24 Ocak 2015 Cumartesi

Chanel – Cuir de Russie (1927)


Chanel – Cuir de Russie (1927)

Bu hikayeye nereden başlayayım bilemiyorum. Anlatacak çok fazla şey var fakat yazının uzun olmasını istemediğim için özet geçeceğim. Yine de şunu söylemeliyim ki Cuir de Russie parfümünün öyküsü, ismini aldığı Rusya'nın tarihi kadar karmaşık, tutkulu, romantik ve ilginç.

1900'lü yılların başında 1. Dünya Savaşı'nın da etkisiyle ekonomik ve siyasi olarak büyük çalkantılar yaşıyordu Rusya. 1. Dünya Savaşı’na bütün gücüyle katılan Rusya İmparatorluğu, savaşın sonlarına doğru halk ihtilali yaşadı kendi içinde. Savaşın büyük zararlarından bıkan halk ve Bolşevikler, Çarlık Rusya'sını yıkarak, yerine halk cumhuriyetini kurdular. Rusya'yı uzun süre yöneten Çar ve ailesi, ülkeden ayrılmak zorunda kalmıştı. Devrimden sonra ülkeden kaçamayan Çar ailesinin fertleri, devrimi yapan Bolşeviklerce yakalanıp, öldürüldüler. Kaçabilenler ise genellikle Avrupa ülkelerine sığındılar. İhtilal zamanlarında, artık orada yaşamasının çok riskli olduğunu anlayan Çar II. Nikolay'un akrabası Grand Duke Dimitri Pavlovich, soluğu Fransa'da aldı. Çarlık Rusyası’nda Dük olan ve soylu-yönetici sınıfına mensup Dimitri Pavlovich, canını kurtarmıştı ama koca Fransa'da yapayalnızdı. İşi ve geliri yoktu. Bir süre, Rusya'dan kaçarken yanında getirdiği altın ve mücevherleri satarak yaşadı. Sonrasında elindekiler tükenmeye başlayınca zor günler onu bekleyecekti. Bu arada belki de hayatının en büyük şansını yakaladı ve bir kadınla tanıştı. Bu kadın, onun hayatına giren en önemli kişi olacaktı.

Gabriel Coco Chanel, 1. Dünya Savaşı öncesinde ilk butiğini açmış ve Paris'te moda alanında ismini duyurmaya başlamıştı. Bayan Chanel'in hareketli ve lüks hayatı, baş döndürücüydü. Fransa ve Avrupa sosyetesinin o zamanki buluşma adresi olan Paris şehri bir yıldız gibi parlıyordu. Coco Chanel, şehrin en güzel restoranlarında dostlarıyla yemekler yiyor, eğlencelere katılıyor ve herkese kendisinden söz ettirmeyi başarıyordu. Ve günlerden birgün, Coco Chanel, ülkesinden kaçıp, Paris'e yerleşmiş Rus soylusu Dimitri Pavlovich ile tanıştı. Kısa süre sonra ilişkileri tutkulu bir aşka dönüştü. İlişkilerini herkesten saklamaya çalıştılar. Fakat Paris'in gece hayatında çabucak kulaktan kulağa yayıldı bu aşk.


Derler ki Coco'nun sevgilileri arasında en çok bağlandığı kişilerdendi Dimitri Pavlovich. Aslında ikisi de birbirine muhtaçtı tam o sıralarda. Dimitri Pavlovich, eski şaşalı ve zengin hayatının özlemini çekerken Coco ile yakınlaşmıştı. Bayan Chanel ise aradığı aşkı bu Rus asilzadesinde bulmayı umuyordu. Hatta Coco Chanel'in ünlü parfümü No.5'i, sevgilisi Dimitri Pavlovich'in kendisini beğenmesi için yaptırttığı ve onunla buluşmalarında bol bol No.5 kullandığı rivayet ediliyor.

Tarih, 1927'yi gösterdiğinde, Coco Chanel, büyük aşkına karşılık bir parfüm sipariş edecekti efsane parfümör Ernest Beaux'a. Tabii tahmin edebileceğiniz gibi bayan Chanel'in Cuir de Russie isimli parfümünün ilham kaynağı Dimitri Pavlovich'ti. Parfümün ismindeki Rus vurgusu, açıkça Dimitri Pavlovich'in Rus kökenli olmasına yönelikti. Belki de Coco Chanel, bu büyük aşkını, Cuir de Russie isimli parfümüyle ölümsüzleştirmek istemişti. Tam da bir kadının yapacağı gibi. O, her ne kadar moda endüstrisinin en önemli yıldızı olsa da hayatının sonuna kadar aşkı aramıştı ve aşkı arzulamıştı.

İşte sevgili dostlar, bugünkü inceleme konum olan Cuir de Russie, köklerini tarihten alan önemli bir parfüm. Aynı Jicky gibi, No.5 gibi L'Heure Bleue gibi Shalimar gibi çok farklı bir yere sahip kokuların dünyasında. Cuir de Russie, 1927 yılında Ernest Beaux tarafından yaratıldıktan sonra, formülünde ufak değişiklikler yapılarak 1980'li yıllara kadar geldi. 1983 yılında, Cuir de Russie'in Jacques Polge tarafından kapsamlı şekilde yeniden formüle edildiği bilgileri mevcut. Sonrasında, 2007 yılında Chanel'in özel parfüm serisi olan "Les Exclusifs" üyesi olarak koleksiyona eklendi.


Kendi sitelerinde sıcak oryantal olarak sınıflandırılmış Cuir de Russie. Parfümü üzerime sıktığımda oldukça tanıdık bir kokuyla karşılaşıyorum. Bu aldehitler, yoksa... Evet kendisinden altı yıl önce piyasaya sürülen No.5'ın başlangıcına oldukça benziyor Cuir de Russie. Neredeyse aynı aldehitler, pudralı beyaz çiçekler ve sabunsuluk. Çiçek olarak sümbül, yasemin ve ylang ylang olabilir. Başlangıcı, kimilerinin yaşlı teyze kokusu diyebileceği eski tarz pudralı çiçekler ile gerçekleşiyor. Çok rafine, pürüzsüz ve dişi. Bu tarz kokuları kendime yakın bulmasam da saygı duyulası açılışı var Cuir de Russie'in. Orta kısımda pudramsı his azalıyor. Kadınsı-sabunsu beyaz çiçeklerin yerini bu sefer müthiş uniseks çiçekler alıyor. İris (süsen) orta notaların yıldızı. Hiç Dior Homme'a aklınız gitmesin çünkü buradaki iris, portakal çiçeği ile harmanlanmış. Ve ortaya nefis, lezzetli çiçeksilik çıkmış. Orta bölümde biraz hayvansallık hissediliyor fakat neyse ki abartılı değil. Sanırım hayvansallık, beyaz misk ile verilmiş. Orta bölümü hafiften kadınsı bulsam da açılışına göre çok daha fazla sevdim. Son kısım belki de en iyi yeri. Lezzetli misk alt notalarda yine önemli rol oynuyor. Biraz yumuşak tütün, odunsu notalar ve hafiften de vanilyanın dokunuşu ile harika bir kapanış yapıyor Cuir de Russie.

Şimdi diyeceksiniz ki "Parfüm Merakı, parfümün adı Cuir (deri), sen bir kere deri demedin." Çok haklısınız. Parfümle ilgili yorumları okuduğunuzda çoğu kişinin deriden bahsettiğini görürsünüz. Deriden bahsetmedim çünkü bence Cuir de Russie, deri üzerine değil, çiçekler üzerine kurgulanmış. Tabii parfümün 88 yaşında olduğunu düşünürsek, belki ilk formülasyonu deri bakımından daha güçlüydü. Fakat benim denediğim son formülasyon Cuir de Russie, aldehit destekli beyaz çiçeklerin etkisinde. Deri ise çiçeklerle ustaca harmanlanmış olarak sunuluyor bizlere. Yani Cuir de Russie'i deneyip, safkan bir deri ceket kokusu beklemeyin. Daha ziyade kadın tarafına kayan beyaz çiçeklerin egemenliğinde olduğunu söyleyebilirim.

Cuir de Russie, zaman zaman kontrollü hayvansı yanını gösteren zaman zaman miskli-odunsu gibi davranan zaman zaman ferah sayılabilecek portakal çiçeği-iris-yasemin-sümbülteber ekseninde dolaşan, çiçeksi deri parfümü. Çoğu yerde kadın parfümü olarak geçmesi gayet normal. O, hissedilir oranda kadınsı kokuyor. Erkek kullanımı için biraz zorlamak gerekebilir. Cuir de Russie için yorum yazmış bir parfümseverin onu "No.5'in erkeksi haline" benzetmesi gayet yerinde. Bende de iki parfümün ciddi anlamda birbirini andırdığı izlenimi oluştu. Acaba No.5'i seven fakat fazla kadınsı bulan erkekler, Cuir de Russie'i kullanabilirler mi? Neden olmasın.


Şahane kullanılmış portakal çiçeği olabileceğin en iyisi. Hem ferah hem rafine hem de müthiş gerçekçi. Orta kısımdaki iris ile portakal çiçeğinin işbirliği anlatılmaz, yaşanır. Başlangıçtaki sabunsu beyaz çiçek cümbüşünden kurtulan orta notalar, parfümün tamamı gibi yüksek kaliteli. Yapaylığın hissedilmediği parfüm, eski Chanel klasiklerinden bir esinti olarak burnunuzu okşuyor. Evet benim kullanabileceğim yapıda değil fakat bu tarz kokuları seviyorsanız, hayatınızın aşkıyla tanışabilirsiniz.

Benim kullandığım güncel EDT versiyonuydu. Şu an hala Les Exclusifs serisine ait. Onun içindir çok az yerde bulunabilen, niş parfümlerle fiyat ve kalite anlamında başa çıkabilecek, Carnal Flower ve Fracas'a meydan okuyabilecek, Apom'a yaklaşabilecek az sayıdaki parfümden birisi Cuir de Russie. Sevgili kadınlar, ona dikkat edin.

Parfüm eleştirmeni Luca Turin'in kitabında lüks deri olarak sınıflandırılan Cuir de Russie, beş üzerinden beş puan alarak, en iyi parfümler listesine girmiş.


EDT olmasına rağmen kalıcılığı çok iyi. Ertesi gün bile hem kıyafette hem de tende hissediliyor. Farkedilirliği çok yüksek değil. Yaş olarak ise en az otuz ve üzerindeki kadınları hedeflediği sır değil. Sıcak yaz mevsimi dışında her zaman kullanılabilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7.5

21 Ocak 2015 Çarşamba

Mona di Orio – Vanille (2011)


Mona di Orio – Vanille (2011)

"Denize bir kasırgayla açıldı gözlerim;
Ölüm kervanı dalgaları kattım önüme;
Bir mantardan hafif, tam on gece hora teptim;
Bakmadım fenerlerin budala gözlerine.

Çocukların bayıldığı mayhoş elmalardan
Tatlıydı çam tekneme işleyen sular;
Ne şarap lekesi kaldı,ne kusmuk, yıkanan
Güvertemde; demir, dümen ne varsa tarumar."

Arthur Rimbaud'un edebiyat tarihine geçmiş ünlü şiiri Sarhoş Gemi'den alıntıladım üstteki dizeleri. Uçsuz bucaksız okyanusta ilerleyen ahşap bir gemi düşünelim. 1800'lü yılların sonlarında, Portekizli denizcilerin yönetimindeki bu gemide, ıslak, nemli ve her dakika etraftan gıcırtılar gelen bir sahne hayal edelim. Mürettebatının akşam olunca ve yapacak işleri bitince bol bol içip, sarhoş oldukları bir ticaret gemisi. Yoksa aylarca devam eden seyahatlere dayanmak kolay mı sanıyorsunuz?

Geminin rotası, tüccarların isteği üzerine Afrika kıtasının Güneydoğusunu gösteriyor. Süveyş kanalından geçerek Afrika kıtasının doğu kıyılarına ulaşan bu gemi, Somali açıklarından güneye doğu süzülerek, Tanzanya sahillerine ulaşıyor. Bu ticaret gemisi, son durak olarak kendisine Madagaskar Adalarını seçiyor. Oradan da güzel tropikal adalar olan Comoros Adaları'na uğramamak olmaz.


Bu geminin depolarında yeni gittiği yerlerde ticarette kullanmak için değerli ürünler de var tabii ki: "Rom fıçıları, portakallar, vanilya, ylang ylang bitkisi, karanfiller ve sandalağacı." İşte Mona di Orio'nun Vanille isimli parfümü için benim aklımda oluşturduğum senaryo böyle. Zaten kendi sitelerinde de bu minvalde tanıtmışlar parfümlerini. "Gurme, dumansı, içkimsi, aromatik portakal notasının bulunduğu, vanilyanın ise sürpriz yapmayarak yıldızlaştığı bir parfüm" olarak düşünülebilir Vanille.

Fransa-Hollanda merkezli niş parfümevi Mona di Orio'nun, Les Nombres d'Or serisinin sevilen üyesi Vanille, bugünkü konuğum. Kendi sitelerinde parfümlerini gurme, içki ve vanilya teması üzerine inşa ettiklerini saklamıyorlar. Bu tanımlar aklımın bir köşesinde dururken parfümü kullanmaya başlıyorum. Vanille'in açılışı oldukça tuhaf gerçekleşiyor. Tozlu-isli turunçgiller mi desem, soyut baharatlar mı desem, içki teması mı desem karar veremedim. Karmaşık ama fena değil başlangıcı. Orta kısımda kokudaki değişim bariz şekilde hissediliyor. Vanille'in orta notalarında baharatlar öne çıkıyor. Dumansı-tozlu baharatlarda algıladığım ana aktör karanfil. Hafiften tatlılık barındıran nefis karanfil, mutluluk hormonu salgılamam için yeterli oluyor. Hissedilir oranda amber de katılıyor partiye. Sıcacık, nefis karanfil-amberden oluşan orta kısım çok güzel. Sonlara gelindiğinde bu sefer yumuşak bir vanilya ortaya çıkıyor. Parfüme ismini veren vanilyanın alt notalara kadar beklemesi gerçekten ilginç. Kapanışta vanilyaya biraz da tütsü ve odunsu notalar eşlik ediyor sanki. Sonlarını da gayet başarılı buldum.

Vanille, genel olarak baharatların ağırlığında denebilir. Çok güzel bir karanfil ve karabiber, parfümü rahatlıkla domine ediyor. Baharatlar biraz tatlı ve tozlu olarak verilmiş. Bu da bana eski tarz baharat kullanımını hatırlattı. Hafiften Obsession For Men'deki baharatları andırıyor. Oradaki amberli sıcak baharatlara benzettim Vanille'in orta kısmını. Zaten genel olarak biraz erkeksi ve olgun havası var kokunun. Çok genç işi olduğunu düşünmüyorum.


Vanille, bence oldukça konforlu bir baharat kokusu. Buz gibi havalarda içinizi ısıtacak baharatlar, abartılmamış tatlılık ile harmanlanmış. Parfüme ismini veren vanilya, son kısımda artık iyice kendisini gösteriyor. Oysa ki ismine binaen, vanilyanın baştan sona egemen olmasını bekliyordum. Bu anlamda oldukça şaşırdım parfümün nota dizilimine. Safkan bir vanilya kokusu bekliyorsanız sizi ters köşeye yatırabilir.

Ana öğenin baharatlar ve vanilya olduğunu söyledik. Başka? Başlangıcındaki tuhaf karmaşa hem derin ve zengin hem de alışması zor olsa da bence fena bir deneyim değil. Başlangıcı için kimi yorumcular portakala benzediğini söylüyor. Kendi sitelerinde de portakal vurgusu var açılış için. Fakat öyle mis gibi portakal kokusu beklemeyin. Oldukça tozlu ve farklı bir turunçgil. Hatta turunçgil olduğuna bile emin değilim. Bir diğer eleman ise misk olabilir. Özellikle orta kısımda baharatlara eşlik ettiğini düşündüğüm misk, sonlarda da vanilyaya destek oluyor. Parfümün geneline hakim dengeli tatlılığı ise tonka fasulyesi sağlıyor olabilir. Bu parfümde az da olsa tütsü kullanıldığını düşünüyorum. Tozluluk ise vetiver tarafından sağlanıyor olabilir.

Vanille, çok derin yapıda olmamasına rağmen, üst-orta-alt nota geçişlerini başarıyla yapıyor ve sürekli size sürprizler sunuyor. Parfümün çok katmanlı olduğunu kabul etmek gerekiyor. Bu anlamda ustaca bir harmana sahip olduğu söylenebilir. Yapaylığa rastlanmayan kokusunda, kalite hissiyatı yüksek. Benim açımdan gayet başarılı bir parfüm olduğunu söyleyebilirim. Fakat genel beğeni anlamında o kadar da ilgi çekeceğini sanmıyorum. Çünkü amberli-baharatlı kokusu çoğu kişi için fazla ağdalı olabilir. Vanille, bence genele pek hitap etmeyen sanatsal bir çalışma gibi. Onu bu anlamda değerlendirmek istiyorum.


Parfümün tasarımcısı olarak markaya ismini veren Mona di Orio görülüyor. Uniseks olarak sınıflandırılmasına rağmen, erkek kullanımına daha yakın. Eau de Parfum (EDP) formundaki Vanille'in kalıcılığı gayet iyi. Farkedilirliği ise bol bol uygulamama rağmen düşük oldu. Sonbahar-kış kullanımı için uygun. Oldukça yüksek fiyatını göz önüne alarak “denemeden almayın” uyarısını yapmak durumundayım.

Koku Güzelliği:10/8

18 Ocak 2015 Pazar

Ahparig


Tom Ford – Tobacco Oud (2013)


Tom Ford – Tobacco Oud (2013)

Ortadoğu coğrafyasının ve Arap kültürünün sevilen unsurlarındandır tütün ve ürünleri. Yüzyıllardır içilen nargileler, özel Arap tütünleri ve Yemen taraflarında çiğnenen gat bitkisi… Gerçi gatın tütün ile fazla bir ilgisi yok ama Arap kültüründe bu tür hafiften "kafa yapan" tütün ve bitkiler revaçtadır. Bunun sebebi, İslamiyetin içki ile ilgili koyduğu yasaklar olabilir. İçkinin günah sayılmadığı Hristiyan kültürlerinin aksine İslam coğrafyasında alkol tüketimine tepki vardır genellikle. Tabii burada ilginç bir durum karşımıza çıkıyor. Fransa özelinde şarabı ve genelinde içkiyi seven Hristiyan kültürü, özellikle son yıllarda tütün ürünlerine karşı büyük bir savaş veriyor. Sigara kullanan insanlar adeta ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyor. Büyük yasaklar getiriliyor tütün ürünlerine. İslam coğrafyasında ise alkole karşı hatırı sayılı bir tepki varken, tütün ürünleri kullanımında aynı hassasiyet görülmüyor. Yani Batı toplumları içkiyi, tütün ürünlerine tercih ederken, Doğu toplumları ise tütün ürünlerini içkiye tercih eder gibi görünüyor. Evet ikisi birbirinin karşılığı olmasa da, insanoğlu, bünyesine zararlı alışkanlıklardan bir türlü vazgeçemiyor. Belki de Adem'in yasak elmayı yemesi gibi insan da kendisine yasak ve zararlı olan herşeyde farklı tatminler arıyor.

Arap ülkelerinde iklim sebebiyle tütün üretimi yapılamasa da, özellikle sigara ve nargileye büyük ilgi olduğu söylenebilir. Başka ülkelerden gelen tütünlerin, onlarca çeşidi mevcut. Bunlardan birisi de ağırlıkla İran'da kullanılan fakat neredeyse bütün Arap ülkelerinde tüketilen "Dokha" isimli tütün. Bu tütün için "saf, doğal ve gerçek Arap tütünü" olduğu söyleniyor. Bilinen anlamda düz bir tütün kokusuna ve tadına benzemiyor anladığım kadarıyla Dokha. Daha ferah, baharatlı, hafif meyvemsi, otsu tada sahip olduğu söylenen Dokha, tütün yapraklarının kurutulması ile yapılıyormuş. İçimi diğer tütün ürünlerine göre daha kolay ve hafif olduğu söylenen Dokha'yı hiç kullanmadığımı söyleyeyim. Yani Dokha tütünü nasıldır hiçbir fikrim yok.

Tamam benim fikrim yok ama önemli olan ben değilim ki. Tom Ford'un Beauty birimi parfüm geliştirme uzmanları, bu işe de el atmışlar. 2013 yılında Tom Ford'un özel serisine ait parfümlerden Tobacco Oud, yukarıda bahsettiğim Dokha tütününden ilhamını almış. Arap ve Ortadoğu pazarına oynaması düşünülen Tobacco Oud, hem Arap tütün geleneğine gönderme yapıyor hem de öd temasıyla Ortadoğu coğrafyasının koku hafızasını gıdıklıyor. Yani bir taşla iki kuş vurmaya çalışıyorlar Tobacco Oud ile.


Tabii tütün kokusu sever olarak Tobacco Oud'u merak etmekteydim. Bu yeni tütün yorumun, özel serinin yüksek kaliteli olma iddiasıyla birleşince nasıl bir sonuç çıkacağını anlatmaya başlayayım artık. Kendi sitelerinde  "muhteşem, zengin ve bağımlılık yaratan" olarak tanıtılmış. Parfümü üzerime sıktığımda beni dumansı tütün karşılıyor. Yok denecek kadar az verilmiş tatlılık ve gerilerden gelen kuru baharatlar ile desteklenen tütünü ilk kullandığım zamanlarda yadırgamıştım. Fakat ilerleyen günlerde alıştım. Biraz hayvansallık içeren sert sayılabilecek üst notalar bence güzel. Orta kısımda dumansı kuru tütüne baharatlar biraz daha fazla eşlik eder hale geliyor. Karanfil olduğunu tahmin ettiğim kuru baharatın yanında ise bir koku beliriveriyor. Dikkat edilince içki temasının parfüme yerleştirildiği görülüyor. Kimi yerlerde viski notasından bahsediliyor. Muhtemelen haklılar. Orta bölüm dumansı tütün ve içkimsi baharat kokuyor. Tatlılık hala fazla değil neyse ki. Orta bölümü de beğendim. Son kısımda parfüme ismini veren öd ortaya çıkıyor. Baharatın, içki temasının ve tütünün etkisinin artık çok azaldığı alt notalar tamamen öde ayrılmış gibi görünüyor. Buradaki öd, yumuşacık ve kremsi verilmiş. Sanki hafiften vanilya da var ödün yanında. Son bölümde tatlılık birden artışa geçiyor. Sanırım ben bu öd kokusuyla bir türlü barışamayacağım. Alt notalardaki ödün kullanımı başarılı olduğu halde kendime yakın bulmadım.

Tobacco Oud, ismindeki tütün ve öd temalarını başarıyla veriyor. Başlangıçtaki şaşırtıcı ve sert açılışı kimileri kül tabaklarına benzetmiş. Yanlış da diyemeyiz. İlk kullandığımda yadırgadığım üst notalarındaki tütün esansı, tenimde biraz daha denediğimde ilgimi çekmeyi başardı. Genellikle kıyafet üzerine kullandığım Tobacco Oud'deki tütün, pek iyi sonuç vermedi. Tenimde ise tütün çok daha karakterli ve dumansı yol izledi. Buradaki tütün kullanımı ıslak tütünden ziyade, kuru ve dumansı olarak verilmiş. Bu da kokusuna derinlik ve gizem katmış.

Tobacco Oud karanlık bir parfüm değil. Fakat ferah da değil. Dumansı tütün, kuru baharatlar, viski ve ödün fena sayılamayacak bileşkesi olarak düşünülebilir. İlk kullanımlarda parfümün tek düze ilerlediği düşünülebilir. Fakat parfümü tene uygulayıp, sürekli takip ettiğinizde o kadar da basit bir parfüm olmadığını farkediyorsunuz. Üst-orta notalar aynı düzleme yakın ilerlerken, sonlarda radikal değişim yaşanıyor.


Tobacco Oud, bu alanda fazla örneği olmayan tütün ve ödün karışımından elde edilmiş. Fikir olarak saygıyı hakediyor. Fakat bence tütün ve öd, bir arada çok iyi sonuçlar verebilecek iki nota değil. Burada Tom Ford Beauty'nin yapmaya çalıştığı şey doğru olmakla birlikte, pratikte kim yaparsa yapsın uyumu zor olabilecek iki tema seçilmiş. Yine de bence Tobacco Oud fena bir çalışma değil. Eğer kuru, içkiyle yıkanmış baharatlı bir tütün ve öd kokusu ilginizi çekerse, muhakkak denemeniz gereken arkadaşlardan birisi. Eğer öd ile aranız iyi değilse deneme listenizden çıkarabilirsiniz çünkü kıyafet üzerinde son kısım sıradan hale gelebiliyor.

Yukarıda da bahsettiğim gibi sevmesi zor bir kokuya benziyor Tobacco Oud. İlk kullanımlarda biraz tuhaf gelebilecek tütüne ilerleyen günlerde sabredebilirseniz, alışıyorsunuz hatta seviyorsunuz. Kimilerinin Tom Ford'un özel serisinin yıldızlarından Tobacco Vanille'e benzettiğine şahit oldum Tobacco Oud’u. Evet isim benzerliği malum. Fakat bence pek de benzemiyorlar Tobacco Vanille'le. Tobacco Oud'da vanilya ve tatlılık fazla yer bulamamış kendisine. Tobacco Vanille ise epey tatlı ve vanilyanın ağırlığı her daim hissediliyor. Tobacco Oud daha kuru ve erkeksi kokarken, Tobacco Vanille, vanilyanın kremsiliğine sahip ve uniseks kullanıma göz kırpıyor.

"Parfüm Merakı, laf kalabalığını bırak da sadede gel" dediğinizi duyar gibiyim kulağımdaki çınlamadan. Günün sorusunu soralım: "Tobacco Oud güzel mi veya sevdim mi?" Başlangıcını ve orta bölümünü sevdim. Sonlarını ise kendime yakın bulmadım. Yine de yapaylığa rastlanmayan, belli bir karaktere ve kaliteye sahip, kullanımı zor, bol bol övgüler alamayacağınız bir parfüme benziyor. Ten üzerinde küçük oyunlar oynayan kokusu kıyafette tekdüze ve derinliksiz hale geliyor. Buradan onun ten parfümü olduğu sonucunu çıkartabiliriz.

Tobacco Oud, Tom Ford özel parfüm serisinin öd merkezli üç kokusundan birisi. 2007 çıkışlı Oud Wood'u hiç beğenmemiştim. 2013 çıkışlı Tobacco Oud'u ise beğendim ama harika bulmadım. Özel serinin üçüncü öd temalı parfümü Oud Fleur'u ise henüz denemedim ama çok da merak ettiğimi söyleyemeyeceğim.


Tobacco Oud'u, uzun yıllardır parfümler tasarlayan fakat büyük bir şöhrete kavuşamamış burunlardan Olivier Gillotin yaratmış. Eau de Parfum (EDP) formundaki Tobacco Oud, kalıcılık olarak gayet yeterli. Bir günden fazla kıyafette kalıyor. Farkedilirlik olarak ise çok performanslı gelmedi bana. Kullanım döneminde bol bol uyguladığım parfümün, farkedilirliği ortalama ve orta-alt seviyede oldu. Çoğu yerde uniseks olarak sunulsa da bence erkek kullanımına çok daha uygun. Bir kadın üzerinde hoş duracağını sanmıyorum. Sonbahar-kış kullanımı için uygun denebilir. Genel beğeniye uymayabilecek kokusunu ve oldukça yüksek fiyatını düşünürsek, denemeden almanın risk oluşturacağı söylenebilir.

Koku Güzelliği:10/7.5

14 Ocak 2015 Çarşamba

Guerlain – Tonka Imperial (2010)


Guerlain – Tonka Imperial (2010)

Kökeninin, Venezuella ormanlarından geldiği Guerlain tarafından iddia edilen tonka fasulyesinin tohumunun ne kadar değerli olduğu tahmin edilebilir. Guerlain'in kendi deyimiyle "işlenmemiş haldeki en ikonik hammade" olan tonka fasulyesinin, Guerlain cephesinden anlamı ve önemi büyük.

Jicky'den Shalimar'a ve oradan da Habit Rouge'a uzanan efsane parfümler silsilesinde tonka fasulyesinin rolü var. Guerlain'in özellikle oryantal parfümlerinin vazgeçilmez ögelerinden olan tonkanın, markanın imza notalarından birisi olduğu söylenebilir. Parfümlere genellikle yumuşak bir tatlılık veren tonka, Guerlain'in kolay kolay vazgeçebileceği bir nota değil. Zaten bunu yeni piyasa sürdükleri parfümlerinde de gösteriyorlar. İşte buyurun size yepyeni bir örnek.

Guerlain'in çok sayıda "The Exclusive Collections" serisinden birisi de "L'art et la Matière". Markanın bu serisi 2005 yılında dünyaya geldi. 2015 yılının ilk günlerini yaşadığımız şu dönemde dokuz parfüme ulaşmış durumda L'art et la Matière serisi. Bu serinin özelliği, her parfümün farklı notalar merkeze alınarak tasarlanmış olması. Mesela Cuir Beluga (deri teması), Angélique Noire (melekotu teması), Cruel Gardenia (gardenya teması), Rose Barbare (gül teması) gibi.


Bugünkü konuğum Tonka Imperial, bu seriye bağlı olarak 2010 yılında raflardaki yerini aldı. L'art et la Matière serisinin en ilginç özelliği ise müthiş şişe tasarımları. Eski tarz kadın parfümleri şişeleri gibi tasarıma sahip süslü ve gösterişli sunumlarına hayran kalmamak elde değil. Böylesine enfes şişeden bakalım nasıl bir koku karşımıza çıkacak. Artık geçeyim detaylara.

Kendi sitelerinde odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış Tonka Imperial. Aromatik, sıcak ve tensel olarak nitelendirilmiş. Parfümün açılışı kremsi yumuşacık bir vanilya ile gerçekleşiyor. Vanilyaya yine kremsi badem eşlik ediyor ilk dakikalarda. Başlangıcı çok kibar, ölçülü ve olabilecek en iyi vanilya kullanımına sahip. Üst notaları nefis. Orta bölüme geçildiğinde güçlü ve sağlam vanilya teması devam ediyor. Fakat artık badem hissedilmiyor. Onun yerine baharatlar (ağırlık tarçında) ve saldırgan olmayan tütün kokusu geliyor. Kremsi vanilya hala çok baskın ve diğer notaları örtüyor. Orta bölümde zaman zaman kirazlı-vanilyalı tütün hissiyatı oluşuyor. Orta bölümü de enfes. Son kısımda kremsi vanilyanın yerini odunsu vanilya alıyor. Orta kısımdaki baharatlar ve tütün kayboluyor. Kapanışta odunsu vanilyaya misk de eşlik ediyor. Açıkçası başlangıcı ve orta bölümü kadar etkileyici ve baştan çıkarıcı değil son kısmı. Keşke daha güzel bir kapanışa sahip olsaydı.

Tonka Imperial'in ismindeki tonka vurgusu şüphesiz önemli. Gerçi bence bu parfüm tam bir vanilya kokusu. Tonka, parfümün orta derece tatlılığını sağlamak için kullanılmış. Evet kokusu biraz tatlı. Bu anlamda günümüzün modern parfümlerine uyum sağlıyor. Tatlı ve kremsi vanilya kibar ve dengeli verilmiş. Tabii kokusunun çok erkeksi olduğunu söylemem zor. Kendileri de parfümün hem kadınlar hem de erkekler için uygun olduğunu belirtmiş. Kimileri kokusunu biraz kadın tarafına yakın bulsa da bence erkeklerin rahatlıkla kullanabileceği bir parfüm.


Tonka Imperial, tarz olarak Herod, Tobacco Vanille ve Jaipur Homme benzeri hafif pudramsı, kremsi çikolatamsı vanilya kokusunu andırıyor. Bu üç parfümden en çok Herod'a benzettim Tonka Imperial'i. Zaman zaman çiçeksi (yasemin) yönünü gösteriyor zaman zaman tütün-tütsü-baharat düzleminde karşımıza çıkıyor, çoğunlukla vanilyalı-bademli pastalar gibi kokuyor. Bu anlamda hoş bir dengeye oturtulmuş denebilir.

Kabul etmek gerekir ki fazla değişimin yaşanmadığı, düz çizgide ilerlediği varsayılabilir Tonka Imperial'in. Kremsi ve tatlı vanilya baştan sona etkin. Diğer notalar (baharatlar, kiraz benzeri meyveler, tütün ve sedir ağacı) ana yapıya hareket katmak için eklenmiş gibi görünüyor benim penceremden. Evet çok karmaşık değil ama çok lüks, konforlu, rafine ve cazibeli kokuyor. Eğer vanilya kokusunu seviyorsanız, harika bir seçenekle karşılaşmış durumdasınız. E bir vanilya sever olarak bende çok beğendim Tonka Imperial'i. Tabii sonları dışında.

Guerlain'in özel serisine mensup bu yaramaz, her yerde bulunabilecek bir parfüm değil. Sınırlı sayıda dağıtımı olan Tonka Imperial, sadece 75 ml.lik şişelerde üretiliyor ve fiyatları oldukça yüksek. Hatta birçok niş markadan bile fazla fiyata sahip. Onun içindir almadan önce muhakkak denemenizi öneririm.


Parfümün tasarımını, Guerlain'in yeni nesil birçok eserine imza atan Thierry Wasser gerçekleştirmiş. Eau de Parfum (EDP) formundaki Tonka Imperial'in kalıcılığı gayet iyi. Farkedilirliği ise çok yüksek değil. Daha ten kokusu gibi davranıyor. Sonbahar-kış kullanımı için uygun diyebilirim.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/8.5