ferah etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ferah etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Ekim 2018 Salı

Hermes – Terre d’Hermes Eau Intense Vetiver (2018)

Lüks tüketim sektörünün en önemli markalarından Hermes’in 2006 yılında piyasaya sürdüğü erkek parfümü Terre d’Hermes’in dünya çapında ne kadar başarılı olduğunu anlatmaya gerek yok sanırım. Jean Claude Ellena’nın elinden çıkan Terre d’Hermes, öylesine ilgi gördü ki Hermes bu duruma seyirci kalamadı anlaşılan.

2018 yılına kadar on civarında devam parfümü piyasaya sürülen Terre d’Hermes’in 2018 çıkışlı versiyonunun adı Terre d’Hermes Eau Intense Vetiver oldu. Klasik Terre d’Hermes ile aynı şişeye sahip olan Terre d’Hermes Eau Intense Vetiver, isminden de anlaşılacağı üzere vetiver notasını merkeze almış. Bakalım Hermes’in yeni erkek parfümü yeterince iyi mi?

Terre d’Hermes Eau Intense Vetiver’in açılışı aromatik ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Yeşil sayılabilecek ilk saniyelerden sonra azıcık ferah biber ekleniyor kompozisyona. Orta kısımda parfüme ismini veren vetiver artık kendisini gösterip kokuyu tamamen domine ediyor. Köksü ve ferah sayılabilecek vetiverle kapanış gerçekleşiyor.

Kokunun analiz kısmının kısa olduğunun farkındayım çünkü Terre d’Hermes Eau Intense Vetiver, çok basit bir parfüm. Ana gövdeyi oluşturan nemli ve odunsu vetivere eşlik eden turunçgilleri saymazsak, hemen hemen hiç değişmiyor ve fazlaca derin kokmuyor. Bu anlamda abisi Terre d’Hermes’i örnek almış sanki. İki parfüm de gayet basit, sade, kullanımını kolay ve şık.

İki parfümün benzerliği sadece minimalizm anlamında gerçekleşmiş sanki. Koku formu olarak büyük benzerlik yok Terre d’Hermes’le. Terre D’Hermes Eau Intense Vetiver, tamamen ıslak, yeşil ve köksü vetiver kokuyor ve turunçgillere büyük yer vermiyor. Klasik Terre d’Hermes ise turunçgil parfümü ve vetiveri oldukça kuru/tozlu veriyor. İsimleri ve şişeleri benzer olsa da iki parfüm farklı yapıda diyebilirim.

Fotoğraf fragrantica sitesinden alınmıştır.

Terre d’Hermes Eau Intense Vetiver, tabii ki bir Hermes parfümü olduğunu kalitesiyle size hissettiriyor. Olabilecek en kaliteli ve pürüzsüz vetiver kullanımıyla sizi üzmüyor ve Hermes’in şık karakterini yansıtıyor. Evet, parfüme özenilmiş ve piyasa işi yapaylıktan uzak durulmuş. Bu anlamda Hermes zaten çoğu zaman şaşırtmıyor bizi.

Fakat… Terre d’Hermes Eau Intense Vetiver, ne yazık ki o kadar basit ve tek düze kokuyor ki vetiver sevenler dışında çoğu kişinin bir süre sonra sıkılabileceği kadar cansız, durağan, sürprizsiz. Belki de vetiver merkezli parfümler bana hep aynı geliyor bilemiyorum.

Terre d’Hermes Eau Intense Vetiver’i iki parfüme benzettim. Birisi Tom Ford’un Grey Vetiver’i, diğeri Guerlain’ın ünlü klasiği Vetiver. Zaten bu üç parfümün birbiriyle rekabet edeceğini düşünüyorum ve bu üç kaliteli vetiver parfümü, bu tarz kokuları sevenler için önemli örnekler. Yine de yüksek fiyatına istinaden denemeden almanızı her zaman ki gibi önermem.

Terre d’Hermes Eau Intense Vetiver’in kokusunu ilginç bir şekilde Jean Claude Ellena değil de sektörün tanınan isimlerinden Christine Nagel yapmış. EDP formundaki Terre d’Hermes Eau Intense Vetiver’in kalıcılığı gayet iyi. Etrafa yayılımı ilk bir saat fena değil. Erkek kullanımına yakın dursa da vetiver seven kadınların kullanmasında hiç sakınca yok. Soğuk kış mevsimi dışında her zaman kullanılabilir.

Koku Güzelliği:10/7

25 Temmuz 2018 Çarşamba

Azzaro – Chrome (1996)

Azzaro markasının, klasikler arasında yerini almış Azzaro Pour Homme ile özdeşleştiğini düşünürdüm. Zamanın önemli parfümlerinden birisi olan Azzaro Pour Homme’den sonra bir süre sessizliğe bürünmüşler anladığım kadarıyla. Ta ki 1996’da Chrome’u çıkarıncaya kadar. Bu zamandan itibaren ülkemizde olmasa da yurtdışında büyük bir seven kitlesi var Chrome’un. Onun tek şanssızlığı bence Acqua di Gio gibi güçlü rakiple aynı senede piyasaya sürülmesi. Ferah, ilkbahar-yaz mevsimine uygun kokusu ve iyi ayarlanmış harmanıyla Acqua di Gio kadar olmasa da ilgi gören parfümlerden Chrome. Güçlü rakipleri Calvin Klein – CK One, Kenzo Pour Homme, Acqua di Gio, Davidoff – Cool Water karşısında her zaman için iyi direndi. 1990’lı yılların popüler ve çok satan erkek parfümleri arasında yer alan Chrome’nin koku profiline bakalım artık.

Parfümün resmi açıklamasında “ferah, sucul ve odunsu” yönü vurgulanmış. Zaten açık mavi, deniz rengini andıran şişesi bize kokusu hakkında ipucu veriyor. Parfümün başlangıcında metalik turunçgile eşlik eden sabunsuluğun hakimiyeti var diyebiliriz. Üst notaları biraz yoğun ve keskin geldi bana. İlerleyen dakikalarda metalik turunçgil geri çekilirken sabunsu his daha da artıyor. Parfümün ana karakteri de ortaya çıkmış oluyor: Neredeyse pudramsı sabunsuluk ve turunçgiller. Bu kısımda yapaylık kendisini hissettiriyor. Çok rahatsız edici olmasa da dikkat çekici kadar yapay. Son bölümü bence en güzel kısım. Aromatik odunsularla miskin birlikteliği çok hoş. Neyse ki sabunsu his burada daha az. Alt notalar gayet başarılı.

Bütününe baktığımızda Chrome ilkbahar-yaz ayları için tasarlanmış, sucul olmaya çalışan, pudramsı seviyede sabunsuluk barındıran, metalik turunçgille zenginleştirilmiş yarı-sentetik kokan bir parfüm. Genel olarak herkesin sevebileceği, olumlu geri dönüşler alabileceğiniz, burnu ve algıları zorlamayan, basit ve işini iyi yapmaya çalışan bir arkadaş. Başlangıcı ve orta notaları çok etkileyici değil ama alt notaları gayet güzel. Kokusu büyük değişim göstermiyor. Biraz tekdüze. Uzun süreli kullanımlarda sıkıcı olacağa benziyor. Çok özel bir tarafının olduğunu söyleyemem. Hatta bazen çamaşır deterjanlarına veya kimilerine göre yeni yıkanmış çarşaflara benziyor kokusu.

Peki, Chrome neden bu kadar ilgi görüyor. Bu duruma sebep olarak “temizlik hissi veren sabunsu yanı ve iyi ayarlanmış harmanı” diyebilirim. Sabunsu ve kaliteli bir parfüm arıyorsanız Prada – Amber Pour Homme çok daha iyi bir seçenek olacaktır diye düşünüyorum. Yine de doğru düzgün bir yaz parfümüne hasret kaldığımız şu zaman diliminde belki de tam aradığınız kokudur.

Chrome’un kalıcılığı yaz parfümünden beklenemeyecek gayet başarılı. Kıyafet üzerinde bir gün civarı hissediliyor. Tende daha kısa kalıyor. Etrafa yayılımı ilk dakikalarda iyi. Daha sonra ortalama seviyeye iniyor. Yine de gün içinde ara ara kendisini hissettiriyor. Her yaş grubundan kişiye uyacaktır. İlkbahar-yaz mevsimi için daha uygun olacaktır. Hem ofiste hem de deniz kenarında kullanılabilecek bir tarzı var. Yani günlük kullanıma uygun.

Chrome’nin kokusunu Gerard Haury isimli parfümörün tasarladığı bilgisine rastladım ki umarım doğrudur.

Koku Güzelliği:10/6

15 Temmuz 2018 Pazar

Guerlain Homme (2008)

Gerek parfümlerinin kalitesiyle gerekse aristokratik tavrıyla oldukça saygı duyulan Guerlain markasında 2000’li yıllardan itibaren değişim çabaları görülüyordu. Bu durumun oluşmasında günümüzün popüler parfümleriyle rekabet etmek istemeleri önemli etkenlerden birisiydi. 2005 yılında çıkardıkları L’Instant de Guerlain Pour Homme bu değişimin belki de ilk örneklerindendi. Guerlain Homme 2008 yılında günümüzün sevilen modern yaz parfümlerine rakip olarak kurgulanmıştı. Bunun içindir ki bazı Guerlain severler tarafından eleştirildiğini söylemem gerekiyor. Bir o kadar da seveni bulunan Guerlain Homme’yi yakın plana alalım.

Parfümün açılışında ferah misket limonu ve taze nane bize merhaba diyor. İlk dakikalar turunçgilli ve kaliteli yapısıyla memnun ediyor. Bir süre sonra orta bölüme geçiliyor. Orta notalarından itibaren hafif çiçeksi ve tatlı içki kokusu bizi karşılıyor. Guerlain’ın internet sitesinde mojito ve roma vurgu yapılmış. Biraz misket limonu, azıcık naneyle harmanlanmış tropikal içki gibi davranıyor orta kısım. Son olarak alt notalar sıradan hafif tatlı odunsular var. Parfümün en vasat kısmı ne yazık ki kapanışı diyebilirim.

Misket limonunun buruk ve ekşimsi kokusunu yaz mevsimine uygun parfümlere çok yakıştırıyorum. Genel kompozisyona canlılık katıyor genelde fakat üst notalarda kullanıldığı için ömrü uzun olmuyor. Onun dışında Guerlain Homme’un kokusu deniz kenarında güneşlenirken içilen oldukça tatlı tropikal kokteyle benziyor. Orta notalardan itibaren tatlılık iyice artıyor. Son bölümünü ise pek beğenmedim.

Genel olarak sıcak yaz mevsimi için güzel seçenek. Değişik tarzı ve ferah tropikal kokusuyla diğer yaz parfümlerinden ayrılmayı başarıyor. Biraz Tommy Bahama – Set Sail St.Barts For Men’e benzettim. Orada hindistan cevizi daha baskınken burada tropikal içki var. St. Barts’dan çok daha kaliteli ve kompleks olduğunu belirtmem gerek.

Peki Guerlain Homme, markanın sevenleri tarafından neden eleştiriliyor? Burada Guerlain’ın aristokratik tavrından uzaklaşma sinyalleri vermesi etkili sanki. Daha popüler olabilecek ve çok satabilecek parfümler üretmek istemesi Guerlain severleri kızdırsa da yapacak bir şey yok çünkü rakipleriyle mücadele etmesi gerekiyor. Guerlain isminden çok daha iyisini beklemek sanırım hayal kırıklığının sebebi. Yine de genel olarak herkesin sevebileceği, kullanması kolay hoş bir yazlık olarak düşünülebilir.

Kokusunun tasarımını Thierry Wasser ve Sylvaine Delacourte birlikte gerçekleştirmiş. 2008 çıkışlı ilk şişesinin tasarımını ünlü İtalyan marka Pininfarina yapmış. Kalıcılığı fena değil, fark edilirliği ortalamanın altında. Performans anlamında iyi iş çıkaramıyor ne yazık ki. İlkbahar-yaz günleri için çok uygun. Özellikle deniz kenarı gibi yerlerde kullanmak kendinizi daha iyi hissettirecektir.

Önemli bir bilgi vereyim son olarak. 2008 çıkışlı ilk Guerlain Homme EDT formundaydı. İlerleyen yıllarda EDT versiyonun üretimi bitirildi ve EDP formuna geçildi. Tabii Guerlain Homme, EDP olunca şişesi de değişti. Benim kullandığım EDT versiyonuydu. Genel olarak EDT ile EDP arasında büyük farklar olmadığı söyleniyor.

Koku Güzelliği:10/7

28 Eylül 2017 Perşembe

Donna Karan – Be Delicious Men (2004)

Be Delicious’un elma şeklindeki yuvarlak ve harika şişesini her zaman için çok sempatik bulmuşumdur. Donna Karan’ın 2004 yılında piyasaya sürdüğü elma temalı parfümleri hem erkekler için hem de kadınlar için ayrı ayrı sunuldu. Erkek versiyonundan ziyade kadın olanı daha çok ilgi çekti. Her ne kadar ilk çıktığındaki popülerliğini kaybetse de hala üretimi devam ediyor Be Delicious Women’in.

Erkek olanı ise elma şeklindeki kahverengi şişesiyle biraz daha geri planda kaldı. Kendi sitelerinde bile artık yer verilmeyen Be Delicious Men’de dikkat çeken bir nota yer alıyor: Kahve. Genellikle gourmandlarda karşılaştığımız kahve, anladığım kadarıyla burada turunçgillerle ferah bir şekilde verilmeye çalışılmış. Bakalım durum tam olarak böyle mi?

Be Delicious Men’in açılışı ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Portakaldan ziyade sucul bergamota benzettiğim üst notalarda yeşil elma da bulunuyor. Üst notaları yeşil turunçgillerle gerçekleşiyor. Orta bölümde yeşil ferah yapı devam ediyor. Yeşil elma parfümün başrolüne geçerken bir parça yapay odunsular eşlik etmeye başlıyor. Kapanışta ağaçsılar daha etkili. Vasat bir sedir ağacını andıran odunsu notalar pek umut vaat etmiyor.

Be Delicious Men’in içeriğinde yeşil elma olması tabii ki şaşırtıcı değil. Zaten şişesi elma şeklinde ve bu tema bir şekilde parfümde kullanılmış. Burada bir sorun yok ve tutarlılık var. Açılışı epey tanıdık, rahatsız etmeyen, modern turunçgillerle gerçekleşiyor. Bence parfümün en güzel yeri başlangıcı. Leziz ve herkesin sevebileceği güvenli üst notaları ilk intiba olarak olarak iyi iş çıkarıyor. Orta bölümdeki yeşil elma bir parça yapaylık sınırında dolaşıyor. Elmaya eklemlenen odunsularıysa pek başarılı bulmadım.

Be Delicious Men, ferah turunçgilli yeşil elma ve odunsulardan oluşan çok basit, sıradan, tek düze ve pek numarası olmayan bir arkadaş. Tabii şimdi aklıma hemen kahve notası geliyor. Açıklanan notalarında bulunan kahve bence parfümde pek yer almıyor. Varsa bile çok gerilerde. Hani kahve ferah verilmiş desem yine de kahve kokusunu bir türlü algılayamadım. Oysa iyi verilmiş kahveyi severim parfümlerde ama burada oldukça sınırlı kullanıldığını düşünüyorum.

Sonuç olarak hakkında uzun uzun yazılacak bir parfüme benzemiyor. Başlangıcı dışında vasat olduğunu söylemek yanlış olmaz. Pek derinliği olmayan, genç erkekleri hedefleyen, başlangıç seviyesindeki arkadaşlara yönelik olarak düşünülebilir.

Fotoğraf parfumo.net sitesinden alınmıştır.

EDT formundaki Be Delicious Men’in performansı hayal kırıklığı yaratıyor. İlk patlama dışında etrafa yayılımı az, kalıcılığı düşük. İlkbahar-yaz mevsimine yakın duruyor. Günlük kullanıma uyabilecek, her kıyafete uyum sağlayabilecek, gündüz gezmeleri ve ofis kullanımı için rahatsız etmeyecek yapısı artıları diyebilirim.

Kokusunun tasarımını Olivier Gillotin ve Pierre Negrin yapmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/5

6 Ağustos 2017 Pazar

Vertus – Fresh Orient (2015)

Siz de öyle mi yaparsınız bilemem ama en sevdiğim şeyleri sona saklarım. Yemeğin en güzel tarafını en son yerim ya da bir yazarın en popüler kitabını en son okurum. Sanırım bu durum parfümler için de geçerli. Sevdiğim parfümleri elimden geldiğince az kullanırım veya sona saklarım. Vertus’un elimdeki parfümleri içinde en sevdiklerimden Fresh Orient’i sona sakladığım söylenebilir.

Vertus’un koleksiyonundaki ferah parfümlerden Fresh Orient, ismindeki doğu esintisinden ziyade, taze yönünü öne çıkarıyor. Bir süredir severek kullandığım Fresh Orient’le ilgili sizlere düşüncelerimi anlatma vaktinin geldiğini hissediyorum. Kendi sitelerindeki şu tanım aslında Fresh Orient’i yeterince anlatıyor: “Deniz kenarındaki turunçgil bahçelerinde yürüdüğünüzü hayal edin… Egzotik çiçeklerin taze bergamot dokunuşu ile kucaklaştığı hafif esintinin tadını çıkarın.”

Fresh Orient’in açılışı ferah yeşil yapraklarla ve leziz meyvelerle gerçekleşiyor. Üst notalardaki harika turunçgiller bir parça tuzlu ve canlı. Başlangıcı çok güzel. Orta bölümde kadınsı olmayan çiçeklerle devam ediliyor. Başlangıçtaki tuzlu meyveler ve yeşil yapraklara eklenen nötr çiçekler yumuşacık ve çekici. Büyük oranda başlangıcına benzeyen orta bölümü de sevdim. Kapanışta aynı koku formu devam ediyor. Alt notalarda misk biraz daha etkili denebilir. Üst ve orta notaları kadar dinamik olmasa da son bölüm fena değil.

Fresh Orient, canlı yeşil yaprağımsı çiçeklerle enfes tuzlu meyvelerden oluşuyor bana göre. Tabii bu tür parfümlerin olmazsa olmazı ozonsu miski de unutmamak gerekiyor. Açıklanan üst notalarında bergamot, greyfurt, frenk üzümü ve yeşil yapraklar var. Başlangıçta bence greyfurt ve bergamot daha etkili. Bu iki meyveye destek veren yeşil tema, kokuyu daha da güzelleştiriyor. Resmi olarak belirtilen orta notalarında çiçekler hakim. Yasemin, manolya, zambak ve kaşmir orta bölümü oluşturuyormuş. Yasemin ve zambağın baskın olduğunu düşünmüyorum. Belki manolya orta bölümde öne çıkıyordur. Alt notalarındaysa sedir, amber, vetiver ve misk varmış. Misk, diğer kapanış elemanlarına göre daha öne çıkıyor.

Fresh Orient’in meyveli ve kadınsı olmayan çiçeksi tarzına en büyük desteği yeşillikler veriyor. Sanki yeni kesilmiş çimen kokusunu andıran bu gerçekçi yeşil yapı, greyfurt-bergamot ikilisine başarıya eklenmiş. Tuzlu, kaliteli ve ferah başlangıçtan sonra gelen yeşil çiçeksi bölüm parfümün en güzel tarafı belki de. Bu tarz kokuları sevdiğim için muhtemelen bu kadar ilgimi çekti Fresh Orient. Sanırım taze, ferah, canlı ve yeşil kokan parfümleri seviyorum. Fresh Orient bu tanımlara tamamen uyuyor.

Gerek yüksek kalitesi gerekse insanı içine çeken kokusuyla, sevdiğim yazlık parfümlerden birisi oluyor Fresh Orient. Şunu da belirtmeliyim ki, çok derin ve katmanlı kokmuyor ama zaten hangi yaz parfümü öyle olabiliyor ki. Bu hali bile benim için yeterli. Sıcak yaz günlerinde bol bol kullanacağım Fresh Orient’i.

Geleyim en dikkatimi çeken konuya. Fresh Orient’i ilk kullandığım andan itibaren kokusu çok tanıdık geldi. Hemen gerekli eşleştirmeyi yaptım zihnimde. Hermes’in en sevdiğim parfümlerinden Un Jardin Sur Le Nil’e epey benzettim Fresh Orient’i. Hermes’in Nil’i, biraz daha parlak ve etrafa yayılırken, Fresh Orient daha yumuşak ve çekingen. Yine de aralarındaki benzerlik bir hayli fazla. Fresh Orient’i Un Jardin Sur Le Nil’in niş versiyonu olarak düşünebiliriz.

EDP formundaki Fresh Orient’in kalıcılığı yeterli, fark edilirliği yüksek değil. Hem erkekler hem de kadınlar rahatlıkla kullanabilir. Sıcak yaz mevsimi için ideal. Her yaş gurubundan arkadaş, günlük kullanım için düşünebilir Fresh Orient’i.

Koku Güzelliği:10/8

17 Temmuz 2017 Pazartesi

Donna Karan – DKNY Men (2000)

Ahhh anılar… Hayatımın Ankara yıllarında, bir açık parfümcü hatırlıyorum. Kızılay meydanının biraz ilerisindeki bir yeraltı çarşısına indiğimizde, şişelere parfüm dolduran bir yer vardı. Sınıf arkadaşımızın sevgilisi için oraya gidip, bir parfüm doldurtmuştuk. Arkadaşımız çantasından uzun, şeffaf bir şişe çıkarıp mağazaya girmişti. Bense diğer arkadaşımla dışarıda beklemiştim. O mağaza hangi çarşısının içindeydi kesinlikle hatırlamıyorum ama o sahnede aklıma kazınan o ince, uzun şişe olmuştu.

İlerleyen yıllarda parfüm merakım sayesinde o şişenin Donna Karan’ın erkek parfümü olduğunu öğrendim. 2000 yılında, yeni milenyumda piyasaya sürülen DKNY Men’in şişesini, Amerika’daki gökdelenlere benzetirdim. Pek yanılmış sayılmam çünkü Donna Karan’ın resmi tanıtımında bu parfümün modern şehir hayatının ritminden, iş merkezlerinin hareketliliğinden ilham aldığını gördüm. Şehir hayatının enerjisini ve elektriğini yakaladığı iddia edilen bir parfüm olarak karşımıza çıkıyor DKNY Men.

Tabii aradan geçen on yedi yılın ardından ilk çıktığı zamanki popülerliği kalmayan DKNY Men’i birazda nostalji olması bakımından kullanmaya karar verdim. Parfümün açılışı tatlı turunçgillerle gerçekleşiyor. Mayhoş mandalina ya da portakaldan bahsedebilirim. Orta kısımda bu leziz meyvelere yumuşak ve tatlı baharatlar ekleniyor. En öne çıkan baharat zencefil bence. Kapanışta meyveli baharatlar devam ederken bir parça sandal ağacı ve ağaçlar eşlik ediyor.

DKNY Men, anladığım kadarıyla mayhoş meyveler (ardıç, erik, mandalina), şekerli baharatlar (zencefil) ve odunsuların birleşiminden oluşuyor. Genel tarzını aromatik fujerlere benzetiyorum. Çok az da olsa Burberry For Men’i andırıyor.

Düz çizgide ilerleyen, derinliği olmayan, yumuşak, kullanması ve sevmesi kolay bir arkadaş. Özellikle genç erkeklere hitap eden, garip bir ferahlık barındıran, kadınların seveceği, modern bir yapaylığa sahip DKNY Men, kullanım döneminde beni rahatsız etmedi. Aşık olamasam da fena bulmadım. “Hoş meyveli fujerler” diye bir kategori olsa, rahatlıkla yerini hazırlardım onun. Dünyanın en pahalı niş parfümlerini beğenmeyip, burun kıvıran evin ablasıysa çok sevdi DKNY Men’i ve “Aaaa ne kadar güzelmiş bu parfüm, adı ne” diyerek beni bir kere daha şaşırtmayı başardı.

Sonuç olarak beğendim DKNY Men’i. Aslına bakılırsa kokusundan umudum yoktu ama beklediğim kadar başarısız çıkmadı. Tabii uzun süreli kullanımlarda sıkılacağımı biliyorum. Elimdeki koca şişe muhtemelen pek kullanılmadan sihirli dolabımın derinliklerinde duracak. Yine de pişman değilim onu deneyimlediğim için.

EDT formunda. Kötü haber şu ki performansı çok kötü DKNY Men’in. Kalıcılığı ortalama seviyede ama fark edilirliği oldukça düşük. Etrafa yayılımı neredeyse yok. Bu anlamda hayal kırıklığı yaratıyor. Ilık ilkbahar-sonbahar ve yaz akşamlarında kullanılabilir.

Koku Güzelliği:10/7

30 Haziran 2017 Cuma

Maitre Parfumeur et Gantier – Racine (1988)

İnanılmaz sıcak bir Haziran gününde, balkonda oturup, nereden azıcık esinti gelir diye bakınırken, Lola Marsh’ın She’s a Rainbow şarkısını dinliyorum. Müziğin hüzünlü tınıları evrenin farklı köşelerine yayılırken, tenimden yayılan parfümün tadını çıkarıyorum. Bir süredir kullandığım ve artık kelimelerin zihnimden dökülme zamanının geldiğini hissettiğim akşam saatlerinde harika bir adamın harika bir niş parfümevine konuğum yine.

Hayatın ve kelimelerin şiir tadında aktığı bir zaman diliminde Jean Laporte isimli gerçek hayat kahramanı, 1980’li yılların sonlarında, Berlin Duvarı’nın yıkılmasından bir yıl önce, 1988 yılında piyasaya sürdüğü koleksiyonuyla, parfümseverlerin gönlünde hala yerini koruyor Maitre Parfumeur et Gantier. Elimden geldiğince markanın şöhretli parfümlerini edinmeye çalışıyorum. Racine’i aslına bakılırsa daha önce duymamıştım. Çok değerli parfümsever Mete abimiz sayesinde tanıştım Racine’le. İyi ki de tanışmışım.

Les Caprices du Dandy serisine ait Racine kendi sitesinde şöyle tanıtılmış: “Racine, gücünü tecrübe ve mirasa dayandıran sakin ruhların bilgeliğini ve huzurunu ifade eder. Vetiver köklerinin zengin özünü ortaya koyan iddialı ve serin karaktere sahip bir parfümdür. Aynı zamanda yoğun ve ferahlatıcıdır.” Racine’nin açılışı ferah ve kolonyamsı limonla gerçekleşiyor. Ferah aromatik otların eşlik ettiği limon nostaljik ve harika. Orta kısımda eski ve tozlu limona enfes meşe yosunu ekleniyor. Orta bölüm çok güzel. Kapanışta ferah ve limonsu vetiver tenden ayrılmadan önce son hamlesini yapıyor. Yumuşak ferah ağaçsı yapı, yapaylıktan uzak.

Racine, bana göre çoğu yorumcunun ve kendi sitelerinin söylediğinin aksine vetiver değil limon parfümü. Kolonyamsı ve eski kokan limon tam istediğim gibi. Doğal ve gösterişten uzak limona eklemlenen meşe yosunu, yine içine girdiği parfüme anlatması zor lirik hava katıyor.

Racine, basit, ferah, derinliği olmayan müthiş bir yaz kolonyası. Yüksek kaliteli ve ekşi limona eşlik eden belli belirsiz ferah baharatlar ve erkeksi sayılabilecek çiçeklerin küçük makyajıyla Racine, olabilecek en iyilerden birisi. Aromatik yeşil karakter, doğal, sakin, huzurlu ve olgun.

Racine’yi bu kadar sevmemin sebebi, limona olan tutkum büyük ihtimalle. Eğer ferah limon merkezli parfümleri sevmiyorsanız benim kadar keyif alacağınızı sanmıyorum. Yine de yaşınız otuzun üzerindeyse ve çocuk işi popüler şekerli ferah parfümlerden eski tadı alamıyorsanız, Racine en iyi seçeneklerden birisi.

Racine, 1980’li yılların ve daha eskilerin erkeksi sayılabilecek ferah limonlu şiprelerine oldukça benziyor. İlk aklıma gelen örnekler olarak Chanel Pour Monsieur, Armani Eau Pour Homme, Eau du Sud, Acqua Di Parma Colonia, Eau de Guerlain’i sayabilirim. Racine, bu parfümleri andırıyor.

EDT formundaki Racine’nin performansı ne yazık ki vasat. Kalıcılığı az, fark edilirliği de yüksek değil. Bol bol tazelemek gerekiyor. Tam bir yaz parfümü. Kokusunun tasarımını, markanın kurucusu Jean Laporte yapmış.

Koku Güzelliği:10/8.5

27 Haziran 2017 Salı

Bulgari – Aqua Amara (2014)

Aradan on iki yıl geçmiş, inanamıyorum! Bulgari’nin piyasaya sürdüğü ve muhtemelen markanın en çok satan erkek parfümü haline gelen Aqua Pour Homme’si 2005 yılında sahneye çıkmış. Ve 2017 yılının sıcak Haziran aylarında on ikinci yaşını kutluyor Aqua Pour Homme. Bulgari’nin 2000’li yıllardan sonra popüler hale gelen yaza uygun sucul parfüm akımının belki de en çok ses getiren üyesiydi Aqua Pour Homme. Tabii bu başarısının ardından devam parfümleri geldi. 2017 yılı itibariyle sekiz parfümlük seri haline dönüştü Aqua’lar. Vakti zamanında kullandığım Aqua Pour Homme ve Marine versiyonu bende büyük heyecan yaratmamıştı fakat ferah parfüm klasiklerinden olma yolunda ilerlediği söylenebilir Aqua’ların.

Ve takvim 2014’ü gösterdiğinde Aqua serisine Amara eklendi. Amara’yı tasarlayan kişi, 2005 yılında ilk Aqua Pour Homme’yi tasarlayanla aynı kişi, yani dünyanın önemli parfümörlerinden Jacques Cavallier. Bay Cavallier, bir söyleşisinde Amara için şunları söylemiş: “Su teması Bulgari tarihinde önemli yere sahip. İlk Aqua Pour Homme’u yarattığımda derin, saf, ferahlatıcı, aromatik su temasını cazibeli ve erkeksi şekilde vermiştim. Bulgari’nin Greko-Romen mirasından esinlenen Aqua serisi koleksiyonuna Amara’yı ekledim. Amara’da, oligo elementlerini içeren zengin bir su temasını insanlara iletmek istedim. Aslına bakılırsa Aqua Amara, acı su demek. Acı kavramı İtalya mutfak kültürüyle de ilgili. Bu acılık parfümün ana akorlarından birisi. Meyve ve acı arasındaki dengeyi yeniden kurmak için mandalina ham özünü yeniden işledim. Hafif tatlı mandalina özünün yanında neroli de kullandım. Bu öz son derece ilginç, çünkü taze, çiçekli, portakal ağacına benzeyen yönü var. Elbette nazik ama ilginç şekilde biraz acı.”

Kendi sitelerinde Aqua Amara’yı odunsu-sucul-turunçgil olarak sınıflandırmışlar. Parfümün açılışı ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Başlangıçtaki portakal-mandalina-neroli üçlüsü harika. Orta bölümde partiye aromatik ferah otlar ve tuzlu deniz suyu teması katılıyor. Orta kısım hala çok ferah fakat artık kokunun yönü denizden esen tuzlu su tarafına dönüyor. Serin-soğuk orta bölüm gayet güzel. Kapanışta tuzlu aromatik otlar hala etkili. Yumuşak odunsular ve köksü olmayan vetiverle kapanış yapılmış. Alt notaları eh işte.

Aqua Amara bana göre turunçgilli bir sucul. Başlangıcı meyve-turunçgilli, orta kısım aromatik, acı otsu-deniz gibi, son bölümde ağaçsı-vetiver. Parfümün açılışındaki doğal ve ferah turunçgiller, muhtemelen en güzel bölüm. Orta bölümdeki deniz temasıyla çok iyi uyum sağlıyor turunçgiller. Bana göre deniz temasında birazcık yapaylık var, muhtemelen Calone’nin payı bulunuyor. Kapanışı kıyafette başarılı. Ten de ise normal.

Aqua Amara’yı şansıma havaların iyice ısındığı ve otuz dereceleri geçen sıcak haziran ayında kullandım. Tam bir ferah yaz kokusu. Ne ılık ilkbahar ne soğuk kış mevsimi… Onun yıldızı yazın parlayacaktır. Parfümün genelini beğendim. Genel olarak sucul parfümlerdeki yapaylık burada nispeten az. Kalite anlamında bu fiyat seviyesi için yeterli. Kadın-erkek hemen herkesin sevebileceği ve kullanabileceği Aqua Amara, abisi Aqua Pour Homme’ye tabii ki çok benziyor. Fakat şunu söyleyebilirim ki Aqua Pour Homme’den daha çok sevdim Amara’yı. Genellikle devam parfümleri hayal kırıklığı olur ama Amara’da, giriş seviyesindeki kullanıcılar için iyi iş çıkarılmış.

Aqua Amara, muhakkak ki, sucul tarzın en iyileri olarak gösterilen Sel de Vetiver ve Sel Marin kadar başarılı değil. Gerçi bu iki niş örnekle, ana akıma yönelik Aqua Amara’yı karşılaştırmak doğru olmayacaktır. Yine de tuzlu deniz gibi kokan parfüm hissiyatını başarılı şekilde veriyor Aqua Amara. Daha önce kullandığım Aqua Pour Homme ve Marine’den daha başarılı bu anlamda. Eğer sahil kesimlerine tatile gidememişseniz ve Ege-Akdeniz’in o enfes plajlarının kokusunu özlediyseniz, Aqua Amara size bu konuda fazlasıyla yardımcı olacaktır.

EDT formunda Aqua Amara. Kalıcılığı kıyafette iyi ama tende çok değil. Çoğu yorumcu fark edilirliğini yüksek bulmuş ama tenimde o kadar performanslı olmadı. Evin ablasının çok beğendiği ve her kullandığımda “ne kadar güzel kokuyor” dediği Aqua Amara, karşı cinsten güzel tepkiler almanızı sağlayacak gibi görünüyor. Günlük kullanıma, spor kıyafetlere, şort-parmak arası terlik ikilisine ne de güzel uyum sağlayacaktır Aqua Amara.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

17 Haziran 2017 Cumartesi

Vertus – 24 Carat Gold (2015)

Bir parfüm şişesinin içinde gerçek 24 ayar altın pulları olduğunu düşünün. Böylesi bir konsept açıkçası benim aklıma gelmezdi. Tabii söz konusu niş markalar olduğunda, hiçbir şeye kolay kolay şaşıramıyorsunuz. Çünkü bu segmentte artık “piyasa işi kokuyu biraz cafcaflı şişeye koyup satayım” mantığı işlemiyor. Niş segmenti, hem kokuyla hem parfümün geri planındaki hikayeyle hem de sizi öne çıkaracak yeniliklerle ilerliyor. Bu alanda var olmak istiyorsanız hep rakiplerinizden daha iyi olmanız ve yapılmayanı yapmanız gerek.

Vertus’un sürekli büyüyen koleksiyonundaki bir parça bana göre her zaman diğerlerinden ayrı yerde olacak. Şişesinin içinde gerçek 24 ayar altın pullara sahip 24 Carat Gold parfümü, şimdiye kadar rastlamadığım bir durum. Bir şişe parfüm alıyorsunuz ve içerisinde 24 ayar altın parçacıkları var! İnanması zor gelse de Vertus, bildiğim kadarıyla bu konsepti dünyada uygulayan ender markalardan birisi. Bu anlamda 24 Carat Gold parfümünü uzun süredir yazmak istiyordum. Ve artık zamanı geldi.

Kendi sitelerinde 24 Carat Gold’un tanıtımı şöyle yapılmış: “Gerçek altın parçaları ile buluşan lüks vetiver, eşsiz sandal ağacı ve selvinin zengin ve asil yorumu… Bu güçlü ve zarif kokunun teninizde bırakacağı ılık esintisinin tadını çıkarın…” Parfümün açılışı tertemiz, duru, yeşil, ferah vetiverle gerçekleşiyor. Köksü ve ıslak verilmiş vetiver harika. Orta kısımda parfümün en sevdiğim yönü kendisini gösteriyor: Dumansılık. Bu gizemli dumansılık yeşil vetiverle birleşiyor ve parfümün en güzel yerini oluşturuyor. Kapanışta dumansılık kaybolurken tatlı vetivere ağaçlar eşlik ediyor. Miski de unutmamak lazım alt notalarda.

24 Carat Gold, bence yeşil bir vetiver kokusu. Diğer öğeler temiz ve yeşil vetivere destek vermek için kurgulanmış. Orta kısımdaki dumansı yapının gerisinde sanki az da olsa ferah baharatlar var fakat asla baskın değil. Parfümün çizgisi gayet net.

24 Carat Gold, dingin ve duru kokusuyla sizi ele geçiriveriyor. Normalde vetiver temalı parfümlerle pek aramın olmadığı sır değil fakat buradaki yüksek kalite gayet başarılı. Harmanı çok katmanlı ve zengin olmasa da özellikle orta bölümden itibaren ortaya çıkan dumansılık onu çekici hale getiriyor. Aslında parfümün en sevdiğim tarafı ferah, ıslak, köksü vetiveri.

24 Carat Gold, saatler ilerledikçe büyük değişimler göstermese de kullanmaktan zevk aldığım parfümler listesinde yer alıyor. Tabii 24 Carat Gold’u sevmemde, dumansı ve yeşil temalı parfümlere ilgimin olması büyük etken. Eğer bu tür kokulara meraklıysanız ve yüksek kaliteli ilkbahar-yaz parfümü arıyorsanız denemenizde fayda var.

Şimdi geleyim önemli bir noktaya. 24 Carat Gold’u kullanan çoğu kişi onu Chanel’in özel serisinin yıldızlarından Sycomore’ye benzetmiş. Bence de epey benziyor iki parfüm. Sycomore çok sevdiğim bir parfüm olmuştu. Her ne kadar Chanel onu kadın parfümü olarak sunsa da bence erkeklere rahatlıkla uyacaktır Sycomore. Vertus’un 24 Carat Gold’u da hem kadınların hem de erkeklerin kullanabileceği gibi. Yine de erkek kullanımına yakın duruyor.

Performans anlamında idare eder. Kalıcılığı gayet iyi. Fark edilirliği ortalama seviyelerde. EDP formundaki koku formu gayet dolgun ve dirençli. Yaş sınırı olmaksızın kullanılabilir.

Koku Güzelliği:10/8

6 Nisan 2017 Perşembe

Burberry – Mr. Burberry (2016)

“İkonik Burberry heritage trençkottan esinlenilerek yaratılan Burberry erkeğinin yeni kokusu Mr. Burberry, kontrastlar şehri Londra’nın özünü yansıtıyor: eski ve yeni, klasik ve modern…

Mr. Burberry, klasik İngiliz parfümünü beklenmedik bileşenlerle harmanlıyor. Modern, sofistike ve duygusal; taze hoş bir greyfurt notasıyla başlayan koku, topraksı güveotu ve tütsülü guayak ağacının baştan çıkarıcı alt notalarıyla sonlanıyor. Mr. Burberry, markanın Kreatif Direktörü ve CEO’su Christopher Bailey ve parfümör Francis Kurkdjian tarafından birlikte yaratıldı. Bailey’e göre; Mr. Burberry kokusu zamanın Burberry erkeğini her şeyiyle yansıtıyor. Zarifliği asi ruhuyla harmanlayan, karşıtlıkları bir arada taşıyan bir beyefendi…

Yaşadığı kent Londra’nın şekillendirdiği stil ve karakteri; ince, duygusal ve umarsız… Francis Kurkdjian’a göre; Mr. Burberry yapısında modern ama klasik bir İngiliz çizgisi taşıyor. Mr.Burberry çağdaş ve erkeksi bir duygusallığı yansıtıyor.

Parfüm şişesi, simgeleşmiş heritage trençkot ve onun özel tasarım ayrıntılarından ilham alınarak tasarlandı. Cesur kemik görünümlü kapak, trençkotun özgün düğmelerini hatırlatırken; elle bağlanan ve İngiliz dokuması gabardin rengi fiyongu ise 100 yılı aşkın bir süre önce Thomas Burberry tarafından icat edilen kumaşa bir övgü niteliğindedir.”

resmi burberry yen

Burberry’nin yeni sayılabilecek erkek parfümü Mr. Burberry’nin tanıtımı yukarıdaki cümlelerle yapılmış. Bu tanıtıma sizin de ilginizi çok çekeceğini düşündüğüm bir detay var: Francis Kurkdjian. Gerçi Francis Kurkdjian için detay demek çok doğru olmaz. Parfüm endüstrisinin önemli isimlerinden bay Kurkdjian, Burberry’nin yeni parfümü Mr. Burberry’nin kokusunu tasarlamış. Bu bile parfüme çok daha ilgi duyma sebebi benim için.

Mr. Burberry’nin açılışı ferah sayılabilecek canlı turunçgillerle gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında greyfurt var. Muhtemelen greyfurttan geliyor açılıştaki turunçgil. Çok bilindik ama fena değil. İlerleyen dakikalarda turuçgillere ferah baharatlar ekleniyor. Kakuleye benzeyen baharatlara biraz da aromatik otlar eşlik ediyor. Son kısımda sedir ağacı ve vetiver algılıyorum. Derinlerden gelen tütsüyü de unutmamak gerek.

Dinamik üst notaları, ferah baharatlı canlı orta kısmı ve standart ağaçsı kapanışıyla Mr. Burberry, aromatik baharatlı tarzına yakın. Çoğu kullanıcının söylediği üzere çok bilindik kokuyor. Bu şu demek, klasik bir ana akım parfümü gibi davranıyor. Çok karmaşık ve karanlık değil. Genel olarak herkesin sevebileceği, risksiz, hoş bir arkadaş. Kalite anlamında sınırlı, notaları tek tek harika değil, derinliği yok ve uzun süreli kullanımda sıkıcı olabilir ama kimin umurunda!

Benim umurumda ama milyonlarca, ortalama parfüm kullanıcısı için çok önemli değil yüksek kalite ve benzersiz yapı. Sıradan bir parfüm kullanıcısı tabii ki böylesine bir teknik analize değil, karşı cinsten övgü almasına ya da kalıcılık-fark edilirlik arasında sıkışır kalır ki bu konuda kimseye kızamam. Fakat, Francis Kurkdjian bile tasarlamış olsa hoşuma gitmeyen yerleri de söylemek durumundayım.

buyuk burberry yen

Mr. Burberry’nin yapaylık sınırındaki kokusu, onun ortalama bir ana akım parfüm olduğunu bize anlatıyor. Fakat hakkını yemeyeyim başlangıcı ve orta kısmı fena değil. En azından bu tarzda çok daha vasat parfümlerle karşılaştım ki, Mr. Burberry bu anlamda sınıfı zor da olsa geçiyor. Ferah ve aromatik baharatlı ana yapıya eklenen ağaçlarla son bulan Mr. Burberry, parfüm dünyasına yeni giriş yapan genç erkekleri rahatlıkla tavlayabilir. London For Men dışında harika bir parfümüne rastlayamadığım Burberry ise, bence iş yapar bu kokusuyla.

Eğer Chanel – Bleu, Versace Pour Homme, Versace Eau Fraiche tarzını seviyorsanız, Mr. Burberry’e şans verebilirsiniz.

cizim burberry yen

EDT formunda. Kötü haber şu ki fark edilirliği zayıf, kalıcılığı eh işte. İlkbahar-yaz kullanımı için uygun. Günlük kullanıma, serin yaz akşamlarına, plaja her yere uyar Mr. Burberry.

Koku Güzelliği:10/6

22 Ağustos 2016 Pazartesi

Nautica – Voyage (2006)

Yine Nautica, yine deniz-okyanus teması. Tabii Nautica gibi bir marka için şaşırtıcı değil bu durum. Hedef kitlesini ağırlıklı olarak deniz-okyanus temasına odaklamış. Kıyafet koleksiyonunda bile böyle davranan Nautica’nın, parfümlerindeki sucul taraf gözden kaçacak gibi değil. Geçtiğimiz aylarda, kullandığım ilk parfümleri Nautica Classic’te sucul yan ağırlıktaydı. Bu sefer Nautica bizi yolculuğa çağırıyor.

2006 çıkışlı Voyage’ın Kuzey Amerika pazarında epey iş yaptığı ve yüksek satış rakamlarına ulaştığı biliniyor. Zaten hakkında fazlaca yorum bulunması, onun popülerliğini de kanıtlıyor. Amerika pazarında oldukça uygun fiyatlara satılması da bu başarının sebeplerinden birisi olarak görülebilir. Her neyse, geçeyim parfümün detaylarına.

Voyage’ın açılışı tatlı meyvelerle gerçekleşiyor. Yapay kavun ve armut benzeri meyvelerle size merhaba diyen üst notalar sıradan. Orta kısma geçildiğinde meyvemsi yapı devam etse de, lavanta benzeri yeşil çiçekler ve hatta otlar etkili olmaya başlıyor. Orta bölümde yapaylık devam ediyor ve sucul tema kendisini gösteriyor. Muhtemelen Calone’dan gelen kadifemsi yapaylık, bir süre sonra sıkıntı vermeye başlıyor. Son bölümde büyük değişim yok. Misk ve odunsuların (sedir ağacı olabilir) eklendiği kompozisyon hala vasat.

Voyage’ı muhakkak bir kategoriye koymam gerekirse, rahatlıkla ferah meyveli diyebilirim. Başlangıçtan itibaren miskli kavun benzeri meyvelerin egemenliğinde devam eden Voyage, kimilerinin iddia ettiği gibi yoğun çiçeksilik barındırmıyor. Ha bu arada açıklanan notalarında elma bulunuyor. Başlangıçtaki meyvelerin içinde bence elma baskın değil. Armuttan gelebilecek kadar tatlılık ve kavun-karpuz algılıyorum. Yine resmi notalarındaki meşe yosununu bir türlü bulamadım içerisinde. Fakat en komiği orta notalarında olduğu iddia edilen yelken bezi akoru. Evet, parfüm markalarının ilgi çekmek için böyle küçük hileler yaptıklarını biliyoruz ama yelken bezi akoru da neymiş be Nautica!

orta afis voyage yen

Voyage, modern tatlı meyveli, sucul tarafa yakın, bol miskli gayet sıradan bir yazlık. Kokusu kimi zaman market reyonlarında karşılaştığımız süper ucuz parfümleri çağrıştırıyor. Kavun benzeri meyveler yapay ve fazlasıyla steril, orta kısım burun tırmalayacak şekilde yeşil ve sonları fazlasıyla ortalama. Başlangıcındaki tuzlu deniz kıyısı esintisi dışında, pek bir özelliği olmayan, popüler rakiplerinin kötü bir taklidi gibi görünen Voyage, kısa sürede kendisinden sıkılmamı sağlamayı başardı. Kendisini, huzurunuzda tebrik ediyorum.

Ve şaşkınım. Böylesi sıradan bir parfüme bu kadar övgüler yağdırılması hatta Luca Turin’in kitabında beş üzerinden dört puan verilmesini ilgiyle karşılamış durumdayım. Ha şu söylenebilir. Yaz mevsimi için basit, ferah, meyveli ve herkesin sevebileceği yapısıyla, amacına ulaşmış denebilir ama yapaylığı, sıkıcılığı, yavanlığı ne yapacağız? Bir erkek parfümünü kadınların beğenmesi onu başarılı mı yapar? Kıstasımız bu mu?

Rakipleri demişken, 2000’lerden sonra piyasaya çıkan Polo Blue, Versace Eau Fraiche, Acqua di Gio Essenza gibi örneklere benziyor. Birazcık Nautica Classic’i de andırıyor. Sonuç olarak Voyage, benim için küçük çaplı hayal kırıklığı olarak yerini alıyor.

EDT formunda. Kalıcılığı kıyafette iyi ama tende ortalama. Fark edilirliği ilk patlamada başarılı, sonrasında normal seviyede ilerliyor. Günlük kullanıma uyabilecek yapısı, genç erkekleri hedefliyor sanki. Kokusunun tasarımını, sektörün önemli isimlerinden Maurice Roucel yapmış.

guzel voyage yen

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/4

15 Ağustos 2016 Pazartesi

Ralph Lauren – Polo Blue (2003)

Ahh Polo Blue… Üniversite yıllarımın parfümü. 2003 yılında çıktığında neredeyse her on erkekten beşinin kullandığı modern klasik. Yolu parfüm sevgisiyle çakışan ve Polo Blue kullanmayan veya denemeyen kaç erkek vardır ki? O mavi şişenin içindeki sıvı bir süredir benimle birlikte.

İsmindeki ve şişesindeki mavi vurgusu, 2000’li yılların başlarındaki sucul parfüm modasına bir gönderme olarak düşünülebilir. Gerçi Polo Blue, sucul temayı farklı şekilde yorumluyor. Kimilerinin 1978 çıkışlı yeşil şişeli Polo Classic’in güncelleştirilmiş hali olduğunu söylemelerini pek zihnimde oturtamadım. Şişe tasarımı dışında pek benzer taraflarına rastlayamadım.

Polo Blue’nun açılışı ferah bir patlamayla gerçekleşiyor. Salatalık, kavun ve tuzlu deniz esintisiyle üst notalar sizi karşılıyor. Meyveli açılış oldukça güçlü, karakteristik ve erkeksi. Normalde bu tür salatalık kokusunu sevmem parfümlerde. Buradaki kullanım bir şekilde hoşunuza gidiveriyor. Orta bölüme geçildiğinde meyvemsiliğin yerini artan yeşil tema alıyor. Aromatik otların (fesleğen, kekik), nanenin, yeşil çimensi yapının ve lavantanın olduğunu düşünüyorum orta notalarda. Ne yazık ki bu bölümde şikayet edilen yapaylık kendisini gösteriyor. Son bölümde misk, odunsu notalar ve kendi sitelerinde bahsettikleri süet etkili oluyor. Yeşil karakter, son bölümde azalıyor.

Evet, gerçekten farklı bir sucul yapı var karşımızda. Yeşil temanın öne çıktığı (isminin ve şişesinin renginin aksine), aromatik otların ve lavantanın desteklediği, erkeksi bir kompozisyona sahip. Meyvelerin başlangıç dışında pek etkisi yok. Turunçgiller neredeyse ortada görünmüyor. Tuzlu, sucul koku başlangıçta kendisini gösteriyor ama sonrasında yeşil çimensiliğe doğru evriliyor.

resmi polo blue yen

Buradaki yeşillik, çamsı-ağaçsıdan ziyade otsu olduğu için, tarz olarak Cool Water, Bulgari – Aqua tarzına daha yakın. Azıcık da Bond No.9 – Wall Street’e benzettim kokusunu. Orta kısımdaki yapaylık can sıkıcı. Derin bir kokusu olmasa da, çarpıcı ve erkeksi karakteri onu diğerleri arasında farklı kılıyor.

Benim için durum pek parlak değil. Başlangıcını sevsem de, orta bölümden itibaren bıktırıcı yeşil aroma, yapaylık ve köşeli tarzı, benim için sevilesi değil. Biraz dik kafalı yazlık diyebilirim onun için. Serin yaz akşamları için ideal gibi görünüyor.

Hatırladığım kadarıyla ilk çıktığı zamanlarda etrafa buram buram yayılan kokusu sanki biraz zayıflamış gibi. Kimilerinin reformülasyondan bahsettiği Polo Blue’nun performansı yüksek değil. Kalıcılığı ortalama. Fark edilirliği ilk başlarda güçlü. Sonrasında normale dönüyor.

Sonuç olarak şişesini alıp, severek kullanacağım bir arkadaşa benzemiyor ama önemli erkek klasiklerinden olmaya aday Polo Blue’yu en azından denemenizi öneririm. İlkbahar-yaz kullanımına uygun gibi.

islak polo blue

Parfümün tasarımını Carlos Benaim ve Christophe Laudamiel yapmış. Luca Turin, odunsu turunçgil olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden bir puan vererek en kötü parfümler listesine koymuş Polo Blue’yu. Benim kullandığım EDT versiyonuydu. Bir de EDP olanı çıkmış ki henüz onu denemedim.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/5

9 Ağustos 2016 Salı

Ermenegildo Zegna – Sicilian Mandarin (2012)

Kökeni Çin olduğu düşünülen (zaten neyin kökleri eski Çin’e dayanmıyor ki!) mandalinanın Avrupa kıtasına getirilmesi ve İtalya’da yetiştirilmeye başlanması mutluluk verici. İtalya’nın güneyindeki Sicilya şehrindeki mandalina ve portakal bahçelerinin övgüsünü birçok gezgin bize aktarıyor. Akdeniz’in en bereketli topraklarından birisinde yetişen Sicilya mandalinası, 2012 yılında bir parfüme isim babalığı yaptı.

Ermenegildo Zegna’nın özel serisi “Essenze” mensup olarak piyasaya sürülen Sicilian Mandarin, zamansız, modern bir kompozisyon olarak tanıtılmış. Parfümün başlangıcı buruk mandalinayla gerçekleşiyor. Kimileri bergamottan bahsediyor ama bence pek ilgisi yok. Bir yorumcunun dediği gibi karanlık sayılabilecek mandalina, portakal yağlarını da andırıyor. Bence fena değil açılışı. Orta kısımda turunçgilin ağırlığı devam ediyor. Serinlik, nane benzeri temayla gerçekleşiyor. Orta kısım daha ekşi hatta asidik. Başlangıcı kadar parlak değil orta bölüm. Son kısımda yumuşak odunsu notalara, turunçgiller eşlik ediyor. Kapanışı çok silik.

Sicilian Mandarin, ismindeki mandalina vurgusuna istinaden, tam anlamıyla o kokuyu karşılıyor. Buruk, ekşi ve doğal mandalina parfümün her anında kendisini gösteriyor. Kimi zaman yarı karanlık yüzünü gösterirken bazen nanemsi ferahlıkla karşınıza çıkıyor. Sonlarda da odunsu mandalinayla tanışıyorsunuz. Genel olarak büyük değişim geçirmiyor. Tek düze sayılabilir. Müthiş bir derinlikten bahsetmek abes olur.

Kötü mü? Asla değil. Gayet doğal turunçgil aroması, kimi zaman mandalinalı meyve sularını anımsatıyor. Azıcık portakal yağlarını da hatırlattı bana. Başarılı sayılabilecek kalitedeki Sicilian Mandarin, ferah ve doğal yazlık parfüm bulmakta zorlanan koku severler için iyi seçenek olabilir. Tabii oldukça yüksek fiyat etiketini gözden çıkarabilirseniz. Çünkü Sicilian Mandarin, Ermenegildo Zegna’nın özel serisine ait ve fiyat anlamında şakası yok.

resmi sicilian yen

Benim açımda durum muğlak. Mandalina meyvesini severim ve bol bol yerim ama iş parfümde kullanmaya gelince çok iyimser değilim. Nedenini bilmiyorum ama mandalina merkezli parfümleri pek kendime yakın bulamıyorum. Onun içindir ki, Sicilian Mandarin, benim yazlık turunçgil temalı koku listeme giremeyecek fakat bu tarzın meraklıları deneyebilir.

Parfümün tasarımını Harry Fremont yapmış. EDT formunda. Kalıcılığı ortalama, fark edilirliği ilk dakikalar dışında zayıf. Birçok yazlık parfümdeki performans sorunu Sicilian Mandarin için de geçerli. Az da olsa erkek kullanımına yakın gibi ama kadınlar da rahatlıkla kullanabilir. Tam bir yaz kokusu. Sevmesi kolay bu arkadaşı, her yaştan herkesler kullanabilir.

Koku Güzelliği:10/6

25 Temmuz 2016 Pazartesi

Acqua di Parma – Colonia Essenza (2010)

İtalyan geleneğinin ikon markalarından Acqua di Parma, temsil ettiği yüksek kalite ve İtalyan şıklığının kokular dünyasına yansıması bir anlamda. Acqua di Parma’nın klasik haline gelen ünlü parfümü Colonia’nın, 1916 yılından beri üretimi devam ediyor. İşin ilginci, yüz yaşını kutlayan Colonia’ya, altı yıl önce bir kardeş daha geldi. Colonia Essenza, doksan dört yıl sonra gelen devam parfümü olarak düşünülebilir.

Kendi sitelerinde Colonia Essenza’nın, orijinal Colonia’nın en saf anlatımı olduğu vurgulanmış. Orijinal Colonia’nın değeri arttırılmış ve yeniden yorumlanmış hali olarak tanıtılan Colonia Essenza, birçok yorumcunun övgüler yağdırdığı bir flanker. Parfümün başlangıcı çok ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Neroli, bergamot ve azıcık portakalla gerçekleşen açılış harika. Olabilecek en güzel neroli kokularından birisi. Şahane üst notaların ardından nötr çiçekler ve sabunsu odunsular karşıma çıkıveriyor. Başlangıcı kadar sarhoş edici değil orta bölüm. Kapanışta saydam paçuli ve misk yerini alıyor. Alt notalarda o kadar zayıflıyor ki, algılamak iyice zorlaşıyor.

Colonia Essenza, ilk yarım saat muhteşem kokarken, sonrasında birden bire ortadan kayboluyor. Orta kısımdaki sabunsuluk, çok ilgimi çekecek gibi değil. Sonlarıysa sıradan bile denebilir. Büyük umutlarla kullanmaya başladığımı itiraf edeyim. Hakkındaki övgü dolu yazıları hak edecek bir tarafınaysa rastlamadım, açılışı dışında.

Bilemiyorum, belki de nerolinin verdiği sabunsu hissiyatla problemim vardır. Gerçi neroli notasına da hayran olduğum söylenemez. Ben daha çok bu tür turunçgillerin içinde portakal ve limona yakınım. Her ne kadar başlangıçtaki zengin neroliye bayıldıysam da orta bölümden itibaren çok aman aman bir özelliğini göremedim.
Evet, tam bir yazlık ferah klasiği. Temiz, tanıdık, sabunsu, yapaylık barındırmıyor ama pek farklı tarafı, yaratıcı yanı yok. Çoğu kişi Colonia Essenza’yı orijinal Colonia’dan daha başarılı bulmuş ki, kesinlikle katılmıyorum. Bir kere iki parfümün koku anlamında arasında epey fark var. İkinci olarak da Colonia, çok daha şık, rafine ve saygı duyulası. Colonia Essenza, daha günümüze yakın, günlük kullanıma uyabilecek, modern neroli parfümü. İkisi arasındaki tercihim rahatlıkla orijinal Colonia olur.

resmi essenza yen

1-2 yorumcunun reformülasyondan bahsettiğini gördüm. 2010 yılında piyasaya çıkmış Colonia Essenza’nın yeniden formüle edildiğine inanmak istemiyorum ama doğru olabilir çünkü performansı çok kötü. Gerçi o bir Eau de Cologne. Ne kalıcılığı ne de fark edilirliği tatmin edici. Performans meraklıları, onun bu durumuna sinir olabilir.

Kimilerinin Neroli Portofino’ya benzettiği Colonia Essenza, bence daha çok 4711’e benziyor. Evet, başlangıcı Neroli Portofino’yu andırıyor ama sonrasında farklı yöne gidiyor Colonia Essenza.

Genç-yaşlı herkesin kullanabileceği Colonia Essenza, resmi tanıtımında cinsiyet ayrımı yapmamış. Kimi yerlerde erkek parfümü olarak geçiyor. Bu haliyle kadınlar rahatlıkla kullanabilir. Çok erkeksi değil genel yapısı. Tam bir sıcak yaz parfümü.

essenza uclu

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

11 Temmuz 2016 Pazartesi

John Varvatos – Artisan (2009)

Formülü Paris’te bir otel odasında yazılmış Artisan’ın. Parfümün tasarımcısı, otellerdeki her odada bulunan ve otelin armasının bulunduğu küçük not kağıtlarına aklındaki kısa ve basit formülü kaleme aldığında yirmiden fazla içerik düşünmüyordu Artisan için. Hatta parfümün ismi ilk olarak Artisan değil de Eau de Fizz düşünülmüş fakat sonrasında, John Varvatos’un sanatsal tasarımlarına gönderme yapmak için ismi Artisan olarak değiştirilmiş.

Rodrigo Flores-Roux’un imza attığı Artisan’ın açıklanan notalarına baktığımızda pek alışık olmadığımız içeriklerle karşılaşıyoruz. Mesela, tangelo, marjoram, murraya çiçeği, kephalis, georgywood, belambre, serenolide musk. İsmi kırk yılda bir duyulabilecek bu içerikler, parfümörler tarafından biliniyordur ama benim için hepsi muamma.

Artisan’ı ilk çıktığı zamanlarda kullanmıştım. Hatta hakkında birşeyler de karalamıştım. Aradan geçen zamanın hatırına biraz daha detaylı birşeyler karalayayım dedim ve kullanmaya başladım Artisan’ı. Başlangıçta portakal çiçeğinin sabunsu ve çiçeksi yapısı dikkatimi çekti. Üst notaların nötr turunçgillerden oluştuğunu söyleyebilirim. Ferah, doğal ve temiz açılışı çok güzel. Orta bölüme geçildiğinde portakal çiçeğinin etkisi azalıyor ve turunçgil meyvelerinin etkisi artıyor. Orta kısımda mandalina, egemenliğini ilan ediyor. Mandalinanın o buruk kokusuna azıcık ferah zencefil ve yapay sucul efekt eşlik ediyor. Hani Calone’nun etrafa yaydığı serin ve kadifemsi bir koku vardır. Orta bölümde durum bence böyle. Son kısımda mandalinanın yanında misk var. Biraz da yapaylık sınırındaki sıradan odunsular mevcut. Kapanışta hala ferah Artisan.

Bu aralar havaların iyice ısınmasıyla yaz parfümlerine ağırlık vermemle birlikte, denediğim arkadaşların çoğu birbirine benziyor sanki. Artisan, ferah turunçgilli, yapay serinlikli, vasat odunsulu bir deneme gibi. Harika başlangıcından sonra, orta kısımda sıradanlığa geçiş yapan Artisan, yeni nesil parfümlerdeki sıkıcı odunsulukla kapanışı yapıyor. Başlangıçta çiçeksilik taslayan, orta bölümde turunçgil meyvelerine ve neredeyse mandalina kabuğu kokusuna evrilen Artisan, kapanışta da çok şaşırtmıyor.

artisan meyve yen

Bu koku formunu uzun uzun anlatacak değilim çünkü fazlaca bahsedilecek tarafı yok. Basit, derinliği olmayan, orta kısımdan itibaren durağan-sıkıcı-yapay sarmalından çıkamayan, ferah turunçgilli pazarından pay kapmaya çalışan, “John Varvatos’un bir de ferah kokusu olsun koleksiyonda” kafasıyla tasarlanan Artisan, üzerinde fazlaca durulası bir arkadaş değil.

Benim açımdan Artisan’ın şanssızlığı, parfümlerde mandalina kokusunu bir türlü sevememem. Ayrıca tatlılık oranı, yeni parfümlerin çoğunda olduğu gibi biraz fazla. Zaten parfümün tasarımcısının şeker kamışı içeriği kullandığını bildirmesi, kokudaki tatlılığın sebebini açıklıyor bir anlamda. Açıkladıkları bir sürü afilli ve garip notalaraysa aldanmayın. Çünkü Artisan, basit bir portakal çiçeği-mandalina-misk kokusu.

Sonuç olarak benim için iyi fikir değil Artisan. Siz yine de ona küçük de olsa şans verin, belki pozitif karakteri ve neşeli tavrı kalbinizi çalabilir.

resmi artisan yen

Artisan, ilkbahar-yaz kokusu. EDT formunda. Birçok kullanıcının şikayet ettiği üzere fark edilirliği ilk patlama dışında çok düşük. Tene oldukça yaklaşan Artisan, performans meraklılarının hiç denememesi gereken bir oyuncu. Kalıcılığa da yüksek değil. Erkek parfümü olarak sunulsa da bence kadınlar rahatlıkla kullanabilir. Şişe tasarımıysa belki de parfümün en ilgi çekebilecek tarafı.

Koku Güzelliği:10/5

7 Temmuz 2016 Perşembe

Frederic Malle – Cologne Indelebile (2015)

Sürekli, daimi bir kolonya denemesi olarak mı düşüneceğiz Frederic Malle’in yeni parfümü Cologne Indelebile’ı? Yoksa şöhretli niş parfümevinin ferah kolonyası mı aklımıza gelmeli? Bu denklemde kokunun tasarımcısı Dominique Ropion’u nereye yerleştireceğiz? Peki konunun Estee Lauder’le nasıl bir bağlantısı var? Son olarak, ‘Parfüm Merakı bu soru yağmuru da neyin nesi’ derseniz de haklısınız.

Estee Lauder tröstüne satıldığını bildiğimiz Frederic Malle niş parfümevi, 2015 yılında parfümör Dominique Ropion’a tasarlattığı Cologne Indelebile’le, ferah ve turunçgilli parfümler segmentinde kendisine yer arıyor. Son zamanlarda Tom Ford’un ve Acqua di Parma’nın ferah turunçgilli parfümlere yatırım yaptığını gören niş aleminin acaba yeni eğlencesi ferah turunçgilli kokular mı? Bekleyip göreceğiz.

İsmindeki daimi ve silinmez vurgusu, genellikle çok uçucu olduğunu bildiğimiz turunçgil merkezli parfümler için bir umut olabilir. Malle, çok kalıcı ve kolay kolay tende ölmeyecek ferah bir turunçgil denemesiyle karşımızda olduğunu iddia ediyor belki de. Ayrıca geleneksel ve tarihi kolonyalara da gönderme olacak gibi. Artık geçeyim detaylara.

Cologne Indelebile’in açılışı ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Azıcık limon, bergamot ve neroli ilk saniyelerde iş başında. Başlangıcı doğal, ferah ve nefis. Orta kısımda hafiften çiçeksilik ve sabunsuluk ekleniyor kompozisyona. Muhtemelen portakal çiçeği ve beyaz çiçekler de şöyle bir gösteriyor kendisini. Hala ferah ama bir parça sabunsu. Son bölümde klasik misk kullanımı var. Beyaz hissiyatı veren temiz misk, çok şaşırtıcı ya da derin değil. Böyle işte.

yatik cologne

Kullanım döneminde çok ferah, yeşil, temiz ve basit olduğunu gördüğüm Cologne Indelebile’da, bahsettikleri eski parfümlere az da olsa öykünme var. Fakat bir tarafıyla da oldukça modern ve yeni kokuyor. Bu anlamda Dominique Ropion’un ustalığına diyecek bir şey yok. Yapaylık hissedilmeyen genel yapıda, büyük değişimler ya da şaşırtıcı geçişler yok. Kimilerinin dediği gibi minimal bir ferah turunçgil kolonyası havası var.

Kullanan çoğu kişinin sevebileceği, güvenli sularda yüzen, hafiften sabunsuluğa kayan temizliğe sahip, çıkıntılı notalara sahip olmayan, yeni yıkanmış nevresim hissiden tutun da yüksek kaliteli neroli-bergamot-portakal çiçeği kolonyasına kadar söylenebilecek çok şey var. Fakat parfümün basitliğine, sıradanlığına, durağanlığına ve yaratıcılıktan yoksun olmasına da vurgu yapmam gerekiyor. Şişesi neredeyse üç yüz dolardan satılan Cologne Indelebile için bütçe ayırmanız konusunda sizi yönlendirmek istemem. Birazcık Apom’a, azıcık da Neroli Portofino’ya benzeyen Cologne Indelebile, bu yüksek fiyatlı rakipleriyle yarışır ama sonuç ne olur bilemem.

Bazı yorumcuların performansını başarılı bulduğu Cologne Indelebile, benim tende yok olup gitti. Hem kalıcılık hem de fark edilirlik olarak oldukça cılız profil çizdi. Kokusunun hem kadınlara hem de erkeklere rahatlıkla uyabileceğini düşünüyorum. Tam bir sıcak yaz kokusu. Hele ki ılık yaz akşamlarında çıkılan gezmelere rahatlıkla uyum sağlayacaktır.

arka cologne yen

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

1 Temmuz 2016 Cuma

Ermenegildo Zegna – Italian Bergamot (2012)

Bir ay içinde ikinci defa İtalya’nın Calabria şehri karşıma çıkıyor. İlki Acqua di Parma’nın Bergamotto di Calabria’sıydı. Bu sefer ilhamını Calabria’da yetişen bergamottan alan Italian Bergamot var sırada.

Ermenegildo Zegna’nın özel serisi Essenze’in, 2012 yılında piyasaya sürülen ilk beş parfümünden birisiydi Italian Bergamot. Essenze serisi 2016 yılı itibariyle dokuz üyeye ulaşmış durumda. Anlaşılan ilerleyen aylarda bu seri genişleyecek. Essenze serisinin, niş parfümlere yaklaşan fiyatlarıyla üst segmente hitap etmeye çalıştığı düşünülebilir. Kendi sitelerindeki 200 dolarlık fiyat etiketi, birçok niş markadan bile yüksek görünüyor.

Essenze serisinin her parfümünde tek bir nota hedefe alınıyor ve isimlendirme ona göre yapılıyor. Tabii parfümler tek notadan oluşmuyor ama ana konsepti, her parfümün ismindeki notalar belirliyor. Mesela bir süredir kullandığım Italian Bergamot’ta, tahmin edileceği üzere, başrolde bergamot var.

Italian Bergamot’un açılışı ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Temiz, doğal, pürüzsüz ve ferah bergamot harika. İlerleyen dakikalarda büyük değişim olmuyor kokuda. Bir parça aromatik otlar ve neroli eşlik ediyor bergamota. Biberiye ve bergamotun uyumu gayet başarılı. Orta kısımda vetiver de katılıyor kompozisyona ama baskın değil. Son bölümde yine büyük değişim yok. Temiz misk kapanışı yapıyor.

resmi bergamot yen

Italian Bergamot uzun uzun anlatılabilecek gibi değil. Gayet basit bir karışım. Ferah ve temiz bergamot, aromatik otlar, neroli ve miskten ibaret. Derinlik yok, zenginlik yok. Ha bunları eleştiri anlamında söylemiyorum. Ferah bir yaz parfümünden zaten çok büyük beklentim yok. Hatta şunu söyleyebilirim ki, çok doğal, pürüzsüz, yapaylık hissedilmeyen gayet güvenli bir parfüm. Eğer bergamot ya da yeşil/taze turunçgil temalı koku arıyorsanız, Italian Bergamot işinizi fazlasıyla görecektir. Deneyen çoğu kişinin beğenebileceğini, azıcık erkeksi olmasını da es geçmeyeyim.

Sanırım asıl sorunumuz şu. Bu kadar yüksek fiyat etiketini bu kadar basit bir parfüm hak ediyor mu? Daha önce de hak edip etmeme konusuna kısaca değinmiştim. Yüksek kaliteli bir bergamot kolonyasına bu fiyatı veririm diyorsanız hiç sorun değil ama yok daha neler o parayı hak etmiyor derseniz de saygı duymaktan başka seçeneğim yok.

Son bahsedeceğim şey ise kimilerinin Neroli Portofino’ya benzetmesi. Bence aralarında büyük benzerlik olmasa da azıcık andırıyor. Bazı yorumcuların Italian Bergamot’u Acqua di Parma’nın bir üyesi gibi görmelerini anlamak mümkün. Gerçekten de sanki Blu Mediterraneo serisinin bir üyesi gibi. Sahi aklıma geldi. 2010 çıkışlı Acqua di Parma’nın Bergamotto di Calabria’sından esinlenme mi yapılmış acaba 2012 çıkışlı Italian Bergamot’ta. Neredeyse isimleri bile aynı ya neyse fitne, fesat çıkarmayayım şimdi.

meyve bergamotParfümün tasarımını Pierre Negrin yapmış. EDT formunda. Ne yazık ki performansı kötü. Kalıcılığı normal ama fark edilirliği düşük. Tam bir sıcak yaz parfümü. Genç-yaşlı herkes kullanabilir.

Koku Güzelliği:10/7

28 Haziran 2016 Salı

Annick Goutal – Eau de Monsieur (1980)

Kendi sitelerinde “erkeksi şıklığa övgü” olarak formüle edilmiş Annick Goutal’ın Eau de Monsieur’ı, deneme/kullanma listemin üstlerinde değildi. Belki de yeni nesil parfümlerden beklediğim tadı alamamam sebebiyle eski klasiklerde ve tarihi önemdeki kokularda arıyorum teselliyi. Gerek ana akım, gerek Chanel, Guerlain, Hermes üçlüsünün klasikleri ve gerekse tarihi nişlerle flörtüm devam edecek anlaşılan.

“Tarihi niş parfümler” demişken, otuz altı yaşında bir eser var karşımda. Bileklerimi, kollarımı, tişörtlerimi ve boynumu süslüyor bir süredir. Annick Goutal’ın ilk piyasaya sürdüğü parfüm olarak bilinen Eau de Monsiuer, ismi ile size başka klasikleri çağrıştırmıyor mu: Chanel Pour Monsieur, Mouchoir de Monsieur ve Monsieur de Givenchy.

İsmindeki erkek vurgusuna rağmen, kimi platformlarda uniseks olarak gösterilmesi çelişki gibi görünüyor. Parfümün başlangıcı eski-tozlu turunçgillerle gerçekleşiyor. Bergamot, limon ve tuzlu turunçgiller başlangıcı domine ediyor. Orta bölümde tuzlu turunçgillerin etkisi mevcut. Sürpriz meşe yosunundan geliyor. Orta kısımda meşe yosunuyla turunçgillere amber de ekleniyor. Hala ferah orta notalar. Kapanışta turunçgil yine orada. Yumuşak odunsular da kendisini gösteriyor. E daha ne olsun.

Eau de Monsieur, ferah limonsu şipre gibi davranıyor. Limon ve turunçgillerin hakimiyeti baştan sona devam ediyor ki tam bana göre. Nostaljik turunçgillere aromatik otların eşlik etmesiyle, şölen başlıyor. Meşe yosunu partiyi canlandırıyor, odunsular da duruma ayak uydurmasını biliyor.

eau de monsieur yakin yen

Harika bir klasik ferahlıkla karşı karşıyayız. Zaman zaman nanemsi fesleğen hissiyatı, kimi zaman da eski-tozlu limon kolonyası kıvamındaki yapı, şahane. Daha önce Blenheim Bouquet’te karşımıza çıkan bu durum, Eau de Monsieur için de geçerli. Evet, azıcık da olsa iki parfümün benzer tarafları var. Meşe yosunu, vetiver ve kompozisyonu tamamlayan ağaçsılık, gayet uyumlu, doğal ve rafine.

Parfümdeki tuzluluk, günümüzün yapay akuatik çöplerine ders verir gibi. Yeni parfümörlerin klasiklerden birazcık ilham alması gerekmez mi? “Parfümde tuzluluk hissiyatı nasıl verilir” gibisinden bir sorunun, Eau de Monsieur’da ne kadar güzel çözüldüğünü görmemek için kör olmak gerekiyor.

Sözü uzatmanın anlamı yok. Yine Annick Goutal ve yine harika bir ferah turunçgil parfümü. Markanın diğer turunçgil temalı kokularını hatırlatıyor Eau de Monsieur. Biraz Eau du Sud, biraz Eau d’Hadrien ve azıcık Sables esintileri var. Eau de Monsieur’un, eski tarz bir koku olduğunu söylemem gerekiyor. Üst yaş guruplarının değerini anlayabileceği (mümkünse kırk yaş ve üzeri) şık ve yarı resmi bir karizma kokusu. Takım elbiseye de uyar, polo yaka tişörte de. Yirmi yaşındaki delikanlıların bu parfümden bir şey anlamayacağını söyleyebilirim. Aman boşverin, zaten yirmilik delikanlılar neden anlar ki 🙂

Sonuç olarak, tam sevdiğim gibi eski tarz ferah turunçgilli şipre olan Eau de Monsieur’u denemenizi tavsiye ederim. Ha şunu da bilin ki performans canavarı değil. Kalıcılığı idare eder ama fark edilirliği düşük. Bu anlamda klasik Eau de Cologne’ler gibi davranıyor ne yazık ki. EDT formunda ama etrafa yayılımı az.

Ve geleyim can alıcı mevzuya. Benim kullandığım Eau de Monsieur, eski formülasyondu. Kötü haber şu ki, bir süre üretimi durdurulan Eau de Monsieur, 2013 yılında Annick Goutal markası tarafından yeniden reformüle edilip piyasaya sürüldü. Yeni versiyonun parfümörü Isabelle Doyen. Şişesinin üzerindeki etiketi ve kutusu değişen yeni Eau de Monsiueur’un, eski versiyonuna göre pek başarılı bulunmadığı söyleniyor. Görüşüne göre yine eskisini aratan yenileşme çabası. Gerçi yeni halini denemedim ama eski versiyonundan aldığım tadı, yenisinden alamayacağımı biliyorum. Onun için varsın Eau de Monsieur’u bu eski haliyle koku hafızamda saklayayım.

eau-de-monsieur karanlik

Luca Turin’in kitabında yosunsu turunçgil olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden dört puan verilmiş.

İlkbahar-yaz kokusu. Erkek kullanımına yakın duruyor. Kendinizi 1970’li yılların İtalyasında, Akdeniz kıyısındaki ıssız bir plajda, limon ağaçlarının altında uzanmış şekilde hissettirebilecek, o asidik turunçgil kokusunu size en gerçekçi şekilde verebilecek eserlerden olduğunu belirterek noktayı koyayım.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/9

24 Haziran 2016 Cuma

Lanvin – L’Homme (1997)

Bir dönem, ülkemizde en çok sorulan, merak edilen ve övgüler alan parfümlerden birisiydi Lanvin L’Homme. Tabii sadece ülkemizde değil, yurtdışında da, doksanlı yılların sevilen erkek parfümlerindendi. 1997 çıkışlı Lanvin L’Homme, yirmi yıla yaklaşan yaşıyla, Cool Water’ların, 212 Men’lerin, L’Eau d’Issey Pour Homme’ların, Acqua di Gio’ların yaşıtı olarak da düşünülebilir.

Hatta skalayı genişletip, Versace Pour Homme, Eau Fraiche, He Wood Ocean Wet Wood gibi örneklere de benzetilebilir Lanvin L’Homme. Tabii her parfümü kendi içinde değerlendirmemiz gerektiği gerçeğinden hareketle, birçok parfümün birbirine benzeyebildiğini ama aralarında büyük sayılabilecek farklar bulunduğunu kabul etmemiz gerekiyor.

Lanvin L’Homme, 1990’lı yılların sonlarındaki ferah-sucul akımın sonuçlarından birisi. Parfümün başlangıcı ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Fazlaca tatlılık barındırmayan turunçgillerden bergamot ve neroliyi ayırt etmek mümkün. Üst notaları çok güzel. Orta bölümde sabunsuluğun eşlik ettiği ferah baharatlar ve lavantayla karşılaşıyoruz. Azıcık da menekşe var bence. Orta bölümdeki metalik yapı, hafiften de olsa yapaylık hissettiriyor. Son kısımda aynı metalik algı devam ediyor. Sedir ağacı ve miskle kapanışı yapıyor. Kimileri vanilyadan da bahsediyor ama ben algılayamadım ya da çok güçlü değil.

Lanvin L’Homme, ferah, lavantalı, menekşeli, temiz ve turunçgilli bir akuatik. Gerçi lavanta ve menekşeli akuatikler bana hiç bir zaman yeterince akuatik gelmez. Benim sucul parfüm anlayışım, mis gibi deniz, yosun ve tuz kokan eserlerdir. Ne Green Irish Tweed, ne Cool Water, ne He Wood Ocean Wood, zihnimdeki sucul kavramını karşılamıyor. Lavanta ve menekşe gibi keskin ve baskın notaların, bence ferah olma iddiasındaki parfümlerin içeriğinde olması tezatlık oluşturuyor.

resmi lanvin yen

Demem o ki, Lanvin L’Homme bana göre safkan sucul değil, ferah aromatik fujer. Lavantanın onu bir parça erkeksi yaptığı söylenebilir. Günümüzün çok tatlı, ferah turunçgilli kokularına benzemiyor. Çoğu kişinin dediği üzere saldırgan değil ve temiz kokuyor. Genel beğeniye uygun. Nanemsi ferahlığın hakimiyetindeki ana yapı büyük değişim göstermiyor. Çok derin ve zengin olmasa da, kendisinden beklenen görevi yerine getiriyor. Basit, ortalama kalitede, uygun fiyatlı bir seçenek olarak düşünülebilir. Amma harika bir parfüm de beklemeyin. Yukarıda bahsettiğim üzere yirmi yaşına yaklaşsa da, hala modern kokması ve eski-köhne olmaması, onun bir başka artısı. Bu anlamda parfümün tasarımcısı Alberto Morillas’ın hakkını teslim etmek gerekiyor.

Luca Turin’in kitabında turunçgilli fujer olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden iki puan verilmiş.

EDT formundaki Lanvin L’Homme’un kalıcılığı tende az. Fark edilirliği epey düşük. Çoğu yorumcunun şikayet ettiği performansı, ilk kullanımdan itibaren hayal kırıklığı yaratıyor. İlkbahar-yaz mevsimi için uygun olduğu izlenimi veriyor. Yaş sınırı olmadan herkes kullanabilir.

yarim lanvin yen

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

19 Haziran 2016 Pazar

Acqua di Parma – Bergamotto di Calabria (2010)

İtalya’nın güneyinde, çizmeye benzetilen yarımadanın en altındaki şehirlerden birisi Calabria. Akdeniz’e uzun kıyısı bulunması, bol bol turist çekmesi ve film stüdyolarını anımsatan, kendi halinde harika kasabalara sahip olması bakımından ilgi çekici bir yer Calabria. Tabii bu orta büyüklükteki bölgenin simgesi sayılan bergamotu da atlamamak gerekiyor.

Calabria’nın iklimine uyum sağlamış lezzetli bergamotun, birçok uçucu yağ üreticisinin radarında olduğu söylenebilir. Kimi eski kaynaklara göre Calabria’da yetişen bergamotun, kalp hastalıklarına iyi geldiği hatta vücuttaki toksinlerin atılmasında yardımcı olduğu bile söyleniyor. Bu sihirli meyvenin, İtalya merkezli parfümevi Acqua di Parma’ya ilham kaynağı olmaması düşünülemezdi.

Sadece bergamot değil, güzel Calabria’nın da isminin geçtiği Bergamotto di Calabria, markanın Blu Mediterraneo serisinin üyesi. Bu serinin epey üyesini kullandım ve genel olarak gayet başarılı buldum. Şimdi sırada bir başka Blu Mediterraneo parfümü var.

Bergamotto di Calabria’nın açılışı ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Bergamot tahmin edileceği üzere başrolde. Ekşi limon hissiyatını muhtemelen misket limonu veriyor. Bergamot ve limonsu açılış müthiş. Çabucak orta kısma geçiliyor. Burada turunçgil ferahlığı geri çekilirken, sabunsu-yeşil ferahlık devreye giriyor. Bir parça nötr çiçekler var. Yasemin olabilir. Vetiver mevcut orta kısımda. Biraz da ferah zencefil. Başlangıcı kadar baş döndürücü olmasa da, orta bölüm başarılı. Son kısımda sedir ağacı ve miskle kapanış yapılıyor. Çok ilginç, farklı ya da şaşırtıcı değil. Bir parça ozonsu yapaylık da var sanki alt notalarda. Son kısmı vasat denebilir.

bergamot sis yen

Görünen o ki, başlangıçta ferah turunçgillerin, orta bölümde de yeşilliklerin hakimiyeti mevcut. Harika başlangıcına söylenecek söz yok. Orta kısımdaki sabunsuluk epey kuru olarak kendisini gösteriyor. Yeşil yaprağımsı hissiyat kimi zaman tozluluğu aklıma getiriyor. Koku olarak incir yaprağı kullanımını düşündürttü bana. Orta bölümdeki baharatlar sivri değil, iyi saklanmış. Son bölüm ise parfümün en az ilgimi çeken yeri oluyor.

Yine tipik bir Blu Mediterraneo parfümü. Şahane başlangıç, eh işte orta bölüm ve sıradan kapanış. Diğer Blu Mediterraneo’lar gibi performansı zayıf. Bu anlamda Acqua di Parma tutarlı davranmış ve Blu Mediterraneo serisinin eksilerini ve artılarını aynı düzlemde vermiş. Ferah, denizi, yazı ve Akdeniz sahillerini çağrıştıran aromasıyla, sizi İtalyan yarımadasının turistik şehirlerine, plajlarına, aromatik otlarla dolu makilerine çağırıyor. Bu çağrıya kulak verip vermemek tamamen sizin bileceğiniz iş. Ben sadece sıradan bir aracıyım.

Sonuç olarak ferah bergamot-turunçgil kokusu arıyorsanız, parfümünüzün yeşilliklerle sarıp sarmalanmış olması önemliyse, sedir ağacı-misk kombinasyonuna hayır diyemiyorsanız, yaz sıcaklarında bol bol kullanayım ama rahatsız etmesin düşüncesi zihninizde dolaşıp duruyorsa, Bergamotto di Calabria’ya şans vermenizi öneririm. Muhteşem değil ama çoğu kişinin sevebileceği gibi kurgulanmış olması, içimizi bir parça olsa da rahatlatıyor. Kimi yorumcuların onu, Escale a Portofino’ya benzetmesini anlayabiliyorum ama katılamıyorum. Bence ikisi arasında büyük benzerlik bulunmuyor.

harita calabria yen

Tam bir yaz kokusu. Geç ilkbahar için de uygun. Neşeli ve pozitif yapısı, sizi mutlu etmeye yetecektir. EDT formunda. Kalıcılığı az, fark edilirliği düşük. Performans anlamında iyi iş çıkaramıyor. Genç-yaşlı, erkek-kadın herkes kullanabilir. Zaten uniseks olarak pazarlanıyor. Uygun fiyatlı niş parfüm seçeneği olarak düşünülebilir Bergamotto di Calabria.

Koku Güzelliği:10/7