portakal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
portakal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Aralık 2017 Pazartesi

Christian Dior – Poison Girl (2016)

Ben bir kız değilim, zehirim” cümlesiyle birlikte Dior’un en iddialı yeni kadın parfümü Poison Girl, Ocak 2016 itibariyle piyasaya sürüldü. Parfümün ismi ve pazarlama cümlesi arasındaki çarpıcı ilişki Dior’un yakalamayı istediği duyguyu vermiş. Poison Girl, parfümseverlerin iyi bileceği üzere 1985 çıkışlı ünlü Poison kokusunun devamı. Dior’un Poison’ları öylesine ilgi çekiyor ki 32 yıl sonra hala devam parfümü geliyor Poison isminde. Tabii Poison’ların bu kadar meşhur olmasında Hypnotic Poison’un büyük katkısı var. O, bir süper star olarak hala kadınların en sevdiği arkadaşlarından birisi.

Ve 2016 yılında Poison serisine genç bir kız eklendi. Zaten parfümün adı her şeyi açıklıyor. Poison ismiyle eskilerin devamı olduğunu vurguluyor. Girl ile onun yepyeni ve modern bir parfüm olacağının mesajı veriliyor. Şişe tasarımı ve rengiyle de ablası Hypnotic Poison’un yolunda olduğunu vurguluyor adeta. “Ben bir kız değilim, zehirim” mottosuyla masum bir kız değil, tehlikeli bir zehir olduğu mesajını Dior bize veriyor. Bir parfümden amma çok mesaj çıkarttım görüyorsunuz.

Dior’un yeni nesil rakiplerine cevabı olarak düşünülebilir Poison Girl. Hatta Hypnotic Poison’un yavaş yavaş eskimesi ve yıldızının sönmeye doğru evrilmesi yüzünden Dior’un Poison Girl hamlesini yaptığını düşünebiliriz. Tabii parfümün ismiyle genç kızları da Poison’ların içine çekmeye çalışıyor Dior. Bu anlamda gayet bilinçli davranıyor. Sonuçta parfüm kullanma yaşı bütün dünyada giderek düşüyor ve artık genç kızlar, büyük markalar için önemli ve atlanmaması gereken pazar. Biraz daha yakından inceleyelim artık Poison Girl’ü.

Parfümün açılışı oldukça tatlı ve leziz turunçgillerle gerçekleşiyor. Gayet canlı, dinamik, kaliteli ve modern kokan portakal kokusunu sevdim. Orta bölümde turunçgillerin verdiği meyvemsilik devam etse de koku karakteri çiçeksiliğe doğru kayıyor. Orta notalarda beyaz çiçekler ve gülün hakimiyetinden bahsedilebilir. Orta kısımdaki yapay ama kadınsı yapı tam da zihnimdeki kokuyla örtüşüyor. Parfümün bir yerlerinde böyle şekerli-çiçeksi-tonka fasulyesi-vanilya ile karşılaşacağımı tahmin ediyordum. Orta bölümde hafiften Hypnotic Poison esintisi var sanki. Son bölümde tatlılık hala fazla. Resmi olarak açıklanan alt notalarında tonka fasulyesi var. Kapanış vanilya-tonka eşliğinde gerçekleşiyor. Mumsu ve durağan vanilyadan bahsedilebilir.

Kendi sitelerinde Poison Girl’ün içeriğindeki üç nota vurgulanmış: Acı portakal, Grasse gülü ve Venezuela tonka fasulyesi. Parfümün genelini düşündüğümde gayet yerinde olduğunu anlıyorum bu üç notanın öne çıkarılmasının. Açılıştaki turunçgiller gerçekten de acımsı, daha olmamış portakal kokusunu çağrıştırıyor. Genelde ferah parfümlerin üst notalarında kullanılan turunçgiller, burada ferah değil. Tam tersine leziz, cazibeli ve bolca tatlı. Bence parfümün en güzel yeri açılışı. Yüksek kaliteli turunçgiller ne yazık ki kısa zaman sonra yerini orta bölümdeki çiçeklere bırakıyor. Şimdi çiçeksi kısmı inceleyelim kısaca. Çok ilginç ve benzersiz olmayan feminen çiçekler hafiften yapay ve azıcık sıradan. Gül hissediliyor ama tam bir gül parfümü denemez Poison Girl. Daha çok farklı çiçeklerin oluşturduğu gayet tanıdık, ortalamanın altında kalitede, etrafa yayılan, tırnaklarını burnunuza geçiren, iddialı, dolu dolu, cazibeli, hırslı, çarpıcı, arkasından baktıran çiçeklere sahip Poison Girl. Onu kullandığınızda size pek boşluk bırakmıyor ve gerçek bir parfüm kullandığınızı hissediyorsunuz.

Genellikle parfümlere seksi gibi şeyler söylemem. Çünkü artık her alanda öylesine çok kullanılıyor ki bu terim, içinin boşalmaya başladığını düşünüyorum. Onlarca belki yüzlerce parfüm (ağırlıklı olarak kadın parfümü) seksi temasıyla ve tanıtımıyla piyasaya sürülüyor. Onun için hemen hemen hiç kullanmamaya çalışsam da seksi kelimesini, Poison Girl gerçekten de sinir bozucu şekilde seksi, aynı zamanda yapay. Onun genlerini ablası Hypnotic Poison’dan aldığını düşünüyorum. Evet iki parfüm birbirini andırıyor. Poison Girl, belki de Hypnotic Poison’un daha güncellenmiş, modernleştirilmiş ve genç kızların hoşuna gidecek hale getirilmiş versiyonudur. Ne dersiniz, yanlış mı düşünüyorum?

Geleyim kokusunu sevdim mi kısmına. Orta kısmı dışında hoş bir kadın parfümü ama zaten orta notalar parfümün büyük bölümünü kapladığı için benim için çok konforlu değildi onu kullanmak. Zaten oldukça kadınsı kokusunu üzerime sıkıp, dışarı çıktığımı söyleyemem çünkü bana uymayacağı belliydi. Onu hep tenimde denedim ve aşık olmadım, kaliteli bulmadım. Oldukça piyasa işi gibi görünüyor. Dior’un çok satma uğruna karakterinden ödün vermesi denebilir Poison Girl için. Bir sürü çiçeksi-şekerli ortalama kadın parfümüne benzeyen Poison Girl, evet çarpıcı ve iddialı ama yenilikçi ve sıradışı değil. Biraz ukala, azıcık umursamaz, ufaktan küstah ve yeni nesil selfie meraklısı gençler gibi hafiften narsist.

Benim kullandığım EDP olanıydı. Yakın zamanda EDT versiyonu da çıkmış. Kalıcılığı ve fark edilirliği muhteşem olmasa da yeterli. Sonbahar-kış parfümü Poison Girl. Günlük kullanıma ve spor kıyafetlere pek uyacağı izlenimi vermiyor. Akşam ve özel anların kokusu sanki. Kokusunun tasarımını tabii ki Dior’un baş parfömürü Francois Demachy yapmış. Son sözü bay Demachy’ye verelim: “Poison Girl diğer parfümlerden hemen ayırt edilebilen, ödün vermeyen imzanız gibidir.

Koku Güzelliği:10/6

24 Haziran 2017 Cumartesi

Parfums MDCI – Le Rivage des Syrtes (2009)

1900’lü yılların başlarında doğan ve Fransa’nın yirminci yüzyıldaki en büyük yazarı olarak kabul edilen Julien Gracq’ı, böylesine şöhretli hale getiren romanlarından birisiydi “Sirte Kıyısı”. 97 yaşında öldüğünde, ünlü Liberation gazetesi onun ardından, “medyatik her türlü girişimi hayat boyu reddetmiş bu olağanüstü alçakgönüllü ve ilke sahibi insanın Goncourt ödülünü nasıl anında ret ettiğini” hatırlatmış. Sirte Kıyısı romanına verilen Goncourt ödülünü kabul etmemesi, Avrupa edebiyat dünyasında hala hatırlanıyor anlaşılan.

Kaderin bir cilvesi olarak 2009 yılında Fransa merkezli bağımsız parfümevi MDCI, Julien Gracq’ın Sirte Kıyısı (Le Rivage des Syrtes) romanından esinlenen parfümünü piyasaya sürdü. Hayatı boyunca bu tür şeylere iyi gözle yaklaşmayan Julien Gracq’ın en bilinen romanının bir parfüme isim babalığı yapmasını acaba nasıl karşılardı bilemiyorum.

Bizi ilgilendiren kısım MDCI’ın Le Rivage des Syrtes’i. Parfümün resmi tanıtımında geçen “kayıp adalar, egzotik yolculuklar, sahil boyunca değerli bitkiler ve egzotik koku malzemeleri toplamak için evden çok uzakta seyahat eden yalnız bir denizcinin masalından” bahsedilmesi şüphesiz ki merak uyandırıyor. Gerçi Le Rivage des Syrtes, MDCI’nin biraz geri planda kalmış eserlerinden birisi. Bakalım kullanım döneminde bana neler hissettirmiş.

Parfümün açılışı tatlı ve leziz meyvelerle gerçekleşiyor. Modern ve biraz fazla tatlı-mayhoş meyveler hissedilir oranda feminen. Orta kısımda meyvelerin hakimiyeti devam ediyor fakat aktörler değişiyor. Şekerli portakal-mandalinaya metalik ananas eşlik ediyor. Biraz da şekerli çiçekler var orta bölümde. Açıklanan orta notalarında ylang ylang ve sümbülteber var. Bu iki çiçek olabilir orta kısımda meyvelere eşlik eden. Orta kısım hala kadınsı. Kapanışta mumsu ve karamelize edilmiş vanilya sazı ele alıyor. Meyvelerin yerini misk geçiyor. Çok etkileyici değil kapanışı. Standart bir vanilyayla sonlanıyor.

Le Rivage des Syrtes, açık ara meyveli-çiçeksi-vanilyalı bir eser. Çokça şekerli meyve (portakal, mandalina, ananas ve belki de erik) ile çiçeklerin (ylang ylang, sümbülteber ve yasemin) ortalama bir karışımı gibi duruyor uzaktan. Sonlarda eklenen yanık vanilya ise sıradan. Kokunun bana göre analizi bu kadar. Çok karmaşık ve derin bir parfüm değil. Birçok ortalama piyasaya kadın parfümüne benzeyen yapısıyla geri planda kalmasının sebebini açıklıyor.

Le Rivage des Syrtes, günümüzün yeni nesil bol şekerli kadın parfümlerini andıran canlı-dinamik genç kız kokusuna yatırım yapmış gibi görünüyor. Genel konsepti çoğu kişinin sevebileceği tarza yakın. Fakat parfümün problemi özgün ve yüksek kaliteli olamaması. Notaların kalitesi tek tek ele alındığında yüksek değil. Kimi zaman geri plandan gelen yapaylık kimi zaman şekerli yapının fazlalığı sıkıntı yaratabiliyor. Belki de benim erkek tenime uyum sağlayamadı. Doğru bir kadın teninde iyi iş çıkarabilir.

Patricia de Nicolai gibi önemli bir ismin tasarladığı Le Rivage des Syrtes, EDP formunda. Kalıcılığı tende normal. Fark edilirliği normalin altında. Kimi yorumcuların yaz mevsimine yakıştırdığı Le Rivage des Syrtes, bence sıcaklarda rahat olmayacaktır. Serin ilkbahar-sonbahara daha uygun olacaktır.

Koku Güzelliği:10/6

13 Haziran 2017 Salı

Tom Ford – Rive d’Ambre (2013)

Tom Ford’un özel parfüm serisi Private Blend, giderek daha da genişliyor. Artık takip etmekte zorlandığımız Tom Ford parfümlerinden birçoğu da üretimden kalkıyor. Özel seriden ayrı olarak bir de Atelier d’Orient etiketli parfümler 2013 yılında piyasaya sürüldü. Atelier d’Orient serisi 2013 yılında dört parfümle ortaya çıktı fakat devamı gelmedi gibi görünüyor. Shanghai Lily, Fleur de Chine, Plum Japonais ve Rive d’Ambre’den oluşan bu seriden daha önce Plum Japonais’i kullanmış ve beğenmiştim. Şimdi sıra ikinci Atelier d’Orient parfümünde.

Rive d’Ambre için kendi sitelerinde Asya’da insanlara iyi şans ve servet getirdiğine inanılan tılsımdan esinlenildiğinden bahsedilmiş. Şatafatlı, ilgi uyandıran ve sıcak olarak tanıtılmış Rive d’Ambre. Parfümün açılışı ferah ve canlı turunçgillerle gerçekleşiyor. İlk saniyelerde buruk limon ve parlak portakalın işbirliği yaptığı üst notalar harika. Orta bölümde portakalın ağırlığı devam ediyor. Orta kısımda kompozisyona ferah baharatlar ekleniyor. Zencefile benzettiğim baharatlarla turunçgillerin uyumu gayet başarılı. Son kısımda yumuşacık misk ve turunçgilli odunsularla kapanış yapıyor. Son bölüm parfümün en sıradan yeri.

Rive d’Ambre, herşeyden önce ferah bir turunçgil parfümü. Ana yapıda turunçgil büyük rol oynuyor. İkinci ana öğe ferah baharatlar. Zencefil ve kakuleden bahsedebiliriz orta bölümde. Başlangıçtaki dinamik ve yüksek kalitedeki envai çeşit turunçgile destek veren baharatlar asla keskin ve rahatsız edici değil. Nefis açılışı kadar etkileyici olmasa da fena değil orta bölüm. Zencefil, bu tür turunçgil parfümlerine yakışıyor. Alt notalardan pek bahsetmeye gerek yok.

İsmindeki ambere bakıp da ağır ağdalı ya da ferah amber kokusu beklemeyin çünkü değil. Hatta ambere neredeyse rastlamak mümkün değil. Parfümün genelinde baharatlı turunçgiller ve meyvemsi hissiyat mevcut. Biraz ekşimsi kırmızı eriğe de benzetiyorum Rive d’Ambre’yi. Kimi kullanıcılar gülden bahsetmişler ki olabilir. Buruk turunçgiller portakal-mandalina ikilisine daha yakın. Burnu tırmalamayan baharatlar işini iyi yapıyor. Fakat şunu da söylemem gerekir ki özel seri olmasına rağmen derinliği ve zenginliği olmayan bir parfüm Rive d’Ambre. Zaten bir turunçgil parfümünden harikalar beklemek doğru olmayabilir. Yine de fena seçenek değil.

Ama… Asıl soru şu ki, bu parfüm fiyatını hak ediyor mu? Böylesine basit bir kokunun değeri bu kadar yüksek olmalı mı? Zaten bazı kullanıcılar bu soruyu soruyor ve genel kanı şu ki, fiyatını hak etmiyor. Evet, kötü parfüm değil. Belli bir kalitenin üzerinde. Yine de bu rakam oldukça yüksek. Bu anlamda parfümseverlerin taşıdığı genel kanıya katılıyorum. Oldukça yüksek fiyatına istinaden denemeden almanızı önermem.

EDP formunda ama performansı kötü. Kalıcılığı idare eder ama fark edilirliği zayıf. İlk sıkıldıktan on beş dakika sonra ortadan kayboluyor. Tom Ford’un kimi güçlü ve sağlam parfümlerini aklıma getirdiğimde, Rive d’Ambre rahatlıkla performans anlamında sınıfta kalıyor.

Fotoğraf parfumo.net sitesinden alınmıştır.

Kokusunun tasarımını Olivier Gillotin yapmış. İlkbahar-yaz için uygun. Hem erkekler hem kadınlar, kullanması ve sevmesi kolay bu arkadaşı deneme listelerine alabilirler. Her yaş gurubuna uyabilecek, günlük kıyafetlerle gayet uyumlu olacak Rive d’Ambre, sizleri dört gözle bekliyor.

Koku Güzelliği:10/6

10 Mart 2017 Cuma

Parfums MDCI – Les Indes Galantes (2015)

İsmini ve ilhamını ünlü Fransız besteci Jean-Philippe Rameau’nun 18. yüzyıla ait eseri Les Indes Galantes’ten alan bir parfümle beraberim. Fransa merkezli niş parfümevi MDCI’nın 2015 çıkışlı parfümü Les Indes Galantes, kendi sitelerinde kadın bölümüne konulmuş. MDCI’nın şöhretli parfümlerinin biraz gerisinde kalan Les Indes Galantes, yine kendi sitelerinde şöyle tanıtılmış: ” Hayali bir egzotik ülkeye seyahat etmeye davet eden, rafine ve şehvetli bir parfüm. Değerli baharatların, çiçeklerin ve meyvelerin sarhoş edici kokuları duyu ve duyguları uyandırır.”

Les Indes Galantes’in açılışı kremsi turunçgillerle gerçekleşiyor. Portakal-mandalina ikilisine benzettiğim başlardaki turunçgiller, modern, tatlı ve yüksek kaliteli. Üst notaları çok güzel. Orta bölümde turunçgiller biraz geri plana geçiyor ve bu sefer kremsi baharatların gelişine şahit oluyoruz. Tarçın ve karanfile benzettiğim baharatlar kaliteli. Orta bölümden itibaren tatlılık devam ediyor ve azıcık artıyor. Orta kısımda baharatlara biraz badem ve vanilya da eşlik etmeye başlıyor. Orta kısmı da beğendim. Kapanışta vanilya artık tek oyuncu. Tatlılık kapanışta üst sınıra dayanıyor. Şekerli vanilyaya dönüşen alt notaları epey sıradan.

Başlangıçtaki ferah olmayan kremsi turunçgillerin dinamik ve başarılı kokusu, orta kısımda yoğun baharatlarla birleşiyor. Orta bölümdeki badem sürprizi gerçekten ilginç. Böyle bir kompozisyona badem yakışırdı ve parfümün tasarımcısı Cecile Zarokian bu fırsatı kaçırmamış. Gerçi badem büyük rol oynamıyor ana yapıda.

Les Indes Galantes’in baharatlı bir vanilya parfümü olduğunu söyleyebilirim. Bu ana kompozisyona eklenmiş turunçgiller, reçineler, badem ikincil elemanlar olarak düşünülebilir. Tatlılığın her daim olduğu fakat sonlarda iyice abartıldığı Les Indes Galantes’in, üst-orta bölümünü beğendim, kapanışını başarılı bulmadım. Keşke tatlılık daha az verilseymiş.

yakin galamentes yen
Fotoğraf parfumo sitesinden alınmıştır.

Sonuç olarak sıcak, reçinemsi, vanilyalı, baharatlı bir parfüm arıyorsanız, Les Indes Galantes emrinize amade. Kadın parfümü olarak sunulsa da erkekler rahatlıkla kullanabilir. Tobacco Vanille ve Herod’dan daha kadınsı değil. Ha bu arada kimi kullanıcıların Tobacco Vanille’ye benzettiği Les Indes Galantes, bence koku güzelliği anlamında Tobacco Vanille ve Herod’un gerisinde. Bunu da küçük bir not olarak belirteyim.

Sonları dışında belli bir kaliteyi tutturan Les Indes Galantes, EDP formunda. Kalıcılığı gayet iyi. Fark edilirliği ortalamanın biraz altında. Tam bir kış parfümü. Günlük kullanıma uyabilecek ve çoğu kişinin hoşuna gidebilecek tarzıyla, markanın başarılı sayılabilecek eserlerinden birisi. Muhteşem mi? Değil. Benzersiz mi? Cık. Kötü mü? Tabii ki değil.

Koku Güzelliği:10/7

11 Şubat 2016 Perşembe

Chanel – Coco Mademoiselle (2001)

Aradan geçen yıllar bize gösteriyor ki boynuzun kulağı geçtiği örneklere yenisi eklenmiş durumda: Coco Mademoiselle.

Hypnotic Poison’un, ablası Poison’dan çok daha popüler olması ve sevilmesi, Eau de Merveilles’in, Elixir isimli başarılı devam çalışması ve Miss Dior’dan ismi daha çok duyulan devamı Miss Dior Cherie. Tabii durum erkek parfümlerinde de benzer seyrinde. Dior Homme’dan çok daha ilgi çeken Dior Homme Intense’i ve L’Homme’un pabucunu dama atan La Nuit de L’Homme.

Aslında şöyle bir düşündüğümüzde çok sık rastlanan durum değil, devam parfümlerinin asıllarından başarılı olup, öne çıkması. 2001 yılında, Chanel’in baş parfömürü Jacques Polge, belki de riskli sayılabilecek hamle ile ünlü klasikleri Coco’ya yeni bir arkadaş hediye etti. Bu isim Coco Mademoiselle olacaktı.

1984 yılında çıkan Coco, Chanel’in sevilen parfümlerindendi ama Coco Mademoiselle, yıllardır dünyanın en çok satan kadın parfümleri arasında. Hatta Amerika pazarında bir numarayı çok az kaptırıyor rakiplerine. Bu anlamda müthiş bir seven kitlesinin olduğu söylenebilir Coco Mademoiselle’in.

Top5USWomens

Kendi sitelerinde “kadınsı, seksi, genç ve etkileyici” sıfatları layık görülmüş onun için. Ayrıca parfümün ilhamını genç Coco Chanel’in ruhundan aldığı belirtilmiş. Modern oryantal olarak sınıflandırılan Coco Mademoiselle’in açılışı ferah sayılamayacak turunçgillerle gerçekleşiyor. Kısa süre sonra ona çiçekler eşlik ediyor. Başlangıcı için portakallı beyaz çiçeklerin hakimiyetinde denebilir. Orta bölümde parlak ve yapay amber karşımıza çıkıyor. Beyaz çiçeklerin eşlik ettiği orta bölüm, metalik ve rahatsız edici. Son bölüm parfümün en sevdiğim yeri oluyor. Burada, orta kısımda ipuçlarını aldığımız paçuliye fazlaca tatlı olmayan vanilya ekleniyor. Sıra dışı olmasa da başarılı kapanışa sahip.

Coco Mademoiselle anladığım kadarıyla portakallı beyaz çiçekler (portakal çiçeği ve yasemin) ve paçuli üzerine kurulmuş. Diğer unsurlar destekleyici gibi düşünülebilir. Gerçi çok da fazla notanın desteklediği söylenemez. Bir tek misk, parfümün üzerinde dolaşıyor orta bölümde. Derin, detaylı değil. Hatta yüksek kalite hissiyatı da vermiyor.

Orta kısımdan itibaren burnumu tırmalayan yapaylık, en sevmediğim haliyle verilmiş. Bu tür metalik amberden gelen yapaylık, cazgır ve tırnaklarını çıkarmış beyaz çiçeklerle desteklenince, bünyemde “aşırı doz” uyarısı yaptı. Neredeyse her kullandığımda hafif çaplı baş ağrısı ataklarına sebep oldu. Okuduğum kadarıyla bu durumdan çok fazla kişi muzdarip. Eğer migren ve ileri düzeyde sinüzitiniz varsa Coco Mademoiselle’i kullanırken bir daha düşünün. Eğer kullanmayı kafanıza koyduysanız da ağrı kesici hapınızı cebinizde bulundurmayı unutmayın.

Sadece başımı ağrıtsa iyi. Düşük kalite hissiyatı, büyük hayal kırıklığı yarattı. Bu kadar meşhur parfümün böylesine özelliksiz olabileceğini tahmin etmezdim. Başyapıtla karşılaşacağımı düşünürken, sıradan çiçeksi yapı tam da “hayaller-gerçekler” durumuna sebep oldu. Ama sonradan düşündüm ve popüler, çok satan parfümlerin genellikle vasat olduğunu aklıma getirdim. Ruhumu rahatlattım.

tek sis

Sonuç olarak sevemedim Coco Mademoiselle’i. Kıyafete sıktım, farklı kollarıma uyguladım. Gündüz ılık saatlerde boca ettim, sabahın oldukça serin anlarında şansımı denedim. Pek değişiklik olmadı. Kullanım döneminde, bu parfümü daha önceleri başkalarından ne kadar çok duyduğumu fark ettim. Kimi kadınlarda harika kokan Coco Mademoiselle, muhtemelen benim erkek tenimle anlaşamadı.

Luca Turin, Coco Mademoiselle’i çiçeksi oryantal olarak sınıflandırmış ve beş üzerinde dört puan vererek oldukça beğenmiş.

Kullandığım Eau de Parfum (EDP) versiyonuydu. EDT ve Parfum (Pure Parfum) versiyonları da mevcut. Kalıcılığı iyi. Fark edilirliği başlarda yüksek. İlk on beş dakikadan sonra normale dönüyor tende. Kıyafet üzerinde fark edilirliği daha yüksek. Bence soğuk günlerin parfümü. Geç sonbahar-kış dönemine uyacaktır.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/5

12 Ocak 2016 Salı

Guerlain - L'Instant de Guerlain Pour Homme (2004)

Ortadoğu ya da Arap kültüründen geldiği düşülen Arak içkisinin tarihi çok eskilere dayanıyor. Saydam, şekersiz, distile bir alkol türü olarak bilinen Arak’ın, Arapçada ter veya sert meyve suyu anlamına geldiği söyleniyor. Hatta başka kültürlerle ilişkisinden bile bahsediliyor Arak’ın. İlk olarak Ortadoğu’daki Musevi ve Hıristiyan azınlıklar tarafından geliştirilmiş olduğu tahmin ediliyor.

Ortadoğu coğrafyasından, önce Avrupa’ya, sonrasında Asya kıtasına doğru yayılmış Arak içkisi. Sadece damak tadı için değil, dini ayinlerde tanrılara adak olarak sunulurmuş Arak. Ve 2016 yılının Ocak ayının soğuk bir gününde, Parfüm Merakı rumuzlu sanal internet kişisi, Guerlain’in L’Instant de Guerlain Pour Homme isimli parfümünü kullanmaya başlar. Bir de bakar ki 2004 çıkışlı bu parfümün üst notaları, Arak içkisinden ilhamını almıştır. İşin ilginç kısmı üst notaları Arak’tan esinlenmiş bu uzun isimli parfümün sonları da gourmand öğelerden ilhamını almış.

L’Instant de Guerlain Pour Homme’un, markanın eski ve muhteşem klasiklerinden yeni nesil kokulara geçiş köprüsü olarak düşünebiliriz. Guerlain’ın aynı soy isimli aileden, LVMH grubuna geçmesiyle, eski büyüsünü kaybettiği hep söylenir. Louis Vuitton’a geçen Guerlain markasının, o şaşalı eski klasikler kadar olmasa da başarılı işlere imza attığı muhakkak. 2003 çıkışlı ilk L’Instant’ın, kadın parfümü olarak yerini almasından bir yıl sonra Pour Homme olarak erkek versiyonu da piyasaya sürüldü. Geçen yılların ardından L’Instant de Guerlain Pour Homme’un, markanın sevilen ve çok satan eserlerinden birisi haline geldiğini söyleyebiliriz.

daha afis

Kendi sitelerinde ışıltılı odunsu olarak sınıflandırılmış ve ferah, sıcak, tensel yönü vurgulanmış. Ayrıca hem sıcak hem de soğuk bir kontrast sağlaması düşünülmüş. Parfümün başlangıcı kremsi sayılabilecek turunçgillerle gerçekleşiyor. Aslında tam kremsi de değil daha çok anasonla karamelize edilmiş turunçgil gibi. Açıklanan notalarında limon ve bergamot var ama muhtemelen ikisi de değil. Üst notaları ferah olmayan tatlı anasonlu turunçgillerle gerçekleşiyor. Modern ve hoş başlangıcını sevdim. Orta kısımda kakao devreye giriyor. Buradaki kakao tam olarak çikolatamsı koyulukta değil. Tatlı turunçgille birlikte verilmiş kakao, lezzetli ama karanlık sayılmaz. Birazcık da baharatlar var sanki fakat anasonlu kakaolu turunçgilin etkisi daha fazla diyebilirim. Son kısımda yumuşak ve sıradan odunsu notalar devreye giriyor. Kapanışı eh işte.

L’Instant de Guerlain Pour Homme, yer yer reçineli, yer yer tatlı baharatlı, yer yer paçuli etkili, aromatik sayılabilecek ve ağır-ağdalı olmayan turunçgilli kakao kokusuna sahip. Şanslıyız ki çok tatlı veya şekerli değil. Tatlılık gayet yerinde verilmiş. Steril sayılabilecek tatlı turunçgil, en iyi örneklerden birisi adeta. Parfümün bu kadar sevilmesinin sebebi muhtemelen bu güzel tatlı turunçgiller ve tabii onun paçuli-kakao ile olan başarılı birleşimi. Parfümün üzerinde hayalet gibi dolaşan anason, baskın değil. Aramın iyi olmadığı anason, burada rahatsız edici değil.

L’Instant de Guerlain Pour Homme, belki de yeni nesil Guerlain parfümlerinin nasıl yol haritası izleyeceğinin ipuçlarını veriyor. Modern, tatlı, turunçgilli, tatlı baharatlı ve anason. Bu elemanların birçoğu yakın tarihli parfümlerde izlenebilir. Guerlain’in farkı, kalite hissiyatının bir nebze yüksek olması denebilir. Harika bir parfüm olmasa da, kullanan çoğu kişinin sevebileceği, güvenli sayılabilecek, övgüler alınabilecek yapısı var. Her ne kadar Dior’lardan erken piyasaya sürüldüyse de Dior Homme-Dior Homme Intense ikilisini çağrıştırıyor bana. Belki tamamen psikolojiktir bu durum.

cam onu

Sonuç olarak fena parfüm değil L’Instant de Guerlain Pour Homme. Kimilerinin onu “Shalimar’ın erkek versiyonu” olarak değerlendirmesini ise pek anlayamadım çünkü Shalimar ile büyük benzerliğe rastlamadım. Klasiklerden olamayacak gibiyse de, dişli rakibi Dior’un Dior Homme-Dior Homme Intense ikilisine sıkı bir direnç noktası olabilir Guerlain için. Hermes’in ise bu tür modern, erkek kullanımına uygun, hafif kadınsı, tatlımsı baharatlı kakao-çikolata yarışına girmeye pek niyeti yok gibi şimdilik.

L’Instant de Guerlain Pour Homme’u, henüz kırk yedi yaşında hayata gözlerini yuman parfümör Beatrice Piquet tasarlamış. EDT formunda. Kalıcılığı yeterli, fark edilirliği biraz düşük. Sonbahar-kış mevsimlerinde kullanmak iyi fikir. Her yaştan erkeğin ilgisini çekebileceğini düşünüyorum.

Luca Turin’in kitabında yeşil turunçgil olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden dört puan verilmiş.

coklu siseler

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7