. Yüksek kaliteli olmayan fakat kötü de denemeyecek başlangıçtan sonra, orta kısımda ilginç şekilde metalik ve yine nanemsi yeşil lavanta benzeri koku algılıyorum. Aromatik otlara (ağırlık fesleğende) benzeyen orta kısım, yeşil-baharatlı kokuyor. Sonlarda ana yapı değişmiyor. Süet alt notalarda var ama derimsi hissiyat vermiyor. Yapay sedir ağacı-vetiveri andıran kapanışı ortalama denebilir.

Euphoria Men, genel hatlarıyla meyveli-otsu-yeşil-aromatik baharatlı bir parfüm. Ana yapının ilginç yönü, yeni nesil bol şekerli, tonka fasulyeli, fazlaca vanilyalı erkek parfümlerine fazla benzememesi denebilir. Euphoria Men ne yazlıklar gibi ferah kokuyor ne de kış parfümü gibi davranıyor. Ilık ilkbahar dönemine uyacak bu delikanlı, bariz şekilde aromatik fesleğen, zencefil, calone/lavanta/salatalık kokan sentetik ve kalite anlamında vasat yerde duran yeşil erkeksi tavra sahip.

Karşılaştırmak abes olacak belki ama Euphoria Men’i, kullanım döneminde Green Irish Tweed’in çok kötü bir benzeri olarak düşündüm. Euphoria Men’in aromatik odunsu mu olduğu yoksa Cool Water’dan ilham mı aldığı konusunda kafam karışık. Carlos Benaim ve Loc Dong gibi deneyimli parfümörlerin imzasını taşıyan Euphoria Men, tabii ki başarılı değil ve doğallık/rafinelik tarafında da hiçbir zaman sınıfı geçemiyor.

Yeşil sentetik odunsuların (sanırım vetiver ve sedir ağacı) yer yer sahne aldığını düşündüğüm Euphoria Men, ne konforlu ve lüks takılıyor ne de sizi kendisinden nefret ettiriyor. Bu halde bir şişesini almak pek mantıklı görünmüyor. Eğer başlangıç seviyesinde bir parfümseverseniz ve erkeksi sayılabilecek, uygun fiyatlı seçenek arıyorsanız deneyebilirsiniz. Onun dışında bir şişesini almasanız, büyük kayıp yaşamazsınız.

Eau de Toilette formunda, kalıcılığı ve etrafa yayılımı az. Performans anlamında sorunlu ne yazık ki. Günlük kullanıma uyabileceğini, hem spor hem de resmi kıyafete yakışabileceğini düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/5

30 Eylül 2019 Pazartesi

Vertus – 1001 (2015)

Vertus’un 2015 yılı çıkışlı ilk parfümlerindendi 1001. İsminin ilk önce neden 1001 olduğunu kavrayamamıştım. İlerleyen zamanlarda parfümün doğu masallarının en ünlüsü 1001 gece masallarına atıfta bulunduğunu nihayet anladım. Mısır, Hint, Arap, Mezopotamya ve İran masallarının birleşimiyle oluşan 1001 gece masallarının 8. yüzyıldan günümüze geldiği söyleniyor.

Vertus’un Arap ve Ortadoğu kültürüne öykünen parfümü 1001’in resmi tanıtımlarında da bu etki görülüyor: “1001 gece masalının büyüsü, mimoza ve karanfilin dokunuşuyla kendi hikayesini en derine yazar. Sandal ağacıyla harmanlanan karakter, tüm egemenliği devralır. Tarçın ve menekşenin baş döndürücü aşkı”.

1001’in açılışı ferah olmayan tatlı meyveler, anason benzeri yapı ve baharatlarla gerçekleşiyor. Başlangıcı zengin, benzersiz, ilginç ve kafa karıştırıcı denebilir. Fena değil üst notaları. Orta kısımda meyvemsilik geri plana geçerken baharatlı taraf öne çıkıyor. Sıcak sayılabilecek baharatlardan algılayabildiklerim karanfil, kakule ve tarçın. Orta bölümde lezzetli ve modern baharatların izini sürmeye devam ediyoruz. Orta kısmın sonlarında egzotik olmayan amber kokuyu farklı yöne doğru çeviriyor. Kapanışta sandal ağacının etkili olduğu söylenebilir.

Yine bir Vertus parfümü ve yine kafam karışık. 1001, Arap-Ortadoğu aksına yakın olmayan oryantal gibi davranıyor. 1001’in genel tavrının meyveli-baharatlı amber-sandal ağacı kombosu olduğunu iddia etmek için sebeplerim var. Başlangıçtaki kategorize edilmesi zor meyveler ferah turunçgil gibi değil. Onun meyvemsiliği anason-mentol destekli mayhoş meyvemsiliği çağrıştırıyor. Orta kısımdaki baharatların mahiyeti neyse ki daha anlaşılabilir ve dünyasal. Amberin bu tür kullanımını seviyorum ve neredeyse şekerli meşe yosunu kapanışta küçük bir nostalji yaşamama sebep oluyor.

1001, ilhamını masallardan, büyülü hikayelerden, doğunun gizemli ruhundan alıyor. Parfümün genelinde koyu ve karanlık yapı bulunmuyor fakat baştan sona dumansılık algılanabiliyor. Orta kısımda karşıma çıkan safranı zihnim bir şekilde geri plana atıp, diğer notalara odaklanmaya çalıştı. Karanfil ve tarçının harika etkisini ön plana çıkardı bilinçaltım. Meşe yosununun ise böylesine şekerli verilmesine biraz bozuldum çünkü onu kuru ve köksü seviyor benim gibi eski tüfekler.

Anlıyoruz ki modern dünyaya, güncel temaya ait olan 1001 deneyi, kalite anlamında fena iş çıkarmıyor, koku güzelliği bakımından iyi yerde duruyor, sizi kendisine aşık edecek kadar numara sergileyemiyor. Yine de benzerine rastlamadığım bu sıcak baharatlı, dumansı meyveli oryantalin çabasını anlamlı buluyorum. Vertus’un bahsettiği gibi, 1001’in “zarif, görkemli, hipnotik, odunsu çiçek kokusu” olduğu tezine saygı duyuyorum.

Uniseks olarak pazara sunulan 1001 hem erkek hem de kadınların kullanabileceği hoş bir dengede duruyor. Serin havaları sevebilecek yapısı, makul kullanılırsa ılık yaz akşamlarına da uyum sağlayabilir. EDP formundaki konsantrasyonu kalıcılık bağlamında sizi üzmüyor, ilk patlama dışında tene yakın kalıyor.

Koku Güzelliği:10/6.5

26 Haziran 2019 Çarşamba

Maison Francis Kurkdjian – Baccarat Rouge 540 (2016)

Kimi parfümler vardır, hakkettikleri halde yeterince ilgi görmezler ve üretimleri bitirilerek tarihin tozlu raflarına gömülürler. Kimi parfümlerse hakketmedikleri halde büyük başarı sağlar, çoğunluğun tercihi olur ve efsaneye dönüşür. Bana göre hakketmediği halde böylesine büyük başarı sağlayan ve aklıma ilk gelen parfüm kesinlikle Acqua di Gio’dur. O garip salatalığımsı yapay ve bıktırıcı kokusu, nasıl dünyanın en çok satan eserlerinden birisi oldu hala anlamış değilim. İkinci olaraksa Aventus, böylesine düz ve ortalama ananas kokusuyken, nasıl dünya çapında fenomene dönüştü hiç fikrim yok. Ha bir de Fahrenheit var ki o tamamen farklı tartışma konusu parfümseverler arasında. Kimi koku bağımlıları Fahrenheit’i nirengi noktası olarak görürken, benim için tahammül edilmesi zor, gıcıklık abidesi adeta.

Ve son zamanlarda bir koku var ki niş parfüm dünyasının en popüler işlerinden birisi olma yolunda ilerliyor. 2019 yılının haziran ayı itibariyle Instagram’da Baccarat Rouge 540 etiketi altında yirmi altı binden fazla paylaşım yapılmış ki bir parfüm için muhtemelen az görülen durumdur. Instagram fenomenleri, sanatçılar, televizyon ünlüleri ve diğer medyatik kişilerin Baccarat Rouge 540 ile ilgili paylaşım yapması sıradan bir olaya dönüştü. Maison Francis Kurkdjian, anlaşılan bu parfümle turnayı gözünden vurdu.

2016 yılı çıkışlı Baccarat Rouge 540’ın ismindeki Baccarat ilk anda hepimizin dikkatini çekti. Öğrendik ki bu parfüm dünyaca ünlü lüks cam/kristal ürün markası Baccarat ve parfümör Francis Kurkdjian’ın işbirliğiyle yaratılmış. Baccarat markasının 250. kuruluş yıl dönümü nedeniyle piyasaya sürülen Baccarat Rouge 540, markanın internet sitesinde şöyle tanıtılmış: “Aydınlık ve sofistike Baccarat Rouge 540, amber, çiçeksi ve odunsu esinti gibi cilde yerleşir. Şiirsel bir simya.”

Parfümün başlangıcı yüksek kaliteli kırmızı meyvemsi hissiyat ile gerçekleşiyor. Lezzetli ve ferah olmayan mayhoş meyvelere ilerleyen dakikalarda sıcak baharatlar ekleniyor. Tarçını andıran baharatlar yine yüksek kaliteli ve hoş. Orta bölümde nötr olmaya çalışan çiçekler ekleniyor kompozisyona. Geride kalmaya çalışan gül ve abartılı olmayan yasemin, onu çok az da olsa kadın tarafına çekiyor. Açıklanan notalarında safran var ama algılayamıyorum bir türlü. Son bölümde baskın şekilde erkeksi sayılamayacak yumuşak odunsular var. Alt notalarda köknar/köknar reçinesi görünüyor ki kapanışta yeşil ağaçsılıktan ziyade, sedir ağacı tarzına yakın odunsuluk mevcut.

Baccarat Rouge 540, anlatması zor parfümlerden birisi. Kokusunu tam olarak birşeye benzetememekle birlikte oldukça da tanıdık geliyor. Tatlı kırmızı meyvelere benzettiğim bölüm ve kadınsı olmayan çiçeksilik parfümü uniseks tarafa yakın tutuyor. Yine açıklanan notalarında ambergris var ki, geri planda gri amberin destek verdiği söylenebilir genel yapıya. Onun dışında oldukça soyut ve tanımı zor bir koku formuyla karşı karşıyayım.

Parfümün moderniteyi temsil ettiği, müthiş bir kaliteye sahip olduğu ve notaların çok özenli/titizce harmanlandığı anlaşılıyor. Zaten parfümün tasarımcısı Francis Kurkdjian’ın genellikle pürüzsüz, steril şekilde doğal ve kaliteli işlere imza attığını biliyoruz. Bay Kurkdjian’ın bir diğer özelliği de parfümlerde çiçek kullanımına bolca yer vermesi ve çiçeksiliğin farklı tonlarıyla oynamayı sevmesi. Baccarat Rouge 540 ise tam anlamıyla çiçeksi parfüm değil. Sıcak, baharatlı, meyvemsi, tatlı ve odunsu tarza yakın diyebilirim fakat her ne tanımı yaparsam eksik kalacağını hissediyorum.

Baccarat Rouge 540, çarpıcı, modern klasik olma yolunda ilerlerken, hep bir parfüme ya da koku temasına benzediğini düşünüyorum fakat noktasal olarak bir parfüme benzetemiyorum. Zaten parfümörün en büyük başarılarından birisi de insanlara zaman zaman bu hissiyatı verebilmek değil mi?

Sonuç olarak kadifemsi kalitedeki bu avangart parfüm, steril karakteriyle, etrafa saldırmayan yumuşak başlı aurasıyla size niş parfüm kokladığınızı fazlasıyla düşündürtüyor. Bir taraftan da düz çizgide ilerlediği söylenebilecek katmansız kokusuyla acaba bir şişesine istenen 300 dolarlık fiyat etiketini hakkediyor mu sorusunu gündeme getiriyor.

Bu parfüme aşık oldum mu? Kimi psikologların aşk halini bir çeşit hastalıklı ruh durumuna benzettiğini de düşünecek olursam sanırım Baccarat Rouge 540’a platonik aşk beslemiyorum. Fakat şunu da biliyorum ki kullanım döneminde üzerimde taşımaktan ve ara ara kokusunu hissetmekten zevk aldım. Anlaşılan bay Kurkdjian yine iyi iş çıkarmış.

Eau de Parfum ve Extrait de Parfum olarak iki ayrı versiyona sahip Baccarat Rouge 540’ın ilk yani orijinal hali EDP olanı. Benim kullandığım da EDP idi. Etrafa yayılımı ne yazık ki güçlü değil, çekingen kalıyor. Kalıcılığı ise yeterli. Sonbahar-kış kullanımına yakın duruyor. Kadın-erkek herkes kullanabilir.

Koku Güzelliği:10/8

6 Nisan 2019 Cumartesi

Miller Harris – Fleur Oriental (2000)

İngiltere merkezli niş parfümevi Miller Harris’in, parfümlerinin yaratım aşamasında Londra’nın yaşam tarzından ilham aldıklarını öğreniyoruz kendi internet sitesinden. Marka olarak modern bohemlikten, çağdaş kente dair hikayelerden esinlenen Miller Harris parfümleri, kokular dünyasında çok popüler eserlere imza atamasa da, saygı duyulan bir konumda oldukları söylenebilir.

Miller Harris’in 2000 yılında piyasaya sürdüğü ilk parfümlerden Fleur Oriental, kadın parfümü olarak geçiyor kaynaklarda. Oryantal, sıcak baharatlı, çiçeksi amber olarak sınıflandırılan Fleur Oriental’ın alt notalarında sürpriz bir öğe var: Türk Gülü.

Fleur Oriental’ın açılışında tatlı portakal çiçeğiyle karşılaşıyoruz. Ferah sayılamayacak pudralı portakal çiçeğine şekerli limon eşlik ediyor sanki. Kadınsı sayılabilecek açılışı hoş ve kaliteli. Orta kısımda portakal çiçeğinin etkileri hala devam ediyor. Orta bölümde parfümün merkezine tatlı ve pudramsı karanfil yerleşiyor. Orta notalardaki karanfile sabunsu gül destek veriyor. Orta bölüm yine kadınsı ve biraz üst yaş gruplarını hedefliyor sanki. Kapanışta pudramsı, çiçeksi, amberli, vanilya üst ve orta kısma benzer şekilde gerçekleşiyor. Böylece tenden ayrılıyor.

Fleur Oriental, kadınsı pudralı bir arkadaşa benziyor. Vanilyalı temele oturtulmuş ana yapıda baharatlı ve güllü ikincil kol, parfümün adeta bütününü kuşatıyor. Parfümün en önemli özelliği ise üst yaş grubu kadınlara yakın durması ve ilginç şekilde tozlu/nostaljik kokması. Fleur Oriental, üzerimde taşıdığımda bana hiç de genç kız kokusu gibi gelmedi. Evet, parfümlerde bu tür ayrımlar yapmak doğru olmayabilir fakat orta yaşlı kadınlara daha çok yakışacağını düşünüyorum.

Sadece yaş grubu değil, Fleur Oriental’ın daha çok konuşulan kısmı Guerlain’in efsanevi klasiği Shalimar’a benzemesi. Kullanım döneminde ben de Shalimar’a yakın buldum koku tarzını. Shalimar, buruk ve şekerli-pudralı limonla ve aromatik otlarla açılırken, Fleur Oriental portakal çiçeğiyle gerçekleşiyor. Orta kısımda iki parfümün kokusu birbirine yakın diyebilirim. Amberli, vanilyalı, pudralı çiçekler adeta iki parfümün merkezini oluşturuyor. Tek fark, Shalimar daha eski, hafiften hayvansı ve çok daha fazla pudralı kokarken, Fleur Oriental daha kullanılabilir ve hayvansılık yok denebilir. Hatta Shalimar’ın güncel versiyonu olarak bile düşünülebilir Fleur Oriental.

Sonuç olarak benim için hala fazlaca çiçeksi, fazlaca pudralı, fazlaca şekerli ve fazlaca kadınsı. Bu tür parfümleri kokoş yaşlı kadın kokusu olarak sınıflandıran yabancı yorumculara kimi zaman hak verdiğimi itiraf etmeliyim.

Kalite anlamında sorunsuz olarak Fleur Oriental, EDP formunda. Oldukça yoğun ve ağır tarzına binaen dikkatli ve az kullanmak faydalı olacaktır. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı ilk dakikalarda fazla. Tam bir sonbahar-kış parfümü. Kokusunun tasarımını, Miller Harris markasının kurucusu Lyn Harris yapmış.

Koku Güzelliği:10/6

1 Nisan 2019 Pazartesi

Marni – Marni (2012)

1994 yılında Consuelo ve Gianni Castiglioni tarafından İtalya’da temelleri atılan Marni markası, lüks giyim ve aksesuar üzerine odaklanmış gibi görünüyor. Marni’nin internet sitesinde markanın tasarımlarının eklektik ve ikonik olduğu vurgulanmış. Kullanılan malzemelere ve renklere deneysel yaklaşan tarzıyla Marni, bir parça anaakım modaevlerinden farklı yerde duruyor. Hafiften premium hatta belki de niş moda dilini benimsemiş gibi.

Tabii böyle bir moda markasının parfüm işine girmemesi düşünülemezdi. Gerçi parfüm alanında pek aktif değiller. 2019 yılı Mart ayı itibariyle sadece yedi parfüme sahipler ve bazı kokularının üretimini bitirdiler. Marni’nin Estee Lauder ile işbirliğiyle piyasaya sürdüğü parfümlerin ilki 2012 çıkışlı Marni isimli kadın parfümüydü. Consuelo Castiglioni, ilk parfümü Marni’yi şöyle anlatmış: “Bu parfüm, markamızın moda anlayışını yansıtıyor: Oldukça bireysel ve biraz da eksantrik.”

Marni’nin açılışı tatlı, modern ve gül sularını hatırlatan tarzda gerçekleşiyor. Arabik olmayan gül ve bir parça leziz turunçgil meyveleriyle gerçekleşen üst notalar canlı, dinamik ve hoş. Orta kısımda güle sıcak baharatlar eşlik etmeye başlıyor. Orta bölümdeki baharatlarda biber öne çıkıyor. İkinci olaraksa kakule rahatlıkla hissediliyor. Son bölümde biber ortadan kaybolurken, kakule geri planda kalmaya devam ediyor. Kapanışın sürprizini yapay sedir ağacı benzeri odunsuluk yapıyor. Metalik alt notalar, Iso E Super’in biberimsi yapaylığını sunuyor bize.

Marni, gül-baharat-odunsular üzerine kurgulanmış gibi duruyor. Buradaki gül asla ağır ya da karanlık değil, Fransız-Avrupa tarzı gül karakterine sahip. Güle eklenen keskin ve sivri uçlu baharatlar, Marni’ye enteresan şekilde erkeksilik katıyor. Hatta sonlardaki Iso E Super benzeri parlak odunsuluk, rahatlıkla erkek parfümlerinde kullanılabilir. Diyeceğim o ki başlangıcındaki güllü kısım dışında Marni, kadın parfümü olarak piyasaya sürüldüyse de erkeklerin üzerinde taşımakta zorlanmayacağı tarza sahip.

Marni, günümüzün yeni nesil, şeker bombası, çiçeksi, ağır baharatlı kadın parfümlerine pek benzemiyor. Bir taraftan koku profili tanıdık gelse de benzerine rastlamadığımı belirtmem gerekiyor. Başlangıcı ve orta kısmı kalite anlamında idare etse de kapanışı oldukça yapay ama bu benim gibi birisi için bile sorun olmadı çünkü Marni’nin o cazibeli-yapay-parlak-sıcak odunsuluğu kimi zaman dumansı tütsüye benziyor bazen de metalik paçuliyi andırıyor. Hatta kimi kullanıcıların vetivere benzetmesi bile gayet anlaşılabilir.

Sonuç olarak bazı yorumcuların ya sev ya nefret et tarzına yakın bulduğu koku profiline aşık olmadım ama etrafa yaydığı aura gerçekten ilginç bu parfümün. Özellikle kapalı mekanda ilk sıkıldığında etrafa saldıran güllü, kuru baharatlar gerçekten sevilesi. Evet, ona aşık olmadım ama nefret etmek için de sebep göremiyorum. Sadece kimi zaman burun tırmalayan metalik yapaylığı can sıkıcı olabiliyor.

Kötü haberse üretiminin bitirilmiş olması. Onun içindir ki artık bulunması çok zor. Oldukça yüksek fiyatlara satılan dünyadaki son şişelerle birlikte bu ilginç parfüm, tarihe gömülecek.

EDP formundaki Marni’nin ilk saniyeleri güçlü ve etrafa yayılımı muazzam fakat kısa süre sonra tene yakın kalıyor. Kalıcılığı idare eder. İlkbahar-sonbahar kullanımına yakın duruyor. Günlük kıyafetlere rahatlıkla uyum sağlayacaktır. Kokusunun tasarımını Daniela Andrier yapmış.

Koku Güzelliği:10/6

21 Mart 2019 Perşembe

Ermenegildo Zegna – Peruvian Ambrette (2014)

Ünlü İtalyan moda ve hazır giyim markası Ermenegildo Zegna’nın 2000’li yıllardan itibaren yoğunlaştığı parfümeri sektöründe ilerlemeye devam ettiğini görüyoruz. 2019 yılının Mart ayı itibariyle kırktan fazla parfüme imza atmış bulunan Ermenegildo Zegna, 2012 yılında “Essenze” isimli seriyi başlattı. Essenze serisi parfümlerin ilgi görmesiyle yeni eserler de eklemeye başladı Ermenegildo Zegna. 2014 yılındaysa Peruvian Ambrette piyasaya sürüldü.

Parfümün ismindeki Ambrette, amber çiçeği olarak geçen bir bitki. Farklı sözlüklerde farklı anlamları da karşımıza çıkabilir. Ermenegildo Zegna’nın internet sitesinde Peruvian Ambrette’nin tanıtımı şöyle yapılmış: “Hayvanlardan elde edilmeyen tek doğal misk olan misk amberi, Peru’da Ermenegildo Zegna için özel olarak seçilmiş amberçiçeği tohumlarından elde ediliyor. Essences Koleksiyonu’na yeni katılan bu ürün, gücü ve sıcaklığı ile erkeksi lüksün en iyi örneğini sunuyor.”

Parfümün açılışı tatlı, yumuşak misk ve baharatlarla gerçekleşiyor. Keskin ve yoğun değil ilk dakikalar, aksine yumuşak ve kolay sevilebilecek tarzda başlangıcı. Orta kısımda büyük değişim yok. Aynı beyaz miskli, yumuşak baharatlı yapı devam ediyor. Orta kısımda ek olarak deriyi andıran plastiğimsi bir nota ekleniyor. Açıklanan notalarında kaşmir ağacı var, belki de oradan geliyor bu koku. Sonlarda da büyük değişim yaşanmadan devam ediyor aynı koku formu.

Peruvian Ambrette, düz çizgide ilerleyen yumuşacık bir miskli, odunsu, çiçeksi parfüm. Misk parfümün hemen her alanını kaplıyor. Buradaki misk, pamuk gibi, modern, tatlı ve adeta sütsü hissiyata sahip. Çiçeksi dediğime bakmayın, kadınsı çiçeksilikten bahsetmiyorum. Açıklanan notalarındaki iris, muhtemelen o yumuşak hissiyatı veriyor. Kremsi odunsularsa keskin ağaçsı değil, plastiğimsi tarza yakın.

Peruvian Ambrette, sakin, yufka yürekli, süper star olmak istemeyen, hoş, kaliteli, basit bir parfüm. Saldırgan değil, rahatsız edici tarafı yok, yeni nesil piyasa parfümlerine benzemiyor ama sıradışı, çok çarpıcı veya akılda kalabilecek tarza da sahip değil. Bu parfüm bende sütsü, kremsi miskle plastiğimsi derinin karışımını çağrıştırdı. Hafiften pudramsı tarafını da unutmamak gerekiyor.

Peruvian Ambrette’nin resmi olarak açıklanan notalarında orris, gaiac ağacı ve ambrette var. İlginç şekilde Dior Homme Intense’nin de notaları arasında iris çiçeği, ambrette ve gaiac ağacı var fakat iki parfüm birbirlerine pek benzemiyor. Peruvian Ambrette’yi biraz Divine – L’Homme Sage’nin orta kısmına benzettim. Peruvian Ambrette, Olivier & Co’nun açılışını da andırıyor. Ayrıca Comme des Garçons’un Odeur’larının daha kullanılabilir hali gibi de davranıyor. Benzetme işini abartırsak Emporio Armani Si’ye hatta Helmut Lang – Cuiron’a yakın denebilir.

Bu haliyle bir şişesini almaya gerek var mı çok emin değilim. Bu basit koku formu, konforlu ve size kendinizi dingin hissettirecektir. Onun kokusunu bir renge benzetmek istesem bu kesinlikle beyaz olurdu.

EDT formundaki parfümün kalıcılığı harika değil, etrafa yayılımı ortalamanın altında. İlkbahar-sonbahar kullanımı için daha uygun gibi. Erkek parfümü olarak lanse edilse de kadınlar rahatlıkla kullanabilir. Günlük kıyafetlere uyabilecek kolay kullanıma sahip yapısıyla sizi memnun edecektir.

Koku Güzelliği:10/7

17 Mart 2019 Pazar

Vertus – Paradox (2017)

“Cömertliği ve zarafeti ifade eden bir paradoks. Mükemmel uyumdaki zıtlıklar. Niş baharatların en karşıt anlarda ortaya çıkan gücü. Sertliğin gül ile yumuşatılan özel yorumuyla tanışın. Klasik vanilyanın, beyaz çiçeklerle kuşatılmış etkisine karşı koymak imkansız. Zirvedeki şıklığın paradoksunda yeriniz hazır. Gücü tek bir nefeste içinize çekerken, yeni bir öykü yaratacaksınız.”

Vertus’un genişleyen koleksiyonundaki en yeni üyelerden Paradox’un tanıtım yazısı, parfüm hakkında az çok fikir veriyor. Markanın 2017 çıkışlı yeni parfümleri arasında yer alan Paradox, çiçeksi oryantal tarafa ve yeşil temaya yakın görülmüş. Yeşil kokan parfümlere meraklı birisi olarak önceliği Paradox’a vermek istedim ve bir süredir birlikteyiz kendisiyle.

Paradox’un başlangıcı şekerli, lezzetli ve sulu meyvelerle gerçekleşiyor. Eriğe benzettiğim üst notalardaki meyvemsilik ferah sayılamayacak kadar olgun ve koyu. Orta kısımda meyvelere tatlı baharatlar ekleniyor. Biber, orta bölümde kendisini en çok gösteren baharat diyebilirim. Hoş bir sürpriz olarak gül yağlarına benzemeyen tarzda verilmiş gül temasıyla karşılaşıyoruz orta notalarda. Bu kısım için biberli, meyveli gül kokuyor diyebilirim. Sonlarda kuru sayılabilecek yasemin devreye giriyor. Sandal ağacıyla desteklenen yasemine bir parça misk de ekleniyor. Kapanışta vetiver de dikkat çekici şekilde yer alıyor. İşte size Paradox’un özeti.

Paradox’un açıklanan notalarına bakalım. Meyveler, baharatlar, yasemin, gül, müge, biber, sandal ağacı, vetiver, labdanum ve vanilya. Dikkatinizi çektiyse genellikle kadın parfümlerinde rastladığımız üç çiçek mevcut Paradox’ta: Müge, yasemin ve gül. Bu çiçekleri görünce Paradox’un çok kadınsı olduğunu düşünebilirsiniz. Başlangıçtaki meyveler hafiften kadınsı hissettirse de sandal ağacı, biber ve erkeksi verilmiş yasemin, parfümün kadın tarafına kaymasına izin vermiyor. Bu anlamda uniseks kullanıma yakın duruyor.

Paradox, bolca tatlı, modern, meyveli, baharatlı, çiçeksi kompozisyona benziyor. Başlangıçtaki leziz miskli meyveler pek bana göre olmasa da orta kısımdaki baharatlı güllü bölümü sevdim. Baharat ve gül kompozisyonları özenli verildiği zaman koklanmaya doyulmuyor. Vertus, orta kısımdaki başarılı işçiliği sonlara pek taşıyamasa da maskülen yaseminli kapanış ilginç olmuş. Meyveli başlayan, baharatlı devam eden, sandal ağacı sayesinde odunsu vetiverle kapanan bir parfüm Paradox.

Gelin biraz da dedikodu yapalım. Kullanım döneminde Paradox’un başlangıcını, modern zamanların en kült parfümlerinden birisi haline gelmiş Tom Ford’un Black Orchid’ine benzettim. İki parfümün açılışındaki tanımlanması zor meyveler benzeşiyor. Gerçi Black Orchid’in meyveleri karanlık sayılabilecekken, Paradox’un meyveleri daha genel beğeniye uygun denebilir. Tabii orta kısımdan itibaren iki parfüm farklı yönlere doğru yol alsa da Paradox’un meyvemsiliğini ve kalite hissiyatını Black Orchid’e göre biraz daha başarılı buldum. Yine de Black Orchid hakkındaki düşüncelerim belli. Paradox’un, asla sevemediğim bir arkadaş olan Black Orchid’e benzeyen kısmına yine ısınamadım.

Sonuç olarak rahatsız edici yapaylığa rastlanmayan Paradox’un kokusunu hep başka bir parfüme benzettim ama bulamadım. Hüzünlü ve buruk kokan Paradox’u bir parfümseverin Rose 31’e benzettiğini gördüm. Uzun zaman önce kullandığım Rose 31’in kokusunun hafızamdan büyük oranda silindiğini de bu benzetmeyle fark ettim. Evet, belki de Le Labo’nun ünlü Rose 31’ini andırıyor Paradox, ahh benim yaşlanan koku hafızam 🙂

EDP formundaki Paradox’un kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ilk on beş dakika idare eder, sonrasında normale dönüyor. Sonbahar-kış dönemine uygun koku profili çiziyor. Kadın-erkek herkesin kullanabileceği, arabik kokmayan bu postmodern Fransız’ı yüksek fiyatına istinaden denemeden almayın, ne olur ne olmaz.

Koku Güzelliği:10/6

1 Mart 2019 Cuma

Paco Rabanne – 1 Million Prive (2016)

Gerek şişesi gerek ismi gerekse kokusuyla 2000’li yılların pazarlama ve satış anlamında en başarılı parfümlerinden birisiydi Paco Rabanne’nin 1 Million’ı. Altın kalıbı şeklindeki klişe şişesiyle, çocukça ismiyle ve günümüzün yeni nesil erkek parfümü trendlerine yön verecek kokusuyla, muhtemelen dünyanın en çok satan parfümleri listesinin üst sıralarındadır 2008 yılı çıkışlı 1 Million.

Bu ana akım süper-yıldızın başarısının ardından aynı isimli devam parfümleri gelmemesi beklenemezdi. Nitekim 2019 yılı itibariyle kadın-erkek Million isimli Paco Rabanne parfümlerinin sayısı yirmiye yaklaştı. Markanın böylesine başarılı satış grafiği olan bir parfümden, devam kokuları çıkararak ticari anlamda kazanç sağlamaması zaten saflık olurdu ve biliyoruz ki hiç bir dünya markası gibi Paco Rabanne’de saf değil.

1 Million’un devam parfümleri içinde 2016 çıkışlı Prive versiyonu epey ilgi çekti koku bağımlıları arasında. Tabii hiç bir zaman abisi kadar popüler olamayacaksa da 1 Million Prive hakkında genellikle olumlu yazılar okudum. Ve tabii bu durum merakımı daha da arttırdı. Bir süredir kullandığım 1 Million Prive’ın bende uyandırdığı izlenimleri aktarayım.

1 Million Prive’ın açılışı tatlı, lezzetli, mayhoş meyvelerle gerçekleşiyor. Üst notalarında ferah olmayan fakat parlak, canlı ve dinamik turunçgil kullanımına rastlıyoruz. Turunçgillere bir parça elma-erik-üzüm benzeri meyveler de eşlik ediyor. Koklayan çoğu kişinin rahatlıkla sevebileceği açılışı fena değil. Orta kısımda aynı şekerli meyveler devam ederken bu sefer partiye baharatlar ekleniyor. Tatlı tarçın, baharatlı kısmın neredeyse tamamını oluşturuyor. Orta bölümde baharatların yanında tütün de kendisini öne çıkarmaya başlıyor. Son bölümde vanilyamsı tonka fasulyesi ve sedir ağacı kapanışı yapıyor.

1 Million Prive, tatlı meyveli (portakal-kırmızı erik-kiraz-üzüm), tarçınlı, tütünsü tonka fasulyesi gibi kokuyor dersem yanılmış olmam. Kimi zaman tarçınlı kurabiyeleri andırıyor bazen de vanilyalı nargileleri. Zaten açıklanan orta notalarında nargile tütünü notasından bahsedilmiş. Belki de 1 Million Prive için en doğru tanım meyveli, tarçınlı, vanilyalı nargile.

1 Million Prive’ın şekerli koktuğunu söylemem gerekiyor. Aynı abisi gibi fazlaca tatlılık barındıran 1 Million Prive’a bu şekerli hissiyatı muhtemelen tonka fasulyesi veriyor. Keşke tatlılık biraz daha az verilseymiş.

Ve geleyim 1 milyon dolarlık herkesin merak edeceği soruya. 1 Million Prive ile abisi klasik 1 Million birbirine benziyor mu? 1 Million Prive, abisi 2008 çıkışlı ilk 1 Million’u tabii ki andırıyor. Aynı ismi taşıyan bir devam parfümünün ilk parfüme benzememesi çok görülen durum değil zaten. İlk 1 Million’da orta kısımda deri ön plandayken 1 Million Prive’da deri gitmiş yerine tütün gelmiş. Onun dışında benzer koku formu kullanılmış iki parfümde de.

Sonuç olarak bir şaheserle karşı karşıya değilsek de en az 2008 çıkışlı abisi kadar hoş bir koku formuyla karşı karşıyayız. Genele hitap eden ve koklayan çoğu kişinin rahatlıkla sevip, benimseyebileceği yapısıyla 1 Million Prive, kendisine verilen görevi zorlanmadan yerine getirecek gibi görünüyor. Eğer uzun zamandır 1 Million kullanıyorsanız ve bir parça değişiklik arıyorsanız Prive versiyonu sizi bekliyor.

EDP formundaki 1 Million Prive’ın kalıcılığı yeterli. İlk on beş dakika etrafa yayılımı gayet iyi. Sonrasında normale dönüyor. Tam bir kış bombası diyebilirim onun için. Daha çok genç erkek arkadaşları hedefliyor sanki. Kokusunun tasarımını sektörün tanınan isimlerinden Christophe Raynaud yapmış.

Koku Güzelliği:10/6.5