mandalina etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mandalina etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Mayıs 2019 Pazartesi

Vertus – Narcos’is (2017)

Vertus’un 2017 yılında piyasaya sürdüğü en yeni parfümlerden birisi Narcos’is diyebiliriz. Markanın 2017 yılında en son atılımı olarak görülen yedi parfümlük yeni kokuları arasındaki Narcos’is, ismi ve içeriğindeki ilginç notalar vesilesiyle epeydir radarımdaydı. Hangi notalar mı: Mango, kahve, ravent (rhubarb), şeftali ve ambergris.

Böylesine ilginç ve farklı temaların karışımı nasıl olacak diye düşünürken, Vertus’un Narcos’is’inin oryantal meyveli olarak sınıflandırdığını fark ediyorum. Yine parfümün resmi tanıtımı “Bağımlılık yaratan eşsiz bir şaheser. Müthiş cazibesiyle senin karakterini yakalayan bir koku. Oryantal meyveler ile narkotik efektin tanışması” olarak yapılmış. Bakalım Narcos’is bende de narkotik efekt yaratacak mı?

Parfümün açılışı ferah, modern ve ekşi turunçgillerle gerçekleşiyor. Açıklanan notalarında turunçgil namına bir tek mandalina olsa da bence üst notalarda limon var. Yüksek kaliteli başlangıcı canlı, neşeli ve gayet güzel. Orta kısma geçildiğinde meyvemsi yapının devam ettiğini görüyoruz. Orta kısımda ekşimsi olgun tropikal meyvelerin ağırlığı fazlasıyla hissediliyor. Açıklanan notalarındaki mangoyu orta notalarda rahatlıkla algılayabiliyoruz. Bir parça da şeftali ve ananas var sanki geri planda. Kapanışta oldukça zayıflayan kokudaki ekşi meyvemsi hissiyat hala devam ediyor. Son kısım meyveli olmaktan ziyade miskli, yumuşak odunsu ambergris gibi davranıyor. Şeftali hissiyatı veren meyve ara ara alt notalarda sürpriz yapıp kendisini gösteriyor fakat dediğim gibi bitiş kısmı oldukça zayıf.

Narcos’is, tam anlamıyla meyveli bir parfüm. Başından sonuna kadar kaliteli, mayhoş, tropikal, lezzetli meyvelerin eşliğinde ilerliyor. Buradaki meyveler, günümüzün yeni nesil ana akım parfümlerindeki gibi yapay, şekerli ve baş ağrısı yapan türde değil. Evet, tatlılık var ama asla iç bayan karamelize hissiyat yok. Meyveler olgun ve yüksek kaliteli. Ekşi tropikal meyveler (mango, ananas), turunçgiller ve ravent bitkisinin parfümün büyük kısmını oluşturduğunu düşünüyorum. Açıklanan notalarında ilginç şekilde kahve var ama Narcos’is kahve merkezli kokuya sahip değil.

Sadece ana akım markalarda değil, niş parfüm üreticilerinin bile yüksek kaliteli, oturaklı meyveli parfüm temasına sahip eseri pek fazla yok. Ana akım markalardaki meyvemsi kokular derinlik ve kaliteden uzakken, niş üreticilerse fazlaca tematik eserler meydana getiriyor. Şöyle tropikal bir adadaki mango bahçesi gibi kokayım derseniz, Narcos’is emrinize amade. Genel anlamda başarılı buldum üst ve orta kısmını. Sonlarıysa biraz sıradan sanki.

Yapaylığın ve uyumsuzluğun rastlanmadığı Narcos’is uniseks olarak piyasaya sürülmüş. Kullanım döneminde hem erkeklere hem de kadınlara rahatlıkla uyacağını düşündüm. Bu tür meyveli parfümler genellikle biraz kadınsı olur ama Narcos’is’teki mango başarılı şekilde erkeksi izlenim bile uyandırıyor. İlkbahar-yaz dönemine yakışacağını söyleyebilirim. Aklıma gelmişken söyleyeyim. Narcos’is hangi parfüme benziyor diye sürekli düşünüyordum ve sanırım cevabını buldum. Zihnim beni yanıltmıyorsa Byredo’nun ünlü parfümü Pulp’ı andırıyor Narcos’is. Tabii Pulp daha karanlık, karmaşık, kullanması ve sevmesi zor kakafonik bir eserken, Narcos’is daha yumuşak, sakin ve kullanımı kolay bir arkadaş.

EDP formundaki Narcos’is’in kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ilk on dakika muazzam ama sonrasında tene yakın duruyor. Zaten bir meyveli parfüm kolay kolay etrafa fazlaca yayılmıyor, alıştık artık bu duruma.

Koku Güzelliği:10/7

6 Ocak 2019 Pazar

Jul et Mad – Garuda (2015)

Julien Blanchard ve Madalina Stoica’nın Paris’in bir kafesinde tesadüfen tanışmaları ve aşk yaşamaları, belki de bir niş parfüm markasının doğmasına sebep oldu. Romanya kökenli Madalina Stoica, Paris ziyaretinde hayatının böylesi bir yöne gideceğini muhtemelen tahmin bile edememişti. Ve bu iki sevgilinin isimlerinin ilk heceleri Jul et Mad, kurdukları niş parfümevinin adı oluverdi.

Paris kökenli Jul et Mad, niş parfüm takipçileri tarafından ilgiyle takip ediliyor. 2019 yılının başları itibariyle 11 parfümlük koleksiyona ulaşan Jul et Mad, benim de ilgimi çeken markalardan birisiydi. İlk defa bir Jul et Mad parfümü denedim ve Garuda hakkında kafamın karıştığını söyleyebilirim.

İsmini Hint mitolojisindeki hayali bir kuş figürü olan Garuda’dan almış. Markanın internet sitesinde öd notası öne çıkarılmış. Garuda’nın açılışı tatlı ama ferah olmayan turunçgillerle gerçekleşiyor. Portakal-mandalina benzeri turunçgillere bir süre sonra içki teması ekleniyor. Açıklanan notalarında rom var ki muhtemelen oradan geliyor alkol kokusu. Mandalinalı roma, orta kısımda koyu ve egzotik amber eşlik etmeye başlıyor. Orta kısımda baharatlar var fakat keskin değiller ve geri planda kalmayı tercih ediyorlar. Şekerli ve sulandırılmış hissi veren sedir ağacı ve miskle kapanışı yapıyor Garuda.

Garuda’nın resmi tanıtımında Kamboçya ödü, safran, baharatlar ve meyvelerden bahsediliyor. Kullanım döneminde öd ve safrana büyük yer verilmediğini hissettim. İyi de Garuda nasıl kokuyor? Bana göre mandalinalı egzotik bir amber parfümü. Diğer öğeler kokuya zenginlik katmak için eklenmiş sanki. Tanıtımındaki öd ağacı vurgusuna binaen, yoğun bir öd parfümü beklemeyin. Parfümlerde sevemediğim safrana karşı her zaman için seçici tarafım alarmdadır fakat baskın safran yok neyse ki.

Garuda, tekdüze ilerleyen, fazla katmana sahip olmayan, kalite anlamında iyi ama çarpıcı ya da etkileyici kokmayan bir parfüm. Belki de beklentim fazlaydı Garuda’dan ama kullanım döneminde bir şişesinin acilen alınması gereken parfümler listesinde yer almayabileceğini düşünüyorum.

Aslında parfümün şişesinin ve sıvısının rengi kokuyla tam uyumlu. Turunçgilli amber kokan parfüme yakışan renk de tam bu. Hafiften hüzünlü, karanlıktan ziyade egzotik, Ambre Dore, Ambre Precieux, Ambre 114 tarzına yakın ama onlar kadar koyu ve karanlık olmayan ve içkimsi turunçgillerle yumuşatılmış bir amber parfümü sanki Garuda. Bana garip şekilde Bentley’in harika parfümü For Men Intense’yi hatırlattı zaman zaman Garuda.

Ambre Fetiche, Ambre Sultan ve 1740 gibi harika örnekler varken Garuda’nın bu segmentte pek şansı yok bana göre. Gerçi Garuda’nın rakiplerinden farkı Extrait de Parfum formunda olması. Bu durum onun performansına olumlu yansımış. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı da fena değil. İnatçı ve tenden kolay kolay çıkmayan parfümler kategorisine dahil edilebilir Garuda.

Uniseks olarak sunulsa da erkek kullanımına yakın bence. Tam bir kış parfümü. Kokusunu son yıllarda birçok niş marka için parfüm tasarlamış genç burunlardan Luca Maffei yapmış.

Koku Güzelliği:10/6

31 Ağustos 2017 Perşembe

Maison Francis Kurkdjian – Amyris Homme (2012)

Fransa merkezli havalı niş parfümevi Maison Francis Kurkdjian, 2012 yılında piyasaya sürdüğü Amyris Homme ile hem epey ilgi gördü, sonrasındaysa oldukça eleştiri aldı. Hem erkek hem de kadın versiyonları piyasaya sürülen Amyris’lerden beklenti büyüktü fakat gördüğüm kadarıyla hayal kırıklığı yaşanıyor bu eserlerle ilgili. Parfüme ismini veren Amyris ağacının kokusunun sandal ağacına benzediği söyleniyor. Küf gibi koktuğu ve sabun, tütsü, mum yapımında kullanıldığını bildiğimiz Amyris ağacını merkeze alan bir parfümle ilk defa karşılaşıyorum.

Maison Francis Kurkdjian’ın Amyris Homme’sinin resmi tanıtımı şu ifadelerden oluşuyor: “Modern odunsular, Brezilya Tonka ağacının özütü, Floransa irisi, Jamaika Amyris’i, Sicilya mandalinası, Fas biberiyesi… Nadir bulunan Floransa süsen çiçeği ve Jamaika Amyris ağacının karşılaşmasıyla doğan, ışık saçan bir eau de toilette…”

Amyris Homme’nin açılışı buruk ve şekerli turunçgillerle gerçekleşiyor. Fazlaca tatlı, ferah olmayan mandalina ve ona eşlik eden şekerli biberiye üst notaları oluşturuyor. Ucuz berber parfümlerini andıran başlangıcı hiç bana göre değil. Orta bölümde benzer yapı devam ediyor. Orta kısımda tonka fasulyesi güçlü şekilde kendisini gösteriyor. Tabii bu durum parfümün tatlılık eşiğini daha da yukarı taşıyor. Bir parça da vanilya var sanki orta kısımda. Benim için hala vasat Amyris Homme. Kapanışta tatlılık azalırken odunsular ortaya çıkıyor. Vanilya sanki etkisini arttırıyor. Bana göre en sevilesi yeri alt notalar.

Amyris Homme, “garip erkeksi fujer” diye bir gruplandırma olsa muhtemelen oraya çok yakışırdı. Yukarıda da bahsettiğim gibi kokusunu genel olarak değerlendirdiğimde erkeklerin iyi bileceği bir koku formuyla karşı karşıyayım. Hani erkek berberlerine girdiğinizde sizi anlatılması zor bir koku karşılar. Ucuz ve berbat kokan, acayip isimli, şekerli erkek parfümleriyle, yeni fön çekilmiş saçın birleşimiyle oluşan kokuyu nasıl tanımlayabilirim bilemiyorum çünkü benim kelimelerim yetersiz kalıyor.

Genellikle şöyle olur. Berberiniz saç kesiminizi bitirdiğinde ve siz artık koltuktan kalkmak üzereyken, sizi memnun etmek adına hemen hamle yapar ve daha önce ismini hiç duymadığınız siyah şişeli bir parfümü üzerinize sıkmaya başlar. İşin komik tarafı o gün belki de üzerinizde oldukça pahalı bir niş parfüm vardır ya da çok sevdiğiniz bir kokuyu sürmüşsünüzdür. Daha “dur sıkma” demeye kalmadan berberiniz o garip ve burun sızlatan şekerli vanilyalı kokuyu üzerinize sıkıverir. İşte Amyris Homme’yi kullandığımda her seferinde böyle hissettim. Ve o berberlerde rastladığım siyah şişeli tuhaf isimli bir parfüme benzettim kokusunu.

Fakat yurtdışında “berber salonu kokusu” olarak kalıplaşmış koku formu veya hafızası vardır. Daha çok Azzaro Pour Homme gibi eserleri berber salonu kokusu olarak tanımlar batı dünyası. Oysa bizim berber salonu kokularımız Amyris Homme gibidir. Acaba neden?

Sonuç olarak Amyris Homme, şekerli ferah olmayan turunçgiller, tatlı ve buruk aromatik otlar, tonka fasulyesi ve odunsulardan oluşuyor. Bence parfümün ana öğesi Tonka. Oldukça şekerli ve rahatsız edici koku formu bazı parfümleri andırıyor. Özellikle bir tanesini sonunda buldum. Tom Ford’un Oud Wood’una benzettim Amyris Homme’yi. Tabii birebir aynı değiller ama o garip fujer karakteri ikisine de sirayet etmiş sanki. Ha bir de Scentstory’nin 24 Classic’ine de benziyor Amyris Homme. Tabii kalite anlamında ikisinden de iyi.

Benim sevmediğim bir koku formu. Dünyanın en iyi ve kaliteli içeriklerini kullansalar da sevemiyorum. Onun içindir ki Amyris Homme’la tamamen ayrı dünyalara aidiz. Amyris Homme, çoğu deneyimli parfümsever tarafında da epey eleştiriliyor. Kimileri kokusunu beğenmezken bazıları da basit ana akım parfümlere benzediğini söylüyorlar ki haklılar. Böyle bir niş marka, çok daha yaratıcı ve farklı kokulara imza atmaya neden üşenir acaba?

Parfümün tasarımcısı, markanın da kurucusu Francis Kurkdjian. Kalıcılığı iyi, fark edilirliği orta seviyede. İlkbahar-sonbahar kullanımına yakın duruyor. Günlük kullanımda sırıtmayacaktır.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/4

26 Ağustos 2017 Cumartesi

Burberry – Weekend For Men (1997)

Burberry’nin Weekend’inin kadın versiyonunu deneyip de erkek olanına göz atmamak haksızlık olurdu. 1997 yılında piyasaya sürülen erkek ve kadın Weekend’ler, parfüm dünyasında büyük ses getirememişti. İlerleyen yıllarda hala kayda değer başarı sağlamış görünmeyen Weekend’lerin erkek versiyonunu ne yalan söyleyeyim içimden gelerek kullanmaya başlamadım. Sanırım önyargılar ruhumu ele geçirmişti ve Weekend For Men’den çok bir şey beklememem konusunda beni yönlendiriyordu.

Evet bazen hayatta farklı somut durumlarla karşılaşırız ve onlarla mücadele etmek zorunda kalırız. Önyargılarla savaşmaksa somut olgularla mücadele etmekten daha zordur çünkü her şey zihninizin içindedir. İçimden bir ses Weekend For Men için iyi şeyler söylemezken burnum ise onu koklamış ve o kadar da kötü olmadığını söyleme başlamıştı.

Weekend For Men’in açılışı serin turunçgillerle gerçekleşiyor. Greyfurt ve mandalinanın tanıdık karışımına eşlik eden buruk limon, üst notaları beğenilebilir hale getiriyor. Orta kısımda meyvemsi turunçgil etkisi devam ediyor. Orta bölümde beklemediğim oranda sabunsu beyaz çiçeklerle karşılaşıyorum. Kadınsı sayılamayacak beyaz çiçekler kokuya temizlik ve çiçeksilik katıyor. Orta kısım eh işte. Kapanışta aynı koku formu devam ediyor. Ek olarak misk ve yumuşak odunsulardan bahsedebilirim.

Weekend For Men, tatlı ve modern kokan meyveli (ağırlık buruk turunçgillerde), sabunsu, çiçeksi bir arkadaşa benziyor. Buradaki çiçeksilik çok kadınsı değil neyse ki. Parfüme sıradan sabunsuluk veren orta kısmın hafiften metalik koktuğunu söyleyebilirim. Yapaylık berbat şekilde verilmese de yüksek kaliteli bir eserle karşı karşıya değiliz. İlginç ya da sıra dışı bir deneme de değil. Sadece basit ve temiz kokmaya çalışan bir kardeşimiz.

Peki güzel ve temiz kokmayı başarıyor mu? Hayattaki çoğu şey gibi güzelliğin ve temiz kokmanın da göreceli olduğunu varsayabiliriz. Buradan yola çıkarsak Weekend For Men benim için ne çok iyi ne de çok kötü bir parfüm. Genele hitap eden ve fazla gösterişi olmayan silik bir ilkbahar-yaz kokusu gibi duruyor. Kokusu dünyayı ayağa kaldırmayacaksa da midenizi bulandıracak kadar da değil.

Sonuç olarak “almam ama alana da mani olmam” tarafındayım Weekend For Men için. Astronomik satılabilecek fiyatlara Francis Kurkdjian’ın bu tür sabunsu-çiçeksi turunçgil parfümleri var benzer olarak fakat kalite anlamında tabii ki Burberry’den daha iyiler. Weekend For Men’in ulaşılabilir ve mütevazi fiyatına yakın bir başka benzer parfüm var ki onu tanımayan yoktur sanırım. CK One’ı, Weekend For Men’e epey benzettim. Gerek koku formu gerekse verdiği hissiyat bakımından CK One’ı andırıyor Weekend For Men.

EDT olan Weekend For Men’in kalıcılığı normal fark edilirliği güçlü değil. Soğuk kış mevsimi dışında her zaman kullanılabilir. Her yaştan erkeğin üzerine uyabileceğini düşünüyorum. Kokusunun tasarımını sektörün tanınmış isimlerinden Michel Almairac yapmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/5

20 Temmuz 2017 Perşembe

Lorenzo Villoresi – Aura Maris (2012)

“Mare Nostrum”

Akdeniz’in antik dönemdeki ismi olduğu söylenen Mare Nostrum, yine bir Akdenizli tarafından hatırlanmış durumda. İtalyan parfümör Lorenzo Villoresi, 2012 yılında daima sevdiği kültür, tarih ve mitolojiye öykündüğü bu yeni parfüm serisinde henüz ikinci kokuya imza atamadı. Evet, Lorenzo Villoresi’nin Mare Nostrum serisinde hala tek bir parfüm var: Aura Maris.

Deniz esintisi anlamına gelen Aura Maris’in, isminden de anlaşılacağı üzere deniz-su temasına ağırlık vereceğini öngörebiliriz. Deniz esintisi, okyanus dalgaları, yazın parıldayan güneş, Akdenizin aromatik otları, turunçgil meyveleri, kır çiçekleri ve tabii ki masmavi Akdeniz’in merkeze alındığı Aura Maris’in açılışı leziz turunçgillerle gerçekleşiyor. Serin ve tuzlu turunçgiller derken mandalina ve bergamottan bahsedebilirim. Üst notaları harika. Orta kısımda tuzlu turunçgillere aromatik acımsı otlar eşlik ediyor. Bir parça kadınsı olmayan çiçeksilik de var. Orta bölüm de gayet güzel. Kapanışta hafif ve ekşi paçuli var. Köksü ve tozlu kokmayan paçuliyi bu formda görmek pek mümkün olmuyor.

Aura Maris, ferah turunçgilli, tuzlu, hafiften tozlu ve nostaljik paçuli parfümü gibi davranıyor. Başlangıçtaki harika narenciyeler, parfümün son kısmına kadar hissediliyor. Orta bölümdeki kadınsı olmayan çiçeklerle turunçgillerin uyumu başarılı. Açıklanan notalarında yasemin ve nergis var. Muhtemelen ikisi de destek veriyor narenciyelere. Kapanıştaki paçuli, mayhoş ve ferah. Hippi tarzını anımsatan paçuli, buruk ve hafiften hüzünlü.

Aura Maris için söylenen “ferah, yeşil, bergamot ve mandalina ağırlıklı turunçgillere eklenen yumuşak çiçeksi ve meyveli dokunuşlar, aromatik odunsu nüanslar” gayet doğru bir tanımlama. Meyveli-çiçeksi tarza yakın Aura Maris’e eklenen paçuli, onu farklı bir yaz parfümüne dönüştürmüş.

Meyveli-çiçeksi derken, günümüzün yeni nesil bol şekerli ve yapay meyveli-çiçeksi denemeleri aklınıza gelmesin. Buradaki turunçgil meyvelerinin verilişi eski-tozlu şipreleri hatırlatıyor. Bence Aura Maris, olgun ve erkeksi tarafa yakın bir eser. İsmindeki ve konseptindeki deniz teması, ara ara burnunuza gelen tuzlulukla sağlanmış. Modern sucul parfümlere pek benzemiyor Aura Maris. Deniz esintisi ve tuzluluk var ama yosunsu kokma çabası yok.

Hüzünlü ve buruk bir yaz parfümü dersem garip olur mu bilmiyorum ama İtalyan parfümörlerin genelde turunçgilleri bu şekilde verdiklerini gözlemliyorum. Onların narenciye kokuları çok canlı, çok parlak, çok neşeli ve çok ferah olmuyor. Bir parça eskiye özlem duyan, belli yaş kesimine hitap eden, şık, doğal ve azıcık mesafeli geliyor bana İtalyan niş markalarının çoğu turunçgil parfümü. Aura Maris’te bu yazılı olmayan kuralı yerine getiriyor belki de.

Sonuç olarak yüksek kaliteli Aura Maris. Dünyayı yerinden oynatmayacaksa da bu tarzın meraklıları mutlaka denemeli. EDT formundaki Aura Maris’in kalıcılığı orta seviyede. Fark edilirliği yüksek değil. İlkbahar-yaz mevsimi için gayet uygun. Kokusunu, markanın sahibi Lorenzo Villoresi tasarlamış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

13 Haziran 2017 Salı

Tom Ford – Rive d’Ambre (2013)

Tom Ford’un özel parfüm serisi Private Blend, giderek daha da genişliyor. Artık takip etmekte zorlandığımız Tom Ford parfümlerinden birçoğu da üretimden kalkıyor. Özel seriden ayrı olarak bir de Atelier d’Orient etiketli parfümler 2013 yılında piyasaya sürüldü. Atelier d’Orient serisi 2013 yılında dört parfümle ortaya çıktı fakat devamı gelmedi gibi görünüyor. Shanghai Lily, Fleur de Chine, Plum Japonais ve Rive d’Ambre’den oluşan bu seriden daha önce Plum Japonais’i kullanmış ve beğenmiştim. Şimdi sıra ikinci Atelier d’Orient parfümünde.

Rive d’Ambre için kendi sitelerinde Asya’da insanlara iyi şans ve servet getirdiğine inanılan tılsımdan esinlenildiğinden bahsedilmiş. Şatafatlı, ilgi uyandıran ve sıcak olarak tanıtılmış Rive d’Ambre. Parfümün açılışı ferah ve canlı turunçgillerle gerçekleşiyor. İlk saniyelerde buruk limon ve parlak portakalın işbirliği yaptığı üst notalar harika. Orta bölümde portakalın ağırlığı devam ediyor. Orta kısımda kompozisyona ferah baharatlar ekleniyor. Zencefile benzettiğim baharatlarla turunçgillerin uyumu gayet başarılı. Son kısımda yumuşacık misk ve turunçgilli odunsularla kapanış yapıyor. Son bölüm parfümün en sıradan yeri.

Rive d’Ambre, herşeyden önce ferah bir turunçgil parfümü. Ana yapıda turunçgil büyük rol oynuyor. İkinci ana öğe ferah baharatlar. Zencefil ve kakuleden bahsedebiliriz orta bölümde. Başlangıçtaki dinamik ve yüksek kalitedeki envai çeşit turunçgile destek veren baharatlar asla keskin ve rahatsız edici değil. Nefis açılışı kadar etkileyici olmasa da fena değil orta bölüm. Zencefil, bu tür turunçgil parfümlerine yakışıyor. Alt notalardan pek bahsetmeye gerek yok.

İsmindeki ambere bakıp da ağır ağdalı ya da ferah amber kokusu beklemeyin çünkü değil. Hatta ambere neredeyse rastlamak mümkün değil. Parfümün genelinde baharatlı turunçgiller ve meyvemsi hissiyat mevcut. Biraz ekşimsi kırmızı eriğe de benzetiyorum Rive d’Ambre’yi. Kimi kullanıcılar gülden bahsetmişler ki olabilir. Buruk turunçgiller portakal-mandalina ikilisine daha yakın. Burnu tırmalamayan baharatlar işini iyi yapıyor. Fakat şunu da söylemem gerekir ki özel seri olmasına rağmen derinliği ve zenginliği olmayan bir parfüm Rive d’Ambre. Zaten bir turunçgil parfümünden harikalar beklemek doğru olmayabilir. Yine de fena seçenek değil.

Ama… Asıl soru şu ki, bu parfüm fiyatını hak ediyor mu? Böylesine basit bir kokunun değeri bu kadar yüksek olmalı mı? Zaten bazı kullanıcılar bu soruyu soruyor ve genel kanı şu ki, fiyatını hak etmiyor. Evet, kötü parfüm değil. Belli bir kalitenin üzerinde. Yine de bu rakam oldukça yüksek. Bu anlamda parfümseverlerin taşıdığı genel kanıya katılıyorum. Oldukça yüksek fiyatına istinaden denemeden almanızı önermem.

EDP formunda ama performansı kötü. Kalıcılığı idare eder ama fark edilirliği zayıf. İlk sıkıldıktan on beş dakika sonra ortadan kayboluyor. Tom Ford’un kimi güçlü ve sağlam parfümlerini aklıma getirdiğimde, Rive d’Ambre rahatlıkla performans anlamında sınıfta kalıyor.

Fotoğraf parfumo.net sitesinden alınmıştır.

Kokusunun tasarımını Olivier Gillotin yapmış. İlkbahar-yaz için uygun. Hem erkekler hem kadınlar, kullanması ve sevmesi kolay bu arkadaşı deneme listelerine alabilirler. Her yaş gurubuna uyabilecek, günlük kıyafetlerle gayet uyumlu olacak Rive d’Ambre, sizleri dört gözle bekliyor.

Koku Güzelliği:10/6

22 Mart 2017 Çarşamba

Givenchy – Play Intense (2008)

Aman Allah’ım. Bu kadar kötü bir şişe tasarımı nasıl olabilir 🙂 Givenchy’nin Play serisinin şişelerinin MP3 çalar formunda olması 2008 yılı için belki iyi fikirdi ama artık akıllı telefonlar var ve MP3 çalara kimin ihtiyacı var ki? O zamanın favori müzik dinleme aracı MP3 çalar, Givenchy’nin Play parfümlerine ilham kaynağı olmuş gibi görünüyor. Zaten 2008 çıkışlı Play isimli parfümlerin tanıtım yüzü de dönemin en popüler pop ikonu Justin Timberlake idi. Görüleceği üzere Givenchy, Play isimli parfümleri için masraftan kaçınmamıştı. Oysa bu kadar pazarlamaya rağmen, Play ve Play Intense bir türlü beklediği ilgiyi görmedi parfümseverlerden.

4-5 yıl önce kullandığım Play Intense’i, çok hatırlamadığım için tekrardan şans vermek istedim. Belki eski anıları da tazelerim bu şekilde. Kendi sitelerinde odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış Play Intense. Yine kendi sitelerinde orta notalarında Amyris Ağacı var ki, parfümlerde fazla denk geldiğimiz bir nota değil. Üst notalarında pembe biber ve alt notalarında tonka fasulyesi olduğunu öğreniyoruz Play Intense’nin.

Parfümün açılışı kremsi modern turunçgillerle gerçekleşiyor. Tatlı turunçgillerden bence baskın olanı mandalina. Ferah olmayan kremsi turunçgil açılışı fena değil. Orta kısımda kremsilik ve tatlılık devam ediyor ama turunçgiller geri plana geçiyor. Orta bölümde tonka fasulyesi bütün gücüyle ortaya çıkıyor. Kremsi tonka fasulyesine biraz da çikolata hissi veren kakao eşlik ediyor. Son kısımda tonka fasulyesi, vanilya ve yumuşak odunsularla birleşiyor. Sıradan bir kapanışa sahip Play Intense.

Öncelikle absürt şişesinin renginin siyah olması koyu ve karanlık parfümle karşılaşacağımızı düşündürüyor. Evet, ferah olmayan bol tatlı karanlık sayılabilecek bir arkadaş Play Intense. Bana göre parfümün ana oyuncusu tonka fasulyesi. Orta kısımdan itibaren ağırlığını arttıran tonkanın etkisiyle iyice şekerli kıvama geliyor. Bu anlamda çok ilgimi çekemedi ne yazık ki. Ayrıca vasat son bölümü de unutmamak lazım. Parfümün ev sevdiğim yeri açılışı oldu.

justin play yen

Givenchy, Play Intense ile şunu yapmaya çalıştı muhtemelen. Rochas Man, L’Instant de Guerlain Pour Homme, YSL – La Nuit de L’Homme, Chanel – Allure Homme Sport gibi modern ve tatlı baharatlı parfümlere rakip çıkarmaya çalıştı. Gerçi Givenchy’nin ünlü parfümü Pi, bu rakiplerle epey savaştı ama Pi’nin eski popülerliğinin kalmadığını söyleyebiliriz. Fakat ne yazık ki Play Intense, bu şöhretli ve esaslı rakipleriyle baş etmekten uzak. Neden mi?

Bir kere Play Intense, kendine özgün kokmuyor. Diğer piyasa rakiplerine çok benziyor, bize değişiklik vaat etmiyor. İkincisi çok düz çizgide ilerliyor ve neredeyse hiç değişmiyor. Üçüncüsü orta kısımdan itibaren kalite hissiyatı zayıf. Dördüncüsü performans anlamında başarılı değil. E daha ne olsun?

Gerçi hakkını yemeyelim, çok yapay kokmuyor Play Intense. Givenchy’nin belli bir kalite dokunuşu var ama çarpıcı ve farklı değil. Genel beğeniye uygun, 30 yaş altı erkeklerin sevebileceği ve günlük kullanımda rahatlıkla kullanabileceği risksiz bir arkadaş. Muhtemelen karşı cinsten de övgüler alacaksınız. E fiyatı da uygun sayılır.

tek play yen

Parfümün tasarımını sektörün tanınan isimleri Emilie Coppermann ve Lucas Sieuzac yapmış. EDT formunda. Kalıcılığı idare eder. Fark edilirliği yüksek değil. Sonbahar-kış için daha uygun.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com’a teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

17 Ocak 2017 Salı

Bois 1920 – Sushi Imperial (2005)

Japonların geleneksel yemeği sushi ismini bir parfüme vermek acaba iyi fikir mi? İşin ilginci, ismi sushi olan parfümü Japon markasının piyasaya sürmesini beklerdik fakat İtalya merkezli niş parfüm evi Bois 1920’den gelmiş bu hamle 2005 yılında. Muhtemelen Japonya denince akla ilk gelen marka olan sushi yemeği, Enzo Galardi isimli İtalyan parfümöre ilham vermiş. İşte size Sushi Imperial.

İlginç ismine binaen, epeydir merak etmekteydim Sushi Imperial’i. Bois 1920’nin sevilen parfümlerinden Sushi Imperial hakkında pek bilgi yok çünkü kendi siteleri bir süredir kapalıymış. Baharatlı oryantal tarzına yakın olduğu söylenen Sushi Imperial’in açılışı buruk turunçgillerle gerçekleşiyor. Ferah sayılamayacak mandalina başlangıca damgasını vururken, ona yavaş yavaş anason eşlik etmeye başlıyor. Oldukça tatlı üst notaları anasonlu mandalina gibi kokuyor. Orta kısımda bu yapı kısmen devam ediyor. Partiye bu sefer kuru baharatlar katılıyor. Tarçın, orta kısımda kendisini gösteriyor. Bu andan itibaren turunçgilli anasonlu tarçın kokusuna dönüşüyor. Tatlılık hala mevcut. Alt notalarda tonka fasulyesi bulunuyor sanki. Biraz da kadifemsi paçuli var bence. Paçuli köksü ve tozlu değil. Son bölüm çok çarpıcı gelmedi bana.

Sushi Imperial, tavrını baharatlı turunçgillerden yana kullanmış. Buruk ve tatlı turunçgiller (mandalina ağırlıkta), kuru ve sıcak baharatlar (tarçın, zencefil olabilir) ve tabii ki anason, parfümün ana aksını oluşturuyor. En özele indiğimdeyse turunçgil-anason ikilisinin parfümü domine ettiğini ve başından sonuna kadar bir şekilde var olduklarını düşünüyorum.

Anason notasını sevmesi ve kullanması zor bulurum parfümlerde. Genellikle burnu zorlayan tırmalayıcı karakteri oluyor anasonun. Onun için anasonun içine girdiği parfümler bana pek konforlu gelemiyor. Sushi Imperial’de yeterince kaliteli verilmiş notalarda sorun olmasa da, turunçgilin, anasonun ve sıcak baharatların karışımı halindeki genel yapı, benim için biraz fazla geldi. İsmindeki sushi göndermesini düşünerek, parfümün daha az tatlı olmasını beklerdim. Tonka fasulyesi epey iş görüyor geri planda. Turunçgillerin, sushi yemeğiyle nasıl ilişkisi var anlayamadım. Parfümün ismiyle kokusu arasında konseptsel anlamda kopukluk var sanki.

set sushi yen

Sonuç olarak hassas sinüslerimi ve atak yapmaya müsait migrenimi tetiklemeye uygun bir parfüm izlenimi veriyor. Kimi kullanıcıların bahsettikleri yapaylığı anlayabiliyorum. Notalar tek tek kaliteli ama çok fazla burun tırmalayan ve zor notayı birleştirmeye çalışmış bay Enzo. Ve ortaya uyumsuz bir kompozisyon çıkmış gibi hissediyorum. Bazılarının elmalı keke benzettikleri Sushi Imperial, bana göre anasonlu tarçınlı çaya daha yakın duruyor. Sanırım Sushi Imperial pek bana hitap etmiyor.

Parfümün genel yapısı eski, tozlu ve köhne değil. Günümüze yakın ve modern. Çoğu yerde uniseks olarak sınıflandırılsa da erkek kullanımına yakın duruyor. Sıcak yapısı ve baharatların yoğunluğu sebebiyle sonbahar-kış mevsiminde kullanmak uygun olacaktır.

EDT formunda. Kalıcılığı idare eder. Fark edilirliği yüksek değil. Kokusunun tasarımını markanın kurucusu Enzo Galardi yapmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran Dinçer beye teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

4 Ocak 2017 Çarşamba

Calvin Klein - Ck All (Yeni Parfüm)

Calvin Klein’in popüler parfümü CK One’dan yirmi üç yıl sonra aynı şişe tasarımı ile bir kardeş geliyor aileye.  Şubat 2017’de piyasaya sürülecek Ck All, markanın yeni popüler parfümü olmayı deneyecek muhtemelen. Umarım, başarılı bir koku karşımıza çıkar.

Notaları şöyle: Mandalina, turunçgil, paradisone notası, amber.

19 Eylül 2016 Pazartesi

Christian Dior – Miss Dior (2012)

İsmini daha doğrusu ilhamını Christian Dior’un kardeşi Catherine’den alan bir parfüm Miss Dior. 1940’lı yılların başlarında, İkinci Dünya Savaşı’nın yoğunluğunun arttığı dönemde iki kardeş Christian ve Catherine, aynı apartman dairesini paylaşıyorlardı. Christian, başarılı çizimleri olan ve gelecek vaat eden genç kızken, kardeşi Catherine, daha politikti ve ülkesi Fransa için çalışırken Almanlar tarafından tutuklandı. Oldukça ilginç ve hareketli bir hayata sahip Catherine için, belki de kardeşi Christian’ın jestiydi, 1947 çıkışlı Miss Dior parfümü.

Markanın piyasaya sürdüğü ilk parfüm olma özelliğine sahip Miss Dior, geçirdiği reformülasyonlarla birlikte eski halinden epey farklı formlara giriverdi. Zaten Dior bu tür isim değiştirme ve bol bol reformülasyon işlerini nedense seviyor. Dior’un ve hatta kadın parfümleri evreninin önemli klasiklerinden sayılan Miss Dior, 2012 yılında reformülasyon geçirip, yeniden piyasaya sunuldu. Kimi yerlerde bu yeni Miss Dior EDP’nin aslında Miss Dior Cherie’nin devamı olduğu söyleniyor ki artık kafam karışmış durumda.

Neyse, kendi sitelerinde çiçeksi şipre olarak sınıflandırılmış. Parfümün açılışı modern turunçgillerle gerçekleşiyor. Mandalina ve portakala benzettiğim turunçgiller tatlı ve azıcık yapay. Yine de cazibeli ve modern. Orta kısımda çiçekler, meyveleri geri plana itiyor. Yasemin ve gül, orta bölümü domine ediyor. Başlangıçtaki gibi metalik yapaylık mevcut orta notalarda. Bu andan itibaren meyveli-çiçeksi tarafa geçiyor. Son bölümde çiçekler zayıflıyor ve kadifemsi paçuli sazı ele alıyor. Paçuli köksü ve gizemli değil. Metalik odunsular da ekleniyor kompozisyona. Böylece sona eriyor.

Miss Dior, şipreden ziyade modern ve tanıdık meyveli-çiçeksi tarafa yakın duruyor. Kokusu tanıdık derken gerçekten de öyle. Sonra anlıyorum ki farklı zamanlarda birçok farklı kadında bu kokuyu algıladım. Gördüğüm kadarıyla Miss Dior hala kadınların sevdiği ve vazgeçemediği bir esere benziyor. İyi de onu bu kadar özel ve cazibeli kılan ne?

resmi afis yen

Canlı, neşeli ve pozitif oluşu mu? Belki de. Aslında doğru kelimenin “cazibeli” olduğunu düşünüyorum. Miss Dior, daha başlangıcından itibaren iddialı ve çarpıcı. Normalde sıradan kokan turunçgiller, burada öyle gösterişli ve etkileyici ki… Orta bölümde de çiçeklerin etrafa verdiği mesaj açık: “Ben tam bir dişiyim.” Son bölümse parfümün sakinleştiği kısım oluyor. Oysa üst ve orta notalarda tırnaklarını çıkarmış tatlı cadı gibi Miss Dior. Hayat dolu ve enerjisi yüksek bir parfüm.

Tatlı cadı ifadesini özellikle kullandım. Biraz da parfümün yapaylığını ve düşük kalitesini vurgulamak istedim. Evet, genel yapısı çarpıcı ama genele uyabilecek ve erkekleri etkiyebilecek feminenlik ne yazık ki yeterince rafine verilmemiş. Başlangıçtaki turunçgillerden sonlardaki paçuliye kadar Dior’un ismine yakışmıyor kalitesi. Biraz dağınık ve yeni nesil kadın parfüm pazarından pay kapmaya yönelik hamle olarak görüyorum. Herhangi bir ilginçlik yok, farklılık yok, yaratıcılık yok. Onların yerine herkese hitap etmeye çalışan, metalik yapaylığa sahip, baş ağrısı yapmaya müsait koku formu var. Klasik modern meyveli-çiçeksi tekrardan öteye gidemiyor.

Kadınlar bu parfümü sevecektir çünkü gösterişli ve cazibeli. Erkeklerde bu kokuyu sevecektir çünkü çarpıcı ve kadınsı. Yani alan razı, veren razı durumu söz konusu. E o zaman daha fazla yorum yapmam gereksiz. Çok genç kızlara uymayacağını düşündüğüm Miss Dior’un süslü, orta yaşlı kadınlara fevkalade uyacağını, kolaylıkla imza parfümleri olabileceğini, gittikleri yerde izlerini bırakabileceklerini rahatlıkla söyleyebilirim. Tenimde beklediğim uyumu sağlayamadım ama hoş ve şık bir kadında mis gibi kokacağına eminim.

Benim kullandığım Francois Demachy’nin tasarladığı EDP versiyonuydu. Kalıcılığı normal ama fark edilirliği biraz düşük. Çoğu kişi onun ferah yönünden bahsetmiş ve yaz mevsiminde daha iyi sonuç aldıklarını söylemiş. Bu sıcak günlerde kullandığım Miss Dior, bence biraz daha serin hava istiyor. Ilık ilkbahar-sonbahar için daha uygun gibi. Günlük kullanımdan ziyade daha özel anların kokusu olarak düşünülebilir.

yakin miss yen

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

9 Ağustos 2016 Salı

Ermenegildo Zegna – Sicilian Mandarin (2012)

Kökeni Çin olduğu düşünülen (zaten neyin kökleri eski Çin’e dayanmıyor ki!) mandalinanın Avrupa kıtasına getirilmesi ve İtalya’da yetiştirilmeye başlanması mutluluk verici. İtalya’nın güneyindeki Sicilya şehrindeki mandalina ve portakal bahçelerinin övgüsünü birçok gezgin bize aktarıyor. Akdeniz’in en bereketli topraklarından birisinde yetişen Sicilya mandalinası, 2012 yılında bir parfüme isim babalığı yaptı.

Ermenegildo Zegna’nın özel serisi “Essenze” mensup olarak piyasaya sürülen Sicilian Mandarin, zamansız, modern bir kompozisyon olarak tanıtılmış. Parfümün başlangıcı buruk mandalinayla gerçekleşiyor. Kimileri bergamottan bahsediyor ama bence pek ilgisi yok. Bir yorumcunun dediği gibi karanlık sayılabilecek mandalina, portakal yağlarını da andırıyor. Bence fena değil açılışı. Orta kısımda turunçgilin ağırlığı devam ediyor. Serinlik, nane benzeri temayla gerçekleşiyor. Orta kısım daha ekşi hatta asidik. Başlangıcı kadar parlak değil orta bölüm. Son kısımda yumuşak odunsu notalara, turunçgiller eşlik ediyor. Kapanışı çok silik.

Sicilian Mandarin, ismindeki mandalina vurgusuna istinaden, tam anlamıyla o kokuyu karşılıyor. Buruk, ekşi ve doğal mandalina parfümün her anında kendisini gösteriyor. Kimi zaman yarı karanlık yüzünü gösterirken bazen nanemsi ferahlıkla karşınıza çıkıyor. Sonlarda da odunsu mandalinayla tanışıyorsunuz. Genel olarak büyük değişim geçirmiyor. Tek düze sayılabilir. Müthiş bir derinlikten bahsetmek abes olur.

Kötü mü? Asla değil. Gayet doğal turunçgil aroması, kimi zaman mandalinalı meyve sularını anımsatıyor. Azıcık portakal yağlarını da hatırlattı bana. Başarılı sayılabilecek kalitedeki Sicilian Mandarin, ferah ve doğal yazlık parfüm bulmakta zorlanan koku severler için iyi seçenek olabilir. Tabii oldukça yüksek fiyat etiketini gözden çıkarabilirseniz. Çünkü Sicilian Mandarin, Ermenegildo Zegna’nın özel serisine ait ve fiyat anlamında şakası yok.

resmi sicilian yen

Benim açımda durum muğlak. Mandalina meyvesini severim ve bol bol yerim ama iş parfümde kullanmaya gelince çok iyimser değilim. Nedenini bilmiyorum ama mandalina merkezli parfümleri pek kendime yakın bulamıyorum. Onun içindir ki, Sicilian Mandarin, benim yazlık turunçgil temalı koku listeme giremeyecek fakat bu tarzın meraklıları deneyebilir.

Parfümün tasarımını Harry Fremont yapmış. EDT formunda. Kalıcılığı ortalama, fark edilirliği ilk dakikalar dışında zayıf. Birçok yazlık parfümdeki performans sorunu Sicilian Mandarin için de geçerli. Az da olsa erkek kullanımına yakın gibi ama kadınlar da rahatlıkla kullanabilir. Tam bir yaz kokusu. Sevmesi kolay bu arkadaşı, her yaştan herkesler kullanabilir.

Koku Güzelliği:10/6

11 Temmuz 2016 Pazartesi

John Varvatos – Artisan (2009)

Formülü Paris’te bir otel odasında yazılmış Artisan’ın. Parfümün tasarımcısı, otellerdeki her odada bulunan ve otelin armasının bulunduğu küçük not kağıtlarına aklındaki kısa ve basit formülü kaleme aldığında yirmiden fazla içerik düşünmüyordu Artisan için. Hatta parfümün ismi ilk olarak Artisan değil de Eau de Fizz düşünülmüş fakat sonrasında, John Varvatos’un sanatsal tasarımlarına gönderme yapmak için ismi Artisan olarak değiştirilmiş.

Rodrigo Flores-Roux’un imza attığı Artisan’ın açıklanan notalarına baktığımızda pek alışık olmadığımız içeriklerle karşılaşıyoruz. Mesela, tangelo, marjoram, murraya çiçeği, kephalis, georgywood, belambre, serenolide musk. İsmi kırk yılda bir duyulabilecek bu içerikler, parfümörler tarafından biliniyordur ama benim için hepsi muamma.

Artisan’ı ilk çıktığı zamanlarda kullanmıştım. Hatta hakkında birşeyler de karalamıştım. Aradan geçen zamanın hatırına biraz daha detaylı birşeyler karalayayım dedim ve kullanmaya başladım Artisan’ı. Başlangıçta portakal çiçeğinin sabunsu ve çiçeksi yapısı dikkatimi çekti. Üst notaların nötr turunçgillerden oluştuğunu söyleyebilirim. Ferah, doğal ve temiz açılışı çok güzel. Orta bölüme geçildiğinde portakal çiçeğinin etkisi azalıyor ve turunçgil meyvelerinin etkisi artıyor. Orta kısımda mandalina, egemenliğini ilan ediyor. Mandalinanın o buruk kokusuna azıcık ferah zencefil ve yapay sucul efekt eşlik ediyor. Hani Calone’nun etrafa yaydığı serin ve kadifemsi bir koku vardır. Orta bölümde durum bence böyle. Son kısımda mandalinanın yanında misk var. Biraz da yapaylık sınırındaki sıradan odunsular mevcut. Kapanışta hala ferah Artisan.

Bu aralar havaların iyice ısınmasıyla yaz parfümlerine ağırlık vermemle birlikte, denediğim arkadaşların çoğu birbirine benziyor sanki. Artisan, ferah turunçgilli, yapay serinlikli, vasat odunsulu bir deneme gibi. Harika başlangıcından sonra, orta kısımda sıradanlığa geçiş yapan Artisan, yeni nesil parfümlerdeki sıkıcı odunsulukla kapanışı yapıyor. Başlangıçta çiçeksilik taslayan, orta bölümde turunçgil meyvelerine ve neredeyse mandalina kabuğu kokusuna evrilen Artisan, kapanışta da çok şaşırtmıyor.

artisan meyve yen

Bu koku formunu uzun uzun anlatacak değilim çünkü fazlaca bahsedilecek tarafı yok. Basit, derinliği olmayan, orta kısımdan itibaren durağan-sıkıcı-yapay sarmalından çıkamayan, ferah turunçgilli pazarından pay kapmaya çalışan, “John Varvatos’un bir de ferah kokusu olsun koleksiyonda” kafasıyla tasarlanan Artisan, üzerinde fazlaca durulası bir arkadaş değil.

Benim açımdan Artisan’ın şanssızlığı, parfümlerde mandalina kokusunu bir türlü sevememem. Ayrıca tatlılık oranı, yeni parfümlerin çoğunda olduğu gibi biraz fazla. Zaten parfümün tasarımcısının şeker kamışı içeriği kullandığını bildirmesi, kokudaki tatlılığın sebebini açıklıyor bir anlamda. Açıkladıkları bir sürü afilli ve garip notalaraysa aldanmayın. Çünkü Artisan, basit bir portakal çiçeği-mandalina-misk kokusu.

Sonuç olarak benim için iyi fikir değil Artisan. Siz yine de ona küçük de olsa şans verin, belki pozitif karakteri ve neşeli tavrı kalbinizi çalabilir.

resmi artisan yen

Artisan, ilkbahar-yaz kokusu. EDT formunda. Birçok kullanıcının şikayet ettiği üzere fark edilirliği ilk patlama dışında çok düşük. Tene oldukça yaklaşan Artisan, performans meraklılarının hiç denememesi gereken bir oyuncu. Kalıcılığa da yüksek değil. Erkek parfümü olarak sunulsa da bence kadınlar rahatlıkla kullanabilir. Şişe tasarımıysa belki de parfümün en ilgi çekebilecek tarafı.

Koku Güzelliği:10/5