12 Ekim 2015 Pazartesi

Costume National – Soul (2015)


Costume National – Soul (2015)

"Bu koku bir kitap olsaydı? Bin bir Gece Masalları.
Bu koku bir ruh hali olsaydı? Bilinmeyen dünyaları keşfetmeyi arzulayan öncü ruh.
Bu koku bir mücevher olsaydı? Yükselen güneş tarafından aydınlatılan amber taşı.
Bu koku renk olsaydı? Tabii ki turuncu!
Bu koku bir şehir olsaydı? Siena.
Bu koku bir film olsaydı? Arabistanlı Lawrence (1962).
Bu koku bir dönem olsaydı? Osmanlı dönemi.
Bu koku bir şarkı olsaydı? Serge Gainsbourg - Sea, Sex and Sun
Bu koku bir sezon olsaydı? Sonbahar."

Genellikle çok sevmem bu tür kısa soru-cevap tarzı söyleşileri fakat yukarıdaki söyleşide cevapları veren kişinin Dominique Ropion olduğunu öğrendiğimde ister istemez sempatik geldi. Ünlü baş parfümör Dominique Ropion, 2015 yılında Costume National markası için Soul isimli parfümü tasarladı. Yukarıdaki söyleşide de Soul parfümünün bay Ropion'a neleri çağrıştırdığına bizzat kendisi cevap veriyor.

Bu kısa söyleşide bay Ropion, şunları da eklemiş: "Soul parfümü, güçlü, zengin ve soylu ham maddesi ile ruhun derinliğini ifade eder. Ham madde zenginliği ve kalitesiyle, öd gibi sıcak ve şehvetli kokar ki, Soul parfümü Ortadoğu'ya yaptığım seyahatlerden ilhamını almıştır."


Ünlü parfümörün, Soul'un ilhamını Ortadoğu'dan almasına pek şaşırmadım. Costume National'ın kurucusu Ennio Capasa'nın bir süreliğine Yohji Yamamoto'nun yanında Japonya'da çalıştığı söylenir. Japonya'da yaşadığı süre içinde, doğu kültürünün duygu dünyasındaki etkisini inkar etmez Ennio Capasa. Bu iki durumu bir araya getirince, belki de Costume National markası, bilinçli bir seçimle, Dominique Ropion'dan doğuyu çağrıştıran parfüm tasarlamasını istemiştir. Malum bu aralar öd ve doğu tarzı kokulara yöneliş var.

Parfümün isminin Soul olmasıyla, konseptin ruhanilik veya duygulara hitap etmesi sağlanmak istenmiş olabilir. Doğu kültürlerinin kaderciliği ve muhafazakarlığına, akılcı ve maddeci batı kültürünün bakış açısı olarak da düşünülebilir Soul parfümü. Belki de kendi sitelerinde söyledikleri gibi amaçları sadece Costume National markasının ruhunu ve özünü somutlaştırmak için oluşturulmuş bir parfümdür Soul.

Kendi sitelerinde parfümdeki en önemli ögenin "saf amber" olduğu güçlüce vurgulanmış. Çoğu yerde odunsu amber olarak sınıflandırılan Soul'u üzerime sıktığımda karşıma tatlı turunçgiller çıkıyor. Gayet modern verilmiş şekerli portakala baharatlar eşlik ediyor. Çok farklı ve özgün açılışa sahip değil ama yine de gayet kaliteli, modern ve sevilesi başlangıca sahip. Orta kısımda yavaş yavaş parfümün anahtar notası amber devreye giriyor. Sevdiğim gibi egzotik verilmiş ambere vanilya ve öd eşlik ediyor. Vanilya biraz pudralı veya mumsu verilmiş. Yine de gayet güzel orta kısım. Sonlarda amberin etkisi devam ediyor. Tatlı olmayan deri çok arkalardan kendisini gösteriyor. Pudralı vanilyanın hala etkili söylenebilir kapanışta. Sonları çok ilginç ya da etkileyici değil.


Soul, yeni nesil bol tatlı öd-baharat-amber-vanilya parfümü benim nazarımda. Modern parfümlerin çoğundaki tatlılık, Soul'da da mevcut. Tatlılığı veren kuvvetle muhtemel ki vanilya. Orta kısımdan itibaren devreye giren vanilya, kapanışa kadar inatla tende kalıyor. Yine orta bölümde devreye giren tatlı amber ve öd notasının birlikteliği iyi sonuç vermiş. Yapaylık yok. Başlangıçtaki baharatlar tanıdık ama sıkıcı değil.

Genel olarak zengin ve yumuşak sayılabilecek bir parfüm Soul. Sert ve algıları zorlayıcı değil. Deri, fazla kendisini göstermiyor. Turunçgiller başlangıçta rol alıyor. Öd notasının çok daha fazla öne çıkacağını sanıyordum ama kontrollü verilmiş. Gül suyu efekti veya ağır Arap-Ortadoğu esintisi yok parfümde. Çok sıra dışı değil. Her kokladığımda ya da üstümden gelen aromayı içime çektiğimde bir parfüme (ya da birden çok parfüme) benzetiyorum ama bir türlü adını koyamıyorum. Zaten Costume National gibi ana akıma hizmet veren bir markaya da çok uç bir koku olmazdı. Bu noktada Dominique Ropion orta yolu izlemiş. Fazla risk almamış ki bu konuda onu anlayabiliyorum. Neyse ki kaliteyi de düşürmemiş. Tabii son kısımdaki vasat pudralı vanilyayı saymazsam.

Soul, baş yapıt değil ama kötü de değil. Kimi parfümlerde ilacımsı verilen öd, burada kibarca tatlı baharatlara ve ambere eklemlenmiş. Baharatlar, rahatsız edici veya irkiltici değil. Dominique Ropion, aslına bakılırsa ustaca cambazlığa imza atmış. Bu güçlü ve karakteristik notaları (öd, amber, baharatlar, deri ve vanilya) bir arada ve dengede sunmaya çalışmış. Bence hiç de fena iş çıkarmamış. Zaman zaman biraz karmaşa hissedilse de son zamanların başarılı ana akım parfümlerinden birisine imza atılmış. Bu markanın, Costume National Homme'dan sonra bir başka sevdiğim eseri olarak yerini alıyor Soul. Keşke tatlılık biraz daha az olsaymış ve vanilya başarılı verilseymiş. Dominique Ropion gibi ustanın tasarladığı Soul, kullanması ve sevmesi kolay karakteriyle bence denemeye değer.


Soul, çoğu yerde uniseks kullanıma uygun olarak tanıtılmış. Erkek kullanımına daha yakın olduğunu düşünüyorum. Kadınsı nüanslar taşıdığını söylemek zor. Şöyle bir düşündüğümde tabii ki kadınlarda kullanabilir ama sonuç nasıl olur bilemiyorum.

Soul, EDP konsantrasyonuna sahip. Kalıcılığı yeterli. Fark edilirliği başlarda yüksek, sonra normale dönüyor. Sonbahar-kış kullanımı için daha uygun.

Son olarak, Tekin Acar'ın internet sitesinde Soul şöyle tanıtılmış: "İçeriğindeki bitki özleri, en son teknoloji olan ekstraksiyon yöntemi (istenmeyen safsızlıkları karışımlardan uzaklaştırmak için yapılan bir işlemdir), ile elde edilerek doğa dostu bir parfüm yaratılıyor. Bu teknik ile yabancı madde içermeyen saf bir ekstre elde edildiğinden, her bir bitki özünün doğal kokusu korunmaktadır. Bu özel kokuyu hayata geçiren, çok kıymetli içerik ve özlerin oryantal karışımı...


Kullanılan içeriklerin eşsiz kalitesi ve zenginliği en son teknolojilerle birleşerek; markanın ruhunu yansıtan tipik özellikleri ile sıcak, duyulara hitap eden, şık ve karizmatik parfümü yaratıyor."

Koku Güzelliği:10/7.5

9 Ekim 2015 Cuma

Penhaligon’s – LP No.9 For Men (1999)


Penhaligon’s – LP No.9 For Men (1999)

Hani bir söz vardır "Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu" diye. Tabii bu sözün orijinalinin azıcık farklı olduğu da söyleniyor. Ben de berberlik mesleği için hep şunu düşünmüşümdür "Saç kesim makinesi çıktı, mertlik bozuldu." Artık çok yetenekli olmanıza gerek yok, deneyim ise şart değil. O saç kesim makinesini biraz kullanıverin tamam. Nerede o eski berberlerin sadece makasla yaptıkları saç kesimleri. Bir saat boyunca o parmakların otomatiğe bağlamış şekilde makası kullanması, çocukken bana sihirli bir işmiş gibi gelirdi. Acaba parmakları ağrımıyor muydu eve gittiklerinde.

Tabii çocukken en sevdiğim şeylerden birisi olan berber koltuklarında uyuma alışkanlığımdan bahsetmeyeyim. Parfüm Merakı nereden çıktı bu berber mevzusu diyecek olursanız, bir süredir kullandığım LP No.9 parfümünden geldi. Yabancıların çok kullandığı bir terimdir kimi parfümleri anlatmak için berber dükkanı sözü. Tabii berber dükkanları, sadece erkekler tarikatının bildiği bir seremoni bütününün gerçekleştiği yerdir.

Bana berber dükkanlarının kokusunu hatırlatan Penhaligon's'un pek öne çıkamayan erkek parfümlerinden LP No.9 For Men'in, 1999 yılının sevgililer günü için piyasaya sürüldüğü söyleniyor. İsmini ise "Love Potion No. 9" temasından alıyor. Ülkemizde pek bilinmeyen "dokuz numaralı aşk iksiri" kavramına, Birleşik Devletler'de rastlanıyor. 1959 yılında The Clovers grubu tarafından seslendirilen Love Potion No.9 şarkısı, o yıl müzik listelerinde yirmi üçüncü sıraya kadar yükseliyor. Bu şarkının konusu, aşık olmak isteyen bir erkeğin hikayesi. Her yerde aşkı arayan bu adam bir gün çingeneyle karşılaşır. Onunla bu sorunu hakkında konuşan adama, çingenenin bir sürprizi vardır: Dokuz numaralı aşk iksiri. Bu iksiri alıp, kullanmaya başlayan adamın, birden bire gördüğü herkesi öpmesiyle şarkı trajikomik hal alır. 1992 yılında Sandra Bullock'un başrollerinde olduğu sinema filmine de konu olur Love Potion No.9. Her ne kadar Sandra Bullock'un oynadığı filmleri sıkıcı bulsam da bu durum konumuzla çok ilgili değil.


Evet daha fazla uzatmayayım. İngiliz niş parfüm evi Penhaligon's'un LP No.9 isimli erkek ve kadın parfümü, ismini Love Potion No.9'nın kısaltmasından almış. Kimi yorumcular bu durumla dalga geçiyorlar ki bence de haksız sayılmazlar. LP No.9 For Men'i kullanım döneminde onun nasıl bir aşk iksiri olabileceğini düşündüm ama işin içinden çıkamadım.

Kendi sitelerinde LP No.9 için pudralı karanlık yapısından, ferah üst notalarından, ender görülen çiçeksi ve baharatlı orta kısmından ve baştan çıkarıcı alt notalarından bahsedilmiş. Parfümün açılışı gerçekten de ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Buruk ve neredeyse nostaljik-dumansı-tütünsü bergamot beni kısa süreliğine 1980'li yılların artemisyalı aromatik fujerlerine ışınlıyor. Üst notalardaki metalik turunçgiller ne yazık ki sevdiğim gibi değil. Üzgünüm bergamot seni bu halinle benimseyemiyorum.

Orta bölümde hissettirmeden bir geçiş söz konusu. Metalik mandalina hala tutunmaya çalışıyor orta kısımda. Evet onun verdiği hissiyat kesinlikle artemisya notasını andırıyor ki parfümlerde bir türlü hoşuma gitmiyor artemisya. Fakat o da ne? Orta kısımda sevdiğim bir nota geliyor yavaş yavaş: Karanfil! Orta notalarda dumansı ilginç baharatlar parfümün derinliğini ve zenginliğini arttırıyor. Doğru kelime zengin olmalı orta kısım için. Sadece karanfil de değil, baharat babında tarçın ve kara biberden de bahsedilebilir. Anlıyorum ki Penhaligon's'un resmi açıklaması kelimesi kelimesine doğru. Orta bölümde dumansı ama ferah ve parlak baharatlara erkeksi çiçekler de eşlik ediyor. Kimisi sardunya diyor, kimisi ylang ylang, kimisi de yasemin. Emin değilim. Orta bölümü başlangıcına göre daha sevilebilir buldum. İki paragraf yazdım ama hala bitmedi nota analizi. E zaten bu da parfümün detaylı yapısına işaret ediyor. Oysa olsaydı Gucci by Gucci Pour Homme gibi bir arkadaş, beş satırla bitirip geçseydik nota işini.


Madem öyle alt notaları kısa tutayım. Kapanışta dumansı ferah ve aromatik baharatların etkisi giderek azalıyor. Çok lezzetli ve şekerli olmayan vanilya ortaya çıkıyor. Nereden çıktığını bende anlayamıyorum birden bire. Şaşkınım ama mutluyum. Enfes vanilya pudralı verilmemiş. Çok şık alt notaları. Parfümün en sevdiğim yeri oluyor kapanışı.

LP No.9 For Men, dumansı, aromatik, egzotik bir baharat-turunçgil parfümü gibi davranıyor. Sıcak baharatlar keskin ve kendinden emin. Genel kompozisyon fazlaca tatlılık barındırmıyor. Yapaylık kimi zaman metalik bir halde karşınıza çıkıyor. Onun dışında harmanı dolgun, bol notalı ve biraz karışık. Ödediğiniz paranın hakkını verebilecek, benzerine pek rastlanmayacak farklı bir arkadaş. Onu kimi zaman Old Spice'a (egzotik ferah baharatlar anlamında) kimi zaman Brut'e (dumansı fujer baharatlar anlamında), kimi zaman Sartorial'a (eski kafa berber dükkanı tarzı anlamında), kimi zaman Obsession For Men'e (karanfil destekli baharatlar ve vanilya anlamında), kimi zaman L’Anarchiste'e (metalik turunçgiller anlamında) ve kimi zaman Cartier - Santos'a (yumuşak erkeksi çiçekler anlamında) benzetmek istesem de hiç birisine tam anlamıyla yakın değil. Sanırım saydığım parfümlerden en çok L'Anarchiste'i andırıyor üst ve orta kısımda. Son bölümü Obsession For Men’e yakın sanki.

Erkeksilik vurgusu olduğunu kabul ediyorum LP No.9 For Men'de. Üst yaş guruplarını hedefleyen ve takım elbise üzerinde kullanmaya yakın duruşuyla, çarşı-pazar gezmesi kokusu olmadığı izlenimi veriyor. Bilderberg toplantılarında kullanmak içinse biraz aromatik ve ferah kaçabilir. Bazı yorumcular onu karanlık olarak görselerde bence hiç de karanlık kokmuyor. Ayrıca onun seksi olduğunu söyleyen arkadaşlara da gözlerimi olabildiğine açıp bakmak istiyorum. Bu parfümün neresi seksi? Bazı arkadaşların da onu Opium Pour Homme'a benzettiklerini not olarak vereyim.

Ten üzerinde buruk turunçgillerin ve erkeksi çiçeklerin hissedildiği parfüm, kıyafet üzerinde karanfil ve vanilya yönünü ortaya çıkarıyor. Bu haliyle tabii ki tercihim kumaş üzerindeki hali. Bana göre ten parfümü değil LP No.9 For Men. Üzerinize bol bol sıkıp, etrafa yayılmasını keyifle izleyebileceğiniz bir arkadaş.


LP No.9 For Men'in kokusunu Christian Provenzano tasarlamış. EDT formunda. Kalıcılığı bir EDT için makul. Fark edilirliği ilk 10-15 dakika iyi. Sonra normale dönüyor. İlkbahar-sonbahar için daha verimli olur gibime geliyor kokusu. Yaz sıcaklarında baharatlar boğucu olabilir. Kar-kış zamanı da aromatik yapısını yeterince gösteremeyebilir. Tabii ki denemeden almayın. Güvenli ve herkesin sevebileceği tarzı yok.

Koku Güzelliği:10/7

5 Ekim 2015 Pazartesi

Gucci by Gucci Pour Homme (2008)


Gucci by Gucci Pour Homme (2008)

"Modern erkeğin zamansız kokusu. Havalı, modern Gucci by Gucci Pour Homme, klasik erkeksiliğe saygı duruşudur. Keskin, şık bir parfümdür. Açılışı bergamot, servi ve menekşeyle gerçekleşir. Zengin orta notalarında tütün yaprakları ve yasemin bulunur. Alt notalarında sıcak paçuli-amber vardır. Sonuç olarak modern Gucci erkeği için yapılmış sofistike, zamansız ve erkeksi etkiye sahiptir. Gucci by Gucci Pour Homme'un aerodinamik biçimli modern şişesi, Gucci'nin yeni ikonunu da üstünde barındırır.

Modern erkek ikonunun imza kokusu: tensel, şık ve erkeksi."

Yukarıdaki satırların kulağa hoş geldiğinin farkındayım. Gucci by Gucci Pour Homme’un resmi tanıtımında yer alan bu ifadeler, birçok parfüm tanıtımında kelimelerin yerleri değiştirilerek karşımıza çıkarılıyor. Tabii söz konusu erkek parfümü olunca muhakkak erkeksilik vurgusu yapılıyor. Sanki her erkek maço parfümleri sevmek zorundaymış gibi. İkinci en çok karşımıza çıkan vurgu ise imza parfüm olma durumu. Sanırım bini geçmiştir erkeklerin imza parfümü. Piyasa çıkan her üç parfümden birisi imza kokumuz olduğunu söylüyor. Ne kadar da şanslıyız. Birde kendimize uygun parfümü bulamıyoruz diye yakınıyorsunuz. İşte size yüzlerce imza parfümünüz olduğunu iddia eden aday.

İşin şakasını bir yana bırakırsam, Gucci'nin eski ve enfes klasiklerinin üretimden kaldırılmasını hala hazmedebilmiş değiliz. Onun yerine Gucci bize yeni nesil parfümlerini sunuyor. Bu trendin ilk üyelerinden birisi olarak düşünülebilir Gucci by Gucci Pour Homme. Uzun zaman önce kullanmış ve başarılı bulmamıştım bu arkadaşı. Ara ara eskiden kullandığım parfümlere geri dönüp, incelemesini yaptığım kokulara yeniden şans veriyorum. Fikirlerimin ne oranda değiştiği çoğu zaman benim için de sürpriz olabiliyor. İşte yine böyle bir düşünceyle, Gucci by Gucci Pour Homme'u tekrar incelemeye aldım.


2008 yılı çıkışlı Gucci by Gucci Pour Homme, kendi sitelerinde odunsu şipre olarak sınıflandırılmış. Parfümün başlangıcı ferah nüanslarla gerçekleşiyor. Buruk bergamot ve biraz da servi desteğiyle iyi bir başlangıç yapıyor. Yapaylık yok denebilir. Üst notaları idare eder. Orta kısma geçildiğinde ferah turunçgiller ortadan kayboluyor. Onun yerine menekşe ortaya çıkıyor. Menekşeye kavunumsu yapı eşlik ediyor. Muhtemelen Calone bu hissi veriyor. Gerilerden tütün de geliyor ama menekşenin gerisinde kalmaktan kurtulamıyor. Menekşeyle aram hiç yok. Calone'u ise pek sevmem. Orta kısım benim için gayet başarısız. Son bölümde misk öne çıkmaya çalışıyor. Reçinemsi bir koku da alt notalarda mevcut. Neyseki orta bölümden daha hoş kapanışa sahip.

Gucci by Gucci Pour Homme, tarz olarak odunsu aromatik olarak sınıflandırılabilir. Yumuşak ve temiz odunsu yapıya menekşe ve meyvemsi ferahlık eklenmiş. Tütün, bildiğimiz anlamda dumansı değil meyvemsi ve vasat verilmiş. Orta kısımdaki kavunsu yapıya kafayı takmış durumdayım. Oraya uymamış ve anlamsız bir denemeye girilmiş orta bölümde. Bu da hayal kırıklığını derinleştiriyor kendi adıma. Orta bölümdeki yapaylık ve bayağılık, çoğu ileri kullanıcı için tahammül sınırlarını zorlayacaktır. Evet belki deneyimsiz ve genç arkadaşların ilgisini çekecektir ama benim için parfümün notunun düşmesinin en büyük sebebi olarak öne çıkıyor orta notalar.

Karşımızda ferah olmaya çalışan aromatik bir parfüm var. Garip ve buruk meyvemsilik Beyond Paradise For Men'i hatırlattı bana. Calone kullanımları ve aromatik odunsu yapı iki parfümü birbirine yakınlaştırıyor. Aslına bakılırsa sulandırılmış/seyreltilmiş hissiyat veriyor bu tür kokular bana. Burada da o duyguyu yaşadım. Sabunsuluğu çağrıştırmayan temizlik hissi, parfümü efendi delikanlı kokusuna çeviriyor adeta. Kirli ya da zorlayıcı değil. İyi aile çocuğu parfümü sanki Gucci by Gucci Pour Homme.


Ten üzerinde denediğimde karşıma kötü bir sonuç çıktı. Burada şimdiye kadar yazdıklarım genel anlamda ten üzerindeki izlenimlerim. Parfümü kıyafet üzerine uyguladığımda nispeten daha iyi bir kokuyla karşılaştım. Kumaş üzerinde tek düze tatlımsı miskli tütün halini aldı. Aromatik yanını kıyafet üzerinde de gösterdi. Diyeceğim şu ki, ten üzerinden ziyade kumaş üzerinde yani kıyafetlerimde daha iyi sonuç aldım. Size de böylesi bir kullanımı öneririm.

Sonuç olarak Gucci by Gucci Pour Homme, markanın ismine ve gücüne yakışmayacak bir parfüm. Her anlamda vasat olan bu arkadaşla, Gucci'nin fazla yol alamayacağı açık. Genel kitleye hitap eden, karakteri ve farklı yanı olmayan, karşı cinsin beğenmesini hedeflemiş piyasa parfümü görünümü sergiliyor. Bir şişesini almasanız hatta denemeseniz bile büyük kaybınız olmayacaktır. Hadi ama Gucci sarsıl ve kendine gel, sana yakışan parfümler çıkart karşımıza!

Parfümü Givaudan'ın tasarladığı söyleniyor. EDT formunda. Kalıcılığı fena değil ama fark edilirliği zayıf. Ofis kullanımı için düşünülebilir. Soğuk kış mevsimi dışında her zaman kullanılabilir.


Luca Turin, Gucci by Gucci Pour Homme'u "sarari man" olarak nitelemiş ve beş üzerinden iki puan vermiş. Bay Turin'in bu puanına katılmamak elde değil.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/5

1 Ekim 2015 Perşembe

Yine ve yeni bir kazanma şansı :) (Çekiliş sona erdi - Kazanan Açıklandı)


Çekiliş sonucu kazanan: Mustafa Efe rumuzlu arkadaşımız: mustafaefe@hotmail.com

Yedek kazanan: Onur Aktürk rumuzlu arkadaşımız:  kuzgundan@gmail.com

Mustafa Efe rumuzlu arkadaşımıza e-mail ile ulaşıp, kargo bilgilerini alacağım. Alır almaz da parfümünü göndereceğim. Eğer Mustafa Efe arkadaşımıza ulaşamazsam ve maillere cevap alamazsam Onur Aktürk rumuzlu arkadaşa şans gülmüş olacak ve onunla iletişime geçeceğim.

Bir ömür boyu şansınız böyle devam etmesi dileklerimle.


Selamlar değerli arkadaşlar,

Elimde bulunan Bentley'in sevilen parfümlerinden Infinite Intense'i bir arkadaşımıza kura sonucu hediye etmek istiyorum. Bildiğiniz gibi EDP konsantrasyonuna sahip. 100 ml. şişenin neredeyse tamamı dolu. Elimdeki diğer parfümlerden, onu kullanmaya fırsat bulamayacağım için, bir şanslı arkadaşımızın dolabını süslemesini istedim.

Çekilişe katılma kurallarım basit. Yapmanız gereken tek şey bu başlığın altına çekilişe katılmak istediğinizi belirten bir mesaj ve e-mail adresinizi yazmanız. E-mail adresinizi mutlaka yazın çünkü size mail yoluyla ulaşacağım ve kargo adres bilgilerinizi alacağım. Eğer çekilişte kazanan kişiye mail ile ulaşamazsam, bir başka arkadaşımıza şans doğmuş olacak. Onun için mutlaka sürekli kullandığınız mail adresinizi yazınız.

Çekilişe katılmak için tek şartım beni blogger/google hesabımdan takip etmeniz. Takip etmeyenler çekilişte kazansalar dahi hediyeyi alamayacaklar. Sonra söylemedi demeyin :)


4 Ekim 2015 Pazar, sabah 08.00'e kadar mesaj yazabilirsiniz bu başlığın altına. Lütfen her arkadaş sadece 1 mesaj yazsın. Aynı kişinin iki ya da daha fazla mesajını tespit edersem çekilişe katılması mümkün olmayacak.


30 Eylül 2015 Çarşamba

Amouage – Memoir Man (2010)


Amouage – Memoir Man (2010)

Kaynaşan bir milyon bağırsak kurdu misali
Cümbüş eder beynimizde İblis tayfası,
Soluduğumuzda, görünmez Ölüm ırmağı
Sağır yakarışlarla kaplar ciğerimizi.

Saldırı, zehir, hançer ve yangın şimdiye dek
Acıklı yazgımızın patiskasına yer yer
İşlememişse henüz nakışlarını eğer,
Heyhat! ruhumuz daha tam bilenmemiş demek!

Yukarıdaki satırların sahibi şair Charles Baudelaire'yı, şiir, edebiyat ve sanatla ilgilenen herkes yakından tanıyacaktır. 19. yüzyılın ortalarında verdiği eserlerle sadece Fransız şiirinin değil, modern dünya şiirinin de kurucusu olarak kabul ediliyor Charles Baudelaire. Onun özgün ve başına buyruk tavrı ve tarzı, kendisinden sonra gelecek sanatçıları derinden etkileyecekti. Hatta bu etkilenme 1900'lü yılların sanatçılarına kadar uzanacaktı. Sadece şiir alanında değil, edebiyat ve resim alanlarına bile etki edecekti Baudelaire'ın şiirleri. Kimi zaman devrimlere hatta modern sanat akımlarına konu olacaktı onun şiirleri.

Çoğu sanat sever tarafından en önemli eseri olarak kabul edilen "Les Fleurs du Mal (Flowers of Evil)" için Baudelaire'nın şöyle söylediği rivayet edilir: “Bu korkunç kitaba bütün düşünce ve yüreğimi, bütün dinimi, bütün tiksintimi koydum.” Kendi kitabını "korkunç" olarak nitelemesinin sebebi büyük ihtimalle onun içeriğinin melankoli, şeytan ve erotizm üzerine olmasıdır. İlk olarak 1857 yılında Fransa'da yayınlanan kitaba, kısa süre sonra İmparatorluk rejimi tarafından sakıncalı görülüp dava açılmıştı. Toplumsal değerleri aşağıladığı iddiasıyla açılan davada Baudelaire'ın üç yüz Frank para cezasına çarptırıldığı bile söylenir.


Ve bu ünlü şairin ünlü kitabı, 2010 yılında sanata ilham vermeye devam ediyor. Bu sefer ki sanat parfümcülük alanında. Kralların parfümcüsü Amouage, 2010 yılının Eylül ayında Memoir isimli kadın ve erkek parfümlerini piyasa sürdü. Simsiyah şişedeki bu iki Amouage, ilhamlarını Baudelaire'nın Les Fleurs du Mal kitabından almıştı. Memoir’in resmi bülteninde de bu durum vurgulanmış:

"19. yüzyılın dahi şairi Charles Baudelaire ve Alman felsefesinden esinlenen Amouage yaratım yöneticisi Christopher Chong, insan doğasının içinde bulunan ve sonu olmayan sırları ortaya çıkarmak için derin ve meraklı bir yolculuğa çıkar. O kasvetli ruhu uyandırmak için ağaç akoru, bazı çiçekler ile kışkırtıcı ve etkili absinti bir araya getirerek, vermek istediği etkiyi ifade eder."

Bir süredir ilgimi çeken Amouage'ın Memoir Man'i benimle birlikte anlayacağınız üzere. Onu sık sık denedim. Özellikle uzun uzun kokladım ve içine girmeye çalıştım. Biraz zor bir deneyimdi ama kendimce bazı sonuçlara ulaştım.

Memoir Man'i ilk sıktığımda karşıma yeşil aroma çıktı. Oldukça farklı üst notalarda çam-terebentin benzeri bir yapı var sanki. Belki yağlı fesleğen ve nane. Ferah sayılamayacak başlangıcı karanlık da değil. Pek sevemedim başlangıcını. Orta kısımda yeşil yapı geri çekiliyor. Onun boşalttığı yeri kuru ve tatlımsı deri, tatlı tütün ve tütsü alıyor. Tütsü orta kısmın sonlarına doğru çıkıyor ve alt notalarda etkisini devam ettiriyor. Orta bölümdeki tütün, sevdiğim gibi olmasa da kötü değil. Deri, biraz karanlık ama çok daha karanlığını gördüğüm için fazlaca ilginç değil. Orta kısmı başlangıcına göre daha sevilebilir ve başarılı buldum. Son kısım bence en güzel yeri. Alt notalarda kuru ve dumansı tütsü oralarda takılıyor. Egzotik amberin de olduğu söylenebilir. Ve fazla tatlılık barındırmayan harika vanilya ortaya çıkıyor. Kapanışı gayet güzel ama parfüm oldukça zayıflıyor sonlarda. Ne şanssızlık!


Memoir Man, yeşil, reçinemsi ve neredeyse baharatlı-aromatik otsu başlangıcıyla şaşırtıyor. Parfümlerde sevemediğim iki nota olan nane ve fesleğenin beraber kullanılması zaten üst notaları hemen pas geçmemi sağladı. Açılıştaki tuhaf yağlımsı çam efekti biraz Jeke'yi anımsattı. Yanılıyor da olabilirim. Orta bölümde devreye giren tütsü, deri ve tütün radikal değişimin gerçekleşmesini sağlıyor. Bu üç harika nota, orta bölüme derinlik katıyor ve koku yönünü yeşilden koyuya çeviriyor. Son bölüm zaten, orta kısmın paralelinde ilerliyor. Tek fark zarif vanilyanın eklenmiş olması. Başlangıçta pek tatlılık yokken, orta kısımdan itibaren epey tatlanıyor kokusu. Ten üzerinde başlangıçtaki yeşil çamsı-otsu yapı öne çıkarken, kıyafette üst notalar ıslak ve yeşil, dumansı pipo tütünü ve baharatlar şeklinde gerçekleşti. Kumaş üzerindeki kokusunu daha çok beğendim.

Şişesinin simsiyah oluşuna ve genelde yorumların karanlık yöne dikkat çektiğine pek aldırmayın. Bence karanlıktan ziyade, derin ve kendine has yapısı var. Belki de doğru kelime "kasvetli". Saldırgan ve cazgır karaktere sahip değil. Tene yakın kaldığını gözlemledim. Jubilation XXV ve Interlude'u düşündüğümüzde zayıf performansa sahip olduğu bile söylenebilir. Anladığım kadarıyla yine bilinçli bir seçim bu. Parfümün sizinle özdeşleşmesi için düşünülmüş olabilir.

Memoir Man, tabii ki farklı bir çalışma. Kimi Amouage'lar gibi Arap-Orta Doğu esintileri taşıdığı söylenemez. Beni çok etkilemedi açıkçası. Yine fazlasıyla zengin bir parfüm gelmiş Amouage'dan. Sanırım buradaki sorun başat notaların bir arada kullanılması. Odunsular, deri, tütün ve tütsü, her biri başlı başına parfüm gibidir çoğu zaman. Bunların hepsini bir arada kullanmak zor ve riskli bir tercih. Kötü olduğunu söylemek haksızlık olacaksa da sanırım çok sevdiğimi söyleyemeyeceğim. İçeriğindeki bir şeyler rahatsız ediyor ama tam olarak ne açıklayamıyorum.


Bu odunsu ve deri fujerinin ilhamını, kasvetli ruh halinin varoluşsal yolcuğundan aldığı belirtilmiş. Varoluşsal bir yolculuğa çıkmak istesem (ki bunu her an yapabilirim) yanıma Memoir Man'i alacağımı sanmıyorum. Vintage No.88, Bandit, Fetish Pour Homme veya Avignon'u alırım yanıma ama Memoir Man bana o hissiyatı veremiyor bir türlü. Bu parfümde ya bir şeyler eksik ya da bir şeyler fazla.

Memoir Man'in kokusuna yeni yeni kendisini gösteren isimlerden Karine Vinchon Spehner imza atmış. Bayan Spehner, daha önce de L’Artisan Parfumeur ve Terry de Gunzburg gibi markalara parfüm tasarlamış. Ayrıca Interlude Woman ve Opus III'ün yaratıcısı olarak görülüyor.

Eau de Parfum (EDP) formunda. Kalıcılığı yeterli. Fark edilirliği başlangıcı dışında normalin biraz altında. Sonbahar-kış mevsimi için daha uygun. Erkeksi yapısının ve karmaşık tarzının, genç arkadaşların ilgisini çekeceğini sanmıyorum. Günlük kullanıma ve spor giyim tarzına uyacağı şüpheli. Müthiş yüksek fiyatını düşünürsek, denemeden alınması halinde hayal kırıklığına uğrayıp, hayata küsüp, bunalıma girebilirsiniz.


Kimi kullanıcılar Memoir Man’in reformülasyon geçirdiğini iddia ediyor. Yeni Memoir Man’ların performans anlamında daha zayıf oldukları ve kokusunun az da olsa değiştiği belirtiliyor. Geçtiğimiz yıllarda Amouage parfümlerinin reformülasyon geçirdiği söylentilerini düşünürsek, eski Memoir Man şişesinin peşine düşmek daha mantıklı gibi görünüyor.

Koku Güzelliği:10/7