bergamot etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bergamot etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Kasım 2019 Cuma

Pino Silvestre (1955)

“Pino Silvestre, parfümeri dünyasında simgedir. Parfümeri sektöründe devrim yaratan markadır ve 1950’lerde trend belirleyici olmuştur. İkonik imajı ve doğanın gerçek özünü eşsiz şekilde ifade eden, dünyaca ünlü tarihi İtalyan markasıdır.

Pino Silvestre’nin kokusu, Venedikli Vidal ailesi tarafından 60 yıldan uzun süredir üretilmektedir. Vidal ailesi, Pino Silvestre’nin formülasyonunda kullanılan değerli esansiyel yağlar için sürekli araştırma yapmaya kararlıdır. Bu gelenek, hem yeni hem de uzun süredir Pino Silvestre’yi kullanan tüketiciler için garantidir.

Erkeksilik, tazelik ve doğa, Pino Silvestre’nin karakterini oluşturur. 60 yılı aşkın süredir, bu parfüm erkeksilik kulvarında gerçek belirleyici olarak kabul edilen kokusuyla ünlüdür. 2015 yılında, Pino Silvestre, ürünün logosunu ve grafik tasarımını içeren güncelleme yapmıştır ancak markanın geleneksel doğası tam olarak korunmuştur.”

Yukarıdaki satırlar ünlü erkek parfümü Pino Silvestre’nin tanıtımına ait. Bu satırlar aslında birçok şeyi anlatmış. 1955 yılında piyasaya sürülen Pino Silvestre’nin üretimine hala devam etmesi müthiş bir olay ve koku bağımlısı erkeklerin muhakkak bileceği klasik Pino. Uzun zamandır merak ettiğim bir başka efsanevi parfümle daha tanıştım kısa süre önce. Pino Silvestre bakalım bünyemde nasıl etkilere yol açmış.

Parfümün açılışı aynı şişesinin rengi gibi yeşil temayla gerçekleşiyor. Üst notalarda bergamot ve lavanta onun nostaljik tarafını haykırıyor. Kaliteli başlangıcından sonra orta notalarda yeşil karakter devam ediyor. Orta bölümde biraz sabunsuluk ekleniyor. Ayrıca ardıç, kekik, fesleğen ve ada çayı partiye katılıyor. Lavanta geri plana geçse de hala oralarda duruyor. Orta kısımda yeşil odunsu tarafa yöneliyor. Kapanışa geçeyim. Sonlarda yeşil kokmaya devam ediyor. Sedir ağacı ve çam ağacının noktayı koyduğunu söyleyebilirim.

Adım adım gidelim bu klasiği anlama çabamıza. Pino Silvestre, öncelikle erkeksi yeşil kokuyor. Sonrasında bir alt katmanda, aromatik otsu, ardıç meyveli, çamsı, lavantamsı ve ağaçsı davranıyor. Günümüzün modern parfümlerine tabii ki benzemiyor. Nostaljik ve hüzünlü kokusu modası geçmiş değil, olgun denebilir. Tatlılık pek yok. Ciddi ve resmi olarak nitelenebilir genel duruşu.

Pino Silvestre, ultra maço hayvansı 1970-1980’li yılların gaddar maskülenlerine benzemiyor. Onun kalbinde İtalyan ruhu ve damarlarında Akdeniz kanı dolaşıyor. Limon hissi veren bergamot ve buruk-acımsı Akdeniz maki otlarıyla, beslendiği coğrafyaya selam duruyor. Diğer taraftan odunsu, çamsı, kozalağımsı, reçinemsi yapısıyla yeşil, yaprak dökmeyen ormanları hatırlatıyor. Hatta sabunsu tarafıyla da traş sonrası balsamları andırıyor. Son olarak da zaman zaman lavantalı banyo sabunlarını çağrıştırıyor.

Kaliteli kokan Pino’da verilen notalar tek tek algılanabiliyor ve yapaylığa prim vermiyor. Tene yakın kalan tavrıyla, cildinizi bol bol kokluyorsunuz ve kendisini ancak öyle size sunuyor. Kıyafetlerde, tende durduğu kadar derin durmuyor. Onun tam bir ten parfümü olduğu açık.

Sonuç olarak Pino Silvestre, uygun fiyatlı, kaliteli, erkeksi, yeşil ve geçmişi andıran yapısıyla, orta ve üst yaş gurubu erkeklere yakın duruyor. Kokusu muhteşem mi? Değil. Aradan geçen yılların ardından farklı seferler reformülasyon geçirdiğini varsayarsak, muhtemelen eski veya ilk sürümü çok daha iyiydi. Günümüzdeki hali biraz seyreltilmiş bergamot-çam kolonyalarını hatırlatıyorsa da o bir kült ve çam kozalağı şeklindeki şişesiyle saygıyı hak ediyor.

Kokusunu Lino Vidal’ın tasarladığını belirtelim. İlkbahar-sonbahar dönemlerine uyacağını düşünüyorum. EDT formunda. Ne yazık ki performansı zayıf. Etrafa yayılımı düşük. Kalıcılığı tende vasatı aşamıyor. Hem günlük kullanıma hem de takım elbisenin üzerine uyum sağlayacaktır.

Koku Güzelliği:10/6.5

4 Kasım 2019 Pazartesi

Vakko – Infiniti For Him (2014)

“Vakko Infiniti For Him, karizmatik şehir erkekleri için özel tasarlanıyor. Centilmen, dikkat çekici ve karizmatik bir erkeği tasvir eden koku, hem günlük hem de gece kullanımı için tercih ediliyor. Vakko Infiniti erkek parfümünü, gün boyu üzerinizde taşıyarak şık stilinizi elegan bir koku ile taçlandırabilirsiniz. Yoğun bir iş gününde veya romantik bir akşam yemeğinde sizlere eşlik edecek parfümünüz ile hatıralara unutulmaz bir imza atabilirsiniz.

Infiniti For Him erkek parfüm, üst notalarında misket limonu, bergamot ve sakız ağacı bulunduruyor. Akdeniz ve Ege kıyılarından serin esintiler taşıyan kokunun ilk notalarında kullanıcıların burnuna ferah esanslar çarpıyor. Parfümün daha sonra belirginleşen kokusunu ise paçuli ve adaçayı oluşturuyor. Paçulinin odunsu ve maskülen kokusu ile kırmızı biber, gül ve adaçayının huzurlu birleşimini kokuyu sıktıktan ortalama yarım saat sonra duyabilirsiniz. Parfümün tendeki serüveni sandal ağacı, sedir ağacı ve meşe yosunu ile tamamlanıyor.

Beyaz amber ve tatlı amberin karışımı, ıtırlı beyaz miskin sabunsu aroması ile dengeleniyor. Kokunun kalıcılığına yardım eden alt notalarda ise cezbedici harman ön plana çıkıyor. Tazelik hissi veren koku, her erkeğin düşündeki karizmatik parfümü sizlere sunuyor. Vakko Infiniti For Him, sonsuzluğu işaret eden ismiyle birlikte, zamansız bir parfüm olduğunu kanıtlıyor.”

Vakko’nun internet sitesinde Infiniti erkek parfümü için yukarıdaki tanıtım cümlelerine rastlıyoruz. İlk erkek parfümü V de Vakko ile başarı sağlayan Vakko’nun ikinci erkek kokusunun ismi Infiniti olarak belirlenmiş. Yeni parfümler üretmek anlamında biraz çekingen kalan Vakko’nun ilerleyen zamanlarda koku koleksiyonunu genişleteceğini düşünüyorum.

Infiniti For Him’in açılışı yeşil bergamot ve tatlılık barındırmayan lavantayla gerçekleşiyor. Başlangıçta bir parça da aromatik otların (kekik, biberiye) bulunduğu erkeksi açılışı eski bergamot kolonyalarına benzettim. Orta bölümde aromatik yeşil aroma devam ediyor. Erkeksi karakter orta kısımda da etkisini hissettiriyor. Orta kısma bir tutam baharat, adaçayı ve ardıç benzeri meyvemsilik yerleşiyor. Başlangıcından daha sevilebilir olan orta notalardan sonra kapanışa geçiliyor. Son bölümde odunsu tarafa geçiş yapıyor. Kuru paçuli ve sedir ağacıyla noktayı koyuyor.

Infiniti For Him, erkeksi parfüm arayanları memnun edeceğe benziyor. Modern parfümlerdeki bolca tatlılık, şeker veya ağır baharat kullanımı yok. Kuru, yeşil, temiz, lavantamsı, nanemsi, sabunsu maskülen karakter, baştan sona kadar devam ediyor. Her ne kadar parfümün resmi tanıtımında ferah yönünden bahsedilse de pek öyle yaz parfümü kıvamında değil. Serin ilkbahar-sonbahar dönemine uyabilecek, başlangıcı biraz keskin; yeni nesil genç erkek parfümlerine hiç benzemiyor, orta yaş guruplarına göz kırpıyor.

Kalite anlamında iyi iş çıkarmış Vakko. Markanın sadece iki erkek parfümü olduğu için ancak birbirlerini referans göstererek kıyaslayabilirim sanırım. Zaten Infiniti’nin kokusu, V de Vakko’yu andırıyor. İki parfüm de erkeksi, klasik ve eski fujerleri andıran yeşil tema kullanımıyla karşımıza çıkıyorlar. Koku formu olarak Cool Water, Bleu de Chanel, Paco Rabanne Pour Homme, Drakkar Noir gibi arkadaşlara yakın duruyor.

Aklıma gelen bir durumdan daha bahsedeyim. Infiniti’nin aromatik otsu tavrı, başlangıçta hafiften baş ağrısı yapmaya müsait gibi duruyor. Migreni olan veya kokulara hassas kişilerin az miktarda kullanmalarını öneririm. Son olarak da şunu belirteyim. Parfümün resmi olarak açıklanan alt notalarında meşe yosunu görünüyor ama kullanım döneminde büyük oranda meşe yosununa rastlayamadım.

Infiniti’nin olumlu taraflarından birisi de performansı. Kalıcılığı gayet iyi ve oldukça inatçı. Özellikle kıyafette ve kazaklarda kokusunu uzun zaman hafiften algılayabiliyorsunuz. Etrafa yayılımı fena değil. Yeşil karakterinden dolayı hem öğlenleri hem de akşamları kullanılabilir. Hoş ve kaliteli bir takım elbise kokusu olarak da görevini başarıyla yerine getirebilecektir. Otuz hatta otuz beş yaşın üstündeki erkeklere önerebilirim.

Koku Güzelliği:10/6.5

25 Eylül 2019 Çarşamba

Giorgio Armani – Acqua di Gio Absolu (2018)

Erkek parfümleri tarihinin en meşhur modern klasiği Acqua di Gio, yirmi yaşını devirmesine rağmen hala bize küçük numaralar yapmaya devam ediyor. Acqua di Gio serisi Essenza ve Profumo ile derinlik kazanırken, 2018 yılında sahneye Absolu çıktı. Odunsu-deniz temasına yönelik olarak tanıtımı yapılan Absolu’da meyveler ve paçuli de vurgulanmış. Erkeksi ve sofistike verildiği iddia edilen deniz kokusuyla paçuli ve odunsuların karışımından söz edilmiş.

Giorgio Armani’nin internet sitesinde sıcak ve tensel olarak nitelendirilen Absolu, klasik Acqua di Gio’nun cesur yorumu olarak öne çıkarılmaya çalışılmış ve rafine erkeklere uygunluğu üzerinde durulmuş. Ayrıca ilk Acqua di Gio’yu yaratan parfümör Alberto Morillas, devam parfümü Absolu’yu da tasarlamış. Bu anlamda Giorgio Armani hoş bir devamlılık durumuna imza atmış.

Absolu’nun açılışı ferah ve canlı turunçgillerle gerçekleşiyor. Modern ve tatlı narenciyelerden limon, bergamot ve greyfurt ayırt edebildiklerim. Açıklanan notalarında elma ve armut bulunuyor. Başlangıçtaki tatlılığın armuttan geldiğini varsayabiliriz. Üst notaları fena değil. Orta bölüme ilerledikçe turunçgilli yapının devam ettiğini görüyoruz. Orta kısımda parfümün ana omurgasını oluşturan deniz temasının karşımıza çıktığına şahit oluyoruz. Bu andan itibaren biraz daha tatlılığın arttığını görüyorum. Tatlılığı muhtemelen tonka fasulyesi veriyor. Sonlarda turunçgilli deniz esintisine odunsu notalar ekleniyor. Kapanışı klasik modern odunsuluğu çağrıştırıyor ama yine de hoş diyebilirim.

Absolu’nun nasıl koktuğuna dair yukarıda verdiğim tanımı biraz daha genişleteyim: Tatlı turunçgilli, şekerli sucul, tonka fasulyeli sedir ağacı. Absolu, lezzetli turunçgillerle başlayıp, fazlaca tatlılaşan sucul parfüm tarafına yakın duruyor. Aromatik otlar, meyveler (armut ve elma), sardunya ve diğerleri ikinci planda kalmayı usulca kabulleniyorlar.

Absolu, ferah ve basit yaz parfümü karakterine sahip. Onun içindir ki yüksek kalite veya çok katmanlı yapı beklemek abartılı olacaktır. Absolu, Alberto Morillas gibi ustanın elinden çıktığını hissettiriyor ve hoş kokuyor. Günlük kullanım için ideal ama aynı zamanda büyük kitlelere hitap eden vasat koku formu sunduğunu da aklınızdan çıkarmayın. Anladığım kadarıyla Absolu’nun yaklaşımı “Sanat halk içindir”.

Kötü parfüm değil Absolu ama bir şişesini almaya değer mi emin değilim. Sıradışı, farklı ya da yaratıcı tarafı bulunmuyor. Diğer şekerli, sucul rakiplerine benziyor. Aklıma ilk gelen Versace Pour Homme oldu. Hatırladığım kadarıyla Versace Pour Homme, hemen hemen Absolu’nun vermeye çalıştığı temanın üzerinde yükseliyordu. Yeni nesil fenomenlerden Invictus’u da andırıyor Absolu.

Bir önemli durumdan daha bahsedeyim son olarak. Bu tür devam parfümleri genellikle ilk esere kokusal olarak benzer. Absolu ilginç şekilde Acqua di Gio’nun -benim için- süper itici kokusundan oldukça farklı ve adeta başlı başına yeni deneme gibi. Evet, abisi Acqua di Gio’nun ferah ve deniz esintili tarafına fikren öykünmüş ama kokusal olarak çok büyük benzerlik yok neyse ki. Bu haliyle klasik Acqua di Gio’dan daha kullanılası buldum Absolu’yu.

Parfümün ilginç taraflarından biriyse EDP formunda olması. Ana akım bir markanın EDP formunda erkekler için yaz parfümü piyasaya sürmesine sık rastlamıyoruz. Performansı beklediğimden iyi çıktı. Kalıcılığı hem ten hem de kıyafette iyi. Etrafa yayılımı ortalama seviyelerde. Genç-yaşlı herkesin kullanabileceği, kadınların da sevebileceği, rahat, taze, ferah, modern ve serin Absolu, deniz kenarında, ılık yaz akşamlarında, plaj partilerinde ve sahillerdeki tekne gezintilerinde memnuniyetle size eşlik edecektir.

Koku Güzelliği:10/6

15 Eylül 2019 Pazar

Franck Boclet – Be My Wife (2019)

Moda tasarımcısı Franck Boclet’in genellikle erkek kıyafetleri üzerine çalıştığını söyleyebiliriz. Kısa zamanda ismini duyuran Franck Boclet’in moda tarzının asilik ve lüksü bir araya getirmek olduğunu varsayabiliriz. Zaten Bay Boclet’in kendi tarzı da adeta bir Rock müzik yıldızı gibi.

Franck Boclet, moda tasarımlarının yanında parfümeri işine de güçlü şekilde girdi. 2013 yılında piyasaya sürmeye başladığı parfümlerinin sayısı 2019 yılının sonlarına doğru kırka yaklaştı. Parfüm işine, moda tasarımcılığından daha fazla önem verdiğini düşünebiliriz bu durumda. Boclet, 2016 yılında Rock & Riot Black isimli altı parfümlük seri çıkardı. Bu seride Cocaine oldukça ilgi gördü dünya çapında. 2019 yılındaysa Rock & Riot Ivory serisine bağlı beş parfümlük yeni eserler geldi. Ivory serisi, Boclet ve karısı Solenne’nin evlilikleri ve aşklarının dışavurumu üzerine meydana getirilmiş.

Ivory serisine ait Be My Wife, “Paris sokaklarında sevgi dolu ve neşeli Boclet çiftinin düğünlerini kutlayan” parfüm olarak pazarlanmış. Taze ve baharatlı yönü vurgulanmış. Ayrıca kokusunun ferah ve baharı çağrıştırdığından bahsedilmiş. Parfümün açılışı galbanumu andıran kuru ve garip yeşil temayla gerçekleşiyor. Tozlu ve tatlılık barındırmayan aromatik acımsı otlara benzeyen üst notalarda muhtemelen biberiye ve bergamot bulunuyor. Açıklanan üst notalarında mandalina, bahçe nanesi olsa da acımtırak kuru otlara daha yakın sanki. İlk saniyeleri pek bana göre değil. İlerleyen dakikalarda kuru beyaz çiçekler (muhtemelen leylak) ve tatlımsı gül-menekşe ikilisinin orta kısma hakim olduğunu görüyoruz. Lezzetli ve modern orta kısım ile tozlu üst notalar neredeyse ayrı dünyalardan gelmiş gibiler. Kapanışta misk ve odunsularla oldukça zayıflıyor ne yazık ki. Bir parça vanilya var derinlerde. Açıklanan alt notalarında yosun bulunuyor ama algılamak mümkün olmadı. Hoş sayılabilecek alt notalar, orta kısımla uyumlu denebilir.

Be My Wife, çiçeksi olarak sınıflandırılabilecek bir arkadaş. Parfümün resmi numunesinde kokusu “çiçeksi meyveli harmoni” olarak bahsedilmiş. Meyvemsi notalar, çiçeklere destek veriyor ama çiçeksilik genel olarak büyük resmi oluşturuyor. Başlarda kuru yeşil çiçeksi otlarla gerçekleşen Be My Wife’ın karakteri, orta bölümde günümüze yakın kaliteli çiçeklerle devam ediyor. Genelde menekşeyle aram pek yok parfümlerde fakat burada gülle iyi uyum sağlamış.

Sıradışı ve neredeyse nostaljik açılışına rağmen tatlı çiçeksilerle yoluna devam eden Be My Wife, hem ismiyle hem de pazarlamasıyla romantizmi vaat ediyor. Peki, bu romantizmi kokusuna yansıtabiliyor mu sorusuna, eh işte diyebilirim. Çiçeksilerin genel olarak romantik hissiyat verdiği söylenebilir. Açıklanan notalarında yeşil elma ve ananas bulunsa da kompozisyonun bütününde fazlaca yer kapladığını düşünmüyorum. Buradaki meyvemsilik daha çok böğürtlenimsi denebilir.

Sonuç olarak kimi kaynaklarda uniseks olarak gösterilse de bir parça kadın kullanımına yakın gibi. Muhteşem ve akılda kalıcı olmasa da hoş ve farklı bir deneme olarak görülebilir Be My Wife. Kalite anlamında soruna rastlamadığımı belirteyim.

Parfümlerin en yoğun formu Etrait de Parfum konsantrasyonuna rağmen hem kalıcılığı hem de etrafa yayılımı şaşırtıcı derecede düşük oldu üzerimde. İyi tarafıysa her mevsime uyabilecek enteresan tarza sahip. Hem sıcak gündüz saatlerinde hem de serin akşamlarda kullandım ve kokusunu rahatsız edici bulmadım.

Koku Güzelliği:10/6.5

10 Eylül 2019 Salı

Lalique – Eau de Lalique (2003)

İlginç ve yüksek kaliteli parfümleriyle kokuseverlerin daima ilgisini çeken mücevherat markası Lalique’in seksen civarında esere sahip olması bu işe ne kadar önem verdiğini gösteriyor. Bvlgari ile birlikte parfümeri sektörüne en çok yatırım yapan markalardan olan Lalique’nin fazla bilinmeyen, geri planda kalmış bir kokusuna rastladım geçtiğimiz günlerde. Lalique’nin Eau de Lalique isimli parfümünün olduğunu bile bilmezken, tabii merak ettim bu uniseks arkadaşı.

Lalique’in internet sitesinde Eau de Lalique ile ilgili hiç bilgi olmamasını ve parfümün bulunmasının zorluğuna bakarak, üretiminin sonlandırıldığını düşünebiliriz. Çeşitli parfüm platformlarında oldukça övgüler alan Eau de Lalique’ye yakından bakalım istedim.

Parfümün açılışı ferah ve kaliteli turunçgillerle gerçekleşiyor. Klasik ve modern limon-portakal-bergamot üçlüsüne benzeyen açılışı mayhoş ve lezzetli. Orta kısımda biraz nane ve ferah baharatların (kakule ve tarçın) eklendiği aromatik yapı devam ediyor. Son bölümde misk öne çıkıyor. Kapanışta odunsu notalar daha belirgin hale geliyor. Yumuşak ve hoş şekilde alt notalarını sonlandırıyor.

Eau de Lalique, aromatik, ferah, turunçgilli, otsu, nanemsi bir arkadaş. Yeni nesil “sport” tarzı parfümlerdeki şekerli yapı neyse ki onda az miktarda kullanılmış. Ferah ve giymesi kolay notalarıyla kaliteli ve içinizi baymayacak karaktere sahip olduğu görülüyor. Bu anlamda zihnimde iyi anılar bırakıyor.

Parfümün en ilginç tarafıysa açıklanan notalarındaki dereotu. Parfümlerde pek karşımıza çıkmayan dereotu notası, kokunun genelinde büyük yer tutmuyor bence. Evet, salatalarda güzeldir dereotu ama bir parfümde onun kokusunu algılamak ister miyim emin değilim. Kimi yorumcuların bahsettiği dereotu teması turunçgillerin ağırlığı altında ezilmiş gibi görünüyor.

Sonuç olarak limon-portakal benzeri leziz ve güzel turunçgillerle ferah baharatların hoş karışımından oluşuyor. Muhteşem mi değil ama birçok yeni nesil berbat ve yapay kokan yaz parfümünden çok daha iyi yerde durduğu kesin. Tabii ki bir yaz parfümünden derinlik, felsefe ya da çarpıcılık beklememek gerekiyor. Zaten Eau de Lalique’de size onları veremez. Onun amacı ilkbahar-yaz mevsimlerinde temiz ve ferah kokmak isteyen parfümseverler gibi görünüyor. Bu amacında da başarılı olmuş denebilir.

EDT formundaki parfümün performansı ne yazık ki iyi değil. Kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı ilk patlama dışında oldukça az. Kokusunun tasarımını tanınan parfümörlerden Emilie Coppermann yapmış. Bazı kaynaklarda Emilie Coppermann ile birlikte Jean Claude Ellena’nın da ismi geçiyor. Günlük kullanıma, rahat kıyafetlere, sahil kenarlarına son derece uygun kokusu var.

Koku Güzelliği:10/6.5

31 Ağustos 2019 Cumartesi

Vakko – V de Vakko (2009)

“Vakko erkeğinin seçkin kokusu, 2009 yılından bu yana V’De Vakko ile tanımlanıyor. Maskülen kimliği ile öne çıkan parfüm, ferah notaları ile dört mevsim kullanılabiliyor. Hem iş hayatında tercih edilebilen hem de spor giyimde kullanıcılarına eşlik edebilecek kadar kullanışlı olan koku, EDT formunda erkeklere sunuluyor. Hem doğal hem de kentli bir imaj çizen Vakko ile aromatik, turunçgil etkili, taze baharatlı, floral ve odunsu temaların buluştuğu koku ile karizmatik stilinizi seçkin bir imza ile süsleyebilirsiniz.

Parfüm, açılışında kullanıcılarını lavantanın ferah esintisi, limon ve bergamotun Akdeniz sahillerini anımsatan rüzgarı ile karşılıyor. Dakikalar içinde erkekleri yeşil vadilerin büyüleyici ferahlığı ile sarmalayan koku, sardunya ve yaseminin çiçekli aroması ile renkleniyor. Vakko parfüm, karizmatik etkisini otoriter vetiverden ve odunsu kokuların en akılda kalıcı örnekleri arasında bulunan sedir ağacından alıyor. Parfümün alt notalarında, yani sürdükten bir saat kadar sonra belirginleşen kokusunda ise deep amber, misk, vanilya ve reçine bulunuyor. Amber, marin etkili kokusu ile denizleri çağrıştırırken misk, çekicilik sunan sabunsu kokusu ile parfümü tene hapsediyor. Vanilyanın tatlı dokunuşları reçinenin kalıcı etkisi ile koku kompozisyonunu tamamlıyor.”

Yukarıdaki satırlar Türkiye’nin önemli moda ve mağazacılık markalarından Vakko’nun ilk erkek parfümü V de Vakko’nun resmi tanıtım cümleleri. Vakko’nun ilk parfümleri Katia ve V de Vakko ismiyle 2009 yılında piyasaya sürüldü. Tarihi böylesine gerilere giden bir marka için oldukça az sayılabilecek parfüme sahip Vakko’nun ilerleyen yıllarda çok daha güçlü şekilde parfümeri dünyasında boy göstermesini isteriz. Bana sürekli sorulan bir parfüme yer vereceğim bugün. Vakko’nun mavi şişeli ünlü parfümü V de Vakko’ya yakından bakalım.

Parfümün açılışı sabunsu sayılabilecek lavanta ve aromatik Akdeniz otlarıyla gerçekleşiyor. Yeşil çam ağacı efekti veren ilk saniyelerde kuru, yeşil ve tatlılık barındırmayan erkeksi lavanta ağırlığını koyuyor. Lavantaya bergamot ve aromatik otlar eşlik ediyor. Üst notaları yüksek kaliteli ve şık. Orta kısma geçildiğinde yeşil karakter devam ediyor. Orta bölümde lavanta geride durmayı tercih ederken ardıcı andıran yeşil meyvemsilik ve çam ağacına benzeyen yapıyla karşılaşıyorum. Üst notaları gibi orta bölüm de erkeksi, resmi, olgun ve neredeyse takım elbise kokusu formunda. Kapanışta odunsuluk öne çıkıyor. Sedir ağacına eşlik eden paçuliyle kapanış yapılıyor.

V de Vakko, aromatik yeşil lavanta, erkeksi çiçekler, ağaçsı birlikteliği bize sunuyor. Şişesinin mavi rengine bakıp, sucul ve deniz temalı ferah parfüm beklemeyin. Oldukça erkeksi, ciddi ve üst yaş grubu erkekleri hedefleyen yüksek kaliteli bir parfüm izlenimi veriyor. Tatlılık neredeyse yok, yeni nesil baharatlı oryantalleri kendisine muhatap bile almayacağına emin olabilirsiniz. Popüler koku formu onun umurunda değil. V de Vakko, erkeksi şıklığı ve adeta 1980’li yılların yeşil çamsı parfümlerine öykünmüş. Bu anlamda ilginç bir yerde duruyor.

Aslında tam olarak Ralph Lauren – Polo (yeşil şişe), Pino Silvestre, Loewe Esencia Pour Homme, Paco Rabanne Pour Homme, Tom Ford – Italian Cypress gibi parfümlerin yanında duruyor. V de Vakko, yoğun bir çam ormanının içinde, elinizdeki lavanta kolonyasını kokluyormuş hissini veriyor. Şık ve klas kokusu, alfa erkek tarafına göz kırpıyor. Onun güçlü ve karakterli kokusu, gerçek bir erkek parfümü haline getiriyor tarzını. Genç erkekler ve parfümünü karşı cinse beğendirme çabasındaki delikanlılar, V de Vakko’yu kullanmasa daha iyi olabilir.

EDT formundaki parfümün başlangıcı oldukça güçlü. 15-20 dakika sonra sakinleşiyor ama yine de gün içinde ara ara kendisini size hissettiriyor. Bu anlamda inatçı yapısı var. Kalıcılığı gayet iyi. Sıcak günlerden ziyade serin havalara uyum sağlayacaktır. Sonbahar-kış dönemlerinde kullanılabilir.

Koku Güzelliği:10/7

26 Ağustos 2019 Pazartesi

Gucci – Bamboo (2015)

1940’lı yıllarda Gucci’nin piyasaya sürdüğü kadın çantası oldukça ilgi görmüştü. Ana malzemesi deri olan küçük el çantasının sapı bambudandı. Genellikle Japon zanaatkarların kullandığı bambu kamışını ısıtıp, yarım daire haline getirilerek üretilen Gucci’nin çantaları yıllar içinde birçok ünlünün tercihi olmuştu. Bambu sapından dolayı ismi Gucci’nin bambu çantası olarak moda tarihine geçen bu ikonik tasarım, tarihin tozlu sayfalarında kalmadı. 2010 yılında Frida Gianni, Gucci’nin Bamboo çantasının tasarımını güncelleyerek yeniden dünya pazarlarına sundu.

2015 yılındaysa Bamboo çantasını desteklercesine Bamboo isimli kadın parfümü raflardaki yerini aldı. Gucci’nin geçmişten gelen Flora motifini yeniden tasarlayıp, bir de üzerine Flora isimli parfümü çıkartmasına benzer yol izlenmiş Bamboo parfümünde. Yine ünlü ve nostaljik Gucci ürünü yeni tasarımıyla ve aynı isimli parfümle adeta canlandırılmış. Gucci, eski defterleri karıştırıp, oradan yeni yaratım öğeleri bulmak konusunda son yıllarda epey çalışıyor anlaşılan.

Gucci’nin internet sitesinde Bamboo parfümüyle ilgili pek bilgi bulunmazken bir tek şöyle ifadeye rastladım: “Gucci Bamboo’nun yeni kampanyası, çağdaş özgürlük fikri olarak hayata geçiyor.” Ayrıca Bamboo’nun odunsu çiçeksi koktuğunu belirtmişler. Parfümün açılışı ferah, canlı ve parlak limon-bergamot ikilisiyle gerçekleşiyor. İlk saniyelerde tatlı limon öndeyken kısa süre sonra şekerli bergamot hissediliyor. Açılışını sevdim. Orta kısımda turunçgiller geriye çekilirken çiçekler karşımıza çıkıyor. Beyaz çiçek formundaki zambak ve ylang ylangın etkili olduğu orta kısımda biraz da şekerli bergamot var. Başlangıcı kadar sevemesem de rahatsız edici şekilde kadınsı ve ağır değil orta bölümdeki beyaz sabunsu çiçekler. Sonlarda çiçeksilik devam ederken odunsu taraf öne geçiyor. Sandal ağacı ve odunsu hissiyat, alt notalarda oldukça zayıfladığı için algılanması zor hale geliyor.

Bamboo, harika ve ferah açılıyor. Sonrasında çiçeksi tarafa kayıyor ki parfümün ağırlığını beyaz çiçekler oluşturuyor. Genellikle ağır, baskın, pudralı ve bıktırıcı şekilde verilen beyaz çiçeksiler Bamboo’da gayet mütevazi, sade, basit ve sabunsu verilmiş. Büyük resimde turunçgilli çiçeksilik bile denebilir yapısı için.

Bamboo basit sayılabilecek, genç, modern, hoş, ilkbaharlık temiz bir arkadaşa benziyor. Kullanan çoğu kişinin sevebileceği, tırnaklarını çıkarmayan ve burnu tırmalamayan hanımefendi adeta. Hırslı davranmayan, etrafta uçuşmayan, sakin, pürüzsüz kimi zaman lezzetli denebilir. Kadınsı yapının abartılmadığı tavrıyla güzel denebilecek parfüme benziyor. Kalite anlamında fena değil. Yapaylık ya da uyumsuzluk minimum düzeyde ve kabul edilebilir sınırda.

Bamboo’nun amacı harikalar yaratmak ya da devrimci koku formu sunmak değil. Bu anlamda sıradışı ya da benzersiz mucizeler beklemiyoruz. Hele ki Gucci gibi ana akıma yönelik ürünler veren markadan sıradışı parfümler beklememeyi öğrendik.

Başlangıcını ve orta kısmını Chanel – Chance Eau Fraiche’ye benzettiğim Bamboo’nun eleştirilebilecek tarafı performansı. Hem kalıcılığı hem de etrafa yayılımı oldukça düşük oldu. EDP ve EDT olarak iki versiyonu bulunuyor. İlk önce EDP çıktı. Benim kullandığım da EDP olanıydı. Ilık ilkbahar günlerine rahatlıkla uyum sağlayacaktır. Çok sıcak yaz günlerinde orta-son kısmı biraz rahatsız edici olabilir. Günlük olarak her ortama gidebilecek tarzıyla kullanım yeri çeşitliliği anlamında şansını arttırıyor.

Koku Güzelliği:10/6.5

21 Ağustos 2019 Çarşamba

Salvador Dali – Salvador (1992)

Geçtiğimiz yüzyılın en önemli sanatçılarından birisiydi ressam Salvador Dali. Çalkantılı ve ilginç hayatına paralel şekilde resmettiği gerçeküstü akımına ait eserleri, sanat tarihinin hala en tartışılan konularından birisi denebilir. Dali bir deha mıydı yoksa popüler olmaya çalışan ve abartılan bir ressam mıydı tartışmasına tabii ki girmeyeceğim. Konuyu sanat tarihi tartışmasından kokulara getireyim çünkü Dali’ye ithaf edilen şu sözü çoğu kaynakta bulabilirsiniz: “Beş duyudan, koku duyusu tartışmasız bir şekilde ölümsüzlük duygusu taşıyan en iyisidir.”

1989 yılında hayata gözlerini yuman Salvador Dali, hayattayken, kendi ismini taşıyan parfümlerin üretildiğini görmüştü. Cofinluxe parfümeviyle yaptığı lisans anlaşmasıyla birlikte 1983 yılında ilk Salvador Dali parfümü limitli olarak üretildi. 1985 yılındaysa Dali adına üretilen parfümler uluslararası pazarlara satılmaya başlandı. Bugün hala yeni Salvador Dali parfümleri üretilip dünya pazarlarına sunuluyor. Markanın ilk erkek parfümü 1987 çıkışlı siyah şişeye sahip Salvador Dali Pour Homme idi. Beş sene sonra ikinci erkek parfümü geldi. Salvador isimli erkek parfümü ileri düzeydeki parfümseverlerin veya koleksiyoncuların ilgisini çeken eserlerdendi.

Salvador’un açılışı 1980’li yıllara götürdü beni. Buruk ve hüzünlü turunçgillerle size merhaba diyor. Bergamot, artemisya, aldehitler ve armut benzeri tatlımsılıkla gerçekleşen üst notalar oldukça nostaljik, romantik, erkeksi ve modası geçmiş denebilir. Kaliteli başlangıcına kötü kokuyor demek haksızlık olur. Orta kısımda artemisya destekli sarımsı (neredeyse şişesinin içindeki sıvısının rengiyle aynı hissiyatı veriyor) turunçgillere gül ve tarçın ekleniyor. Gerilerden biraz da meşe yosunu kendisini gösteriyor. Kokunun genel yapısı pek değişmiyor. Sonlarda odunsu tarafa yaklaşıyor kokusu. Sedir ağacını andıran odunsuluğu oldukça zayıfladığı için algılamak zorlaşıyor alt notalarda.

Salvador, ilk sıkıldığı andan itibaren tarafını belli ediyor. 1980 hatta 1970’li yılların eski-tozlu-nostaljik kokan erkeksi klasiklerinin adeta hoş bir kopyası denebilir onun için. Erkeksi çiçeklerle hüzünlü baharatların etkisi altında çoğu zaman. Kalite anlamında iyi iş çıkaran bu klasik maskülen, tekdüze kokuyor, büyük değişimler yaşatmıyor size. Hafiften mesafeli, şık, olgun ve resmi erkek parfümü gibi davranıyor.

Parfümün, 2000’li yılların koku trendleriyle ilgisi olmadığını söylemek gerekiyor. Günümüzün modern koku formlarına uzak ve bu haliyle 2000’li yıllarda doğan genç ve sayıca büyük kitleyi etkileyemeyeceği aşikar. Onu koklayan genç erkekler muhtemelen burun kıvıracaklar ve eski tütün kolonyalarına benzetecekler. Onları nasıl suçlayalım. Kendilerine sunulan şekerli, baharatlı, vanilyalı parfümlerden başka hangi kokuları tanıyor ki genç nesil?

Sonuç olarak yaşı otuz beşi geçen erkeklerin kullanmaktan keyif alabileceği bir eser Salvador. Onun tarzını anlayıp saygı duyacak beyefendiler, kaliteli ama fazlasıyla nostaljik davranan Salvador’a gereken özeni göstereceklerdir fakat bugün şu koku formunu kullanıp sokağa çıktığınızda pek fazla övgü alamayacağınızı baştan kabul etmeniz gerekebilir. Yaşım kırka yaklaşsa da hala bu parfüm için fazla mı gencim sorusunu bana sordurtmayı başardı.

EDT formundaki Salvador’un üretimi bitirildiği için artık bulmak çok zor piyasada. Kalıcılığı ve etrafa yayılımı güçlü olmadı tenimde. Hüzünlü serin sonbahar günlerinde, rüzgarın hafiften üşüttüğü ekim aylarında, romantik bir göl kenarı gezintisinde onu kullanmak harika olabilir. Yerde sararmış yapraklar, üzerinizde kalın bir hırka, 1998 model Jaguar arabanıza doğru yürürken hayal edin kendinizi. İşte Salvador tam da o anların parfümü.

Salvador’u kullanım döneminde Hugo Boss’un klasiği Number One’a benzettim. İki parfüm birbirini oldukça andırıyor. İki parfümün de aynı yıl piyasaya sürülmüş olması bir başka ilginç rastlantı olarak karşımıza çıkıyor. Salvador’un kokusunu Azzaro Pour Homme gibi bir efsaneye imza atmış Gerard Anthony ve o zamanlar muhtemelen genç bir parfümör olan Ilias Ermenidis tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6

5 Ağustos 2019 Pazartesi

Boucheron Pour Homme (1991)

Fransa merkezli mücevherat markası Boucheron’nun ilk parfümü 1988 yılında kadın kokusu olarak dünyaya gelmişti. Boucheron ismiyle çıkan ilk kadın parfümünden üç yıl sonra bu sefer erkek parfümü dünya koku severlerinin beğenisine sunuldu. Mücevherat markalarının parfüm işine girmesi çok alışıldık bizim açımızdan fakat Boucheron’un parfümleri hiçbir zaman ne Bvlgari ne de Cartier kadar popüler olamadı.

Boucheron Pour Homme, 1991 yılı çıkışlı markanın ikinci parfümü, aynı zamanda ilk erkek parfümüydü. Parfümseverlerin özel önem verdiği bu parfüm, koleksiyon aşamasındaki koku bağımlılarının gayet iyi bildiği eserlerden birisi diyebiliriz. Bu geri planda kalmış erkeksi klasik hala üretimine devam ederek bir geleneği yerine getiriyor.

Boucheron’un internet sitesinde Pour Homme, “kendisine güvenen erkekler için asil bir koku. Sade ama sofistike dokunuşuyla modern bir adama hitap ediyor.” cümleleriyle tanıtılmış. Turunçgilli odunsu aromatik olarak sınıflandırılmış bizzat Boucheron tarafından.

Parfümün açılışı eski tarz limon, bergamot ve aromatik otlarla gerçekleşiyor. İlk saniyeler, 1990’lı yılların başlarından gelen hatta 1980’li yılları anımsatacak şekilde eski-tozlu ve rafine kokuyor. Üst notaları harika. Orta kısımda aromatik otsu turunçgillere keskin olmayan karanfil ve ekleniyor. Bir parça da erkeksi çiçekler var denebilir. Açıklanan orta notalarında kakule ve fesleğen var. Muhtemelen az da olsa lavanta bulunuyor. Orta kısımdan itibaren sabunsu tarafa da kayıyor Boucheron Pour Homme. Alt notalarda odunsuluk baskın denebilir. Eski dost meşe yosunu, sedir ağacı ve biraz paçuliyle hoş bir kapanışa sahip.

Parfümü ilk sıktığınızda adeta 1970 hatta 1960’lı yılların eski filmlerine ışınlanıyorsunuz. Elinizden tutup saniyeler içinde zaman yolculuğuna çıkarıyor sizi. Başlangıçtaki tozlu-tuzlu-ferah-acımsı hissiyat inanılmaz bir mutluluk kaynağı. Örneğini Chanel Pour Monsieur, Yves Saint Laurent Pour Homme, Eau Sauvage’da gördüğümüz şipremsi nostaljik turunçgiller ve Akdeniz otlarından sonra keskin verilmeyen karanfili koklamak, parfümün geri kalanı konusunda beni umutlandırsa da orta bölümde biraz frene basılıyor. Başlangıcı kadar rafine olmayan orta bölümde muhtemelen yıllar içinde yapılan reformülasyonların etkisi görülüyor. Erkeksi çiçekler orta kısımda ön planda. Bazı kullanıcılar gül, yasemin hatta ylang ylangdan bile bahsetmiş. Genellikle kadın parfümlerinde gördüğümüz bu çiçeklerden ziyade lavantamsı baharatlar daha önde gibi. Orta bölüm biraz hevesimi kaçırsa da kapanıştaki meşe yosunu ve sandal ağacı durumu toparlamaya çalışıyor.

Karşımızda 1980’li yılların ruhunu yaşatan bir maço var. Günümüzün bol tatlı, baharatlı parfümleriyle uzaktan yakından ilgisi olmayan Boucheron Pour Homme, üst yaş grubu erkeklere hitap ediyor. Kimilerinin baba kimilerinin abartarak dede parfümü olarak nitelendirebileceği eski tarz kokusu, evin ablasının tütün kolonyasına benzetmesiyle, çoğu kişi için uygun olmayacağı söylenebilir.

Eğer yaşınız kırkın üzerindeyse ve yeni nesil şeker bombası ilkbahar-yaz parfümlerinden en ufak haz almıyorsanız, hayata kalite, rafinelik ve olgunluk penceresinden bakıyorsanız, Boucheron Pour Homme sizin için uygun olacaktır. Yukarıda da belirttiğim gibi kokusal anlamda Chanel Pour Monsieur, Zino Davidoff, Armani Eau Pour Homme aksına yakın duruyor.

Bu hüzünlü ve erkeksi klasik, ferah sayılabilecek tarzıyla ılık ilkbahar ve yaz akşamlarınızı şölene de çevirebilir kabusa da. Onun için denemeden almayın uyarısını yapmak zorundayım. Günlük kullanıma hatta takım elbiseye de uyabilecek yapısıyla çok yönlü bir arkadaşa benziyor.

Parfümün iki versiyonu var. EDT ve EDP konsantrasyonuna sahip. Benim kullandığım klasik EDT olanıydı. Parfümün şişesi ise Boucheron’un ünlü Reflet saatlerinden ilham almış. Kokusunu Francis Deleamont, Jean-Pierre Bethouart ve Raymond Chaillan birlikte tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7

20 Haziran 2019 Perşembe

Viktor&Rolf – Flowerbomb (2005)

Amsterdam merkezli modaevi Viktor&Rolf’un ilk parfümüydü Flowerbomb. 2005 yılında piyasaya sürülen Flowerbomb’ın büyük başarısı üzerine aynı isimle limitli üretimler dahil elli civarı devam parfümü dünyaya geldi. Viktor&Rolf’un çok satanlar listesine giren süper-star’ı Flowerbomb, kendi sitelerinde şöyle tanıtılmış:

“Viktor&Rolf, Flowerbomb parfümünün üzerinde çalışırken yeni bir şey yaratmak istedi. Olumlu bir mesajı yayma gücüne sahip kokuyu hayal ettiler. Negatifliği, pozitif hale dönüştürmek için güzellik ve fanteziyle olumluluğu dünyaya yaymaktır amaç. Flowerbomb, patlayıcı bir çiçek buketidir. Binlerce çiçeğin esansı, ultra-kadınsı, lezzetli ve şehvetli bir kokuya yol açar.”

Flowerbomb’ın başlangıcı şekerli meyvelerle gerçekleşiyor. Lezzetli ve modern üst notalar çok güzel ama bir o kadar da şekerli. Başlangıçta bir parça bergamot ve portakal çiçeği algılanıyor. Orta kısımda şekerli yapı devam ediyor. Başlangıçtaki meyvelere, çiçekler ve çikolatamsı paçuli ekleniyor. Bu andan itibaren meyveli çiçeksi tarafa yakın duruyor. Son kısımda çiçekler azalırken, oldukça şekerli vanilya ve tonka fasulyesi görevi devir alıyor. Başlangıcı kadar beğenemedim ne yazık ki son bölümü.

Flowerbomb, yeni nesil aşırı şekerli modern ve piyasa işi kadın parfümlerinin tipik örneği. Bu tür parfümlerin en belirgin yanı, özellikle iç bayan şekilde tatlılığa yer verilmesi, çikolatamsı meyvelerin olması ve çiçeklerin biraz daha geride durması olarak özetlenebilir. Bu koku formu Angel, Prada Candy, La Vie Est Belle’de de kullanıldı ve başarılı olduğu söylenebilir. Riski olmayan bu form evet, çok satar ve koklayan çoğu kadını tavlayabilir ama benim için bıktırıcıydı.

Sanırım artık parfümler dünyasında abartılı şekilde şekerli davranan parfümlere daha az yer verilmeli çünkü işin tadı kaçmaya başlıyor. Hiçbir yaratıcı tarafı ve özelliği olmayan bu şeker bombası parfümler, hem birbirinin aynı kokuyor hem de sıkıcı. Ha bu arada şeker bombası demişken, çiçek bombası anlamına gelen Flowerbomb ismi belki de Sugarbomb olmalıydı.

Uzun uzun anlatmaya gerek görülemeyecek bir parfüm Flowerbomb. Başlangıcı güzel ve leziz ama geri kalan kısım bana göre değil. İlginç şekilde parfümün isminde çiçek vurgusu olsa da çikolatamsı meyveli, paçulili vanilya tarafına daha yakın. Düz çizgide ilerleyen, fazlaca derinliğe sahip olmayan, etraftan övgüler alacağınız hoş ve güvenli bir kadın parfümü. Hepsi bu. Kalite anlamındaysa neyse ki kötü yerde durmuyor.

EDP formundaki Flowerbomb’u Olivier Polge, Carlos Benaim, Domitille Bertier ve Dominique Ropion gibi sektörün en şöhretli burunları birlikte tasarlamış. Tam bir kış parfümü. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ortalama seviyelerde. Yaş sınırı olmadan herkes kullanabilir. Hem günlük kullanıma hem de akşam gezmelerine uyum sağlayacaktır.

Koku Güzelliği:10/6

10 Haziran 2019 Pazartesi

Acqua di Parma – Colonia Assoluta in Villa (2009)

Ünlü niş parfümevi Acqua di Parma’nın klasikleşmiş erkek kokularından Colonia’nın 2003 çıkışlı kardeşiydi Colonia Assoluta. İki büyük parfümör Bertrand Duchaufour ve Jean-Claude Ellena’nın birlikte tasarladığı Colonia Assoluta, genel olarak parfümseverler tarafından oldukça beğenildi ve iyi tepkiler aldı. Tabii Colonia gibi bir klasiğin arkasından hangi parfümü çıkarırsanız çıkarın sönük kalma ihtimali her zaman vardır.

2003 çıkışlı Colonia Assoluta’ya da 2009 yılında başka kardeş geldi. Colonia Assoluta in Villa isimli parfümün, Toskana’daki büyük ve lüks villalardaki yaşama sanatını temsil ettiği açıklanmış Acqua di Parma tarafından. Ayrıca on iki adet doğal bileşenden oluşuyormuş. İtalyan turunçgilleri, değerli odunsular, sıcak baharatlar, kompozisyonu meydana getirmiş. Bakalım kullanım döneminde tenimde hangi notlar öne çıkmış.

Parfümün açılışı yeşil turunçgillerle gerçekleşiyor. Yüksek kaliteli ve ferah sayılabilecek turunçgiller portakaldan ziyade yeşil bergamot-neroli gibi kokuyor. Hatta neredeyse lavanta yeşilliğini anımsatan ilk saniyelerdeki bergamot-neroli kardeşliğini sevdim. Orta bölümde yine kaliteden ödün verilmemiş. Başlangıcına benzer yeşil bergamotumsu şekilde devam eden parfüm, nötr çiçeklerle birlikte uniseks kullanıma göz kırpmaya başlıyor. Son kısımda odunsuluk daha hissedilir diyebilirim. Açıklanan notalarındaki selvi ağacı muhtemelen ağaçsı hissiyatı veriyor.

Fotoğraf fragrantica sitesinden alınmıştır.

Assoluta in Villa, ferah, yeşil bir turunçgil-çiçeksi-odunsu parfüme benziyor. Resmi açıklamada bahsedilen baharatlara orta kısımdan itibaren serinletilmiş şekilde rastlıyorsunuz. Neroliye benzettiğim orta bölümdeki erkeksi sayılabilecek çiçeksilik parfümün genel gidişatını bozmuyor. Tahmin edeceğiniz üzere parfümün büyük kısmını yeşil tema oluşturuyor.

Yeşil, buruk turunçgiller Assoluta in Villa’nın büyük kısmını oluşturuyor. Düz çizgide ilerleyen ve hemen hemen hiç değişmeyen kokusunda orta bölümden itibaren hafiften sabunsuluk da algılanıyor. Gayet temiz, pürüzsüz, uyumlu ve yüksek kaliteli bir parfüm denebilir fakat pek derinliğinin olmaması ve hep aynı kokması bir süre sonra sıkıcı hal almaya başlayabilir. Sürekli bir parfüme benzettim kullanım döneminde ve sonunda buldum. Birazcık Creed’in ünlü erkek parfümü Green Irish Tweed’i ve Tom Ford’un son yıllarda oldukça ilgi gören yazlık parfümü Neroli Portofino’yu anımsatıyor. Hatta bu iki parfümün karışımına bile benzetilebilir belki de.

Assoluta in Villa kısaca harika bir neroli-bergamot kolonyası kıvamında denebilir. Tam İtalyan tarzı turunçgil kokusuna sahip. Çok modern değil hatta nostaljik bile hissettiriyor onu koklarken. Bazı Acqua di Parma parfümleri gibi Eau de Cologne konsantrasyonuna sahip. Onun içindir ki performans anlamında iyi yerde durmuyor.


Kalıcılığı yeterli olsa da etrafa yayılımı ilk patlama dışında tene yakın kalıyor. Olabilecek en kaliteli yeşil-sabunsu turunçgil parfümlerinden olan Assoluta in Villa, her güzelin bir kusuru olduğu acı gerçeğini yüzümüze vuruyor.

İlkbahar-yaz kullanımı için uygun. Uniseks olarak pazarlansa da erkek kullanımına biraz daha yakın gibi duruyor.

Koku Güzelliği:10/7

26 Mayıs 2019 Pazar

Christian Lacroix - Nuit Pour Homme (2011)

1987 yılının nisan ayında Paris’in kalbi sayılan Faubourg Saint-Honore’de yeni bir modaevi doğdu. Christian Lacroix modaevi, Bernard Arnault’un desteğiyle modacı Christian Lacroix ve Jean-Jacques Picart tarafından yaratıldı. Bu yeni kurulan markanın ünü Paris’te hızla yayıldı ve Christian Lacroix’un adını kısa sürede herkes ezberledi.

Moda dünyasına taze bir hava katan Christian Lacroix’in tasarımları kadınlar tarafından oldukça ilgi gördü. 2005 yılında dünyanın en büyük gruplarından LVMH’ye satılan Christian Lacroix, ürün çeşidini arttırdı ve şu an dünya çapında 5.000’den fazla noktada satışı yapılan bir markaya dönüştü. Christian Lacroix, 2010’lu yıllardaysa Avon’la işbirliği yaparak parfüm işine girdi. Kendi ismiyle ve Avon’un pazarlamasıyla erkek ve kadın parfümleri piyasaya sürdü. Uygun fiyatlı seçenek olarak düşünebileceğimiz Christian Lacroix Nuit Pour Homme’ye göz atacağım.

Parfümün açılışı yeşil temayla gerçekleşiyor. Erkeksi lavanta, bergamot ve aromatik otlarla üst notalar size merhaba diyor. Çok ferah sayılamayacak buruk ve kaliteli açılıştan sonra orta kısımda erkeksi çiçekler karşımıza çıkıyor. Orta bölümde lavantaya menekşe ekleniyor ve adeta bu andan sonra parfümün kontrolünü ele geçiriyor menekşe. Tütünle iyi uyum sağlayan menekşe, kapanışta yerini odunsu notalara bırakıyor. Çok zayıflayan alt notalarda hoş bir ağaçsılık mevcut.

Nuit Pour Homme, aromatik, menekşeli bir odunsu parfüm diyebilirim. Lavanta ve menekşenin erkeksilik verdiği ana yapıda tütün, dumansı ve baskın değil, daha çok menekşeyi dengelemek için kullanılmış. Kokunun genelinde lavantamsı-menekşeli yeşil ve buruk yapı her daim hissediliyor.

Nuit Pour Homme, birçok yeni nesil modern aromatik odunsu parfüme benziyor, bu anlamda yenilikçi tarafı bulunmuyor. Genel tarzı çok ferah yaz kokusu kıvamında değil, daha koyu, odunsu tarafa yakın duruyor. Genç yaşlı herkesin kullanabileceği, modern ve erkeksi parfüm arayan beyefendilerin hoşuna gidebilecek yapısı, neyseki bol şekerli ve iç bayacak kadar tatlı baharatlara bulanmamış durumda. Başlangıcını ve orta kısmını beğendiğim Nuit Pour Home’nin orta kısmını hem kalite anlamında hem de koku güzelliği bakımından beğenemedim.

Sonuç olarak ılık ilkbahar-yaz akşamları için kullanılabilecek Nuit Pour Homme, düz çizgide ilerleyen, sürpriz yapamayan, vasata yakın basit bir parfüm. Kötü koktuğunu iddia etmek insafsızlık olsa da içeriğindeki menekşe ne yazık ki bana göre değildi. Eğer menekşe temalı parfümleri seviyorsanız, Nuit Pour Homme’yi uygun fiyatına istinaden düşünebilirsiniz.

EDT formundaki parfümün performansı yüksek değil. Kalıcılığı fena olmasa da etrafa yayılımı oldukça sınırlı. Kokusunu niş markalar için de çalışmış Pascal Gaurin tasarlamış. Herşeye rağmen, uygun fiyatlı sayılabilecek ve kullananı üzmeyecek bir arkadaş. Siz yine de denemeden almayın.

Koku Güzelliği:10/6

26 Nisan 2019 Cuma

Profumi del Forte – Versilia Vintage Boise (2009)

İtalyan niş parfümevi Profumi del Forte’nin 2009 yılında piyasaya sürdüğü Versilia Vintage isimli iki kokudan Ambra Mediterranea’yı kullanmıştım ve şimdi serinin ikinci parfümü Boise ile birlikteyim. Dünyada yavaş yavaş tanınmaya başlayan Profumi del Forte markasının Versilia Vintage serisi iki parfümden oluşuyor ve henüz yeni eserler gelmedi.

Boise, kendi sitelerinde turunçgilli, çiçeksi, odunsu aromaların uyumu olarak nitelendirilmiş. Parfümün karakteri, çam ormanı hayranlığının yeniden yorumlanması şeklinde tanıtılmış. Boise’nin açılışı ferah sayılabilecek buruk, tozlu turunçgillerle gerçekleşiyor. Üst notalarda turunçgillere reçinemsi yapı eşlik ediyor. Açıklanan notalarında bulunan elemi reçinesi muhtemelen reçinemsi turunçgil hissiyatını veriyor. Örneğine pek rastlanmayacak ilginç turunçgiller harika olmasa da farklı. Orta kısımda reçinemsi turunçgillere ferah baharatlar ekleniyor. Kakule benzeri baharatların yanında lavanta da katılıyor orta kısma. Kapanışında temiz sedir ağacı ve bir parça paçuli devreye giriyor. Alt notaları yumuşak ve hoş bir odunsu olarak hafızamda kaldı.

Profumi del Forte’nin Versilia Vintage serisi için “sonsuz kumsallar” teması kullandığını görüyoruz. Boise, ılık, ferah, sucul olmayan tozlu-tuzlu kumsal kavramına yakın gibi görünüyor. Başlangıcından sonuna kadar o ilginç tatlı-tozlu-tuzlu yapı, Boise de etkili oluyor. Yeni nesil ferah parfümlerdeki bol şekerli baharatlı ve turunçgilli yaz parfümlerine benzemiyor Boise. Hafiften çiçeksi (asla kadınsı değil), reçinemsi, tatlılığın kontrollü verildiği bir parfüme benziyor.

Boise, aromatik, balsamsı, odunsu bir turunçgil parfümüne benziyor. Bu parfümü kullanırken aklıma bir diğer Profumi del Forte eseri Tirrenico geldi. İki parfüm de ılık havalarda kullanmaya uygun denebilir. Tirrenico’nun o sıradışı ve zor sevilebilecek yapısı ile Boise tabii ki kokusal anlamda büyük benzerlik göstermiyor. Fakat bu iki ilkbahar-yaz parfümünü bir türlü kendinize yakın bulamıyorsunuz, içine giremiyorsunuz. Evet, kokusal ve kavramsal olarak farklı çalışmalar Boise ve Tirrenico ama sevilesi ve sizi üzerinizde taşıdığınızda mutlu edecek eserler değil.

Boise, muhakkak ki kaliteli, yapaylık barındırmıyor, temiz ve şık ama koku güzelliği anlamında bana uymadığını söyleyebilirim. Tanımlaması zor tarzını ılık havalara daha çok yakıştırıyorum. Uniseks olarak tanıtılmış ki bence de gayet yerinde bu durum. Günlük kullanıma uyabilecek Boise, yaş aralığı olmadan herkesin kullanmasına uygun diyebilirim. Denemeden almanın iyi fikir olmadığını söylemeden edemeyeceğim.

Koku Güzelliği:10/6

21 Nisan 2019 Pazar

Hugo Boss – Boss Number One (1985)

Alman moda endüstrisinin en önemli markası diyebileceğimiz Hugo Boss’un, 1920’li yıllarda başlayan hikayesi, 1985 yılında ilk parfümünü piyasaya sürmesiyle başka bir boyut kazandı. Her ne kadar kuruluşundan altmış yıl sonra ilk parfümünü çıkarsa da 2000’li yıllarda popüler parfümlere imza atarak dünya parfümerisinde önemli ticari başarılara imza attılar.

Her popüler parfüm güzel kokar mı tartışmasını başka yazıya bırakalım çünkü bir süredir Hugo Boss’un 1980’li yılların sonlarında tanınan fakat artık pek kimsenin bilmediği klasikle beraberim. 1985 yılı çıkışlı ve Hugo Boss’un ilk kokusu olarak tanıyoruz Boss Number One’ı. Hugo Boss, ilk parfümünü erkekler için piyasaya sürdü ve kısa zamanda klasikler arasındaki yerini aldı Boss Number One. Kimi yorumcular tarafından parfümün ilk çıkış isminin sadece Boss olduğu, ilerleyen yıllarda Boss’a Number One’ın eklendiğini belirtiliyor. Number One’ın eklenmesiyle Hugo Boss’un ilk parfümü olduğu vurgulanmış olabilir.

Boss Number One, kimi platformlarda aromatik fujer olarak sınıflandırılmış ki hiç de yanlış sayılmaz bu tespit. Parfümün açılışı eski-tozlu turunçgil, aromatik otlar, lavanta ve pelin otu (artemisya) ile gerçekleşiyor. Turunçgillerden nostaljik bergamot en önde olanı. Aromatik otlardan da fesleğen veya kekik benzeri bitkiler var muhtemelen. Pelin otu, 1970 ve 1980’li yılların erkek parfümlerinde sıkça kullanılan bir çiçek. Sevmesi zor kokusu olan pelin otuna lavanta destek veriyor. Orta kısımda tozlu turunçgil benzeri yapı devam ederken erkeksi çiçekler ekleniyor kompozisyona. Bu andan itibaren parfümün hitap ettiği maço-alfa erkeği tarzına doğru yol alıyor. Orta kısımda ana karakter değişmeden tütün ve bir parça meşe yosunu ekleniyor. Erkeksi gül de arkalardan hissediliyor. Son kısımda pürüzsüz ve yüksek kaliteli paçuli var ama bildiğimiz paçuliye pek benzemiyor. Daha çok ballı ve köksü olmayan çok başarılı bir paçuli denebilir. Tabii ki bir 1980’ler parfümünün çoğu zaman en güzel kısmı alt notalardır ve Boss Number One’da bu geleneği bozmuyor.

Uzun zaman önce kullandığım Boss Number One’ın küçük şişesini hala saklarım ve kokusu en ufak değişim göstermemiş bu geçen zaman içinde. Müthiş bir kalite ve rafine hissiyat, Boss Number One’da ilk belirtebileceğim özellik. Bu parfüm tekdüze hissiyat verse de harman olarak oldukça zengin ve detaylı. Kokusu hüzünlü/nostaljik/eski/tozlu bergamot kolonyalarını anımsatıyor çoğu zaman. Tabii erkeksi çiçekler ve genel yapıya entelektüel hava katan dumansı olmayan tütün, lavanta ve aromatik otların yadsınamaz rolü, 1980’li yılların en güzel armağanı meşe yosunu ve görüp görülebilecek en hoş paçuliyi içeriğinde barındırıyor.

Boss Number One, eski tarz maskülen parfümlerin tipik örneği. Bu parfümü 2019 yılında insanlara koklatsak, çoğu kişinin beğenmeyeceğine eminim. Tarzı, günümüzün modern parfümleriyle uzaktan yakından alakalı değil. Onun sabunsu ve erkeksi çiçeksi kokusu, doğal olarak üst yaş grubu erkekleri hedefliyor bugün için. Kırk yaş üzeri erkeklerin ve bu tür parfümleri geçmişte kullanan babaların parfümü olacaktır Boss Number One. Onun aromatik fujer tarzı, hafiften Brut’u anımsatıyor, paçuli kullanımıysa Givenchy – Gentleman’a yakın duruyor. Azıcık Aramis, birazcık Azzaro Pour Homme, Xeryus ve Gucci – Nobile, yine Boss Number One’ın yakın arkadaşları olarak düşünülebilir.

Ve benim açımdan köprünün altından çok sular aktı. Boss Number One’ı ilk kullandığım zamanlar henüz yeterli parfüm deneyimi olmayan meraklı ve hevesli bir gençtim. Bugün için yüzlerce parfümü koku hafızama yerleştirmenin ve yaşımın 40’lara çok az kalması sebebiyle, ilk kullandığım zaman ki kadar başarısız bulmadım onu. Tabii koku tarzı olarak yine de bana uzak. Ben daha çok 1980 hatta 1970’li yılların turunçgilli, meşe yosunlu şiprelerine hayranım. Bu tarz eski tip aromatik fujerlere karşı nedense çok merakım yok. Herşeye rağmen üzerimden yayılan kokunun nostaljik ve hüzünlü havasına, yüksek kaliteli sabunsuluğuna, rafineliğine ve erkeksi alfa karakterine saygı duymamam mümkün değil. Bu parfüme hiçbir zaman aşık olmayacağımı ruhumun derinliklerinde hissediyorum fakat yüzlerce birbirinin aynısı, şeker bombası yeni nesil parfümden sonra onun kokusunun bileğimden burnuma yayılması eski anıları tazelememe sebep oldu, aynı uzun yıllardır görmediğiniz eski bir arkadaşı görmüş gibi…

Denemeden alınmaması gereken bu beyefendi EDT formunda. Kalıcılığı ve etrafa yayılımı gayet iyi. Sonbahar-kış kullanımına yakın duruyor. Kokusunun tasarımına Drakkar Noir gibi bir efsane parfüme, aynı zamanda Yves Saint Laurent – L’Homme/La Nuit de L’Homme gibi popüler çöplere imza atan, ilginç parfümör Pierre Wargnye imza atmış.

Koku Güzelliği:10/6.5

25 Şubat 2019 Pazartesi

Aeon – Aeon001 (2015)

Aeon projesi, Almanya merkezli Strictly Selective isimli bir niş parfüm ana dağıtıcısının işi gibi görünüyor. 2015 yılında sadece 333 şişe Aeon001 isimli parfümü piyasaya sürdüler ve üretimini devam ettirmediler. Kendi internet sitelerinde söylediklerine göre Aeon001 isimli ilk ve tek parfümün şişesi el yapımıydı. Güzel bir haberse Aeon002’nin üzerinde çalışıldığıydı. Ne zaman piyasaya sürüleceği ise belli değil henüz Aeon002’nin.

Artık satışı yapılmayan Aeon001’in kokusunu, son zamanların ilgi çeken parfümörlerinden Antonio Gardoni yapmış. Niş parfüm meraklıların yakından tanıyacağı Bogue’nin Maai’sine de imza atan Antonio Gardoni, zaten bu parfümden sonra ismini dünyaya duyurmuştu. Aslen mimar olan Antonio Gardoni, kendi deyimiyle “süper sıkıcı aroma-kimya kitapları okuyarak” kendisini yetiştirmiş birisi. İlk mesleğinin her zaman için mimarlık olduğunu ve parfümörlüğü ikinci iş olarak gördüğünü saklamıyor.

Aeon001’in tasarımcısı Antonio Gardoni, parfümü için şunları söylemiş: “Aeon001 fantastik bir projeydi. Bu parfümü kimin tasarladığının gizlenmesi benim fikrimdi. Çünkü parfümün kendisinin, yaratıcısından daha önde olması gerektiğine inanıyorum. Bence bu küçük dünyada herşeyin arkasındaki kişileri takıntılı bir şekilde öğrenmek istiyoruz. Bu da parfüme odaklanmamıza engel oluyor.”

Aeon001’in açılışı tuzlu nostaljik turunçgillerle gerçekleşiyor. Eski bergamot kolonyalarını anımsatan şipremsi turunçgiller bizi 1970-1980’li yılların erkek parfümlerinin üst notalarına ışınlıyor. Ferah olmayan hüzünlü turunçgillere bir süre sonra aromatik otlar da ekleniyor. Başlangıcını sevdim. Orta kısımda turunçgil hissiyatı devam ederken hayvansı/kirli sayılabilecek misk kendisini gösteriyor. Parfümün yönü bu andan itibaren hayvansı turunçgilli şipreye doğru dönüş yapıyor. Genel yapıya yüksek kaliteli ve köksü vetiver de eşlik ediyor. Kapanışta egzotik ve karanlık sayılabilecek amber yine parfümün başka kulvara geçmesine sebep oluyor. Amber alt notaların tek hakimi diyebilirim.

Aeon001 üst-orta kısımda tuzlu-terli-turunçgilli gibi kokan bir arkadaş. İlk kısımda eskinin şöhretli erkek şiprelerine gönderme yapılıyor sanki. Tuzlu, aromatik otsu turunçgillere eklenen kirli yapı, kimi kullanıcıların hoşuna gitmeyecek gibi görünüyor. Tam da bu noktada parfümün tasarımcısı Antonio Gardoni’nin şu sözlerine kulak verelim: “Bir parfüm kompozisyonunda turunçgillerin en büyük düşmanı derin bir hayvansal nota olabilir. Aynı zamanda ‘çok cömert bir çiçek’ olabilir, o kadar cömert ki, çiçeğin dışarı çıkması zorlaşır ve narenciye başlangıçta onun üstüne çıkmaya çalışır, ancak turunçgil notaları hızlıca ölür ve çiçek kazanır.”

Aeon001’de buna benzer durum gerçekleşiyor. Hayvansılık, başlangıçtaki turunçgilleri baskılıyor. Parfümün genelindeki ‘terli vücut’ teması ve nötr çiçeksi yapı da belki bu duruma destek oluyor. Fazlaca karanlık sayılamayacak ana yapıda hayvansılık benim için konforlu değildi ama tahammül edilebilir sınırdaydı. Sonlarda sakinleşen ve güzelleşen kokusu, saatler sonra genel kullanıma uygun hale gelebiliyor.

Aeon001’in hayvansı kısmını Kouros-Antaeus’a, turunçgilli şipremsi tarafınıysa Chanel Pour Monsieur/Eau Sauvage’ye benzettim. Başlangıcında İtalyan tarzı aromatik otsu turunçgil parfümlerini anımsatırken, orta bölümde kirli Fransız koku estetiğini çağrıştırıyor. İlk kullanımda pek beğenmediğim Aeon001’i bir süre sonra daha kullanılabilir buldum. Bu anlamda hemen karar verilmemesi ve zaman tanınması gereken bir parfüme benziyor. Yine de günümüzün modern koku profiline uymayan, herkesin sevemeyeceği hatta günlük kullanımda bile garip kaçabilecek tarzı var.

EDP formundaki Aeon001’in performansı fena değil. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ilk yarım saat fazla. Uniseks olarak sunulsa da erkek kullanımına yakın duruyor. Sonbahar-kış mevsimlerine uyacak gibi duruyor.

Koku Güzelliği:10/7

11 Kasım 2018 Pazar

Veld’s – Prends Moi (2011)

“Prends-Moi, kilo kontrole yardımcı özel formülü ile estetiği mutlulukla birleştiren bir parfümdür. Güney Afrika’nın batısında yetişen Fynbos makilerinden ve Beguela nehrinden etkilenilerek yaratılan Prends-Moi, cildinizi okşarken meyvemsi ve çiçeksi kokularla bezenmiş bir cenneti size sunuyor.

Nöro-kozmetik bitkiler ve parfüm notaları terapisi içeren Prends-Moi, yıldızlı etken maddesi Betaphroline ile beraber eşsiz bir formüle sahiptir. Bu özel formül keratinositlerle birleşince, ciltteki b-endorfinlerin açığa çıkmasını destekler. Keyif mesajı bir nörondan diğerine, oradan da beynin koku bölümüne iletilir, anında rahatlama, stresten uzaklaşma ve keyif hali ortaya çıkar. Bu durum sayesinde atıştırma, ekstra yemek yeme vb beslenme ihtiyaçları ortadan kalkar. Aynı zamanda, Betaphroline maddesinin parfümdeki kafein ve karnitin ile birleşmesi sonucunda oluşan bileşik cilde masaj yapıldığında yağ yakıcı etki sağlar.”

Yukarıdaki satırlar benim ve birçok parfümsever için fazlasıyla teknik terimler barındırsa da özet olarak şunu söyleyebilirim ki, Fransa merkezli kozmetik markası Veld’s’in ilk ve tek parfümü Prends Moi, sizi zayıflatmayı vaat ediyor. İlk duyduğumda oldukça şaşırmıştım Prends Moi’nin bu özelliğini. Bildiğim kadarıyla kullanıcılarını zayıflatma iddiası bulunan dünyanın tek parfümü Prends Moi.

Tabii zayıflama deyince buradaki hedef kitle kadınlar. Zaten Prends Moi’de kadın parfümü olarak piyasaya sunulmuş. Şişman birisi olmamam vesilesiyle benim ilgimi çeken kısım Prends Moi’nin kokusu. Parfümün tanıtımında meyvelerden ve çiçeklerden bahsedilmiş ki hak verdim kullanım döneminde.

Prends Moi’nin açılışında canlı turunçgiller ve çiçekler algılıyorum. Açıklanan notalarında greyfurt ve bergamot var, muhtemelen turunçgil kokusunun sebebi bu iki meyve. Tabii burada çok ferah turunçgillerden bahsedemeyiz. İlerleyen dakikalarda çiçeklerin etkisi iyice artıyor. Beyaz çiçekler (yasemin ve ylang ylang), gül ve misk parfümün ana aksını oluşturuyor. Çiçeklerin kompozisyona ağırlığını koymasıyla kadınsı tarafı oldukça öne çıkıyor Prends Moi’nin. Son kısım da orta bölümün paralelinde ilerliyor. Misk sonlarda daha da görünür oluyor. Kapanışta metalik sayılabilecek paçuli alt notalarda tek başına tende kalıyor.

Prends Moi, tam bir kadın parfümü karakterine sahip. Feminen çiçekler ve gül parfümün üzerinde baştan sona kadar hakimiyet kuruyor. Bu anlamda dikkat çekici koktuğunu söyleyebilirim fakat kalite anlamında iyi yerde durmuyor.

Katılır mısın bilemem ama biraz Coco Mademoiselle’yi andırıyor Prends Moi. Zaman zaman yapaylık sınırındaki kokusu benim için bıktırıcı oldu. Evet, o fazlasıyla kadınsı ve benim erkek tenime uyum sağlayamadı ama doğru kadında ve doğru zamanda kullanıldığında cazibeli bile olacağını düşünüyorum.

Prends Moi, düz çizgide ilerleyen, hemen hemen hiç değişmeyen, sürpriz yapmayan, sıradan bir çiçeksi parfüm bence. Onlarca kadın parfümüne benzeyen kokusuyla çok farklı değil. Zaten Prends Moi’nin konsepti güzel kokmasından ziyade zayıflatma iddiasına sahip olması. E bu iddiayı denemek de siz parfüm meraklısı hanımefendilere düşüyor 🙂

Çok sıcak yaz günleri dışında her zaman kullanılabilir. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ortalama seviyede. Genel kadın beğenisine rahatlıkla uyabilecek Prends Moi’yi her yaş gurubundan kadın kullanabilir.

Koku Güzelliği:10/6

22 Ekim 2018 Pazartesi

Versace Pour Homme Dylan Blue (2016)

Versace’nin 2008 yılında piyasaya sürdüğü parfümü Versace Pour Homme oldukça sevildi ve markanın en çok satan erkek parfümlerinden birisi oldu. Mavi şişesi ve ferah Akdeniz-İtalyan tarzındaki kokusuyla ilgi gören Versace Pour Homme’ye zaman içerisinde yeni kardeşler eklendi. 2013 yılında Versace Pour Homme’nin öd ağacı versiyonu Versace Pour Homme Oud Noir, serinin ikinci parfümü olarak karşımıza çıktı. 2016 yılındaysa yeni bir Versace Pour Homme ile tanıştık.

Versace Pour Homme Dylan Blue isimli yeni kardeş, ilk duyduğum andan itibaren bende Bob Dylan’ı çağrıştırıyor. Versace ise kendi internet sitesinde Dylan Blue’nun tasarımında Akdeniz’in cazibeli kokusundan ilham aldıklarını vurguluyor. Ayrıca Dylan Blue’nun fujer tarafına vurgu yapıyor. Parfümün modern ferahlığa sahip olduğu da belirtilmiş.

Dylan Blue’nun açılışı bekleneceği üzere turunçgillerle gerçekleşiyor. Şekerli bergamot ve greyfurtla ilk saniyeler gayet tanıdık ve ortalama denebilir. Orta kısma geçildiğinde şekerli turunçgiller geri planda dururken, parfümün ana oyuncusu ambroksan devreye giriyor. Anason-yıldız anasona benzeyen orta kısımdaki ambroksan parfüme bir taraftan dinamizm katarken diğer taraftan da metalik yapaylık ekliyor. Orta bölümde ambroksana eşlik eden menekşe ise tabii ki bana göre değil. Son kısım, orta bölümün paralelinde ilerliyor. Kapanışta yapay vetiver ve sıradan odunsularla teninize elveda ediyor.

Dylan Blue, ismindeki ve şişesindeki mavi temayı kokusuna yansıtmaya çalışmış. Her ne kadar su-deniz gibi kokmasa da geri planda hep ferahlık ve abisi Versace Pour Homme’ye öykünme var. Ambroksan gibi dinamik bir elementin sıcak yaz günlerinde nasıl tepki vereceğini tahmin edemesem de Dylan Blue, tam anlamıyla ferah bir yazlık değil sanki. Deniz yosunu ya da okyanus gibi de kokmuyor.

Dylan Blue, anasonsu, baharatlı, menekşeli gibi davranıyor. Tabii hemen her yeni parfümdeki gibi bol miktarda tatlılık hissediliyor. Buradaki tatlılık leziz vanilyadan değil de abartılı verilmiş tonka fasulyesinden geliyor muhtemelen. Sonuç olarak bir süre sonra bu şekerli yapı can sıkıcı hale dönüşüyor.

Dylan Blue, tam bir piyasa parfümü. Büyük kitlelerin sevmesi için tasarlanmış, kadınlardan iltifatlar alabileceğiniz, kullanımı kolay ve güvenli denebilecek bir arkadaş fakat kokusu hissedilir oranda yapay ve sıkıcı. Yaratıcılık namına hiçbir şey barındırmıyor. Piyasadaki popüler rakipleriyle yarışmak için ortaya çıkarılan bir parfüme benziyor.

Dylan Blue’nun rakipleri kimler peki? En büyük rakibi Dior’un yeni erkek parfümü Sauvage. Zaten Dylan Blue’nun kokusu oldukça benziyor Sauvage’ye. Bir başka rakip olarak Bleu de Chanel olarak belirlenebilir. Ayrıca Yves Saint Laurent – L’Homme, CH Men Prive, Acqua di Gio Profumo gibi sağlam rakipleri de var ve işi zor görünüyor Dylan Blue’nun.

EDT formundaki Dylan Blue’nun performansı ortalama denebilir. Ara ara kendisini size hissettiriyor gün içinde. Kalıcılığı bir EDT için yeterli. Günlük kullanıma uyabilecek Dylan Blue, soğuk kış mevsimi dışında her zaman kullanılabilir.

Koku Güzelliği:10/5

29 Eylül 2018 Cumartesi

Yves Saint Laurent – Y For Men (2017)

Yves Saint Laurent’in 1964 yılında piyasaya sürdüğü kadın parfümü Y, beklendiği kadar başarılı olamamış klasiklerden birisi olarak kabul ediliyor. Markanın eski tarz kadın parfümlerini simgeleyen Y’ye, hepimizi şaşırtan şekilde elli üç yıl sonra erkek kardeş eklendi. Bu kadar eski bir kadın parfümünün birden bire yeni erkek versiyonunun çıkarılması pek görülen bir durum olmasa da 2017 yılında raflara merhaba dedi Y’nin erkeği.

Kimileri Y’nin ilhamını bu aralar moda olan y kuşağından aldığını söylese de markanın resmi açıklamasında Yves Saint Laurent’in ikonik beyaz tişörtü ve siyah ceketinden esinlenildiği belirtilmiş. Markanın internet sitesinde erkek için olan Y’nin “otantik ve cesur” olduğu belirtilmiş. Ayrıca “erkeksiliği yeniden tanımlamak” olarak betimlenmiş Y’nin erkek versiyonu.

Parfümün başlangıcı ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Bergamot, limon ve turunçgil açılışı tam modern yazlık erkek parfümü tarzında. Parlak turunçgillere eşlik eden aldehitlerse ilk saniyelerde şaşkınlık yaratmıyor değil. Orta bölümde aldehitlerin verdiği pudramsılık devam ederken, bu tür parfümlerin olmazsa olmazı ferah zencefil devreye giriyor. Zencefilin yanına eklenen menekşeyle orta kısım devam ediyor. Son bölümde zencefilli ferah menekşeye eklenen ambergris ve sedir ağacı noktayı kokuyor.

Y, anlaşılacağı üzere aromatik, ferah ve erkeksi bir modern zaman parfümü. Kokunun merkezini turunçgiller, menekşe-zencefil ve odunsular oluşturuyor. Kokuların dünyasını yeni keşfetmeye başlayan ya da herkesin sevebileceği parfüm arayan genç erkeklerin rahatlıkla severek kullanacakları bu vasat YSL, kokulara daha fazla aşina kişileri tatmin eder mi?

Y, ne yazık ki günümüzün yeni nesil sıradan ferah erkek parfümlerinden birisi. Yapaylığın bariz olduğu, notaların başarısız verildiği, yaratıcılık anlamında hiçbir şey vaat etmeyen, sıkıcı bir erkek parfümü olduğunu kolayca söyleyebilirim. Rakipleri gibi canlı ve dinamik turunçgillerle açılan ve zencefille devam ettirilmeye çalışılan bu hava, aldehitlerin ve ambergris’in eklenmesiyle çabucak sönüyor. Ondan sonra da anlatacak pek bir şey kalmıyor Y’ye dair.

Parfümün genel yapısı ilkbahar-yaz dönemine uygun, günlük kıyafetlere uyum sağlayabilecek, övgüler alınabilecek tarza yakınken, Parfüm Merakı’nın ukala burnu için fazlaca sıradan, yapay ve bıktırıcı. Bu tarzda Dior Homme Sport gibi seçenek varken neden Y’yi tercih edelim Yves Saint Laurent?

EDT formundaki Y’yi Dominique Ropion gibi bir usta yapmış. Kalıcılığı idare eder, etrafa yayılımı zayıf.

Koku Güzelliği:10/4

30 Temmuz 2018 Pazartesi

Geoffrey Beene – Bowling Green (1986)

Amerika merkezli modaevi Geoffrey Beene’nin ilk parfümü 1975 yılında çıkmıştı ve kısa sürede büyük başarı yakalamıştı. Grey Flannel, beyefendi tarzıyla bugün de önemli erkek parfüm klasiklerinden birisi olarak saygın yerini koruyor. Her ne kadar kokusunu kendime yakın bulmasam da kalitesine ve pürüzsüzlüğüne şaşırmıştım Grey Flannel’in.

Sadece beş adet parfüm piyasaya süren Geoffrey Beene markasının yıldızı anlaşılacağı üzere Grey Flannel. Onun çıkışından on bir yıl sonra 1986’da Geoffrey Beene’nin ikinci parfümü yine erkeklere yönelikti. Bowling Green isimli parfüm, hiçbir zaman abisi kadar şöhrete ulaşamadı ve bir süre sonra üretimi bitirildi. Genellikle meraklı koku severlerin ve koleksiyoncu parfüm delilerinin bildiği Bowling Green’in ismini zaman zaman duyuyordum fakat kullanma şansım olmamıştı. Neyse ki değerli bir parfümseverin yardımıyla Bowling Green’e ulaştım ve bir süredir onunla takılmaktayız.

Parfümün başlangıcı nostaljik ve kaliteli yeşil bergamotla gerçekleşiyor. Parfümün çıkış yılının 1986 olduğunu düşünürsek nostaljik bergamot kolonyalarını andıran üst notaları yadırgamamak gerekiyor. Buradan başarısız bulduğum düşünülmesin üst notaları. Hatta çok beğendim ferah açılışını. Orta kısma geçildiğinde yeşil yapı devam ediyor. Orta notalarda yeşil lavanta ve çamsı yapı karşımıza çıkıyor ki hiç fena değil. Kalite anlamında başlangıcı gibi gayet iyi orta bölüm. Sonlarda yeşil odunsuluk devam ederken harika meşe yosunu diplerden hissediliyor. Alt notalar parfümün genel karakteriyle gayet uyumlu ve rafine.

Bowling Green, ismindeki yeşil kelimesinin hakkını veriyor. Baştan sona ferah sayılabilecek yeşil tema parfümün üzerinde dolaşıyor. Başlangıçta limon-bergamot, orta bölümde çam-ardıç-lavanta ve kapanıştaki meşe yosunu, genel olarak o yeşil ve ferah üst yapının altında görevlerini yerine getiriyor. Çok derin ve sizi farklı duygulara sürükleyecek gibi olmasa da nefis bir iş çıkmış ortaya.

Asla yapaylık ve zorlama hissedilmeyen Bowling Green, 1980’li yılların ortalarından gelen beyefendi ve şık ilkbahar-yaz kokusu olarak tanımlanabilir. Tatlılığın az olduğu, hafiften eskitilmiş çam ağacından yapılmış mobilyaların üzerine dökülmüş bergamot-limon kolonyalarını andıran Bowling Green’i sevdim. Gerek karakteri gerek kokusu gerekse yüksek kalitesi memnun edici. Bilemiyorum belki de bu tür yeşil kokuları seviyorum ve onun için Bowling Green’e hemencecik alıştım ve onu üzerimde taşımaktan zevk aldım.

Kimi yorumcuların Polo Classic’e benzettiği Bowling Green, bir parça onu andırıyor. Gerçi Polo Classic’te paçuli ve deri varken Bowling Green’de lavanta-ardıç ikilisi dikkat çekiyor. Aramis Devin’i de andıran tarzıyla günümüzün popüler erkek parfümlerinden uzak yerde duruyor. Bu durum şüphesiz bizim gibi modern ve bol şekerli parfümlerden bıkan koku severler için harika haber.

Eğer yaşınız otuz beşin üzerindeyse ve ofis kullanımı hatta dış mekan için ferah ve farklı parfüm arıyorsanız Bowling Green size eşlik etmekten memnun olacaktır. EDT formundaki Bowling Green’in kalıcılığı gayet iyi fakat ilk patlama dışında etrafa yayılımı düşük. En kötü tarafı şu ki parfümün üretimi bitirilmiş durumda ve bulunması biraz zor olabilir. Çoğu güzel klasiğin üretiminin bitirilmesi sorunu burada da acı bir şekilde karşımıza çıkıyor. Gerçekten çok yazık.

Koku Güzelliği:10/8

25 Haziran 2018 Pazartesi

Christian Dior – Eau Sauvage (1966)

1960’ların ortalarında Christian Dior, bir erkek parfümü oluşturmak istiyordu. Nasıl bir parfüme imza atacağını düşünürken günlerden bir gün evine arkadaşlarını çağırdı. Yeni kokuya isim bulmak önemliydi ve bu iş için Dior’un evine tasarımcı arkadaşı Percy Savage de gelmişti. Davete biraz geç gelen Percy Savage, Dior’un uşağı tarafından “Bay Sauvage” olarak çağrılmıştı. Bay Dior, “Oh Sauvage, nasıl bu kadar geç kaldın?” demişti. Birden bire Christian Dior ellerini çırptı ve bir şey icat eden mucit gibi haykırdı: “İşte bu! Parfümün ismi Eau Sauvage olacak!”

Erkek parfüm klasiklerinden Christian Dior’un Eau Sauvage’nin hikayesi kimi kaynaklarda böyle anlatılıyor. Bilemiyoruz bu hikayenin doğruluğunu fakat Eau Sauvage’nin 1966 yılından itibaren efsanevi erkek parfümlerinden birisi olduğunu gayet iyi biliyoruz. Muhtemelen Christian Dior’un en şöhretli, en eski, en başarılı klasiklerinden birisi Eau Sauvage. Yaşı kırkın üzerinde olan parfümseverlerin gayet iyi bileceği ve 1960’lar hatta 1970’lerin en önemli eseri Eau Sauvage tekrar Parfüm Merakı’nın konuğu oluyor.

Christian Dior’un internet sitesinde bu şöhretli klasik Mozart’ın müziğine benzetilmiş. Onun berrak kompozisyonu vurgulanmış ve kokusunun basit göründüğü fakat gerçekte karmaşık yapıya sahip olduğundan bahsedilmiş.

Parfümün açılışında bizi eski-tozlu turunçgiller karşılıyor. Buruk limona eşlik eden nostaljik bergamotla yüksek kaliteli başlangıç yapıyor. Orta bölümde parfüme aromatik buruk Akdeniz otları ekleniyor. Fesleğen ve biberiyenin güçlüce hissedildiği orta kısımda bir parça erkeksi yasemin ve kuru baharatlar algılanıyor. Son bölümde zayıf meşe yosununa destek veren vetiverle odunsu tarafı öne çıkıyor.

Eau Sauvage, tam eski tarz erkeksi aromatik turunçgil parfümü diyebilirim. Tabii turunçgil kullanımı yeni nesil parfümlere hiç benzemiyor. Eau Sauvage’nin turunçgilleri gayet eski kokuyor. Sevdiğim tarzda verilen kaliteli limon üst ve orta bölümün yıldızı diyebilirim. Orta bölümde limona eklenen buruk acımsı aromatik otlar onu nostaljik ve hüzünlü tarafa taşıyor. Evet, o bir turunçgil parfümü ama bildiğimiz anlamda çok ferah değil. Daha ılık havaların kokusu sanki. Asla tropikal ada gibi kokmuyor, İtalyan tarzı meşhur Eau de Cologne’leri andırıyor.

Christian Dior’un internet sitesinde Eau Sauvage’yi aromatik turunçgilli olarak sınıflandırmışlar ve üç notayı öne çıkarmışlar: Bergamot, hedione ve lavanta. Eau Sauvage’nin önemli özelliklerinden birisi de yapay bir nota olan hedione’nin hatırı sayılır oranda kullanılmasıymış. Zaten çoğu yorumcunun onun kokusunu bir parça yapay bulmasının sebebi muhtemelen Hedione.

Eau Sauvage, baba kokusu olarak tabir edilen gerçek bir klasik ve üst yaş gurubu erkeklerin hala en sağlam seçeneklerinden birisi. Ağır başlı, olgun, beyefendi kokmak isteyen erkeklerin rahatlıkla tercih edebileceğini düşünüyorum. Onun İtalyan tarzı buruk turunçgilli kokusu hem takım elbiseyle hem de günlük kullanımda rahatlıkla kullanılabilecektir.

Eau Sauvage koku profili olarak Chanel Pour Monsieur, Armani Eau Pour Homme, Acqua di Parma Colonia tarzına yakın. Büyük ihtimalle defalarca reformülasyon geçiren Eau Sauvage’nin orijinal formülündeki meşe yosunu ne yazık ki güncel versiyonlarda bulunmuyor. Onun için yeni sürümleri bir parça yavan gelse de o bir klasik ve saygıyı her zaman hak ediyor.

Bu efsanevi parfümün tasarımcısı da efsane bir isim: Edmond Roudnitska. Parfümler dünyasında çok özel yeri olan Edmond Roudnitska’nın bizlere emaneti olan Eau Sauvage’yi parfümlere meraklı her erkeğin almasa bile denemesini öneririm.

Fotoğraf parfumo sitesinden alınmıştır.

Kötü haber şu ki EDT formundaki Eau Sauvage’nin performansı vasatı aşamıyor. Hem kalıcılığı hem de etrafa yayılımı oldukça düşük. Soğuk kış mevsimi dışında her zaman kullanılabilir.

Koku Güzelliği:10/7