turunçgil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
turunçgil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Ocak 2021 Salı

Trussardi Uomo (2011)

1911 yılında İtalya’nın Bergamo şehrinde kurulan bir marka Trussardi. Lüks eldivenler üreten atölyeden, bugün dünyanın elliye yakın ülkesinde faaliyet gösteren küresel markaya dönüştü. Tekstil, küçük deri ürünleri, ev mobilyası, aksesuar ve parfüm alanında çalışan Trussardi’nin 1983 yılında kokular dünyasına giriş yaptığını görüyoruz.

İlk parfümleri erkekler için Trussardi Uomo, koku bağımlısı koleksiyonerlerin iyi bildiği ve sevdiği önemli klasiklerden birisiydi. Yıllar içinde ne yazık ki bu önemli parfümün üretimi bitirildi ve 2011 yılında, markanın kuruluşunun yüzüncü yılı şerefine tekrardan piyasaya sürüldü. Aynı siyah şişeye sahip yeni Trussardi Uomo ile birlikteyim bir süredir. Trussardi’nin internet sitesinde parfümün tanıtımında, İtalyan ruhunun zarif ve çağdaş yönü vurgulanmış. Birçok İtalyan markanın, parfümlerinin tanıtımında İtalyan ruhundan bahsetmeleri bizim için sürpriz olmuyor.

Trussardi Uomo’nun ilk saniyeleri ferah turunçgillerden oluşuyor. Metalik ve dağınık hissi veren limon, portakal ve bergamot yüksek kaliteli olmaktan ziyade bilindik ve ortalama kokuyor. Orta kısma geçildiğinde turunçgillere menekşe ve ferah baharatlar ekleniyor. Bu andan itibaren 2010’lu yıllardan sonra bir dönem anaakım markaların çok kullandığı forma dönüşüyor. Aromatik baharatlı turunçgile sonlarda misk ve deri ekleniyor. Kapanışta harika deri beklerken hayal kırıklığına uğruyorum.

Trussardi Uomo, aromatik ferah baharatlar, metalik-yapay turunçgiller ve benim için sıkıcı dinamik menekşeden oluşuyor. İlk Trussardi Uomo’nun sağlam bir deri parfümü olduğu bilinir fakat 2011 çıkışlı yeni Uomo’da deri büyük yer tutmuyor. Buradaki menekşe Fahrenheit’teki kullanıma benzemiyor. Daha çok Gucci’nin yeni dönem vasat erkek parfümlerinden Gucci by Gucci Pour Homme’ye benziyor. Menekşenin erkeksi hissiyat verdiğini söyleyebilirim. Parfümün genelinin giymesi kolay, genele/vasata hitap eden yapıda olduğundan bahsedilebilir. Uomo’nun genel havası Bleu de Chanel tarzındaki calonemsi soğuk, nanemsi turunçgillere yakın duruyor.

Uomo’nun ilgimi çekmediğini daha ilk günkü kullanımda hissettim. Fikrim hala değişmedi çünkü sıradan turunçgil-menekşe kolonyası havası hayal kırıklığı yaşatıyor. Kimi kullanıcıların Uomo için harika İtalyan kolonyası tarzında olduğu yorumlarına katılamayacağım. Eğer harika İtalyan tarzı erkeksi kolonya arıyorsanız Acqua di Parma Colonia veya Dolce Gabbana Pour Homme’ye bakabilirsiniz. Yeni nesil ferah ve canlı erkeksi parfüm klişelerine rakip olmaya çalışan Uomo’nun bu haliyle pek ilgi çekmediğini görüyoruz. Oysa tasarımını Aurelien Guichard gibi genç ve başarılı parfümör yapmış.

Eau de Toilette formundaki Uomo’nun performansı iyi değil. Kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı yüksek olmadı tenimde. Ilık ilkbahar günlerinde kullanmak daha iyi fikre benziyor.

Koku Güzelliği:10/5

15 Ocak 2021 Cuma

David Beckham Homme (2011)

Rihanna, Britney Spears, Paris Hilton, Lady Gaga gibi dünyaca ünlü süper starların artık birer marka haline dönüştüğü dönemi yaşıyoruz. Çoğu ünlünün marka danışmanlık ajanslarıyla çalıştıkları ve isimlerini kullanarak ürünler pazarladığına şahit oluyoruz. Parfüm sektörü de tabii ki bu büyük çarkın merkezinde yer alıyor.

Başarılı futbol kariyeri, medyatik evliliğiyle dünya spor ve magazin basınının en çok ilgi gösterdiği isimlerden David Beckham, parfüm işini oldukça sevmişe benziyor. 2021 yılının başları itibariyle otuzu aşkın David Beckham parfümü raflardaki yerini almış durumda. 2011 yılı çıkışlı David Beckham Homme bir süredir bana kokusal anlamda arkadaşlık ediyor.

David Beckham Homme’nin açılışı ferah turunçgiller ve buruk aromatik otlarla gerçekleşiyor. Turunçgillere eşlik eden biberiye-kekik-fesleğen benzeri aromatik otların ardından orta bölümde büyük değişim olmuyor. Orta kısımda tozlu turunçgillere ferah baharatlar ekleniyor. En göze çarpan baharat tabii ki biber. Sonlarda odunsu tarafa doğru kayıyor. Kapanışta miskin de ağırlığını arttırdığını görüyoruz. Miskli odunsuluk gayet ortalama alt notalar vaat ediyor.

Karşımızda aromatik turunçgilli ve ferah baharatlı basit kompozisyon var. Geri planda temiz hissettiren sabunsuluk ve buruk otsu yapı her daim algılanabiliyor. Parfümün başrolündeyse ferah baharatlar bulunuyor.

Hoş, herkesin sevebileceği, pek derinliği olmayan, erkeksi hissettiren, düz çizgide ilerleyen, kalite anlamında vasata yakın duran, bıktırıcı şekerliliğe rastlanmayan, hayatınızın kokusunu size sunamayacak bir arkadaş izlenimi veriyor. Parfümler dünyasına yeni giriş yapan veya 25 yaş altı genç erkeklerin günlük kullanımda giyebileceği David Beckham Homme’nin uygun fiyatlara satılması olumlu taraflarından birisi.

Kimi kullanıcıların David Beckham Homme’yi Terre d’Hermes’e benzettiklerini görüyorum. Hafiften benzerlik olsa da birebir aynısı değil Terre d’Hermes’in. David Beckham Homme, Terre d’Hermes’in daha biberli ve buruk otsu haline benziyor.

Eau de Toilette formunda, kalıcılığı idare ediyor. Etrafa yayılımı sınırlı. İlkbahar-yaz dönemine daha uygun olacağını düşünüyorum. Kokusunu Pierre Negrin tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/5

11 Ocak 2021 Pazartesi

Paco Rabanne – Lady Million (2010)

Paco Rabanne’nin 2008 yılında piyasaya sürdüğü erkek parfümü 1 Million’un yakaladığı büyük başarının ardından kısa sürede seriye kadın kokusu eklendi. 2010 yılında raflarda yine sarı bir şişe ve Million ismi vardı. Lady Million, sonrasında yirmiye yakın Million ismiyle çıkacak parfümlerin işaret fişeğiydi. 1 Million’un kazandığı şöhreti Lady Million’un yaşadığı söylenemez. Yine de kadınlar için çekici bir seçenek olarak duruyor.

Paco Rabanne’nin internet sitesinde Lady Million’un “sınırsız çiçek nektarı, zengin ve ferah beyaz çiçekler, cazibe, bal ve paçuli, bağımlılık yapan takıntı” cümleleriyle tanıtıldığını görüyoruz. İddialı pazarlama cümlelerinde seksi çiçeklerin, çekici portakal çiçeğinin ve cüretkar meyvelerin yer aldığını söyleyebilirim.

Lady Million’un ilk saniyelerinde canlı ve ferah olmayan şekerli turunçgiller ve bir parça ahudududan söz edebiliriz. Yeni nesil yüzlerce kadın parfümünün başlangıcını andıran şekerli meyveler gayet leziz ve ilk koklamada çarpıcı denebilir. Orta kısma geçildiğinde büyük sürpriz yok zira şekerli meyvelere, şekerli çiçekler ekleniyor. Yasemin ve onu andıran beyaz çiçeklerin kadınsı ve dikkat çekici olduğunu düşünüyorum. Sonlarda bal ve paçulinin size el salladığını görebilirsiniz. Hafiften odunsu davranan alt notalarda kokunun oldukça zayıfladığına şahit oluyoruz.

Lady Million, birçok örneğine rastladığımız şekerli meyveli-çiçeksi kadın parfümü düzleminde ilerliyor. Portakal çiçeğinin, portakalın, beyaz çiçeklerin önderliğindeki üst-orta notalar gayet tanıdık. Gösterişli ve hırslı üst-orta kısım, birçok modern kadın parfümüne rakip olmaya çalışıyor. Onun rakipleri Prada – Candy, La Vie Est Belle, Black Opium, Dior – Poison Girl, Olympea ve aklıma gelmeyen onlarca kadın parfümü.

Lady Million kötü değil ama yaratıcı, sıradışı ve ilginç de değil. Yeni nesil tatlı kadın parfümlerinin tekrarı olmasına rağmen, sevmesi ve kullanması kolay bir parfüm. Gayet sosyal, neşeli, süslü, çekici fakat yapay ve kalite anlamında iyi yerde durmuyor. Onun kadınsı ve yerinde duramayan halleri gayet hoş fakat uzun süreli kullanımda sıkıcı olabileceğini sanıyorum. Her yaşa ve her ortama uyum sağlayabilecek Lady Million’u serin havalarda kullanmak daha iyi fikir olabilir. Yaz sıcaklarında biraz ağır gelebilir.

Kokusunu sektörün önemli isimleri Anne Flipo, Beatrice Piquet, Bruno Jovanovic, Dominique Ropion birlikte tasarlamış. Eau de Parfum formunda olduğunu belirteyim.

Koku Güzelliği:10/6

6 Kasım 2020 Cuma

Amouage – Dia Man (2002)

Amouage’nin geri planda kalan, sesi soluğu pek çıkmayan erkek parfümlerinden birisi Dia Man. Hiçbir zaman Amouage’nin en çok satan parfümlerinden olmadı. Parfümün resmi tanıtımında, Amouage’nin bir başka parfümü Gold’a gönderme yapılması pek rastlanan durum değil. Markanın internet sitesinde “Zevkli inceliğin güzel örneği bu çok yönlü şipre parfümü, Amouage Gold’u tamamlayan zarif gündüz kıyafetidir” cümleleriyle Gold ile Dia’nın arasında bağlantı olduğunu düşünmemi sağlıyor.

Dia Man’ın açılışı ferah olmayan tatlı meyvelerle gerçekleşiyor. Hafiften çiçeksi kokan meyvelerin kuru erik ve bir parça turunçgillerden oluştuğunu sanıyorum. Soyut ve yüksek kaliteli başlangıcı harika. Birçok Amouage’nin aksine fazlaca güçlü olmayan üst notalarından sonra orta bölüme geçiliyor. İlerleyen dakikalarda metaliklik sınırında tütsü ve vetiver bizi karşılıyor. Meyveler geri çekilirken tütsü ve sabunsu nötr çiçekler kompozisyona zenginlik katıyor. Açıklanan orta notalarında erkek parfümlerinde fazla görmediğimiz şakayık ve ylang ylang bulunuyor ki gayet şaşırdım bu duruma. Orta bölüm hafiften eski-tatlı tarza yakın hayvansı geri plana sahip labdanum-paçuli-deri üçgenine yakın durmaya çalışıyor. Kapanışta büyük değişim yok.

Başlangıçta rastlanmayan sabunsuluğun, orta kısımdan itibaren oldukça hissedilir hale geldiği aşikar. Dia Man’ın orta bölümden itibaren sabunsu nötr çiçekler sayesinde Gold Man’i andırdığı düşünülebilir. Kıyafet üzerinde tatlımsı vetiveri andırıyor orta bölüm. Parfümün geneli, soyut, eski hissi veren ama asla demode olmayan meyvemsi-baharatlı vetiver aksına yakın inşa edilmiş gibi. Tütsünün sevdiğim gibi dumansı verilmemesi biraz hayal kırıklığı yaratıyor. Onun maskülen veya alfa erkek parfümü olduğunu söylemek mümkün olmayabilir.

Dia Man, bence soyut ve ruhani tarafa yakın duruyor. Onun karmaşık notalara sahip yapısı meyveleri-baharatları-çiçekleri ve vetiveri bir araya getirmiş. Bu tür parfümler bende uhreviliği çağrıştırıyor. Duyulara hitap eden Dia Man, bir taraftan tanıdık geliyor bir taraftan eskiye ait yabancı gibi zihninize oyun oynuyor.

Bu hoş tasarım, kimi Amouage’ler gibi yoğun Arap-Ortadoğu esintisi taşımıyor. Onun fazlaca batılı koktuğu da söylenemez. Giymesi kolay yapısıyla bazı Amouage’lerden ayrışıyor. Kendi halinde, süper star olamayacak kokusuyla ilginç deneyim sunuyor. Denemeden almanın iyi fikir olmadığını söylemem gerekiyor. 100 ml. şişesinin 340 dolara satıldığını göz ardı etmemek gerekiyor.

Eau de Parfum formundaki Dia Man’ın performansı ilk dakikalar dışında saldırgan değil. Gün içinde ara ara kendisini hatırlatsa da ortalamanın altında yayılıma sahip. Kalıcılığı fena değil. Sonbahar-kış dönemi kullanımı için uygun denebilir.

Koku Güzelliği:10/7

10 Ekim 2020 Cumartesi

Dolce & Gabbana – K (2019)

“Dolce & Gabbana K, erkeğin özünü kendi elementinde yakalar. O, hayatının kralıdır. Kendi yolunu izler, ailesini ve sevdiklerini her şeyden çok önemser. Büyüleyiciliğini ve canlılığını göstermekten korkmaz, köklerine sadık kalır, moderniteyi kucaklarken geleneğe saygı duyar.”

Dolce & Gabbana’nın 2019 yılında piyasaya sürdüğü erkek parfümü K’nın yukarıdaki tanıtım cümleleri koku hakkında pek ipucu vermiyor. K’nın basit formlu şişesine tezat şekilde kapağının gayet süslü ve gösterişli oluşu parfümler evreninde ara ara karşılaştığımız durumlardan birisi. Kapağın kral tacı gibi olması ve parfümün isminin İngilizcedeki kral kelimesinin karşılığı King’i çağrıştırması şüphesiz tesadüf değil. Bakalım K, krallara layık bir parfüm mü?

K’nın açılışı yapay ambroksanı andıran steril, nanemsi turunçgillerle gerçekleşiyor. Dolce & Gabbana’ya göre K’nın üst notalarında kan portakalı, Sicilya limonu ve ardıç meyvesi kullanılmış. Limona fazla rastlamasam da sentetik tuzlu portakalın meyvemsi hissiyat verdiği bir gerçek. Orta kısımda kontrollü modern yapaylık devam ediyor. Ambroksan benzeri yapı biraz geriye çekiliyor. Orta bölümde aromatik baharatları görüyoruz. Sonlarda yapaylık pek kalmasa da sıradan odunsu tarafa doğru yelken açıyor. Bir parça paçuli ve misk, sedir ağacını andıran odunsulara eşlik ediyor.

Kullandığım K’nın Eau de Toilette versiyonu eksene sentetik, kimyasal moleküllere boğulmuş modern meyvemsiliğe ve güzel mi yoksa detarjanımsı mı koktuğu belli olmayan baharatsılığa göz kırpıyor. Bu tür ambroksanımsı, nanemsi, kavunumsu, Calone’msi  soğuk-serin parfümler çamaşır deterjanlarının o kimyevi rahatsızlığını hissettiriyor. K, berbat değil ama ne kalite anlamında ne de doğallık/gerçekçilik anlamında iyi yerde durmuyor. Temiz ilaç laboratuarının duvarlarına sinmiş tuhaf kokuyu andırıyor. 2015’li yıllar ve sonrasında karşılaştığımız tuzlu-steril-sentetik-ferah-ekşi-tatlı-doğaya ait olmadığını hissettiğiniz postmodern vasat parfümler furyasına Dolce & Gabbana da katkı yapmış.

K’nın rakipleri belli. Dior – Sauvage, Versace Pour Homme Dylan Blue, Chanel – Bleu ve diğerleri… K, genele hitap eden, kullanan çoğu genç arkadaşın ilgisini çekebilecek, ilk rüzgarıyla bir sürü deneyimsiz parfüm severe kendisini aldırabilecek yapıda. Oysa ki parfüm ustalarının ve acımasızca mükemmeli arayan koku gustolarının ilgisini çekmeyecek, sıradan, modern ve daha şimdiden klişe bir hayal kırıklığı denebilir K.

İlkbahar-yaz günlerine uyum sağlayabilecek K’yı, Daphne Bugey ve Nathalie Lorson birlikte tasarlamış. Kalıcılığı iyi sayılsa da etrafa yayılımı vasatı aşamıyor. İlkbahar-yaz döneminde kullanmaya daha uygun duruyor.

Koku Güzelliği:10/5

5 Ekim 2020 Pazartesi

Roberto Cavalli – Paradiso (2015)

İtalya merkezli moda markası Roberto Cavalli ile Coty arasındaki işbirliği devam ediyor. 2015 yılının şubat ayında dünyaya tanıtılan Paradiso isimli kadın parfümü bu işbirliğinin meyvesi denebilir. Paradiso gibi yaz dönemine uygun parfümün şubat ayının soğuk günlerinde dünya lansmanı yapılması kulağa ilginç gelse de kısa süre içinde sevilen eserlerden oldu.

Paradiso’nun resmi tanıtımında şu ifadelere yer verilmiş: “Paradiso, Akdeniz kıyısında yer alan muhteşem villada gizli bahçeyle kucaklanan paralel dünyanın anahtarıdır. Taze narenciye notalarının kışkırtıcı başlangıcı, sıcak egzotik bergamot ve tatlı mandalinayla harmanlanıyor. Taze ve ışıltılı üst notaları, yabani yaseminlerin zarif kalbine yol verir. Kokunun temel notasında zengin selvi, zakkum ve Akdeniz çam ağaçları bulunur. İtalyan aromalarından oluşan rafine uyum, yaseminin hipnotik etkisini genişletir ve yoğunlaştırarak kalıcı odunsu baz notasını oluşturur.”

Paradiso’nun başlangıcı canlı ve ferah çiçeksi turunçgillerle gerçekleşiyor. Mandalinayı andıran buruk ve lezzetli meyveler fena değil. İlerleyen dakikalarda turunçgillere aromatik baharatlar ve çiçekler ekleniyor. Orta kısımdan itibaren meyveli-çiçeksi tarafa doğru tamamen dümeni kırıyor. Lezzetli modern, mayhoş tropikal meyvelere eşlik eden yasemin benzeri beyaz çiçekler Paradiso’nun kokusunun omurgasını oluşturuyor. Sonlarda miskli odunsuluk mevcut ki bu tür parfümlerin hemen hemen vazgeçilmezi denebilir.

Karşımızda lezzetli tatlımsı meyvelerle beyaz çiçeklerin kombinasyonu var. Paradiso, ismindeki cenneti bize ağız sulandıran meyveler sayesinde yaşatmaya çalışıyor. İlk anlardan itibaren canlı, neşeli, dinamik koku formuna sahip. Yaz mevsiminin ve bol güneşli yerlerin kendilerine özgü renkliliği adeta Paradiso’ya yansımış. Muhteşem kalitede olmasa da buradaki meyveler, deneyecek çoğu kadının rahatlıkla sevebileceği gibi verilmiş. Aslına bakılırsa kadın parfümeri dünyasında sıkça tekrar edilen tarza sahip. Paradiso’nun farkı ekşimsi leziz tropikal meyvelerin bir adım önde olması. Çiçekler daha geri planda.

Yeni nesil modern parfümlerin çoğunda bulunan tatlılık Paradiso’da mevcut fakat fazlaca abartılı verilmemiş. Kalite anlamında biraz düşük kalsa da ve kimi kullanıcılar tarafından saç spreyi/duş jeli-şampuana benzetilse de temiz ve ferah meyveli parfüm arayan kadınlara rahatlıkla hitap edecektir.

Paradiso, Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı idare ederken etrafa yayılımı ilk patlama dışında zayıf ne yazık ki. Havanın sıcak olduğu günlerde tuzlu, leziz meyveli tarafını öne çıkarırken, serin akşam saatlerinde donuk ve sıkıcı çiçeksi kokuyor sanki. Onun içindir ki sıcak yaz günlerinin parfümü olmalı bana göre. Kokusunu Louise Turner tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6.5

30 Eylül 2020 Çarşamba

John Varvatos – Artisan Pure (2017)

John Varvatos’un 2009 yılında piyasaya sürdüğü Artisan isimli erkek parfümünden sonra şaşırtıcı şekilde sürekli devam kokuları geliyor. Artık Artisan isimli parfümler için seri haline geldi diyebiliriz. 2020 yılı itibariyle beş Artisan isimli parfüm raflardaki yerini aldı. John Varvatos Artisan’ların en son üyesi 2017 yılında Pure ismiyle aramıza katıldı.

Özellikle ana vatanı Birleşik Devletlerde oldukça ilgi gören John Varvatos’lardan Artisan Pure, markanın internet sitesinde, Meksika’nın Xalapa şehrinin yemyeşil tepelerinden ilham alındığını bildirmiş. Xalapa’daki geniş kahve ve narenciye bahçeleri Artisan Pure’un ruhani temelini oluşturmuş. Odunsu turunçgil parfümü olduğu vurgulanmış. Ayrıca portakal ağacının şu üç unsuruna yer verilmiş: yapraklar, dallar ve yumuşak meyveler. Son olarak da en kaliteli orris kökünün kullanıldığından bahsedilmiş.

Artisan Pure’un ilk saniyeleri ferah ve yüksek kaliteli turunçgillerle gerçekleşiyor. Açılışta portakaldan ziyade yeşil, tozlu-yapraksı neroli-bergamot-portakal çiçeği aksına yakın narenciyelerden bahsedebilirim. Başlangıcı neroli kolonyalarını hatta azıcık Neroli Portofino’nun kuru, topraksı halini çağrıştırıyor. İlerleyen dakikalarda yeşil tema, çiçeksi-otu yapıyla yoluna devam ediyor. Ferah nerolinin yerini keskin olmayan baharatlar alıyor. Az biraz zencefil ve kimyon benzeri sakin baharatların eklenmesiyle ilginç hale geliyor. Kapanışta odunsuluk öne çıkıyor. Sedir ağacı tarzında değilse de orris ve miske destek veren odunsu notalar son bölümde dikkat çekiyor.

John Varvatos’un resmi tanıtımında kahveden bahsedilse de Artisan Pure’de kahve namına fazla bir şeye rastlamadım. Pure, başlangıçta harika neroli kolonyası gibi davranırken, ilerleyen saatlerde yumuşak ve uyumlu baharatların turunçgillerle nefis dansına doğru evriliyor.

Karşımızda şaşırtıcı derecede başarılı ve güzel kokan bir arkadaş var. Ferah, temiz, aromatik, otsu baharatların böylesine kaliteli verildiği bir parfüme niş markalarda bile rastlamak zor olabilir. Ne yapaylık var, ne zorlama var, ne bıktırıcı şekerleme kokusu var ne de kimyasal deniz-su-calone-ıso e super var. Artisan Pure ismi gibi saf ve basit sayılabilecek leziz mi leziz, buruk, acımsı, yeşil, tozlu ama aynı zamanda canlı, kalıcı ve modern yapıya sahip.

Başlangıcını Neroli Portofino’ya, orta ve son kısmını hafiften Cartier – Declaration’a benzettiğim Artisan Pure, uygun sayılabilecek yurtdışı fiyatıyla da fiyat-performans anlamında çok hoş bir yazlık olarak onlarca rakibinin önüne rahatlıkla geçer. Birazcık erkeksi temaya sahip olsa da kadınların onu kullanmaları garipsenemez.

Eau de Toilette formundaki Artisan Pure’u Rodrigo Flores-Roux’un tasarladığını belirtmek durumundayım. Günlük kullanımda sırıtmayacak yapısıyla her ortama uyum sağlayabileceğini düşünebiliriz.

Koku Güzelliği:10/7.5

4 Ağustos 2020 Salı

Perris Monte Carlo – Mandarino di Sicilia (2018)

Perris Monte Carlo’nun İtalya koleksiyonunu keşfetmeye devam ediyorum. Yazlık ve ferah parfümlerden oluşan İtalya koleksiyonunun her parfümünde farklı turunçgil meyvesine ağırlık verilmiş. Bu durum yeni nesil niş markaların sıkça uyguladığı bir durum. 2018 yılında piyasaya sürülen Mandarino di Sicilia’nın isminden anlaşılacağı üzere hem Sicilya adasına hem de mandalina meyvesine vurgu yapılmış.

Perris Monte Carlo’nun internet sitesinde Mandarino di Sicilia şöyle tanıtılmış: “Mandalina seçimi meyvenin kalitesine, hasat anına ve ekstraksiyon işlemine bağlıdır. Uçucu yağın farklı nitelikleri, bu meyveyi bütünüyle temsil eden kokunun yaratılmasına olan ilgiyi artırmıştır. Mandarino Di Sicilia üç benzersiz uçucu yağ fraksiyonuna sahiptir; Birincisi yeşil mandalina, ikinci geçişte ağırlaşan hassas ve uçucu bir yağ, üçüncü esansiyel yağ sarı mandalinadır.”

Mandarino di Sicilia’nın açılışı yeşil, kuru ve tozlu yaprağımsı hissiyatla gerçekleşiyor. Asidik, tozlu turunçgillerden tabii ki mandalina ön planda. Ferah ve yüksek kaliteli başlangıçtan sonra orta kısımda tozlu yapı geride kalırken yine gayet gerçekçi turunçgiller bayrağı devralıyor. Portakal, mandalina ve bir parça nötr çiçeksilikle birlikte harika kokan orta kısımdan sonra alt notalarda odunsular var. Narenciyeler etkisini sürdürürken sedir ağacının izleri takip edilebiliyor kapanışta. Bu tür parfümlerin değişmez alt nota elemanı misk de yerini alıyor.

Mandarino di Sicilia, tam bir ferah turunçgil parfümü denebilir. Fazlaca tatlı-şekerli verilmemiş yeşil mandalina-acı portakal ikilisi parfümün ana aksını oluşturuyor. Kuru sayılabilecek gerçekçi başlangıcı ve leziz orta notalarıyla nefis bir yaz kokusuna sahip.

Mandarino di Sicilia’nın tek sıradan yanı alt notaları denebilir. Başlangıcını ve orta kısmını çok sevdim. Müthiş gerçekçiliği ve sınırlı verilmiş tatlılığıyla iyi bir yaz parfümü arayan niş meraklılarına hitap ediyor. Üst ve orta bölümünü koklamaya doyamıyorum. Belki de bu tür turunçgil parfümlerini sevdiğim için sevmiş olabilirim. Biraz abartıyor olabilirim fakat 1966 yılı çıkışlı Eau Sauvage’ye hafiften benzettim genel yapısını.

Mandarino di Sicilia, Perris Monte Carlo’nun İtalya serisine ait bir arkadaşımız. İtalya temalı parfümlerin çoğu gibi ferah ve turunçgilli yapısıyla konsept-isim uyumunu sağlamış. Her ne kadar fazlaca düz çizgide ilerlese ve pek derinliğe sahip olmasa da onu koklamak mutluluk sebebiydi benim için. Canlı ve hayat dolu kokusunu denemenizi öneririm.

Geleyim kötü habere. Birçok ferah yaz parfümünün performans anlamında yaşadığı problemleri Mandarino di Sicilia’da yaşıyor. İlk patlama dışında etrafa yayılımı zayıf ne yazık ki. Kalıcılığı da tenimde fazla olmadı. Bu anlamda güçlü yaz parfümü arayanların başka seçeneklere yönelmesi gerekebilir.

Eau de Parfum formundaki Mandarino di Sicilia’nın kokusunu Gian Luca Perris tasarlamış. Tam bir yaz parfümü. Hem kadınlar hem de erkekler rahatlıkla kullanabilir. Günlük kullanıma ve her ortama uyum sağlayacaktır.

Koku Güzelliği:10/8

13 Temmuz 2020 Pazartesi

Perris Monte Carlo – Cedro di Diamante (2018)

Perris Monte Carlo’nun 2018 yılında meydana getirdiği İtalya koleksiyonunda 2020 yılı itibariyle dört parfüm bulunuyor. Bu seri sanılanın aksine kolonya değil, yüzde 15 konsantrasyona sahip Eau de Parfum’lerden oluşuyor. İtalya koleksiyonu, markanın yaratıcı yöneticisi GianLuca’nın İtalyan kökenine de göndermeler yapıyor. İtalya’nın güneybatı sahilinde bulunan Kalabriya’ya bağlı kasaba Diamante’den ilhamını almış Cedro di Diamante parfümü.

Diamante yöresinde yetişen farklı bir tür turunçgil meyvesinin, ünlü şairler Byron ve D’Annunzio tarafından şiirlerinde bahsedildiği biliniyor. Daha çok yemeklere hoş tat vermesi için kullanılan ve asidik yönü ağır basmayan Diamante narenciyesi, Perris Monte Carlo’nun parfümüne isim babalığı yapıyor. Açıklanan notalarında misket limonu, gül, limon, zencefil, biber, iris ve meşe yosunu gibi parfümlerde koklamaktan zevk aldığım notalar var.

Cedro di Diamante’nin açılışı tozlu-tuzlu limonla gerçekleşiyor. Gerçekçi, ekşi ve asidik limon yüksek kaliteli ve bir parça eski kafa şiprelerdeki nostaljiyi çağrıştırıyor. Başlangıcını sevdim. Orta kısımda turunçgilli ana yapı devam ediyor. Leziz limon-portakala orta notalarda ferah baharatlar ekleniyor. Biber ve kakuleyi andıran baharatlar çok baskın ya da keskin değil. Orta kısımda gülden bahsedilmiş Perris Monte Carlo’nun sitesinde fakat yoğun güle rastlayamadım. Sonlarda misk bulunuyor. Bir parça sedir ağacına eşlik eden narenciyeler kapanışa kadar devam ediyor.

Cedro di Diamante, parlak, ferah, taze, gerçekçi ve yüksek kaliteli turunçgil parfümü denebilir. Meyveli-baharatlı tarafa yakın duruyor. Perris’in internet sitesinde çiçeklerden de bahsediliyorsa da hoş ve ferah narenciye kokusuna sahip. Çiçeksilik büyük yer kaplamıyor genel kompozisyonda.

Yazlık ve ferah parfümler genellikle ya yapay kokar ya fazlaca tatlıdır ya sabunsudur ya da çamaşır yumuşatıcısına benzer. Son yıllardaki sucul parfümlerin çoğuysa nanemsi sahte deniz kokusunu vermeye çalışır. Cedro di Diamante daha kolay bir yolu seçmiş. Ekşi ve asitli limon-portakal ikilisini başrole koymuş. Yeni nesil parfümlerden azıcık da olsa Terre d’Hermes’i andıran tarzıyla, çok güzel bir parfüme imza atmış Perris Monte Carlo.

Oldukça basit bu formül, eski tarz aromatik şipreleri hatırlatıyor. Cedro di Diamante’de hafiften Chanel Pour Monsieur ve Yves Saint Laurent Pour Homme havası alıyorum. Tatlılığın az verilmesi ve tozlu-tuzlu-ekşi narenciyelerin büyük yer tutması, onu adeta 1980’li yılların ferah yaz parfümlerine yaklaştırıyor.

Sonuç olarak çok derin, katmanlı, sıradışı ve dünyayı sallayacak bir parfüm değil. Yine de yapaylık barındırmayan doğal kokusuyla gayet kullanılabilir buldum. Bu tür limon kolonyalarını andıran turunçgil parfümlerini hep sevmişimdir ve Cedro di Diamante de bu kuralı bozmuyor.

Eau de Parfum formunda fakat performansı zayıf. Kalıcılığı ve etrafa yayılımı az ne yazık ki. Günlük kullanıma rahatlıkla uyum sağlayabilecek, giymesi kolay bu arkadaşa, niş parfümseverler şans verebilir. Kokusunu Luca Maffei tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7

14 Mayıs 2020 Perşembe

Jean Paul Gaultier – Le Beau (2019)

“Bir sabah, Jean Paul Gaultier, fabrikasının içine doğru yürüdü. Fabrikası geniş, canlı ve mutluydu. Gaultier, kadına baktı ve sonra erkeğe baktı. Ve dedi ki, “kadınlar ve erkekler birlikte vakit geçirmeli, böylesi daha iyi olur”. Birinci günde bahçeyi yarattı. Bahçe büyülü ve büyüleyiciydi. İkinci gün La Belle ve Le Beau’yu yarattı. Bu iki parfüm Jean Paul Gaultier’in klasikleşmiş eserlerinden Le Male ve Classic’ten doğdular. La Belle ve Le Beau, dünyadaki ilk günlerinde çıplaktılar. Üçüncü günde en hoş, ilahi ve nefis günahları yarattı. Dördüncü günde dinlendi. Onun bahçesinde partiler yapılırdı. Herkes, kendilerini ve birbirlerini keşfetmek havasındaydı. Ve kokusu neredeyse ilahiydi!”

Jean Paul Gaultier’in garip internet sitesinde Le Beau isimli erkek parfümünün tanıtımında yukarıdaki cümlelere rastlıyoruz. Gaultier’in efsaneleşmiş erkek parfümü Le Male’nin devam kokularından olan Le Beau, resmi tanıtımında bahçe temasını öne çıkartmış. Tabii buradaki bahçe sıradan bir mekan değil. Tanıtım cümlelerinden anladığım kadarıyla cennet bahçelerine ve Tanrı’nın dünyayı yaratma sürecine esprili olarak gönderme yapmışlar. Le Beau’nun tanıtımında üç tema öne çıkarılmış: Bergamot, hindistan cevizi ağacı ve tonka fasulyesi. Ayrıca odunsu aromatik olarak sınıflandırmışlar.

Le Beau’nun açılışı ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Hoş, modern ve nanemsi turunçgiller bergamot-portakal ikilisine benziyor. Yaz parfümü ferahlığında ve basitliğindeki başlangıcını beğendim. İlerleyen saatlerde nanemsi turunçgillerin hakimiyeti devam ediyor. Orta kısımda turunçgillere hindistan cevizi ekleniyor. Buradaki hindistan cevizi fazlaca baskın, yağlı veya ağır değil. Turunçgillerin gerisinde kalmaya çalışan hindistan cevizi güzel verilmiş. Sonlarda ana yapı değişmiyor. Naneli turunçgiller ve hindistan cevizi son bölümde de etkili. Bir parça tonka fasulyesinin katılımıyla gerçekleşen alt notalar oldukça zayıf denebilir.

Le Beau, anlaşılacağı üzere tam ferah yaz parfümü. Gaultier’in şöhretli erkek kokusu Le Male’nin devamı olduğuna bakmayın çünkü çok benzer tarafı yok. Le Beau, naneli tropikal kokteylleri andırıyor. Uzak Doğu Asya ülkelerinde, okyanusun ortasında bulunan ve bembeyaz kumsalları olan, sahillerde hindistan cevizi ağacının altında uyuklanılan, tropik cennet gibi adalardan birisindeymiş gibi hissettiriyor. Nane, sıcak yaz günlerinde serinletici etki yapıyor. Biliyoruz ki birçok yaz kokteylinde nane kullanılıyor. Le Beau’daki lezzetli bergamot ve hoş hindistan cevizi aroması da sizi Mauritius adasındaki bir otelin havuz başında içilen rengarenk kokteyllere götürebilir.

Le Beau, birçok yaz parfümü gibi basit, derinlikten yoksun, turunçgilli, zayıf, yapaylık sınırında, uzun süreli kullanımda sıkılabileceğiniz ve performans sorunu yaşayan bir arkadaş. Aynı zamanda sevmesi ve kullanması kolay, sizi koklayan çoğu kişinin beğeneceği ve övgüler alabileceğiniz, burnu ve algıları zorlamayan, leziz, deniz kenarını hatırlatan, tatil hayalleri kurduran, ağır ve bıktırıcı kış parfümlerinden kurtulmanın sevincini yaşatan bir arkadaş. Bardağın hangi tarafına bakacağınıza en iyisi siz karar verin.

Le Beau’nun beni en çok heyecanlandıran tarafı orta kısımda bulunduğu söylenen hindistan cevizi temasıydı. Gaultier’in internet sitesinde hindistan cevizi değil de hindistan cevizi ağacından bahsedilmesi biraz tuhaf. Hindistan cevizli harika parfümler arayan birisi olarak merakla kullandım Le Beau’yu. Aşırı dozda hindistan ceviziyle karşılaşmadım. Geri planda hissediliyor hindistan cevizi ama bence büyük resim nanemsi turunçgil formuna yakın.

EDT olan Le Beau’nun kalıcılığı eh işte, etrafa yayılımı güçlü değil. Biraz Guerlain Homme’nin EDT versiyonunu hatırlattı bana Le Beau. Ayrıca Virgin Island Water’ın vasat benzeri olarak da düşünülebilir. Günlük kullanıma rahatlıkla uyum sağlayacaktır. Kokusunu Quentin Bisch tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6.5

29 Şubat 2020 Cumartesi

Lancome – Hypnose (2005)

2005 yılında dünya pazarına sunulan Lancome’nin kadın parfümü Hypnose oldukça başarılı olmuşa benziyor. Lancome’nin yeni nesil modern parfümlerinin önemli temsilcilerinden Hypnose, Thierry Wasser gibi usta parfümörü Addict ile birlikte dünyaya tanıtan eserdi. Lancome’nin internet sitesinde Hypnose’nin tanıtımı şöyle yapılmış: “Cazibesini nasıl kullanacağını bilen bir kadının büyüleyici ve hipnotize edici kokusu. Duyusal. Baştan çıkarıcı. Büyüleyici. Büyülü bir iz ile şehvetli bir aşk iksiri gibi davranan odunsu bir oryantal koku. Hypnose büyüleyici notalarıyla sizi baştan çıkarıcı bir dünyaya çekecek. Notaları derinlikle harmanlanmış bir duyusallık sarmalı. Çarkıfelek çiçeği kadınsılığın üstün ruhunu taşıyarak olağanüstü bir canlılığı, parlaklığı ve gençliği yansıtıyor. Vanilya kremsi yumuşaklığıyla cildinize karışıp karşı konulamaz bir cazibeye dönüşüyor. Çarkıfelek çiçeği ile çevrili olan vetiver sıcaklığı ile derin ve kalıcı bir duyusallık yaratıyor.”

Ayrıca şişesi için de şu cümlelere yer verilmiş: “Işıkta parıldayan eğrileri ve yüzeyleri olan zarif kristal şişe, Kimono’suna sarılmış bir Japon kadından ilham alıyor. Işığı enerjiye çeviren cam üzerine oyulmuş bir mücevher. Ametistin rengini ve parlaklığını taşırken, hipnotik bir bakışın derinliğine de sahip.” Açıklanan üst notalarında çarkıfelek çiçeği, orta notalarında vanilya ve son kısımda da vetivere yer verilmiş.

Hypnose’nin açılışı tatlımsı ve ferah olmayan turunçgillerle gerçekleşiyor. Lezzetli turunçgiller portakal veya mandalinayı andırıyor ilk saniyelerde. İlerleyen dakikalarda turunçgiller devam ediyor. Orta notalarda yasemin ve leziz vanilyaya eşlik eden turunçgillerle parfümün ana karakteri ortaya çıkıyor. Sonlarda turunçgiller pek hissedilmiyor. Vanilyanın ağırlık kazandığı alt notalarda bir parça da yasemin bulunuyor. Lancome kapanışta vetiverden bahsetmiş ama baskın vetivere rastlamadım.

Hypnose için turunçgilli, yaseminli, kremsi vanilya parfümü diyebilirim. Kokusu genel olarak düz çizgide ilerliyor ve fazla değişmiyor. Notaların kalitesi ana akım marka için yeterli. Yapaylık hissedilmeyen notalarıyla güzel ve basit davranıyor Hypnose. Müthiş derinliğe sahip değil ve burnu yormuyor. Onun amacı kadınların sevebileceği güvenli koku formu ve görevini başarıyla yerine getiriyor.

Hypnose, temiz, sabunsu çiçeksi, kremsi vanilya temasına turunçgili ekleyerek devrim gerçekleştirmiyor. Bu koku formunu deneyen çoğu kadının rahatlıkla beğeneceğini varsayabilirim. Bu anlamda Lancome, çok satan eserine böylesine basit kompozisyonla ulaşmayı becermiş.

Benim açımdan parfümün en dikkat çekici tarafı çarkıfelek çiçeği notası. Lancome’un üst notalarda bahsettiği çarkıfelek çiçeğini değil de meyvemsi turunçgilleri algılamam ilginç oldu. Parfümlerde fazla rastlamadığımız çarkıfelek çiçeğinin baskın olduğunu söyleyemeyeceğim.

EDP formundaki Hypnose’nin performansı harikalar yaratmıyor. Kalıcılığı yeterli fakat etrafa yayılımı düşük gibi. Sonbahar-kış dönemi için ideal. Kullanımı kolay tarzıyla hem günlük hem de akşam gezmelerinde size rahatlıkla eşlik edecektir.

Koku Güzelliği:10/6.5

17 Şubat 2020 Pazartesi

Elie Saab – Girl of Now (2017)

Elie Saab’ın dünya çapında büyük başarı gösteren kadın parfümü Le Parfum’un ardından aynı isimli birçok devam kokusu gelmişti. Elie Saab’ın Le Parfum serisinden farklı olarak piyasaya sürdüğü yeni parfüm ailesinin ismi Girl of Now olarak belirlenmiş. Markanın internet sitesinde Girl of Now parfümünün hedefinin “anı yaşayan kızlar” olarak belirlediğini öğreniyoruz. 2017 yılı çıkışlı ilk Girl of Now’un tanıtımında “‘Şu anın neslinin’ ruhunu yakalayan yeni parfüm. Kendiliğinden, eğlenceli ve kaygısız” cümlelerini görünce 2020’li yılların modern apolitik hanımefendilerinin hedeflendiğini düşündüm nedense.

Girl of Now’un açıklanan notalarında acı badem, antep fıstığı, armut ve daha önce hiç duymadığım ormond çiçeği gibi farklı öğelerden bahsedilmiş. Parfümün açılışı şekerli, lezzetli, karamelli meyvemsi notalarla gerçekleşiyor. Üst notalarda turunçgil esintileri var. Muhtemelen armut ve portakal çiçeği ilk saniyelerde çikolatamsı notalarla kaynaşıyor. Bolca tatlılık barındıran başlangıcı lezzetli, modern, tanıdık ve fena değil. Orta bölümde vanilya-çikolata hissi veren notalar ağırlığını arttırıyor. Armut geride kalırken, portakal çiçeği geri planda ara ara kendisini gösteriyor. Şekerli yapı orta kısımda oldukça etkili. Sonlarda kremsi vanilya hissiyatı devam ediyor. Kapanışta amberli ve tonka fasulyeli yönünü gösteriyor Girl of Now.

Karşımızda yeni nesil popüler koku temasını tekrar eden meyveli gurme tarzında parfüm var. Meyvemsilik başlangıçta armuda yakınken, orta kısımdan itibaren incelikli portakal çiçeği derinlerden geliyor ki Elie Saab’ın imza notasıdır. Garibim portakal çiçeği orta kısımda öyle bir şekerli yapının altında eziliyor ki sormayın. Tonka fasulyeli-kremsi vanilyalı ana yapı, baştan sona azalmadan devam ediyor. 2010’lu yıllardan sonra karşımıza çıkan bir çok kadın parfümünde bu koku formu küçük nüans farklılıklarıyla tekrarlandı.

Lancome – La Vie est Belle, Prada – Candy, Jean Paul Gaultier – Scandal, Carolina Herrera – Good Girl, YSL – Black Opium ve daha onlarca benzer örneğin üzerine bir de Girl of Now’u ekleyebiliriz. Çılgınca şekerli, meyvemsi (ağırlık ferah olmayan portakal-mandalinada), baharatlı, tonka fasulyeli, amberli, vanilyamsı bu koku formu yukarıda saydığım kadın parfümlerinde var hatta Tom Ford – Noir Pour Femme’de bulunuyor. Girl of Now, bu anlamda parfüm dünyamıza yenilik sunmuyor, bizi şaşırtamıyor. Yapaylık sınırındaki kokusu pürüzsüz şekilde kaliteli sayılmayabilir.

Yine de Girl of Now’u rakiplerinden daha çok beğendim. Ondaki turunçgillerin verilişini ve kremsi, neredeyse hindistan cevizimsi vanilyanın kullanılışı diğer genç kız parfümlerinden başarılı. Azıcık da olsa Noir Pour Femme ve garip şekilde Emporio Armani’nin erkek parfümü Stronger With You’daki turunçgil-vanilya kullanımlarını andırıyor Girl of Now’un geri planı. Tabii harika koktuğunu söylemek zor.

Geleyim son gözlemime. Parfümde iki dikkat çeken nota var: Badem ve Antep fıstığı. Antep fıstığı tadını fazla alamasam da badem algılanıyor. Fakat Girl of Now, asla Hypnotic Poison’daki kadar ağır, baskın ve zorlayıcı badem aromasına sahip değil. Girl of Now’u safkan badem parfümü olarak görmüyorum. Eğer acı badem kokusu arıyorsanız Serge Lutens’in Louve’sine bakabilirsiniz. Girl of Now bademi, Antep fıstığını burnunuza dayamıyor. Onun amacı genç, modern, bakımlı, modayı takip eden hanımefendiler.

Hafiften burun tırmalayan tonka fasulyesi ve ambersi yapı, baş ağrısı yapma potansiyeline işaret ediyor. Düz çizgide ilerlemesi ve pek değişim göstermemesi üzücü. İyi taraflarından birisi performansı fena değil. Kalıcılığı ve etrafa yayılımı iyi denebilir. Tam bir kış parfümü olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Canlı, olumlu, dikkat çeken ve ofis dostu koktuğunu söyleyebilirim. Onu kullanan veya etrafta algılayanların büyük kısmı beğenecektir. Bu anlamda kullanması ve sevmesi kolay yapıda şeytan tüyüne sahip Girl of Now.

Kokusunu ünlü iki parfümör Dominique Ropion ve Sophie Labbe birlikte tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7

12 Şubat 2020 Çarşamba

Isabey – Sir Gallahad (2017)

1924 yılında Baron Henry James de Rothschild tarafından yaratılan bir marka Isabey Paris. Isabey isminin seçilmesinin sebebinin o dönemlerde yaşamış tanınmış Fransız minyatür sanatçısı Jean-Baptiste Isabey olduğunu bizzat markanın internet sitesinde açıklamışlar. Bu parfümevi kurulduktan kısa süre sonra eşsiz kreasyonlar ve lüks sunumlarıyla dünya çapında ün kazanmış. Rene Lalique gibi sanatçılar tarafından tasarlanan şişeleriyle, lüks segmente hitap ediyordu Isabey. Bazı tarihsel olaylar nedeniyle 1941 yılında kapılarını kapattı. 1999 yılındaysa Panouge tarafından tekrar ayağa kaldırıldı ve eski parfümleri reformüle edilerek dünya pazarlarına sunuldu.

Isabey’in az sayıdaki (2020 yılı başı itibariyle sadece iki tane) erkek parfümünden birisi Sir Gallahad ismini taşıyor. Kral Arthur’un yuvarlak masa şövalyelerinden birisi olan Galahad’ın ismi verilen bu parfüm, markanın iddiasına göre ilk defa 1924 yılında oluşturulmuş. Sir Gallahad erkek parfümü konseptinde başka ilginçliği barındırıyor. Genellikle kadın parfümlerinde kullanılan gardenya çiçeğini merkeze almış. İkinci önemli nota olarak tütüne yer verilmiş. Markanın internet sitesinde Sir Gallahad’ın odunsu çiçeksi tütün parfümü olduğu vurgulanmış.

İlk uygulandığında gerek kıyafetimde gerekse tenimde kremsi, kadınsı çiçeklerle bana merhaba dedi. Bu parfümün erkekler için tasarlandığını biliyoruz fakat ilk saniyelerdeki yapı kadınsı ve yüksek kaliteli feminen tropikal çiçekleri içeriyor. Üst notalarda leziz, modern beyaz çiçeklerin etkisi büyük. Açıklanan notalarındaki gardenya açılışı domine etmiş. Tatlı ve müthiş gardenyadan sonra orta bölüme geçiliyor. İlerleyen saatlerde kremsi beyaz çiçeklere turunçgiller ekleniyor. Arkada planda duran portakal-mandalina benzeri meyvemsilik, kokunun yönünü değiştirmiyor. Orta kısımda çiçeksi sayılabilecek tütün algılanıyor. Buradaki tütün çoğu erkek parfümünde şahit olduğumuz ıslak sigara ya da dumansı pipo gibi kokmuyor. Orta kısımdaki tütün, kremsi beyaz çiçeklerle güzel uyum sağlamış ve kalite anlamında sorunsuz. Kapanışta çiçeksilik azalsa da hissediliyor. Alt notalarda reçinemsi ve karanlık olmayan amber var. Tütünsü beyaz çiçekler, amberin yanında duruyor.

Sir Gallahad, şimdiye kadar kullandığım en kadınsı erkek parfümlerinden birisi. Kremsi, tatlı beyaz çiçeklerin (gardenya ve yasemin) baştan sona başrolde olduğunu belirteyim. Isabey markasının, bu parfümü tütünsü, çiçeksi odunsu olarak tanımlamasını şimdi anlıyorum ve haklı buluyorum. Erkek parfümü olması sebebiyle tütünün büyük rol oynayacağını düşünürken, ikinci planda kalmayı tercih ettiğini görüyoruz. Modern ve pürüzsüz gardenya çiçeği niş parfüm kalitesinde. Özenli ve nefis verilmiş tatlı, turunçgilli gardenya çiçeği, büyük değişim olmadan sonlara kadar etkisini sürdürüyor.

Sir Gallahad, bu haliyle harika bir kadın parfümü gibi davranıyor. Kullanması ve sevmesi kolay tarafıyla, çoğu parfümseverin onu zevkle üzerinde taşıyacağını düşünüyorum. Evet, düz çizgide ilerliyor ve fazlaca derinliğe sahip değil ama ara ara burnunuza gelen kokusu sizi mutlu etmeye yetiyor.

Böylesine bariz çiçeksi kokan bir başka erkek parfümü hatırladığım kadarıyla Jean Paul Gaultier’in sıradışı eseri Fleur du Male’ydi. Sir Gallahad ile Fleur du Male’nin, miskli vanilyamsı çiçeksilik geri plan bağlamında hafiften benzediğini söyleyebilirim. Umarım zihnim beni yanıltmıyordur.

EDP formundaki Sir Gallahad’ın performansı fena değil. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ortalamanın biraz altı diyebilirim. Sıcak yaz günleri dışında serin havaların parfümü gibi davranıyor. Kokusunu Jean Jacques tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7

7 Şubat 2020 Cuma

Givenchy – Xeryus Rouge (1995)

Kırmızı şişesi ve kutusuyla 1990’lı yıllara damga vuran parfümlerdendi Xeryus Rouge. İsmini Givenchy’nin 1986 yılı çıkışlı erkek parfüm klasiği Xeryus’tan aldı. Xeryus Rouge’yi, Xeryus’un kokusal anlamda devamı olarak görmek mümkün değil çünkü birbirlerinden farklı karakterdeler. Xeryus 1980’li yılların başlarının nostaljik kokusal dünyasını yansıtırken, Xeryus Rouge 2000’li yıllara hazırlanan modern parfüm endüstrisinin işaret fişeklerindendi.

Şişesi kırmızı parfümler genellikle iddialı, çarpıcı, cesur, saldırgan ve sıcak koku formu sunar diye bir ön kabul var. Joop’un sıradışı eseri Joop Homme (her ne kadar şişesi ve kutusu pembeye benzese de), Gucci’nin ikonik çılgın kızı Rush, Davidoff’un istediği popülerliği bir türlü yakalayamayan delikanlısı Hot Water ve aklıma gelmeyen başka örnekler… Xeryus Rouge’yi bu gizli cemiyetin parçası olarak düşünebiliriz.

Givenchy’nin internet sitesinde odunsu oryantal olarak sınıflandırılan Xeryus Rouge kısaca şöyle tanıtılmış: “İlgi çekici, şehvetli karşılaşmaların kokusu. Sıcak ve yoğun Xeryus Rouge, özgürlüğü ve risk almayı benimseyen erkek için tasarlanmıştır. Ateşli, sezgisel duygusallığı karşı konulamaz biçimde büyüleyicidir.” Givenchy’nin açıkladığı üst notalarındaysa parfümlerde az rastlanan kaktüs notası var. Yine üst notaların diğer öğesi kumkat olarak verilmiş ki sıradışı üst notaları, ilk saniyelerde fark ediyorsunuz. Başlangıcını nasıl tarif edeyim karar veremedim. Bir taraftan turunçgilimsi meyvemsilik varken diğer taraftan da ucuz içki-alkol aroması var sanki. Kimi kullanıcılar açılışta kaktüsten bahsediyor. Evinde çeşit çeşit kaktüs olan birisiyim ve hiçbirisinin Xeryus Rouge’nin ilk saniyeleri gibi kokmadığına eminim. Tatlı ve yapay kırmızı meyvemsiliğin kumkattan geldiği varsayılabilir. Tuhaf üst notaları pek benlik değil. Orta bölüme geçildiğinde kokunun ısındığını hissediyorsunuz. Orta notalarda kırmızı biber var ki evet, biberimsi baharatlar ve kırmızı garip meyvelerin yarı uyumsuz birleşimi diyebiliriz. Sonlarda neyse ki sakinleşiyor ve normal, koklanabilir forma eviriliyor. Odunsu kapanış yapılsa da orta bölümdeki baharatlı meyvemsi yapı, sonlarda da geri planda algılanıyor. Kapanışta sandal ağacı da var ki eklenmekle doğru yapılmış.

Givenchy’nin bir zamanlar yıldızı ve erkek parfüm dünyasının yaramaz çocuğuydu Xeryus Rouge. Bugün bile çok fazla seveni var. Aslına bakılırsa kullanması kolay olmayan, uyumsuz ve çok uygulandığında keskin baş ağrısı yapan Xeryus Rouge, büyük kitlelerin sevebileceği gibi güvenli kokmuyor. İlginç şekilde bütün bu olumsuzluklarına rağmen, büyük satış rakamlarına ulaştı. Bu durumun farklı sebepleri olabilir fakat benim için kesinlikle kullanılası tarafı yok.

İlk saniyelerden itibaren kalite anlamında problemli olduğu anlaşılıyor. Tek tek notalar hem vasat verilmiş hem de burun tırmalayan/yoran tarza sahip. Ne koktuğu belli değil ve karmaşık bir parfüm. Tam olarak meyveli mi, odunsu mu, baharatlı mı, aromatik mi, sandal ağacını mı merkeze almış anlamak zor. Hepsinden bir parça var. Bu da kakofoniye yol açıyor. Ayakları yere basmıyor, pürüzsüz nota geçişleri yok, uzun süreli kullanımda bıktırıcı olacağa benziyor. Bu anlamda Joop Homme’yle benzer tavra sahip diyebilirim.

Tabii ki kokusal anlamda aynı değil Joop Homme ve Xeryus Rouge. İki parfümün de benzer plastiğimsi yapaylığı, her kullanışımda başımı fena ağrıtması, saldırganlığı, kalitesizliği onların aynı lige ait olduklarını düşündürtüyor. Xeryus Rouge’nin, Joop Homme’ye modern rakip olarak çıkarıldığını bile düşünmeye başlıyorum. Xeryus Rouge 1995 yılında piyasaya sürülmesine rağmen hala modern karakterini koruyor. Bu durum, onun zamanın ötesini hedeflediğini gösteriyor. Yine de almadan önce muhakkak denenmeli ve herkese uymayabileceği göz ardı edilmemeli.

EDT formundaki Xeryus Rouge’un performansı fena değil. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ilk yarım saat yüksek. Tam bir kış parfümü. Günlük kullanıma uygun, canlı ve dinamik kokuyor. Bazı Xeryus Rouge severlerin onun çarpıcı karakterinden dolayı akşam, gece kulübü, bar kokusu ilan etmesini anlayabiliyorum. Eğer bu tür mekanlarda tanıştığınız kız arkadaşınızın migreni varsa şansınıza küsün çünkü Xeryus Rouge ona pek de iyi gelmeyecektir 🙂 Kokusunu ünlü parfümör Annick Menardo tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/4

5 Aralık 2019 Perşembe

Hermes – L’Ambre des Merveilles (2012)

2004 yılında Eau des Merveilles ismiyle piyasaya sürülen Hermes parfümünün yakaladığı başarı üzerine devam parfümleri gelmeye devam ediyor. İlk Merveilles’in üzerinden on dokuz yıl geçti ve on sekiz parfümlük seriye ulaştı Merveilles’ler. Serinin en popüler iki devam parfümü Elixir ve L’Ambre olarak öne çıktı. Kullanım döneminde Elixir des Merveilles’i beğenmiştim ve şimdi sıra geldi L’Ambre des Merveilles’e.

Hermes’in internet sitesinde “Amber ve vanilya ile sarıp sarmalanmış, sıcak ve şehvetli, gizemli ve olağanüstülüğün harmanı” olarak tanıtılmış L’Ambre des Merveilles. Ayrıca parfümün yaratıcısı Jean-Claude Ellena “Sihrin parfümü. Kadın için amber ağacı, şaşırtıcı ve büyülü” olarak bahsetmiş L’Ambre’den.

Parfümün açılışı tatlı ve kremsi meyvemsi-turunçgil benzeri kokuyla gerçekleşiyor. Karamelimsi ve neredeyse pudralı üst notaları gayet güzel ve tanımlanması zor denebilir. Orta bölümde tatlı, kremsi yapı değişmiyor. Orta notalarda parfüme ismini veren amber ortaya çıkıyor. Burada kadifemsi ya da koyu-karanlık-egzotik amber bulunmuyor. Pudramsı, lezzetli ve modern amber onu koklayanları yumuşak ve kararlı şekilde selamlıyor. Son bölüm, orta kısmın paralelinde ilerliyor. Kapanışta lezzetli vanilya ekleniyor amberin yanına. L’Ambre’nin bende çağrıştırdı hemen hemen bunlar.

Öncelikle bu parfümü hangi ana kategoriye yerleştireceğime karar veremedim. Tipolojik kafa karışıklığımı kenara bırakacak olursam bazı platformlarda oryantal vanilya olarak sınıflandırılmış ki haksız sayılmazlar. Gerçi buradaki oryantal taraf gayet modern, günümüze yakın, leziz, karamelimsi ve neredeyse gourmand. Büyük resimde vanilyamsı amberin ağırlığından bahsedebiliriz. Tabii kadınsı-sabunsu olmayan pudramsılığı ekleyebiliriz. Ve parfümün üzerinde dolaşan meyvemsiliği-turunçgilleri ve tuzlu karameli de eklemek lazım. Mandalina olduğunu tahmin ediyorum bu meyvemsiliğin kaynağını ama emin değilim.

L’Ambre, Merveilles serisine (denediklerime istinaden) uzak durmuyor. Kokusu 2004 çıkışlı ilk versiyondan ziyade Elixir des Merveilles’i andırıyor. L’Ambre sonuçta devam parfümü ve orijinaline benzemesi beklenirken, bir diğer devam parfüm Elixir’e daha çok benzemesi ilginç olmuş. Bu durumda L’Ambre’yi Eau ile değil de Elixir’le kıyaslamak daha doğru olabilir.

İsmindeki amberi görünce koyu, ağır, bayık amber kokusu beklerken ummadığım formla karşılaştım. L’Ambre, kullanımı ve sevmesi kolay harika bir amber parfümü. Ambere eklenen lezzetli ve kaliteli vanilya onu daha da cazip kılıyor. Parfümün yaratıcısı bay Ellena’nın genellikle muhteşem turunçgil kokuları üzerine uzmanlaştığını biliyoruz. Burada ferah ve yazlık koku formu yok. Yine de parfümün üzerinde belli belirsiz dolaşan portakal-meyve gibi notalar geziniyor. Farklı bir tarza sahip L’Ambre.

Bir taraftan da tanıdık geliyor kokusu. Kimi kullanıcıların deriye benzettiği orta kısımdaki hissiyat konusunda emin değilim. Bu algıyı Emporio Armani She ve Si yaşatmıştı bana enteresan şekilde. Hiç bahsedilmemiş fakat bu iki parfüme uzaktan olsa benzettim L’Ambre’deki amber-vanilya kullanımını. Tabii burada tuzlu karamel benzeri yapıyla onlardan ayrılıyor. Karamelimsi koku, çikolata gibi kokmuyor, adeta sucul karamel gibi fakat ferah da değil L’Ambre’nin genel tarzı.

Sonuç olarak oldukça beğendim L’Ambre des Merveilles’i. En az Elixir des Merveilles kadar güzel hatta ondan daha fazla sevdim. Şu haliyle Merveilles serisinin denediğim en güzel parfümü L’Ambre diyebilirim. Gayet basit, sade, ölçülü, kaliteli, lezzetli, benzersiz ve kalıcılık olarak da çok iyi iş çıkarıyor.

EDP formunda. Etrafa yayılımı çok güçlü değil ama ara ara kıyafetlerinizden kendisini size hatırlatıyor. Kalıcılığı gayet iyi, inatçı ve dirençli. Parfümün tasarımcısı Jean-Claude Ellena onu kadınlar için yarattığını söylese de bence erkekler de kullanabilir. Üzerime bol bol sıkıp dış mekanlarda kullanmama rağmen abartılı şekilde feminen davrandığını söyleyemem. Yine de hafiften kadınsı tarafa yakın duruyor.

Sıcak yaz mevsimi dışında serin-ılık-soğuk havalarda rahatlıkla kullanılabilir. Tabii sıcak ve amberli-vanilyalı yapısından dolayı sonbahar-kış döneminde daha iyi tepkiler vereceğini düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/7.5

20 Ekim 2019 Pazar

Cartier – Declaration Essence (2001)

Cartier’in saygı duyulan erkek parfümlerinden Declaration’ı, 1998 yılında ünlü burun Jean-Claude Ellena tasarlamıştı. Farklı kokusu ve kolay kolay benzerine rastlanamayacak karakteriyle Declaration, erkek parfümü dünyasında özel bir yere sahiptir. Aradan yirmi yıldan fazla zaman geçmesi, Declaration’ın önemini ve değerini asla düşürmemiştir.

Declaration’un başarısı üzerine Cartier, devam parfümleri üretmeye başladı aynı isimle. 2019 yılının sonlarına geldiğimizde üretimi bitenler ve limitli sürümler dahil ondan fazla parfümlük seri oluşturdu Declaration isimli kokular. Orijinal sürümden üç yıl sonra ilk devam parfümü Essence ismiyle raflardaki yerini almıştı. Aynı şişe formunu kullanan Essence’nin mavilikler barındıran rengi, kokunun su-deniz temasını çağrıştırdığını düşündürtüyor ilk başta. Kullanım dönemindeyse durumun pek öyle olmadığı anlaşılıyor.

Cartier’in internet sitesinde ferah, baharatlı ve odunsu olarak sınıflandırılan Declaration Essence’in açılışı çok farklı turunçgillerle gerçekleşiyor. Aromatik ve yeşil hissiyat veren ilginç turunçgiller için mis gibi kokan doğal portakal aromasından bahsedemeyiz sanırım. Üst notalarda bergamot, portakal çiçeği ve çaydan oluşan sıradışı yapı sizi karşılıyor. Oldukça beğendiğim başlangıçtan sonra orta kısımda yeşil turunçgillere, aromatik baharatlar ekleniyor. Orta bölümde neredeyse sabunsu turunçgillerin yanına eklenen vetiver ve lavanta dinamik yapıyı devam ettiriyor. Sonlarda sakinleşmiş olgun odunsu notalarla karşılaşmak sürpriz olmuyor. Kimi zaman kuru deriyi de andıran alt notalarda hala üst notalardaki turunçgillerin izi takip edilebiliyor. Sedir ağacı kapanışta önemli rol oynuyor.

Declaration Essence, ferah sayılamayacak baharatlı turunçgil parfümü desem sanırım zihninizde canlandıramazsınız. Genellikle ferah ve serinletici olarak verilen turunçgiller burada keskin ve sabunsu-yeşil-çay temasıyla birleştirilmiş. İlerleyen saatlerde karşımıza çıkan vetiver, köksü ve ıslak değil gayet kuru ve kafa karıştırıcı denebilir. Orta bölümdeki baharatlardan kimyon en belirgin olanı. Parfümün kokusu baştan sona bütünlüğe sahip. Düz çizgide ilerlediği söylenebilir. Ana yapı aromatik baharatların ve yeşil turunçgillerin, sabunsu çaysı odunsuların hakimiyetinde desem yanlış olmaz.

Cartier’in internet sitesinde parfümü tanıtmak için kullanılan “Sedirin gücüne ve görkemine sahip baharatlı ve odunsu, taze bir parfüm” cümlesi doğruya benziyor. Gerçi burada garip bir durum var. Declaration Essence, ne tam olarak baharatlı ne odunsu ne yeşil ne de baskın şekilde turunçgilli. Bu öğelerin tamamını bünyesinde eritmiş ve karşımıza tanımlanması zor bir koku formu çıkartmış. Bazı kullanıcıların Essence’in karakterini ve tarzını acayip bulmasını anlayabiliyorum.

Geleyim asıl konuya. Biliriz ki her devam parfümü, asıl parfümden izler taşır. Declaration Essence de tabii ki abisi klasik Declaration’dan büyük oranda esinlenmiş. Hatta çokça benzediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Declaration Essence’in ilk saniyelerinde hemencecik aklınıza Declaration geliyor zaten. Abisine başlangıçta çok benzeyen küçük kardeş, orta bölümde de uzak düşmüyor orijinal formülden. Muhtemelen sonları farklıdır iki parfümün, e o kadar farklılık olsun artık.

Bir başka duruma değineyim. Declaration Essence, aynı abisi Declaration gibi Terre d’Hermes’e benzetilmiş kimi kullanıcılar tarafından. Terre d’Hermes’in tasarımcısı Jean-Claude Ellena’nın aynı zamanda Declaration’ın da tasarımcısı olduğunu biliyoruz. Bu anlamda portakal-turunçgil kullanımı açısından bakarsak hem Declaration hem de Essence, Terre d’Hermes’i az da olsa andırıyor. Terre d’Hermes daha modern bir turunçgil parfümüyken, Essence biraz da üst yaş grubu erkeklere yakışacak gibi duruyor.

Sonuç olarak, klasik Declaration’u beğenmiştim ve Essence versiyonu da hoşuma gitti. Performans anlamında iyi diyebilirim Essence. Gün içinde ara ara size kendisini hatırlatıyor ve bu durum çoğu zaman mutluluk verdi bana. Belki de yeşil kokan parfümlere olan merakım nedeniyle kabullendim Essence’in esansını. Çoğu kişinin ilk kullanmada beğenemeyeceği koku profiline sahip olduğunu sanıyorum Essence’in. Onun içindir ki biraz zaman tanımalısınız ona. Her gün karşımıza çıkan sıradan ve popüler bir turunçgili yok Essence’in. Bu anlamda denemeden almanın iyi fikir olmadığını söyleyebilirim.

EDT formundaki Essence’in etrafa yayılımı ilk patlama dışında çok güçlü değil. Kalıcılığı gayet iyi. Dinamik ve inatçı yapıya sahip. Kokusunu ilkbahar-sonbahar dönemine yakıştırıyorum her nedense.

Koku Güzelliği:10/7

10 Ekim 2019 Perşembe

Calvin Klein – IN2U For Him (2007)

2007 yılının başlarında, Calvin Klein’in New York ofisinde, markanın ikonik-Grunge fenomeni CK One kadar popüler olması düşünülen bir parfüm fikri üzerinde çalışılıyordu ve hatta sona gelinmişti. Calvin Klein ve Coty’nin yöneticileri aynı masanın başında parfümün hitap edeceği kesimi belirlemişti bile: Teknoseksüller! İsmi küçük bir kelime oyunuyla IN2U (In to you) olarak belirlenen yeni parfümlerinde X nesli gençliği hedefleniyordu ve parfümün reklam klibinde aktör Kevin Zegers ve model Freja Beha Erichsen rol almıştı. 2007 yılındaki birçok moda dergisinde reklam kampanyalarına sıkça yer verildi. Benim her nedense armuda benzettiğim şişe tasarımı Stephen Burks’e ait olan IN2U’nun dönemin endüstriyel plastik kalıplarına benzeyen dış yüzeyi ilk başta kalitesiz hissiyat verse de insanoğlu neye alışmıyor ki?

Küresel reklam kampanyasında “seks” ve “bugünün modern parfümü” kavramlarına yoğunlaşan Calvin Klein’in pazarlama birimi, fiziksel olarak cesur ancak duygusal yönünü koruyan, bilgisayarları birincil iletişim aracı olarak gören gençlere satmayı düşünüyordu IN2U parfümünü. 2007 yılında Coty’nin global pazarlama başkan yardımcısı Lori Singer’in, dönemin genç neslini “Eskisine göre daha az marka sadakatleri var. Kendilerinin büyük şirketlerce pazar olarak görülmesini istemiyorlar. Kendilerinden önceki nesle göre daha güçlüler ve daha az şok edilebilirler. Onlar dünyadaki herşeyin derhal olmasını istiyor” böylece tanımlaması üzerine IN2U parfümlerinin stratejilerini oluşturmuşlar.

2007 yılında hem erkek hem de kadın versiyonu piyasaya sürülerek başlanan IN2U serüveni, bugün limitli üretim ve devam parfümleriyle on kokuluk serüvene dönüşmüş durumda. Aromatik fujer olarak sınıflandırılabilecek IN2U’nun erkek versiyonuyla birlikteyim bir süredir. Parfümün açılışının ferah ve hoş meyvemsilikle gerçekleştiğini söyleyebilirim. Limon ve turunçgillerin üst notalardaki etkinliği ilgimi çekti. Orta kısımda lezzetli meyvemsilik devam ederken sürpriz karşılıyor bizi. Kakao, orta bölümde verilmiş ama kahve ya da çikolata gibi kokmuyor orta kısım. Açıklanan notalarında yine değişik bir tema var: Domates yaprağı. Orta bölümde gerçekten de domatesi andıran garip bir koku var ki çözemedim.  Orta kısmın sonlarında plastiğimsi vetiver de ekleniyor partiye. Kapanışta yapaylık sınırındaki vetivere yine plastiğimsi, deriye benzeyen sedir ağacı destek veriyor. Odunsu denebilecek son kısım, yüksek kaliteli değil.

Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. IN2U For Him, genel hatlarıyla aromatik, meyvemsi, deriyi andıran odunsu bir parfüm. Yumuşak, başlangıcı dışında çok ferah sayılamayacak, kullanımı kolay, köşeli tarafları olmayan, kalite anlamında harikalar yaratamayan yapıya sahip. Yeni nesil genç erkek/delikanlı parfümü kulvarına yönelik, başlangıç seviyesindeki kullanıcılara göz kırpan, fiyat anlamında da rakiplerine göre daha ulaşılabilir durumda olan bir kardeşimiz IN2U For Him.

Onun hakkında söylenen “ne iyi ne de kötü kokuyor” tavrına yakınım. Kimi platformlarda fazlaca ve abartılı şekilde eleştirilse de onun amacı dünyayı değiştirmek değil zaten. Basit ve hoş koksun, biraz tatlılık barındırsın, sonlardaki sedir ağacını da popüler/vasat parfümlerinkine benzer versin olarak özetlenebilecek IN2U For Him, kendisine verilen görevi yerine getirmeye çalışadursun, benim için tabii ki başarısıza daha yakın konumda diyebilirim.

Yine şikayet edilen konulardan birisi IN2U For Him’in performansının düşüklüğü. Aslına bakılırsa kalıcılığı fena değil. Bir Calvin Klein EDT’sinden mucize beklememek gerekiyor. Etrafa yayılımı düşük denebilir. Yumuşak ve aromatik yapısına bakarak sıcak ilkbahar günlerinde kullanmak fena olmaz.

Kokusunun tasarımını Carlos Benaim, Bruno Jovanovic, Loc Dong ve Jean-Marc Chaillan birlikte yapmış. Dört ünlü parfümörün birleşip, bu kadar ortalama bir parfüm yapması da ayrıca enteresan olmuş.

Koku Güzelliği:10/6

25 Eylül 2019 Çarşamba

Giorgio Armani – Acqua di Gio Absolu (2018)

Erkek parfümleri tarihinin en meşhur modern klasiği Acqua di Gio, yirmi yaşını devirmesine rağmen hala bize küçük numaralar yapmaya devam ediyor. Acqua di Gio serisi Essenza ve Profumo ile derinlik kazanırken, 2018 yılında sahneye Absolu çıktı. Odunsu-deniz temasına yönelik olarak tanıtımı yapılan Absolu’da meyveler ve paçuli de vurgulanmış. Erkeksi ve sofistike verildiği iddia edilen deniz kokusuyla paçuli ve odunsuların karışımından söz edilmiş.

Giorgio Armani’nin internet sitesinde sıcak ve tensel olarak nitelendirilen Absolu, klasik Acqua di Gio’nun cesur yorumu olarak öne çıkarılmaya çalışılmış ve rafine erkeklere uygunluğu üzerinde durulmuş. Ayrıca ilk Acqua di Gio’yu yaratan parfümör Alberto Morillas, devam parfümü Absolu’yu da tasarlamış. Bu anlamda Giorgio Armani hoş bir devamlılık durumuna imza atmış.

Absolu’nun açılışı ferah ve canlı turunçgillerle gerçekleşiyor. Modern ve tatlı narenciyelerden limon, bergamot ve greyfurt ayırt edebildiklerim. Açıklanan notalarında elma ve armut bulunuyor. Başlangıçtaki tatlılığın armuttan geldiğini varsayabiliriz. Üst notaları fena değil. Orta bölüme ilerledikçe turunçgilli yapının devam ettiğini görüyoruz. Orta kısımda parfümün ana omurgasını oluşturan deniz temasının karşımıza çıktığına şahit oluyoruz. Bu andan itibaren biraz daha tatlılığın arttığını görüyorum. Tatlılığı muhtemelen tonka fasulyesi veriyor. Sonlarda turunçgilli deniz esintisine odunsu notalar ekleniyor. Kapanışı klasik modern odunsuluğu çağrıştırıyor ama yine de hoş diyebilirim.

Absolu’nun nasıl koktuğuna dair yukarıda verdiğim tanımı biraz daha genişleteyim: Tatlı turunçgilli, şekerli sucul, tonka fasulyeli sedir ağacı. Absolu, lezzetli turunçgillerle başlayıp, fazlaca tatlılaşan sucul parfüm tarafına yakın duruyor. Aromatik otlar, meyveler (armut ve elma), sardunya ve diğerleri ikinci planda kalmayı usulca kabulleniyorlar.

Absolu, ferah ve basit yaz parfümü karakterine sahip. Onun içindir ki yüksek kalite veya çok katmanlı yapı beklemek abartılı olacaktır. Absolu, Alberto Morillas gibi ustanın elinden çıktığını hissettiriyor ve hoş kokuyor. Günlük kullanım için ideal ama aynı zamanda büyük kitlelere hitap eden vasat koku formu sunduğunu da aklınızdan çıkarmayın. Anladığım kadarıyla Absolu’nun yaklaşımı “Sanat halk içindir”.

Kötü parfüm değil Absolu ama bir şişesini almaya değer mi emin değilim. Sıradışı, farklı ya da yaratıcı tarafı bulunmuyor. Diğer şekerli, sucul rakiplerine benziyor. Aklıma ilk gelen Versace Pour Homme oldu. Hatırladığım kadarıyla Versace Pour Homme, hemen hemen Absolu’nun vermeye çalıştığı temanın üzerinde yükseliyordu. Yeni nesil fenomenlerden Invictus’u da andırıyor Absolu.

Bir önemli durumdan daha bahsedeyim son olarak. Bu tür devam parfümleri genellikle ilk esere kokusal olarak benzer. Absolu ilginç şekilde Acqua di Gio’nun -benim için- süper itici kokusundan oldukça farklı ve adeta başlı başına yeni deneme gibi. Evet, abisi Acqua di Gio’nun ferah ve deniz esintili tarafına fikren öykünmüş ama kokusal olarak çok büyük benzerlik yok neyse ki. Bu haliyle klasik Acqua di Gio’dan daha kullanılası buldum Absolu’yu.

Parfümün ilginç taraflarından biriyse EDP formunda olması. Ana akım bir markanın EDP formunda erkekler için yaz parfümü piyasaya sürmesine sık rastlamıyoruz. Performansı beklediğimden iyi çıktı. Kalıcılığı hem ten hem de kıyafette iyi. Etrafa yayılımı ortalama seviyelerde. Genç-yaşlı herkesin kullanabileceği, kadınların da sevebileceği, rahat, taze, ferah, modern ve serin Absolu, deniz kenarında, ılık yaz akşamlarında, plaj partilerinde ve sahillerdeki tekne gezintilerinde memnuniyetle size eşlik edecektir.

Koku Güzelliği:10/6

10 Eylül 2019 Salı

Lalique – Eau de Lalique (2003)

İlginç ve yüksek kaliteli parfümleriyle kokuseverlerin daima ilgisini çeken mücevherat markası Lalique’in seksen civarında esere sahip olması bu işe ne kadar önem verdiğini gösteriyor. Bvlgari ile birlikte parfümeri sektörüne en çok yatırım yapan markalardan olan Lalique’nin fazla bilinmeyen, geri planda kalmış bir kokusuna rastladım geçtiğimiz günlerde. Lalique’nin Eau de Lalique isimli parfümünün olduğunu bile bilmezken, tabii merak ettim bu uniseks arkadaşı.

Lalique’in internet sitesinde Eau de Lalique ile ilgili hiç bilgi olmamasını ve parfümün bulunmasının zorluğuna bakarak, üretiminin sonlandırıldığını düşünebiliriz. Çeşitli parfüm platformlarında oldukça övgüler alan Eau de Lalique’ye yakından bakalım istedim.

Parfümün açılışı ferah ve kaliteli turunçgillerle gerçekleşiyor. Klasik ve modern limon-portakal-bergamot üçlüsüne benzeyen açılışı mayhoş ve lezzetli. Orta kısımda biraz nane ve ferah baharatların (kakule ve tarçın) eklendiği aromatik yapı devam ediyor. Son bölümde misk öne çıkıyor. Kapanışta odunsu notalar daha belirgin hale geliyor. Yumuşak ve hoş şekilde alt notalarını sonlandırıyor.

Eau de Lalique, aromatik, ferah, turunçgilli, otsu, nanemsi bir arkadaş. Yeni nesil “sport” tarzı parfümlerdeki şekerli yapı neyse ki onda az miktarda kullanılmış. Ferah ve giymesi kolay notalarıyla kaliteli ve içinizi baymayacak karaktere sahip olduğu görülüyor. Bu anlamda zihnimde iyi anılar bırakıyor.

Parfümün en ilginç tarafıysa açıklanan notalarındaki dereotu. Parfümlerde pek karşımıza çıkmayan dereotu notası, kokunun genelinde büyük yer tutmuyor bence. Evet, salatalarda güzeldir dereotu ama bir parfümde onun kokusunu algılamak ister miyim emin değilim. Kimi yorumcuların bahsettiği dereotu teması turunçgillerin ağırlığı altında ezilmiş gibi görünüyor.

Sonuç olarak limon-portakal benzeri leziz ve güzel turunçgillerle ferah baharatların hoş karışımından oluşuyor. Muhteşem mi değil ama birçok yeni nesil berbat ve yapay kokan yaz parfümünden çok daha iyi yerde durduğu kesin. Tabii ki bir yaz parfümünden derinlik, felsefe ya da çarpıcılık beklememek gerekiyor. Zaten Eau de Lalique’de size onları veremez. Onun amacı ilkbahar-yaz mevsimlerinde temiz ve ferah kokmak isteyen parfümseverler gibi görünüyor. Bu amacında da başarılı olmuş denebilir.

EDT formundaki parfümün performansı ne yazık ki iyi değil. Kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı ilk patlama dışında oldukça az. Kokusunun tasarımını tanınan parfümörlerden Emilie Coppermann yapmış. Bazı kaynaklarda Emilie Coppermann ile birlikte Jean Claude Ellena’nın da ismi geçiyor. Günlük kullanıma, rahat kıyafetlere, sahil kenarlarına son derece uygun kokusu var.

Koku Güzelliği:10/6.5

21 Ağustos 2019 Çarşamba

Salvador Dali – Salvador (1992)

Geçtiğimiz yüzyılın en önemli sanatçılarından birisiydi ressam Salvador Dali. Çalkantılı ve ilginç hayatına paralel şekilde resmettiği gerçeküstü akımına ait eserleri, sanat tarihinin hala en tartışılan konularından birisi denebilir. Dali bir deha mıydı yoksa popüler olmaya çalışan ve abartılan bir ressam mıydı tartışmasına tabii ki girmeyeceğim. Konuyu sanat tarihi tartışmasından kokulara getireyim çünkü Dali’ye ithaf edilen şu sözü çoğu kaynakta bulabilirsiniz: “Beş duyudan, koku duyusu tartışmasız bir şekilde ölümsüzlük duygusu taşıyan en iyisidir.”

1989 yılında hayata gözlerini yuman Salvador Dali, hayattayken, kendi ismini taşıyan parfümlerin üretildiğini görmüştü. Cofinluxe parfümeviyle yaptığı lisans anlaşmasıyla birlikte 1983 yılında ilk Salvador Dali parfümü limitli olarak üretildi. 1985 yılındaysa Dali adına üretilen parfümler uluslararası pazarlara satılmaya başlandı. Bugün hala yeni Salvador Dali parfümleri üretilip dünya pazarlarına sunuluyor. Markanın ilk erkek parfümü 1987 çıkışlı siyah şişeye sahip Salvador Dali Pour Homme idi. Beş sene sonra ikinci erkek parfümü geldi. Salvador isimli erkek parfümü ileri düzeydeki parfümseverlerin veya koleksiyoncuların ilgisini çeken eserlerdendi.

Salvador’un açılışı 1980’li yıllara götürdü beni. Buruk ve hüzünlü turunçgillerle size merhaba diyor. Bergamot, artemisya, aldehitler ve armut benzeri tatlımsılıkla gerçekleşen üst notalar oldukça nostaljik, romantik, erkeksi ve modası geçmiş denebilir. Kaliteli başlangıcına kötü kokuyor demek haksızlık olur. Orta kısımda artemisya destekli sarımsı (neredeyse şişesinin içindeki sıvısının rengiyle aynı hissiyatı veriyor) turunçgillere gül ve tarçın ekleniyor. Gerilerden biraz da meşe yosunu kendisini gösteriyor. Kokunun genel yapısı pek değişmiyor. Sonlarda odunsu tarafa yaklaşıyor kokusu. Sedir ağacını andıran odunsuluğu oldukça zayıfladığı için algılamak zorlaşıyor alt notalarda.

Salvador, ilk sıkıldığı andan itibaren tarafını belli ediyor. 1980 hatta 1970’li yılların eski-tozlu-nostaljik kokan erkeksi klasiklerinin adeta hoş bir kopyası denebilir onun için. Erkeksi çiçeklerle hüzünlü baharatların etkisi altında çoğu zaman. Kalite anlamında iyi iş çıkaran bu klasik maskülen, tekdüze kokuyor, büyük değişimler yaşatmıyor size. Hafiften mesafeli, şık, olgun ve resmi erkek parfümü gibi davranıyor.

Parfümün, 2000’li yılların koku trendleriyle ilgisi olmadığını söylemek gerekiyor. Günümüzün modern koku formlarına uzak ve bu haliyle 2000’li yıllarda doğan genç ve sayıca büyük kitleyi etkileyemeyeceği aşikar. Onu koklayan genç erkekler muhtemelen burun kıvıracaklar ve eski tütün kolonyalarına benzetecekler. Onları nasıl suçlayalım. Kendilerine sunulan şekerli, baharatlı, vanilyalı parfümlerden başka hangi kokuları tanıyor ki genç nesil?

Sonuç olarak yaşı otuz beşi geçen erkeklerin kullanmaktan keyif alabileceği bir eser Salvador. Onun tarzını anlayıp saygı duyacak beyefendiler, kaliteli ama fazlasıyla nostaljik davranan Salvador’a gereken özeni göstereceklerdir fakat bugün şu koku formunu kullanıp sokağa çıktığınızda pek fazla övgü alamayacağınızı baştan kabul etmeniz gerekebilir. Yaşım kırka yaklaşsa da hala bu parfüm için fazla mı gencim sorusunu bana sordurtmayı başardı.

EDT formundaki Salvador’un üretimi bitirildiği için artık bulmak çok zor piyasada. Kalıcılığı ve etrafa yayılımı güçlü olmadı tenimde. Hüzünlü serin sonbahar günlerinde, rüzgarın hafiften üşüttüğü ekim aylarında, romantik bir göl kenarı gezintisinde onu kullanmak harika olabilir. Yerde sararmış yapraklar, üzerinizde kalın bir hırka, 1998 model Jaguar arabanıza doğru yürürken hayal edin kendinizi. İşte Salvador tam da o anların parfümü.

Salvador’u kullanım döneminde Hugo Boss’un klasiği Number One’a benzettim. İki parfüm birbirini oldukça andırıyor. İki parfümün de aynı yıl piyasaya sürülmüş olması bir başka ilginç rastlantı olarak karşımıza çıkıyor. Salvador’un kokusunu Azzaro Pour Homme gibi bir efsaneye imza atmış Gerard Anthony ve o zamanlar muhtemelen genç bir parfümör olan Ilias Ermenidis tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6