3 Aralık 2015 Perşembe

The Different Company – Rose Poivree (2000)


The Different Company – Rose Poivree (2000)

"Şeytanın karısının, MOMA'daki bir açılışta kullanacağı parfüm" olmanın, övgü mü yoksa yergi mi kabul edilmesi gerektiği tartışılabilir. Tabii biraz da sözü söyleyenin kim olduğuna bakmak lazım. Yazar ve gazeteci Chandler Burr'ün Rose Poivree için söylediği bu ilginç cümle, muhakkak ki bir nedene dayanıyor.

Chandler Burr'ün, "The Emperor of Scent and The Perfect Scent" kitabında civet merkezli parfüm gurubunun içinde gösterdiği Rose Poivree, The Different Company'nin ilgi çeken işlerinden birisi. Bay Burr’ün, Rose Poivree için "bugün piyasada bulunan en şaşırtıcı civet parfümlerinden birisi" demesi, benim gibi hayvansal kokularla arası iyi olmayan birisi için alarm zillerinin çalmasına yol açtı. Gerçi Rose Poivree'yi uzun zaman önce kullanmış ve sevmiştim. Aradan geçen yılların ardından yine kendimi dinleyeceğim ve nerede durduğumu görmeye çalışacağım.

Rose Poivree'nin isminden gül parfümü olduğu anlaşılıyor zaten. The Different Company'nin kendi sitesinde iki farklı gülden bahsediliyor: Şam gülü ve Rosa Centifolia. Chandler Burr’ün kitabında, Rose Poivree'in içeriğindeki gül özütünün, hiç de gül gibi kokmadığını söylemesini not edelim. Çünkü ilerleyen satırlarda kısaca açacağım bu konuyu.


Rose Poivree'in açılışı tatlı olmayan baharatlarla gerçekleşiyor. Çoğu kişi bu baharatlarda biberin en önde bayrak salladığını söylüyor. Fakat ben emin değilim. Başka hangi baharatlar olabilir. Kakule, kişniş veya kimyon. En çok kimyona benzetiyorum. Belki biber de vardır. Bu konu benim için muğlak. Başlangıcı çok güzel Rose Poivree'in. Geçeyim orta bölüme. Orta kısımda baharatlar çabucak geri çekiliyor. En azından etkisi azalıyor. Orta bölümde garip bir gül devreye giriyor. Nasıl anlatsam bilemiyorum. Kıpkırmızı gül kokusu gibi değil. Neredeyse yağlı, miskli, küflü ve tuhaf bir şekilde meyvemsi. Hatta kimi yorumcuların buradaki meyvemsiliği kavuna benzetmesi kesinlikle doğru. Buruk, ekşi bir gül. Kuru tütünsü gül bile diyesim var. Orta notalardan sonra kapanışta büyük değişim olmuyor. Aynı tuhaf gül devam ederken biraz vetiver ekleniyor alt notalarda.

Rose Poivree'yi nasıl tanımlamak gerekiyor? Baharatlı gül, muhtemelen onu karşılayan en yakın tanım. Fakat buram buram keskin baharatlar beklemeyin. Yumuşak ve nemli sayılabilecek baharatların güle destek verdiği açık. Ayrıca orta kısımda, parfümün büyük çoğunluğunu oluşturan o garip kavunumsu yapının etkisi göz ardı edilemez. Misk ikincil hatta üçüncül etkiye sahip büyük resimde.

Kafam allak bullak. Bu parfüm güzel mi değil mi? İyi mi kötü mü? Başarılı mı başarısız mı? Öncelikli olarak karşıma çıkan en farklı gül işlenişlerinden birisi olduğunu kabul ediyorum. Normal bir gül kokusu değil. Sanırım kimyonun etkisiyle gül, oldukça tuhaf bir yere doğru kayıyor. Biber bence başat aktörlerden değil. Daha başka bir şeyler var onun içeriğinde. Kimileri onu çimensi veya yeşil olarak tanımlamaya çalışmış. Belki de haklılar. Fakat birçok yeşil temalı parfüm gibi ferah değil. Hüzünlü, soğuk, yarı karanlık, yarı kirli kompozisyona sahip.


Bir yorumcunun, onun orta kısmındaki kavun benzeri kokusunu, Ellena'nın bir diğer eseri Un Jardin Apres la Mousson'a benzetmesini hafife almamak gerekiyor. Evet çok benzemese de andırıyor iki parfümdeki o anlatması zor kavunsu hissiyatı. Bilemiyorum belki de Rose Poivree ile tenim anlaşamadılar. Çünkü tenimdeki halini pek başarılı bulmadım. Kıyafet üzerinde kullandığımdaysa biber daha öne çıktı ve böylesi çok daha iyiydi. Zaten çok katmanlı olduğu söylenemez. Bay Ellena'nın diğer işlerindeki basitlik, onu da etkisine almış anlaşılan.

Geleyim bu parfümle ilgili en önemli duruma. Başlangıçta Chandler Burr'den yaptığım alıntılarda da bahsettiğim gibi, Rose Poivree, güçlü bir civet parfümü olarak karşımıza çıkartılıyor. Daha önce denediğim civet temalı parfümleri aklıma getiriyorum ve Rose Poivree'de civete rastlayamadığımı düşünüyorum. Bu parfüm bence hayvansallık teması üzerine oturmuyor. Civet varsa bile gülün içine başarıyla yerleştirilmiş. Çünkü benim burnum, genel olarak hayvansallık içeren kokulara hemen tepki gösterir. Rose Poivree'de yüksek hayvansallık ve baskın civet kullanımı olmadığını gönül rahatlığıyla belirtebilirim. Belki de insanlara hayvansallık veya "terli-kirli iç çamaşır" hissini veren kimyondur. Kimyon ise yine bir başka ünlü Ellena parfümü Declaration'da baskın şekilde karşımıza çıkmıştı. Tabii Rose Poivree ile Declaration'un birbirine benzemediğini söylemek gerekiyor.

Biliyorum birçok konuda bana katılmıyorsunuz. Bu konuda sizi kınamıyorum tam tersine destekliyorum. Aklımızı kullanıp, sırtımızı özgür düşünceye dayayıp, olayları analiz etmemiz ve ben dahil kimseyi yüceltmeden hakikatin peşinde koşmamız gerekiyor insan oğlu olarak. Farklı düşünceler, anarşi sebebi değil tersine fikir çeşitliliği ve zenginliğidir. Olması gereken de budur. Bana katılır mısınız bilemem ama Rose Poivree'in orta kısmından itibaren ortaya çıkan o tuhaf yağlımsı kavunsu yapı, Dior'un özel serisinin üyesi Patchouli Imperial'i anımsattı bana. Tabii Patchouli Imperial bir gül kokusu değil, paçuli kokusu ama niyeyse aklıma her seferinde o geliyor Rose Poivree'yi kokladığımda.

Rose Poivree'nin tasarımını, markanın kurucusu ünlü parfümör Jean Claude Ellena yapmış. Luca Turin'in kitabında meyveli gül olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden üç puan verilmiş. Yorumu yazan Tania hanım, Rose Poivree'in kapsamlı reformülasyon geçirdiğinden şüphelendiğini vurgulamış.


Kalıcılığı gayet iyi. Fark edilirliği zayıf denebilir. Kimileri onu biraz kadınsı buluyor ki haksız sayılmazlar. Çok erkeksi olmadığını söylemek durumundayım. Onun eski tarzı, genç arkadaşların pek ilgisini çekeceğini sanıyorum. Sıcak yaz mevsimi dışında her zaman kullanılabilir. Denemeden almanın iyi fikir olmadığını önemle belirteyim.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6.5

The Different Company – Rose Poivree (2000)

“Şeytanın karısının, MOMA’daki bir açılışta kullanacağı parfüm” olmanın, övgü mü yoksa yergi mi kabul edilmesi gerektiği tartışılabilir. Tabii biraz da sözü söyleyenin kim olduğuna bakmak lazım. Yazar ve gazeteci Chandler Burr’ün Rose Poivree için söylediği bu ilginç cümle, muhakkak ki bir nedene dayanıyor.

Chandler Burr’ün, “The Emperor of Scent and The Perfect Scent” kitabında civet merkezli parfüm gurubunun içinde gösterdiği Rose Poivree, The Different Company’nin ilgi çeken işlerinden birisi. Bay Burr’ün, Rose Poivree için “bugün piyasada bulunan en şaşırtıcı civet parfümlerinden birisi” demesi, benim gibi hayvansal kokularla arası iyi olmayan birisi için alarm zillerinin çalmasına yol açtı. Gerçi Rose Poivree’yi uzun zaman önce kullanmış ve sevmiştim. Aradan geçen yılların ardından yine kendimi dinleyeceğim ve nerede durduğumu görmeye çalışacağım.

Rose Poivree’nin isminden gül parfümü olduğu anlaşılıyor zaten. The Different Company’nin kendi sitesinde iki farklı gülden bahsediliyor: Şam gülü ve Rosa Centifolia. Chandler Burr’ün kitabında, Rose Poivree’in içeriğindeki gül özütünün, hiç de gül gibi kokmadığını söylemesini not edelim. Çünkü ilerleyen satırlarda kısaca açacağım bu konuyu.

 

Rose Poivree’in açılışı tatlı olmayan baharatlarla gerçekleşiyor. Çoğu kişi bu baharatlarda biberin en önde bayrak salladığını söylüyor. Fakat ben emin değilim. Başka hangi baharatlar olabilir. Kakule, kişniş veya kimyon. En çok kimyona benzetiyorum. Belki biber de vardır. Bu konu benim için muğlak. Başlangıcı çok güzel Rose Poivree’in. Geçeyim orta bölüme. Orta kısımda baharatlar çabucak geri çekiliyor. En azından etkisi azalıyor. Orta bölümde garip bir gül devreye giriyor. Nasıl anlatsam bilemiyorum. Kıpkırmızı gül kokusu gibi değil. Neredeyse yağlı, miskli, küflü ve tuhaf bir şekilde meyvemsi. Hatta kimi yorumcuların buradaki meyvemsiliği kavuna benzetmesi kesinlikle doğru. Buruk, ekşi bir gül. Kuru tütünsü gül bile diyesim var. Orta notalardan sonra kapanışta büyük değişim olmuyor. Aynı tuhaf gül devam ederken biraz vetiver ekleniyor alt notalarda.

Rose Poivree’yi nasıl tanımlamak gerekiyor? Baharatlı gül, muhtemelen onu karşılayan en yakın tanım. Fakat buram buram keskin baharatlar beklemeyin. Yumuşak ve nemli sayılabilecek baharatların güle destek verdiği açık. Ayrıca orta kısımda, parfümün büyük çoğunluğunu oluşturan o garip kavunumsu yapının etkisi göz ardı edilemez. Misk ikincil hatta üçüncül etkiye sahip büyük resimde.

Kafam allak bullak. Bu parfüm güzel mi değil mi? İyi mi kötü mü? Başarılı mı başarısız mı? Öncelikli olarak karşıma çıkan en farklı gül işlenişlerinden birisi olduğunu kabul ediyorum. Normal bir gül kokusu değil. Sanırım kimyonun etkisiyle gül, oldukça tuhaf bir yere doğru kayıyor. Biber bence başat aktörlerden değil. Daha başka bir şeyler var onun içeriğinde. Kimileri onu çimensi veya yeşil olarak tanımlamaya çalışmış. Belki de haklılar. Fakat birçok yeşil temalı parfüm gibi ferah değil. Hüzünlü, soğuk, yarı karanlık, yarı kirli kompozisyona sahip.

 

Bir yorumcunun, onun orta kısmındaki kavun benzeri kokusunu, Ellena’nın bir diğer eseri Un Jardin Apres la Mousson’a benzetmesini hafife almamak gerekiyor. Evet çok benzemese de andırıyor iki parfümdeki o anlatması zor kavunsu hissiyatı. Bilemiyorum belki de Rose Poivree ile tenim anlaşamadılar. Çünkü tenimdeki halini pek başarılı bulmadım. Kıyafet üzerinde kullandığımdaysa biber daha öne çıktı ve böylesi çok daha iyiydi. Zaten çok katmanlı olduğu söylenemez. Bay Ellena’nın diğer işlerindeki basitlik, onu da etkisine almış anlaşılan.

Geleyim bu parfümle ilgili en önemli duruma. Başlangıçta Chandler Burr’den yaptığım alıntılarda da bahsettiğim gibi, Rose Poivree, güçlü bir civet parfümü olarak karşımıza çıkartılıyor. Daha önce denediğim civet temalı parfümleri aklıma getiriyorum ve Rose Poivree’de civete rastlayamadığımı düşünüyorum. Bu parfüm bence hayvansallık teması üzerine oturmuyor. Civet varsa bile gülün içine başarıyla yerleştirilmiş. Çünkü benim burnum, genel olarak hayvansallık içeren kokulara hemen tepki gösterir. Rose Poivree’de yüksek hayvansallık ve baskın civet kullanımı olmadığını gönül rahatlığıyla belirtebilirim. Belki de insanlara hayvansallık veya “terli-kirli iç çamaşır” hissini veren kimyondur. Kimyon ise yine bir başka ünlü Ellena parfümü Declaration’da baskın şekilde karşımıza çıkmıştı. Tabii Rose Poivree ile Declaration’un birbirine benzemediğini söylemek gerekiyor.

Biliyorum birçok konuda bana katılmıyorsunuz. Bu konuda sizi kınamıyorum tam tersine destekliyorum. Aklımızı kullanıp, sırtımızı özgür düşünceye dayayıp, olayları analiz etmemiz ve ben dahil kimseyi yüceltmeden hakikatin peşinde koşmamız gerekiyor insan oğlu olarak. Farklı düşünceler, anarşi sebebi değil tersine fikir çeşitliliği ve zenginliğidir. Olması gereken de budur. Bana katılır mısınız bilemem ama Rose Poivree’in orta kısmından itibaren ortaya çıkan o tuhaf yağlımsı kavunsu yapı, Dior’un özel serisinin üyesi Patchouli Imperial’i anımsattı bana. Tabii Patchouli Imperial bir gül kokusu değil, paçuli kokusu ama niyeyse aklıma her seferinde o geliyor Rose Poivree’yi kokladığımda.

Rose Poivree’nin tasarımını, markanın kurucusu ünlü parfümör Jean Claude Ellena yapmış. Luca Turin’in kitabında meyveli gül olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden üç puan verilmiş. Yorumu yazan Tania hanım, Rose Poivree’in kapsamlı reformülasyon geçirdiğinden şüphelendiğini vurgulamış.

 

Kalıcılığı gayet iyi. Fark edilirliği zayıf denebilir. Kimileri onu biraz kadınsı buluyor ki haksız sayılmazlar. Çok erkeksi olmadığını söylemek durumundayım. Onun eski tarzı, genç arkadaşların pek ilgisini çekeceğini sanıyorum. Sıcak yaz mevsimi dışında her zaman kullanılabilir. Denemeden almanın iyi fikir olmadığını önemle belirteyim.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6.5

30 Kasım 2015 Pazartesi

Ermenegildo Zegna – Florentine Iris (2012)


Ermenegildo Zegna – Florentine Iris (2012)

Alman süseni olarak da bilinen Floransa süsen (iris) çiçeğinin, temelde geniş kök-sap (bir arada) bitkisi olduğu söylenir. Floransa süseni, İtalya'nın yerli süsen ailesinin türüymüş. Bu bitkinin 60 boyu cm'dir ve kılıç / mızrak şeklindeymiş. Düz çiçekli bir sapı varmış.

İşin ilginci Floransa süseni, Yunan mitolojisinde bile karşımıza çıkıyor. Yunan mitolojisine göre süsen, gökkuşağı tanrıçasını simgeliyormuş. Sadece Yunan mitolojisinde değil, antik Romalılar zamanında da bilinen ve kullanılan bir çiçekti süsen. Hatta eski Mısır'da parfümlerde kullanıldığı iddia edilir süsen çiçeğinin. Floransa'da yetiştirilmesiyse Orta Çağ'a tarihlenir genellikle.

Ve bu narin süsen çiçeğinin, günümüz parfüm endüstrisinde birçok kokuda kullanıldığını biliyoruz. Ünlü moda markası Ermenegildo Zegna'nın da süsen temalı parfümü yaklaşık üç yıldır mağazalardaki rafları süslüyor. Zegna'nın özel serisi sayılabilecek "Essenze" ailesine mensup Florentine İris (Floransa Süseni), 2012 yılının aralık ayında piyasaya sürüldü. Zegna'nın parfümlerini pazarlayan Estee Lauder ile işbirliği yapılarak, ünlü burun Jacques Cavallier tarafından tasarlanmış.


Kendi sitelerinde Florentine Irıs için "sıcak geceler ve güneşli günler için mükemmel, hafif çiçek kokusu" olduğundan dem vurulmuş. Enteresan olan ise çoğu kaynakta erkek parfümü olarak verilmiş Florentine Iris.

Parfümün başlangıcı ferah ve çiçeksi dokunuşlarla gerçekleşiyor. Ferah ve neredeyse meyvemsi nötr bir çiçeksilik ama ölümcül şekilde kadınsı değil. Açıklanan notalarda meyve babında bir tek bergamot görünüyor. Bence başlangıçta ekşi kırmızı meyvelerin payı var. En büyük şüpheli ise erik. Belki kiraz da olabilir. Tatlımsı kırmızı meyvelere benzeyen ekşilik, ilerleyen dakikalarda tatlı menekşeyle birleşiyor. Bu andan itibaren çiçeklerin ağırlığı biraz daha artıyor. Buruk, hafif sabunsu süsen de sahne almaya başlıyor orta kısımda. Son bölümde süsen artık tek oyuncu, tabii miski saymazsak. Kapanışta biraz da ferah gül mü var? Muhtemelen evet.

Florentine Iris, ferah meyveli-çiçeksi-miskli bir arkadaşa benziyor. Çok kibar, narin, sakin, uysal, temiz ve barışçıl. Evet onu tanımlamak için doğru kelime şu olmalı: "barışçıl". Yumuşacık çiçeksi yapısı, zaman zaman kadın parfümlerini andırıyor. Bu anlamda safkan erkek kokusu olmadığını söylemek zorundayım. O, rahatlıkla uniseks kullanıma uyar. Hiç de arıza çıkarmaz.


Erkek için süsen çiçeği. Hmmm. Genellikle kadın parfümlerinde kullanılan ve çoğu kişinin rujlara benzettiği kokusuyla süsen çiçeği, erkek koku dünyasında pek yer bulamıyor kendisine. Zegna'nın erkek için süsen çiçeği denemesi olarak düşünülebilecek Florentine Iris, fena değil ama beklediğim kadar çarpıcı da değil.

Aram iyidir süsen çiçeğiyle. Çok kadınsı ve yağlımsı verilmedikçe iyi anlaşırız. Buradaki kullanım biraz fazla güvenli geldi bana. Evet bu parfümü koklayan on kişiden dokuzu beğenecektir. Çünkü çok yumuşak ve hiç bir sancılı yanı olmayan, ofis dostu yanıyla, onu sevmeyecek kişi sayısı az olacaktır. Fakat tek düze ve derinliksiz yapısı, onu uzun süreli kullanımlarda sıkıcı hale getirecektir. E bu kadar "güvenli" kokunun, böyle yan etkileri de olabilir. Hatta ayıp olmayacağını bilsem, onun kokusunu ucuz kadın deodorantlarına benzeteceğim.

Florentine Iris, günlük kullanıma, AVM gezintilerine, ev partilerine uyum sağlayabilecek, size etraftan övgüler aldırabilecek tarzıyla memnun edecektir. Fakat bizim gibi çok daha iyisini arayanlar için, bir süre sonra dolapta, makus kaderine terk edilebilir.

Nedendir bilmiyorum ama Florentine Iris'i az da olsa Serge Lutens'in Feminite du Bois'ine benzettim. Tabii Bay Lutens'in eserinde meyveler çok daha ön planda ama aklıma ilk Feminite du Bois'i getirdi Florentine Iris.


Geleyim son mevzuya. Florentine Iris'i hem kıyafet üzerinde hem de tenimde denedim. Kıyafet üzerinde seyreltilmiş-vasat, meyveli-çiçeksi hale geldi ki hayal kırıklığı yaşadım. Ten üzerinde ise asıl marifetini gösterdi. Tende çok daha asil, rafine ve yüksek kaliteli koktu. Süsen, kendisini iyice gösterdi. Kıyafette ise sanki menekşe ve misk daha ön plandaydı. Bu da benim gözlemim. Umarım yanılmıyorumdur.

Florentine Iris, EDT formunda. Kalıcılığı gayet iyi ama fark edilirliği biraz zayıf. Daha doğrusu parfümün yumuşak başlı karakteri sayesinde, buram buram etrafa yayılmıyor. Sanırım bu durum gayet bilinçli bir seçim. Üst yaş gruplarına uyacağını düşünmüyorum. Otuz beş yaş altı kadın-erkek herkese önerebilirim. Genel yapısını düşündüğümde soğuk havalarda onu kullanmak iyi sonuç vermeyebilir. Bu anlamda markanın resmi önerisini önemseyelim: "Yaz mevsiminin sıcak geceleri ve güneşli günleri için harika bir çiçeksi koku".

Koku Güzelliği:10/6.5

29 Kasım 2015 Pazar

Ermenegildo Zegna – Florentine Iris (2012)

Alman süseni olarak da bilinen Floransa süsen (iris) çiçeğinin, temelde geniş kök-sap (bir arada) bitkisi olduğu söylenir. Floransa süseni, İtalya’nın yerli süsen ailesinin türüymüş. Bu bitkinin 60 boyu cm’dir ve kılıç / mızrak şeklindeymiş. Düz çiçekli bir sapı varmış.

İşin ilginci Floransa süseni, Yunan mitolojisinde bile karşımıza çıkıyor. Yunan mitolojisine göre süsen, gökkuşağı tanrıçasını simgeliyormuş. Sadece Yunan mitolojisinde değil, antik Romalılar zamanında da bilinen ve kullanılan bir çiçekti süsen. Hatta eski Mısır’da parfümlerde kullanıldığı iddia edilir süsen çiçeğinin. Floransa’da yetiştirilmesiyse Orta Çağ’a tarihlenir genellikle.

Ve bu narin süsen çiçeğinin, günümüz parfüm endüstrisinde birçok kokuda kullanıldığını biliyoruz. Ünlü moda markası Ermenegildo Zegna’nın da süsen temalı parfümü yaklaşık üç yıldır mağazalardaki rafları süslüyor. Zegna’nın özel serisi sayılabilecek “Essenze” ailesine mensup Florentine İris (Floransa Süseni), 2012 yılının aralık ayında piyasaya sürüldü. Zegna’nın parfümlerini pazarlayan Estee Lauder ile işbirliği yapılarak, ünlü burun Jacques Cavallier tarafından tasarlanmış.

 

Kendi sitelerinde Florentine Irıs için “sıcak geceler ve güneşli günler için mükemmel, hafif çiçek kokusu” olduğundan dem vurulmuş. Enteresan olan ise çoğu kaynakta erkek parfümü olarak verilmiş Florentine Iris.

Parfümün başlangıcı ferah ve çiçeksi dokunuşlarla gerçekleşiyor. Ferah ve neredeyse meyvemsi nötr bir çiçeksilik ama ölümcül şekilde kadınsı değil. Açıklanan notalarda meyve babında bir tek bergamot görünüyor. Bence başlangıçta ekşi kırmızı meyvelerin payı var. En büyük şüpheli ise erik. Belki kiraz da olabilir. Tatlımsı kırmızı meyvelere benzeyen ekşilik, ilerleyen dakikalarda tatlı menekşeyle birleşiyor. Bu andan itibaren çiçeklerin ağırlığı biraz daha artıyor. Buruk, hafif sabunsu süsen de sahne almaya başlıyor orta kısımda. Son bölümde süsen artık tek oyuncu, tabii miski saymazsak. Kapanışta biraz da ferah gül mü var? Muhtemelen evet.

Florentine Iris, ferah meyveli-çiçeksi-miskli bir arkadaşa benziyor. Çok kibar, narin, sakin, uysal, temiz ve barışçıl. Evet onu tanımlamak için doğru kelime şu olmalı: “barışçıl”. Yumuşacık çiçeksi yapısı, zaman zaman kadın parfümlerini andırıyor. Bu anlamda safkan erkek kokusu olmadığını söylemek zorundayım. O, rahatlıkla uniseks kullanıma uyar. Hiç de arıza çıkarmaz.

 

Erkek için süsen çiçeği. Hmmm. Genellikle kadın parfümlerinde kullanılan ve çoğu kişinin rujlara benzettiği kokusuyla süsen çiçeği, erkek koku dünyasında pek yer bulamıyor kendisine. Zegna’nın erkek için süsen çiçeği denemesi olarak düşünülebilecek Florentine Iris, fena değil ama beklediğim kadar çarpıcı da değil.

Aram iyidir süsen çiçeğiyle. Çok kadınsı ve yağlımsı verilmedikçe iyi anlaşırız. Buradaki kullanım biraz fazla güvenli geldi bana. Evet bu parfümü koklayan on kişiden dokuzu beğenecektir. Çünkü çok yumuşak ve hiç bir sancılı yanı olmayan, ofis dostu yanıyla, onu sevmeyecek kişi sayısı az olacaktır. Fakat tek düze ve derinliksiz yapısı, onu uzun süreli kullanımlarda sıkıcı hale getirecektir. E bu kadar “güvenli” kokunun, böyle yan etkileri de olabilir. Hatta ayıp olmayacağını bilsem, onun kokusunu ucuz kadın deodorantlarına benzeteceğim.

Florentine Iris, günlük kullanıma, AVM gezintilerine, ev partilerine uyum sağlayabilecek, size etraftan övgüler aldırabilecek tarzıyla memnun edecektir. Fakat bizim gibi çok daha iyisini arayanlar için, bir süre sonra dolapta, makus kaderine terk edilebilir.

Nedendir bilmiyorum ama Florentine Iris’i az da olsa Serge Lutens’in Feminite du Bois’ine benzettim. Tabii Bay Lutens’in eserinde meyveler çok daha ön planda ama aklıma ilk Feminite du Bois’i getirdi Florentine Iris.

 

Geleyim son mevzuya. Florentine Iris’i hem kıyafet üzerinde hem de tenimde denedim. Kıyafet üzerinde seyreltilmiş-vasat, meyveli-çiçeksi hale geldi ki hayal kırıklığı yaşadım. Ten üzerinde ise asıl marifetini gösterdi. Tende çok daha asil, rafine ve yüksek kaliteli koktu. Süsen, kendisini iyice gösterdi. Kıyafette ise sanki menekşe ve misk daha ön plandaydı. Bu da benim gözlemim. Umarım yanılmıyorumdur.

Florentine Iris, EDT formunda. Kalıcılığı gayet iyi ama fark edilirliği biraz zayıf. Daha doğrusu parfümün yumuşak başlı karakteri sayesinde, buram buram etrafa yayılmıyor. Sanırım bu durum gayet bilinçli bir seçim. Üst yaş gruplarına uyacağını düşünmüyorum. Otuz beş yaş altı kadın-erkek herkese önerebilirim. Genel yapısını düşündüğümde soğuk havalarda onu kullanmak iyi sonuç vermeyebilir. Bu anlamda markanın resmi önerisini önemseyelim: “Yaz mevsiminin sıcak geceleri ve güneşli günleri için harika bir çiçeksi koku”.

Koku Güzelliği:10/6.5

26 Kasım 2015 Perşembe

Roja Dove – Danger Pour Homme (2011)


Roja Dove – Danger Pour Homme (2011)

“Ben parfümlerimin isimlerini şöyle belirliyorum. Önce nasıl bir koku oluşturmak istediğimi düşünüyorum. O kokuyu hangi isim özetler diye kafa yoruyorum. Danger isimli parfümümü oluştururken, oryantal koku ailesine mensup parfüm yapmak istiyordum. O, erkeksi olacak ama klişe olmayacaktı. Bence birçok oryantal erkek parfümü birbirine benziyor. İçeriklerinde fazlaca vanilyamsı misk bulunuyor. Danger'ın nasıl bir kokusu olacağına dair fikrimi netleştirdim ve ismi seçtim. Zihnimde Danger ismini belirledikten sonra, kokuyu oluşturmak kolay oldu."

Ultra lüks niş parfüm evinin sahibi Roja Dove'un, Danger Pour Homme isimli parfümünü oluşturma hikayesinin küçük bölümü görülüyor bu söyleşide. Markasına kendi ismini veren parfümör Roja Dove, çoğu kişi tarafından "dünyanın en iyi burunlarından birisi" olarak övgülere mazhar oluyor. Markası ise gün geçtikçe yeni parfümlerle büyüyor. Roja Dove'un koleksiyonunun, özel serilerle birlikte kırktan fazla parfüme sahip olduğu biliniyor. Ve markanın ismi gittikçe çok daha ilgi çeker hale geliyor. Özellikle kışkırtıcı isimli parfümleriyle.

Fetish, Enigma, Scandal ve Danger. Şu isimlere bakar mısınız? Her biri ayrı çekici ve gizemli. Tabii biz isimlerden ziyade, şişenin içindeki sıvıya odaklanıyoruz çoğu zaman. Geçtiğimiz aylarda Roja Dove'un denediğim ilk parfümü Fetish Pour Homme'a hayran kalmıştım. O merakla ve hevesle ikinci Roja Dove parfümüne yelken açtım bir süredir. Bu seferki deneyimin adı Danger Pour Homme.


Danger Pour Homme, iki farklı konsantrasyona sahip: EDP ve Extrait. Benim kullandığım EDP olanıydı. Kendi sitelerinde Danger Pour Homme oryantal olarak sınıflandırılmış ve bizzat Roja Dove tarafından şöyle tanımlanmış: "Güçlü afrodizyaklar bulunan Danger Pour Homme, onu kullanan erkekler için değil, koklayan kadınlar için tehlikelidir."

Parfümün başlangıcı çok tanıdık. Eski kafa turunçgillerle müthiş bir açılış yapıyor. Tozlu bergamot ve nostaljik limon. Bu ikiliye ilerleyen saniyelerde lavanta da ekleniyor. Üst notaları umduğumdan daha ferah ve kullanılabilir. Başlangıcı çok güzel. Orta kısma geçiş yavaş oluyor. Başlangıçtaki zengin harman, orta bölümde de devam ediyor. Lavanta ve eski turunçgillere, tatlı olmayan baharatlar eşlik etmeye başlıyor. Karanfil ve kimyon olduğunu sandığım baharatlar kokuyu, farklı yöne doğru götürüyor. Orta notalardan itibaren retro baharatların etkisine giriyor. Lavanta hala oralarda. Baharatlardan ya da kuru tütünden gelen ilginç dumansılık mevcut. Başlangıçtaki ferah yapı, orta notalarda sıcak hale geliyor. Orta bölüm kimilerine göre çiçeksi, bana göre tütünsü-dumansı. Sanki buruk eğrelti otu ve ekşimsi-erkeksi yasemin de var. Emin değilim. Son kısma geçeyim. Meşe yosunu, tatlılık barındırmayan vanilya, vetiver ve misk alt notalara imza atıyor.

Danger Pour Homme, tam bir eski kafa aromatik fujer. Brut, Azzaro Pour Homme, Sartorial gibi parfümleri seviyorsanız, onlardan daha yüksek kaliteli ve zengin alternatifi buldunuz, tebrik ederim. Tabii ki akıl almaz yükseklikteki fiyat etiketini gözden çıkarabilirseniz. Başlangıçtaki baş döndüren notalar, orta kısımdaki erkeksi fujerlere öykünme, sonlardaki inanılmaz rafine hissiyat. Ustaca tasarlanmış bir eser var karşımızda. Bazı yorumcuların onu "baba parfümü" olarak yaftalaması yanlış değil. O, kırk yaş üzeri, resmi giyinen erkeklere yakışacaktır. Vladimir Putin bu parfümü kullandığını açıklasa hiç şaşırmam.


Danger Pour Homme. Onun için ne söylenebilir emin değilim. Erkeksi bir imza veya modern bir maço, kararı siz verin. Hatırladığım kadarıyla bu kadar derin ve zengin eski tarz aromatik fujer daha önce hiç kullanmadım. Tozlu turunçgiller, lavanta, sıcak baharatlar, meşe yosunu ve kısık sesli vanilya. Hani neredeyse parfümün üzerinde, baharatların arkasına saklanmış tütünsü-dumansı hayalet gezindiğini bile söyleyebilirim. Şaşırtıcı bir kalite ve oldukça çarpıcı bir maskülenle karşılaşmış olmanın mutluluğu içindeyim. Aynı zamanda hem ferah hem de sıcak. Her role hazır bir aktör gibi Danger Pour Homme. Artık pek üretilmeyen erkeksi kokulara damga vurmayı amaçlayan, yeni nesil bol tatlı baharatlı oryantalleri ciddiye bile almayan, başka bir evrenin üyesi adeta. Fizikçilerin bir türlü kanıtlayamadığı paralel evrenlerde geziniyor sanki. 2015 yılının koku trendlerine uzak ama 2011 yılında üretilmiş! Şüphesiz burada Roja Dove, bize unutulmaz bir ders vermek istemiş.

Evet o bir taraftan çok tanıdık ama bir taraftan da kendine özgü. Danger Pour Homme’a en yakın parfüm olarak, denediklerim arasında Sartorial’ı gösterebilirim. Tabii çok büyük benzerlikler olmasa da bence iki parfüm birbirini andırıyor.

Parfümün kalitesine ve zenginliğine övgüler yağdırıyorum ama şunu atlamayayım ki, bu tarz aromatik fujerleri kendime yakın bulmuyorum. Ve Danger Pour Homme için de durum değişmiyor. Bu tarz kokuları sevsem, hayatımın parfümü olacağına eminim ama yine de kimilerinin onu "traş köpüklerine" benzetmesi ne yazık ki doğru. Fakat şunu söyleyebilirim ki hayatımda kokladığım en güzel ve rafine traş köpüğü kokusuna sahip. Amma onu üzerimde duyumsamak ister miyim? Pek sanmıyorum.

Danger Pour Homme'u kendim için kullanılabilir bulamadığım için notunu yüksek vermeyeceğim ama sakın onun vasat olduğunu düşünmeyin. Eğer yaşınız henüz yirmilerdeyse hiç denemeyin bile. Onu taşıyabilmek için (evlilik programlarındaki gibi konuşmaya başladım sonunda) belli bir statünüz, yaşınız, birikiminiz ve hayat tarzınız olmalı. Bu saydıklarım sizde bulunmuyorsa sorun değil, çok yüksek limitli kredi kartınız da iş görür J

Son bir not ileteyim. Bizzat Roja Dove, Danger Pour Homme’un, markanın en çok satan erkek parfümü olduğunu söylemiş. Hatta Danger Pour Homme’un bu kadar talep görmesi onu biraz şaşırtmış.


Danger Pour Homme’un ismindeki kışkırtıcılığa aldanmayın. Bence o tehlikeli bir parfüm değil. Gerçi bir parfüm nasıl tehlikeli olabilir o konuda emin değilim. Eğer tehlikeden kasıt, onun erkeksi ve maço yönüne vurguysa olabilir. Fakat onun çok sert ve zorlu olduğunu söylemem mümkün değil. Gayet aromatik davranıyor. Yani ismine bakıp da ondan uzak durmayın derim. 

Benim kullandığım EDP formuydu. Kalıcılığı çok iyi. Fark edilirliği yüksek. Başlarda oldukça saldırgan davranıyor. Sonra neyse ki sakinleşiyor. Kullanım dönemi olaraksa bahar aylarını tercih ederim ben olsam. Serin ilkbahar-sonbahar onun için gayet uygun olacaktır. Çok soğuklarda ve çok sıcaklarda iyi tepkiler vereceğini düşünmüyorum. Çok yüksek fiyatlara satıldığı için muhakkak deneyin ve alım kararınızı öyle verin. Çünkü kokusu genel beğeniye hitap etmiyor.

Koku Güzelliği:10/7.5