4 Haziran 2015 Perşembe

Bond No.9 – New York Oud (2011)


Bond No.9 – New York Oud (2011)

New York merkezli parfüm evinden, "Eski Dünya" merkezli bir koku denemesi olarak formülize edebiliriz New York Oud'u. Zaten parfümün resmi basın bülteninde de benzer ifadeler var. Mesela hoş bir paradokstan bahsediyorlar. New York gibi tarihi çok eskilere gitmeyen bir şehrin kalbinden çıkan Bond No.9 parfüm evi, tarihi yüzlerce yıl öncesine giden öd kokusundan ürettiği parfümü koleksiyonuna ekliyor. Fakat Bond No.9'ın söylediğine göre durum biraz farklı.

New York'un 21. yüzyılın başkenti sayılması kuşkusuz, A.B.D'nin dünya çapındaki hegemonyasıyla doğru orantılı. New York her zaman caz müziğiyle, komedi kulüpleriyle, 2. Dünya savaşından sonra modern sanatın geliştiği şehir olarak bilinir. New York genel olarak yeniyi, dinamizmi ve yüksek enerjiyi temsil eder. Zaten şehrin canlı yapısı muhtemelen Bond No.9'ın bol bol parfüm piyasa sürmesinin sebebi. Batıyı, aydınlanmayı ve moderniteyi temsil eden New York'un parfüm evi, kadim bir doğu geleneği olan öd temalı parfüme imza attığında takvimler 2008'i gösteriyordu.

İngilizlerin ünlü Harrods mağazası için ürettikleri Harrods Swarovski Limited Edition, sınırlı dağıtımı olmasına rağmen markanın çok satılan parfümlerinden olmayı başardı. Ve yine Bond No.9 ekibinin bize bildirdiğine göre, bu parfüm markanın ilk öd denemesiydi. Bu başarıdan cesaret alan Bond No.9, 2011 yılının Sevgililer Günü'nde New York Oud'u piyasaya sürmeye karar verdi.


İsminden de anlaşılacağı üzere New York Oud, markanın New York serisinin üyesi. Bu seriden daha önce New York Amber'i kullanmıştım. Şimdi ikinci nota olan New York Oud'e göz atacağım. Yine resmi tanıtımlarında parfümün klasik Eau de Parfum'lerin (EDP) %20 olan konsantrasyonuna değil %30 parfüm esansına sahip olduğunu belirtmişler. Yani New York Oud'un Extrait de Parfum konsantrasyonunda olduğu söylenebilir. Zaten kullanım döneminde çok güçlü ve yoğun olduğunu fark ettim.

New York Oud'un açılışı tatlı gül ile gerçekleşiyor. Gül sularını andıran başlangıcına tatlı ve modern kırmızı meyveler eşlik ediyor. Liçi, çilek ve erik olduğunu tahmin ettiğim meyvelerden çok daha baskın gül teması. Başlangıcını beğendiğimi söyleyebilirim. Orta kısımda parfüme ismini veren öd ortaya çıkıyor. Tatlılık aynı oranda devam ediyor. Gül hala öde eşlik ederken meyveler geriye çekiliyor. Orta bölümde ödün yanında safran kendisini güçlü şekilde hissettiriyor. Orta notalar için safran-öd birlikteliği diyebilirim. Safranla pek aram olmadığından orta bölüme çok ısınamadım. Geleyim son kısma. Alt notalarda seyreltilmiş misk var. Paçuli de algılıyorum sonlarda. Kapanışını biraz sarsak ve özensiz buldum. Kapanışı etkileyici değil.

New York Oud, tam beklediğim gibi çıktı. Öd ve gül, parfümün iki ana aksını oluştururken, safran ciddi anlamda onlara destek veriyor. Başlangıcı bildiğiniz gül suyu efekti veriyor. Tabii bir New York'lu için gül suyu çok anlam ifade etmeyebilir. Fakat buralarda New York Oud'un başlangıcını kime koklatsanız aynı tepkiyi alırsınız. O anlamda ülkemiz insanının çok ilgisini çekeceğini sanmıyorum üst notaların. Orta bölümde gülün etkisi azalıp öd-safran yörüngesine giriyor parfüm. Safranla ödün birleşimi bana niyeyse çamaşır sularını ya da klorak kokusunu anımsatıyor. Buradaki kullanımı da sevemedim. Son kısım sıradan ve sulandırılmış gibi bir miskle gerçekleşiyor. Kuru paçuli fena değil alt notalarda ama misk daha ağır basıyor.


New York Oud'deki öd kullanımı hep şikayetçi olduğumuz gibi ilaçsı ne yazık ki. Yapaylık ve rahatsız edici antiseptikleri anımsatan koku mevcut. Tabii burada safran önemli rol oynuyor. Aklıma safran ve gülün birlikte kullanıldığı örnekler geliyor. Mesela Amouage'ın Lyric Man'i. Lyric Man'da çok daha güzel ve rafine verilmişti safran-gül ikilisi. Mesela yine Bond No.9'ın New York Amber'i. Tabii orada safran daha geri plandaydı. New Yor Oud'da orta bölümde çok daha etkin safran. Mesela L’Artisan Parfumeur'in Traversee du Bosphore'u da akla gelebilir. Gerçi L'Artisan'ın yorumunda oldukça şekerli lokum kıvamında verilmişti gül ve safran. Bir de Montale'in Aoud Lime'ı var. Oradaki kullanımı çok daha aromatikti gülün ve safranın. Koku karakteri olarak bu örneklere benzetilebilir New York Oud. Hatta azıcık Oud İspahan'a biraz da yine Montale'in sevilen parfümü Black Aoud'a yakın kokusu. Zaten kullanım sürecinde en çok Montale parfümlerinde rastladığım şekilde kullanılmış gül ve öd. Eğer New York Oud'u Bond No.9 değil de Montale piyasaya sürseydi hiç şaşırmazdım.

Tatlılık her daim var. Muhtemelen balla sağlanmış tatlılık. Parfümün başlangıcı modern, dinamik, canlı hatta saldırgan. Dev cüsseli gül kokusu etrafa müthiş şekilde yayılıyor. Onun için dikkatli ve az kullanmanızı öneririm. Orta kısımda modern yapı yerini biraz olgun ve üst yaşları hedefler hale dönüşüyor. Zaten genel anlamda çok genç arkadaşların taşıyabileceği gibi değil. Arabik, oryantal, doğu esintili karakteri, onu kullanımı ve sevmesi zor kılıyor. Genel beğeniye uymayacağını muhakkak söyleyeyim. Denemeden almanız, oldukça yüksek fiyat etiketine istinaden içinize oturması gibi yan etkiler gösterebilir.

Hem kadın hem de erkek kullanımı için önerilen New York Oud’u, gülün yoğun kullanımından dolayı kadın tarafına daha yakın bulanlar olacaktır ki haklılık payı mevcut. Çok erkeksi değil. Günlük kullanıma uymayacak tarzı, sizi biraz zorlayabilir. Sonbahar-kış kullanımı için önerebilirim. Sıcak yaz günlerinde bunaltıcı olacaktır.


Parfümün tasarımcısı olarak Laurent Le Guernec'in ismi geçiyor. Muhtemelen doğrudur. Bu arada New York Oud, 2012 yılında FIFI tarafından "Yılın en sıra dışı parfümü" ödülünü almış.

Koku Güzelliği:10/6

1 Haziran 2015 Pazartesi

Paco Rabanne Pour Homme (1973)


Paco Rabanne Pour Homme (1973)

1 Million, XS, Black XS, Ultraviolet ve son olarak Invictus. Ünlü moda markası Paco Rabanne, bir şekilde popüler olan parfümlere imza atmayı başarıyor. Özellikle 1 Million'la birlikte büyük sükse yaptığını ve önemli satış rakamlarına ulaştığını biliyoruz. Evet ticari anlamda başarılı ve genel beğeniye uygun kokular yaratma da çok az marka onlarla baş edebilir. İyi de Paco Rabanne'in parfümleri sadece 1 Million ve Invictus'tan ibaret mi sandınız?

Calandre, Tenere gibi başarılı klasiklere imza atan Paco Rabanne'in parfüm yolculuğu 1969'da başlamıştı. Markanın ilk parfümü 1969 yılı çıkışlı Caladre olarak kayıtlara geçti. Çiçekler ve aldehitin merkezde olduğu Calandre, kadınların beğenisine sunulmuştu. Calandre'den dört yıl sonra markanın kendi ismini verdiği Paco Rabannne Pour Homme doğdu. İlk parfümlerinin kadın kokusu olması, muhtemelen ikinci parfümlerinin erkek için düşünülmesine yol açtı. 1973 yılında piyasaya sürüldüğünde oldukça başarılı oldu Paco Rabanne Pour Homme. İki yıl sonra FIFI tarafından en iyi parfüm ödülü de aldı. Fakat en büyük ödülü parfüm severler verdi. Bu erkeksi yeşil aromatik fujer, döneminin karakterini yansıtıyordu hiç şüphesiz. Chanel Pour Monsieur'un, Azzaro Pour Homme'un, Ralph Lauren - Polo'nun, Eau Sauvage'ın, Givenchy - Gentleman'in, Aramis Classic'in, Equipage'ın hüküm sürdüğü 1970'li yıllarda piyasaya çıktı Paco Rabanne Pour Homme. Şu saydığım rakiplere bakar mısınız? Her biri kendi çapında efsane parfümlerden hiç de aşağı kalır tarafı yoktu Paco Rabanne Pour Homme'un.

1980'li yıllarda bu efsanelere Antaeus, Kouros, Jules, Bel Ami,  Drakkar Noir ve Zino Davidoff eklenecekti. Yani anlayacağınız 1970 ve 1980'li yıllar, erkeksi, sert, maço parfümlerin altın çağıydı. Günümüzün değişen koku trendleri ile neredeyse hiç alakası olmayan 1970'li yılların başlarında Paco Rabanne Pour Homme, ismini parfüm dünyasının klasikleri arasına yazdırmıştı. İşte karşımızda kırk iki yaşında bir jön var. Siz onu ister Hollywood'un ister Yeşilçam'ın jönlerine benzetin.


Genellikle hakkında övgü dolu cümleler okuduğum Paco Rabanne Pour Homme'u oldukça merak ediyordum. Özellikle içeriğindeki meşe yosunu kullanımı ilgimi çekiyordu. Gerçi 1973 yılındaki orijinal formülünün 5-6 defa reformüle olduğu söyleniyor ve ilk halinden epey değişikliğe uğradığı iddia ediliyor. Zaten kullanım sürecinde bazı soru işaretleri oluştu kafamda bu anlamda. Neyse artık detaylara geçeyim.

Kendi sitelerinde aromatik fujer olarak sınıflandırılmış. Kimi yerlerde tarihte üretilen ilk fujer parfümü olduğunu belirtilmiş. Yine kendi sitelerinde parfümün erkeksi, beyefendi yönü vurgulanmış. Üzerime sıktığımda beni eskilerden gelen tozlu limon, bergamot ve aromatik otlar karşılıyor. Tipik 1970'li yıllar erkeksi parfümü açılışı diyesim var. Gayet şık, erkeksi, olgun ve hafiften tütün kolonyası kıvamında. Müthiş üst notalar tek kelime ile harika. Orta bölümde aromatik otlar hala etkin. Bu bölümde erkeksi çiçekler devreye giriyor. Lavanta ve sardunya algılıyorum. Meşe yosunu ise neyse ki kendisini gösteriyor ama biraz sulandırılmış-seyreltilmiş hissi veriyor. Orta notalarda biraz paçuli ve hayvansallık da var sanki. Orta kısım güzel ama sanki bir şeyler eksik. Alt notalarda yumuşak misk var. Yine yumuşak odunsu notalarla, karanlık sayılabilecek tatlı denemeyecek deriyle çok da ilginç olmayan kapanışını gerçekleştiriyor.

Paco Rabannne Pour Homme, döneminin standart erkeksi hissiyatını rahatlıkla veriyor. Başlangıçtaki nostaljik ve tozlu üst notalar, daha ilk saniyelerde kokunun yönü hakkında ipucu veriyor. Açılışı çok rafine, doğal ve otsu. Limondan çok bergamota yer verilmiş başlangıçta. Parfümün şişesindeki yeşil tema, kokunun tamamında etkili. Temiz, neredeyse sabunsu yeşil yapı, Polo kadar ağaçsı veya çamsı değil. Meşe yosunu biraz daha öne çıkıyor ama malum kısıtlamalar sonunda kullanılan meşe yosunu teması epey törpülenmiş anlaşılan. Parfümün orta kısmında başlayan tuhaf seyreltilmiş his, alt notaların sonlarına kadar devam ediyor. New York'daki kadar belirgin meşe yosunu kullanımı yok. Hafiften Bois du Portugal'a benzettim. Fakat yukarıda da söylediğim gibi parfümün genleriyle epey oynamışlar. Çünkü ayakları yere sağlam basan net bir kokuya sahip değil. Hep kararsız, ne koktuğu çok belli olmayan, başlangıcı dışında notaları vurgulanmamış hali açıkça görülüyor.


Eminim ki 1973 yılındaki ilk Paco Rabanne Pour Homme harikaydı. Çünkü ilk formülasyonda meşe yosunu baskın olduğu söylenen parfümün, kırk iki yıl sonraki hali benim için biraz hayal kırıklığı oldu. Nefis başlangıcını saymazsam, 1970'li yılların o müthiş havasını veremiyor. Hafiften erkek traş kolonyalarını andırıyor. Garip, hibrid bir parfüme dönüşmüş. Siz ne yapın edin, eski versiyonlarını bulmaya çalışın. Tek çözüm bu anlaşılan.

Geçtiğimiz haftalarda kullandığım No.19 varken, oldukça yüksek fiyata razıysanız Bois du Portugal varken, zar zor bulmayı göze alabilirseniz New York varken, Paco Rabanne Pour Homme’un son halini tavsiye edemeyeceğim. Yine de otuz beş yaz üzeri erkeklerin kullandığı ağır, oturaklı ve erkeksi bir parfüm arıyorsanız, şans verebilirsiniz. Belki beğenirsiniz.

Luca Turin'in kitabında Paco Rabanne Pour Homme'un aromatik fujerlerin en erken örneklerinden olduğunu, hafiften melankolik koktuğunu yazmış. Ayrıca erkek vücut bakım ürünlerinin (aftershave, sabun, traş kremi ve saç toniği) kokusuna benzetmiş. Odunsu turunçgil olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden dört puan vererek oldukça beğenilmiş.

EDT formundaki parfümün başlangıcı saldırgan. Orta kısma geçildiğinde neyse ki normale dönüyor fark edilirlik. Kalıcılığı fena değil. Tam bir erkek parfümü. Yaş olarak otuz beş hatta kırklarına gelmiş erkeklere uygun olacağını düşünüyorum. Mayıs ayının serin son günlerinde kullandığım Paco Rabanne Pour Homme, yaz sıcakları için fazla gelebilir. İlkbahar-sonbahar dönemlerinde kullanmak fena olmayacaktır. Farklı yapısı ve genel beğeniye uymayan kokusuna istinaden denemeden almak riskli olabilir. Şimdiden uyarayım.


Kokusunun tasarımını Jean Martel yapmış. Kayıtlarda sadece Jules ve Paco Rabanne Pour Homme'u tasarlamış olarak görünüyor Jean Martel. Pek tanınmamış bir parfümör olduğu söylenebilir. Şişesinin tasarımın ise Pierre Dinand yapmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com'a teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6.5

28 Mayıs 2015 Perşembe

Histoires de Parfums – 1904 (2014)


Histoires de Parfums – 1904 (2014)

Bu öyle bir hikaye ki sanayi devrimi sonrası modern zamanların en tutkulu ve acıklı aşklarından birisini anlatır. Muhtemelen sadece opera sanatı, bir kadının aşkını ancak bu kadar etkileyici ve sarsıcı verebilir.

Dünya opera sanatının en önemli eserlerinden birisi olarak kabul ediliyor "Madame Butterfly". Konusu Japonya'nın Nagazaki kentinde geçen operanın, kadın kahramanı Ço-Ço-San'ın (Butterfly) bir Amerikalı subay olan Pinkerton'a aşık olmasıyla başlar. Farklı bir kültürden gelen Amerikalı için ailesini, sevdiklerini hatta dinini bile değiştirmeyi göze alır. Fakat Pinkerton'un ülkesine dönüp, başka bir kadınla evlenmesi ve yıllar sonra Japonya'ya gelip, Ço-Ço-San'ı ziyaret etmesiyle gelişmeler trajik hale döner. Yıllardır aşkla beklediği erkeğin başka kadınla evlenmesini kabullenemeyen Ço-Ço-San, Japonya'ların geleneksel intihar şekli harakiri ile hayatını sona erdirir. Kadın, aşkı için ölümü seçmiştir.

Madame Butterfly operası, 1900'lü yılların başlarında gösterime girdiği her yerde büyük beğeni kazandı. Birçok ünlü yapımcı da yakın tarihe kadar hala Madame Butterfly operasını sahneye koymuş. Bunların muhtemelen en meşhuru Puccini'nin 1904 yılındaki Madame Butterfly gösterimiydi. Prömiyerini 1904 yılında İtalya'da yapan Puccini'nin Madame Butterfly'ı, 2014 yılında Fransa merkezli niş parfüm evi Histoires de Parfums'e ilham verdi. İsmini ilk gösterim yılı olan 1904'ten alan parfüm, Histoires de Parfums'un "Opera" serisinin beş parfümünden birisi. Serinin beş parfümü de kadın kullanımına uygun olarak verilmiş.


Kendi sitelerinde 1904, çiçeksi pudralı olarak sınıflandırılmış. "Madame Butterfly'ın narin kadınsılığını kucaklayan pudralı çiçeksilikten" bahsedilmiş. 1904'ün açılışı kremsi turunçgillerle gerçekleşiyor. Ferah olmayan mandalina başlangıçta kendisini şöyle bir gösteriyor ama etkisi kısa sürüyor. Orta bölümde parfümün gerçek karakteri kendisini gösteriyor. Bütün heybetiyle süsen (iris) ortaya çıkıyor. Tozlu ve nostaljik verilmiş süsen çiçeği, kokuyu kadınsı tarafa çekiyor. Pudralı yapı orta bölümde süsen çiçeğine eşlik ediyor. Abartılı verilmemiş pudra hiç de fena değil. Orta bölüm, parfümün en başarılı kısmı bence. Geleyim son bölüme. Bazı Histoires de Parfums kokularında rastladığım alt notaların vasatlığı sorunu, 1904'te de karşıma çıkıyor. Sıkıcı bir misk, yapaylık sınırındaki tatlımsı sedir ağacı ile hiç de ilginç kapanış yapmıyor. Son bölümü beğenmedim.

1904, kendi sitelerindeki kadınsılık vurgusu konusunda haklı sayılabilir. Orta bölümden itibaren çiçeksi yapıya bürünüyor. Süsen her zaman çok etkin. Sabunsu-pudralı verilmiş süsen, erkeksilikten uzak. Çok modern kokusu olmaması fakat henüz piyasa sürüleli bir yıl olması, onun ilhamını aldığı 1900'lü yılların tozlu opera sahnesini zihnimizde canlandırmaya çalıştırttığını düşünebiliriz.

Yumuşak ve sakin bir parfüm 1904. Zaten süsen çiçeğinin baskın olduğu parfümler genellikle çok saldırgan ya da çıkıntılı olmuyor. 1904, basit sayılabilecek yapıya sahip. Üst-orta-alt notalar dikkatli koklanırsa, geçişler anlaşılabiliyor fakat çok derin ve detaylı değil. Nostaljik formu, üst yaş gurubu kadınları hedeflediği izlenimini veriyor. Canlı, heyecanlı, kıpır kıpır meyveli-şekerli genç kız kokusu değil.


1904 hangi parfüme benziyor diye düşünürken ampul yandı. Yine Histoires de Parfums'un bir başka süsen temalı kokusu 1889'u anımsattı bana. 1904, daha basit ve daha az yağlı/makyaj malzemesi gibi kokuyor. Biraz daha ferah sayılabilir 1904. Yine de ilkbahar-yaz mevsimi için kullanmak iyi fikir olmayabilir 1904'ü. Sonbaharın hüzünlü serin günlerine çok daha yakışacaktır.

Kendi sitelerinde net bilgi olmasa da Opera serisinin Pure Parfum konsantrasyonunda olduğu karşıma çıktı farklı yerlerde. Dolayısıyla 1904'te muhtemelen Pure Parfum formunda. Kalıcılığı iyi, fark edilirliği fena değil. Oldukça yüksek fiyatına istinaden (kendi sitelerinde 60 ml.si 380 Euro) denemeden almanın iyi fikir olmadığını söyleyebilirim.

Koku Güzelliği:10/7